• bir zamanlar tmok * yönetim kurulu üyesi ve olimpik akademi başkanı. ayrıca i.ü dağcılık kulübü başkanlığını hocası nermi uygur dan devralıp onun yolundan giden ve kendisini tam tamına taklit eden, öğrencilerin sevgisini kazanamamışspor felsefesi ne takıp akademik kariyerini bu konuya kaydırıp daha sonra boş işler peşinde koştuğunu anlayıp konusunu değiştirerek sonunda doçent olmayı başarmıştır. eşi bilhan hanım da felsefecidir. ceyda adında bir kızları bulunur.
  • devamsızlıktan başarılı öğrencileri bile bıraktığı görülmüştür.. iticilik konusunda şafak ural ile yarış halinde olduğu rahatlıkla söylenebilir.
  • tam adı hüseyin attilla'dır dikkat attilla'da çift t ve l vardır.attilla adını sizde de var bizde de var deyip bir macar aile büyüğü koymuştur . i.ü. dağcılık kulübü'ndeki sevmediği erkek dağcıların dağcı ve kayakçı lisanslarını askerlik şubelerine postalamak gibi bir huyu vardır . bir arkadaşımı askerde kısa dönem jandarmayken dağcılık lisansını gösterip bu güne bu gün dört yıllık dağcısın deyip jandarma komando yapmışlardır.
  • insan ya da trajik olan başlıklı makalesini çeşitli kereler, çeşitli yerlerde kullandığım pek değerli bir hoca.

    (bkz: homo economicus)
  • şu ifadesiyle kısa yaşantımızı daha da özetleyen:

    "..tv'de filmler, tv'de reklamlar. gazete başlıklarıyla konuşulur, köşe yazarlarıyla düşünülür, reklamlarla beğenilir, kredi kartlarıyla alısveriş yapilir; sabahları erkenden kalkilir, işe kosulur, çalişilir, kazanılır, sahip olunur, yeniden calisilir, yeniden kazanilir, yeniden sahip olunur; böylece yedikçe acıkırcasına yaşanır ve sonunda yeni dinin sadık ve mutlu bir müridi olarak, bedeli önceden kredi kartiyla ödenmiş güzel bir mezar taşının sahibi olunur." (navisalvia 2004, insan ya da trajik olan)
  • atilla erdemli, entelektüel gündemi öyle geniş ve öyle dallı budaklıdır ki, kendisiyle her sohbet tıpkı halikarnas balıkçısı 'nda olduğu gibi yüzyıllar öncesine, sonrasına, thales'e, platon'a, yunan'a veya alman ekolüne uğrayarak gerçekleşir. keşke kitap yazma konusunda daha üretken olsa da, bu derin birikimlerini daha fazla eserinde, daha kapsamlı olarak okuyabilsek.

    ortalıkta boş boş konuşan veya çok konuşup az düşünen o kadar çok adam var ki.
  • dünkü seminerde the doors'un the end şarkısına yaptığı bir gönderme ile beni etkileyen konuşmacı.
  • çok az hoca derslere bu kadar hakimdir, ne anlatacağını hangi noktalardan hareketlenerek temellendireceğinin hesabını bu kadar iyi yapabilen çok az hoca vardır. işte atilla erdemli hoca böyle bir hocadır, gerçek bir orator doctus'tur.

    http://www.radikal.com.tr/…zarno=9&tarih=09/07/2001 bu adreste de hocanın radikal gazetesinde çıkmış yazıları mevcuttur. bir örnek almak istiyorum buraya:

    kafa ile göbek

    "yaşamımızı yönetmede hangisi öncelikli? kafa mı? göbek mi? demek istiyorum ki, hareketli, dinamik, yeniliğe açık, yapıcı, yaratıcı, merak eden, araştıran, öğrenen, düşünen, eleştiren, atılımlı ve neşeli bir yaşama mı bizim için önemli; yoksa olanla yetinen, denemekten çekinen, yanılmaktan korkan, hareketi sevmeyen, bencil, keyfine düşkün, "ağır ol molla desinler" anlayışıyla süren bir yaşama mı? ilki kafa ağırlıklı yaşama, ayrı bir deyişle akla dayanan yaşama; diğeri ise tipik bir göbüş yaşamı. göbüşlerin kafası, göbeklerinde yoğunlaşktıkça boşalır. o boşluğu da korkular, sinsilikler, kısacası yaşamın pislikleri doldurur. kafa, dolayısıyla akıl, hareket ve dinamizm ister. göbek ise hareketsizlik.
    kimi toplumlarda bunlar bir tavır olarak sunulurlar. örneğin gençliğimizde, akılcı yaşayan bir genç "haylazın teki" yerdi. bu haylazlar genellikle sporla da uğraşırlardı. zaten spor işin içine girdi mi, herşey bitmişti. okulda, işte makbul olan göbüş yaşamıydı. ilginçtir, bu göbüşlere "akıllı çocuk" denirdi. bu anlayış bizim kuşakta bugün de sinsice sürmektedir. spor yapanlara artık bir şey söyleyemiyorlar ama yine de küçümsüyorlar. oysa, batılı yaşama anlayışında göbüş yaşamı küçümseniyor. spor yapmayan adamdan sayılmıyor. çünkü spor, yaratıcılığı canlı tutan, insanı dinamik, yapıcı, neşeli, verimli, kimlikli ve ahlaklı kılan bir güç kaynağı. bu nedenle onların üniversitelerinde araştırmacılar yeni buluşlar, yeni görüşler ortaya koyarlar. önemli olan budur. göbüş akademisyenlerin bulunduğu üniversitelerde ise unvan önemlidir. akademik yalakalığı bilimsel olarak temellendirmek için de yurt dışında yayın yapmak öne sürülür.
    spor ve akılcı yaşama, birlikte gelişir. spor ve yaratıcı yaşama, birbirlerini getirir. spor ve erdemli yaşama, birbirinden ayrılmaz. spor ve güzellik, birbirinden doğar. türk insanı giderek daha çok kafa ağırlıklı, yani akılcı yaşamaya yöneliyor ve sporu daha çok keşfediyor. sabahları kalkıp yürüyen, koşan, insanlarımızla, spordaki önemli başarılarımız arasında doğrudan bağıntılar var. türkiye'de ortaya çıkacak yeni ve aydınlık yaşama biçimleri de bu bağıntılarda temellenecektir."
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=16928
  • felsefe tarihi metodolojisi dersi ile tanıdığımız, üniversite hayatım boyunca yoklama alan ve bunu epey ciddiye alan tek takıntılı hoca.
    biz de manyak gibi birbirimizin imzasını çalışırdık, hatta hala durur eşin dostun imza örnekleri bende. salak gibi dersle ilimle irfanla uğraşacağımıza bizi bu işlerle uğraştırırdı sağolsun.

    hakkında pek başka bir anı kalmamış zihnimde, unutmayı seçmişim ama istanbul üniversitesi felsefe bölümü'nün güzel zamanlarına denk geldiği için adı hiç belleğimden silinmemiş, o yüzden değerli addedmişim.
hesabın var mı? giriş yap