2798 entry daha
  • "bu hafta öyle aforizma olacak bir cümle duyamadım o yüzden klasik tırnak içi cümlemi böyle geyik muhabbeti ile geçiştiriyorum."

    evimin konforunda, yorumlarını az sonra okuyacağınız huzur dolu bir aşk-ı memnu izlemece yaşadım canım okuyucum. köhür köhür, beşir gibi öksürüyorum. hatta ne dedi şahsete? tron tron mu dedi? tron tron öksürüyorum. öhhö.

    -tontişim adnan'ın da ömrü flashback ile geçti gitti. ölünce hani film şeridi geçecek ya gözünün önünden hayatı, hep ikinci baskı olacak o görüntüler. televizyon içinde televizyon gibi. günün sadece 3 saatini efektif kullanabilen bir yaşam formundan bahsediyoruz burada, sonrasında iguna gibi gözleri patlatıp geçmişe dalıyor "bugün yine ne bok yedim acaba" diyerekten. 8 saat uyusa bu; 3 saat ye iç, bülent'e gül, şirkette sırıt, sağa sola hak ver derken geri kalan 12 saat o üç saatte yaptıklarının muhasebesiyle geçiyor. karakter tahlili yaptım galiba şu an bilinçsizce.

    -firdevs'in o üvey anne kılıklı yüreği bile yumuşadı ha kızı için. vay canına. diplomasi becerisini bu kez nihal&behlül çiftini ayırmak için kullanacak.
    bir lafıyla düğün bir ay ertelendi hakikaten de.

    "ziyagil köşkünde yapacak işlerim var" dedi ya mesela, ne yapacan firdevs'im? "milletin arasını bozup geliyorum" diyecek halin yok da ne yapacan yani? malum bahar geldi sobaları mı kaldıracaksın? çatıyı mı aktaracaksın? kışlıkları naftalinleyip sandığa mı kaldıracaksın?
    ben olsam sorarım yani neymiş bu iş? "işim var" lafı, bende "işte" etkisi bırakıyor. "neden şöyle şöyle?" diye sorarsınız da karşınızdaki "işte" der ya o hesap.

    "buldu ya zengin kocayı koduğumun şırfıntısı, garantiledi yerini, artık rahat rahat konuşur adnan'a karşı" yorum benden değil firdevs düşmanı babamdan...

    -"çok güzel bir yol arkadaşıyla çok uzun bir yola hazırlanıyorum"
    çetin'in şiir kaseti doldurur gibi kurduğu cümleler behlül'ün bile alay konusu oldu. (açsın kendi kıçına gülsün o ayrı da) yaş en az 65 hatta daha fazlası, hangi uzun yol bi kere? 3-5 seneye hastalıklar coşunca firdevs altını da bezleyecek mi bakalım. o zaman gör yolculuğu.

    "4 kere dünyayı dolaştım."
    soruyorum, neden dört? millet dünyayı turlamış, yetmemiş bir daha turlamış, bir daha bir daha... tabi fakirlikten de bilemiyoruz nasıl bişey bu dünya turu konsepti?
    sırayla bulgaristan, yunanistan, arnavutluk... diye batıdan çıkıp; ...afganistan, iran, tööörkiiy diye doğudan giriş yapmak şeklinde mi?
    dünyadaki bütün ülkeleri tek tek gezmek şeklinde mi?
    yani laf arasında "ben de dünya turu yaptım" diye kakalamak için yerine getirilmesi gereken şartlar neler? farzı, sünneti var mı?
    düşünsenize çetin'i elinde liste var, her gittiği ülke için çentik atıyor, ülke başına asgari çentik sayısı 4 ya mesela; 4 kere dünyayı dolaştım diyor.
    daha kıbrıs'a gitmek nasip olmadı mına koyim.

    -şaheste ve sülüman çiftinin mali durumları hakkında bilgi sahibi ettiler bizi şükür ki. kendileri de itiraf etti "ekmek elden su gölden" diye... yemesi, içmesi barınması hep köşkten, oooh balyalayın anasını satayım, istifleyin. allahtan şahsete benim kafada bir insan. bırakın nihal'ini behlül'ünü daha ne çalışçanız? çalışıp da mezara mı götürceniz?
    kimse kendi yaşının farkında değil bu dizide. teneşire bir osuruk borçları kalmış hala zengini karı kız, fakiri para pul peşinde...

