• nelson mandela'nin tuyleri diken diken eden hikayesi..
    turkiye'de 27 temmuz'da gosterime girecek.

    http://www.goodbyebafana.com/
  • bu yazın en önemli filmlerinden biri olmaya aday bir başyapıt
  • güney afrika da ırkcı beyaz bir gardiyanın gercek hayat hikayesini anlatan bir film. tabi bu gardiyan 20 yıl boyunca "nelson mandela"ya gardiyanlık yapınca işin rengi değişiyor.

    bob graham ve james gregory nin kitabından uyarlanmıştır.

    türkiye deki gösterim ismi ise "özgürlüğün rengi" olarak belirlenmiş.
  • bafana bafana'nın yürekten takipçisinin beyaz perdedeki öyküsü.
  • --- spoiler ---
    bir mucizeyi değil, gerçek hayat hikayesini anlatan film. bu yüzden gardiyan james gregory den mucizeler beklemek, devrime katılmasını ummak saçma. zaten gregory kendi çapında bir devrim yapıp, beyaz insanların hiç görmediği, hakkında yanlış şeyler düşündüğü özgürlük bildirgesini okuyor. beyaz adam için devrim budur bence. sinematografi için zayıf ama gerçek hayat için etkileyici bir gelişme. evet, sinemada insan, gerçek hayatta olamayacak şeyleri görmek istiyor ama olabilmesi mümkün güzel şeylerle yetinmek zorundasınız bu film için.

    aslına bakarsanız şöyle bir kıyas mümkün. das leben der anderen ( nam-ı diğer lives of others ) filmini sevdiyseniz, bu filmi de sevebilirsiniz. filmlerin orijini aynı. burda da seyirciye yabancılaştırılan baskıcı taraf, baskıcı tarafın suçlu-özgürlükçü kişilerin yanına verdiği insanlar ( birinde bir ajan- diğerinde gardiyan) ve yüceltilen özgürlüğüne düşkün insanlar var.

    tıpkı das leben der anderen deki gibi, gardiyanın dönüşümü de net olarak vurgulanamamış maalesef. yılların ırkçısı, oğlunun -"baba onlar neden terörist" sorusuna "çünkü onlar zenci" cevabını veren bir insanın bu fikrini değiştirmesi mutlaka çok daha büyük ve sürekli olaylar dolayısıyla meydana gelir. lakin bu filmde bafana nın (kendisi gardiyanın çocukluk arkadaşı olur) bu süreçte önemli bir yer işgal ettiğini söylemek mümkün.

    kendi içine kapalı bu tür filmlerden, ana karakterin çok yücelmesini ve mutlu sonla bitmesini bekleyemiyorsunuz dolayısıyla. das leben der anderen de ajanın yıllar sonra elde ettiği tek şey, dinlediği adamın kendisi için bir kitap yazmış olmasıydı. bunun dışında işiyle ilgili, hayatıyla ilgili hiçbir şey yolunda değildi.

    bu filmde de gardiyanın elde ettiği şey tarihe tanıklık etmek, onun bir parçası olmak değil. hayat da böyledir zaten. filmin sonunda da, bir kaç sene sonra kansere yenilip öldüğü söyleniyor gardiyan hakkında.

    sonuç olarak size küçük gelebilecek bir şeyin, aslında belli bir devirde ne kadar büyük olabileceği ( gardiyanın özgürlük bildirgesini okuduğunu mandelaya söyledikten sonra, mandela nın hoşnutluğu çok önemlidir bu noktada ) göz önünde bulundurularak izlendiğinde sevilebilecek, bir filmi çözümlemeyi sevmeyen, filmin açık ve büyük olaylarla aktarılmasını isteyen insanlar tarafından sevilmeyecek bir filmdir.
    --- spoiler ---

    son olarak, 24 ten başkan palmer olarak tanıdığımız dennis haysbert de karizmatik lider rollerine biçilmiş kaftan olduğunu bu filmde de gösteriyor.
  • goz yaslariyla izlenen ozgurluk filmlerindendir.
    --- spoiler ---
    bazi yazarlar merak etmis "nasil oluyor da oluyor, gariban ve ezik gardiyan parcasi'na ustleri bu kadar deger veriyor" diye. kuzum hic dusunmedin mi bu zenci vatandaslara yakinligi ile tum ulkede dillere dusmus bu adamin mandela icin beyazlar arasindaki en guvenilir koruma olabilecegi ve bunun farkinda olmalari. dusunmediysen bile gardiyanin "neden ben?" sorusunu sordugu kisma bi geri sar bakayim.
    --- spoiler ---
  • bir adam ve bir ülkenin birbirine paralel değişim öyküsünü anlatıyor film.
    bir yanda mandela'nın nerdeyse 30 yıla yayılan özgürlük mücadelesi, diğer tarafta ırkçı bir asker olan james'in mandela'nın gardiyanı olmasıyla beraber geçirdiği değişim.. gerçek bir hikaye imiş. seyretmek lazım..
  • bille august'un 2007 yılında berlin uluslararası film festivalinde altın ayı için aday gösterilip, barış filmi ödülü alan filmi.

    --- spoiler ---

    ülkemizdeki kürt sorunundan bihaber değilseniz pek yabancı gelmeyecektir size işlenen konu. bu anlamda dtp'li arkadaşların veya dtp milletvekillerinin de nelson mandela- abdullah öcalan benzerliklerini neden sürekli işlediklerini anlamış oluyoruz."ne alaka hırbo, biri özgürlük savaşçısı öteki bebiş katili. " diyenler muhakkak olacaktır. onlara bir lafım yok, lakin soruna doğuştan itibaren resmi tarih gözlükleriyle bakmayanlar için bu film bir fikir verebilir, verir. benzerlikleri, farklılıkları hakkında en azından bilgi sahibi olunur.

    --- spoiler ---
  • --filmi, hakkında hiç ama hiçbir şey bilmeden izlemek isteyenler için spoiler içerebilir--

    filmde gardiyan gregory'nin koyu faşist karakterinin, zamanla mandela'yla yakınlaştıkça, oldukça çarpıcı bir şekilde değiştiğine şahit oluyoruz. hükümet tarafından, yasaklı yayın ilan edilmiş, yani üst düzey yetkililer hariç kimsenin okuyamayacağı özgürlük bildirisi'nin gerçek içeriğinden bihaber, siyahların bütün beyazları katletmek istediğiyle ilgili bir yazı olduğunu sanan gregory, sonunda bir şekilde bildiriyi okuduğunda, "bilinmezlik" ve "korku" üzerine kurduğu faşist fikiler, mandela'yı daha yakından tanımaya başlamasının ve ona karşı duyduğu "öteki korkusu"nun da zamanla yok olmasının etkisiyle, tam bir duygusal ve kişiliksel evrim geçiriyor. tanıdıkça, bildikçe, korkuları azalıyor..

    tabii, bu noktada önemli bir durumun altını çizmek de gerekir. diyebilirsiniz ki, neden öteki gardiyanlar da aynı evrimi geçirmiyor o zaman. onlar da tanıdıkça, bildikçe, korkularından ve faşizanlıklarından arınabilirlerdi diyebilirsiniz. fakat gregory'i onlardan ayıran bir durum var: gregory, küçükken yaşadığı köyde, hiç beyaz yaşıtı olmadığı için, siyahi bir çocukla arkadaşlık kurmuş ve aynı zamanda mandela'nın da mensubu olduğu kabilenin dilini de öğrenmiştir bu arkadaşlık sayesinde. ben, gregory'nin bu evriminde, bu arkadaşlığın ve dil unsurunun da büyük payı olduğunu düşünüyorum. arkadaşlık, önyargının çok sağlam temelleri olmamasına sebep olmuştur kanımca.. yani küçükken arkadaşı olan bir siyahın iyi biri olması, yetişkin gregory'nin bilinçaltına "siyahlar da iyi insanlar olabilir"i yerleştirmiştir mutaka.

    dil konusuna gelince, iki farklı dünyayı birbirine yakınlaştıran çok önemli bir unsur olduğunu düşünüyorum. "bir ortak noktamız var, belki daha da çoğu vardır" mesajı yankılanıyor olmalı bu konuyla alakalı gregory'nin bilinçaltında..

    --filmi, hakkında hiç ama hiçbir şey bilmeden izlemek isteyenler için spoiler içerebilir--

    özetle, güzel film demek istedim..
  • cok guzel film.
    izleyince sadece 'guney afrika - beyaz - yerli' sorunu degil, diger ulkelerdeki (misal turkiye'deki) fasizmin kokeni de kavranabiliyor.

    bilmemek, bilinmeyenden korkmak ve nefret etmek, ogrenmemeye devam etmek. ya da ogrenmek, korkmamak, nefret etmemek.
    sarsici bir film, mutlaka izlenmeli diye dusunuyorum.
hesabın var mı? giriş yap