*

  • her hamlesinde bir terslikle, her girisiminde kocaman bir duvarla karsilasan kisinin usanc cumlesi, yeter artik ruh halitesi.
  • (bkz: vazgeçtim)
  • tiyatrocu olasım vardı. hani çok çalışıp deli para kazanacaktım. sonra gaziemirde falan ucuz depo kapatacaktım; tiyatro olacaktı orası, sahnesinin tahtalarını ellerimle çakacaktım.
    kırmızı kadifeden perdeleri olacaktı, yaşları 15 ile 50 arası değişen amatör oyuncuları, dip koçanlı bilet kesecektik gişede. vazgeçtim gitti.

    prag' a gidecektim sevgiliyle, turla murla değil ama, elimde bir küçük prag kitabı, sırtımda çanta, mantar tabanlı sandaletlerle günde 16 saat yürüyerek gezecektim. deli gibi her sokağına girecektim. dar sokaklarda öpüşürken resimlerimiz olacaktı, ben bir elimle şapkamı tutuyor olacaktım. unuttum sonra ya da vazgeçtim ne bileyim.

    spora gidecektim; etlerim sıkı olsun diye, 5 sene sonra göbeğim sarkmasın diye. ya da en kötü ihtimal bir koşu bandı alacaktım eve, yürüyüş moduna getirir bir yandan kitabımı okurum diyordum. her akşam bostanlı sahilinde yürüyüş yapma planlarım da vardı. amaaaan vazgeçtim gitti.

    kübaya gidecektim ama böyle üç beş günlüğüne bilmemkaçbin dolarlık gezi değil.
    üç kuruşla bir aylığına gidecektim. ucuz bir pansiyonda hamağa uzanıp kitabımı okuyacaktım. akşamları ben de çıplak ayakla sokaklarda dans edip belki de dilim döndüğünce muhabbetlere katılacaktım. ucuz viski içecektim, evde sarılmış püro telleyecektim. belki de pansiyonun bahçesindeki demir masada kağıt kalemle bir ucuz aşk romanı yazacaktım; esmer bir aşkın romanı. hiç fotograf çekmeyecektim. çünkü biliyordum, hiçbir anı unutmayacaktım; sonra vazgeçtim gitti belki de bir 10 yıllığına ertelemişimdir.
    kilo verecektim. istediğim herşeyi giyebilecek kadar, lisedeki kiloma kadar inecektim. hem belki de böylece artık topuklu pabuç giyebilirdim. topuklu pabuç giymeye de alışacaktım.
    çünkü sevgiliye yakın olmak güzel bir duyguydu hem belki de kırkımdan sonra kırmızı çiçekli pabuçlar giymem abes kaçardı. ertelemek olmaz diyordum; alışmalıyım; sonra vazgeçtim.

    anlamsız bir organizasyon için kilometrelerce yol gitmeyi kafaya koymuştum. hemen gaza gelip mesela hoşgeldin bahar festivali için artvin' e ya da bu mevsim hava şahanedir diye nemruta tırmanmak için haftasonu adıyamana hatta belki trenle, yataklı kompartımanda; vazgeçtim.

    kendimi kaybedecek kadar sarhoş olmak istiyordum; yıllar geçmişti son şuursuz sarhoşluğumun üzerinden. ne içtiğimi unutana kadar içecektim. sırf o akşam dinlemek için özel kaset hazırlayacaktım; pikabın iğnesini tamir ettirecektim. cem karacadan parkayı falan dinleyecektim, balkondan dışarı haykırana kadar içecektim. sonraki günü de başağrısına feda edecektim, hem de ne zaman istersem o zaman yapabilirdim, naif bir muhabbet gecesini bile alkolü abartıp istediğim kıvama çekerdim; yapmadım, şimdi de vazgeçtim.

    hiç de pişman değilim. zaten mutluluktan sarhoşum; reklamlarda ağlıyorum, aptal bir olay için deli gibi kahkahalara boğuluyorum; bütün şarkılar çok anlamlı bana.
    bütün şarkılar bebeklerim için.
    bir gülecekler bana, yaptığım bir tek şebekliğe; ben sanki sahnelerde 50. yılımı doldurma gecemde plaket alıyormuşcasına coşacağım, gurur duyacağım kendimle.
    prag' a değil, anneannemin bahçesine götüreceğim onları, salacağım erik ağaçlarının, yeşil biberlerin, mısır püsküllerinin arasına, onlar koşacak akşama kadar ben izlemekten yorulacağım. benim gezdiğim bebek arabasından geriye kalan metal iskeletin yanında poz vereceğiz objektife maaile, benim şapkam kimbilir taa ne zaman kafamdan düşmüş olduğundan fotografta çıkmayacak, kimin kimi öptüğü belli olmayan bir mutluluk resmi olacak.

    spor yapamayacağım uzun bir süre daha ama sürekli eğilip kalkıp oyuncak yoplayacak, iki kolumla sürekli artan ağırlıkları kaldıracağım; soğuk ve kavraması kolay aletler yerine yumuşak, minik popoları koyacağım kollarımın eklem yerine.

    küba sokaklarında kalçamı savuramayacağım belki ama evin yakınındaki bir çimenlikte elele tutuşup kusana kadar döneceğiz dördümüz ve bunu sürekli yapacağız, ucuz bir aşk romanı yazamasam da hayatım roman olacak. emekliliğimde görürüm belki kübayı ama onlarsız olacaksa yozgata gitmekten farklı olmayacak.

    altı düz lastik pabuçları daha bir seveceğim, çocuklarımın peşinden koşmayı kolaylaştırdığı için, belki de onlar sayesinde kaç kez kurtaracağım minik kafaları kanamaktan.
    artık hep anlamsız olacak organizasyonlarımız, hayatımızı onların hayalgücü belirleyecek. evimin duvarlarında en güzel manzaradan daha da anlamlı pastel boya karalamalar, halımda herbirinin anısı kıymetli rengarenk lekeler, çığlık çığlığa bir neşe her akşam, dörtlü timsah yürüyüşleri, 3 kanapeden mamul kayıkla tehlikeli nil nehrinde seyahatler, salonda kurulan çadır, kamp ateşi sebebiyle atlatılan yangın tehlikesi, karadenizde fırtına başlıklı banyo çalışmaları, kutsal köfteyi ilk yiyen kraliyet mensubu olabilmek için verilen dişediş mücadele...

    neyleyim artık ben dağı taşı gezmeyi, benim dünyam dünyaya sığmayacak ki; mutfakta tefal uzay gemimiz duracak, içinde kerevizsel uzaylılar.

    hele siz bir sağsalim ayak basın dünyaya bebeklerim, eğlence ve macera bizi bekler, vazgeçiş bir yenilme değildir her zaman, onurludur, direniştir bazen de.
hesabın var mı? giriş yap