    -sakillik yarışması yapılsa beşir altın kemer alır o kadar söylüyorum. yetmişlerin başlarında ibrahim tatlıses filmlerine de konu olan ameleliği geçmişten günümüze taşımış bir insan kendisi. ya böyle komedi bir sahne olur mu arkadaş? koskoca köşkün bahçesinde nereden bulduysan yağ tenekesi bulmuşun, içinde ateş yakmışın, köhür köhür dumanı içine çekip röntgen filmi yakıyosun. bu ne allah aşkına?
    böle pelin olu mu ya?
    yırtıp iki sokak ötede çöpe atıvereydin ne olurdu? senin temasta olduğun kaç kişi akşamları hobi düzeyinde çöp tenekesi karıştırıyor? evin çöpüne atmak yasal mecburiyet mi? başkası bulsa çöpte erinmeyip eve mi getirecek?
    ruhun amele senin. hiç sevmiyorum seni, tipini hiç beğenmiyorum.

    -"fakir mi oluyoruz?" heyyt be baba oğul arasındaki espriye bak hele. çok gülermiş babası. e biz fakiriz diye sabah akşam sandalyeden düşmüyoruz allaha şükür, yarım yarım yarılmıyoruz. bununla mı eğleniyorsunuz siz?

    -nihal'in "güzel bir villa buldum", "bi yalı görmüştüm geçen" tadı emlakçılık macerası internet üzerinden sürüyor. ayol yalı bakıyorsun da hürriyet emlak'tan mı bakıyorsun? bu tarz üst klas işler için daha böyle janjanlı mekanlar yok mu? mahallenin emlakçısı mı bakıyor mesela kuzguncuk'taki herhangi bir yalıya? öyleyse çok pis ticari açık var, yuvalanın.

    şehirden bunaldıkça da riva'daki eve kaçarlarmış. bilmem söylemem ne kadar gerekli ama bunlar müstakbel karı-koca işsiz ve zaten sarıyer kıyısında yalıda yaşıyorlar. hangi şehrin hangi bunaltısı? gören de fifth avenue'da yaşıyor sanacak bunları. evinizin arkası koruluk be.

    yiyip, içip, gezip, sevişip her nimetten faydalanıyorsunuz çift olarak, sponsor da kayınpeder; daha neyin acelesi bu belediyeye haber vermek için? nedir bu seviştiğini resmi makamlara duyurma merakı?

    -"bihter'im elaleme evliliği başarabilecekler mi diye dertleneceğine bi kendine bak istersen. biz kuş kondurduk sanki, gümüşlettik." deyiverseydi ya adnan. evleneli beri 1 tecavüz, 3 evi terketme, 2 kürtaj, bilimum kavga hır gür, toplasan bir elin parmağı kadar yatak icraatı... siz hakikaten becermişsiniz evliliği.

    dön de bi bak yani kocan her kavgadan sonra bahçedeki atölyesine kaçıyor. düşünsenize evinizin bahçesinde böyle klübemsi bir yapı var, babanız ananızla her kavgasından sonra oraya gidiyor; ya da apartman dairesindeyseniz küçük tuvalete kilitliyor kendisini. olacak iş mi?
    karı-koca kavga etse adam salonda bile yatamıyor çünkü hizmetçilere ayıp. hizmetçili evin de handikapı bu işte. tripleks köşkte onca odaya ne doldurdunuz diye sormayın, söylemezler.

    -laz bakkal da dünden razıymış ha köşkte çalışmaya. hani bunun ilk sezon böyle takası falan vardı? çay bardağından rakı içip; bir lokma, bir hırka sabah akşam hayata dair felsefe sıçıyorlardı, çok yaşamış gibi... nooldu? maaş tatlı geldi galiba? evlilik mi uslandırdı?

