• mimar sinan üniversitesi fen edebiyat fakültesi sosyoloji bölümü'nden bölüm birincisi olarak mezun olmuş, aynı bölümde “kentsel enformel sektörler” konulu çalışmasıyla yüksek lisans; “toplumsal mücadeleler ve kent” konulu çalışmasıyla da doktora yapmış ve doçentlik ünvanına sahip bir akademisyendir.

    halen msgsü devlet konservatuvarı'nda düşünce tarihi, sosyoloji ve felsefe derslerine girmekte, dahil olduğu çalışma gruplarıyla birlikte türkiye'nin değişik üniversitelerine akıl fikir vermektedir.

    ayrıca sadece akademik hayatta değil normal yaşamda bile böyle iyi insanların halen varolabildiğine inandırabilecek denli önemli bir güce sahiptir. son derece donanımlı ve disiplinli bir eğitmen olmasının yanısıra empati yeteneğiyle karşısındakini yeri gelir kendine karşı uyandırabilir bile... kendisiyle azıcık sohbet edip bir şeyler öğrenmemek mümkün değildir. kadir kıymet bilenlerinin çok olmasını ve bilime adamış enerjisini hiçbir zaman kaybetmemesini diliyoruz.
  • az önce ntv'nin tarih konuşmaları programında ergün aybars adında kraldan çok kralcının karşısında dersim olaylarının anlatmaya çalışmış olan, sakin üslubuyla sempatimi kazanmış hoca.
  • ulu devletlu ergun aybars karşısındaki sakinliği ile veli, aybars'ın argümanları karşısındaki sabrı ile derviş payesini çoktan hak etmiştir. kaynaklara hakimiyeti ve vicdanlı analizleri ile tecessüm etmiş, derdini tane tane anlatarak dersim katliamının öncesini ve sonrasını izleyiciler için aydınlatmıştır.

    kendisini ilk kez tv'de gördüm, derslerde de böyleyse öğrencileri çok şanslı.

    ayrıca herkesin bildiği sır dersim adı kitabı birkaç ay önce iletişim yayınları'nın memleket kitapları serisinden çıkmıştır.

    http://www.iletisim.com.tr/…ği-sır-dersim-1570.aspx
  • bazen insanın tv eskilerin zannettiği gibi bir kutu olsa da içindeki insanları alnından öpebilsek diye aklından geçirten hoca. ya allahtan okuduğunu anlamış insanlar var bu memlekette. hocam el öpmekten medet uman biri olmadım hiç ama getirin elinizi öpeyim şu bağımsız tarihçi şaduman halıcı karşısında sesimiz olduğunuz için. bu arada katliamın da uz duranların hak ettiği bir ölüm biçimi olduğunu öğrendik şaduman hanımdan. cengiz hoca'nın şükrü şükrü diye seslenişini de unutmak mümkün değil. hoca şöyle devam ediyordu. "resmi tarih savunucularına belge kabul ettiremezsin şükrü" ama bu zaten soyunduğunuz mücadele tam da bu kabul etmeyenlere karşı yok sayanlara karşı bilmeyenlere karşı bir had hiza ayarlaması. varlığınıza minnetle.
  • mimar sinan guzel sanatlar universitesi sosyoloji bolumu'nden mezun, ayni bolumde yuksek egitimini tamamlamis, ve doktora tezi olan "1 mayis mahallesi" iletisim yayinlari tarafindan kitaplastirilmis olan cok degerli hocadir. ayrica dersimli olan sukru aslan, dersim hakkindaki arastirmalari ile "dersimin kayip kizlari: iki tutam sac" belgeseline de onemli katki saglamistir. akademik dunyada kirlenmeden kalmayi basaran, hirstan ve akademik savastan uzak; ve dersini alan, seminerini dinleyen ogrencilerin kafalarina soru isareti koymayi basaran bi hocadir. calistigi konular, ezilenin yaninda beliren saffi, engin tarih bilgisi, ve arastirmaci ruhu ile genclere yol gosteren gunumuz akademik dunyasindaki nadir figurlerden biridir. eli opulesilerdendir.
  • aşağıdaki metinleri sibel yardımcı'yla birlikte hazırladıkları bir makalede kullanmış şahsiyettir:

    "'bedenlerin denetimli bir biçimde üretim aygıtına sokulması ve nüfus olaylarının ekonomik süreçlere göre ayarlanması' kapitalizm için vazgeçilmez öğelerdir. bu da 17.yüzyıldan itibaren, 'yaşamı yönetmeyi' seçen yeni bir iktidar biçiminin, 'biyoiktidar'ın şekillenmesine neden olur." (michel foucault yorumu)

    "'şarkta iskân kaynağı başlıca karadeniz halkıdır' ..." (ismet inönü'nün hazırladığı 1936 tarihli "kürt raporu"ndan)

    "... konu ortaya bir 'sorun' olarak konduğunda, 'çözüm' bulma olasılığı da düşük görünmektedir. burada göstermeye çalıştığımız ... türklüğün bir kültürel sistemden çok bir ırk olarak anlaşıldığı ve bu anlayışa bir değerler sisteminin eşlik ettiği durumlarda, çözümden gittikçe uzaklaşıldığıdır." ("kürt sorunu" yaklaşımı bağlamında)

    "... dil, kültürel kimlik, ortak değerler gibi değişkenlerle ırk, soy, kan gibi biyolojik olarak tanımlandığını sandığımız ama hiçbir zaman yalnızca biyolojik olarak tanımlanmayan parametreler arasındaki çizgi çok incedir."

    "... 'öteki' hep olacaktır, önemli olan ötekiliği yok etmek değil, onunla yaşamanın yollarını aramaktır."

    not: "'1930'ların biyopolitik paradigması: dil, etnisite, iskân ve ulusun inşası" başlıklı, şubat/08'te yayımlanmış bir makaleden alınmıştır.
hesabın var mı? giriş yap