• labdaki bir yunan doktora öğrencisi 3 hafta sonra tez savunmasını yapacak. geçen hafta tezini basım için yayınevine gönderdi, yarın alacak, salı günü de teslim etmesi lazım, herhangi bir aksilik olursa doktorası nereden baksan 6 ay daha uzayacak. harıl harıl danışman profesörüyle üstünde çalışıyorlar şu ara. acayip stresli.

    isveçli başka bir doktora öğrencisi bugün yüzünde muzip bir sırıtışla laba girdi, "bugün 1 nisan, anestis'e şaka yapmalıyız.." ve aşağıda özetlediğim olaylar gelişti..

    - (sesi değiştirme, güney aksanı, açılan musluğun tıslayan sesi-makine gürültüsü izlenimi verme gayreti)

    - merhaba ben .... basım yayınevinden arıyorum. 1 hafta önce bize doktora tezinizi vermiştiniz basmamız için, yarın almanız gerekiyordu.
    - evet evet?
    - maalesef bir sorunla karşılaştık. bugün güç kaynağının devrelerinde teknik bir arıza meydana geldi ve tezinizin basılmış olan tüm kopyaları yandı.
    - ne?! ama nasıl olur.. ne olacak peki şimdi?
    - güç kaynağı bozuldu. elimizden birşey gelmiyor. tamir edilmesini bekleyeceğiz. bu durumdan dolayı özür dileriz. ayrıca sorun bizden kaynaklanmadığı için ödemeyi tekrar yapmanızı istemek durumundayız.
    -------konuşmanın burda bir yerinde anestis elinde telefonla laba girer, ama öyle bir şoktadır ki kapının hemen önündeki musluğun yanında kendisiyle konuşmakta olan chris dikkatini bile çekmez, (telefon hoparlöründen gelen kendi sesine, paniklememiz sonucu ortaya çıkan absürd hareketlerimize, chris'in aklınca görülmemek için yere çömelmesine rağmen) geri çıkar gider-------
    - ne?! ama bu çok mantıksız. bu benim de hatam değil, o rakam benim 1 aylık maaşıma denk, tekrar ödeyemem.
    - sizin için 30%'luk bir indirim yapmamız sözkonusu. eğer kabul etmiyorsanız başka bir yayınevine s.ktir olup gidebilirsiniz umurumda bile değil.
    - ......
    - ne zamana olur peki en çabuk?
    - tamiri beklemek zorundayız. 2-3 haftaya olabilir ancak..
    - ama ben bunu salı günü teslim etmek zorundayım!!
    - aslında bir yol daha var. eğer 10 yunan arkadaşınızı buraya getirirseniz, 10 tane bisiklet koyup sizin pedal çevirmelerinizden sağlayacağımz enerjiyi güç kaynağı yerine kullanabiliriz.
    - ama benim 10 yunan arkadaşım yok ki burda..!

    (burda film koptu, yıkıldık gülmekten. o kadar panikledi ki yavrum her türlü aptal çözüm mantıklı gelebilirdi ona o anda. ve patlayan kahkahalara rağmen chris elinde telefonla önüne kadar gidinceye kadar hiç birşey farketmedi garibim..)
  • uzun yıllardır süren bi gelenek olduğu için yaratıcı şeyler yapmak çok zor ama bizim komik bi hikayemiz vardı bunla akalalı.
    lisedeyiz bi bir nisan günü. arkadaşa eşek şakası yapacağız. sırasına bali döktük baya gelip oturup yapışacak işte. muhabbet o.
    neyse bekliyoruz elemanı tenefüs bitiminde gelmedi bi türlü ders başladı. bedevi şansı bu ya müfettiş geldi o derse. koca sınıfta tek bir sıra boş, dışarıda kalan şakazede olması gereken arkadaşın sırası. gelip oturdu herif o bali dökülmüş sıraya. fark etmemiş olacak ki hemen kalkmaya yeltenmedi. oturdu dersi dinledi sorular sordu falan. tabii bizde ''herkes ne bok yiycez lan'' tribinde. dersin ortasına doğru adam yerınden kalkmaya çalıştı, olmadı tabii. bi sonraki deneme de başarısızlıkla sonuçlanınca müfettiş ''vatan hainisiniz, vatan hainisiniz siz'' diye sayıklamaya başladı yavaş bir ses tonundan bağırmaya dönerek. en yakınındaki arkadaşın gözüne bakıyor tabii.
    sonrası kahkahalar falan.
    hala daha hatırladıkça güleriz.
    -vatan hainisiniz
    +ben yapmadım hocam (kekeleyerek)
    -vatan hainisiniz
    +ben yapmadım hocaaam

    bi tarafın sesı yukseldıkce de diğer, alçaldı falan. asvgfjaskjda
  • anlamsız şakaların yapıldığı gün. ben de ofise saat 10:00'da gelerek patrona şaka yaptım; gülmedi.
  • kayseri'nin attigi golle 1-1 olan mac.
  • (bkz: #7149291)

    yapilmis en iyi 10 1 nisan sakasi: *

    1)isvicredeki spagetti harmani :

