• artık böyle bir ülkeyiz. 100 kişilik bir piarcı ekibinin medya ile götgöte, burun buruna yaşadığı hayat, bize bir marka bombardımanı şeklinde dönüyor. anadolu'nun her yerinde nasıl marka oluruz konferansları yapılıyor, marka olmayan adam değildir mesajı günde yüz kere kafamıza kakılıyor, hiçbir şey olamazsan mor inek ol, o da bir markadır deniyor. velhasıl marka olamıyorsanız kusur sizdedir deniyor. üç beş müptezel albüm yapan şarkıcı "marka olma yolunda ilerliyorum" diyor, feylesof havalarında. neyse efendim memleketin futbol hayatındaki nadir iyi şeylerden biri olan tuncay şanlı işi de böyle bir günde patladı sonuçta. mençıstır maçındaki spektaküler gollerden sonra iki gün sonra tuncay şanlı projesi gündeme düştü. meğersem proje imiş tuncay şanlı. menajeri diyor ki "onun geleceği tamamen programlandı, hedefimiz onun dünya starı olmasıydı, bunun için önce istanbul'a gelmesi gerekiyordu, şimdi o aşama tamamlandı, 30 yaşına kadar evlenmek yok".. bu satırları okuyunca daralıverdim tabii yine, şu marka dingilliği artık buralara da girmişti kaçış yoktu, bildiğimiz tuncay bir anda gülben ergen projesi gibi bir şey oluvermişti. bir gecede. hey allahım sabır ver diyerek spor sayfasına geçtim ki ne göreyim, bu konularda mutlaka görüşlerine müracaat edilen ali atıf bir işi hemen teorize etmiş, konuya akademik bir bakış açısı getirerek marka olayının sırlarını, felsefesini açıklamış (kusacam şimdi ama dayanıyorum) bakın ne demiş ali atıf bir bu özel köşe yazısında:

    "
    iyi pazarlanırsa marka olur

    burada önemli olan nokta, "sadece imajın bir futbolcuyu başarılı yapamayacağı." ancak başarılı ve performansı yüksek futbolcuların, bir takım tarza yönelik çalışmalarla marka haline getirilmeleri ve bir isimden daha fazla kazanmaları mümkün. ve belki de daha da önemlisi hedef kitlenin doğrudan gençler olması. çünkü gençler, sevdikleri, beğendikleri, başarılı sporcularla özdeşleşme ihtiyacındalar ve onların tüketim kalıplarına uymak isterler. onlar gibi giyinir, onlar gibi saçlarını kestirirler. onların yediklerini yer, içtiklerini içerler. eğer bir sporcu, markasını bu alanlara genişletir ve tarzını yaratıp doğruya odaklanırsa, kendisi için uzun süreli bir pazarlama başarısı elde eder. tuncay henüz beckham kadar pazarlanan bir oyuncu değil. ama onun gibi olma ihtiamali çok yüksek. iyi yönetilirse, elbette olur. hakan şükür bir zamanlar beckham'ın yarattığı rüzgarı türkiye'de estirdi ama, iyi pazarlanamadı. iyi pazarlanırsa marka olur, pazarlanamazsa moda.
    "

    vay be. ne engin görüşler değil mi? "iyi yönetilirse" "pazarlama" "bir isimden daha fazla kazanma" gibi neo liberal dünyanın marka zırvalamalarıyla dolu bir yazı. bir de hakan şükür örneği var ki yeme de yanında yat. ulan hakan'dan ne markası olacak, adam topunu oynadı işte olabileceği kadar da ünlü oldu, daha ne pazarlanacak? ne yapacaklardı bir de "hakan şükür gibi kaçır" diye film mi yapacaklardı? bir de özdeyiş koymuş tuncay için sayın bir: "iyi pazarlanırsa marka olur, pazarlanamazsa moda.." bu özlü söz, nedense bizzat sayın bir'in doğan grubunca pazarlanmasını aklıma getirdi. iyi pazarlanıyor ama nedense bir türlü marka olamadı bu adam. ister misin moda olsun, öyle geçip gidiversin?
21 entry daha
hesabın var mı? giriş yap