7 entry daha
  • asla asla dememeli ancak asla. efendim bendenizin anne ile maç seyretme olayı biraz eskilerde kaldı. heyecanlandım da bugün, o gün aklıma geldi, hemen yazayım istedim.
    öncelikle bugün futbol seyrediyorsam, bunda anne arvo'nun da önemli bir payı var. rengine kurban olduğum ki çocukken siyah beyaz olduklarını sandığım liverpool'umun topçularının isimlerini annemden öğrendiydim. televizyonun önüne zorla oturtup isimlerinin ne olduğunu soruyordum o da anladığı kadarıyla söylüyordu. hayatımda ilk taşak dediğim gün de bunlardan biridir tevatürlere göre. aslında babam anlatırdı bunu. ketempereye mi getirildim yoksa terbiyesizlik mi ettim hâlâ muamma. annem dün yediğini hatırlamayan, pardon bugünlerde rejim yaptığından mütevellit birşey yemediğinden hatırlıyor, birisi olduğundan soramıyorum da. neyse efendim zamanla televizyon renklendi, bizim ingilizler kızardı, bozardı.
    annemle maç seyretmelerimizin kırılma noktası ise seksenlerin sonuna dayanıyor. aslında kırılma noktası da demeyelim, son bulması olarak nitelendirelim zira kendisi bu yazıyı okursa hemen düzeltecektir, adım gibi eminim. efendim sarı kırmızlı takımımızın avrupa'da dolaşmaya başladığı zamanlar. yıl 1989. 1 mart 1989 monaco galatasaray maçında buluşmuş aile. maçı seyretmek üzere bekliyoruz. ailenin gaassaraylı bireylerinde bir heyecan, fenerliler ise olası skora göre tezahürat yaratma peşindeler. annem aslen fenerbahçe taraftarı olsa bile, takıma dair bildiği üç şey var. biri rengi, diğeri lefter, sonuncusu ise sinyor. kaldı ki fenerbahçe'nin yıllarca sarı lacivertli forma ile oynamadığı varsayımında, kadının yaşadığı dramı anlatırdım da bu bahsin konusu değil. lacivert renginin ne olduğunu yıllarca fenerbahçe formasına bakarak mavi zannetmiş bu bünyenin anası renkler konusunda pek hassastır; cimbomun renklerinin ne olduğunu bilir, metin oktay'ı şahsen tanır bir de ali sami yen'in yerini bilir. yani aslında fenerli olsa da, tuttuğu takımın ezeli rakibini de aynı oranda tanır. tuttuğu takımın ezeli rakibine üye olması ise denizanaları, güneş ve boğazla özetlenebilir lakin bu da bu bahsin konusu değil.
    efendim sahaya malumunuz sarı kırmızı forma ile çıktı bizim aslanlar. şimdi annem renkleri bilse de, bir emin olmak için ısrarla sordu. hayır değişik kişilerden sabırla aynı cevabı da alsa ki aslında stresli ortamlarda insan davranışları konulu bir deneye mi tâbi tutuyordu insanları, bilemeyeceğim, ısrarla sordu doğrusu. neyse ki sarı kırmızılıların bizimkiler olduğuna inandı ve kendince uğurları ile maçın başlamasını bekledi. sonrası hakikaten bir ızdıraptı. benzetmek gibi olmasın lakin o günü yaşayanlar bunu evrensel bildirgelerin ışığı altında sadece tek bir kavram ile özetleyebiliyorlar. evet tahmin ettiniz kadın işkence ettiydi maçı seyretmek isteyenlere. evde gerilim giderek yükseldiyse de, ilk yarıyı kazasız belasız atlattıydık. ikinci yarının başındaysa olanlar oldu. bizimkisi devre arasında kalelerin değiştiğinden bihaber, bizimkilerin yanlış kaleye gittiğine dair feryat figan bağırmaya başladı. ilk olarak ben müdahil olduysam da, kaale alınmamıştım. galiba aramızdaki bazı kangrene dönüşmüş anlaşmazlıklar da bugüne dayanıyor zira ne zaman birşey sorsa ve ben cevabını versem, kaale almaz. neyse, uzun çabalardan sonra, bazıları bu süreyi develer ve hendekler arasındaki ilişkiyle özetlemişti, hayır tahmin edemediniz bu biricik dayımın ifadesidir, ikinci yarıda kalelerin değiştiğini anladı. maçın neticesinden olsa gerek, rövanşta görüşürüz dendiyse de, anneme rövanş haber verilmedi, dayım beni aldıydı "yemeğe götürmeye".
    o günden beri maç seyretmiyorum kendisi ile hatta zaman içinde taraftar kisvesi altında kaybolduğumdan, tuttuğum takımların maçlarını bile haber vermiyorum. nedendir bilinmez onu ekişimize mi beddua ettiydi zira ne zaman bu benim tuttuğum ya da gönül verdiğim bir takımın maçına bir baksa harap oluyor kalbimin sevdadan geçen tarafı. aha bunu da yazdım ya, eğer evdeki birisi okursa diğer tarafına da malumunuz yağacak kurşunlar...
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap