• okulda herkes ile arası iyidi. zaten hayatı boyunca pek tartışmamıştı. yok yok öyle silik bi tipte değildi. sevilmek onun egosunu en fazla tatmin eden duygulardan biriydi.

    egosu demişken, mükemmeliyetçikle örtülü, şişirilmiş, ama hala üflenebilir bir balondu onunkisi. o balon onu bulutların üstüne çıkarır, söndü mü de sanılanın aksine hızlıca değil yavaş yavaş, ağır ağır indirirdi yere.

    ''çok monoton bu hayat be '' diye düşünür karamsar ruh haline bürünürdü.

    bilirdi bu vazgeçemediği belki de vazgeçmek istemediği mükemmeliyetçiliği onu tetikliyordu. bu mükemmeliyetçiliği onu idealist yapıyordu ama aynı zamanda hayattan çok şey bekleyen bir doyumsuz da.

    ya hep ya hiç demişti farketmeden. ya hayallerine kavuşarak mutlu olacaktı. -ki öyle sanıyordu- ama sonradan acaba hayallerime kavuşsam da mutlu olabilecek miyim dedi? kişiliğini tanımaya başlamıştı biraz. sonra dedi ki kendine: mutlu olmak çok mu iyi sanki? hayatta başarılı olanlar, başkalarını anlayanlar, bir yerlere gelebilenler, işlerini iye yapanlar, iz bırakanlar acılarının ürünleri değil miydi?

    evet; ya hayallerine kavuşarak mutlu olacaktı ya da hep mutsuz. ama bir de düşündü: bu gelecek kaygısı anı yaşamasına engel değil miydi? cevabı bilse de kendini değiştiremeceğini bildiğinden çok umursamadı.
  • mükemmel olmayan insandır.
hesabın var mı? giriş yap