57 entry daha
  • bu ırkçılığı neye benzetiyorum biliyor musunuz?

    "alamancı"larla ilgili meselede ancak yıllar sonra başarabildik türkiye hükümeti'nin de alman hükümeti kadar suçlu olduğunu... kent kültürüne adapte olabilmesi için özel bi programa tâbi tutulmamış insanları, "oh oh iyi döviz gelir!"diye ellerini ovuşturarak salhaneye koyun sürer gibi almanya'ya sürdüklerinde, "bu insanlar oraya nasıl adapte olacaklar?" diye hiç düşünmediğinde, hâliyle türkiyeli işçiler orada hakikaten sorun yaşadığında "pis ırkçı alman faşikler" demek kolayımıza gelmişti. gördükleri ırkçılık yüzünden haklı olarak türkiyeli işçiler zor durumda kalıp nefret duydular, almanya'da yaşayanlar da haklı olarak düzeni bozan bu insanlardan nefret ettiler, yaşanan sorunlar bugün bile etkisini sürdürüyor. karşılıklı nefret, yeni sorunlar doğurmayı bırakmıyor.

    şimdi bir benzerini hatay'da görüyoruz. eğriye eğri, doğruya doğru, hiçbir hataylı, "acaba bana bulaşırlar mı? kavga çıkar mı?" korkusuyla yaşamak zorunda değil. hatay'daki kadınlar, kendilerinden daha farklı bir kültürden gelen bu insanların, sırf kültürü farklı diye, kendilerine yönelik tacizlerini kaldırmak zorunda değil, ki zaten ülkemizde yeterince var bu sorun. keza, dükkanından bedelsiz ürün alınmasını, sunduğu hizmet karşısında para ödenmemesini kabul etmek zorunda değil kimse, çünkü bu himaye etme meselesi devletin inisiyatifinde ve devlet bunları zaten insanlardan topladığı vergilerle finanse etmek zorunda, tutup da kişisel anlamda hiç kimse zarara uğramak ve bunu sineye çekmek zorunda değil... denetimi iyi yapamayan devlet, türkiye'de görüldüğü gibi, yerli halkta "yabancı nefretini" körüklemekten başka bir halta yaramıyor. hani "kaş yapayım derken göz çıkarmak" misali, insanlar bu mültecilere üzülüp kendiliğinden yardım edecekse bile, devlet politikaları yüzünden nefret eder hâle getirilebiliyorlar. hele ki türkiye gibi, bizden daha doğudaki ülkelere karşı yeterince stereotip, yeterince ayrımcı ifade kullanılan bir yerde, gerek hükümet, gerek yerel yönetim çok daha aktif çalışmalı, insanların birbirlerinden nefret etmesini önlemeliydi.

    soruyorum, mültecilerin kalacakları yere adaptasyonu için ne yapıldı? bu insanlar, sınır ne kadar yakın olsa bile, başka bir ülkenin, başka bir dilin, başka bir kültürün insanıdır. bazı şeyleri bilememesi kadar normal ne olabilir, bizde bir köyden diğerine gidince adetler değişirken, o insanlar nasıl türkiye'ye dair her şeyi bilebilir? bu insanları bilgilendirmek için ne yapıldı? yerli halkla kaynaşmaları için ne yapıldı? o mültecilerin büyük bir kısmı ki kadınlar, çocuklar, yaşlılardır, yani savaştan en çok çeken kısımdır, fakat içlerindeki küçük bir kısım olan genç erkeklerin davranışları yüzünden toptan bir halktan nefret edildi... kadınlara, çocuklara, yaşlılara zaten gelen vuruyor, giden vuruyor, kurunun yanındaki yaş misali yananlar yine onlar olacak bu nefretin sonunda... sorun çıkaran, taşkınlık yapan, esnafı ve yerli halkı taciz eden, ellerinde silahlarla şov yapan bu genç erkeklere yönelik ne gibi tedbirler alındı? kendileri nasıl şımartıldılar bu kadar? daha en başından "erdoğan'ın misafirleri" ifadesi naısl bu kadar fütürsuzca kullanıldı, erdoğan mı karşılıyor bu giderleri? mülteciler, bizzat türkiyeli çalışanların, işçinin, köylünün misafiridir, olması gereken de budur zaten. katiy'yen "sığıntı" değillerdir, zira savaş daima tepedekilerin savaşıdır, olan hep halka olduğundan, her halk, komşu halkına kucak açmakla görevlidir. türkiye halkı da bundan yüksünmeden mültecilere yardım etmelidir (yarın öbür gün aynısına bizim ihtiyaç duymayacağımız ne malum?), ama hiç kimse de bu mültecilere "türkiye'nin misafiri" muamelesi yapmadı, "erdoğan aşağı, erdoğan yukarı" sanırsın ki koca ülke bir adamın cebinden geçiniyor!

    mültecilerin çoğu, gerçekten sığınma ihtiyacı içinde olan insanlar... ne yerel yönetim, ne hükümet doğru düzgün bir adaptasyon, konaklama/barınma, kaynaştırma planı yapamadı diye, bir taraf ötekindne rahatsızlık duyup nefret eder hâle geldi, diğer taraf ise nefreti görüp kendini iyice "sığıntı" hissetti, işte yanarım yanarım da, buna yanarım...
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap