• 1 eylül 1913, rıdvan gayretli denilen bir general balkan harbindeki başarısızlıkla ilgili ittihat terakkiyi suçlayarak enver paşa'yı devirdi. alman yanlısı olmakla suçladığı ittihat terakkiyi dağıttı. ittihat terakki2 adıyla yeni bir oluşum kurdu. kısaltması it2 olarak kabul edildi. almanlar gelişmeleri kaygı ile izlediklerine dair basın açıklaması yaptı. ingiliz gazeteleri demokrasi kazandı şeklinde manşet attı. rıdvan gayretli böyle bir girişime rüyasında gördüğü bir iblisin "wake up, you were dreaming" demesi üzerine başladığını belirtti. fransızca ve almanca bilen gayretli, bu kelimeleri bir kağıda yazıp sonra bir bilenden tercüme ettirdim." dedi.

    15 eylül 1913, yeni bir hükümet kuruldu. liste şu şekilde:

    harbiye bakanı barbaros
    iç işleri bakanı ramazan bullaoğlu
    tarım bakanı ali numan
    imar bakanı demir ağöğren
    milli eğitim bakanı orhan kenfru

    1 aralık 1913, savaşın yaklaştığını sezen rıdvan gayretli tüm gücü tek elde topladı. it2'deki devrim yoldaşlarını elemine etti. sultan mehmet reşat'ı zehirleyip suçu almanlara ve it1'e attı. osmanlı veliahtı vahdeddin'i it1 ve almanlarla işbirliği içerisinde sultanı zehirlemekle suçladı ve sürgüne gönderdi. vahdeddin'in oğlunu tehdit ederek tahttan feragatini sağladı. ayasofya önünde yapılan bir tören ile vahdeddin'in oğlu tahttan feragat ettiğini ve osmanlı'yı rıdvan gayretli'nin yöneteceğini anons etti.

    15 aralık 1913, sultan rıdvan gayretli bazı valileri değiştirdi.

    1 ocak 1914, rıdvan gayretli ii.meşrutiyet meclisini dağıttı ve ismi sadece "meclis" olan yeni bir kurum kurdu. yeni meclisin görevinin yürütme değil danışma görevi üstleneceği, ara ara padişah istedikçe de yasama gibi olacağı açıklandı. böylece ii. meşrutiyet ile mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçen osmanlı devleti, gayretli hanedanı ile geri adım atarak mutlakiyet ile meşrutiyet arasında bir noktaya geri dönmüş oldu. sultan rıdvan, yönetimimiz politik olarak marjinal sağın bir tık solundadır şeklinde açıklama yaptı. politik durumu kaotik meşrutiyetten realist monarşist olarak değiştirdi. ekonomide ise devletçi olarak, yani marjinal solun 2 tık sağından başlayıp duruma göre olayı ayarlayacağız dedi. "ama efendim bir ülke hem devletçi hem serbest pazar ekonomisi olamaz" diyen amerika'da okumuş mühendis bir müsteşara cevaben "olur olur, ne anlarsın sen iktisattan, amerika'da kulağına 3-5 iktisat bilgisi üflemişler körlerin ülkesinde şaşı olmuşsun. bi çekil bakayım sen kenara" dedi. tartışma sonrası açıklama yapan sultan gayretli "aslında ben de öyle çok iktisattan anlamıyorum ama bu heriften daha çok bildiğimi, en azından bunun ezbere konuştuğunu biliyorum. asıl marifet de orada, bir sultan kimin ezbere konuştuğunu, kimin o konuda derinlemesine bir anlayışa sahip olduğunu sezebilirse liyakat sahibi insanları göreve getirebilir, bu da mantık konusunda iyi olmakla olur" dedi.
    istanbul'da homurdanmalar yaşansa da taşrada halk rejim değişimini pek umursamadı.

    15 ocak 1914, almanya ile gerilen ilişkiler. enver paşa'nın vefat haberi üzerine almanya devleti osmanlı devletine bir nota verdi. verdikleri tüm askeri yardımları durdurma, subaylarını geri çekme ve osmanlı devleti'ni rusya ve ingiltere ile baş başa bırakma tehdidinde bulundular.

    1 şubat 1914, istanbul'da bir ekonomi kurultayı toplandı. birinci dört yıllık kalkınma planı kabul edildi. planda eskişehir'de silah ve fişek fabrikası, konya'da şeker fabrikası, nazilli'de kumaş fabrikası, gölcükte donanma tesisi gibi yatırım projeleri bulunuyor.

    1 mart 1914, sultan rıdvan yeni devletimiz toprak beylerine, özgür çiftçilere, tüccarlara, ulemaya, iş adamlarına dayanacaktır. yaygın eğitime ise önem vermeyeceğiz, sıradan vatandaştan çok egemen sınıfları destekleyeceğiz. kültür olarak ise türk kültürünü teşvik edeceğiz ama çok da zorlamayacağız" dedi.

    28 haziran 1914, gavrilo princip ortaya atılıp avusturya veliahdını öldürdü. 28 temmuz'da ww1 başladı.

    1 temmuz 1914, alman subay erkanı sirkeci tren garından uğurlandı. ordudaki alman subay hocalar türk subay hocalar ile değiştirildi. tarihte almanları türklerin mi geri gönderdiği yoksa almanların mı kadrolarını yeni yönetime kızıp geri çektiği hala tartışmalıdır. rıdvan gayretli'nin de hazır bulunduğu bir kadro ile goltz paşa'yı uğurlamak için sultanahmet'te bir devlet töreni yapıldı. sultan rıdvan verdiği demeçte "işler keşke bu noktaya gelmeseydi. her şeye rağmen goltz paşa'ya ve goltz paşa uhdesinde diğer arkadaşlara ülkemizde verdikleri emeklerden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz, türk - alman dostluğunun gelecek yıllarda başka sahalarda daha ileriye taşınmasını ümit ediyoruz, o sahaların bizim topraklarımızda olmamasını niyaz ediyoruz" dedi.

    1 ağustos 1914, almanya etrafa savaş ilan etmeye başladı. osmanlı devleti tarafsızlığını ilan etti.

    (tarihi açıklama: tarihte hakikaten almanya olaya osmanlısız girmiştir. ayrıca osmanlı'nın yarar mı zarar mı getireceği konusunda alman mercilerinde de fikir birliği yoktur. bu durumda, bu senaryoda da savaşa bizsiz girişleri mantıklı olacaktır.)

    1 eylül 1914, osmanlı devleti "tarafsızız dediysek de boğazlardan istediğiniz gibi geçersiniz demedik. boğazlardan geçmeye çalışan karşısında türk ordusunu bulur" şeklinde açıklama yaptı. açıklama itilaf devletlerini öfkelendirdi. fakat geçen ay alman ordusunun tannenberg bölgesinde rus ordusunu çember içine alarak 120.000 askeri esir alması sonrası oluşan atmosferde itilaf devletleri "acaba yenileceğiz mi lan?" haleti ruhiyesinde osmanlı devletine sert bir tepki gösteremedi. bab-ı ali'deki bazı kaynaklarımız sultan rıdvan'ın almanlar çekilmeden önce almanlarla gizli bir anlaşma imzaladığı ve boğazı geçişlere kapamayı taahhüt ettiklerini, almanların mayın dökme gemisini teknik kadrosu ile birlikte osmanlı devletine savaş boyunca kiralayacağını, karşılığında almanya'nın , istanbul - bağdat - hicaz demiryoluna verdiği desteği devam ettireceğini beyan ettiğini aktardı.

    1 ekim 1914, yunanlılar dünya savaşırken fırsattan istifade arnavutluk'un güney ucunu işgal ettiler.

    1 kasım 1914, meclis üzerinde çalıştığı gap planını sultan rıdvan gayretli'ye sundu. plana göre fırat ve dicle nehirlerinden tarlalara su çekilmesi ve oluşacak yeni tarım alanlarına anadolu'dan türk çiftçileri gönderilmesi gibi kararlar içeriyor. sultan rıdvan mecliste yaptığı konuşmada "bugün imparatorluktaki türk nüfusu 8 milyondur. rus imparatorluğu ise 160 milyon. avrupa ülkeleri her biri onlarca milyon. ilk önceliğimiz türk çiftçisini desteklemek ve türk nüfusunu arttırmaktır. anadolu'da salgın hastalıklar yüzünden nüfus artmıyor bile. osmanlı hanedanı türk milletine ihanet etmiştir. bir kaç milyonla aldıkları türk nüfusunu 600 yıl idare edip yine bir kaç milyon ile iade etmişlerdir. bu kabul edilemez. bunun için imar ve sağlık politikalarına ağırlık vereceğiz" dedi. "alın işte şu mektupta anadolu ne halde yazıyor. bir hitit harabelerine bakın adamlar nasıl şehirler kurmuşlar bir şimdiki anadolu şehirlerine. adamlar bizden 3000 yıl önce yaşamış lan ne devri saadeti" dedi.

    ahmet haşim'in 1919 anadolusunu anlatan mektubu

    20 kasım 1914, ayasofya'da kılınan namaz sonrası "imparatorluk islam şurası üyeleri" bir toplantı düzenlediler. basına kapalı geçen görüşmelere imparatorluğun dört bir yanından müslüman halkların liderleri veya temsilcileri icabet etti. toplantıda sultanın liderlerin öneri ve şikayetlerini dinlediği" aktarıldı. fısıltı gazetesine göre mekke emiri hüseyin bin ali istanbul demiryolunun mekke'ye kadar uzatılmasının haç kafilelerine rehberlik eden bedevilerin ekmek paralarını elinden alacağını, demiryolu yapımının durdurulmasını istedi. öte yandan frenk yanlısı it1 rejiminin gerçekleştirdiği merkezileştirme uygulamalarından vazgeçilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek her zaman monarşinin hizmetinde olduklarını vurguladı. toplantıda sultan rıdvan'ın mekke emirine rakip olan emirlere ünvanlar ihsas ettiği gözlerden kaçmadı. liderler memleketlerine dönerken mekke emiri hüseyin bin ali'nin oğlu istanbul'da devlet görevlilerince alıkonuldu. mekke emiri'nin oğlu ülkeye olan değerli hizmetlerine istanbul'dan devam edecek şeklinde bir açıklama yapıldı. bir kaç gün sonra mekke'de çıkan "arabistan'ın sesi" gazetesi "sultan abdülhamit öldü, fakat devleti çürüten politikaları halen yürürlükte" şeklinde başlık attı.

    1 aralık 1914 - "mekke emiri şerif hüseyin bin ali'ye hapis şoku". iskenderun civarında memleketine dönerken yakalanan emir kolluk güçlerince göz altına alındı. bab-ı ali'den yapılan açıklamada trende dansöz oynatırken yakalanan mekke emirinin ruslarla iş birliği içinde olduğunun tespit edildiği, bu nedenle ailesi ile birlikte istanbul'da göz altında tutulacağı, yerine rakip bir emirin tayin edileceğini, mekke'ye uygulanan vergi muafiyetinin kaldırıldığı, ve yeni emirin bir tümen develi bedevi'yi anadolu'ya merkezi orduyu takviye'ye göndereceğini" açıklandı. oluşturulan bu yeni tümenin merkez ordusu içerisinde görev yapacağı bilgisi verildi. iç işleri bakanı ramazan bullaoğlu "emir, ne yazık ki demiryolu yapımı süresince adamlarına sahip çıkamadı, inşaat çalışmalarına yapılan saldırılara engel olamadı. bu nedenle o toprakları yeni bir emir'e ihsan ettik. ayrıca biliyorsunuz bir de ruslar'a gönderdiği mektuplar var. emir ne yazık ki gizlice hristiyan olmuş, ruslar'a gönderdiği mektuplarda dine hakaret ederek ittifak çağrısında bulunmuş, bu islam dünyası için kabul edilemez" dedi. yapılan diğer bir açıklamada imar bakanı demir ağöğren "demiryolu projemizin durması söz konusu değildir. 1915 sonuna kadar mekke'ye kadar inşaatın tamamlanacağını tahmin ediyoruz" dedi.

    1 ocak 1915, batı cephesinde alman taarruzundan sonra işler biraz yavaşlamış gözüküyor. osmanlı devletinde savaşan devletlere ihracat rekoru. tarım bakanı ali numan, "bu yılki rekolteden memnunuz, fazla gıdayı dış ülkelere ihraç edebildik, gelecek senelerden de umutluyuz" dedi.

    15 ocak 1915, meclis tarafından seçilmiş bir grup senatör imparatorluğun çeşitli vilayetlerine gönderildi. senatörler yaptıkları incelemeler sonucu bölgedeki yerel eşraf ve idarecilerin de katılımı ile raporlar düzenleyecek ve sonunda sultan rıdvan'a sunacaklar. halk yüksek gelen hasat nedeniyle memnun.

    1 şubat 1915, sultan rıdvan ermeni önde gelenlerini bir araya toplayarak güney-doğu suriye'de deyr-el-zor taraflarında özerk bir ermenistan kurulması ve halkın o yöreye göç ettirilmesi ile ilgili bir teklif sundu. göç'ün barış ortamında, demir yolları ile organize bir şekilde yapılacağı açıklandı. gazetemize konuşan bir taşnak üyesi karar nedeniyle çok öfkeli olduğunu, sultan abdülhamit döneminde bazı üzücü hadiseler yaşandıysa da sultan rıdvan döneminde halklar arasında bir çatışmanın henüz yaşanmadığını, ermeni cemaatinin bunu hak etmediğini vurguladı. "ne yazık ki halk liderlerinin sultan rıdvan'ın önerisini kabul etmekten başka şansı yok, rusya'ya bir heyet göndererek bu konuda yardım isteyeceğiz" dedi.

    1 mart 1915, ilk ermeni halk grupları deyr-el zor şehrine vardı. yerleştirmelerin ağustos ayına kadar süreceği bildiriliyor. güney doğu suriye'de yaşayan yerel halk duruma tepkili. yapılan bir protesto kolluk güçlerince bastırıldı. rusya durumu kınamakla yetindi. uzmanlarca rusya'nın bu tepkisinin beklenenin çok altında olduğu ve bu duruma rusların almanlar karşısında zor durumda olmuş olması sebep olarak gösterildi. anadolu'da okulları olan amerika ise duruma daha tepkili. osmanlı büyükelçisi amerikan dış işleri bakanlığına çağırılarak durum ile ilgili izahat istendi. amerikan başkanı garfield protestan ermenilerin haklarını korumak konusunda kararlıyız dedi.

    1 mayıs 1915, yurdun dört bir tarafından "yeni toprak - yeni umut" kampanyası kapsamında toplanan çiftçiler ve aileleri sivas, muş, van gibi bölgelerde ermenilerden eksilen nüfus yerine yerleştirilmeye başlandı. muş'taki boş arazilere ulaşan konyalı kolonist bir grup bölgenin tarıma elverişli olduğunu, devlet-i aliye sayesinde konya'da topraksız iken burada toprak sahibi olduklarını ifade ederek durumdan memnuniyetlerini dile getirdiler. bu bölgelerde nüfusun %40'a kadar olan bir bölümü eksilmiş durumda.

    1 haziran 1915, eski mekke emiri yerine gelen yeni emir şerafettin bin veysel, istanbul'un emri üzerine ermeni yerleşimcilerine ellerinden gelen yardımı yapacaklarını, inşaatı tamamlanan evlerden sonra bir süre boyunca bazı ulaşım maddelerinin arabistan tarafından sağlayacağını bildirdi. gıda ve ulaşım amaçlı olarak bölgeye düzenli şekilde deve kervanları gönderiliyor.

    1 temmuz 1915, osmanlı devleti'nin almanya'dan uzaklaşması üzerine ingiltere ve osmanlı devleti arasında ticaret anlaşması imzalandı. ingiliz kontrolündeki mısır'dan tarım ürünleri ithalatına karşılık ingiliz gemileri için arabistan bölgesinde yerel imkanlarla çıkarılan petrol maddesinin takas edileceği ifade edildi. petrol dünyada pek kullanılmasa da yeni nesil ingiliz gemileri için önemli bir hammadde. petrol kuyularının açılmasından bölgedeki bedeviler memnun. gazetemize konuşan mekke emiri şerafettin bin veysel, bu sayede bölge insanına yeni iş kapısı açıldığını, güney-doğu suriye'de kurulan yeni ermenistan'a mısır'dan tarım ürünü sevkiyatının bölgede tarım hasadı yapılana kadar devam edeceğini bildirdi.

    1 ağustos 1915, sultan rıdvan gayretli bugün dolmabahçe'de yeni-ermenistan diye tabir edilen ve güney doğu suriye'nin ebu-kemal ilçesinden ırak vilayetindeki felluce'ye kadar uzanan bölgede kurulan bölgeye özerklik tanıyan fermanı imzaladı. aynı gün osmanlı suriye ve ırak valileri'nin katılımı ile yeni-ermenistan'da devlet töreni düzenlenip milli marş eşliğinde ermeni bayrağı göndere çekildi. yeni devlet iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde ise osmanlı devleti'ne bağlı olacak. kendine özel ordu bulundurmayacak, asayiş için ise kendi içerisinde bir polis teşkilatı kurulacak. bölgede gazetemize konuşan bir vatandaş göç nedeniyle istanbul'a kızgın olduklarını söyleyerek, en azından bölgede hamidiye alaylarının tehditlerinden uzağız ve kendi hükümetimiz var. göç sırasında kimseyi kaybetmemiş olmakla teselli buluyoruz dedi.

    1 eylül 1915, sultan rıdvan gayretli bugün mecliste halka açık olarak düzenlenen oturumda konuştu. sultan rıdvan, "bugün osmanlı hanedanının yüz yıllarca ihmal ettiği türk halkını tekrar ayağa kaldırıyoruz, tek çivi çakmadığı anadolu'yu imar ediyoruz. başlattığımız sağlık seferberliği ile hekimlerimiz köy köy, ilçe ilçe salgın hastalıkları yok etmek için uğraş veriyorlar. hastalıklar nedeniyle üzerinde kuru kafa çıkıp yanan evlerin sayısı azalmaya başladı, elhamdülillah osmanlı sülalesine bu ülkeden el çektirdik, şu anda hasarları onarıyoruz" dedi. konuşmasına kısa bir aradan sonra devam eden sultan, "çok şükür bugün yeni-ermenistan'ın imar çalışmalarında sona yaklaşıyoruz. bu yönü ile yakında hazine bir miktar soluk alacak. öte yandan yeni gelir kaynakları bulduk ve daha da bulacağız. sadece 1914 temmuz ayından beri ihracatımız %40 arttı. bu da ekonomimize yeni bir enerji, yeni bir güç kazandırdı. arabistan bölgesinden dünyaya petrol ihracına başladık. petrol ucuz bir madde olsa da geleceği ümit verici. inşallah anadolu'dan sıtma belasını kazıdığımızda türk çiftçilerimiz çok daha fazla ürün üretecek, daha fazla bolluk yaratacaktır. biliyorsunuz sivas'a da van'a da kolonistlerimiz ulaştı ve yerleşimlerini kurdu. rusya idaresindeki azerbaycan ile bir gönül koridoru kurmaya bir adım yaklaştık" dedi.

    1 ekim 1915, çarlık rusya'nın isteği üzerine itilaf devletleri ile osmanlı devleti arasında boğazın gemilere açılması konusunda müzakerelere başlandı. itilaf devleti zor durumda olan rusya'ya yardım için bu konuda osmanlı devletine baskıda bulunuyor. diğer taraftan rusya ve fransa, ingiltere'yi savaş konusunda yeteri kadar çaba harcamamakla suçluyor. bir rus yetkili ingiltere hakkında "rus askeri cephede kanını ve canını feda ediyor, ingilizler şimdiye kadar yaptıklarından çok daha fazlasını yapabilirler. rusya kendisini bir savaşa itilmiş ve müttefiği ingiltere tarafından yalnız bırakılmış hissediyor" dedi.

    bulgaristan almanya'nın yanında savaşa girdi. bulgaristan'ın 600 bin civarında askere sahip olduğu, sırbistan ve romanya'ya karşı savaşacağı tahmin ediliyor.
    (tarihsel not: bu adamlar gerçek senaryoda önce osmanlı'nın savaşa girmesini beklemişler, ondan sonra savaşa girmişler. osmanlı ww1'e girmeseydi bulgaristan'ın da osmanlı'dan korkup savaşa girmeyeceğini düşünüyorum. ama biz gerçek tarihe göre bulgaristan'ı savaşa soktuk. çok da bir şey farketmiyor. dünya savaşına osmanlı katılmadı diye katılmasalar yine osmanlı karşısında teke tekte yine şansları olmazdı. en azından bizim rıdvan gayretli liderliğindeki osmanlı devleti karşısında.)

    1 kasım 1915, yapılan görüşmeler sonuçsuz kaldı. osmanlı diplomatları boğazların itilaf devletlerine açılmasının bir nevi almanya'ya savaş ilanı anlamına geleceğini, osmanlı devletinin tarafsızlık ilanında bulunduğunu ve bunu bozmaya niyetinin olmadığını, böyle bir şeyin ancak ermenistan ve azerbaycan'ın osmanlı devletine iade edilmesi ve kapitülasyonların kaldırılması durumunda kabul edileceğini bildirdi. rusya, osmanlı devleti'ne herhangi bir toprak iadesinin söz konusu olmadığını bildirirken, ingiltere de kapitülasyonların kaldırılmasına karşı itirazını dile getirdi. fransızlar ise türklere en azından savaş boyunca böyle bir ödün verilmesi gerektiğini savunuyor.
    ingiliz kabinesinde yapılan, osmanlı devleti ile savaş ihtimali ile ilgili yapılan toplantıda balkan savaşından sonra yaralarını saran osmanlı ordusunun henüz hiç bir çatışma ile yıpranmamış olduğunu, rusya'ya yardım gönderebilmek için 1 milyon civarında ordu çıkarabilecek bir ülkeye savaş açmanın mantıksız olduğu görüşüne vardılar. itilaf devletleri rusya'ya yardım gönderebilmek için başka yollar arayacaklar.

    1 aralık 1915, almanya'nın savaş başındaki hızı yavaşladı. çatışmalar daha çok siper savaşlarına döndü. istanbul - bağdat - hicaz demiryolu tamamlandı. hacı kafileleri mekke'ye kadar trenle seyahat etmeye başladı. meclis üyelerinin sultana sunduğu rapor gereğince demiryolu projesinden sonra elde kalan fazla paranın yurdun dört bir yanındaki projelere ayrılacağı açıklandı. eskişehir'de bir silah fişek fabrikası açıldı.

    osmanlı devleti kısmi seferberlik ilan etti. yaklaşık 400.000 kişi silah altına alınacak. osmanlı devleti'nin tam seferberlik gücünün 1.000.000 kişi olabileceği konuşuluyor. dolayısıyla 400k rakamı saldırı için az, ihtiyat olarak fazla bir rakam olarak görülüyor. öte yandan osmanlı devleti'nin bu hamlesi tannenberg bozgunu sonrası acaba osmanlı devleti yeşil sahalara mı dönmeye hazırlanıyor şeklinde bir şüphe uyandırdı. ingilizler, "osmanlı otokratik bir rejime doğru gidiyor, durumdan endişeliyiz" açıklaması yaptı.

    1 ocak 1916, tarım bakanı ali numan önderliğinde doğu karadeniz'de çay ve fındık ekim denemelerine başlandı. bakan numan "dünya savaşırken biz üretiyor, canlanıyor, zenginleşiyoruz" dedi. yeni ürünlerin de öneminden bahseden bakan "osmanlı devletini bir ziraat cennetine çevireceğiz. kimse bu imparatorlukta aç ve açıkta kalmamalı" dedi. açıklamalarına devam eden bakan "osmanlı hanedanı şekeri bile ithal etmiş. çay ve fındık tutarsa sıradaki hedefimiz anadolu'da şeker yetiştirmektir" dedi.

    1 şubat 1916, rusya'da iç karışıklıklar, ihtilalci cephenin hükümete karşı muzır faaliyetler içerisinde olduğu konuşuluyor. bir grup kırım tatarı sultanahmet'te toplanarak "rusya'ya hücumun tam zamanıdır. rusya zayıflıyor. neyi bekliyoruz? türk ordusu kafkasları aşmalıdır" şeklinde açıklamalarda bulunarak gösteri tertip etti. bir süre gösteriyi izleyen kolluk kuvvetleri açıklamaların ardından gruba müdahale etti.

    5 şubat 1916, türk ordusunun kısmi seferberliğine karşı yunan hükümeti de tedbir amaçlı olarak seferberliğe gitti. yaklaşık olarak 160.000 kişinin silah altına alınacağı tahmin ediliyor.

    1 mart 1916, verdun savaşında kan gövdeyi götürüyor. alman ve fransız tarafının zayiatı yüksek derecede. hindistan'da hinduların gösterisi kanla bastırıldı. gece saat 3 sıralarında başkentten illere acil kodu ile telgraflar çekildi. osmanlı ordusu istanbul'a doğru yürüyor. haber merkezine çelişkili haberler geliyor. ordunun bir darbe yapma niyeti ile hareket ettiği veya osmanlı devletinin savaşa gireceği söylentiler arasında. fakat henüz kısmi derecesinde bulunan orduda 400.000 civarı mevcut bulunuyor. bu mevcut ile ne yapılmaya çalışıldığı, neyin hedeflendiği anlaşılmış değil.

    5 mart 1916, sultan rıdvan gayretli bugün ordu ile birlikte edirne'ye geldi. sınır ilimizde suskunluğunu bozan sultan, bugün geçmişte yangında fırsattan yararlananların hesap verme günüdür. türk ordusu güçlü ve azimli durumdadır. dün yunanistan içerisinde bir tek rumun olmadığı selanik'i bizden çalmıştır. mora'da yerleşik türk nüfusunu kıyımdan geçirmiştir. bütün bu yaşananları unutmadık. şimdi çalınan toprakları geri alma vaktidir. tam şu anda sanıyorum ki elçimiz atina'da yunan hükümetine gerekli ültimatomu teslim etmiştir." dedi.
    basın ile paylaşılan belgeye göre türk devletinin istekleri doğu trakya ve selanik vilayetlerinin, kuzey ege'deki adalar ile rodos adasının geri teslimi ve ülkeler arasında bir mübadele anlaşmasının imzalanması yönündedir.

    (tarihsel not: burada bir hata yapmışım. o sıra batı trakya bulgarlar'ın elindeymiş. yine de verilmek istenen ana fikir nedeniyle bu detayın çok önemli olmadığını düşünüyorum. osmanlı savaşa girmeseydi bulgaristan da girmeyecekti. öyle bir senaryoda osmanlı tek kalan bulgaristanı yiyebilirdi.)
    (ikinci tarihsel not: ingilizler bu adamlara gelin savaşa girin demiş savaş öncesi. fakat yunanistan ancak osmanlı alman safında savaşa girerse biz de sizin tarafınızda gireriz demiş. ingilizler de izmir'i falan önermiş bu adamlara, tamam siz bekleyin osmanlı girerse size haber edeceğiz demiş. yani osmanlı ww1'e almanlar safında girmeyip sadece yunanistan'a saldırsaydı ingilizlerin 1 milyon askerle savaşma ve mısır gibi önemli yolları riske atmak pahasına yunanistan'ı korumaya çalışacağını sanmıyorum. en fazla osmanlı ile hesaplarını savaş sonrasına saklayabilirlerdi )

    6 mart 1916, bulgaristan çarı 1. alexander ülkesinin osmanlı ile yunanistan arasınaki savaşta tarafsız kalacağını, fakat osmanlı'nın izlediği politikanın son dönemlerde artan bir biçimde saldırgan bir hal aldığını ve büyük devletlerin savaş sonrası dönemde bu tür müdahalelere izin vermeyeceklerine inandığını" belirtti. uzman diplomatlar çok yoğun bir türk nüfusuna sahip olan ve halihazırda büyük savaşta yıpranan bulgaristan'ın osmanlı devleti ile olası bir karşılaşmada kesinlikle direnecek gücü olmadığını, dünya savaşında mücadele vermekte olan bulgaristan'ın şimdilik türk dış politikası konusunda "bekle ve gör" politikasını seçtiğini ifade ediyorlar. yunan kralı konstantin'in alman asıllı olduğu ve schleswig-holstein-sonderburg-glücksburg hanedanından geldiği biliniyor. buna rağmen henüz almanya'dan ciddi bir tepki gelmiş değil.

    8 mart 1916, general behzat çileli emrindeki trakya ordular grubu bünyesindeki 1., 2. ve 3. ordular meriç nehrini geçmeye başladılar.

    9 mart 1916, türk birlikleri dedeağaç'a girdi. henüz bir direniş ile karşılaşılmış değil.

    10 mart 1916, makri geçidinde yunan kuvvetleri ile ilk sıcak çatışma. yunan ordusu kirki ve makri bölgesindeki iki geçit üzerinde mevzilenmiş durumdalar. türk topçu birlikleri bu iki hattı dövüyor. zaman zaman kıyıya yaklaşan yunan savaş gemileri topçu birlikleri tarafından geri püskürtüldü.

    12 mart 1916, savaşın bu iki darboğaz'da uzun süreceğini tahmin eden general behzat birlikleri dağlık araziye yığmaya başladı. general yunanlılar ile sadece geçitlerde karşı karşıya gelmektense birlikleri tepelerin üzerinden yürütüp bir sarma teşebbüsünde bulunarak düşmanı çekilmeye zorluyor.

    14 mart 1916, düşman birliklerinin gecenin karanlığından faydalanıp geri çekildikleri tespit edildi. düşman gümülcine'yi terk edip porto lagos ve koptero hattına konuşlanıyor.

    15 mart 1916, aigeiros'a karargah kuran general behzat, düşman sürekli olarak sayı dezavantajını yok edebilmek için bize karşı dar geçitlerde tutunuyor. neyse ki bizim dağ savaşlarına alışık subay ve er kadromuz var. bu deyyuslar bizi gerilla savaşlarında az uğraştırmadı. ne var ki istedikleri kadar geçitlere yığınak yapsınlar. avantajımız var, her defasında hızımızı azaltmak pahasına dağlık araziden birliklerimizi yürüterek onları geri çekilmeye zorlayacağız. eninde sonunda bir yerde durup savaşmak zorunda kalacaklar" dedi.

    sözlerine devam eden general, "fiziksel savaş kadar psikolojik savaş da önemli durumda. askerlerimize durmadan propaganda yapıyoruz, besinlerini, mühimmatlarını eksik etmiyoruz. bu savaş bizim için çok önemli. sıhhiyemizi çok güçlü tutuyoruz. her üç günde bir hamamlarımız çalışıyor, salgın hastalıklara karşı çok dikkatliyiz" dedi.

    16 mart 1916, iskeçe'nin kuzeyindeki dağlık arazide kanlı boğuşmalar.

    17 mart 1916, yunan ordusu kavala'ya doğru çekiliyor. türk birlikleri iskeçe'ye girdi.

    27 mart 1916, drama'nın kuzeyinde çatışmalar. yunanlılar mevzilendikleri tepelik alanlarda türk ordusunu yavaşlatmış durumda. dağlık ve ormanlık arazi olası düşman pusularına karşı didik didik aranıyor.

    1 nisan 1916, sivas-erzurum-sarıkamış ve sirkeci - edirne tren yollarının yapımına başlandı.

    2 nisan 1916, mecliste sultan'ın katılımı ile yapılan görüşmelerde senatörler general behzat'ın çok yavaş ilerlediği, düşmanı imha etmeye yönelik bir harekette bulunmadığına dair eleştirilerde bulundular. rıdvan gayretli "bırakın adam işini yapsın, biz buradan baskı kurmayalım, biliyorsunuz malum şahsın biri istanbul'da askeri şura kurdurup 93 rus harbini, romanya - bulgaristan tarafındaki savaşları telgraf çekerek istanbul'dan yönetmeye çalışmıştı da sonu ne olmuştu, biz de aynı şeyi yapmış olmayalım. neyse biliyorsunuz şimdi birliklerimiz ormanlı dağlık arazide yunan birlikleri ile gırtlak gırtlağa savaşıyorlar. arazi büyük orduların sevkiyatı için çok çetin, böyle toprakları da 400-500 sene yönetip buradaki grek ahaliyi buradan sürmeyen muhteşem osmanoğullarını da buradan tebrik ediyorum. kendi saltanatları daha fazla sürsün diye hükmettikleri halklar arasında denge kurup ayakta kalmaya çalışan bu baykuşların hatalarının bedelini bugün türk anaları çocuklarının kanı pahasına ödüyorlar. lakin yunan ordusu eninde sonunda direnemeyecektir. yunanlılar büyük devletlerin aracı olmanın cezasını çekecek, atina yok olacaktır!" dedi.

    3 nisan 1916, yunanistan'ın ateşkes çağrısı reddedildi. harbiye bakanı barbaros "barış için şartlarımız belli, bunun dışında her hangi bir ateşkes anlamsız" dedi.

    8 nisan 1916, drama'da kanlı çatışmalar. türk ordusu drama'ya kuzey ve doğu tarafından taarruz ediyor. drama'nın kuzeyindeki kato nevrokopi'de yunan tümeni baskına uğrayarak yok edildi. türk ordusunun serez'e inmesi durumunda oluşacak olan sarılma ihtimalinden kaçınmak isteyen yunan ordusu selanik'e çekiliyor.

    şimdiye kadar türk ordusunun kaybı 7.000 iken yunan ordusunun kaybı 4.000 civarında.

    12 nisan 1916, türk ordusu serez'e girdi. yunan ordusu yanniçe - selanik hattında konuşlu halde bulunuyor. yeni yunanistan gazetesi "yunan ordusu neden savaşmadan geri çekiliyor, helen toprakları neden türklere terk ediliyor?" şeklinde başlık attı.

    20 nisan 1916, yanniçe - selanik hattında siper savaşları. general behzat çileli, "yunan ordusu ile ilk defa açık alanda karşı karşıya gelebildik bu güzel bir şey. gerçi coğrafya olarak yunanlılar selanik şehri ve kuzeyindeki dağlara sahip olmaları nedeniyle avantajlı durumdalar ama o kadarcık olur." dedi.

    28 nisan 1916, yanniçe -selanik arasında kanlı çatışmalar. bugün askerden kaçmaya yeltenen 10 asker yakalanarak kurşuna dizildi. sultan rıdvan gayretli şeyhülislam'dan da fetva alarak yeni bir emir yayınladı. yeni emire göre yunanistan'da savaşan ordu komutanına asker kaçakları ve geri çekilen birlikler üzerinde büyük yetkiler verildi. izinsiz geri çekilen tümen komutanları kurşuna dizilebilecek. kaçan bir tümende her 10 askerden 1 tanesi öldürülecek. savaştan kaçan askerlerin köylerini yakma cezasına kadar çeşitli kademelerde cezalar konulmuş durumda. ne 93 harbinde ne balkan savaşlarında ordu üzerinde bu tip ağır cezalar uygulanmamıştı.

    1 mayıs 1916, işçi bayramı başkentte coşku ile kutlandı. anadolu'da işçi olmadığı için henüz katılım istenen seviyede değil. devlet yetkilileri birlikte eda ettikleri öğle namazından sonra istanbul eminönü dergahının hazırladığı ilahi dinletisine katıldılar. ilahi gösterisinde işçi hakları, üretim araçları, sınıf çatışması temalı ilahilere yer verildi.

    13 mayıs 1916, yeni yunanistan gazetesine konuşan yanniçe - selanik hattının batısında görev yapan bir yunan subayı, "belki yirmi gündür uyuyamadık bir türlü, kafa kalmadı. vardar ovası da vardar ovası yetti ya. türk ordusu bando takımı kurmuş tam 20 gündür gece - gündüz aynı şarkıyı çalıp duruyorlar. vardar ovası, vardar ovası yetti be. amına koduklarımını kendi askerlerine mantar mı dağıtmışlar, ısırgan otu mu vermişler kendileri uyuyor herhalde biz 20 gündür uyuyamadık. siperlerin arası 20 metre falan. vardar ovası vardar ovası." dedi.

    15 mayıs 1916, yanniçe'nin kuzeyindeki dağlarda çatışmalar. dağlık bölge türklerin eline geçti. yunan ordusu yunan hükümetine acil durum çağrısında bulunuyor "bu adamlara karşı savunma yapmak mümkün değil. ya selanik'i terk edeceğiz, ya ordumuz sarılacak. 1'e 3 durumdayız. bir şeyler yapın."

    18 mayıs 1916, gün içerisinde yanniçe - selanik hattına sert türk taarruzu. general behzat "yunan cephesine sert bir yumruk indireceğiz, taktik maktik yok bam bam" dedi.

    şimdiye kadar türk ordusunun kaybı 47.000 iken yunan ordusunun kaybı 35.000 civarında. yunan ordusunun mevcudu 125.000'e düşmüş durumda.

    19 mayıs 1916, yunan ordusu selanik'i terkedip gece karaferya geçidine çekildi. çember içerisinde kalan bir yunan tümeni imha edildi. türk ordusu selanik'e girdi. beyaz kale'ye türk bayrağı çekildi.

    20 mayıs 1916, selanik'te ilginç bir olay yaşandı. balkan savaşı sırasında 25.000 kişilik ordusu ile osmanlı toprağı olan selanik'i çatışmadan yunan ordusuna teslim eden eski osmanlı paşası hasan tahsin paşa ailesi ile şehirde saklanırken yakalandı. eski paşa şehir meydanında asılarak idam edildi. eşi, çocukları ve torunları süngülenerek öldürüldü. paşanın cesedi şehir kapısına asıldı. general behzat "uygulamalarımızdan sultanımızın haberi var. fakir bir türk erinin kanı her türlü savaş kuralından, centilmenlikten kutsaldır. bunca yıl efendi olduk işe yaramadı. bundan sonra da savaş kuralı falan tanımıyoruz. kim türk milletine bir bıçak sokarsa yedi ceddini kılıçtan geçireceğiz". bu adamı osmanoğlu ikinci abdülhamit bu şehre paşa diye atamıştı, biz de onun cesedini şehir kapısına bekçi olarak tayin ettik. yunanlılar teslim olmazsa atina yok olacaktır" dedi.

    yeni yunanistan gazetesine konuşan yunan bir yetkili "türklerin yaptığı bu barbarlığı duyunca şok oldum. biz bu adamlarla çok savaştık. ne osmanoğulları döneminde ne ittihatçıların döneminde bu insanlar bu kadar canice hareket etmiyorlardı. bu yeni yönetim kesinlikle osmanoğullarından daha farklı. yunanistan'daki herkes bu caniliğe karşı ana yurdu savunmaya koşmalı" dedi.

    25 mayıs 1916, karaferye savaşında her iki tarafta da büyük kayıp, karaferye'de mağlup olan düşman ordusu larissa'ya çekiliyor.

    şimdiye kadar türk ordusunun kaybı 57.000 iken yunan ordusunun kaybı 48.000 civarında. yunan ordusunun mevcudu 112.000'e düşmüş durumda. yunan ordusunda asker kaçakları başladı.

    27 mayıs 1916, selanik larissa arasındaki kasabalar ateşe veriliyor. halk larissa'ya doğru kaçıyor.

    29 mayıs 1916, larissa'nın kilidi olarak kabul edilen tempi türklerin eline geçti. bölgeyi savunan bir yunan tümeni sarılarak imha edildi.

    30 mayıs 1916, yunan birlikleri larissa'yı boşaltarak volos'a çekiliyor. larissa'daki halk panik halinde.

    1 haziran 1916, larissa yanıyor. yunanistan'ın barış müzakeresi teklifi reddedildi. sultan rıdvan "mora'da öldürülen türklerin kanı yerde kalmayacak, gerekirse sparta'ya kadar gideceğiz, yunanistan bir kez daha türklere karşı başka ülkelerin koç boynuzu olamayacak" dedi. yunan ordusunda asker kaçakları sürüyor. askerler köylerinde bıraktıkları aileleri için memleketlerine dönüyorlar.

    10 haziran 1916, bir yunan kolordusu volos'da osmanlı ordusu tarafından sarıldı. tepeleri ele geçiren osmanlı ordusu topçuları ile şehirde tek bina kalmayıncaya kadar bombaladı. volos limanından gemilerle tahliye edilmeye çalışılan yunan kolordusu osmanlı hücumuna uğradı. bir miktar asker gemiler ile kaçmayı başarırken yaklaşık 10.000 yunan askeri imha edildi. volos direnişinin yunan ordusuna bedeli 15.000 asker civarında olduğu tahmin ediliyor. volos ele geçirildikten sonra ateşe verildi.

    şimdiye kadar türk ordusunun kaybı 59.000 iken yunan ordusunun kaybı 63.000 civarında. kaçaklarla birlikte yunan ordusunun mevcudu 60.000'e düşmüş durumda.

    11 haziran 1916, art arda gelen zaferlere rağmen savaş ordudaki askerleri bir şekilde etkilemiş durumda. yetkililer askeri disiplinde bir sarsılma olmamasına rağmen süre gelen savaşlar nedeniyle böyle bir havanın oluştuğu ile ilgili dedikoduları doğruluyorlar. ön cephedeki birliklerde anonim olarak ortaya çıkan bir marş şu şekilde:

    bilinmez bir yerde, yabancı topraklarda,
    yürüyoruz biz, taş ve kum arasından,
    evden çok uzak, yaban yerlerde,
    benim de içinde olduğum tam yüz askerle.

    tam yüz asker, ve bir kumandan,
    uzun bir yol, sonsuzluğa uzanan,
    günler gelip geçer, kim bilir nereye,
    yanmış topraklar, mutluluk bunun neresinde?

    general behzat çileli askerler tarafından sevilmesi nedeniyle sadece "100 asker ve kumandan" marşına izin verdiklerini, bunun dışında moral bozucu her hangi bir söylemi şiddetle cezalandıracaklarını bildirdi. sözlerine devam eden çileli, "bunlar biraz da anadolu'dan gelen birlikler. yüz yıllardır hiç işgal, yıkım falan görmemişler. tabi ilk kez şahit olunca biraz sarsıldılar olur öyle" dedi.

    13 haziran türk ordusu lamya'ya girdi. direniş yok. 60.000 kişilik yunan ordusu mora yarım adasının kilidi korint'e çekilmiş durumda. atina boşta.

    18 haziran 1916 yunan kralı konstantin yunanistan'ın teslim olduğunu bildirdi.

    1 temmuz 1916, ingiltere almanların dikkatini verdun'dan çekebilmek için somme taaruzunu başlattı. 1 temmuz 1916 ingiliz tarihinin bir günde en fazla kayıp verdiği gün olarak tarihe geçti. ingilizlerin kaybı resmi rakamlara göre sadece bu gün için 20.000 civarında.

    5 temmuz 1916, osmanlı - yunan barış antlaşması tekirdağ'da imzalandı. anlaşmaya göre,

    *iki ülke arasında türk - yunan mübadelesi yapılacak. mübadele en çok bir yıl sürecek.
    *batı trakya, selanik osmanlı devletine devredilecek.
    *rodos dahil olmak üzere on iki adadan anadolu tarafına yakın olan adalar osmanlı devletine devredilecek.
    *sisam, sakız, marmari gibi ege'deki osmanlı anakarasına yakın adalar osmanlı devletine devredilecek.
    *yunanistan işgal ettiği güney arnavutluktan çekilecek.

    mübadele ile osmanlı imparatorluğuna 450.000 müslüman'ın geleceğini, yunanistan'a ise 1,5 milyon civarında ortodoks rumun göç edeceği tahmin ediliyor. ortodoks karaman türkleri mübadeleye dahil değil.

    istanbul'un sesi gazetesine konuşan sultan rıdvan gayretli "zaten bizim olanı geri aldık, bu topraklar bizden çalınmıştı" dedi. "diplomatik durum göz önüne alındığında zafer baştan bizimdi. bir çin atasözü der ki başarısız komutan önce savaşa girer, sonra kazanmaya çalışır. başarılı komutan ise önce kazanır sonra savaşa girer. eğer bundan 2 yıl önce safdil ittihatçıların ve osmanlı sultanlarının peşine takılsaydık yanı başımızda zayıf yunanistan durur iken 160 milyonluk rusya'ya karşı tüm mevcudumuz ile halen savaş veriyorduk. işte almanların ve ingilizlerin somme'deki hali. soruyorum, büyük savaşa(ww1) almanların yanında girseydik de bir şekilde zafer kazansaydık ne elde edecektik? rusya'dan çerkezistan'ı veya azerbaycan'ı almak bu gücümüzle pek zordur. ingilizler'den belki mısır'ı alacaktık. mısır verimlidir ama türk ile iskan olmayan büyük bir arap memleketidir. elde tutmak zordur. bugün osmanlı imparatorluğunda bir çok halk bir vücut halinde kardeş şeklinde yaşar, fakat bu vücudun kalbi türk unsurudur ve osmanlı imparatorluğu bir halklar konfederasyonu değil bir türk devletidir. eğer kalbi kuvvetli kılmaz ve kalbe taşıyamayacağı kadar yük yüklerseniz o kalp durur. hem kalp kaybeder, hem diğer parçalar kaybeder. işte biz 600 yıl boyunca osmanlı hanedanının ihmal ettiği, hatta bilinçli bir şekilde geri bıraktığı o kalbi kuvvetli kılmaya çalışıyoruz. bugün anadolu'da salgın hastalıklar hekimlerimizin insan üstü gayretleri sayesinde yok olmaktadır. imar faaliyetlerimiz sonucu inşa ettiğimiz kanallar sayesinde tarlalara su getiriyor, çiftçinin yüzünü gülüyor. inşallah ki ülkemizin yarınları daha iyi olacaktır. önceki yönetim bunlardan hangilerini yapmış? viyana'ya kadar yürümüşler diyorlar, yürümüş de kimin için yürümüş? anadolu'ya bir su benti çekmedikten, bir hastahane yapmadıktan sonra neye yaradı türk milletine öyle yürüyüş. anadolu'yu gezin. selçuk hanedanının yaptığı kervansaraylar, imar ettiği beldeler 600 yıl hüküm sürmüş osmanoğulları'ndan daha fazladır. yeni saltanat tüm bu ihmalkarlıkların üzerine kararlılıkla yürümeye devam edecektir. tek meşru hanedan gayretoğulları hanedanıdır, osmanoğulları destekçilerine rahat vermeyeceğiz" dedi.

    sultan rıdvan'ın bir süre önce atamış olduğu mekke şerifi şerafettin bin veysel de istanbul ve arabistan gazetelerinde bir mesaj yayınlayarak devletimizin küffara karşı gazasını kutlayarak allah'ın halife rıdvan'ın ömrünü uzun tutması için dua okuttu.

    yemen emiri çeşitli şehirlerde 100'er kilo cheesecake dağıttırdı.

    1 ağustos 1916, yunanistan'dan yola çıkan ilk müslüman kafileler selanik vilayetinden osmanlı devletine giriş yapmaya başladı. kafileleri selanik'te beyaz kuleye asılan "ana vatana hoş geldiniz" afişi selamladı. muhacirler ile yeni selanik valisi hayrettin dönmez ilgilendi. aileler valilik tarafından sağlanan geçici kamplarda istirahat ediyorlar. kafile içerisinde müslüman dinine tabi türk, boşnak, arnavut, pomak halkları bulunuyor. kafileler selanik ve edirne başta olmak üzere ermeniler'den boşalan sivas, erzurum, mamuret-ül aziz, diyarbekir, bitlis illerine yerleştirilecekler. yapılan ermeni göçünden sonra bu iller nüfuslarının %35 ila %40 arasındaki nüfuslarını kaybetmiş bulunuyorlar. sultan rıdvan ayrıca imzaladığı bir khk ile yunan istilası sırasında yerlerinden edilmiş musevilerin selanik'e geri dönebileceklerini, kendilerine din hürriyeti sağlandığını, bu konuda bölge idaresinin kendilerine yardımcı olacağını ifade etti.

    1 eylül 1916, avrupa'da kanlı savaşlar devam ediyor. bugün president garfield başkanlığında toplanan abd bakanlar kurulu yaptıkları toplantıda türkiye'nin kapattığı abd okulları ve izlediği saldırgan politika ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. bakanlar tarafından osmanlı devleti'ne nasıl bir yaptırımda bulunabiliriz tarzında gelişen konuşmalarda "adamlar dünya'nın öbür ucunda, mektup göndersek 2 ayda ulaşıyor, sanırım yapabileceğimiz çok bir şey yok" şeklindeki fikir birliği ile dağıldı.

    yunanistan'da kral konstantin devrilerek cumhuriyet kuruldu. ingiliz başbakanı lyod george yunanistan'daki yönetim değişikliğini olumlu karşıladığını ifade etti. uzman diplomatlar "milliyetçi bir yunan hükümetini türklerin üzerine itmenin alman bir yunanistan kralını itmekten daha kolay olacağını" söylüyorlar. öte yandan ingiltere'nin süveyş kanalını korumak için osmanlı devletini komşu ülkeler ile dengelemek zorunda olduğunu ve bunun için şimdilik diğer alternatiflere yöneleceklerini ekledi. gazetemiz tarafından sorulan "kim bu diğer alternatifler?" sorusuna ismini vermek istemeyen yetkili "aslında pek de alternatif kalmadı. osmanlı devleti'nin komşuları sadece bulgaristan, rusya ve iran. bulgaristan şu anda çok kıpırdayacak durumda değil, ülkede 3,5 milyon bulgar'a karşılık 0,5 milyon türk yaşıyor. yani bunlara teke tekte kaybetmek için salak olmak lazım. ayrıca 1 ekim 1915'den beri de almanya safında savaşa halindeler. rusya desen şu anda bir taraftan kan gövdeyi götürüyor, bir taraftan işçi hakkı, proleter hakkı diyen bir takım alman ajanları ülkeyi karıştırmış durumda. lan sanki st. petersburg dışında ülkede işçi mi var? ha bir de geriye iran kalıyor. iran'ın merkezi ordusu sadece 1 tümen. abadan eyaletleri de ingiliz işgali altında. zaten iran'da nasıl bir yönetim var, ordusuz nasıl ayakta duruyorlar onu da tam anlayabilmiş değiliz" dedi.

    1 ekim 1916, bugün yapılan resmi duyuruya göre osmanlı devleti tahmini 1916 dış ticaret rakamları şu şekilde. ihracat 38.350, ithalat 40.000, cari açık 1.650 milyon lira. ithalat yerinde sayarken geçen yıl %40 oranında artan ihracatın bu yıl da %30 oranında arttığı tahmin ediliyor. piyasa uzmanları osmanlı devleti savaşı fırsata çevirdi yorumunda bulunuyorlar. bu ay konya'da açılan şeker fabrikası müdürü yüksek makina mühendisi sadık güleryüz üretecekleri şeker ürünü sayesinde önemli bir ithalat kalemine son vereceklerini vurguladı. gençlere şeker sektörünü sevdirmek isteyen güleryüz "bu yıl istanbul lisesinden 10 öğrenciyi stajyer olarak aldık, gençleri bu sektör için motive etmek istiyoruz." dedi.

    1 kasım 1916, eskişehir'de yaklaşık 1 yıl önce açılmış olan fişek fabrikası ilk tüfekleri ve fişeklerini milli savunma bakanlığına teslim etmeye başladı. hedef, orta vadede birliklerin tümünde yerli üretim tüfeklerin kullanılması.

    fısıltı gazetimize rusya'dan aktarılan bilgiler inanılır gibi değil. rasputin nam isimli ortodoks keşiş'in rus sarayında faaliyete geçirdiği eylemlerin detayları hakkında (bu kısım iç işleri bakanlığı tarafından sabah baskısında ülkeler arası ilişkilere olumsuz tesire ilişkin yasa gereğince yayından kaldırılmıştır).

    mekke, kuveyt ve sana şehirlerinde türkçe tedrisat veren üst dereceli zevata özel ilkokullar halkın da katılımı ile açıldı.

    milli eğitim bakanı orhan kenfru 1. milli eğitim kongresinde konuştu. kenfru, "ne yazık ki yurdun her köşesine okul açma gibi bir politika izlemeyeceğiz. eğitim önemlidir ama o kadar da değil. imparatorluğun henüz her köye okul açacak kadar kaynağı yoktur. fakir köylüyü okutursak bize isyancı olur, abidik gubidik ideolojiler peşinde koşar, uğraş dur sonra ne gerek var. ha ülkeye doktor, mühendis, öğretmen lazımsa bunları da şehirlerden karşılarız ona da gerek yok. önce köylüyü tarım, zanaat politikaları ile zengin edeceğiz ondan sonra milli bir şuur vermeye çalışacağız. kişi başı milli gelirimiz belli bir seviyeye çıkıp alt yapımızı geliştirdikten sonra eğitimi tabana yayacağız. bir süre boyunca ulusal ruha değil imparatorluk ordusuna ve diplomasisine güvenmek zorundayız. bu stratejik bir tercihdir." dedi.

    1 aralık 1916, almanlar bükreş'e girdi, romanya'nın başkenti iaşi'ye taşındı. bir grup ingiliz ve fransız delegesi tekrar istanbul'a gelerek osmanlı hükümeti ile müzakerelere başladılar. ingiltere boğazlardan geçiş izni verilirse avrupa ülkelerinin osmanlı'nın yunanistan işgalini tanıyacaklarını ve rusya'nın borç alacaklarından vazgeçmeye hazır olduğunu bildirdi. ayrıca savaş sonrası osmanlı'nın toprak bütünlüğünün de bir anlaşma ile avrupa devletlerince teminat altına alınacağını söyledi. sultan rıdvan, "tarafsızlık milli meselemizdir, altın da verilse gümüş de verilse vazgeçmeyiz. daha önce de belirttiğimiz gibi ermenistan ve azerbaycan'ı istiyoruz" dediği öğrenildi. istanbul kahvehanelerinde halk ile yapılan röportajlarda rusya'nın yaptığı borç alacaklarından vazgeçilmesi teklifinin reddedilmesi ile ilgili hayal kırıklığı olduğu gözlendi. ismini paylaşmak istemeyen bir maliye yetkilisi ise "ya zaten rusya yenilirse borcumuzu ödemeyeceğiz ki, daha iyi tekliflerle gelmeleri lazım, çocuk mu kandırıyorlar" şeklinde bir açıklama yaptı.

    1 ocak 1917, yeni iç işleri yasası kabul edildi. toprak beylerine tanınan ayrıcalıklar yeni yasada da aynı şekilde kabul edildi. gazetemize konuşan iç işleri bakanı ramazan bullaoğlu, monarşinin toprak beylerine dayanmaya devam edeceğine, toprak reformu gibi bir yasanın hükümetin gündeminde olmadığını bildirdi. yeni yasaya göre belli bir miktardan daha fazla toprağa sahip olan beylere yönelik bazı ayrıcalıklar tanınacak. ceza yargısında farklı bir muameleye tabi tutulacaklar. beylerin bazı hak ve ödevleri olacak. diğer yandan miras hukukunda da farklılaşmaya gidilerek bey toprak ve ünvanlarını sadece bir çocuklarına bırakabilecekler. açıklamalarda bulunan bullaoğlu "amacımız sadece feodal yapının haklarını garanti altına almak değil aynı zamanda sanayi çağına doğru bir geçişi de başlatmaktır. beylere verilen haklar olduğu gibi sorumluluklar da var. bu yeni yasa ile her beyi kendi bölgesinde tarım sanayisi kurmakla mükellef tutuyoruz. amacımız uzun vadede beyleri toprak sahipliğinden fabrika sahipliğine yönlendirerek boşta kalan toprakları köylülere geçişini sağlamaktır. bu şekilde tarım sanayisini devletin parasını harcamadan gerçekleştirmek istiyoruz. öte yandan çeşitli batı ülkelerinde meydana gelen ve halka tezahür eden sosyal baskı bizim ülkemizde mevcut değildir. şu anda anadolu'da herkes için yeteri kadar toprak vardır. hele ki batı trakya'nın fethi, nüfus fazlasının doğu anadolu'da ermenilerden boşalan topraklara dağıtılması ile sosyal basınç büyük ölçüde azalmıştır" dedi.

    1 şubat 1917, sultan rıdvan'ın çağrısı ile istanbul'da toplanan beyler yapılan toplantıda şikayet ve önerilerini sultan ile paylaştı. toplantıya arabistan'dan, anadolu ve trakya'dan, ırak ve suriye'den temsilciler katıldı. sultan ülkenin stratejik planını beyler ile paylaştı. şimdi toplantıyı izleyen arkadaşımız halide ile toplantı ile ilgili önemli noktaları konuşacağız:

    muhabir: evet halide, toplantıda neler konuşuldu, satır başları nedir?
    h: merhaba selim. bugün sultan beyler ile bir araya geldi. yeni yasa hakkında konuştu. özellikle tarım sanayisinin kurulması hakkında beylerden beklentilerini sıraladı. gelecekte ulaşım alt yapısının devlet tarafından geliştirileceğinden, bu sayede beylerin ürettikleri ürünleri sadece kendi bölgelerinde değil aynı zamanda diğer iller ve komşu ülkelere de satabileceğinden bahsetti. bu toplantıda güneydoğu anadolu bölgesinden gelen süryani beyler de vardı. sultan'ın müslüman olma veya beyliği aileden müslüman olan başka bir bireye devretme teklifi karşısında iki bey de müslümanlığa ihtida ettiklerini açıkladılar. orta vadede beylerin islam dinini kendi bölgeleri ve marabaları içinde de yaymaları bekleniyor. bu karar sonrası sultan ayrıca iki beyin topraklarına ilave toprak vererek mükafatlandırdığını açıkladı. bunun yanında beylere konuşan sultan rıdvan, türkçe'nin imparatorlukta lingua franka olduğunu, hangi halktan gelirlerse gelsinler tüm beylerin ülke yönetiminde yer almak istiyorlarsa bu dili öğrenmeleri ve konuşmaları gerektiğini, halka ise bu konuda bir yükümlülük konulmadığını bildirdi. sözlerine devam eden sultan yine beylerin görevlerinden bahsederek her beyin yerleşim yerinde bir ilkokul açması ve aile bireylerini ve yakın adamlarını bu okula göndermesi gerektiğini söyledi. öğretmenler merkezi hükümet tarafından sağlanırken okulun giderleri beylere ait olacaktır. bunun dışında yazı dili ile ilgili bir açıklama yapan sultan alfabede reforma gittiklerini, yakında arap harfleri yerine latin harflerini kabul edeceklerini açıkladı. şimdiye kadar muhafazakar bir idare kuran sultanın bu son kararla ilginç bir seçim yaptığı konuşuluyor.

    1 mart 1917, saraydan yapılan bir açıklama ile artık yazışmalarda osmanlı devleti ibaresi yerine türkeli devleti ibaresinin kullanılacağı açıklanmıştır. konu ile ilgili açıklama yapan saray sözcüsü, osmanoğulları'nın tahttan ineli epey bir zaman geçtiğini, bu nedenle yeni hanedan ile devam eden devletin bundan böyle osmanoğulları adı ile anılmasının gereksiz olduğunu belirtti. sözcü ayrıca tüm devlet fonksiyonlarının devam ettiğini, her hangi bir faaliyette aksama olmayacağını sözlerine ekledi.

    1 nisan 1917, türkeli devleti'nde nüfus sayımı yapıldı. türk nüfusu 15 milyon olarak ölçüldü. bu rakam tüm zamanların en yüksek rakamı olarak kabul ediliyor. konu ile ilgili açıklama yapan iç işleri bakanı ramazan bullaoğlu, "osmanoğulları'nın bıraktığı enkazı onarıyoruz. yeni toprakların türk çiftçilere açılması ve salgın hastalıkların yok edilmesi ile 600 yüz yıldır artmayan türk nüfusu 3 yıldır artmaya başladı" dedi.

    amerika devleti almanya'ya savaş ilan etti. açıklama yapan başkan garfield "amerika dünya savaşına dahil olmuştur. amerika'nın bu özelliğini seviyorum, önce dünya diplomasisine bok atıp biz tarafsızız diyoruz, herkesin yorulmasını bekliyoruz, sonra en sonda olaya dahil olup tüm ödülleri topluyoruz, nasıl taktik ama hahahaa" dedi.

    1 mayıs 1917, toplu şekilde ekilen çay ekimleri doğu karadeniz'de başarıya ulaştı. hasada gemi ile gelerek katılan tarım bakanı ali numan çay yetiştiricilerinin sevincine ortak oldu. bu gelişme ile ithal ettiğimiz bir ürün daha azalmış ve bölge insanına önemli bir gelir kapısı açılmış oldu. bütün gün çay fidelerini inceleyen ali numan yorgunluğunu yaylada dinlenerek ve kendisi için hazırlanan horon gösterisini izleyerek geçirdi.

    1 temmuz 1917, ramazan ayı içerisinde başta mekke emiri şerafettin bin veysel'in oğlu hüseyin bin şerafettin olmak üzere tanınmış beylerin istanbul'da sarayın emrinde bulunan oğulları hayır niyetine iftar çadırlarının sponsoru oldular. hüseyin edirne'ye yerleşmiş olan yunanistan muhaciri halka yaptığı gıda ve iaşe yardımları nedeniyle saray tarafından "protector of edirne" ünvanı almış durumda. ünvan siyasi yetkiden çok sarayın hayırhahlığını ifade etmek üzere sembolik bir anlam taşıyor.

    1 ağustos 1917, bir yıl önce başlayan ve yunanistan ile türkeli arasında devam eden mübadele işlemleri sona ermiş bulunuyor. mübadele sonunda gelen 450 bin türk ve diğer müslüman halklar, rumlar'dan boşalan selanik, edirne ve ermeniler'den boşalan sivas, erzurum, mamuret-ül aziz, diyarbekir, bitlis illerine yerleştirildi.

    1 eylül 1917, sivas - erzurum - sarıkamış tren yolu tamamlandı.

    1 ekim 1917, 1917 yılı tahmini ihracat - ithalat rakamları açıklandı. ihracat %32 artışla 50.600, ithalat %5 azalışla 38.000, cari fazla ise 12.600 olarak tahmin ediliyor. ithalatın düşmesinde ülkede üretilmeye başlanan çay, şeker, piyade tüfeği gibi maddelerin, ihracatta ise tarım ürünü ve tarım ürünü sanayi ürünlerinin etkili olduğu düşünülüyor. ithalat kalemleri içerisinde yatırım makinaları ve demiryolu inşaat malzemeleri büyük yer kaplıyor. hükümet cari açık sonucunda türkeli lirasının aşırı değerlenmesini önlemek için para basılıp iç piyasaya kredi olarak dağıtımını gözden geçiriyor.

    1 kasım 1917, rusya'da allah yok, din yalan diyen bazı kimliği belirsiz kişiler kışlık sarayı ele geçirerek petrograd'ın önemli noktalarına kızıl bayrak astılar. gelişmeleri gazetemize değerlendiren darülfünun felsefe bölümü öğretim üyesi mahmut öz ile bir röportaj yaptık.

    darülfünun felsefe bölümü öğretim üyesi mahmut öz:
    "haa evet bolşevikleri okudum. kitaplarını biliyorum. türkeli'nde pek bilinmese de marksist külliyat ilginç ve hoş fikirlerle dolu. marksizmi bilmek size bir çok olayı da yorumlama konusunda fayda sağlar. şüphesiz hoş fikirler ama kandırmaca. bu yeni devrimden umutlu değilim. şu anlık bir avuç musevi ve alman birlikte rusları punduna getirip savaştan el çektirip teslim oldurtacak gibi gözüküyor. bazen koca koca devrimlerin aslında enayi kandırmaktan, gücü çalmaya sihirli bir kılıf bulmaktan fazlası olmadığını bilmek gerekir. misal fransız devrimi. yemişim ya fransız devrimini. önce üç beş romantik gerçekten inanıp bir külliyat hazırlayıp devrimin literatürünü hazırlamış. sonra zengin ama feodalite karşısında yasal haklara sahip olmayan, daha fazla güç isteyen tüccarlar fırsatı görüp bu neşriyatı da kullanarak ayak takımını fişteklemiş, silahlandırmış sokaklara itmiş. gidin öldürün soyluları demiş. sonra da tüccarlar gücü elde ettikten sonra hepimiz eşitiz demiş. e paraya sahip değilsin ki nasıl eşit olacaksın? laf işte. lafta eşitsin. bütün dünya aydınları da bunu çok da sihirli bir olay gibi sanıyor. bazen işte o kadar büyük olayların temelinde ana sebepler bu kadar basit olabiliyor. maharet ana fikri görmekte.

    muhabir: bir akademisyene göre ilginç bir üslubunuz var.

    darülfünun felsefe bölümü öğretim üyesi mahmut öz:
    salla üslubu ya. ben sana herkesin bildiği bilgileri tekrarlamaktansa işin özünden bahsediyorum. bütün olanların özü, ders alınacak kısmı.
    benim inandığım tek savaş milletlerin, devletlerin diğer milletlere karşı verdiği savaştır. bu iki entitinin çıkarlarını maksimize etmeye çalıştıkları belki romantize edilebilecek tek mücadeledir. haa bu ulus fikrinde bile bazen şarlatanlıklar falan olabilir, ne bileyim bazen şirketlerin çıkarı ulusun çıkarının önüne geçtiği durumlar falan olabilir, o durumlarda şirketler ulusu kafalar falan ama yine de genelleyecek olursak sanırım en meşru olan mücadele budur. ulusal çıkar adına girişilen her mücadele romantize edilebilir demiyorum ama romantize edilebilir olanlarının çoğunluğu bu tip mücadelelerdir. bugün bakın bakalım doğu hindistan şirketinde ne olaylar dönüyor.

    şimdi bolşevik devriminin özü de almanların rusları teslim olmak için kafalaması. çoğunluk denilen bolşeviklerin oranı ne? yüzde 2 mi 3 mü öyle bir şey. bu literatürü yazan da museviler. bu sayede milliyeti ve dini de silerek rus halkının tepesine oturacaklar. haa otursunlar, çar ve şükelası oturacağına onlar otursun bu bizim sorunumuz değil de türkeli'ne bir zararı olmasın, bu olayla türkeli'nin faydası ne zararı ne ona bakmak lazım.

    muhabir: peki sizce efendim rus halkının bu devrime tepkisi ne yönde olacak? rus halkı destekler mi böyle bir hareketi?

    darülfünun felsefe bölümü öğretim üyesi mahmut öz: rusya'nın ezici çoğunluğu taşrada yaşayan rus köylüsü. pek umurlarında olmaz. bolşevikler silahla gelip selam olsun yoldaşlar der, köylü "yaşasın bolşevikler" der. hele köyde işsizlik ve sosyal sıkıntılar da varsa bir kaç köylü de bolşeviklere katılır. sonra bolşevikler gider çar birlikleri köye gelir, köylü bu sefer "çar babamız çok yaşa der ortodoks priest'lerin önünde huşu ile diz çöker istavroz çıkarır", devrim onları çok da ırgalamaz.

    marksistler diyor ki bugün köylü ve işçi iktidarı ele geçirirse kendi devletleri için eskisinden de çok çalışmak zorundadırlar. başlarına da ben köy ağası gibi polit büro komiseri atayacağım çünkü bizim demokratik merkeziyetçilik ilkemiz var diyor. e daha az çalışmayacaksam, başımda da yine bir bekçi olacaksa ne anladım ben bu devrimden? ha belki 50 yıl sonra insanlar refaha kavuşur ama bence bu olursa bunun sebebi de rus coğrafyası olur. adamlarda her bir şey var. yeni icatlar, ürün çıktısını onlarca kat arttırıyor. gelecekte bu adamlar zenginleşir de insanların refahı artarsa bunun sebebi ülkelerinin kaynakları olur.

    toplumu gözünüzde sınıflar halinde alt alta üst üste bir hiyerarşi sıralaması halinde hayal edin. 3. kattaki sınıf kendi günlük yaşamlarına etkisi olduğu için ancak 2. ve 4. kattaki sınıfların başına gelen olaylara gerçek bir reaksiyon gösterebilirler. mesela çiftçiye dersen ki artık 4. kattaki değirmen sahibinin değirmeni sizindir, para vermeyeceksiniz, "haa o zaman iyiymiş" derler. ama 7 kattaki bir marksist gelip de "yoldaşlar ideolojimizde büyük değişikliğe gittik, a maddesi aslında b maddesiymiş" derse kim ne anlasın da ne umursasın. 3. kattaki biri 8. kattaki bir sınıfın başına gelen veya ilgi alanına giren bir olayı çoğu kez kayıtsızlıkla karşılar. ha teorik olarak belki 8. kattaki olay 3. kattakinin kaderini dolaylı olarak olumlu veya olumsuz şekilde epeyce de etkiliyor olsun. belki a maddesinin aslında b maddesi olması gerçekten ülke için çok önemlidir ama bunun hesabını yapıp ne derece ve ne yönde olacağını kim bilebilir? bunun için yüksek matematik ve çok güçlü simülasyonlar gerekiyor. o da pek mümkün değil. ne simülasyonu daha lambaya elektrik çekemiyoruz. e o halde bir rus köylüsünden o kadar karmaşık hesaplar yapıp kesin bir tavır göstermesini beklemek de haksızlık olur. eğer bolşevikler yeteri kadar baskı, ödül ve ilüzyon yaratıp köylüleri kafalayabilirlerse bu işi becerebilirler. bu dediğimin tersi de geçerli. siz 10. kattaki çariçeyi alıp hava durumu ile ilgili bazı bilgiler verip bunun mahsüle nasıl etki edeceği falan diye sorular sorarsanız bu sefer de çariçe error verecektir. zaten bu aralar bizim profesör arkadaşların dilinde rasputin denilen adamın çariçe'yi nasıl.. öhömm. evet böyle yani.

    zaten insanoğlu söz konusu olduğunda işler bu şekilde yürür. unutmayın biz belki yüz binlerce yıl maksimum 50 kişilik gruplar halinde av peşinde koştuk. insan beyni milyonlarca kişilik karmaşık organizasyonların aralarındaki ilişkileri karmaşık metinlere göre çözümleyip kendisine maksimum çıkarı hangi fikrin vereceğini üzerine evrimleşmiş bir cihaz değil. bu gerekli de değil. biz tarih öncesi devirlerde topluluk için hangi fikrin daha doğru olacağına yazılı metinlere veya karmaşık ideolojilere göre değil fikri öneren topluluk üyesinin yüzündeki samimiyet veya tavırlarındaki güven ifadesine bakarak karar verdik. siz günümüzde esas yönetici zümreden köylüye kadar öyle bir emir komuta zinciri yaratırsınız ki esas yöneticinin yüzündeki tavır "hepinizi ezeceğiz" iken bu tavır zincirin en altına geldiğinde kademe kademe sahteleşerek "hepinize güzel bir gelecek vereceğiz" şeklinde huzur ve güven veren bir yüz ifadesine dönüşebilir.

    muhabir: peki efendim siz lenin'in ulusların kaderini tayin hakkı fikri üzerine ne düşünüyorsunuz. sizce dünya yeni bir evreye mi giriyor.

    darülfünun felsefe bölümü öğretim üyesi mahmut öz: lan yarım saattir ne anlatıyorum. tayin hakkı diyor hala. sence rusya ukrayna'yı azerbaycan'ı hadi oylama yap istiyorsan rus çarlığından ayrıl diyeceğini mi sanıyorsun. komünizm momünizm hikaye. bırakırlar mı adamlar o toprakları. fransızlar devrimden sonra kolonilerinden çekilip sömürge halklarını özgür bıraktılar mı mesela?

    muhabir: teşekkürler efendim. sanırım ana fikri aldık. peki efendim nüfus konusuna bakışınız nasıl? bazıları ülkeler için nüfus güçtür derken bazıları da iyi teçhizatlanmış bir toplumun daha önemli olduğunu vurguluyor. örneğin makineli tüfeğin savaşlarda kullanılmaya başlanması ile tüfekli redif devrinin kapandığını ve niceliğin değil niteliğin önem kazanmaya başladığı bir çağa girmeye başladığımızı iddia ediyorlar.

    darülfünun felsefe bölümü öğretim üyesi mahmut öz: nüfus önemli değil lafı son dönemlerde insanlara empoze edilmeye çalışılan saçma bir görüş. şimdi bir tarihçi değilim ama tarihe baktığımızda bazı dönemlerde nüfus faktörünün ülkelerin muharebe güçleri üzerinde daha büyük bir etkiye sahip olduğunu, bazı zamanlarda ise daha az etkiye sahip olduğunu görüyoruz. ama bu dalgalanma periyotunun neresinde olursak olalım nüfus avantajı her zaman çok önemlidir. makedon falanksları zamanında eğitim ve teçhizat daha önemli hale geldi, iskenderin falanks birliklerini hatırlayın, orta çağda yine nitelik yer yer niceliğin önüne geçti. 10 tane köylü yetiştirip teçhizatsız meydana sürmektense bir tane şövalye beslemek çok daha avantajlı hale geldi. sonra crossbow icat edildi, bir köylü atının üstünde zırha kuşanmış mağrur bir şövalyeyi attığı crossbow oku ile öldürebilir hale geldi. tüfeğin icadı ile niceliğin niteliğe karşı avantajı pekişti. şimdi de makineli tüfek icat edildi ve nitelik tekrar daha önemli olma yoluna girdi. demek istediğim bu bir döngü. ama tarihin hangi devrinde olursak olalım nüfus "çok" veya "çoktan biraz az" önemini korumaya devam edecektir. peki nüfusun artması için kaynaklarımızın ne kadarını bu işe ayırmalıyız? belki burada "ölçülülük" kavramını problemin çözümü hakkında esas alabiliriz. belki bir halkın nüfusunun, osmanlı'nın türklere uyguladığı politikalar gibi uygulamaların sonucunda azalması veya yerinde sayması ideal bir çözüm değilken bütün kaynakların nüfus artışına verilip çok hızlı bir nüfus artışının da olması istenen bir çözüm olmayacaktır. böyle bir durumda elde yeteri kadar toprak yoksa iç savaşlara ve karışıklıklara meydan verecektir.
    ölçülülük kavramı antik yunanlıların sıraladığı 5 ana meritten, faziletten biridir. tarihi metinlerde de roma imparatorlarının yaptıkları yazışmalarda bu fazilet hakkında düşündüklerini, yazdıklarını biliyoruz. mesela meşhur roma imparatoru commodus, babasının ani vefatı sonrası ünlü şair vicerus'a yazdırdığı metinde önceki imparator markus aurelius'un commodus'u ne kadar sevdiğinden ve commodus'un iyi yetişmesinden dolayı ne kadar mutlu olduğundan, commodus'ta en beğendiği faziletin de antik yunan dünyasında çok kıymet biçilen "ölçülülük" olduğundan dem vurmuştur. olaya bu açıdan bakarsak toplumlar için "sürdürülebilir kalkınma, sürdürülebilir nüfus artışları" idealdir. nüfus ne azalacak veya yerinde sayacak, ne de bir anda fırlayıp ertesinde sosyal kargaşalara neden olacak. ikisinin arası bir yerde olacak.

    muhabir: peki efendim aydınlanma ve batı değerleri hakkında ne düşünüyorsunuz? bir ülkenin kalkınması için bunlar ne kadar önemli?

    darülfünun felsefe bölümü öğretim üyesi mahmut öz: ya o kadar önemli değiller eğer kalkınmayı konuşuyorsak. şimdi çok yoruldum daha fazla anlatamayacağım ama en basiti japonya'ya baksınlar. adamlar meiji ile yükselmedi. her zaman avrupa kadar hatta yer yer avrupa'dan güçlü bir alt yapıya sahiptiler. gidin ortaçağ japon zanaat ürünlerine bakın, o ürünler için ne kadar canlı bir pazar ve o pazarın nasıl bir sosyal örgütlenme gerektiği üzerinde düşünün ne dediğimi anlayacaksınız. ortaçağ'da avrupa'dan daha okur yazar bir nüfusları var, yer yer köylü kadınlar bile günlük yazıyor. şimdi onlarla bizi karşılaştırabilir misiniz? tabi avrupa'ya nazaran bunların dezavantajı çok fazla gelişmiş komşuya sahip olmamaları olmuş. önemli olan doğal kaynaklar, yani ekonomidir. yani coğrafyadır, yoksa adamlarda otokrasi falan gırla gidiyor. orta çağda avrupa'nın karanlıklar içinde olduğu da bir hurafe. 1000 yıl önceki gidin türk ve alman evlerini şöyle bir gezin, karşılaştırın. bakalım hangi ülkenin köylüsü daha refah içerisinde yaşıyormuş. adamlar karanlık diyor da şimdiki hallerine göre karanlık diyorlar. neyse yoruldum artık, kafanızdaki her hurafeyi ben mi düzeltecem canım? bana biraz ekler getirin de yiyelim. yok mu ekler hiç yanınızda, getirmediniz mi?

    muhabir: teşekkürler hocam verdiğiniz kıymetli bilgiler için.

    1 aralık 1917, sirkeci - edirne tren yolu tamamlandı. proje 1917 türk - yunan savaşının çıkması üzerine bir süre durdurulmuştu. harbiye bakanı general barbaros'a hükümet tarafından orduyu modernize edecek geniş kapsamlı bir projeyi uygulama görevi verildi. general barbaros'un daha önceden görevlendirmiş olduğu binbaşı mustafa selanikli bugün avrupa inceleme gezisinden döndü. aynı zamanda projenin iletişim sözcüsü de olan selanikli bir süre avrupa'daki türkeli ateşemiliterleri ile görüşerek avrupa cephelerini ve ordularını incelemiş ve tarafların güçlü ve zayıf taraflarını da içeren bir rapor hazırlamıştı. sirkeci'de bir basın toplantısı düzenleyen binbaşı, "mihver devletlerini de itilaf devletlerini de yakından, derin ve ayrıntılı şekilde inceledik. gözlemlerimizi istenen rapora kaydetmiş bulunuyoruz. heyetimizin önemli gördüğü nokta trablusgarp savaşından beri kullanılmaya başlanan hava araçları. bizce bu tip araçlar yakın gelecekte sadece keşif amaçlı değil aynı zamanda savunma ve saldırı amaçlı da kullanılmaya müsait. günümüzün stratejik vasıtaları harp gemileri. sadece 3 yıl önce ingiltere büyük savaşın çıkmasını bahane ederek parasını ödediğimiz gemileri ülkemize teslim etmedi. gelecekte hava vasıtaları aynı önemi kazandığında başka devletler de hava vasıtaları konusunda bize karşı benzer yaklaşımlarda bulunabilir. bu durum bu araçların milli şekilde üretiminin önemine işaret ediyor. tabi daha başka gözlemlerimiz de var. bunları harbiye bakanlığına teslim ettiğimiz raporda ayrıntılı şekilde kaleme aldık, raporun mottosunu ise istikbal göklerdedir olarak belirledik" dedi.

    1 ocak 1918, bir buçuk yıl önce açılan konya şeker fabrikası siparişlere yetişemiyor. fabrikanın müdürü yüksek makina mühendisi sadık güleryüz iç pazarda müthiş bir talep var. fabrikamız 3 vardiya usulü iç talebi karşılamak için gece gündüz çalışıyor. şeker üretimi sadece bir ithalat kalemimizi karşılamakla ve şehrimize önemli bir gelir kapısı açmakla kalmadı aynı zamanda türk tatlı mutfağına da etkisi oldu. şekere ulaşımı kolaylaşan antep, urfa gibi illerde yeni tatlı çeşitleri ortaya çıkmaya başladı.

    1 şubat 1918, sivas'ta vecihi uçak fabrikasının yapımına başlandı.
    selanik'te ilginç gelişmeler yaşanıyor. 1917 türk - yunan savaşı sonrası türklerin eline geçen şehirde, yunanlılar tarafından göç ettirilen musevi cemaatinin şehre dönüşü ile birlikte ticaret ve sanayi'de beklenmedik bir ilerleme sağlandı. selanik işadamları derneği başkanı moşe nevres, "ülkemiz son yıllarda uluslararası rüzgarları çok iyi kullanarak hızlı şekilde kalkınmaktadır. yunanlılardan alınıp anavatana geri katılan selanik, türk ve musevi nüfusunun şehire geri dönüşü ile savaş ortamındaki avrupa sermayesinin güvenli limanı oldu. biz sanayileşmenin devlet eli ile anadolu'da başlayacağını düşünürken bu sıcak paranın etkisi ile fabrikalar ardı ardına batı trakya'da açılmaya başlandı. burada büyük bir yatırım havası var. avrupa ülkeleri perişan durumda, türkeli yatırım yapılabilir tek ülke olarak görülüyor. selanik'in dışında sadece geçen bir senede 7 fabrika özel teşebbüsün sermayesi ile izmir'de açıldı." dedi.

    1 mart 1918, komünist ruslar bir anlaşma imzalayarak büyük savaştan çekildiler. finlandiya, polonya, beyaz rusya, ukrayna ve baltık devletleri bağımsızlığına kavuştu, diğer bir ifade ile alman işgaline açıldı. bir kısım polonya ise direkt işgal edildi. komünist liderler savaşın ancak silah üreticilerine yaradığını, sosyalizmi inşa etmek için barışa ihtiyaç duyulduğunu ifade etseler de adını vermek istemeyen bir dış işleri yetkilisi "nereye barış için çekilmişler? askeri cepheden kaçıyor, ülke bitik durumda, bir de biz ihtilal yapınca zafer şansları sıfırlandı demiyorlar da komünizm gereği savaştan çekildik diyorlar. madem dünya barışı falan diyorlardı da niye geçen kasımda değil de mart ayında çekilmişler savaştan?" dedi. rusya'da büyük bir iç kargaşa var, öyle gözüküyor ki barış gelse de ülkede taraflar daha uzun süre aralarındaki çekişmeye devam edecekler.

    5 mart 1918, türkeli'nde seferberlik ilan edildi. sultanahmet'te bir basın açıklaması yapan harbiye bakanı barbaros 5 mayıs'a kadar ordunun hazır olacağını tahmin ettiklerini söyledi. seferberliğin sebebi ile ilgili bir bilgi vermeyen general bu durumu dünyanın içerisinde bulunduğu şartlar nedeniyle önlem amaçlı olarak aldıklarını söyledi. türkeli devletinin 1 milyon civarında asker çıkarabilecek güce sahip olduğu tahmin ediliyor. karar sonrası ingiltere mısır'a asker sevk etme kararı aldı. fısıltı gazetesinin gizli bir kaynaktan edindiği bilgiye göre türkeli dış işleri diplomatları hedefin kendileri olmadığı yönünde yunanistan, iran, ingiltere ve rus sovyet hükümetine teminatta bulunduğu söyleniyor. yunanistan karar sonrası tekrar seferberlik ilan etti. iran'ın ise merkez bir ordusu bulunmamakla beraber iran şahı beylerini acil toplantıya çağırdı.

    1 nisan 1918, nazilli kumaş fabrikasının yapımı tamamlandı. bulgaristan teslim oldu. romanya ve sırbistan'a karşı parlak zaferler kazanan bulgaristan ingiliz ordularının ilerleyişi karşısında teslim oldu.
    (tarihsel not: normalde eylül ayında teslim oluyorlar. biz osmanlı yardımı olmadığı için mağlubiyeti bir kaç ay öne çektik. gerçi yunanistan'ı osmanlı yendiği için düşmanları bir azaldı ama yine olsun. osmanlı ile savaşmayan ingiliz askerlerinin buraya kanalize olduklarını varsayıyoruz)

    1 mayıs 1918, işçi bayramını sultanahmet'te kutlayan devlet ricali, öğle namazını ayasofya'da kıldıktan sonra padişah rıdvan gayretli'nin düzenlediği basın toplantısına katıldı. ekselansları yaptıkları konuşmada "biliyorsunuz sadece 6 yıl öncesinde bir balkan yenilgisi yaşamıştık. balkan ülkeleri osmanlı devletinin 2. meşrutiyet ertesinde oluşan barış, kardeşlik politikası ile rehavete düşmesi sonucu birleşmiş ve o fırsatta önemli bir miktar toprağımızı çalmışlardı. ikinci meşrutiyetin halklar arası kardeşlik temalı propagandaları sonucu ordu terhis etme kararları sonrasında milyonlarca türk ayakları çıplak bir şekilde istanbul'a hasıl olmuşlardı. toprağımızı çalanlara karşı ne kardeşlik ne de barış vardır. kurtlukta düşeni yemek kanundur. kimsenin toprağında gözümüz yok. bugün bulgaristan'da 750 bine yakın türk yaşamaktadır. bu topraklar bize geçecek ve türk - bulgar sınırı adilane şekilde tekrar tayin edilecektir. bugün ilgili ültimatomu bulgar çarına veya ingilizlerin getirdiği yeni halk liderine artık iktidarda kim varsa iletmiş olacağız. allah ordumuzu muzaffer etsin" dedi.

    uzmanlar, balkan savaşları sonrasında tekrar yapılanarak 1916 yunan savaşında kendisini ispatlayan türkeli ordusu karşısında daha yeni teslim olup dağıtılmış ve hırpalanmış bulgar ordusunun çok şansı olmadığını konuşuyorlar. türkeli'nin savaş hedefinin berlin kongresi sonrası sınırlara geri dönmek olduğu konuşuluyor. buna göre türkeli ordusunun ilk hedefinin hasova, plovdiv, sliven ve burgaz'ı alıp aradaki dağları bulgaristan ile doğal sınır yapmak olduğu söyleniyor. ingiltere ve fransa büyükelçileri yeni başa getirdikleri bulgar halk lideri ile özel bir toplantı yapıp dağılan bulgar ordusunun tekrar oluşturulması için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ettiler. organizasyon konusundaki yardımın yanı sıra uluslararası piyasalardan bulgaristan'a yüklü bir borç verilmesi konuşuluyor.
    gazetemize konuşan askeri bir yetkili, tüm bu uğraşlar bir fayda vermez. bu adamlar mal gibi iki koca ülkenin üstüne ordularını sürdü ve epey yıprandılar. sonra ingiliz ordusu gelince de iyice dağıldılar. kaynaklarımız bu andan sonra bulgaristan'ın türkeli'ne karşı en fazla 200.000 kişilik bir ordu toparlayabileceğini tahmin ediyor. bu rakam savaşın başında 600.000 civarındaydı. doğrusu bulgarları çok iyi bir zamanda yakaladık" dedi.

    1 haziran 1918, yambolu'da türk ordusun zaferi. edirne'den yambolu'a ilerleyen türk ordusu bulgaristan'ın kilidi olarak kabul edilen yambolu'da bulgar ordusunu mağlup etti. dünya savaşındaki mağlubiyetten sonra moralce ve sayıca çok hırpalanan bulgar ordusunda bu ikinci hezimet sonrasında asker firarları başladı. ingiltere, fransa ve amerika ortak yayınladıkları bir bildiri ile oluşacak her hangi bir sınır değişikliğini tanımayacaklarını ifade ettiler.

    türkeli'nin modernize edilen ordusunda görev alan uçak filosu dikkat çekti. savaşın kazanılmasında kilit rol oynayan filo keşif yeteneği ile dikkat çekmesinin yanında zaman zaman küçük bombardımanlar yaparak bulgar ordusunun morali üzerinde olumsuz etkide bulundu.
    filo aynı zamanda ülkenin dört bir yanındaki türk köylerine havadan attığı propaganda afişlerinde türk halkına ayaklanma çağrısı yaparak düşman ordusunun lojistik hatlarını felce uğrattı. bulgaristan'ın her köşesinde ayaklanan türk milisler çoğu yerde cephane konvoylarını ele geçirdiler, erzak depolarını bastılar ve bulgar ordusunun savaşma kabiliyeti üzerinde önemli bir etkide bulundular.
    köylülerin çok hızlı silahlanabilmesi ve organize olabilmesi türkeli devleti'nin savaş öncesinde gerekli tedbirleri aldığını gösteriyor.

    kuzey bulgaristan'da ise işler türk nüfusu'nun aleyhine gelişiyor. bir çok türk köyünün basıldığı ve türklerin katlediği gelen bilgiler arasında.

    15 haziran 1918, yambolu'da tekrar organize olan türk ordusu 15 haziran'da siliven'i almış bulunuyor. siliven'de şehir merkezinde direnen ve çember içine alınan bulgar birliklerinin bir kısmı beyaz bayrak sallayarak türk ordusuna teslim oldu. şehri koruyan önemli bir kısım birlik ise çemberi yararak kuzeydeki dağ yollarından geçerek kuzey bulgaristan'a kaçmayı başardılar.

    gazetemiz muhabiri savaş yetkin'e konuşan harbiye bakanı barbaros, "siliven'i alarak bulgar ordusunu ve güney bulgaristan'ı ikiye bölmüş olduk. bulgar 1. ordusu burgaz üstünden varna'ya doğru çekiliyor. bulgar 2. ordusu ise eski zağara ve hasköy üzerinden filibe'ye doğru gidiyor. yanbolu civarında yapılan savaş kanlı bir savaştı. türk ordusu 10.000 civarı bulgar ordusu ise 40.000 civarı kaybı var. sadece sliven'de çembere alınan 5.000 kişi birliklerimize teslim oldu. 5.000 civarında bulgar askerinin de askerden kaçıp orta bulgaristan'daki dağlara sığındığını sanıyoruz. ordumuz bulgar ordusunu çembere alamadı ama iki parçaya böldü. şimdilik işimiz daha kolay" dedi. açıklamalarına bulgar ordusunun durumu hakkındaki tahminleri ile devam eden barbaros "bulgarlar savaşın hemen öncesinde yeni uçaklar ithal ettiler, ne var ki gerek eğitimli pilot sayısının azlığı gerek ordu doktrinlerinde böyle bir deneyimin bulunmaması sebebiyle verimli olarak kullanamadılar. birliklerimiz selanik'teki atölyelerde üretilmiş tankları ilk kez bu savaşta deneme şansı buldu. biliyorsunuz bu vasıtaları bir süredir ingilizler kullanmakta ve verim almaktalar. bu gelişmeleri savunma bakanlığı takip etmiş ve deneme amaçlı olarak operasyonlarımızda kullanılması için tavsiyelerde bulunmuştu. bunun yanında ordumuz çok hızlı hareket etmekten kaçınıyor. 1 milyon civarındaki askerimiz düzgün iaşe kolları oluşturarak, lojistik merkezleri ile arayı çok açmayarak, tedbirli bir şekilde ilerliyorlar. bu savaşta niceliksel ve niteliksel olarak üstünlük bizde. bunu riske atmadan tedbirli bir şekilde ilerleyerek savaşı kazanacağız. bu savaşta salgın hastalıklara karşı da alabildiğimiz tüm önlemleri alarak ordu doktrinimizi yeniledik. anadolu'da bir kaç yıldır mücadelesini verdiğimiz sağlık savaşından çok şeyler öğrendik. bu konuda yetişmiş personelimiz, bu sefer ordu saflarımızda birliklerimizin arasında bulgaristan fethimiz için savaş vermekteler. diyebilirim ki bu savaşta asıl gizli silahımız sıhhiye ve lojistik birliklerimizdir. bulgar ordusunun son büyük kayıptan sonra 150.000 civarında mevcudunun kaldığını tahmin ediyoruz.

    16 haziran 1918, türk ordular grubu(tog) doğu kanadı, karnobat ve aydos'a girdi.

    18 haziran 1918, tog batı kanadı yeni zağara ve eski zağara'ya giriş yaptı. kırsal bölgede ise kontrolü tog polis teşkilatı ve bulgaristan türk milisleri sağlıyor.

    20 haziran 1918, tog doğu grubu burgaz şehri önlerinde direniş ile karşılaştı. varna'ya çekilen bulgar 1. ordusunun burgaz kalesinde 5.000'e yakın bulgar askeri bıraktığı düşünülüyor.

    21 haziran 1918, edirne'de basın mensublarının karşısına çıkan sultan rıdvan önemli açıklamalarda bulundu. sultan rıdvan şunları söyledi:
    "20 haziran itibari ile ordumuz burgaz önlerinde bir bulgar tümenini çembere almıştır. bulgarlara direnmeyip teslim olmalarını öneriyoruz. bunca yaşananlarda sonra osmanlı'nın hatasını tekrarlayıp bulgarlar ile bir arada yaşamayacağız. yerlerinden edilen bulgaristan türkleri tekrar yerlerine yerleştirilecek ve güney bulgaristan tamamen türk yurdu olacaktır. bizim halkımızı 6 yıl önce sinek gibi avlayıp geride bıraktıkları her türlü izi silen bulgarlar'a merhamet gösterilmeyecektir. eğer direniş devam ederse kuzey bulgaristan'da ele geçirdiğimiz noktaları romanya ve sırbistan'a teslim edecek, böylece bulgar devletini tarihten tamamen sileceğiz" dedi.

    açıklamalar dünya basınına bomba gibi düştü ve infial yarattı. fakat halihazırda sürmekte olan savaşlar nedeniyle uzun süreli yankı uyandırmadı. avrupa kamuoyu bulgaristan'ı genellikle rusya etki sahasında görüyor. rusya'da ise şu sıralar kızıl ve beyaz ordu arasında şiddetli çatışmalar var.

    22 haziran 1918, tog batı kanadı hasköy ve kırcaali'ye girdi.

    23 haziran 1918, tog doğu kanadı'nın burgaz'daki bulgar tümenine verdiği süre doldu. şehir şiddetli bir top ateşine tutulmaya başlandı.

    24 haziran 1918, tog batı kanadı gece yürüyüşü ile filibe önlerine geldi ve gün doğumu ile bulgar 2. ordusunu savaşa zorladı. yapılan savaşın ardından bozguna uğrayan bulgar ordusu sofya yönüne doğru kaçıyor. yapılan açıklamalara göre 75 bin mevcutlu bulgar 2. ordusunun 20.000 civarında kayıp verdiği tahmin ediliyor. türk ordusunun kaybı ise 3 bin civarında. türk süvarı ve tank birlikleri kaçan düşmanı yakından izliyor. uzmanlar bulgar ordusunun filibe'yi savunmakta israr ederek, bulgar 1. ordusu ile birleşmeden muharebeye girmesi ile büyük bir hata yaptığı görüşündeler.

    27 haziran 1918, tog batı kanadı sofya'ya girdi. bulgar 2. ordusunun şehirden çekildiğini ve plevne, şumnu üzerinden bulgar 1. ordusu ile birleşmek üzere doğu yönünde hareket ettiği söyleniyor. bulgaristan hükümeti eksilen ordu mevcudunu arttırmak için tekrar askere alım işlemlerine başladığını ilan etti. bulgar ordusunun 125.000 mevcudunun kaldığı tahmin ediliyor.

    28 haziran 1918, 5 gün yoğun bombardımanın ardından burgaz şehrinin yerle bir olduğu söyleniyor. şehirde sağ kalan 1000 civarı asker bu sabah teslim oldular.

    bu savaşta mehmet akif asyalı adında bir askerin bestelediği bir marş askeri birlikler arasında popüler oldu. muhafazakar yönelimleri ile tanınan bir ülkeden böyle bir marş çıkması insanları şaşırttı:

    birinci ordu düşmanın yurdunda yürüyor ve şeytanın şarkısını söylüyor,
    tuna'nın kenarında bir asker duruyor ve bu şarkıyı söylüyor,
    çevremizde hiç bir şey umurumuzda değildir ve geriye kalan dünya,
    bize ya küfreder ya da över istediği gibi,
    nereye gidersek gidelim hep ileriye,
    ve şeytan bizimle güler, hahahhaha,
    bizler türkeli için savaşıyoruz,
    bizler padişahımız için savaşıyoruz,
    kukla devletleri rahat ettirmeyeceğiz,
    nereye gidersek gidelim hep ileriye!
    birinci ordu kuklaları yok edecektir,
    kimse türkeli'nin geleceği ile oynayamayana kadar!

    29 haziran 1918, sofya'da büyük yangın! bulgar başkenti alevler içinde. yangından kaçan yüz binlerce sivil bulgar kuzey doğuya doğru ilerliyor. daha şimdiden başkentin önemli bir kısmının kül olduğu söyleniyor.

    5 temmuz 1918, bulgar çarı veya halk lideri süikaste uğradı. kurulan yeni hükümet türkeli devletinden barış istedi.

    edirne'de açıklama yapan sultan rıdvan gayretli, daha önce açıkladığımız şartlar göz önüne alınarak tam teslimiyet yapılmadığı taktirde ne ateşkes ne barış yapılacaktır. tam teslimiyet yoksa bulgaristan haritadan silinecektir" dedi. dünya medyasında sultan rıdvan kızıl sultan nickname'i ile anılmaya başlandı.

    6 temmuz 1918, pomorie kasabasında yangın! siviller varna'ya doğru kaçıyorlar. kasaba haritadan silindi.
    tog batı kanadı ivraca'ya girdi.

    7 temmuz 1918, bulgar hükümeti tam teslimiyeti kabul etti. çizilen yeni sınırlara göre hasköy, sliven, filibe ve varna türk hakimiyetine geçti. türk kontrolüne geçen bölgedeki bulgarlar 1 yıl içerisinde bulgaristan'a göç edecek ve kuzey bulgaristan'daki türkler, türk kontrolüne giren topraklara iskan edilecek.
    güney bulgaristan'ın geri alınması ile türk nüfusu yaklaşık olarak 750 bin kişi artmış oldu. beşiktaş jimlastik kulübü yeşil sahalara tekrar kırmızı - beyaz forma ile çıkmaya başladı.

    anlaşma sonrası açıklama yapan bulgar milli şair, "biz osmanlı'ya zalim diyorduk. meğer türkeli'nin yanında o adamlar hiç bir şeymiş" dedi.

    12 temmuz 1918, ordu istanbul'a geri döndü. yurdun dört bir yanındaki toprak beylerinden ankara'daki kurultay toplantısına katılmaları istendi. osman hanedanından ikinci mahmut zamanında kaldırılan mehter takımı törensel amaçlı olarak yeniden diriltildi ve büyük şehirlerde zaferi kutlamak için mehter çaldırıldı. camilerde fetih sureleri okundu.

    1 ağustos 1918, ankara'da türkeli kurultayı yapıldı. kurultaya toprak beyleri, devlet bürokrasisi, iş adamları, aydınlar ve dini liderler katıldı. yer yer medyanın da sansür edilen kısımları yayınlamamaya uyma şartı ile görüşmeleri izlemesine izin verildi. bu oturumlarda sultan, herkesin ülke ile ilgili fikirlerini ve eleştirilerini ifade edebilme izni verdi. önerileri olanların öneri mektuplarını topladı. daha çok dinleyici konumda bulundu.

    toprak beyleri, kendi topraklarında zirai ürün fabrikaları kurmaya çalıştıklarını fakat iş bilen teknik insan sıkıntısı çektiklerini dile getirdiler.
    ürettikleri ürünlerin pazarlanması için çevre bölgelerle aralarındaki yolların geliştirilmesini istiyorlar.

    dini liderler yasalarda kendilerine beyler gibi daha fazla hak verilmesini, latin harflerine geçmek gibi uygulamaların daha fazla ileriye gitmesinden çekindiklerini belirttiler.

    iş adamları,
    selanik-istanbul arasında demir yolu yapımını istiyorlar.
    daha gelişmiş ticaret yasaları istiyorlar.
    ticaret filolarına ve deniz taşımacılığına devlet desteği istiyorlar. özellikle rumların yunanistan'a gönderilmesinden sonra bu konuda eksiklik hissediliyor.
    kapitülasyonların işlerini çok zorlaştırdığını, batılı tüccarlarla rekabet etmenin çok zor olduğunu söylüyorlar.

    daha sonra iş adamları ile bir toplantı yapan sultan, "iş adamlarının performansından çok memnun olduğunu, selanik ve izmir'in neredeyse bir sanayi şehrine döndüğünü belirttikten sonra "yalnız sanayi üretimini ülkenin geneline yaymak zorundayız. bu konuda siz elinizi taşın altına koyacaksınız. gerekli kolaylıklar sağlanacak. ilk etapta bursa, eskişehir, konya, ankara gibi şehirlerin de aynı şekilde sanayi merkezleri olmasını istiyorum" dedi.

    basına da bir açıklama yapan sultan dış ticarette cari fazlalarının olduğunu, bu durumun bir miktar para basarak ek kaynak yaratmaya imkan tanıdığını, bu kaynakla devlet su işleri adında bir kurum kurulacağını ve gelecek yatırım dalgasının baraj altyapısı konusunda olacağını, bu barajlar sayesinde hem ülke genelinde elektrik üretileceğini hem de tarım arazilerinin sulama ile buluşacağını söyledi. sözlerine devam eden sultan toprakları sulu tarıma açılan beylerden de bu barajların yapımında ayni veya nakdi katkı alacaklarını söyledi.

    bir basın mensubu, bu son yapılan kurultayın önceki yıllardan daha farklı bir uygulama olduğunu, acaba mutlaki yönetimden sapma olup olmadığını sordu. soruya cevap veren sultan "evet böyle bir sapma var, tam mutlaki rejimden bir tık demokratik rejime doğru kaydığımızı söyleyebilirim. çünkü ülkemiz, tahtı devraldığımızdan beri çok değişti. ekonominin gelişmesi ve nüfusun artması ile toprak beylerinin, iş adamlarının ve bürokrasinin etkinlik sahası arttı. bu iyi bir şeydir. ülke zenginleştikçe, ürettikçe, bilimde ileriye gittikçe bu güç odaklarının hatta sıradan halkın etkinliği artacaktır. bu durumda da kararlarımızı alırken gittikçe bu gruplarla daha fazla istişare yapmaya başlayacağız. ne var ki daha yolun en başındayız. henüz otokrat rejimden sadece bir tık sola kaydığımızı ifade edebilirim." dedi.

    sözlerine devam eden sultan, "selanik ve izmir'in kişi başı milli gelirinde önemli yükselişler var. oradaki halkın talepleri bir miktar artmış durumda. gelecekte o illere yarı özerk belediye organları kurabiliriz. ne kadar vergi o kadar köfte. haa bunu diğer illere de kurar mıyız? tabi ki hayır. diğer iller henüz o seviyede değil. bazıları da ülkenin bir kısmına uygulanan idari yasaların diğer kısımlara da uygulanması gerektiğini söylüyorlar. bu neymiş yönetimde birlik ilkesi miymiş teklik ilkesi miymiş? bir takım anlamsız laflar. belki ülkenin en az gelişmiş kısmı, en gelişmiş kısmının seviyesine 50 yıl sonra gelebilecek. o zamana kadar sırf yönetimde birlik ilkesi olsun, hep birlikte belediye sistemine geçelim diye en gelişmiş kısmı 50 yıl boyunca kendisine göre köhne kurumlarla mı idare edecek? tabi ki hayır." dedi. yeri gelir ülkenin bir köşesini feodal kurumlarla, başka köşesini kapitalist kurumlarla yönetiriz", ülke benim değil mi istediğim gibi yönetirim." dedi.

    bürokrasi ve ordu hakkında da konuşan sultan, "ülkede emir-komuta hiyerarşisi içerisinde amirin verdiği emre kayıtsız uymak ilkesi vardır. fakat bürokrasi ve orduda eleştiri uygulamasına izin veriyoruz. bu büyük savaştan önce almanlardan öğrendiğimiz bir kültür. adına prusya ekolü deniliyor. bir komutan astına emir verdiğinde verilen emir asta mantıksız gelirse ast bir kereliğine emrin neden yanlış olduğuna dair korkmadan açıklamada bulunabilir. üst, verdiği emirde israr ederse ast emri uygulamak zorundadır. üst, asta bir kereliğine itiraz hakkını kullandığı için kötü bir muamelede bulunamaz. böyle bir kültürü oluşturmak istiyoruz ama bizim insanımız bunu pratikte ne kadar uygular ben de şimdi emin olamadım" dedi.

    1 eylül 1918, rusya'da ingiltere, fransa ve amerika'nın desteğini alan beyaz ordu kuruldu. lenin bir süikastçi tarafından vuruldu. fransa'da almanlar ve ingilizler arasında kanlı siper savaşları devam ediyor.

    1 ekim 1918, 1918 yılı tahmini ihracat %24 artışla 62.745, ithalat %50 artışla 57.000 oldu, cari fazla ise 12.745. ithalattaki artışın 1918 bulgar savaşı için seferberlik emri sonucu oluşan işgücü eksikliği sonucu oluştuğu düşünülüyor.

    selanik ve izmir'de işsizlik yeni yapılan fabrikalar nedeniyle %2 seviyelerinde. bu şehirler ülkenin doğusundan göç almaya başladı. hükümet çarpık kentleşmeyi engellemek için bu şehirlerde yapılacak yeni yatırımlardan daha yüksek vergiler almaya başladı ve bu illerdeki işçi haklarında iyileştirmeye gitti. amaç yeni yatırımları konya, bursa, eskişehir gibi illere kaydırmak. başkent istanbul ise gelecekte finans merkezi olarak düşünülüyor.

