hüzünlü
-
- açıcan
- evfet canım?
- hüzünlü ne kaldı bir dik açıdan öte?
- bir asmalı konak, bir de sen ve ben hayatım...
- cücesin sen! asılmalısın ve hatta!
- peki tatlım...
- ay çok dokunaklı! "size does matter" di mi?
- hee....
- hüzün fışkırtıyor ve uzuyorum açıcan.
- ama bir de..
- hayır, o açıdan bakmıyoruz biz canım.
- olaya bir de mil acisindan bakmaya ne dersin? kabul et ki anasının nikahındasın.
- evet... hüzünlü... -
insan hüzünlü olduğunda normalde dinlese ıyy diyeceği şarkıyı bile seviyor, onunla efkarlanıyor. farklı bir büyüsü var bu ruh halinin.
-
lokantada tek başına yemek yiyen yaşlı bir adam veya kadından daha hüzünlü bir şey görmedim. değişik lokantalarda, öğle vakitleri çok rastladım. eşi hayatta mıydı, yoksa ayrılmış mıydı, çocuklarıyla görüşüyor muydu, ne kadar yalnızdı?
onlar gibi seksenlerinde yalnız başına bir lokanta köşesinde, telefonu evden çıkarken yanımıza almaya gerek bile duymadan karnımızı doyurup bir an önce ailemize kavuşmak için zamanın dolmasını beklemek istemiyoruz. -
basılan yerden gelen ince çıt sesi.
şehir sümüklü böceği. -
hava mutluydu bu sabah
şimdi nasıldır acaba?
bulutları yakışmış mıdır
umutları dağılmış mıdır?
zaman ne güzel geçince, ne güzel ölüyoruz der gibi, hüzünlü.
günler geçmediğinde ise, ölemiyoruz diye çelişkin bir şikayet.
çukulata renkli yerli şarkıcımız buika'dan bir bukle hüzünlü güzellik; no habra nadie en el mundo..
halk arasında o günkü havalara* "hüzünlü sıcaklar" diyoruz.
"hüzünlü soğumuş geçmişin acımasına gerek yok"a gelebilsen. olan olduğu gibi iyidir, yeterlidir diyemiyorsun. ben de diyemiyorum. olmuş bitmişe otobur gibi geviş getirme uyguluyorum.
aleviler kanarlar, içlerine kanarlar. bu hem sempatik, hüzünlü, hem bir unutmazlık ve kin olarak olumsuz yanı var. azınlık algısı uzantısıyla komplo korkuları, paranoid yanları üzücü ama son derece anlaşılır. keza kapalı toplum tutuculukları oluyor, kaçınılmaz saymak gerekir. her şeyin üstünde, doğaya ve yaşama yakınlardır, ilerici özleri onlar için taraftar olmaya yeter artar. geçip değişen zamanda aleviliğin de tarihsel koşulları, durumu değişti. tıpkı din ve islam gibi alevilik de yeniden yorumlanmaya gerek duymakta.
"efendilerinizin* köpeğini, bir ineğin boynundaki ipi tutar gibi gezdirmektesiniz. (...) peki ya siz, kızlar? sizler hiçbir şey anlamadan onları* arkanızdan çekiyorsunuz. kayışlarına asılıyorsunuz; onlara, siz olmadan şöyle çevrelerine bakabilme fırsatını bile tanımıyorsunuz; saygı göstermiyorsunuz. böyle bir anda, birinin içinden sizi taşlamak gelebilir. (...) kim bilir böyle anlarda bu köpeklerde* ne gibi iç hastalıkları ve nevrasteni kompleksleri ortaya çıkar! ve asıl önemlisi: böyle sahnelerin yanından geçtiğinizde, onun size yönelttiği hüzünlü, yoldaşça bakışları algılar mısınız?" robert musil - nachlass zu lebzeiten (genç kızlar ve kahramanlar)
"eğer kendimi hüzünlü kılıyorsam, bunun nedeni, hüzünlü olmamamdır; hüznün varlığı, kendimi hüzünle duygulandırma edimim aracılığıyla ve o edimin içinde elimden avucumdan kaçar." jean-paul sartre - l'etre et la neant
"çocuksuzluk bana hüzünlü ve alçakgönüllü olmayı öğretmişti." orhan pamuk - kırmızı saçlı kadın
"insan kendisinin, hayatının aleyhine çalıştığı için hüzünlüdür." helene l'heuillet - gecikmeye övgü
(ilk giri tarihi: 21.6.2018)
(bkz: hüzün/@ibisile), hazin
(bkz: koygun), içli, dokunaklı -
bazen mutlu, bazense mutsuz olduğum zamanlar peşimi hiç bırakmayan duygu.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap