• (bkz: orospu çocuğu yrd doç)

    bizim bölümün neredeyse 3’te 2’si bunlardan bir tanesi yüzünden bölümü bırakmıştı.

    1.1 milyona akademisyen kurbanları da dahil olabilir.

    değerli akademisyenlerimizi tenzih ederim, bizim bölümde de çok güzel insanlar vardı ancak öğrencilerin çoğu akademisyen egosunun kurbanı oluyor. birebir şahit olduğum birçok olay var.

    hiç uğruna birçok gencin hayatıyla oynuyor insafsızlar.

    edit. bakın, geçim sıkıntısı yüzünden bir öğrenci nasıl okul bırakır? bir sebepten dolayı okulu uzadığı için bir süre sonra öğrenci geçimini sağlayamaz ve okulu külfet haline gelmeye başlar. bu yüzden okulunu bırakır ve çalışmaya başlar. herkes ailesinden şanslı gelmiyor maalesef.

    ne yazık ki üniversitelerde denetim mekanizması yok. dersin içeriği de, öğrencinin yükümlülükleri de, sınavların derecelendirilmesi de tamamen ilgili derslerin öğretim üyelerinin keyfine bağlı.

    hatta şunu söyleşeyim; farkında olmadan sınavlarda toplanıp birçok akademisyenin paperını, makalesini onlar için hazırlıyorsunuz.

    edit: genç akademisyenler rahatsız. birçok küfür mesajı aldım, hahah adamlar alınmışlar yardırıyorlar özelden.

    yazar arkadaşın birisi ifşa olmuş, akademisyen tarafından mail yoluyla taciz edilmiş. neden öyle yazıyorsun filan diye.

    bir iki çakal da beni yokladı, okulumu bölümümü soruyor. artık aynı profilden kaç kişi varsa hepsi de üzerine alınmış benim onların okulundan/ bölümlerinden miyim diye merak etmişler..

    onun haricinde güzel mesajlar atan herkese teşekkür ederim.
  • haberde dikkat çeken kısım bu sayının geçtiğimiz sene yüzde 92 artması olmuş. haberin içeriğini daha fazla okumadım, çünkü bu rakamın oluşmasının en büyük nedeni bedelli askerlik.

    ayrıntılı bir raporu varsa bunun, muhtemelen çok yüksek çoğunluk bakaya kalmamak için açıköğretime gidenler, özel okullarda yüksek lisans yapanlar vb. oluşuyordur.
  • son 5 yılda 1.1 milyon öğrencinin geçim sıkıntısı nedeniyle üniversiteyi bırakması olayıdır.
    haber linki
  • gittikçe artacağını düşünüyorum. öğrenciler için de her şeyin pahalı olması bunun yükünü de ailelerin çekmesiyle öğrenciler üstünde büyük psikolojik sıkıntılar doğuyor. benim de dahil olmamak için çalışıp üniversite paramı kendim vermem gerekiyor.
  • oldukça dikkat çeken bir hadise. hayata dair ileriye dönük tahminler ya da planlar yapacak gençlerin göz önüne almalarını umuyorum.

    ayrıca ülkemizin temel dinamiklerini derinden etkileme potansiyeli yüksek olan bir trajedi olduğunu da belirtmek isterim. zira etkileri görülmüyor değil.
  • bugünün üniversite diploması 30 sene öncenin lise diplomasından farksız olduğu için çok da şey yapmamak gerek..
  • bayburt üniversitesi makine mühendisliği bölümünden bir örnek vereyim.

    2015 yılında 62 kontenjanın tamamı doluyor ve son giren öğrencinin başarı sıralaması 208 bin.
    2016 yılında 62 olan kontenjanın 9'u doluyor.
    2017 yılında 21'e düşen kontenjanın 6'sı doluyor.
    2018 yılında 21 kontenjanın yalnızca 3'ü doluyor.

    bayburt üniversitesi geçtiğimiz sene toplam açılan kontenjanların %65'ini doldurabilmiş. puanlar ise yerlerde sürünüyor. bayburt üniversitesi yine şanslı olanlardan. kontenjan doluluğunda 14 devlet üniversitesi bayburt'tan daha düşük yerleşme oranlarına sahip.

    bu üniversite ortamında okuyup alınacak diplomanın bir işe yaramayacağını düşünerek hatasından dönme erdemini gösteren 1.1 milyon öğrenci olması sevindirici bir gelişme olarak yorumlanmalı.
  • bilmiş bir şekilde, aslında "maddiyat kaynaklı olmadığını" savunan yazarların mesaj kutularını inanılmaz çirkin küfürler ile doldurmamak için zor tutuyorum kendimi. yemin ederim bu kadar sinirlenmemiştim uzun zamandır. içimden ettiğim küfürleri tutuyorum. beddua etmemek için inanılmaz bir çaba sarf ediyorum. yaptıkları genellemelerde boğasım geliyor onları ama neyse...