    1957 yilinda habercilikte saygin bir yere sahip olan bbc kanali hava sartlarinin ve bugdayin durumunun alisilandan guzel oldugunu , ve bu yuzden spagetti urununde bol artis olacagini aciklayan bir program yayinladi. habere goruntu olarak da agaclardan spagetti toplayan isciler eklendi. buyuk bir sayida izleyici kendi spagetti agaclarini nasil yetistirebileceklerini sormak uzere bbc'ye ulasti. bbc yaptigini bununla birakmadi ve bu soruyu yonelten izleyicilerine bir tutam spagettiyi biraz domates sosuyla bulamalarini ve en iyisini ummalarini soyledi.

    2)sidd finch

    1985 yilinda sports illustrated dergisi sidd finch adinda yeni bir aticinin * mets takimi icin oynamaya baslayacagini, ve bu yeni oyuncunun topu 270 km hiz ile atabildigini iddia etti. bu o ana kadar en hizli topan atan kisiden ortalama 100 km daha hizli bir atis demekti.. dergi sidd finch'in su ana kadar hic bir takimda oynamadigini, ve tibette bir manastirda atis uzerine yillardir buyuk ustad lama milaraspa calistigini iddaa ediyordu. mets takiminin taraftarlari bunu cilginca kutlamaya baslamislardi , ve de dergiye cok sayida bilgi isteyen telefon/mektup geliyordu. normalde boyle birisi yoktu ve bu sadece yazarlardan birinin hayali kahramaniydi.

    3) kendiliginden renkli olan tv

    1962 yilindi isvecte sadece bir kanal yayin yapiyordu ve de yayin siyah beyazdi..ayni trt. televizyon gorevli olan kjell stensson bir bir nisan gunu haberlere cikarak yeni teknoloji sayesinde herkesin kendi televizyonunu renkli televizyona degistirebilecegini acikladi..tek yapmalari gereken televizyon ekraninin onune bir naylon corap germekti..kjell stensson kendisi de televizyonda bunu uygulamali olarak gosterdi. 7 milyon nufuslu ulkede yuzbinlerce kisi bu sakaya kandi..

    4)taco ozgurluk cani

    amerikada philadelphia'da bulunmakta olan bir ozgurluk cani vardir, new yorktaki ozgurluk aniti gibi onemli bir seydir amerikalilar icin bu..taco bell isimli firma 1996 yilinda bu cani satin aldikllarini ve ismini taco ozgurluk cani olarak degistirdiklerini acikladi. cok fazla zaman gecmeden yuzlerce sinirli amerikali ulusal parklar idaresini arayarak sikayette bulunmaya basladi. olay taco bell bunun bir saka oldugunu aciklayana kadar devam etti.

    ----------
    en iyi 100den 10a dustum ama cevirirken farkina vardim da bunlarin hic biri lisedeyken okul kapisini bantlayip ogretmenin kapi ile bant arasina sikismasini seyretmek ya da arkadasin oturacagi yere silgi koyup nihaahah 1 nisan demek kadar eglenceli degilmis. 4te biraktim, vazgectim.
  • benim için "şaka" yapma günü değil, şaka yapanları dövme günü. çok eğlenceli oluyor valla.
  • bir gün önceden sebebi belirsiz bir şekilde otuzdan fazla ilde elektrikler kesilmiştir zaten, devlet terörist diye çoluk çocuğu öldürmeye devam etmiştir, memleketin savcısı kendi makamında rehin alınıp ve öldürülmüştür.

    1 nisana ne gerek var bu ülkede amk? her şey her gün eşşek şakası gibi zaten!..
  • şaka günü. bugün.

