191 entry daha
  • şu anda oturduğunuz evin kapısı kırılıyor. evde uyuyanlar ayaklanıyorlar ne oldu diye, sizin yakanıza yapışıyorlar, alıp götürüyorlar sizi. tüm kitaplığınızdaki kitaplar yerlerde. anneniz size son bir kere sarılmak isterken birisi annenizi iterken duvara tosluyor kadın. size sarılamıyor bile kendi canı acır sizin canınız acısa. tüm ev bir kaç dakika içinde darmadağın edilirken başınıza geleceklerden habersizsiniz. inandığınız şeyler içindi bunlar. gururlusunuz aslında o anda. haksızlıklar bitsin diye uğraşıyorsunuz. insanlar sizin gibi düşünsün diye değil, insanlar bilgilensin, görsün ve anlasın diye yazı yazıyorsunuz. insanları uyandırmak ve daha da güzel bir hayata ''hep birlikte'' sahip olalım diye yaşıyorsunuz. o anda sizi kollarınızdan tutarlarken bunlar geçiyor aklınızdan. kapıdan giderken umutla bağırıyorsunuz ''beni merak etmeyin!!!''.

    her gün yediğiniz dayağın acısı bir hafta sonra hissedilmemeye başlıyor. aslında bir insanın başına gelebilecek en berbat şey, bünyenin bir refleksinden ibaret. çok fazla acıya karşı insan bünyesi hissizleşmeye bile adapte olabiliyor. götünüze cop soksalar bile artık duyarsızsınız. siz, sadece siz olduğunuz için, böyle olduğunuz için bu dayağı yiyorsunuz. bir suç işlediğinizden ya da birilerine gidip zarar verdiğinizden değil, sadece ''böyle'' olduğunuz için. kapkaranlık bir hücrede belki ayışığı varsa içerisi aydınlanan bir yerde elinizi kaldırıp dua edecek kadar bile gücünüz yok. sonra ertesi gün yine aynı şeyler. yemek olarak bok, içecek olarak sidik, temizlik malzemesi olarak siz varsınız. sizi bir paspas gibi yerlere sürerek o iğrenç koridorları temizliyorlar. sopalar vurmak içindir. zincirler sadece bağlamak içindir. elektrikse aslında evlerimize aydınlık getirsin diye değil kan damarları patlasın diyedir. bunu öğrenirsiniz.

    böylece yıllar geçer. size marşlar söyletirler. ''bir başkadır benim memleketim'' diye koridorlarda türküler çalınırken ayaklarınızı yere basamıyorsunuzdur. uykuya bile dalamazsınız çünkü ne zaman uykuya dalacak olsanız içeriye birisi girebilir ve sizi tezgaha yatırıp bir mikropmuşsunuz gibi size istediğini yapabilir. ne isterse yapabilir. siz ise hiç birşey. kendini savunmak yoktur. anladınız mı??? yok!!! kasap vitrinlerindeki et parçalarından biri olabilseydiniz keşke ama o kadar bile değilsiniz. utanmak, ölmek, dirilmek hepsi birmiş aslında. acı çekmenin türleri binlerce ve sizse tüm bu türler arasında bir deneksiniz. yepyeni acı türlerini keşfediyorlar sizin üzerinizde.

    sonra? sonrası ''demokrasi''!! insanlar size bunları yapanlara yüzde 95 oranında bir güven veriyorlar. insanlar korkuyorlar ama siz artık korkmuyorsunuz. hatta, tüm dünya bu işkencecilerden ibaret olsa bile umrunuzda değil. artık neyi umursayabilirsiniz ki? sonradan öğreneceksiniz ki tüm bu yaşadıklarınızdan kimsenin haberinin olmadığını, hayatının normale döndüğünü ve hayatın ''devam'' ediyor olduğunu. size yapılanlar hakkında kimsenin haberi yok ve siz bir pisliksiniz hatta. tüm toplumun düzenini bozdunuz. anarşiksiniz siz. ve öyle bir düzen gelmiş ki insanlar kabullenmiş her şeyi. herrrşeyi. onca ölüm sanki hiç olmamış gibi. onlarca arkadaşınızın yüzüne bakınca tek kelime bile edemediğiniz karşılaşmalar yaşıyorsunuz. tüm okuduğunuz inandığınız o insanlar tek kelime edemiyorlar artık. ve bunları yapanlara aradan 28 sene geçse bile kimse dokunamıyor!! nasıl dokunamıyorlar?? bu nasıl bir zırh? nasıl bir adalet?? adalet bir sonbahar boyunca son kırıntılarına kadar yok edildi. artık adalet gerçekten yok. bugüne kadar inandığınız tüm şeyler bir kaç gün içinde silinebilir böyle böyle. yaşadıklarınızı sevgilerinizi inançlarınızın hepsini bir kaç günde böyle alıverirler elinizden. ve siz öyle bir nesil görürsünüz ki tüm bu olan biten sanki sizin suöunuzmuş diye bilirler hala.

    12 eylül. 12 tane sonsuzluk dolusu küfretsem az.
586 entry daha
hesabın var mı? giriş yap