• korona ilk peydah olduğu dönem "komunist hastalık zengine de fakire de eşit şekilde bulaşıyor" tatavası vardı. sonra gördük ki kodamanlar bir uzay aracının parçaları gibi yavaş yavaş kopmaya başladılar bizlerden, evlerinde korunaklı duvarlarının ardında bir derebeyi gibi hastalığın geçmesini bekliyorlar.

    bizse onlara kazandırmak adına daha da yırtınıyor, daha da harcıyoruz kendimizi. bu hastalık bilmeden bir kast sistemi oluşturdu resmen. çalışmasına gerek olmayan zaten bir sike de yaramayan üst takım ve muhtemelen olmasalar dünyanın bütün sistemlerinin yıkılacağı ve her şekilde çalışmak zorunda olan alt sınıf.
  • ben çalışıyorum, her gün hayatımı riske atacak onca iş yapıyorum, insanlarla muhatap oluyorum. zevkimden değil he iş için. çift maske, siperlik vs hepsi var, nefes alamıyorum. patronum, sıcacık evinde oturuyor bazen geliyor odasında kahvesini içiyor, bir şeyler izliyor e zaten o maske de takmıyor bizlerden uzak. sonra sıcacık lüks arabasına binip yine evinin yolunu tutuyor. ben? ne annemi ne babamı öpemiyorum, sarılamıyorum, hastalığı kaparsam onlara da bulaştırır mıyım acaba diye diken üstünde yaşıyorum hem de hayatta ve sağlıklı kalmaya çalışıyorum.
  • insan insanın kurdu olduğu sürece, müstehaktır. patronların avukatlığına savunan bu kadar çok kişi varken, ilk gece hakkı bile gelebilir.
  • “yazın dışarda eğlenenenler, tatil yapanlar yüzünden bu haldeyiz“ diyen bir kitle var ama , şunu unutmuşlar :

    bu ülkenin turizm bakanı ve dışişleri bakanı yaz aylarında almanya’ya gitti, biz süreci aşırı iyi yönetiyoruz, ülkemiz güvenli, turist gönderebilirsiniz demek için. sizde şu kadar vaka var, bizde az diyerek, değiştirdikleri “vaka” yerine “hasta” sayısıyla, rusya’dan bir sürü turist girdi. bu turistlerden pcr testi, sağlık sigortası, karantina da istenmedi. çünkü bu kadar muhtacız biz. kktc, dünyada tanınmamasına ve turizm gelirine muhtaç olmasına rağmen, çift pcr testi şartı, otelde karantina şartı koyuyordu o dönem. hatta iki kere belli sürelerde vakalara biraz artış olunca tamamen kapattı ülkeyi. dünyanın önemli turizm ülkelerinden, tayland ve endonezya, tam 8 ay kapattılar ülkelerini.

    o yüzden argüman sunarken biraz tutarlı olun.
  • evdeki herkes corona var diye evden çıkmazken, iş yerinde görevim olmayan bütün işlere beni gönderip, sağa sola koşturduktan sonra corona olmuştum. müdürlerimiz ise evdekilerden bulaşmıştır yaa diyerek konuyu kapattılar.

    iş olmasa zaten evden dışarı çıkmaya niyetim yok. ama günün 12 saati işe ile alakalı geçiyor ve sonrasında biraz kafa dağıtmak için evimin önündeki parkta yürüyüş yapmak istesem yasak.

    haftasonu bi temiz hava alayım gideyim ormanda parkta bahçede dolaşayım deseniz yasak ama iş yerim üretici firma olduğu için haftasonu çalışmaya devam edecek ve büyük ihtimalle cumartesi günü benim de gelmemi isteyecekler.

    ve eminim aramızda benden çok daha kötü durumda olanlar var. gerçekten bize yazık ve gerçekten köleyiz.
  • gerçekten tepkinin işe gitmek zorunluyken mesai dışında kalan her saniyenin zapt altına almasına verildiğini görmüyor musunuz? gerçekten mi görmüyorsunuz?

    sınırlamalara değil, mesaide en hafif ifadesiyle eşşek gibi çalıştırılıp tıklım tıkış otobüslerle işe gönderiliyor iken; insan olarak varlığını yeniden üretmeni sağlayacak bir gram sosyalleşme aktivitesi yapmana koyulan sınırlamalara gösterilen tepkidir.
  • okuduğunu anlamayan davarlaramı yanarsın yoksa birde bunları destekleyen insanlaramı.

    ulan mal. adam zaten demiş ki,adam gibi iki hafta kapatın demiş. mal oğlu mal.

    çalışanların canı can değil mi ? hastası postası,çoluğu cocuğu yok mu ?

    neyse sabah sabah boşver.. yazsak ne olacak bu beyinsizler sürüsüne ot gelmişler ot giderler.
  • zaten kölesin sadece haberin yok. kendi yarattığın özgürlük illüzyonu içinde yaşıyorsun. kafanda kendine ait tek cümle, düşünce yok özgürlükten bahsediyorsun. sen sadece serbestçe gezmek istiyorsun özgür olmak değil.
    tanım: coronavirüs önlemlerine bir yazar arkadaşın tepkisi.
  • sonuna kadar katıldığım önerme. işin kötüsü bu her yerde böyle. avrupa’da da birebir aynı uygulamalar devam ediyor. eşi fabrikaya gitmek zorunda diye izin alıp evde çocuğuna bakan hemşire var mesela avrupa’nın göbeğinde. okulları dahi kapatamıyorlar anne babalar işe gitsin diye. bir de kapatamadıkları diğer şey ibadethaneler. her yer kapalı kilise, cami açık. bu kafalarla günlük ölüm sayısı 11bini buldu dünyada. bunu uygulamayan ve her yeri açık bırakan isveç, isviçre, abd ve brezilya gibi ülkelerde durum daha da vahim. türkiye’nin 10’da biri nüfusa ve kat kat fazla dağınık yaşama sahip isviçre’de 130-140 ölü var günde resmî açıklamalara göre. bu rakamlar neresinden baksan korkunç. ancak çarkların dönmesi için restoran dahil her yer açık. homeoffice öneriliyor ancak hiçbir patron istemiyor. çarkları döndürmeye çalışan bu ülke asgari ücretin 4bin euro olduğu ülke. bırak 2 haftayı 2 yıl kapansa bir şey olmaz. sorsan çok moderniz, uçuyoruz, kaçıyoruz dünya olarak ama yüzbinlerce insanı hastalık ve ölümden kurtarmak için iki hafta üç hafta üretimi durduramıyoruz. bu pandemi insanlığın aslında bir boka yaramayan sahte değerlerle dünyayı da kendisini hırsları uğruna iğrenç bir yere dönüştürdüğünün kanıtı oldu. batısı da doğusu da kuzeyi de güneyi de hemen her yer bu sınavdan çaktı. türkiye’de ekstra kötü olan ise bilgileri saklamaya çalışıp durumu daha da kötü hale getirmek oldu.
  • herkes çalıştığı şirketten affını istesin. ama tazminat ile beraber. ben öyle yapmayı düşünüyorum. bu dediğim paraya ihtiyacı olmayan bekarlar için geçerli. sonra ister 1 ay ister 1 sene takılın evde. boşverin bu kan emicileri.
hesabın var mı? giriş yap