2016 entry daha
  • "üzerinde yakalansan inkar et" demişler.

    bir pişkin-i memnu'da daha birlikteyiz sayın okuyucular. hemen konuya giriyorum.

    biri adnan'a okunmuş şeker yedirdi galiba lan. zekası açıldı çocuğun altmışından sonra. hafıza maşallah fil gibi. kim ne gün ne yaptı hep yazmış aklına ama bunlar arasında bir bağlantı kurmak için zeka denilen bir mefhum gerekli, onda o yok.

    yüksel be adnan... nasıl şeymiş o yükselmek biz de görelim. "sus be gerizekalı kapa çeneni" kıvamında kavga eden varoş insanlar olarak biz de arada sevgilimize "yükselmemek" için çaba sarfetmek istiyoruz. neymiş o yükselmek?

    garsoniyere girerken bile bi tören havası... böyle ağır aksak hareketler, kapıyı açıp içeriyi süzmeler, küçük adımlar falan... çatladın işte meraktan bizi mi yiyosun? dal içeri karıştır herşeyi.

    (ula ataköy garsoniyer kaynıyo bok vardı riva'da...)

    -pislik hilmi, aşşağılık herif, küstah hilmi, amcık hilmi... kimbilir daha ne pislikleri vardır hilmi'nin? ibne hilmi. belki yahudi'leri katleden de hilmi'dir. yapar mı yapar. belki el kadie'nin lideri hilmi'dir. her pislik beklenir ondan. hilmi değil mayın eşşeği. ne gelirse başınıza ondan bilin.

    hilmi'yi piyasa'dan sildiler vallahi. yine bi dernektir gidiyo. yine muallak ifadeler... ne bu sanayi odası mı? ticaret odası mı? yok işadamları derneğiymiş... güvercin sever işadamları derneğinden attırdılar bence hilmi'yi. daha da babayı 51 oynar o bu piyasada.

    -cemile; kuşum, şu dizide bir seni seviyorum ama senden de illallah geldi artık. istisnasız her nihal denildiğinde başlıyo o gözler nemlenmeye. "hay nihal kadar taş düşsün başınıza be" diye öfkeni dışarı vursana. gerçi sen de beşir'e aşık bir kadınsın neticesinde saygı duymak için hiç bir done yok ki elimde. nihal senin patronun şekerim daha çok ağlarsın pavlov'un köpeği gibi.

    bihter, nihal, behlül üçlüsü hakkında o kadar sıkıldım ki yazmaktan, ufaktan saçmalayayım:

    .....

    "-beşir beni hiç ilgilendirmiyor..." hay ağzını öpeyim bihtoş.

    "-hadi çiftliğe gidip beşir'e bakalım..." evet beşir halanın yeni buzağısı çünkü.

    "-popon büyük nihal" ya, biz diyoduk hep...

    "-bıktırdı bunlar da (paparazzi)" o zaman git kendine beykoz konakları'nda ev al mına koyim. kemer country'de al. süslenip püslenip sabah koşusuna çıkarsan bebek sahilde elbet magazinci görürsün. "bıktırdı"ymış. sanki götünü ellediler.

    "-biz daha önemli bir çiftiz (elif-behlül çiftinden)" nihal. yok ya bişi diyemiyeceğim. küfürlü konuşacam şimdi.

    "-sev beni..." ya bu cümle bana samimi geldi lan. şarabı da fazla kaçırmış olabilirim ya da hazal kaya çok içten bir "sev beni" dedi. dokundu bana vallahi.

    ....

    madde madde aşk-ı memnu külliyatı...

    -"küçücük mutfağa sığmayız" mı dedi cemile? bu kızceğizin 1,35 boyuna bakmadan tahayyül ettiği ideal mutfak ölçüsü kaç dönümden başlıyomuş ki?

    -dekoratör; o elinde tutup bihter'e bakması için verdiğin dalgametreye katalog değil kartela denir, öğren de gel. (evet dizi özetinde kelime oyununu izledim)

    -bölüm başına muhabbete kulak misafiri olma, kapı dinleme oranı avrupa ortalamasından yüksek lan. (kaynak; etsa verileri) (etsa'yı da gödümden uydurdum açıkçası "european tv series association")

    -mini çakalımız, başarısız güler sabancı taklidimiz arsen ziyagil hanımefendinin nasıl bir mini çakal olduğu görüldü değil mi? kardeşin kayıp, yok ortada; sen hiç üşenme teee odasına gidip sabit telefondan ara. "bana yazmasın, şirkete girsin" diye. ayıp be. böyle böyle çiftlik sahibi oldu bu.

    -bu evde bonjourdan gayrı fransızca konuşuluyo mu? bizi mi yiyonuz lan?
    voulez vous coucher avec moi?

    -oooh sürahiyle portakal suyu... bu konuya hiç girmeyeceğim zira hemen "bu zenginlerde var bizde yok" diye alaylı bir mukayeseden sonra "leğenle dondurma" gibi mübalağalı benzetmeler yapıp, yazıma gülmüş olmanızı umacağım. demiş kadar oldum hadi gülün.

    -ohaa adnan'ın şoför ortaya çıktı. daha geçen entry "nerede bu?" demiştim.

    -milanoyu iptal, viyanayı organize et... (pardon yaaa ajandama yazacaktım...)

    -daha geçen bir mesajlaşmamda bu konudan bahsettim halka da açıyorum;
    riva ne ya? riva nasıl bir isim? bu anadolu yakasının semtlerini duydukça aklım çıkacak gibi oluyorum. riva he mi? bi de dragos var, sonracığıma sahrayıcedit var. düşündükçe çıldıracam galiba... isimler o kadar iddialı o kadar iddialı ki insan da beklentiye giriyor yok yere. arrivaaaa...

    -sizin hiç 15 yaşındayken "eski" smokininiz oldu mu? olduysa mesaj yoluyla ulaşın bana elit bir arkadaş çevresi kurmayı planlıyorum.

    -bu peyker epidural doğurdu değil mi? sırf belli etmek için nihat'ın kolunu cimcirmesi? hastane reklamı yapmaca? zaten peyker haftaya yine hamile demişti dersiniz.

    -cd'nin içinde ne vardı beşir? ne vardı o cd'de?
    -russian institute hanımım...

    - bu beşir'i sıkıştıça öksürük tutuyo haa. neymiş bunun hastalığı ben kaçırdım orasını.

    -doktordan aynur'a özel pitki çayı hey hey de hey hey. i love çok çok özel hastane... bana da kuru üzüm hoşafı vermişlerdi kan yapar diye. bizim hastane de özeldi ya, az özeldi demek ki.

    -son sözüm hanım okuyucularıma;
    bacılarım bu diziden de öğrendik ki kocamıza boynuz takacaksak paraya kıyıp iz bırakmayan ruj almalıymışız... demek ki neymiş?
7465 entry daha
hesabın var mı? giriş yap