• jj abrams tarzı (lost, fringe, westworld....vs) dizi yapma rehberi:

    -sırrı bilinemeyen gizemli bir makine veya alet olmalıdır. tercihen yapay zekaya sahip olmalıdır.

    -yine sırrı bilinemeyen gizemli numaralar, algoritmalar, formüller olmalıdır.

    -kimsenin ne yaptığını bilmediği ama kapılı kapılar ardında çalışan büyük bir şirket (dharma ınitiative, massive dynamic, delos ıncorporated) veya çok zengin bir işadamı (charles widmore, william bell, harold finch, robert ford) olmalıdır. sık sık dizideki bir çok olayın arkasında bu zengin şirket veya işadamının olduğu ima edilir ama hep bir şüphe de mevcuttur.

    -bir yerde bir şirket tarafından yapılan gizli bir deneyin yanlış gitmesi ve evrende zincirleme reaksiyonlara sebep olması.

    -sürekli flashback ve flashforward ile karakterlerin geçmişi ve geleceği irdelenmeli, zamanda yolculuk yapılmalıdır.

    -"paralel evren" olmazsa olmazlardan biridir. ayrıca bir yerlerde mutlaka bir "simülasyon" olmalıdır ve karakterler ister istemez bu simülasyonun bir parçası olmalıdır.

    -hikaye her bölümde gıdım gıdım ilerlemelidir.

    -dizi bir yerden sonra uzadıkça uzamalı, cılkı çıkmalıdır.

    -belli bir yerden sonra her şey o kadar iç içe girmelidir ki seyirci izlediğinden bir bok anlamasın.

    -karakterlerden batıl inançları olan veya metafiziğe inanan bir veya birkaç karakter vardır ve hikayenin başında bunlarla dalga geçilirken sonradan bunlar haklı çıkarlar.

    -son sezonlarda rating'ler düşüşe geçince diziyi kurtarmak için metafizik veya bilimkurgu öğelerin dozu katlanarak arttırılıp dizinin içine iyice sıçılır.

    -sonunda hiçbir şey doğru düzgün bağlanamadan ve hiçbir soruya doğru dürüst cevap veremeden dizi bitmelidir.

    -internette dizinin hayran kitlesi "her şey açıklandı siz anlamadınız" diye dizinin sıçışını sıvamaya çalışır.
  • "bütün seri padme'nin bir rüyasıymış meğer"

    ulan böyle bir şey olursa seni bulurum oğlum. o lucas'ı da üstüne koyar, ...
  • iyi başlayıp kötü devam ettirme ve iyi fikirleri kötü işleme üstadı.

    lost ile bu konudaki çıraklık dönemini yaşayan jj, tüm dünyayı aynı anda olmasa da aynı hafta tv veya laptop başına toplayabilmeyi başaran tarihteki ilk yapımı “sonunu düşünen kahraman olamaz” felsefesiyle arap saçına çevirip sonra da “ehehe, ya işte rüyaymış canım, zaten hani bu kadar şeyler olabilir mi, ehehe” tadında, önünü alamadığımız derecede bozmuş şekilde sonlandırdı.

    sonrasında fringe ile kalfalık dönemine başlayan abram, bilim kurgu - aksiyon - suç üçlüsünü bir arada içeren harika bir fikre dayanan diziyi 3. sezondan sonra “tamam, kimse izlemeyene kadar uzatılacak bu da” hissini seyirciye de vererek saçma sapan bir hale soktu. 3 sezonda bitse efsane olarak kalacakken ağzımızda buruk bir tat bırakan bir dizi oldu.

    ustalık eseri olarak person of interest’i üreten jiji, beni yine 3. sezon itibariyle konudan kopardı. bu adımda yeni kankaları jonathan nolan ve lisa joy ile çalışmaya başlayan ve onların hikayelerinin yapımcılığını üstlenen abrams’ın beni bir noktada kaybetmiş olsa da en beğenilen ve bozduğu kabul edilmeyen işi. devam edip “yok abi hiç bozmadı o ya” diyen bir güruh da var. imdb puanları da bunu destekliyor ama tabi ki o puanları verenler devam edebilenler sonuçta*,bu da yanıltıcı ama cici kardeşimin puanını kırmıyorum burada.

    vee, ww öncesi büyük gümleme diyebileceğimiz revolution. bu kadar iyi bir fikir en fazla bu kadar kötü işlenebilir. bir sebepten elektriğin tamamen kesildiği bir evrende ne hikayeler, ne ortamlar tasarlanabilekken berbat bir hikaye, berbat oyunculuklar, rezil bir sanat yönetimi falan filan. korkunç.

    ve geldik üstadlığa. ilk sezonu ile benim için tartışmasız şekilde tarihin en iyi işi olma adayı bir diziyi (westworld), içinde ed harris, evan rachel wood, aaron paul, ulan hepsini geçtim anthony hopkins olan bir işi, harika bir fikrin mükemmel bir zamansal karmaşa ile aktarılıp seyirciye daima “şu an izlediğin şey bambaşka anlamlara geliyor olabilir” hissi veren bir güzelliği, varoluş ve simülasyon gibi postmodern dönem felsefesinin en önemli iki tartışma konusu üzerine kafa açan sohbetlerin döndüğü bir dünyayı, insan kılığında robotların sağda solda koşturup zekice görünmesi beklenen garip hareketler yaptığı bir saçmalığa çevirdiler. hem de yine nolan ve joy’un da ustalık dönemi diyebileceğimiz bir dönemde oldu bunlar. jj yabraam da izledi.

    bunların yanında arada başka yapımların da içinden geçmiş ama ben orijinal yapımlarına odaklandım. ww’ün yaratıcılarından diye pazarlanan yeni bir iş var şimdi de:the peripheral. neyse ki nolan ve joy var ama yapram yok gibi görünüyor. el mahkum bakacağız ona da, görelim bu dalyabrams olmadan nasıl yürüyor işler.
  • cevaplarını senin dahi bilmediğin dandik soruları, sorunları at ortaya amınagoduğum, film olsun, dizi olsun; malak gibi yığ ortaya, merak unsuru olsun, olay olsun, heyecan olsun, ortalık karışsın ipne, millet gediğini, bokunu püsürünü temizlesin! uzak dur star warstan elini ayağını sktiğim. senin taaaaa! ağzımı da çok pis bozarım!.... göt! ibnaaaaa!
  • bu yavşak zamanında star trek'i bir türlü sevemediğini itiraf etmişti. yavşağa çok felsefik geliyormuşmuş. senin ben kanca burnunu sikeyim niye seriyi siktin o zaman iki filmle amın evladı? tamam sakinim.
  • prodüktörlüğüne bir şey diyemem ama yönetmenliği tam olarak içinde hiçbir imza, hiçbir tarz, hiçbir sanat barındırmayan, dev prodüksiyon şirketlerinin ellerindeki bütçe ve telif patlamasın diye garantici davranarak başvurduğu bir beceriye dönüştü. gerçekten bir yönetmen işini icra ederken bu kadar mı nötr olur? adam sadece düz büyük film çekiyor artık. insan dokunuşuna ya da zekasına dair hiçbir emarenin olmadığı, fabrikada el değmeden hazırlanmış gibi duran duygusuz, tatsız ama çok büyük filmler. tam çağının adamı. bu gidişle sırtı yere gelmez.
  • pre-sequel'i bu herif çekseydi luke'un babası kim hala merak ediyor olurduk.
  • dizilerini iskeletini, konseptini oluşturduktan sonra seçtiği yazarlara teslim eden hollywood ağalarından biri. ne yazık ki hâlâ, sadece prodüktörü olduğu dizilerin bölümlerini oturup kendisinin yazdığı, hazırladığı zannedilmektedir. bu yanlış bir bilgidir. ilk (pilot) bölümü hazırladıktan sonra (örneğin fringe, lost) diziyi seçtiği başyazarlara devreder. comic-con 2009'a katılan lost ekibinden carlton cuse, josh hollaway'e bakın ne demişti?
    http://www.youtube.com/watch?v=y-srkdiqz88#t=254s

    evet, jj lost'un ilk birkaç bölümünden sonra diziden ayrılıp sonraki projelere (görevimiz tehlike 3 vs) geçmişti. lost'un gidişatı damon & carlton'a kalmıştı. wired dergisinden bir fotoğraf(yazarların odasında sezon şemasını dikkatle incelemenizi tavsiye ederim): http://www.wired.com/…es/18-05/ff_lost_2000px_f.jpg

    dizilerin gidişatından mesul yazarlara showrunner deniyor. evet, dizinin hikayesinin örgüsünü, gidişatını (story arc) aslında showrunner'lar hazırlamakta ve belirlemektedirler. onlar bile her bölümü yazmazlar. sezonun ilk ve orta ve son bölümlerini yazarlar. fakat sezonun ana hikayesi onlara aittir. jj'in sahibi olduğu bad robot şirketinden çıkan dizilerden bazılarının showrunnerları:

    fringe: jeff pinkner & j.h. wyman & akiva goldsman
    lost: damon lindelof & carlton cuse
    altcatraz: elizabeth sarnoff kovulunca yerine getirilenler jennifer johnson & daniel pyne
    person of interest: jonathan nolan & greg plageman
    revolution: eric kripke

    dizilerin "showrunner"larını anlatan bir dökümanterin fragmanı: http://vimeo.com/23833296

    ***

    ekşisözlük'te gerek bu (j. j. abrams) başlıkta, gerekse prodüktörü olduğu dizilerin başlığında jj diye aratın. mesela:
    http://www.eksisozluk.com/…w.asp?t=revolution&kw=jj
    http://www.eksisozluk.com/…ow.asp?t=altcatraz&kw=jj
    http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=fringe&kw=jj
    http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=lost&kw=jj

    göreceksiniz ki, her bölüm sonrası, bölüm berbat olduysa "lanet olsun sana jj!", bölüm iyi olduysa "aslansın, kaplansın jj!" diye fikir beyan edenler mebzul miktarda. aslında bu, arkadaşımızlarımızın kabahati filan değil. çünkü dizilerin reklamlarında, afişlerinde "from j.j. abrams" diye kocaman yazılınca onlar da ister istemez, böyle zannetmekteler. (bkz: p.r.)

    aslında bu meseleyi evvelce fringe başlığına yazmıştım(#23325171). arada kaynamış, dikkat çekmemiş olmalı ki, gördüğüm yorumlar üzerine bu başlığa izahat yazma ihtiyacı gördüm. umarım, herkese faydalı olmuştur.

    son olarak, kendisinin "mystery box" adlı felsefesine değineyim. maksat seyirciye kutunun içinde ne olduğunu düşündürterek gizemli hale getirmektir lakin kutunun içi boştur. 18 dakikalık konuşması: http://www.youtube.com/watch?v=vpjvgf5jdq8

    alfred hitchock'un "seyirci masanın altında bomba olduğunu düşündükçe film akar gider" mantığına benziyor. jj'nin bu üçkağıtçılarına kanmamak lazım(yazar ekibine seyirciyi oyalama taktiğini uygulatmasını sıkça farkedebiliyor). bir konuda hakkını teslim ediyorum: jeneriklere iyi müzik besteliyor.
hesabın var mı? giriş yap