• gezi olaylarında ön saflarda direnen arkadaşımın anlattıklarından aynen aktarıyorum.

    "…
    gece saat 1 civarıydı. eylemlerin başından beri olduğu gibi ben, yorgo, zlatkov, emre, yarom, ismael, ayça ve cesika mis sokağın başına barikat kurmaya çalışıyorduk. bir yandan da devrimdaşların getirmiş olduğu biraları, şarapları, uzoları götürüyorduk. bir iki arkadaşın sokağın kuytularında çiftleştiğini görüyordum, birinden çıkarıp diğerine sokuyorlardı adeta keratalar.

    polis henüz istiklal’e girmemişti, meydanda müdahale için hazırlık yaptığı duyumları geliyordu. arkadaşlara haydi vre, bitirelim şu barikatı, bu gece çok polis kanı dökülecek diyerek hunhar bir kahkaha patlattım. bu işleri iyi bilen yunan, ispanyol ve israilli arkadaşlar hemen safları sıklaştırdı ve buldukları kaldırım taşlarıyla, küçük esnafın mallarından yağmaladıkları tabure, masa ve tabelalarla barikatı güçlendirmeye başladılar.

    gece saat 2 gibi barikatımız toma’lara, gaz bombalarına en az 3-4 saat dayanacak duruma gelmişti. meydandan hala haber olmadığı için molotof hazırlamaya yardıma gittik. bir yandan bira içiyor, iki yudumda bitirdiğimiz şişelere itinayla molotof yapıyor, kızlı erkekli, öpüşmeli, elleşmeli, yer yer girişli çıkışlı eğleniyorduk. hollandalı jurgen’in getirdiği otları aramızda döndürüyor, kafalarımızı dumanlıyorduk.

    tam olarak saat kaçtı hatırlamıyorum ama 3 sularında molotof yapmaktan sıkılıp barikata geçmeye karar verdiğimiz anda yerimizden doğrulunca neye uğradığımızı şaşırdık. iki toma, bir akrep ve en az 100 kişilik bir polis grubu barikatı geçmiş bize bakıyorlardı. önce içtiğimiz esrarın, vurduğumuz biranın, sktiğimiz amın buna yol açtığını düşündüm ve hemen yanımdaki rus prokofiyev’e “do you see that too?” diye sordum. cevap vermeyince suratına baktım, ağzı bir karış açık polislere bakıyordu. o zaman millete seslendim, ancak hepsi zaten görmüş ve yerlerine çakılıp kalmıştı.

    direnmenin anlamsız olduğuna karar verdik, çünkü sayıları çok fazlaydı, iki toma ve bir akrep’e direnmemiz imkansızdı. ayrıca yeşil bereli bu polisler özel birlik olmalıydı zira her biri en az 2 metre boyundaydı. bize hiç müdahalede bulunmadılar, akrep’in kapısını açtılar ve barikatın arkasındaki en az 60 kişi tek bir akrep’e bindik! herkes birbirine bakıyor, bunca insanın 5 kişilik bu araca nasıl binebildiğini kimse korkudan soramıyordu. araç hareket etti, nereye gittiğimizi bilmiyorduk. ancak aracın küçücük camından tek gördüğüm yaptığımız barikatın tek bir parçasının bile bozulmamış olmasıydı. peki iki girişli sokağın çıkışında biz, girişinde barikat varken, bu koca iki toma, bir akrep ve 100 polis nasıl sokağa girebilmişti?!

    sabah 9 gibi evde uyandım. gece eve nasıl gelmiştim, üstümü değiştirip nasıl yatmıştım, içimdeki bu engin huzur neydi hiç bilmiyorum. uyandıktan yarım saat sonra yorgo aradı, aşağı gel dedi. indim hepsinin gözlerinde yaşlar vardı, “camiye gidiyoruz gelecek misin?” dediler. elimi cebime attım, 99’luk tespihi elime aldım, “tespihata da kalalım ama” dedim, gülüştük. o gece bizi evimize bırakan yeşil bereli polisleri bir daha hiç görmedik. allah hepsinden razı olsun.
    …”
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap