• yunan tarihçi yannis kordatos 'un ekim 1931 'de yayınladığı eseri.
    türkçeye muzaffer boca tarafından çevrilen eserin adı; bizans'ın son günleri dir.

    efendim gelelim şimdi eserle ilgili fikirlerime;
    evvela konusunu, yazarın kendisi şöyle belirlemiş; "..istanbul 'un türkler tarafından fethiyle ilgili, tamamen yalanlar üzerine inşa ettikleri bilgileri okuyucuya aktararak gerçekleri gizliyorlar..benim bu kitabımda sunacağım belgeler bütün bu iddiaları susturacak içeriktedir. istanbul 'un fethini hamasi propaganda malzemesi olmaktan çıkarıp tarihteki yerine yerleştirmenin ve gerçekleri olduğu gibi yansıtmanın zamanı geldiğine inanıyorum." (eser, alkım yay., sf: 10)

    yazar evvela fetih öncesi konstantinopolis 'deki dini kavgalardan sözetmekte; "mezhep kavgaları, çöküşün sebebi değil sonucudur." demektedir. 29 mayıs 1453 tarihini de, bir iç savaşın trajik finali olarak görmektedir.

    latinler 1204 'de neredeyse istanbul 'u işgal etmişler, venedikliler, pisalılar ve cenevizliler de ege'deki tüm ticaret merkezlerinde denetimi ele geçirmişlerdir. (yazar, nikforos gregoras 'dan alıntı yapar bu hususta.) bu olayalrla birlikte işsizlik arttı, latinlerin ticareti ele geçirmesi, uzadıkça uzayan savaşlar, tarımın gelişememesi ve halkın aç duruma düşmesi sonucunda ekonomi iyice durdu, üretim ve tüketim arasında dengesizlik oluştu.

    büyük ve küçük toprak mülkiyeti feodalitenin eline geçti, kölelik düzeni tam yok olmasa da, ilk dönemlerdeki etkisini yitirdi. beyler ve rahipler toprak yönetimine geçince, (aslında i.s. 934-996 yılları arasında konstantinos porfirogennetos, romanos lekapinos, nikeforos fokas ve vasilios porfirogennetos gibi imparatorlar, değişik kararnamelerle feodal beylerin, köylülerin arazilerini almalarını yasaklasalar da, bu gidişi önlemedi.)

    tarım üretiminin zenginlerin eline geçmesinin ekonomik ve sosyal yaşamına yansımaları ilginçtir; topraklarını kaybeden çiftçilerin kentlere göçü, kentlerdeki işsiz nüfusu patlattı. lümpen proletarya imparatorluk için bir asalaktılar. (günümüz türkiye 'siyle ne kadar da ilintili bu durum. zaten bu entry nin bir özelliği de artık her noktadan, her benzerlikten, her tarihsel gerçeklikten ders çıkarmamıza örnektir.)

    arkası kesilmeyen vergiler (bu da ülkemiz açısından benzer bir durum) ve aç kalan halka sunulan dini ve kimi zaman da batıl inançlar sonucunda halk için bu dünya bitmişti ve öbür dünya için cennetin kapıları açılmıştı.

    kutsal incil ve ortaçağda mucizeler ve kehanetler üzerine kurulu gelenekler, rahiplerin hayal gücünü kuvvetlendirdiğinden, onlar da yoksul halkı afyon haline sokuyorlardı.

    bu yüzden latinlerin ve frenklerin egemenliğinden öte, türklerin himayesinde yaşamayı adım adım istanbullular kabul eder olmuşlar yannis bey'e göre.

    işte yannis efendi'nin istanbul 'un fethine getirdiği yeni bakış açısı budur.
  • kordatos diyor ki, bizansli tarihci ve hatta fatih'in yazicisi yapilan kritovulos eger sehrin bir bolumunde askerler ve halkin kendi istekleriyle teslim olduklarini yazsaydi, o zaman padisah ''fatih'' unvanini alamayacakti. komiktir. yuzyillardir asilamayan donemin en guclu surlarini asip 80 bin askerle ayasofya'ya, sehrin ortasina kadar girmis adama, panikatak gecirip aglaya aglaya edirne'ye donse yine ''fatih'' derler.
hesabın var mı? giriş yap