• iran müziğinin yükselen genç üstadı. bestelerinde iran klasik müziğiyle başka formları buluşturan namco sesini bir keman gibi kullanıyor.
    http://www.namjoomusic.com/
    *http://www.youtube.com/watch?v=6rgt5hzmvci
    *http://youtube.com/watch?v=iz1gzqshbfw
  • new york times 'ta kendisinden iran'ın bob dylan'ı olarak bahsedilmis. enstrümanlarından ziyade, sesidir önplanda olan.garip bir tınıya sahip. bir çok şarkısında deneysel bir üslup sergilemiş. başarılı da olmuş. uzun vakittir aradığım fakat ne aradığımı bilemediğim bir anda karşıma dikilmiş bir adamdır.
    zolf, aghayede nue kanti popüler eserlerindendir fakat şu ana kadar dinlediğim her şarkısının müzikal açıdan etkileyici olduğunu ve bunları popülarite sırasına koymamak icap ettiğini düşünmekteyim.
  • iranda yasaklı olduğu için albümlerini aramaya kalktığınızda tezgahtarların müstehzi sırıtışlarıyla karşılaştığınız, iran geleneksel müziği ile batı soundunu birleştirip farklı sentezler yapan, sesiyle oynamayı pek seven, progressive sosu bolca kullanan bir amca. ey sarebançok güzel ayrıca. kafiyeye bak be, şiir gibi oldu mübarek.
  • bu güne kadar yetişmiş en büyük ses sanatçılarından birisi demek istiyorum ben bu adam için. albümlerini dikkatle dinleyin, hak vereceksiniz.

    tahran'ın güneyinde, çok varoş bir muhitte yaşadığını öğrendim iran'lı birisinden. üstüne üstlük hükümet tarafından banlandıkça tarz değiştiren uysal bir kişi imiş kendisi. keşke istediği müziği icra etmek için avrupa'ya filan gitse, biz de onun dehasından mahrum kalmasak diye düşünüyor insan ister istemez..
  • çok ciddi iddia ediyorum; bu adamı dinlemeden ölmek eksik yaşamak demektir.
    hele ki gis adlı şarkısı.
    anlatması mümkün değil. bulup dinlemek gerek bir yerlerden.
  • (bkz: biyaban ra)
  • hüzünlenmek istenildiğinde ilk başvurulacak kapı, dergah.
  • nasip olursa 29 kasım'da köln'de vereceği konserde canlı canlı izleyeceğim harika sesli adamdır kendisi.
  • benzersizliğini tarif etmek lazım. biraz zor ama şarkılarının düzeysiz bir benzetmeyle küçümsenemeyecek kadar değerli olduğunu belirtmek gerek. hele kalitesiz mizahın en düşük kalibreli örnekleriyle anlatılmaya çalışıldığı gibi bülent ersoy'dan geceler'i dinlediğini zannettirecek kadar kötü olmadığını bilakis çok az bulunur bir "sanatsal vaka" olduğunu ifade etmek daha doğru olur.
    her "yanık" sesin, her nağmenin ve hançerenin dar müzik birkiminde "uzun hava"yla özdeşleştirilmesine aşina olduğumdan "bilmiyorsanız susun" ricasında bulunmak mecburiyetinde hissediyorum kendimi (malum, bilmiyorsan susmak ne kadar nazik ve olgun bir eylemdir).

    mesela sonati ha 'nın sanki progresif bir albüm olduğunu (progresif yerine ne koyabiliriz bilemiyorum), namcu'nun otantizmin bağnazlığında boğulmadan yaratıcı işlere çaba gösterdiğini , çoksesli müziği sanatına sindirmekte zorlanmadığını ve bunların hepsini "alaylı" değilde bildiğin "mektepli" kontenjanından yapıtığını ne diye anlatayım. anlatmazdım ama işin içinde koca bir birikimin, birikimsiz bir düzeyden alaya alınması mevzubahis olunca bu notları düşmek şart oldu.

    yani , namcu "farsça kopup gitmiyor"; bildiğin farsça söylüyor. dili farsça zira. "batı formlarında yapmadığı şarkıları alenen uzun hava" değil hatta hiç değil. uzun hava öyle olmaz. aydınlatayım, uzun hava mesela çoksesli olmaz, rastlanılan bir iki istisnai örnekte böyle bir genellemeye mahal vermez. namcu - özen gösterek dinleyenler bilir- deneysel çalışır. son dönem jazz ve blues denemeleri de bunun bir örneğidir (lakin o eserlerinin biraz "yavan" kaldığını kabul ediyorum. tecrübesiz olduğu sularda kulaç atıyor gibi)

    kendimi, operanın boşyere bağıran insanların lüzumsuz sanatı olmadığını, bilmeyen ve karikatürize eden cenaha anlatmaya çabalayan papyonlu beyefendiler gibi hissediyorsam suç bende değil. onu da söyleyeyim.
  • (bkz: sonati ha)
hesabın var mı? giriş yap