*

  • ingilizlerin çok sevdiği, hüzünlü klasik müzik deyince ilk akla gelenlerden biri...
  • sir edward eldgar. 1857 - 1934 yılları arasında yaşamış ingiliz besteci. ingiltere'nin koro ve orkestra müziği alanında eser veren ilk modern müzisyeni sayılır. en bilinen eseri olarak enigma variations kabul edilse de cello concerto e minör opus 85 bambaşka değil midir? öyledir. yukarıda bahsi geçen de o olsa gerektir.
    bunların dışında cantatalar, oratoryolar, adı geçen cello konçertosu dışında bir de keman konçertosu bestelemiştir. hepimizin (ya da çoğumuzun) bildiğini düşündüğüm pomp and circumstance marşı da ona aittir ki bu kolej ve benzeri okulların mezuniyetlerinde çalar da ona adımımızı uydurup keplerle cüppelerle inci gibi dizilip yürürüz. ya da genelde yürüyemeyiz rezalet görüntüler ortaya çıkar. her ne ise, neticede pomp and circumstance eşliğinde yapılan mezuniyet yuruyusu provaları en azından ders kırılması, yan sınıftaki çocukla kesişilmesi ve buna benzer bir sürü lise davranışları açısından idealdir. (o kadar provadan sonra o bir sağ adım-dur-bir sol adım-dur şeklinde bu gerzekçe kolay yürüyüş neden becerilemez acaba?) hala da elgar dendi mi ilk olarak opus 85'i ardından derhal nııııııınınınınıııııııı ezgileri eşliğinde semiha sakir'i hatırlamam bundandır.
  • 1857-1934 tarihleri arasinda ya$ami$ ingiliz bestekar . land of hope and glory, pomp and circumstance march no. 1'i dunya capinda unludur ve adinin hakkini verir .
  • sir edward elgar. 1857 - 1934 yılları arasında yaşamış ingiliz besteci.
    (bkz: elgar)
  • (bkz: in the south)
  • dinlerken, notaların küllerini insanın yüzüne savuran büyücü. çello koncertosunu, en mutlu anında bile dinlediğinde insan; kuytu bir ormana düşüyor. herşeye karşı korunmasız, toprağı eline alıyor ama toprak külden. bir orman cini gelmiş ve ne varsa yakıp gitmiş..belkide gitmemiş hala gizleniyor notaların içinde. işte o sırada çellolar şiddetle vuran dalgalara dönüşüyor.. ve insan bir bakıyor ki; kırmızı bir deniz fenerinin üstünde, eski yasların, yeni hüzünlerin geçit törenini izliyor. ve kapattığında gözlerini ıssız bahçedeki sandal, hiçbiryere gidemiyor gözlerin. o gözler ki ormanda küldendi, kırmızı bir deniz fenerinde yakamozdan şimdiyse yapayalnız bir sandal. dinlerken uykuya dalınca, elgar geliyor, elinde şarap..kadehlerin yarısı yanmış yarısı düşten. gözyaşlarımda var içinde diyor. nasıl gülüyoruz, arkada ağlayan çellolar. susan gözlerimiz, onlar hiç konuşmuyor. öpüyorum elgarı, kanıyor dudakları. elgar yanan çelloya dönüşüyor. keşke diyorum bestelemeseydin bunu. bunca yanan orman nasıl barışır külleriyle yeniden...sonra bir telefon geliyor; uyanıyor ve öğreniyorum: tüm cellolar direnişe geçmişler, elgar ağır yaralı!
  • 1905'te bir gemi seyahati ile izmir'i ziyaret ettiğinde, gördüklerinden çok etkilenerek "in smyrna" (izmir'de) adlı küçük bir piyano eseri yazmıştır.
  • aklıma esip çello konçertosunu dinlemeye başladığımda hep "edward elgar, sir edward elgar" diye anıyorum bu adamı, herhalde "sir" ünvanı başka kimseye böyle yakışmaz. sir edward elgar: insan acılarının ve dinmez ağrıların soylu temsilcisi! size sesleniyor! "everthing good and nice and clean and fresh and sweet is far away never to return!"

    edward elgar, sir edward elgar, en güzel jacqueline du pre'den dinleniyor, doğru, ama soylu efendimizle tanıştığım o cuma akşamı orada bulunan izmir devlet senfoni orkestrasının da kalbimde yeri büyük. keşke yine izmir'de olsam da bir cuma akşamı ismet inönü kültür merkezi'nde elgar anılacakmış deseler, biz de ayine gider gibi gidip yerimize oturup ağlasak.

    sir edward elgar'ı da izmir'e bağladım ya, buradan mir'e sesleniyorum: bir gün bütün izmirliler izmir'e dönecek!
hesabın var mı? giriş yap