1 entry daha
  • 80lerin lanet trajedisini konu edinen, şahit olması epey yıpratan, yoğun bir hayat kesitini sahneleyen avusturalya filmi. gerçek hayattan uyarlama, şahsıma parmak uçlarıma kadar his yaşatan başlangıcı ve sonuyla yıllara ortak eden bir iş. ana karakterlerin mükemmele yakın performansları var dahası avustralyanın sinemaya güzide armağanları anthony lapaglia, guy pearce, geoffrey rush filmde yer alan isimler.

    --- spoiler ---

    uzun bir zaman aralığı izliyoruz ve her şeyin başladığı ana tanık olmak hikayeye kendinizi ait hissetme adına mükemmel bir yol. yaşadıkları şeyler o kadar tanıdık o kadar samimi geliyor ki amansız sona giderken güzel anı gibi üst üste izletiyor kendini. tim ve john farklı ama birbirine ait karakterler. tim'in john'unkine kıyasla ailesinde hissedilen "anlayış" karakterler üzerindeki farkı da özetliyor. tim'in sınırları aşmaya yatkınlığı biraz da bu yüzden belki de.

    çok sahne var insanı vuran ama ilk john'un annesinden bahsedeceğim. üniversitede tim'i evlerine götürdüğünde john'un annesine "tim burda lütfen babama söyleme" dediği bir an var. anne hemen idare ediyor. yıllar sonra anne hastanede timle birlikte john'un başında sabahlıyor. filmde evlat anneye ne olursa olsun aynı kalıyor ama baba gelip miras konusunu açabiliyor vs. gerçi yine de her şeye rağmen aileler aileydi.

    bir diğer vurucu kısım aids olduklarını öğrendikleri an ve sonrası... o zamana ait her sahne. en çok da canlandırılan aidsli karakteri izlerken tim'in kız arkadaşı pepe'ye o kısa bakışı.

    sona doğru kahrolmaktan hakikaten kendimi kaybettim bir ara. o kadar drama uğruyorsunuz ki bir müddet sonra işin kurgusundan çıkıp gerçeğe endeksleniyorsunuz. kanser süreci, çaresizlik, sevdiğiniz birini kaybetme... hiç yaranız yoksa dahi; o dönem, kendileri yaşamıyormuşcasına muamele görmüş, görmezden gelinmiş aids hastaları... tüm bu gerçeklik bir süre sonra boğazda yutması zor bir düğüm yaratıyor.

    --- spoiler ---

    film mideme o kadar tok bir yumruk attı ki her duygu yoğunluğunda olduğum gibi bir süre nefes alamadım. sanki odadaki oksijen oranı düştü, tüm yaşananlar bana ait oldu. bir ton gözyaşını tutma çabası, dayanılmaz bir mide ağrısı...
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap