• james dean'in asi genc imajini kazandigi film, filmin diger ilginc noktasi da dean'den baska erken yasta olen 2 oyuncunun daha rol almasi:
    nathalie wood, sal mineo.
  • asi olduk ama ne bi sebebimiz var ne de felsefemiz,du bakalım hayırlısı kıllanması yaşıyan film adı
    (bkz: bindik bir alamete gidiyoruz kiyamete)
  • (bkz: asi genclik)
  • paula abdulun rush rush klibinde de paula abdul ve keanu reeves canlandırmıştı bu filmi, berbat bi klipti.. james deanin kırmızı montunu hatırladığım televizyonda bir ara haftada bir verilen film..
  • james dean in bu filmde, giyiminden en ufak triplerine, her şeyi ayrı bir moda, bir akım yaratmıştır. hatta, sinirlendiğinde dolabı açıp gecenin bir vakti süt şişesini kafasına dikip, sonra soğuk kompres misali alnına yaslaması bile*..
  • baba oğul ilişkisine aslında, jim ile plato arasında yaşanan duygu yoğunluğu açısından bakmamız gereken filmdir.

    söz konusu filmde baba-oğul ilişkisi ve oğlun buna tepkisi oldukça akıcı bir şekilde anlatılır. babanın, jimmy okula giderken "evlat arkadaşlarını iyi seç, onlar seni seçmesin.." sözü bile belki de babadaki konuşamama, pasifize olmuş ruh halini yansıtır.

    dün akşam mtv denilen muhteşem kanalda (!) akademi türkiye nin güzide miğferlerini izlerken, birden ekran karardı ve james dean yazısı belirdi. daha sonra filmin başladığını anladım tabii. defalarca izledim, dün gece yine izledim. yine ironik bir yapısı vardır benim için, çünkü hep sabaha karşı izledim. ve film bittiğinde sabah oluyordu tıpkı benim dünyam gibi. sabah ezanı okunur ve yatılırdı.

    kırmızı ceketli nin süt şişesini dikerek içmesi, soğukluğunu alnına sürüp denetlemesi, esas kızla ilk konuşmasının sonunda, kız "..galiba sen çok centilmen bir erkeksin.." lafını söyleyip arkasını dönüp giderken, onun arkasından kısık sesle "seni seviyorum..." demesi dün akşam dikkat ettiğim ayrıntılardı. o kadar izlememe rağmen, bu kadar ayrıntıya girmemişim demekki.

    plato nun, jimmy e deli gibi tutkun olması, onu babası gibi görüyor olması da başka bir iç burkan malzemeydi benim için. oysa ki; 3 genç ve 3 trajik hayat. esas hatun un babasının yanağından öpmesi ve sebebsiz yere tokadı yemesi, jimmy nin sonunda babasının gırtlağına sarılması (ve tabii ki; babasını, mutfak önlüğü içinde, yere döktüğü yemeği temizlerken bulması..) ve plato nun şefkat eksikliği, filmin mezeleri midir? tabi ki öyle. gayet acı mezelerdir bunlar. öyle ki; filmin sonunda hayatlar bir daha düzelmeyecek şekilde kesişir. belki de böyle olmasaydı ben bu filmi bu kadar çok sevmezdim.

    aslında yazılması gereken çok şey var filmle alakalı ama izlenmeli bir film, anlatılmalı değil.
  • hız tutkusu yüzünden james dean genç yaşta hayatını kaybetmiştir, filmde zamanı'nın asi gençliğini en iyi şekilde oynadığını zannettiğim fakat günümüze uyarlanınca, eroin, bar, disko, evden kaçmak, tecavüz etmek gibi eylemlerin, daha fazla işlenileceğini düşündüğüm, bence bir ikincisi çekilmeli dediğim, genç insanlar topluluğunun aileleri ve arkadaşlıkları arasındaki sorunları en güzel anlatan filmlerden birtanesidir.. (bkz: requiem for a dream)
  • x bir değişkendir ve x'e hayır demek gibi bişiy.

    (bkz: orta kantin)
  • judy-all my life, i've been waiting for someone to love me, and now i love someone. and it's so easy. why is it so easy now?
    jim: i don't know; it is for me, too.
    repliğiyle bi çok şeyi anlamaya yardımcı olan james dean belgeseli.
hesabın var mı? giriş yap