    1 kasım 1918, almanya'da devrim. yeni yönetim kaizer'i devirdi ve almanya teslim oldu. böylece dünya savaşı bitmiş oldu. ingiliz askerleri alman arşivlerini ele geçirerek dünyaya açıkladı. bu bilgiler deutscheleaks adıyla yayınlandı. yayınlara göre:

    *almanya osmanlı devletinde subayları eğitirken kendi yararına kullanabileceği öğrencileri harbiye sıralarından itibaren öne çıkarmaya başlamış, parlatmış.
    *osmanlı devleti'nin büyük savaş sonrasında almanya yanında savaşa bu kadrolar yoluyla sokulması planlanmış. buna göre abdülhamid2'nin savaş öncesi devrilmesine dair planlar var. abdülhamid2'nin bu tip gayretlerin farkında olduğu fakat ingiliz ablukası nedeniyle çok müdahale edemediği belirtilmiş.
    *almanların ruslara taarruz planları büyük bir şok yaratıp osmanlı devletini de savaşa girmeye ikna edecek şekilde tasarlanmış. gerçekten de savaşın başında tannenberg operasyonu ile almanya 120.000 rus askerini esir almıştı.
    *kamuoyunda infial uyandıran kısım ise gizli bölüşüm planları, alman yetkililerin gizli planlarına göre almanya ve osmanlı devleti başarılı olup da rusya teslim olursa polonya, litvanya, letonya, estonya, ukrayna bağımsız olarak rusya'dan koparılacak ve böylece alman nüfuzuna terk edilmiş olacak. polonya'nın önemli kısmı alman devletince işgal edilecek. osmanlı devleti'ne ise sadece kars, ardahan, artvin, batum illerinin verilmesi planlanmış. 4 sürecek, 160 milyon nüfuslu rusya'ya karşı verilecek bir ölüm kalım savaşında osmanlı'nın mükafatı sadece dört il iken almanya dolaylı olarak birkaç ülke kazanmış oluyordu. savaşın kaybedilmesi ise belki osmanlı devletinde türk milletinin silinmesi ile sonuçlanacaktı.
    *savaş sonrası yunan ve bulgar krallarının alman kökenli olmasından yararlanılarak bu ülkeler ile balkanlar kontrol edilecek, osmanlı devleti bu ülkeler sayesinde dengelenecekti, hatta romanya'ya da alman kökenli bir kraliyet ailesi atanacaktı.

    yayınlanan deutscheleaks hakkında açıklama yapan sultan rıdvan, bu bilgiler doğru da olabilir, ingilizlerin uydurması da olabilir. fakat ben gerçekliğine inanıyorum, bu egoist osmanlı hanedanı ile alman kuklası safdil ittihatçılardan bunlar beklenebilir. belki de türkeli'ni dört yıllık bir ölüm kalım savaşına sadece dört şehir için sokacaklardı, biz ise şimdiden belki 10 tane şehrimizi geri aldık" dedi.

    koca rusya'nın çökertilmesi karşılığında osmanlı'ya dört şehir verilmesini içeren gizli planlar kamuoyunda infial ve hayal kırıklığı yarattı.

    sözlerine devam eden rıdvan gayretli 1914'de 8 milyon olarak aldığımız, yaygın kronik hastalık nedeniyle yarı ölü haldeki türk nüfusunu bugün güney bulgaristan'ın da bize katılmasıyla 16 milyona çıkardık. ülkemiz diğer halkların da nüfusunu kattığımızda 25 milyona ulaşmıştır. 10 yıl önce ölmek üzere denilen hasta adam ayağı kalkmış haklarını tek tek geri almaktadır.

    1 aralık 1918, karadeniz'de fındık ekim çalışmaları. sultanlık diyanet başkanlığının kurulması. halifenin temsilcisi olacak olan kurum ülkedeki bütün dini yapıları kontrol edecek. kurumda biri sünni, biri alevi olmak üzere iki eş başkan seçildi. verilen karar dini çevrelerde sansasyon yarattı. bazı türk ve arap hocalar bir araya gelerek ortak bir reddiye yayınlayarak kararın kabul edilemez olduğunu söylediler. halife, hocaları sapkın ilan ederek hapse attı. iç işleri bakanı bir açıklama yaparak "ülkemizde, hatta islam aleminde en büyük makam halife makamıdır. türk halkı da islam dünyasının kalkanıdır. türk halkı düşerse din de küffara karşı düşer. böyle bir yapı oluşturarak türk halkının birbiri arasındaki bağları sağlamlaştırmış oluyoruz. amacımız uzun vadede bu iki anlayışı birbirine olabildiğince yakınlaştırmaktır. ülkemizdeki bütün hocalar dini yorumlarken türk kültürünü birincil kültür olarak göz önüne alarak dini yorumlamaya mecburdurlar böyle yapmayanlar sapkın ilan edileceklerdir" dedi.

    1 ocak 1919, gölcük tersanesi hizmete açıldı. london times "büyük savaş bitti, kazananı kim?" şeklinde manşet atıp ingiltere'nin zafere rağmen çok fazla kaynak tükettiğini, savaşa iştirak etmeyen türkeli'nin ise yunanistan ve bulgaristan'dan toprak alarak savaşın gerçek kazananı haline geldiğine işaret etti.

    azerbaycan'da ilginç gelişmeler yaşanıyor. rusya'da oluşan iç savaş ortamında ortalığı kan götürüyorken azerbaycan'da tam da anlayamadığımız gelişmeler yaşanıyor. devrim öncesi rus çarlığına bağlı olan ülkede bugün bir takım sosyalist komiteler, beyaz ordu destekçileri iktidarı ele geçirmiş gibi görünüyor. sosyalist veya bolşeviklerin azerbaycan'da bir halk tabanı bulunmazken halk desteğine sahip müsavat partisi de bolşevikleri destekliyor. parti politikaları hakkında açıklamalarda bulunan müsavat partisi başkanı "rusya bölünmez bir bütündür diyen menşevikler yerine size referandum yaptırıp bağımsızlığınızı tanıyabiliriz diyen bolşevikleri destekliyoruz, desteğimiz taktikseldir" dedi. azerbaycan'da şu anda gücün kimin elinde olduğu, rusya'ya bağlı mı ayrık mı oldukları tam olarak anlaşılamıyor. iç savaşın döndüğü coğrafyada azerbaycan bir süre kendi haline bırakılmış gibi görünüyor. bugün toplanan azerbaycan muallimler birliği başkanı mehmed hikmetov, türkeli'ndeki gelişmeleri yakından izlediklerini, dernekleri tarafından türkeli presidenti rıdvan gayretli'ye gıyabi olarak dovakhin ünvanı verdiklerini belirtti. ünvanın yabancı dilde olması kamuoyunun kafasında soru işaretlerine neden olurken toplantıda bulunan bir üyenin tepkisini "bele vaziyyetin içine soxum" şeklinde dile getirmesi dikkatlerden kaçmadı.

    1 şubat 1919, ankara'da toplanan devlet erkanı uzun bir toplantı sonrası tam seferberlik ilan etti. toplantı sonrası yapılan törende kebap yendi, ayran içildi, kılıç kalkan ekibinin gösterisi izlendi. toplantıda söz alan rıdvan gayretli, "türkeli devleti kendisine yönelen tehditlere karşı gereken tüm önlemleri alacaktır" dedi. türkeli'nin seferberlik kararı sonrası bulgaristan, yunanistan, romanya ve yugoslavya dış işleri bakanları belgrad'da toplanma kararı aldılar. ingiliz başkanı lloyd george londra büyükelçimizi başbakanlık konutuna çağırarak durum ile ilgili bilgi aldı. iran şahı beyleri acil toplantıya çağırdı.

    bursa'da otomobil fabrikası hizmete açıldı. fabrika binek araç üretimine geçmeden önce bir süre orduya ve özel sektöre kamyon üretimi yapacak.

    5 şubat 1919, sırbistan'da toplanan balkan ülkeleri bulgaristan, yunanistan, romanya ve yugoslavya dış politikada ortak tehlikelere karşı birlikte harekete etme kararı aldılar. daha 1-2 yıl önce kendi aralarında savaşan bu ülkelerin bu kadar çabuk bir araya gelebilip anlaşabilmeleri türkeli devletinin diplomatik başarısızlığı olarak kabul ediliyor.

    bu ülkeler içerisinde yugoslavya ve romanya, macaristan'ın güçlenip kaybettiği toprakları geri kazanmaya teşebbüs etmesini istemiyorlar.

    romanya öte taraftan bulgaristan'dan büyük savaşta dobruca bölgesini alması nedeniyle bulgaristan ile ihtilaflı. romanya aynı zamanda rus tehdidi nedeniyle türkeli ile iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor.

    bu birlikteliği fransa ve ingiltere'nin teşvik ettiğinden kuşkulanılıyor.

    imzaların atıldığı otelde romanya dış işleri bakanının sarhoş halde barmen ile gelişmeler hakkında konuştuğu görüldü. konuşulanları duyabilen muhabirimiz dış işleri bakanının "ya maksat bulgaristan'ın gönlü olsun, biraz da türk saldırganlığı durulsun. bu adamlar daha da ilerlemeye karar verirlerse türklerle savaşa girecek değiliz. bu bulgarlarla, yunanlıların sorunu. hem bulgarlar haritadan silinirse bir slav komşudan kurtulmuş oluruz fena mı hahhhaha" dediğini aktardı. (bu haber iç işleri bakanlığının sansüründen geçememiştir.)

    1 mart 1919, kuveyt emiri'ne hapis şoku. türkeli'ne bağlı kuveyt prensinin evinde ingilizler ile yaptığı yazışmalar ortaya çıktı. merkezi hükümete bağlı polis ekiplerince yapılan baskında ingilizler'in türkler'in egemenliğindeki beylerle türkeli merkezi hükümetinden habersiz yazışmalara giriştiği ve kuveyt emiri başkanlığında bir oluşum oluşturma yönünde gayretlere girdiği anlaşıldı. kuveyt emirinin istanbul'da tutulan oğlu da göz altına alınanlar listesinde olup boğazdaki köşkünden saray ekiplerince alındı.

    5 mart 1919, kuveyt'in özerk statüsü kaldırılarak merkeze bağlandı. kuveyt halkı hakkında ingilizler'e bağlı mısır'a sürgün kararı çıktı. kuveyt'e yeni ermenistan'daki arap kolonistler yerleştirilecek. kuveyt basra körfezine açılan liman olma özelliği ve petrol rezervleri nedeniyle stratejik öneme sahip bulunuyor. petrol, son beş yıl içerisinde 0,5 dolardan tam 4 kat artışla 2 dolara fırlayan bir hammadde. bazı sivil toplum örgütleri suçun şahsiliği ilkesi ve hukuk devleti gibi ilkeleri hatırlatarak alınan kararın iptal edilmesini istediler. sultan rıdvan, "hukukun amacı adaleti sağlamak değil toplumun düzenini korumaktır, esas amaç adaleti sağlamak olsaydı hapishanelere gerek kalmazdı, suç işleyen her suçluya işlediği cürümün aynısını uygulardık. kuveyt halkının başına gelenler imparatorluğun her köşesinde yaşayanlara umarım ibret olacaktır. ibret olmazsa da sorun değil her baş kaldıranı zorunlu göçe tabi tutarsak bir süre sonra isyan eden kalmaz." dedi.

    gazetemize konuşan bir diplomat konu hakkında açıklamalarda bulundu. deneyimli diplomat "her ülke tehdit gördüğü devletleri dengelemek için tehdit olan devletin komşuları ile iyi ilişkiler geliştirir. süveyş kanalı sömürgelere giden yol olması sebebiyle ingiltere için hayati önemde ve bu hayati kanalın hemen yanında güçlü bir türkeli devleti bulunuyor. ingilizler bizle dost da düşman da olsa bu gibi yollara başvuracakları belliydi. önceden bu dengeleme işi bulgaristan, yunanistan ve rusya ile yapılıyordu. ne var ki rusya'da devrim çıktı ve ingilizlere düşman oldular. yunanistan ve bulgaristan ise türkeli tarafından saf dışı edildi. bu durumda ingilizler komşularımızdan ziyade denge için içimizdeki toprak beylerine yönelmişler gibi duruyor" dedi.

    seferberliği tamamlanan askerler ülkenin doğusuna doğru sevk ediliyor. ordunun mevcudu 1.5 milyon kişiye ulaşmış durumda. sultan gayretli, "ingiltere'nin bu yaptığı kabul edilemez. ordumuzu mısır yönüne sevk ediyoruz. ayrıca artık ingiltere ile kapitülasyon dönemi kapanmıştır, 10 mart 1919 itibariyle ingiltere'nin ülkemiz üzerinde hiç bir ayrıcalığı yoktur" dedi. bu açıklama üzerine teyakkuza geçen ingiltere acil koduyla ordu ve donanmayı uyarırken türkeli ile selanikte görüşme masasına oturulması kararlaştırıldı. ingilitere seferberlik ilan etti. halk daha yeni savaştan çıkıldığı için haberi hayal kırıklığı ile karşıladı.

    10 mart 1919, selanik'te ingiliz diplomatlarla yapılan görüşme sonrasında ordunun mısır'a yürüyüşüne son verildi. ingiltere yaşanan hadise ile ilgili özür dileyecek ve kapitülasyonlar daha önceden karar verildiği üzere artık geçerli olmayacak. türkeli devleti ingiltere'nin mısır üzerindeki egemenlik haklarına saygılı olacak.

    gazetemize konuşan o kimliği belirsiz diplomat "ingiltere türkeli karşısında ilk kez bu kadar çaresiz durumda. türkeli'ne karşı kullanabileceği hiç bir piyonu kalmadı. sultan rıdvan isteseydi mısır'ı büyük bir bedel ödeyerek alabilir ve ingiltere'nin nefes borusunu kesebilirdi. ama şimdilik öyle görülüyor ki buna gerek görmedi. yalnız şurası açık ki ingiltere türkeli tehdidini bertaraf edebileceğini hissettiği an tekrar harekete geçecektir." dedi.

    20 mart 1919, london times bugün türkeli'ni resmeden bir karikatür yayınladı. süveyş kanalı ve mısır britanya imparatorluğu'nun boğazına benzetiliyor. türkeli ise mısır'ın yanında süveyş kanalı'na bakan bir kobra yılanı olarak resmedilmiş. rusya, fransa ve almanya ise bir taraftan kendi aralarında kavga edip bir taraftan kobra yılanına tezahürat ediyorlar.

    bugünlerde fransa, italya ve almanya dış işleri bakanlarından sıcak mesajlar geliyor. fransa ingilitere'yi dengelemek için türkeli'ne büyük önem veriyor. öte taraftan almanya'ya karşı ingiltere'nin donanmasına ve desteğine ihtiyaç duyan fransa, ingiltere'nin tamamen güçten düşmesini de istemiyor.

    sömürge yarışında geride kalan italya afrika'da ingiltere'nin sömürgeleri üzerinde etkisini arttırmaya çalışıyor. bu ülkenin planlarına göre ingiltere'nin türkeli ile bir savaşa girip de kaybetmesi durumunda ingiltere'nin boşta kalan bazı sömürgelerini kendisi almayı planlıyor.

    etki sahasını filipinler yönünde geliştirmek isteyen japonya ise gelişmeleri olumlu buluyor.

    hindistan'da gandhi ve mehmet ali cinnah da bugün bir basın toplantısı yaparak türklere desteklerini bildirdiler. süveyş kanalının türklerin eline geçip de ingilizlere kapatılması durumunda hindistan'daki ingiliz egemenliğinin çok büyük bir çıkmaza gireceği konuşuluyor. hindistan'daki ingiliz valiliğinin gönderdiği bir raporda, ingiliz yönetiminin kuveyt'te olduğu gibi türkleri kızdıracak hamlelerde bulunmasının kaotik olaylara sebep olabileceği vurgulanıyor.

    1 nisan 1919, seferber edilen ordu general behzat çileli komutasında erzurum tarafına yürüyor. uluslararası basına konuşan hareket ordusu iletişim subayı yarbay mustafa selanikli, ahalisi türkler'den müteşekkil kars ve ardahan rus beyaz ordusunun işgali altındadır. bu illerin vatan toprağına katılma zamanı gelmiştir." dedi. bu harekatta türkeli ordusunda geçen yıllara nispetle daha fazla uçak ve tank bulunuyor. askerler sarıkamış'a kadar tren ile sevk ediliyorlar.

    15 nisan 1919, kars civarında yapılan muharebede ermeni ordusu imha edildi. 3000 civarında ermeni askeri kars kalesine çekilmeyi başardı. rusya'da iç savaş sürerken kars ve ardahan bölgede kurulan ermeni yönetimine devredilmiş durumda. askerlerine konuşan general behzat çileli, "dünya kamuoyu bizi terketti diye düşünülmesi saçma, onlar zaten bizim yanımızda değillerdi" dedi.

    17 nisan 1919, kars kalesi topçu birliklerinin yoğun ateşi ile yerle bir edildi. kalede bulunan birlikler imha edildi. kars şehri rus merkezi otoritesinin zayıflaması neticesinde ermeni yönetimine geçmiş ve türk nüfusu bölgeden göç ettirilmiş bulunuyor.

    18 nisan 1919, türk süvari birlikleri ardahan'a girdi. halk askerleri göz yaşları ile karşıladı.

    20 nisan 1919, türk ordusu gümrü şehri önlerine ulaştı. ermeni yönetimi bir heyet göndererek barış isteğinde bulundu. barış isteği reddedildi. harbiye nazırı barbaros bu ülke tarihsel olarak türk toprağıdır. tüm ermenistan'ı alana kadar operasyon durmayacaktır." dedi. rus bolşevik ve beyaz ordu yönetimlerinden operasyonun durması yönünde istek gelse de istekler gözardı edildi. amerikan ve fransız büyükelçilerinin sultan rıdvan ile görüşme talepleri reddedildi.

    21 nisan 1919, 15 nisan'daki yenilgiden sonra ermeni yönetimi yaklaşık 5000 kişiyi daha gümrü şehrinde silah altına almış bulunuyor. türk uçakları erivan'dan gümrü'ye gelen cephane konvoylarını vuruyor.

    25 nisan 1919, gümrü şehrinde valilik binasına türk bayrağı asıldı. noravan mahallesinde partizan birliklerinin direnişi sürüyor.

    26 nisan 1919, noravan mahallesi ateşe verildi. güneye kaçan partizanlar türk uçaklarınca imha edildi.

    27 nisan 1919, gümrü'de açıklamalarda bulunan harbiye bakanı barbaros, teslim olan yerleşimlerin can ve mal güvenliği konusunda endişe duymamalarını, direnişe devam eden yerleşim birimlerinin ise yok edileceğini söyledi. sözlerine devam eden barbaros, savaştan sonra ermenistan'daki halka iki seçenek sunulacaktır. isteğe göre yerel halk, rusya'ya veya türkeli sınırları içindeki özerk yeni ermenistan'a göç edebilirler. halkın barıştan sonra 1 ay içerisinde iki seçenekten birini seçmesi gerekiyor.

    28 nisan 1919, 3. kolordu sevan gölüne vardı. doğu ermenistan'da bulunan bu göl van gölünün yarısı boyutlarında. er ve erat sevan gölü kenarında manzara eşliğinde karavanalarını yediler ve dinlendiler. kolordu komutanı, arazi epey engebeli, tanklarımızı istediğimiz gibi kullanamıyoruz fakat türk askeri durmadan ilerliyor dedi.
    dördüncü kolordu başkent erivan önlerine geldi.

    1 mayıs 1919, erivan yoğun çarpışmalardan sonra türk birliklerinin eline geçti. batılı devletlere baş vuran ermeni yönetimi ümit verici bir yardım alamayınca kayıtsız şartsız teslim olduğunu açıkladı.

    8 mayıs 1919, üçüncü kolordu vardenis'e girdi. 4. kolordu azerbaycan sınırındaki sisian'a ulaştı.

    15 mayıs 1919, türk birlikleri azerbaycan topraklarına girdi. az miktardaki rus birlikleri geri çekiliyor.
    ankara'da toplanan ankara seymenler derneği, sultan rıdvan'a ejderha doğumlu anlamına gelen "dragonborn" sıfatını verdi.

    16 mayıs 1919, azerbaycan'da büyük sevinç. türkeli'ne yakın müsavat partisi bugün bakü'de türk bayrakları ile bir miting düzenlediler. bakü sokaklarında "dovakhin geliyor, dovakhin geliyor" sözleri işitiliyor.

    türk ordusunun azerbaycan'a girişi üzerine bir halk ozanı sultan rıdvan için yeni bir türkü besteledi:

    gehramanımız, gehramanımız bir sevaşçının üreğini taşiyir,
    diyirem size, diyirem size, ejderha doğumlu gelir,
    gadim oğuzun gücünü taşıyan muhabbet sesi ile,
    iman edin, iman edin, ejderha doğumlu gelir.

    şeytanlığın bitişi, türklerin düşmenlerine son,
    veziyetinizi sıkı alın, ejderha doğumlu gelir,
    üzerimizdeki karanlıkh bitib, efsane yeni başliyir,
    görecekhsiz, görecekhsiz ejderha doğumlu gelir

    17 mayıs 1919, beyaz ordu kontrolündeki bakü yönetimi yaşananları işgal olarak niteledi. osmanlılar istanbul'a geri dönmeli dedi.

    19 mayıs 1919, 4. kolordu laçin'den azerbaycan'a giriş yaptı. 5., 6. ve 7. kolordulardan oluşan 3. ordu ermenistan'da kalıp düzeni sağlayacak. laçin'e giren türk birlikleri sınırdaki uzun demir kapıyı tutup kaldırarak basın mensuplarına poz verdiler. birliklerin kapının hemen yanındaki boş araziden geçmek yerine neden sınır kapısını kaldırmaya çalıştıkları tam olarak anlaşılamadı.

    20 mayıs 1919, engebeli araziye sahip olan ermenistan'da yer yer çatışmalar taşrada devam ediyor. 3. kolordu bugün azerbaycan'a gence şehrinden giriş yaptı. halk geçiş yapan türk birliklerini bayraklarla karşıladı. komuta heyeti şah abbas kervansarayında şehrin ileri gelenleri ile yemek yedi ve genel durum hakkında bilgi verdi. toplantı sonrası bir süre şah abbas kervansarayında gölgede dinlenen bir subay, "vay canına demek ki laleler türküsünde geçen gence şehri burasıymış. ben burayı hep çöl sanırdım, meğerse yeşillik bir yermiş." dedi.

    29 mayıs 1919, hankendi ve yevlah'da türk birlikleri.

    1 haziran 1919, bir açıklama yapan imar bakanı demir ağöğren, "bugün türkeli'nde demir yolları iyi bir noktaya gelmiştir. fakat bununla yetinmeyeceğiz. sarıkamış'a kadar olan tren yolları ermenistan üzerinden bakü'ye uzatmaya başladık. ayrıca savaş sonrasında kara yollarımızı da geliştirmeye yönelik planlarımız var, ilk kamyonlarımız ordumuza teslim edilmeye başlandı, kamyonları için şose yollara ihtiyaç var" dedi.

    10 haziran 1919, bakü'deki beyaz ordu destekli hükümet düştü. hükümetin önemli üyeleri derbent tarafından rusya'ya kaçarken kızıl ordu milislerince yakalandılar. müsavat partisi üyeleri bakü'deki belediye binasının üzerine türk bayrağı astılar.
    yönetimi devralan müsavat partisi yetkililerinden oluşan geçici hükümet, valiliklere telgraf çekerek türk askerine karşı herhangi bir direnişin olmamasını ve gerekli desteğin verilmesi yönünde talimatlar verdiler. kurulan hükümetin başbakanlığına mehmet emin resulzade geldi. kurulan hükümet türkeli devletinin çatısı altında özerk bir yönetim olarak görev yürütecek. görev ve sorumlulukları şu an için net olarak belirlenmiş değil.

    1919 mart ayından beri ingiltere, fransa ve amerika rus iç savaşına beyaz ordu tarafında müdahil olmuş durumdalar. türklerin kızıl ordu tarafında pozisyon almasından korkan avrupa ülkeleri ve amerika, azerbaycan'ın kaybını şimdilik kabullenmiş görünüyorlar.

    1 temmuz 1919, azerbaycan ve ermenistan'da düzeni sağlayan türk birlikleri iran sınırındaki parsabad ve lenkeran'da pozisyon almış durumdalar. türkeli'nin ordu mevcudu 1 milyon 300 bin civarında olup gerek görülmesi halinde bunun 3 milyona kadar arttırılabileceği konuşuluyor.

    istanbul'da bir basın toplantısı düzenleyen sultan rıdvan toplantıda azerbaycan türk halkına seslendi. konuşmasında sultan "anadolu'daki türkler azerbaycan'daki kardeşlerini kurtarmak için kılıçlarını düşmana karşı kaldırmış ve başarılı olmuşlardır. şimdi azerbaycan türkleri de anadolu'daki ve trakya'daki kardeşlerine katılarak diğer türkleri kurtarmak için düşmana karşı birlikte kılıçlarını kaldırmalıdırlar" dedi. sözlerine devam eden sultan, "savaş sonrasında merkeziyetçi uygulamalardan kaçınacağız, trakya türkünü, anadolu türkünü, azerbaycan türkünü tek bir devlet bünyesinde rahat ettirecek adil bir düzen kuracağız" dedi. yapılan resmi açıklamada türkeli devletinin mottosu "ege'den hazar'a türk devleti" olarak değiştirildi.

    ermenistan bölgesinden yeni ermenistan bölgesine ilk göç kafileleri gelmeye başlandı. ele geçirilen ermenistan bölgesinde bazı ermeniler rusya'ya bazıları ise suriye'nin doğusundaki özerk yeni-ermenistan devletine göç etmeyi seçtiler.

    5 temmuz 1919, harbiye bakanı barbaros, "15 nisan'dan beri sarıkamış'tan bakü'ye kadar ordumuz 650km'ye yakın mesafe kat etmiştir. bu kadar kısa sürede bu kadar uzun bir mesafede düşmanı mağlup edip kontrolü sağlamak günümüz şartlarında bir rekordur" dedi.

    azerbaycan'da 2.3 milyon kişi yaşıyor. bu ülkenin türkeli'ne katılması ile birlikte türkeli'ndeki türk nüfusu 18.5 milyona çıkmış oldu.

    10 temmuz 1919, türkeli'nde varolan seferberlik nedeniyle yer yer tarım arazisi ekimlerinde aksaklıklar yaşanabiliyor. konu ile ilgili önlemler aldıklarını belirten tarım bakanı ali numan, "konu ile ilgili seyyar birlikler kurduk. birliklerimiz köy köy anadolu'yu geziyor. yardım isteyen köylere gidip yardım ediyoruz ekim ve hasat işlemlerine katılıyoruz. bir bölgenin çiftçi sayısının belirli bir yüzdesi silah altındaysa o bölgenin seyyar birliklerimizden yardım isteme hakkı var. bu şekilde tarım mahsülü üretiminde kayıpları telafi edeceğimizi düşünüyoruz." dedi.

    11 temmuz 1919, türkeli orduları van, lankeran ve parsabad istikametlerinden iran'a girdi. uçakla bakü'ye gelen sultan rıdvan halka yaptığı konuşmada "osmanoğullarından ikinci abdülhamit kaçar prensesi ile evlenmiş ve daha sonrasında feyyaz isminde de bir oğulları olmuş. şimdi iran tahtına bakıyoruz ahmet şah kaçar var. feyyaz'ın ise hiç bir şeyi yok. ahmet şah'a bakıyoruz, iran'ı koruyamamış, abadan'da ingiliz işgali var, ülke perişan durumda. türk devletlerinde bir gelenek vardır, ülke oğullar arasında bölünür. e nerede bu feyyaz'ın hakkı? hem osmanoğulları hem kaçar hanedanına mensup. buradan ahmet şah'a sesleniyorum. gel bu ülkeyi feyyazla birlikte yönet. iran azerbaycan'ı ve hazar kıyısı feyyaz'ın olsun, diğer bölgeleri ise sen yönet. hanedanlarımız arasında akrabalık kuralım. gayretlioğulları ile kaçar aileleri barış içerisinde yaşasın." dedi.

    gazetemize konuşan o diplomat şunları söyledi: "sultan rıdvan bir öneride bulundu. şah ahmet'in aslında çok bir seçeneği yok. çünkü ülkenin merkezi ordusu bile yok, sadece saray muhafızları var. ülkenin güneyi ingiliz işgali altında. neyle karşı koyacak" dedi.

    12 temmuz 1919, ahmet şah ingiliz büyükelçisi ile bir görüşme yaptı. öğle sonrasında bir açıklama yapan ahmet şah her türlü istilaya karşı direneceğiz dedi. açıklama sonrasında ahmet şah toprak beylerini birlikleri ile isfahan şehrine çağırdı. ülkenin dört bir yanından, tebriz, meşhed, şiraz ve kirmanşah şehirlerinden birliklerin gelmesi bekleniyor. fakat ülkenin altyapı olarak yetersiz yollarında toprak beylerinin bu çağrıya ne zaman cevap verip de isfahan'a ulaşabilecekleri belirsiz.

    13 temmuz 1919, iran ahmet şah'ın kardeşi metin kaçar tarafından gece saatlerinde yapılan bir darbe ile sarsıldı. aslen darbeye çok da hevesli olmayan metin kaçar'ın saray muhafız komutanı tarafından uyandırılıp "bak metin abi, senin bu abin kendisini de bizi de boş yere yakacak. bu senin abini derdest ettik ettik, yoksa hepimiz boş yere savaşacağız, belki ülke viran olacak. bu türkeli ile ingiliz bile başa çıkamadı, gözünü seveyim şahlığı kabul et de şu işi barış ile halledelim" demesi üzerine saray muhafızlarınca göz altına alınan şah, tahttan çekildiğini, artık ailesine daha fazla zaman ayırmak istediğini açıkladı.

    şahlık makamına oturan metin kaçar, lankeran'a bir heyet yollayarak barış koşullarının görüşülmesini istedi.

    17 temmuz 1919, türkei heyeti ile kaçar heyeti arasında ilginç diyalog. kaçar heyeti'nin yetkili diplomatı "bizim şahımız, metin kaçar şartları kabul ediyor. yalnız kendisi kaçar hanedanı bünyesinde türklerin yaşadığı bölgeleri yönetsin, feyyaz kaçar'a ise farsların ve diğer halkların yaşadığı yerleri verelim istiyor, yani bir nevi yer değiştirelim diyor" dedi. napalım biz canım güney'deki dağlık taşlık farsların arapların yaşadığı toprağı.

    18 temmuz 1919, türkeli heyeti ile kaçar heyeti detaylarda anlaşma sağladı. son imzaların atılması 25 temmuz'da bakü pera palas'da iki ülkenin şahı tarafından yapılacak.

    25 temmuz 1919, şah rıdvan gayretli, şah metin kaçar ve şah feyyaz kaçar tarafından barış anlaşması bakü'de imzalandı. buna göre

    *tebriz başta olmak üzere türklerin yaşadıkları bölgeler türkeli devletine katılacak.
    *bu bölgeler iran-azerbaycan eyaleti olarak ölümüne kadar şah metin tarafından yönetilecek.
    *şahlık payesi daha çok sembolik olacak ve eyaletin hükümeti türkeli tarafından belirlenecek.
    *şah feyyaz ise fasların çoğunlukta olduğu kirmanşah, hamedan, kum, meşhed gibi şehirlerin güneyinde kalan coğrafyayı yönetecek.
    *gayretli ailesi ile kaçar ailesi arasında akrabalık kurulacak.
    *hazar'ın güneyinde yaşayan farslar ile şiraz tarafında yaşayan türkler bir yıl içerisinde mübadele edilecek.

    böylece türkeli devleti güney azerbaycan ve hazar'ın güneyindeki bölgeyi topraklarına katarak rusya kontrolündeki türkmenistan ile kara koridoru kurmuş oldu.
    bu bölgede 9.2 milyon türk'ün yaşadığı tahmin ediliyor. böylece türkeli'ndeki türk nüfusu 27,7 milyona çıkmış oldu. dünyadaki rakamlara bakıldığı zaman ingilizler 35 milyon, fransızlar 39 milyon, japonlar 56 milyon, rusya 70 milyon, almanya ise 60 milyon, amerika birleşik devletleri ise 90 milyon civarında. osmanlı hanedanının boyunduruğundan kurtulan türkler bu sayede diğer güçlü milletlerle eşit hale gelemese de onlara yakın duruma gelmiş oldu.

    türkeli'nin yeni sınırları şu şekilde oldu:
    yeni sınırlar

    26 temmuz 1919, anlaşma izmir, selanik, istanbul ve adana ve filibe'de fener alayları ile kutlandı. konya'da alaattin keykubad medresesi imamı "atamız selçuk devrinden beri doğu ve batı oğuzları bir araya gelememişti. osmanlı'nın otranto'ya kadar gidip de başaramadığı hadiseyi sultanımız rıdvan gayretli başardı. kızıl elma ne romadır ne viyanadır. kızıl elma türkler'in birliği, türk yurttaşlarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve türk yurdunun imar edilmesidir." dedi.

    kavala belediye başkanı "devletimiz var olsun. nesiller boyunca türk halkının başında dolaşan akbabalar bugün artık dağılmıştır. dramalı hasan'ın intikamı alınmıştır." dedi.

    1 ağustos 1919, sultan rıdvan bakanlar kurulu ve meclisin önde gelenleri ile bir toplantıya girdi. bizden hiç bir haber kaçmaz. kritik olmayan bazı bilgileri siz okuyucularımızla paylaşacağız. (bu kısım sansüre uğramıştır, eğer aşağıdaki diyalogları görüntüleyebiliyorsanız zaman-mekan boyutunda bir kırılım yaratmış olabilirsiniz)

    rıdvan gayretli: arkadaşlar açıkçası yoruldum. şu 6 yılda epey zorlu süreçlerden geçtik. kaç tane savaş atlattık ben bile sayamadım. kaç savaş oldu hilmi?

    meclis üyesi hilmi: sultanım, yunanistan, bulgaristan, ermenistan, azerbaycan, iran. 5 ülkeyle harbe girmişiz. 2 isyanı da başlamadan bastırdık. mekke ve kuveyt isyanları.

    rıdvan: evet. vay canına barış dönemi olacak diye geldik kaç tane savaşa girdik. fakat kaybımız çok az. bütün bu ülkeleri zor zamanlarında, dünya konjonktürünün de uygun olduğu bir anda yakaladık. barbaros toplam kaybımız ne kadar oldu?

    harbiye bakanı barbaros: sultanım 5 harb, 2 isyan kaybımız 120.000'den daha az.

    rıdvan: yaa işte arkadaşlar. 120.000 bile çok büyük rakam ama ege'den hazara ülke kurduk. hatta şimdi türkmenistan'la bile kara bağlantımız var gürgen tarafından. nüfusu 8-9 milyonlardan 30 milyon civarına getirdik. bu dünya savaşı bize belki 500 yılda bir gelecek bir fırsat sundu, bu fırsatı bu 6 yılda on numara kullanmasını bildik. atilla 100-150 bin hun'un canı pahasına roma'ya kadar gidip milletine bir gram toprak sağlamamıştı, biz ise ege'den hazar'a kadar türkler'e bir yurt kurduk.

    meclis üyesi anonim üye: sultanım bütün halk oğuz elinin birleşimini kutluyor, türkmenistan ile de ilgili seferlerimiz olacak mı?

    rıdvan: yok o kadar da değil. bak bu dediklerimi yazın gelecek nesiller ders alsın. şöyle bir söz vardır: zafer sırça kadeh gibidir, fazla zorlamaya gelmez. bu önemli bir sözdür.
    geçen altı yılda muhteşem bir ilerleme sağladık. fakat dünya savaşı bitti. rusya'da iç savaş büyük ihtimalle bugün yarın bitecek. kızıl ordunun silah altına aldığı asker sayısı 5 milyon civarına yaklaşmış durumda. fransa ve ingiltere yaralarını sarmaya başladılar. kendilerine büyük darbe vurmuş olsak da bulgaristan ve yunanistan biraz toparlanınca bize karşı büyük güçlerin ön saftaki araçları olacaklar. ingiltere şu an açıktan olmasa da kendi aralarında yaptıkları toplantılarda sina yarımadasını alıp bizi süveyş kanalından uzak tutmanın peşindeler. ben bugün varım yarın yokum. gelecek nesillerin de bizden yanlış örnek almasını istemem.
    şunu unutmayın arkadaşlar, dünya savaşı tarihin özel bir dönemiydi. dengenin yok olduğu, bütün büyük oyuncuların ölüm kalım savaşına girdiği bir dönem. 5 yıl boyunca bizi unuttular, yanı başımızdakileri unuttular, yunanistan, bulgaristan korumasız kaldı, kendi canlarının derdine düştüler. biz de bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirdik. eğer bu ülkeler savaşa tutuşmuş olmasalardı biz öyle kimseden kolay kolay toprak alamazdık. 1897 dömeke muhaberesini hatırlayın. neredeyse atina'ya girdik sonunda ama masada girit'i kaybettik. çünkü dengeler izin vermiyordu. balkan savaşının başını hatırlayın. osmanlı toprak kazanırsa biz kabul etmeyeceğiz dedi büyük devletler. şunu akılda tutun. artık imparatorluk içinde çok büyük çoğunluk haline gelen ve 30 milyona yaklaşan miktarı ile türk nüfuslu bu ülkeyi öyle kimse teke tekte kolay kolay yenemez, kolay kolay savaş da açamaz. fakat gün gelir de rusya, ingiltere, fransa birleşirse hala zayıfız. donanmamız güçlü değil, demir yolumuz sarıkamış'a kadar gidiyor. bugün sınırımız kuzey doğu iran'da gürgan'a kadar uzanıyor, belki türkmenistan'ı da alırız. ama yarın rusya ve ingiltere birlik olup türkmenistan'dan taaruz ettiğinde orayı nasıl müdafaa edeceğiz? azerbaycan'daki vatandaşları silah altına alsak arada 1000km'ye yakın mesafe var.

    şunu da hep akılda tutmak lazım. barış sağlanıp da herkes yarasını sardığında bizi başka maceraların üzerine de itebilirler. ingilizler kurt gibi hazırda bekler, bizi başka bir ülkenin üzerine sürer, biz yıpranıp yorulduktan sonra oyuna dahil olur. bu sefer ittiği yönün tam aksi istikametinde pozisyon alır. bu tür oyunlara gelmemek lazım. bir yöne doğru ilerlerken diğer ülkelerin durumunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. ancak diğer ülkeler başka belalar ile uğraşıyor, bize ayıracakları enerjileri yoksa işte o zaman adım atmak lazım.

    şundan da çekiniyorum, asla osmanlı'nın düştüğü imparatorluk tuzağına düşmemeliyiz. bu şehvet tuzağından kaçınmalıyız. zafer kazana kazana farenin kapandaki peynire gittiği gibi gitmemeliyiz. çok fazla karışan milletler hacmen büyük gözükür ama ufak bir darbede dağılır gider. aynı dili konuşur hale gelmek bile tam yeterli değildir. bir takım felaketleri sevinçleri birlikte atlatmış olmanız gerekiyor. millet olmak kolay bir vakıa değildir. elinizde çok büyük ama ruhen bir birine bağlı olmayan bir insan kütlesi olacağına bundan daha küçük ama bir birine daha bağlı bir insan kütlesi olsun, bu daha iyidir. bu büyüklük, bu ihtişam aldatıcıdır. hele bu kadar rakibi olan türkeli bu gerçeğe daha çok dikkat etmeli. amerika birleşik devletleri örneğine aldanmamak lazım, amerika dünyanın merkezlerinden izole, kuzey ve güneylerinde zayıf iki komşu, doğu ve batılarında ise balıklarla çevrili bir ülkedir. bu nedenle küçük amerika olmaya çalışmayın. balkan harbini hatırlayın. biz balkan harbini askeri açıdan kötü olduğumuz için kaybetmedik. ha çok hatalar da vardı ama esas hata ordunun farklı halklardan müteşekkil olmasıydı. bulgarlar karşısında türk kültüründen olmayan redifler bir topuklamaya başladılar bütün cephe daha savaşmadan çöktü. tekrar ediyorum ordu neredeyse daha savaşmadan kaçmaya başladı. alman ordusu stalingrad'da nasıl sarıldı da imha edildi. kanatlarda çöken birlikler alman birlikleri değildi. romen, macar birlikleriydi. bu adamlar yarardan çok zarar getirdiler, yüz binlerce alman askeri esir düştü, ha? ne zaman oldu bu ya? evet arkadaşlar biliyorsunuz aynı zamanda halifeyim, bilinç arada sırada gidip geliyor.

    meclis üyesi anonim üye: haşmetmaap imparatorluk tuzağına dikkat çekiyorsunuz ama ülkemiz idaresinde şu anda yemen, ırak, suriye, arabistan gibi türk nüfusu ile iskan olmayan bölgeler bulunuyor. ayrıca yakın bir zamanda ordumuz mısır için yürüdü, bu durumda biz de bir imparatorluk statüsünde olmuş olmuyor muyuz?

    rıdvan: evet iyi işaret ettiniz. öncelikle mısır meselesinden başlayalım. mısır stratejik bir noktadır. süveyş kanalını kontrol ediyor. muazzam bir tarım potansiyeli var. öte yandan hem ülkemize uzak hem de yabancı bir kültürün hakim olduğu kalabalık bir ülke. bir diğer özelliği bu ülke bağımsız olur da gelişirse ülkemiz içindeki arap ülkelerine yönelik de siyaset izleyebilir. ne var ki yüz yılların hatalarını 50-60 yılda telafi edemeyiz. mısır, türkeli devleti için haddinden fazla büyük olan bir lokmadır. belki siz bu lokmayı savaşla da koparırsınız, yutmayı becerirsiniz ama sindiremezseniz zehirlenir ölürsünüz. devletler hazımsızlıktan ölür bunu unutmayın. roma'yı hatırlayın. muhteris sezar yüzünden senatonun izni olmadan koca galya'yı istila ettiler. galya onlar için sonun başlangıcı oldu. en başarılı olduklarını düşündükleri an aslında en büyük yanlışlarını yaptılar. roma'daki senatörler o tarafları işgal etmemekle haklıydı. romalılar galya'yı sindiremediler ve öldüler. sonraları artık roma'nın başına roma'da antik dönemden beri rol alan aileler değil afrikalı mafrikalı adamlar geçmeye başladı. doğu roma'ya ms. 500 yıllarında goth kökenli jüstinyanus isminde bir adam başa geçti. latinlerin ve yunanlıların gelenek, göreneklerinin canına okudu. nika isyanında hipodroma kıstırdığı 40.000 insanı doğradı.
    germenler geldiğinde roma o kadar karmakarışıktı ki birlik olup da barbarların saldırılarına karşı çıkamadı. belki romalılar avrupa'yı tek bir bütün olarak yutmak yerine küçük parçalar halinde sindirseydi italyan ulusu 1500 yıl boyunca o kadar sefil hallere düşmezdi. şehvete düşüp koca fransa'yı tek lokmada yuttular, sonra fethettikleri her halktan insanı senatolarına doldurdular, sonra da silinip gittiler. iskender'e bakın, makedon ulusunun başına bir lanet olarak gelen bu adam toharistan memleketine kadar makedon yerleştirdi. on binlerce makedonu savaşlarda zayi ederken on binlerce makedonu da mısır, afganistan gibi uzak ülkelere yerleştirerek harcadı. ha bazı yerlerde makedon hanedanları bir süre tutundu ama asıl önemli olan millet değil mi? şimdi makedon ulusu ne halde? makedonların büyük talihsizliği olan bu adam onca savaşın yerine o kadar insanı trakya'ya, yunanistan'a, arnavutluğa, bulgaristan'a yerleştirseydi makedonlar şimdi tarihten silinmiş olurlar mıydı? atilla -evet atilla, attila değil, ben atilla diyorum itiraz eden var mı? - türk tarihinde kahraman olarak bilinir. benim için o da başka bir talihsizliktir. bu önder yüz binlerce türk'ü zayi etmek pahasına katalon muhabere sahasında romalılar'a galebe çaldı da ne kazandık? belki tonlarca altın elde ettiler, o altınlar ne işe yaradı? ben söyleyeyim, askerlere şarap, meze parası oldu. şöyle düşünelim, o yüz binlerce hun roma'nın gücünü kırmak için kullanılmak yerine ukrayna veya macar ülkesine iskan edilseydi ne olurdu acaba? bu beyler türkleri çorak bozkırlardan yemyeşil, ormanlarla dolu, bereketli topraklara getirmeyi başardılar. ama bu başarı için yeterli değildi. bir de tarihinde dış ülkelere karşı tarihinde hiç parlak zafer olmayan japonya'ya, çin'e bakın. bugün 60 milyonluk japonya rusya'yı yenmiştir. iddia ediyorum geleceğin gücü çin olacaktır. makedonlar, moğollar dünyayı feth etti şimdi ne haldeler. gelecek su bentleri inşa edip nüfuslarını arttıran çinlilerin olacak.

    mısır mevzusuna geri dönelim. belki 300-400 sene önce ulaşım ve iletişim araçlarının gelişmediği bir çağda mısır elde tutulabilirdi. fakat bugün ingiltere var. ingiltere düşerse elbet başka bir devlet yerini alacaktır. 300-400 yıl önce 2-3 milyonluk nüfuslara sahip ingiltere'nin ulaşım teknolojisi, bugün binlerce kilometre ötedeki ordularını ikmal etmeye pahalı da olsa cevaz veriyor. yarın bu imkanlar daha da kolaylaşacaktır. işte imparatorluklar son yüzyılda bu yüzden çökmüştür. 300 yıl önce mısır'ı elde tuttuğunuzda tehdit ancak mısır halkının kendisi veya mısır'ın komşularından gelebilirdi. bugün ise binlerce kilometre ötedeki her bir ülke mısır'daki varlığımız için potansiyel tehdit. açıkçası mısır'ın üzerine biraz da blöf amacıyla yürüdük. kapitülasyonlar kabul edilemezdi. özellikle ingiliz tüccarlar iç piyasamızı çok kötü etkiliyor. bu yürüyüş sayesinde ingiltere'ye karşı kapitülasyonları kaldırmış olduk.
    fakat kıbrıs adası böyle değil. orada bir türk nüfusu var. donanmamız tekrar güçlü duruma geldiği vakit orayı da gündemimize dahil etmemiz gerekecek.

    bir diğer sorunuz arap ülkeleri hakkındaydı. suriye, ırak, arabistan, yemen. açıkçası benim görüşüm anadolu'ya yakın olan bölgelerin bir kısmına türk kültürüne sahip nüfus yerleştirip elde tutmalı, gerisine ise kademeli olarak bağımsızlık vermeliyiz. hele ki yarın köylerimize traktör girdiğinde kırsal alanda iş gücü fazlası olmaya başlayacak. bu iş gücünü büyük şehirlere değil anadolu çevresindeki bölgelere yerleştirmeliyiz. mesela halep, mesela musul, belki latakya, mesela telafer, belki erbil.
    öte yandan arap coğrafyası stratejik açıdan önemli. örneğin güneyimizde bir ülke bulunmadığından burada tehdit durumu oluşmamış oluyor. stratejik petrol kaynağı var. bugün fiyat olarak çok da değerli değil ama yeni nesil makinaların çalışması için olmazsa olmaz bir ham madde. buna ilaveten bugün hala yeterince güçlü de değiliz. bu mıntıkaları bıraktığımız an avrupa ülkelerle bu yönetimlerle diplomatik ilişki kuracak, bize karşı bu ülkeleri desteklemeye başlayacak. mesela yemen'in stratejik noktasını göz önüne alalım. aden körfezini tutuyor. yarın bize rakip olacak ingiliz destekli bir yemen ülkesi bizim hint okyanusuna çıkışımızı bile engelleyebilir. yani işin özü iki ucu boklu değnek arkadaşlar. tabi her şeyi de tek başıma bilemiyorum. ölçü önemlidir. yeri gelir danışmanlarımla oturur konuşuruz, bu ülkeleri ayırmanın artısı nedir eksisi nedir konuşuruz, ülkemizin gücü de yerinde olursa mesela anadolu'dan 2500km küsur uzaklıktaki yemen'e 50 yıl sonra bağımsızlık veririz. tabi şunu da unutmamak lazım, bu ülkelere bağımsızlık verirken de bunların başında kim olacak, yönetimler hangi sınıflara dayanacak gibi hususları da bizzat biz karar vermeliyiz. bu ülkeler üzerinde siyasal olmasa da diplomatik bir hakimiyete sahip olmalıyız. belki orada türk bir hanedan kurarız, feodal sınıfı da türkler'den oluştururuz, sonra da oradan ayrılırız.

    15 ağustos 1919, istanbul'un nüfusunda rekor azalma. geçen yıllarda önce ermenilerin, sonra da rumların mübadele ile gitmesi sonucu istanbul şehri nüfusunun yarısını kaybetti. daha sonrasında bulgaristan ve yunanistan'daki türk topraklarının geri kazanılması ertesinde istanbul'a gelen balkan muhacirlerinin de geri gönderilmesi ile nüfus daha da azaldı çeyreğine falan düştü. bazı muhacirler geri gitmek istemediyse de kolluk kuvvetleri "geri dönmek isteğe bağlı değil zorunlu" diyerek muhacirleri balkan topraklarına tekrar iskan etti. 1914'de 900 bin olan istanbul nüfusu günümüzde 200.000'e kadar düşmüş durumda. sur dışı istanbul ıssız bir duruma gelmiş durumda. surların dışında kalan insanlar da güvenlik kaygılarından dolayı sur içerisinde boşalan mevkilere göç ediyorlar. sultanahmet'deki eski hipodromda sokaklarda oynayan çocuklar futbol veya yakalamaç oyunu oynuyorlar.

    iç işleri bakanı ramazan bullaoğlu, "henüz kimseye göç etme hakkı vermiyoruz. öyle isteyen istediği yere göç edemiyor. şu anda bu konuda kanunlarımız da hazır değil, resmi görüşümüz de. biraz taşlar yerine otursun bununla ilgili oturup düşüneceğiz, artılarını eksilerini konuşacağız sonra gerek görülürse göç etme yasası hazırlayıp bir şeyler yapabiliriz. ama öyle tüm ülkeyi tek yere yığmak yok, herkes genelde oturduğu yerde kalacak. imar bakanı demir bey'le de konuştuk, insanları daracık kutularda yaşatmayacağız, dikey değil yatay mimari hakim olacak. evleriniz bahçeli, müstakil evler olacak" dedi.

    18 ağustos 1919, güney iran'da kalan kaşkay türkleri'nin yerleştirileceği şehirler belli oldu. nüfusları 500.000'i bulan kaşkayların bir kısmı reşt, çaluş, sari gibi hazar'ın güneyindeki kasabalara diğer kalan kısmı ise halep, telafer, musul ve erbil şehirlerine yerleştirilecek.

    20 ağustos 1919, türkeli ordusu için seferberlik sona erdi. ordu 200.000 kişilik bir mevcudun dışında kalan erleri terhis etti.
    savaşın sonunda başkente bir rapor yazan albay mustafa selanikli, son operasyonda tankların piyadeye büyük katkı sağladığını, fakat tanklar üzerinde gerekli geliştirmeler yapılırsa tanklardan hususi birlikler kurularak piyadeden bağımsız olarak bu birliklerden çok daha fazla verim alınabileceğini, memleketimizde yeteri kadar petrol ve demir kaynakları bulunduğunu, çelik fabrikası da inşa edilirse memleketin bu tarz birlikleri rahatlıkla istihdam edebileceğini belirtti.

    25 ağustos 1919, sultan'ın emri ile milli eğitim bakanı orhan kenfru başkanlığında ankara'da türk dil kongresi toplandı. toplantının sonunda gazeticilere açıklamalar yapan darülfünun müdürü altay ortaylı, "türkeli kocamaaan bir ülke oldu, selanik'ten, filibe'den başlıyor, bakü'ye, tebriz'e, türkmenistan sınırına kadar uzanıyor. bunun anteb'i var, diyarbakır'ı var siz kimin şivesini esas alacaksınız? osmanlı sarayından bize bir dil kalmıştır, fakat bu dil 30 milyona yaklaşan bu cemiyet tarafından elan kullanılmamaktadır. yok yani kullanılmıyor işte kime osman şivesini öğreteceksiniz. onu da bilmiyorlar. önce şive nedir, ağız nedir bunları bilmek gerekir. binanaleyh kongrenin sonunda bazı kararlar alındı, raporlandı, başkente gönderildi. --bu noktada darülfünun müdürü birden beşiktaş'taki bir sokağın tarihini anlatmaya başladı. biz de konuyla ilgili sanıp bekledik --- raporun özeti nedir diyecek olursanız, bu kadar geniş coğrafyada yaşayan insanları bir anda farklı bir lehçeye zorlamak uygun değildir. şimdilik resmi yazışmalarda osman hanedanı türkçesi atılıp halkın kullandığı istanbul türkçesi kullanılacak, zaman içerisinde de dili yavaş yavaş erzurum türkçesine falan götürüp ortayı bulmaya çalışacağız. ne de olsa şu an millet ne gazete okuyor ne okula gidiyor çok da acil değil. yeni nesillerin türkçesi biraz istanbul türkçesi'nden biraz azerbaycan türkçesi'nden kelimeler alacak, bu işi zamana yayacağız" dedi. biliyorsunuz toprak beyleri topraklarındaki ileri gelenler için okul açmak zorunda. müfredatını ve muallimlerini de milli eğitim bakanlığı gönderiyor. her halde yeni müfredatlarda "gardaş topu at, ali ola neydirseen?, ettiği heyir ürküttüğü gurbağayı değmir" gibi cümleler duyacağız" dedi.

    1 eylül 1919, adana'da seyhan barajının yapımına başlanıldı. başkent havasının daha güzel olması sebebiyle ankara'ya taşındı. imar bakanı demir ağöğren "istanbul'u aldığımız gibi koruyacağız. zaten nüfusu 200.000'e kadar da indi. şu anda fransa'dan fotoğraf makineleri, kameralar ithal ettik. şehrin dört bir köşesini filme alıyoruz. işte balıkçılar, tekneler, galata köprüsü falan. belki 50 hatta 100 yıl sonrasında insanlar bu şehrin sokaklarında yürüdüğünde bu günkü havayı, atmosferi yaşayabilsinler istiyoruz. hatta benim sultanahmet'teki yıkık hipodromu roma devri mimarisi ile tekrar inşa edip burada at koşturmak, yere batan sarnıcını çamurdan temizleterek turizme açmak gibi fantezilerim de var ama bu henüz mümkün değil. önce bakü'ye, tabriz'e gürgan'a demiryolu döşeyeceğiz, sonra karayolları yapacağız, limanlar, havaalanları ohhooo daha çok işimiz var" dedi.

    5 eylül 1919, akraba evliliğine karşı kampanya başlatıldı. yurt çapında akraba dışı evlilik özendirilecek. kampanya düşük yoğunluklu olarak, çok da tepki çekmeden uzun yıllara yayılacak. ankara'da kendi atadığı yüksek dereceli din görevlileri ile buluşan sultan rıdvan, "arkadaşlar hadislere, tefsirlere, kitaba, hatta menkibelere bakın. arayın tarayın bana akraba dışı evliliği özendirici özlü sözler bulun getirin. uzun vadede yavaş yavaş akraba içi evliliği yasaklayacağız. yalnız lütfen getirdiğiniz argümanlar ebusuud'un kanuni'ye getirdikleri gibi şeyler olmasın, bu konuda sizlere güveniyorum." dedi. sultan rıdvan'ın aldığı bu karar zamanında ne abdülhamid the second, ne ittihatçı modern subaylar ne de cumhuriyetçi subaylar tarafından düşünülmemiş bir karar olması sebebiyle önem taşıyor.

    10 eylül 1919, yeni başkent ankara'da meclis toplantı. sultan rıdvan meclisi üç gruba böldü. 1. grubun başına eski harbiye nazırı barbaros, 2. grubun başına emekli albay mustafa selanikli, 3. grubun başına da azerbaycan eski müsavat partisi lideri mehmet emin resulzade'yi atadı. sultan rıdvan "şimdilik 60 kişilik meclisin yürütme yetkisi yok, bakalım yavaş yavaş biraz yetki veririz" dedi. şu anda meclisin öğüt verme ve sultan'ın isteği üzerine yasama yetkileri bulunuyor. meclis'de din adamları ve arap ülkelerinden üye bulunmuyor. din adamları islam şurasında, arap ülkelerinin toprak beyleri ise toprak beyleri şurasında üye olabiliyorlar.
    mecliste konuşma yapan sultan, biz bu geçen 6 yılda istediklerimizi aldık, yeni, güçlü bir ülke kurduk. haksızca bizden çalınmış türk topraklarını geri aldık. bundan sonra içte iktisadi ve sosyal gelişmelere odaklanacağız" dedi.

    meclis oturumunun sonunda kaşgar bando grubu isimli bir grup ankaralı müzisyen genç meclis önünde besteledikleri ankara marşı'nı çaldılar.

    15 eylül 1919, sultan rıdvan gayretli islam şurası toplantısına katıldı. halifenin başkanlık ettiği kurul uzun vadede dinde hadis odaklı yaklaşımdan kutsal kitap odaklı bir yaklaşıma geçme kararı aldı. bundan sonra camilerde okunan hutbelerin türkçe olarak okunmasına karar verildi.

    toplantı sonrası basın mensuplarına açıklama yapan sultan, "arkadaşlar açıkçası çok yoruldum. bir süre sarayda arkadaşların dota ismini verdiği oyunu oynayıp cariyelerin sorunları ile ilgilenmek istiyorum. bu kadar büyük, ekonomisi gelişen bir ülkeyi tek başına idare etmek mümkün değil, bu nedenle bu konuda meclisteki gruplara görev vermeyi düşünüyorum.
    daha önce belirtmiştim gelecek nesiller için yine tekrar edeceğim, gelecekteki şartlar bugünkünden farklı olabilir, her şartın durumunu tekrar değerlendirin. daha akıllı, daha güçlü bir elit sınıfa sahip bir ülkenin, tarihimizin bu parlak rıdvan gayretli dönemiyle sizin çocuklarınızı oltaya çekip kendi amaçları için sağa sola saldırtmasını istemem. her şeyden şüphe edin. şüphe bizim dostumuzdur. dekart şüpheyi öyle bir noktaya götürmüştür ki önce bu insanlık olarak gerçekten var mıyız yoksa yok muyuz önce bunu sorgulamıştır. çok kültürlülük, bizim herkese kardeş yaklaşan medeniyetimiz, kucaklayıcı ülke gibi safsatalara aldanmayın. karınızı, paranızı nasıl başkalarından sakınıyorsanız, ülkenizi, ülkenizin kaynaklarını da diğer insanlardan öyle sakının. biz kimseye yardım eli uzatmak zorunda değiliz. günlük yaşamınızda nasıl bencilseniz ülkeniz söz konusu olunca da o kadar bencil olun.

    öte yandan bugün ülkemiz geçmiş 50 - 100 sene önceki osmanlı devletinden çok daha güçlüdür. içiniz ferah olsun. ege'den hazar'a kadar 30 milyon türk'ün yaşadığı, selanik, izmir, bursa, konya şehirlerinin sanayi çağını yakaladığı, ilk barajlarımızı inşa etmeye başladığımız, yavaş yavaş kapitülasyonları kaldırdığımız, kendi otomobil ve uçağımızı ürettiğimiz, selanik'ten sarıkamış'a, mekke'ye, bağdat'a demiryolu inşa ettiğimiz, filibe'den musul'a türkülerin söylendiği bir ülke bırakıyorum. bulgaristan, yunanistan bir daha toparlanamayacak kadar zayıflamıştır. dünya gücü ingiltere dünya savaşının yaralarını sarmak ile meşguldür ve filosu petrolümüze muhtaçtır. rusya iç savaşa girmiştir. ışık ve kudret sizinle olsun, sürçü lisan ettiysek affola" dedi.

    senaryo sonu not: senaryoda bazı kısımlar karanlık ve grotesk oldu. yer yer benim bile bu ne ya dediğim anlar oldu. ama senaryoyu klasik holywood tarzı her şey güllük gülistanlık gitti, acayip kavga döndü ama kimseye bir şey olmadı tarzında yazmak istemedim, olabildiğince realist olsun dedim. zaten milyonlarca insanın öldüğü bir dönemde öyle bir gidişat olsaydı çok saçma olurdu. senaryo tamamen hayal ürünüdür.
  • devamını okuyuna basmayin
  • sen çok yanlış yere gelmişsin kardeş, kitabın basılsın diye yayın evine gönderecektin.
  • 2. dünya savaşına girseydik ne zaman gelir çok merak ediyorum.
  • senaryoya gerek yok ki biz 1. dünya savaşına girmedik o bize girdi.
  • afrika paylaşılmıştı. amerika paylaşılmıştı. asya paylaşılmıştı.

    tek paylaşılmayan sorunlu alan ortadoğu ve petrolleriydi. burada anlaşmazlıklar vardı.

    yeni yükselen almanya vardı ortadoğu'yu istiyordu.
    ingiltere buraya göz dikmişti.
    rusya'nın akdeniz'e inmeyle ilgili çabaları vardı.

    ingiltere, pax britannica'yı devam ettirmek istiyorsa rusya'yla anlaşmak zorundaydı. yoksa almanya anlaşırdı.

    osmanlı tarafsız kalsa idi. 4 yıl boyunca savaşmazdı. ama büyük savaş sonrası galip gelen devletler tıpkı berlin konferansı'ndaki gibi oraya özerklik buraya muhtariyet derken osmanlıyı yine parçalardı. sonuç değişmezdi.
  • ne yazık ki değişen bir şey olmazdı.2. dünya savaşında hitler fransa'dan sonra bize de girerdi eğer 1. dünya savaşında batı ittifakının yanında girseydik girmeseydik de ne batı ne de doğu tarafıyla bir ortaklık ilişkisi kuramadığımızdan dönemin ingilteresinin ve sovyetlerinin ortadoğudaki çıkarlarını düşünecek olursak savaştan biraz sonra yine ingiltere ile rusya bize bir şeyler yaparlardı. almanya ile de ilgili de nazi almanyasının teknolojik olarakta nüfus olarakta o dönemde bizden üstünlüğü rakamlarla belli. hitlerin kafadan kırıklığı da malum.

    hitlerin oluşmasının nedeni 1. dünya savaşı sonucunda almanya ya imzatılan ağır şartlar ve verilen ağır cezalar. bizi 1. dünya savaşında değersiz kılan önemli bir unsur sovyetlerin ve çinin bu savaşta abd - ingiltere ile ittifak olması. hadi çin bizim bölgede değilde sovyetlerin bizim bölgede devasal bir müslüman olmayan güç olması üstüne üstlük hitlerle olan rekabeti ve batıyla olan ılımlı ilişkisi ( ki o dönemde sovyetlerin nüfusu bizim 10 katı kadar falan )

    almanyanın 2. dünya savaşında fransaya girmesi 1. dünya savaşında fransanın savaşa verdiği asker sayısına bakarak anlaşılabilir 7-8 milyon asker sokmuş savaşa fransa.

    iran girmedi diye biliyorum 1. dünya savaşına ne kazandı ne kaybetti ? tabiki de savaşa girmemek askeri kayıp vermemek toplumun vahşet - tecavüz ve acılar yaşamaması açısından daha büyük bir kazançtırda. yukarda bir dev var sovyetler ile o dönem gel diyen tek ülke almanya ne yapacaksın? askeri - teknoloji olarak destek veren.

    bizim için tek faydalı sonuca çıkan yol almanya ile birlikte 1. dünya savaşında sovyetler ile fransayı tamamiyle askeri ve nüfus anlamında inanılmaz küçültüp bölgede ebedi bir şekilde fransa ve sovyetlerin hakimiyetini gücünü mutlak sıfıra indirmek bir kalıcı sonuç oluştururdu. zira sonraki süreçte ingiltere ve abd için tek koz almanya ile osmanlının arasını bozmak ile almanya içinde ve osmanlı içinde iç sürtüşmeler - çatışmalar çıkarmaya çalışmak olacaktır. kaldı ki abd ve ingiltere gibi başarılı bir kültür asimilasyonunuda elde ettiğimiz yerlerde sağlayamadığımızdan ciddi sorunlar yaşama ihtimalimiz yinede yüksek olacaktır.

    fakat bu durumda almanyanın avrupanın batısından sovyetlerin doğusuna kadar elde edeceği devasal büyüklük bizi ebedi bir şekilde almanyanın küçük kardeşi konumuna sokardı ne yazık ki.
  • ilk entry, 26 binden daha fazla kelime içermektedir. bu da 130-150 sayfalık bir kitap hacmine eşittir. ortalama hızda okuyorsanız iki saatte, hızlı okuma yöntemlerini biliyorsanız bir saatte okuyabilirsiniz.

    okuyacağım, ilginç bir şeye benziyor.

    edit: hâlâ okumadım. (25 şubat 2021)

    edit: hâlâ okumadım... (8 aralık 2022)
  • yaz tatilinde okunması gereken konudur. yoksa bitmiyo valla.
hesabın var mı? giriş yap