129 entry daha
  • sade bir film.

    bu film basit bir dille ancak böyle tanımlanabilir. ikinci dünya savaşı temalı olmasına rağmen mahsunvari biçimde gözümüze gözümüze soktuğu direkt mesajı yok. iddiası yok. taraf tutmuyor. renk vermiyor. ajitasyon yapmıyor. ama film beni üç noktada oldukça şaşırttı :

    - ilki, filmi izlemeye başladığımda bir şey dikkatimi çekti. kadrajda sorun var dedim kendi kendime. ekranı küçülttüm değişen bir şey yoktu. hala çerçevelemede sıkıntı olduğunu zannettiğim bir durum vardı. ilerleyen dakikalarda anladım ki yönetmen kamera açıları bakımından biraz deneysel takılmış. iyi hoş da olmuş ama en başta izleyici biraz yadırgıyor bu açıları. sonrasında alışınca ve filmin öyküsü dikkate alındığında, böylesi açıların filme vurucu etkileri olabileceğini ve dahası kahramanın ikilemi düşünüldüğünde çok da yerinde olduğunu anlıyorsunuz.

    - ikincisi ise biraz spoiler içeriyor:

    --- spoiler ---
    savcının sıradışı intihar sahnesi. aslında en başta intihar olduğunu bile anlamakta güçlük çektim. bir intihar ancak bu kadar cool ve afili olur. insanı intihar etmeye özendiriyor *.
    --- spoiler ---

    - dikkatimi çeken üçüncü şey ise başroldeki rahibemizin mimiksizliği. film boyunca aklıma en çok sevdiğim yönetmenlerden robert bresson gelip durdu. hatta bresson'un en iyi filmi olan au hasard balthazar'daki başkarakterin yüzü ile bu rahibemizin yüzü değişti durdu zihnimde.

    polonya dostu bir badimin (phoarbix) tavsiyesiyle izlemiştim. iyi etmiş de önermiş. yabancı film dalında oscar adayı bile oldu. hatta şimdiden favoriler arasında gösteriliyor.

    edit: hem en iyi yabancı film hem de sinematografi dalında oscar adayı oldu.

    edit 2: en iyi yabancı film oscarını aldı. şimdi çok zor ama sırada sinematografi var.
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap