158 entry daha
  • sadece bir tane oglu bulunan, ciftlik sahibi, varlikli bir adamcagiz iyice yaslanip yataga duser ve hasta yataginda olumu beklemeye baslar. olumunden bir sure once, oglunu yanina cagirip vasiyetini soyler:

    - ogulcugum. yatagin yaninda, ici altin dolu iki tane kese var. bunlardan biri senindir. al, guzel guzel harca, helaldir. digerini ise, ne yapip edeceksin, memleketin en buyuk eskiyasini bulacaksin ve ona hediye edeceksin. sebebini sorma, vasiyetim boyledir !

    yasli adam bunlari soyledikten bir kac gun sonra ruhunu teslim eder. oglu, cenaze toreni ve yas tutma gunlerinin ardindan, artik babacigimin vasiyetini yerine getirmeliyim deyip, her iki keseyi yanina alir ve memleketin en buyuk eskiyasini bulmak icin ulkeyi dolasmaya baslar.

    fakat, nereye gitse, hangi eskiyayi sorsa, ondan daha da namlisi, kanlisi, belalisi oldugunu ogrenir ve boylece aylarca dolasir.

    nafile ! kime sorsa, verilen cevaplar benzer sekildedir:
    - evet, bizim eskiya yirmi kisiyi oldurmus, yuzden fazla kizi daga kaldirmistir; ama duyduk ki falanca yerdeki eskiyanin oldurdugu adamlarin sayisi saymakla bitmezmis.

    boyle boyle, zavalli cocuk bir seneye yakin dolasmis. nihayet sora sora, ulkenin yol vermez daglarla cevrili bir kosesinde oyle bir eskiyanin adini isitmis ki, allah boylelerinin serrinden herkesi emin eylesin. anlatilanlara gore, biyiklarinda adam asip sallandirir, heybetli, gozunu budaktan sakinmaz, padisahi bile tanimaz oyle bir yigitmis ki, koyluler korkularindan ismini bile fisildayarak soylerlermis. hukmettigi daglarin yamaclari onun oldurdugu insanlarin cesetleriyle doluymus. nice genc kiz, koca nimeti goremeden onun adamlari tarafindan tenhalara cekilmis.

    yedi dagin eskiyasi diye bilinen bu haydutun oykulerini dinledikce, bizim cocuk nihayet "artik bundan daha canavari olamaz" deyip, eskiyanin yasadigi en buyuk daga dogru yola cikmis. hava deseniz, kisin ortasi, soguk adeta insanin cigerlerine islemekte. daga varip da bata cika yolu hemen hemen yariladiginda, eskiyanin adamlari karsisina cikip cocugu esir almislar. tek basina bu dagda ne gezersin bre ahmak, deyip sorusturmuslar. cocukcagiz, aganiza bir hediye getirdim, silahsizim, zaten size guc yetiremem diye yeminler etmis; onun silahsiz oldugunu anlayip yedi dagin eskiyasinin karsisina cikarmislar.

    eskiya hakikaten dedikleri kadar varmis. bizim cocuk, eskiyanin agac dallari kalinliginda biyiklarini, kursunla dolu fiseklerini, iri cussesini gorunce yaprak gibi titremeye baslamis. o titrerken eskiya gurlemis:

    - be hey tifil, kimden cesaret aldin da benim dagimda destursuz gezersin ! kurda kusa yem olmadan once anlat bakalim burda ne aradigini.

    delikanli, cesaretini toplayip, babasinin oykusunu ve vasiyetini anlatmis, sozu bitince, koynudan kesenin birini cikarip yedi dagin eskiyasina uzatmis:

    - agam, babamin bana emaneti altin kesesi iste budur. sizin hakkinizdir. bunu size vermezsem babam mezarinda rahat yatmaz, lutfen kabul edin.

    o namli eskiyanin yuzunde babacan bir ifade belirmis:
    - sevdim seni be genc adam. safsin, temizsin, belli ki daha dunyadan haberin yoktur. evet benim namim bu daglari sarmistir, lakin memlekette benden buyuk bir eskiya daha bulunur. biz eskiya da olsak, hak etmedigimiz mala el surmeyiz.
    - etmeyin agam, sizi bulmak icin bir senedir dolasmaktayim.
    aga, elini kaldirip konusmus.
    - sen simdi geldigin yoldan don, kasabayi gec, sehre var. gidip kadi efendiyi bul. memleketin en buyuk eskiyasi odur. selamimi soyle, bu keseyi ona ver. eminim alir!

    sonra adamlarina isaret etmis.
    - bu yigidi, basina bir is gelmeden duze indirin, sehir yolunda birakin.

    boylece bizim genc adam sehre varmis. sorunca hemen kadi efendinin yerini gostermisler, konagina varmis, guzelce selamlayip, basindan gecenlerin hepsini anlatmis.