    bazı kansızların anlamadığı durumdur bu. siz üniversitede arkadaşlarınızla en ufak bir sosyal aktivite yapmazsınız ve sürekli çabalarsınız. koca 5 sene ve bir kere dahi arkadaşlarla dışarı çıkamamak... siz haftasonu bile okula gelip, aslında içeri girmemeniz gereken laboratuvara girer ve hocalarınıza yardım edersiniz. akşamın bir vakti gidip daha iyi ölçüm almak için hocalardan laboratuvar anahtarı rica edersiniz. yaz tatilinde arkadaşlarınız gezerken siz laboratuvar boyarsınız, lehim yaparsınız, ölçüm alırsınız, kablo bağlarsınız... miadını doldurmuş aletleri tekrar işler hale getirmek için koca bir yaz ayı boyunca 50 veya 60 derece sıcaklıkta (kendisi kurutma fırınıydı, daha yüksek sıcaklıkları gördük) tamirat yaparsınız. yabancı dilde makaleleri hocanızla paylaşmak için sabah erken uyanırsınız, konu tekrarı yaparsınız. gönüllü projelerde ilk siz koşarsınız, hasta olduğunuzda dinlenmek aklınıza bile gelmez. milletin geyik yaptığı dersleri siz hocanızın yanında semirlere gittiğiniz için göremezsiniz bile. kışın ölçüm alırken kıçınız donar, yazın kıçınızdan ter akar! fuarlara gidip sektörden yeni bir bilgi öğrenmek için saatlerce beklersiniz, hocaya etmediğiniz rica kalmaz gidebilmek için!

    hem bunları yaparsınız, hem laboratuvar için 15 sayfa rapor hazırlarsınız akşamında. gece uykusuz bir şekilde grafik kağıdına bakarken bulursunuz kendinizi, elleriniz acımıştır artık sürekli yazmaktan dolayı. ertesi gün işe gideceğiniz için raporu bitirmek zorundasınızdır, işten gelince çünkü işiniz ile alakalı konularda daha iyi olabilmek için araştırma yapmak zorundasınızdır. gece 4'te içtiğiniz koyu kahve ile açılır ve sabah işe gidersiniz... derslerinizi boşluklu ayarlarsınız o laboratuvarda faha fazla çalışabilmek için. 5 yıl tatil yapmazsınız, çoğu aylarda bir gününüz bile boş geçmez. kendinizi geliştirmek için otobüslerde (%90 ayakta kalırsınız zaten) bölümünüzle alakalı bilimsel kitaplar okursunuz. uyku haram olur, kantinde elinizde kalemle uyuyakalırsınız... hem okuldaki projeler, hem okulun kendisi, hem part-time çalışmak, hem başka gönüllü projeler derken en güzel günlerinizi geçirirsiniz aslında. para kazanmak için değil, çok ama çok sevdiğiniz için okursunuz o bölümü. bu kadar severken, bu kadar ödün verirken, bu kadar adanmışken bir gün aileniz dağılır ve eve bakmak zorunda kalırsınız. part-time iş fettöşçü hainler yüzünden bir yerinize kaçar, işten olursunuz. hemde o işi gerçekten ama gerçekten çok iyi yaptığınız halde. hemde o işte geliştirdiğiniz projeler, atölyeler, gösteriler tüm herkesin beğenisini topladığı halde. hatta afişleri bile hazırlanır yaptığınız işlerin, her yerde görürsünüz. tüm bunlara rağmen kapının önüne dürüst olduğunuz için konulursunuz. aile dağılmış, işten atılmış halde gece gözünüze uyku girmez. para lazımdır. işte o zaman "sonra okurum okulumu, üzülmeyin siz" derken gece ağlarsınız koca adam olmanıza rağmen. okuldan arkadaşlarınız arar bazen, bilmezler sizin çalıştığınızı. bu şerefsizler de (bilmişlik taslayan ekşi yazarları) bilmez bunu.
    avuç avuç bok temizlediğiniz işlerde ustabaşınız "bak bu da mühendis olacaktı, şimdi altımda çalışıyor. boşuna okumuş bu, ben lise mezunuyum hehehe" diye dalga geçerken dişlerinizi sıkarsınız. proje yaptığınız tübitak binasının yanından her geçtiğiniz zaman fazladan sigara içersiniz. sosyal medya hesabından ders çalıştırdığınız, laboratuvarlarda ölçümlerini aldığınız arkadaşlarınızın prestijli kurumlarda iş başı yaptığınızı görünce duvarları yumruklarsınız. ama bazı alçaklar bilmez, kendisi gibi zanneder sizi, konuşur ekşi'de.

