• kapanmasının en büyük sebebi n11 ve hepsiburada platformları.
    kendi adına bir şahıs işletmesi kuran biri "ortak pazar" alanlarından ürün satışı yapabiliyor, dolayısıyla markafoni, limango vb. gibi onlarca yada yüzlerce çalışana sahip hantal yapılar bir ürünü 120 liraya satmaya çalışırken, tek kişilik dev kadro mal alım satımı yapan işletmeler aynı ürünü 100 liraya satabiliyor.

    üreticiler de bu tarz satıcılar yüzünden fiyat politikasını koruyamıyor. piyasaya mal vermeyi de kesemiyor. kısır döngü.

    türkiye'de internet ticaretinin, perakende toplam ticaret hacmine oranı %2.5 civarında. bu oran önümüzdeki 30 yılda 3'e katlanırsa kapanan esnaf sayısı da çok olacak.

    sonuçta ne mi olacak? al-sat yapıp komisyon kazananlar azalacak, üreticiler kendi ürünlerini internet ortamından satmaya başlayacak. üreticilerin satış adet sayısı azalırken, ürün başı kâr marjları artacak. yaklaşık 20 yıldır yabancı ticaret platformlarında dile getirilen, internet sayesinde butik üreticilerin patlayacağı döneme doğru geliyoruz.

    boş boş oturup 3'e alıp 5'e satmaya çalışmayı bırakın artık, kaliteli mal ve hizmet üretin.
  • sina afra'nın çok doğru bir zamanda sattığı için şimdi kendi elleriyle yarattığı bu markanın batışını izlerken hem üzüldüğünü hem de banka hesabındaki nakit miktarından dolayı sevindiğini düşündüğüm durum.
  • markafoni bir elde kalmış ürün sitesiydi, o kaymağı yeyip bitireli çok oldu. başka yollar denedi, onları da bitirdi. beklenen buydu zaten.
  • artık tüm markalar yavaştan kendi e-ticaret sahasını güçlendiriyor. dolayısıyla bu tip yatırımlar yavaştan piyasada şekil değiştirir ya da kapanır. normaldir.
  • görüyorum ki markafoni'yi buradan aldıkları ürünleri iade eden müşterilerinin ve tüketici kanununun batırdığını düşünecek kadar delirmiş olanlar var aramızda. kıyafet, ayakkabı, aksesuar vs. gibi moda sektöründe gerçekleşen online satışlarda güncel iade oranı %25-%50 arasıdır. millet işten güçten üstüne bir şey almaya vakit bulamıyor, internet mağazacılığının deneme kabini de "ücretsiz iade" politikası. bu, türkiye'ye has bir durum değil. al sana bir kaynak. yetmezse git bak internette makaleleri, infografikleri de var.

