• woody allen'in hem yonetip, hem de tea leoni, treat williams, mark rydell, george hamilton gibi oyuncularla oynadigi bu sne vizyona giren son filmi.
    galasi da cannes'da yapildi, woody cannesda krallar gibi karsilandi, cunku ilk defa cannes olayina giriyodu.
  • 2003 istanbul film festivali'nde gösterime girecek filmlerden biri.
  • woddy allen'in hem hollywood'la, hem kendisiyle ama özellikle fransız sinemasıyla dalga geçtiği son filmi. woody allen filmlerini defalarca izleyenlere aşina gelen ama buna rağmen kendini sevdirmeyi başaran bir film.
  • woody allen'ın, son dönemlerinde biraz aşağı doğru eğilen film çizgisini keskin bir şekilde yukarı çıkaran filmi. bunun nedeni belki de uzun zamandır ilk defa filminin başrolündeuzun süre sorumlulk alması. ayrıca filmin espirisinden de gelen tadında bir hareket-komikliği de yakalamış. seyirciyi gülmekten kırıyor yine. gençliğinde çektiğithe sleeper filmindeki gibi kendi başına sürüklüyor olayı, ban o dönem filmlerini hatırlatı biraz. her zamanki gibi hemen hemen herşeyi eleştiriyor, ancak bu kez daha genel perspektiflerde ayarlar da veriyor. özellikle doğu yakasında yaşayan amerikan sinemacılarına deli gibi geçiriyor.
    bir de woody abi yaşlandıkça kermit'i andırıyor.
    oysa eminim ki kendisi, isim babası woody woodpecker'a benzemek isterdi.
  • bir fars olarak çok da fazla beğenmediğim* fakat yine çok başarılı* bir biçimde kullandığı iğneleyici diliyle bugün festivalde star wars tan sonra gördüğüm en kült seyirci ile buluşan film
  • dikakana bey alinmasin ancak woody allen'ın keyifli olmanin otesinde cok da basarili olmayan islerinden birisi kanaatimce bu hollywood ending. izlemesi daha cok tiyatroda keyif verecek bir yanlisliklar komedisine bel baglamis saygideger usta allen. kör bir adamın film çekme macerasi her ne kadar * pek cok anlama kapi acacak bir benzetme gibi gorunse de filmin asil derdi kor adamin dusebilecegi basit dusme kalkma ile ilgili skeçsel yer yer tahmin edilesi slapstickler olmuş. elbette arandiginda amerikan ve fransiz sinemasi ile ilgili keyifli hatta yerinde altmetinler bulmak mumkun ancak bu altmetinleri bu kadar keyifli kilanin film degil woody allenin gercek hayattaki karizmasi ve onceki filmlerinden kaynaklanan sinemasal kisiligi oldugunu kabul etmek gerek.
    sanatsal yaratim uzerindeki sancilarla ilgili bundan en az on kez daha komik ve yuz kez daha psikanalitik bir çalışmayı woody allen deconstructing harry ile bir kaç sene once gerceklestirmisti. yazdigi bir kitap yuzunden tum tanidiklari ile arasi bozulan ve ustune ustluk yarattigi karakterle de bogusan harry, bu filmdeki korluk hikayesini andirircasina fokusunu kaybeden bir karakterden bahseder. hal boyle olunca * ben derimki bunun daha iyisi kendisi tarafindan yapilmis olan hollywoodvari bir son keyifli ancak tam olarak doyurucu olmayan bir woody allen filmi olarak bellegimde yer etmistir.
  • woody allen’ın 34. filmi. burada da diğer filmlerinde bildiğimiz bir temayı, los angeles – new york karşıtlığını işliyor. los angeles sanat ve kültür çevrelerinin bayağılığıyla new york liberal entelijensiyasını karşılaştırıp, elbette, ikinci grubun üstünlüğünü ilan ediyor. oysa ustanın iyi filmlerinden bazılarının (mesela annie hall, crimes and misdemeanors) gücü, kendi toplumsal çevresini (manhattan merkezli sanatçılar, yazarlar, akademisyenler, galeri sahipleri vs.) (bkz: cihangir) acımasızca eleştirmesinden kaynaklanmaktaydı. kendi toplumsal çevresinin hal-i pür melalini ele almak yerine los angeles ve paris’i hicvetmeye kalkınca olmamış, üstada yakışmamış. kendisinin kredisi nezdimizde hala bolca mevcutsa da bizi üzen bir filmdir hollywood ending.
  • paris'te sevgili ile yaşama göndermesini everyone says i love you'dan sonra ikinci kere yapan, çok düşünen, çok konuşan, çok takan, çok sevimli woody allen yine..
hesabın var mı? giriş yap