    - iste boyle kadi efendi. bu keseyi hak eden sizmissiniz, ben de eger kabul ederseniz size takdime geldim.
    kadi efendi zemberekten bosalir gibi yerinden firlamis:
    - vay ahlaksiz, müfteri eskiya! hakkimizda neler demis. be hey allah'tan korkmaz kul, sen ne yuzle bana haram para teklif edersin ! simdi yatirayim mi seni kirbac altina?

    genc cocuk aglamaya baslamis:
    - efendim ben de anlatilanlara uydum. aylardir evimden uzagim, artik gezmekten usandim, yoruldum. hani soyle kitaba bir baksaniz da bu isin bir hal yolunu bulsaniz.

    kadi efendi, kara kapliyi acip sakalini sivazlamis:
    - imdiii, bir din ve devlet temsilcisinin boyle aciktan para kabul etmesi hem kanun-u ali'ye, hem seriate, hem de allah rizasina munasip olmayip, alan da veren de bu alemde ve mahserde suclu durumuna duser. lakiiin, eger aramizda bir ticari akit tanzim eder ve dahi sen bana bu bir kese altini bir alisveris neticesinde takdim eyler isen, ben dahi bunu senden bir hizmet karsiligi alir isem, ser'an caiz olup baskaca bir islem yapilmasi gerekmez. yani, kisacasi, ben bu altinlar karsiligi sana bir sey satacagim.
    - ne satacaksiniz efendim ?
    kadi efendi, elini uzatip pencerenin disini gostermis.
    - bak bu disardaki bahce ve civarindaki cumle arazi bana aittir. simdi, ne goruyorsun bu arazinin uzerinde ?
    - kar, her yeri bembeyaz kar kaplamis.
    - pek guzeeel, iste ben bu arazideki karlari sana satacagim, sen de bir kese altin karsiligi aldigini beyan eder bir belge imzalayacaksin, boylece alisveris tamam olacak.

    altinlardan bir an once kurtulmak isteyen genc cocuk, efendim aklinizla yasayin deyip teklifi kabul etmis, derhal bir mukavele duzenlemisler, imzalar atilmis. altin kesesini kadi efendiye teslim eden cocuk, huzur icinde ordan ayrilmis. memlekete gitmeden once bir handa geceleyip hem karnini doyurmayi hem de biraz dinlenmeyi munasip gormus.

    handa horul horul uyurken, sabaha karsi kadinin emrindeki zaptiyeler kapiyi yumruklamislar.
    - kalk hele, kadi efendi seni gormek ister, davasi varmis !

    genc cocuk, ne davasi ola ki dediyse de yaka paca goturup kadinin huzuruna cikarmislar. bir de bakmis ki, kadi efendi hiddet icinde. sinirinden sakali titremekte, gozleri kipkirmizi, insani delecek gibi bakmakta. daha, selamin aleyküm diyemeden kadi efendi bagirmis:

    - be hey utanmaz, arlanmaz, eskiya kilikli isgalci. bre biz seninle dun aksam arazimdeki karlari satin aldigina dair mukavele imzalamadik mi ?
    - imzaladik kadi efendi, ben de karsiligini size takdim ettim.
    - sus ! bak bakayim disariya, ne var arazimin uzerinde?
    - ne olacak, kar var ... tipki dunku gibi.
    - mel'un hala konusuyor ! dun sen bu karlari benden satin almadin mi ? o halde senin karlarin ne hakla benim arazimi isgal ederler ?! simdi bu isgal kanun dairesine ve de hak rizasina uygun mudur? derhal kaldir o karlari benim arazimden, yoksa, vallahi acimam, seni isgalcilikten hapse attiririm!
    - aman efendim, donumler dolusu kari ben nasil kaldirayim ? gucum yetmez, karda kista olur kalirim.
    - onu, arazimi isgal etmeden once dusunseydin! vallahi yapacagim geregini.

    cocukcagiz yine yalvarmis.
    - efendim, ocaginiza dustum, yok mudur bu isin de kitaba uygun bir hal yolu ?
    kadi, kara kapliyi tekrar acmis, bir muddet mirildarak okuduktan sonra:
    - vardir! imdiiii arazi sahibi ve davaci olan ben ile, davali sifati ile sen arasinda, arazimi isgal bedeli karsiliginda, benim de rizam ile bir kese altin karsiligi isbu karlari burda tutmaya iznim oldugunu belirtir bir mukavele imzalarsak, bu husus seriate ve nizama uygun bir sekilde halle kavusur. yanii, sen bana obur kese altini da isgaliye bedeli olarak vereceksin.

    bizim genc cocuk obur kese altini da vermis, gereken evraklari imzalamis, konaktan cikip temiz havaya kavustugunda, daglara bakip konusmus:

    - hey gidi yedi dagin efesi ! sen hakliymissin. daha buyuk eskiyalar da varmis. senin acik acik yaptigin eskiyalik, bunlarin kanunla yaptigi eskiyaligin yaninda nedir ki ...

    edit : bu hikayeyi hasan pulur 12 eylul 1980 den hemen önce yazmıştı.
454 entry daha
hesabın var mı? giriş yap