    tüketici kanuna gelirsek, devlet bu kanunda bir değişiklik yapacaksa o suistimal edildiği düşünülen 7 günlük süreyi uzatmakla işe başlamak zorunda; çünkü globalleşen ticarette shipping ve dispatch süreleri uzayabiliyor. bu sebeple avrupa birliği 2014 yılında kanunda yaptığı değişiklik ile mazeretsiz iade süresini 7 günden 14 güne çıkarıp para iadesi için de süre kısıtlaması koydu. al bak mevzuatları burada. internetten aldıkları ürünlerin 3'te 1'ini mazeretsiz geri gönderen avrupalıya bu kanun reva görülürken, %20 gibi genele göre son derece düşük bir iade oranından tüketici kanununu ve son kullanıcıyı sorumlu tutmak adil değil. (şayet ekonomiden, ticaretten ve sektörden bihaber ve yaşadığı ülkenin vatandaşlarından nefret eden bir ekşi sözlük muhalifi değilseniz) bütün bu iadeler içerisinde kullanıcı suistimalinden kaynaklanan iadeler %2'yi geçmez. o oran da hiçbir firmayı batırmaz. salak olmayın. sağlığa zararlı.
  • yine insanımızın ne kadar akılsız, olgunluktan uzak, çok boyutlu düşünme yeteneğinden yoksun, kıskançlık ve öfke dolu olduğunu gösteren bir başlık.
    bir şirket batıyor -üstelik de ülkenin güncel şartlarında sabıkalı olmayan bir şirket- millet gelmiş burda oh olsun diyor. akıl alacak bir davranış değil. hepiniz mi çoluk çocuksunuz arkadaş.
  • en son bir kaç gün önce sipariş verdiğim sitenin kapanışı. trendyol ve markafoni gibi sitelerin başlangıçları oldukça iyiydi. çünkü gerçekten de 3 günlük bir sürede sergilenen ürünlerin satılması gibi bir kriter vardı ve fiyatlar bana göre görece daha makuldü. son 1-2 senedir ise 3-10 günlük alışveriş süreleri, sürekli aynı markaların ürünleri gibi durumlar bende artık bu sitelerin pek bir avantajı kalmadı algısı yaratmıştı. bu nedenle kapanma kararına şaşırmadım. eğer arzı bu kadar geniş tutarsan talep azalır ormaldir. yapmaları gereken şuydu. satılacak markalar ile anlaşma yaparak benzer sitelere nazaran en az %20 lik bir avantaj sağlamak ve arzı mümkün olduğunca sıkı tutarak talebi hep canlı tutmak. ama kısa vadeli çok para kazanma hırsına yenik düştüler, geçmiş olsun.
  • vay be ilk çıktıklarında davetiye ile üye olunabiliniyordu o zamandan bu zamana neredeyse tüm giyim alışverişimi buradan yaptım -çoğunlukla da alışkanlıktan ya neyse.

    bir keresinde iş için ofislerine gitmiştim. o zamanlar alt katta kargo kamyonları, koliler vs. beklerken asıl ofisleri üst kattaydı. böyle industry temalı büyük bir ofisti. demir merdivenler, tuğla duvarlar vs.

    üzücü haber.
  • sadece markafoni için değil, türk e-ticaret ekosistemi açısından kötü bir haberdir.

    2010-2014 arası yaşanan dijital girişim ve yatırım patlaması geçtiğimiz sene daha da süratle çöküşe geçti. maalesef yabancı yatırımcıların gözde noktası olmaktan çıkmış durumdayız. yerli girişimciler de yeni bir işe atılmaktan korkmaya başladılar.

    sorunun çözümü için şahsi kanaatim, bu dakikadan sonra devletin bir önlem mekanizması geliştirip girişimcileri korumasıdır.
  • markafoni, trendyol gibi flash sale çalışan firmalar tüm dünyada sıkıntı yaşıyor arkadaşlar. sırf şu olaydan hareketle burada "egonomi çog eyi" geyiği yapacak kadar cahilseniz bu ekonominin değil; sizin probleminiz. perakende markalar doğru düzgün altyapılar kurup e-ticaretin nimetlerini sonuna kadar sömürmeyi iyice öğrendiler. kimsenin iki kamyon malı markafoni deposuna yığıp aradaki %30 komisyonu bu sitelere kaptırmaya niyeti yok. adam o komisyon değerinde reklam gömüyor sosyal medyaya ve styled shootinge, daha kârlı çıkıyor.

    sizi temin ederim, durum tüm dünyada aynı. alın okuyun. bu çöküşten etkilenmeyen firmanın sayısı iki elin parmağını geçmez. markaların kendi websitelerine ek olarak anthropologie, nordstrom gibi retailerlar hem ürün gamlarını geliştirip hedef büyüttüler, hem de sosyal medya üzerinde kaliteli içerik üreterek öyle başarılı marka yönetimleri yaptılar ki sektörde trendsetter olarak tüm internet müşterisini kapızladılar. al sana bir örnek. markalar birisiyle çalışacaklarsa, influencerlar ya da lifestyle propagandası yapan bu retailerlar ile çalışmayı tercih ediyorlar haklı olarak. hal böyle iken 2010'da kurulur kurulmaz ortalığı sallayan, flash sale'in amerikalı devi fab.com napıyo diye bakayım dedim. adamlar 47klı inorganik instagram hesaplarında post başı maksimum 200-300 like ile takılıyorlarmış aynen markafoni'nin yaptığı gibi. salaklar. salak adama üzülmem.
hesabın var mı? giriş yap