    çok dağınık yazdım. yani ellerim titredi şunu yazarken. biraz sakinleşeyim, söz düzelteceğim. ama bilip bilmeden konuşmayın. herkes sizin kadar şanslı değil. herkesin koşulları bir değil!

    edit: içilen sigaralardan sonra azıcık sakinleşme ve entryde bir iki düzeltme.

    edit 2: özel mesaj yoluyla güzel temennilerini eksik etmeyen yazar arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, çok sağolun. burada kızdığım nokta insanların yaptıkları genellemeler ile kimseyi düşünmüyor oluşları. bilin istedim; bu konuda yarası olan çok fazla insan var. benim anadolu'nun köylerinden gelmiş ve çok başarılı olmalarına rağmen okulu bırakan çok arkadaşım var. hani yazmışlar ya "okullar ucuz, yemek neredeyse bedava..." bu tamamen üstten ve yanlış bir bakış. ben ankara'nın buz gibi havasında çakma bez ayakkabılarla çamur içinde yürümeye çalışan arkadaşlarımı gördükten sonra dediklerinize katılamam. birde ilk 10.000, ilk 100.000 muhabbeti var. bu da tamamen aptalca bir genelleme. gelin size ilk 100.000'e zor girmiş matematik olimpiyat şampiyonu arkadaşımı tanıştırayım. adamın kafası türkçe, biyoloji falan basmıyordu. sayıları görmek, onlarla işlem yapmak hoşuna gidiyordu sadece. yazılımcı kendisi ve inanılmaz başarılı bir çocuk. hocaların "bunu daha çözen olmadı" dediği soruları sabaha çözüp getiren adamın geleceği mi boktan? ki bu çok basit bir örnek. okuduğum bölümden mezun olan insan sayısı oldukça azdı. ama mezun olup kötü yere giden adam hiç yoktu. 84.000'den alım yapıyordu, bilginiz olsun. sınav stresi yüzünden heba olan insanları falan hiç saymıyorum daha. hem "öss bir öğrencinin başarısını, zekasını ölçemez" diye konuşup, sonra buraya gelip "ilk bilmem kaç binin ötesi aç kalır, onlar gereksizdir" demek inanılmaz aptalca bir genelleme. yok öyle bir şey, saçma sapan teoriler yaratıp sonra bunların peşinde koşmayın!

    bu arada kendimle alakalı anlattıklarım 2015 senesinde oldu ve bitti. şu an hayatımı tamamen farklı bir yolda devam ettiriyorum çok şükür. ama üniversite diploması yüzünden onlarca iş kaçırdım, hayallerim ise yarım kaldı. ona hala yanarım, yapacak bir şey yok.
  • üstlerde işveren bir kişinin iğrenç düşünceleri üzerine bu entry’i yazma ihtiyacı duydum.

    sizler nasıl bu kadar acımasız, düşüncesiz yazabiliyorsunuz?

    “devletin kaynaklarını tüketiyorlar.”

    bir şeyler öğrenebilmek için senelerdir okullara gidiyoruz, gecemizi gündüzümüze katıyoruz ileride iyi yerlere gelip insalara iyi bir şeyler sunabilmek için, üretmek için ancak bir işveren sırf biz 60.000, 70.000 80.000 olduğumuz için bize bu şekilde yaklaşıyor.

    zaten ekşi sözlük’te herkes 10.000’de. herkes nasa’da, aselsan’da’ , tusaş’ta orada burada.

    ailelerimizden ayrı, makarna, kuru ekmek yiyerek hayatımızı iyi kötü idame ettiriyoruz ve biz devletin kaynaklarını tüketiyoruz!

    yani bizler bu ülkede işini ehliyle yapan, üreten insanlar olamayacağız. bunun için çabalıyordum oysa. boşaymış. biz 60.000 olduk ve en başından beri boşa okuyormuşuz.
  • türkiyede son yıllarda gerekli gereksiz her yere açılan üniversiteler ve bölümler öğrencileri akademisyenlerin maaşlarını almaya devam etmesi için bir piyon konumuna sokuyor. bundan fazlası degil. okumayın şu sikimsonik bölümleri. üni okumuş olmak için yarak kürek bölümleri seçip sonra hiçbi sike derman olmayan bölümü bitirene kadar sanki atomu parçalıyormuşcasına triplere giren akademisyen kibirine maruz kalmayın. bu aptal bölümleri siz tercih ettikçe bu çark sürekli dönecek üni bitince siz işsiz kalacaksinız ama o akademisyenler sizin sayenizde para kazanmaya devam edecek.
hesabın var mı? giriş yap