    -"biz inanmıyoruz böyle saçmalıklara..."
    işte bu kollektif cümlelerde kolonya koklattılar bana bayılmayayım diye. hayatta tiksindiklerimin başında gelir ortak ağızdan konuşmaca. genellikle modern gibi anneler yapar bunu. "artık berkecanla çişimizi tuvalete yapabiliyoruz" gibi...
    sana da alt tarafı "gelini gelinlikle görmek uğursuzluktur" denmiş, firdevs "behlül'e eşşek dili yedir, evine bağlı olur" demedi zaten... batıl inançtan ziyade gelenekleşmiş bişi. bana söyleyecek bu "biz bik bik saçmalık" lafını nasıl asılırım ağzına tersli yüzlü şamarı biliyor musun? şaka karşısında ciddileşen adamı hiç sevmem.

    .........

    -beşir nihal'le birden sizli bizli oldu. şimdi mi aklına geldi? ayrıca siz çocukken dijital makine mi vardı? yoksa tarattın mı? tarattıysan neden? sevdiğinden mi?

    -avrupa'da olsun okul haftasonları gelir gider bülent... yavrum bursa'dan, izmit'ten bahsetmiyoruz. avrupa'da herhangi bir şehir bu... saçmalamayalım isterseniz.

    -bahçe kapısında zil mi var?

    -şarz mı dedi adnan?

    -hukuktan da anlamıyorum, basına açık dava ne lan? öyle isteyince açıp, isteyince kapatabiliyor muyuz basına?

    -"ben bunların ruhunu biliyorum" by bihter. hizmetçi ruhu. gören de çocukken ormanda kaybolan bihter'i hizmetçiler bulup büyüttü sanacak.

    -bihter'in derdi her ne kadar kafeslemece olsa da bülent'in yurtdışına sepetlenmesi olayındaki argümanları beni de ikna etti. hatta başta "ha benim suzan avcı kılıklıma, yatılı okula ver çocuğu da" diye not almaya başlamışken karalayıp gerekçelerinden etkilendiğimi yazdım. gerçekten de evdekilerin insafına bırakırsan gelinebilecek eğitim düzeyi lise ve dengi... bakınız; nihal, cemile, beşir... onca zenginlik, onca imkan; okumak etmek, bi adam gibi iş sahibi olmaya çalışmak yok.
    sen hizmetçi doğdun hizmetçi öl, sen de zengin doğdun, sus ve para yemeye devam et.

    -"ehe ehe çene kaslarım ağrıdı gülmekten eke eke" gören de çok bi bok yaptı sanır alt tarafı çetin taklidi. tamam ilki komik, ikincisi komik nereye kadar? gül gül havyarlar burnumuzdan fışkırdı... peki ya kadınların ortamdaki yakışıklının her lafına coşkunca gülmesi sorunsalı? hayır yani ben de gargamel değilim ama ömrümde şöyle her lafıma gülen bir kadın topluluğu bulamadım. ben de komiğimdir ama böyle coşkulu böyle destansı bir güldürüş yaşatamadım. adamı beğendi ya nasılsa, yemek tarifi verse "ekümen ekümen" gülecek artık kaçarı yok. adama yazmak için boş yerini arıyosun işte, yeme beni coşkun gülen. komiklik de biz ortalama tiplere kalsın. bırak behlül bari güldürmeyiversin.

    -auhahu
    "ortadoğu'daki petrol kuyularımız şu anda aktif durumda...." "mission accomplished"...
    ya bi danışman, bi insan kaynakları uzmanı alaydınız diziye; böyle toplantı mı olur allahınızın aşkına? var mı böyle bir bilgilendirme cümlesi? şu türk dizilerindeki şirket sahnelerinin halini hiç iyi görmüyorum, utanmasalar nasılsa anlamaz bu sığır izleyici diye "zıbırtları zörttük mü?"
    falan diye sormaya başlayacaklar birbirlerine. he gülüm ortadoğu'daki petrol kuyuları aktif, ooh bi petrol bi petrol...

    petrol kuyuları aktif öyle mi? oh bir an pasif sanmıştım, çok korkmuştum içimi ferahlattınız. tavşanlı'daki bor madenleri nasıllar?
    ..........

    böyleyken böyle canlar. son altı bölüm diyollar heyecan içerisindeyim.
6680 entry daha
hesabın var mı? giriş yap