    bugün yer yüzünün bildiğim, bilmediğim, ayak bastığım ya da henüz ayak basmadığım yerlerinde soluk alıp veren, konuşan, sigarasından acı bir nefes çekenler birbirlerine ve belki de kendilerine birtakım şakalar, birtakım komiklikler yapıyorlar. bu şakalar, komiklikler gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor. bunları düşününce, hakikaten kıskanıyorum o insanları. aslında o insanları düşünmek bana hiçbir şey kazandırmıyor ama ben sorunlu gibi o şakalaşan insanları düşünmekten kendimi alamıyorum. bugün şu anlarda (15:19) birbirlerine şaka yapan insanlar çok ayıp ediyorlar. ne biliyim, o insanların kafası rahat olduğu için böyle eğleniyor olabilirler. hiç bilmiyorum. benim kafam hiç rahat değil. ulan aslında öyle pek bir sıkıntım da yok, sadece kafam rahat değil. zaten hiç anlamadım ben bu kafa rahatlığı meselesini... aç değilim, (aslında yarı açım, yarı tokum, köfteci ahmet'ten köfte yemeye param yetmedi) açıkta değilim, odunpazarı'nda kıraathane müdavimleriyle dolu bir kıraathanede oturmuş çay, sigara içiyorum. karşımda memnuniyetsiz bir dayı var, belli canı sıkkın. aslında dayı dememem gerekiyor. çünkü meşhur dayı vidyosundan sonra insanların dayılara bakışı değişti. gerçi, karşımdaki insana en uygun sıfat dayı... başka bir türkçe sözcük adamı tarif edemez. aha, kalktı gitti bak! yazdıklarım suratsız suratımdan okunuyor herhalde, canı sıkkın yazdığım an kalktı gitti. insan olan, iyi günler filan derdi, neyse. bu adamlar böyle zaten canı sıkkın olduklarında kalkıp gidiyorlar. memnuniyetsiz dayı kalkınca karşımdaki masada okeye dönen yaş ortalaması elli beş olan, beş dayıyı tekrar hatırlıyorum. biri sinek dediğimizden... beleşçi... ben böyle gülümseyerek çayını yudumlayan bir insan görmedim şu ömrü hayatımda! çok mutlu. neyse, bunlardan ikisi iki plastik sandalyeyi üst üste koymuş öyle oturuyor, boyları yeteri kadar uzun olmadığından... oyuna başladıklarında en neşelisi, iki sandalyeyi üst üste koyup oturanlara 'minareye çıkın mına koyim bu ne lan' demişti. ben buna çok güldüm o zaman. buraya yazınca o kadar komik olmadı, evet. olum, zaten kahvehane müptelalarının mizahı bana her zaman çok ilginç gelmiştir. bu adamlara her gün 1 nisan lan, her gün böyle eğleniyor bunlar... kafaları rahat değil ama laflar, mimikler, jestler hep eğlence üzerine, hep eğlence üzerine... kahvede otururken bir çok şeyi umursamayan görünen bir canlı türü bu! acaba bu günün 1 nisan olduğunu biliyorlar mı? bilseler ne olur, bilmeseler ne olur... bak, şimdi de yanıma yaşı nereden baksan seksen, fötr şapkalı, trençkotlu, sinek kaydı bir amca geldi. 'aleyküm selam amca...' mesela, bu tipler de çok acayip. kahveye geleceğim diye, düzgün giyinen, tıraş olan insanlar bunlar. bu neyin alışkanlığı acaba? ulan insan kahveye gidiyorum diye tıraş olur mu? bu nasıl bir beyefendilik ulan? muhabbete koyulsan ağzı yamulana kadar küfür eder gerçi, ama olsun, sonuçta sakal tıraşlı beyefendi kimliğiyle ortada dolaşıyor. acaba benim hakkımda ne düşündü? 'bunun işi gücü yok mu? bu saatte burada oturup, kargacık burgacık bir şeyler yazıyor pis kel' demiş midir? demiş olduğunu farz ederek cevap veriyorum, 'o kadar işsiz güçsüz ve durumsuzum ki, böyle kıraathanelere gelip, bundan beş-altı sene önce hediye gelen ve fikir defteri olarak kullanmaya karar verdiğim deftere, geçen beş-altı senede aklıma hiç fikir gelmemesi sonucu, sırf defter dolsun diye, böyle kargacık burgacık yazı yazarak, deli saçmalıklarıyla doldurmaya karar verdim. zaten normal, akıllı, tertipli, özgüvenli biri olsam, şu saatte (15:22) burada oturup bunları yazmam. daha düzgün biri olsam, şu an (15:23) bambaşka yerlerde, değişik platformlarda, efendim çok affedersiniz ama karılı kızlı ortamlarda, karılara kızlara şaka yapacağım diye muzurluk düşünür ve bunları uygulamaya koyup günü kurtarmaya çalışırdım. gel gör ki... bunun yerine, şu an, (15:24) bu dayıların fotoğraflarını çekip bir fotoğraf sergisi açılabilir mi diye hayal kurmaya çalışıyorum.' ulan bugün herkes birbirine küçük şakalar, küçük sürprizler yaparak mutluluğunun bir köşesini yakalamaya çalışıyor. benim yaptığıma bak! işsizlik çok zor lan! klişe bir cümleyle bitireyim bari, ne yapayım, elbet, ben de bir gün sana 1 nisan şakası yapacağım ulan felek, şu çayımı bir içeyim de!

    kutlu olsun.
  • bence biraz değiştirilmeli konsepti. nisanın ilk haftası olsun mesela, ne zaman gelecek, nasıl gerçekleşecek bilinmemeli.

    tabi 3 nisanda "abi evin yanıyor!" diye telefon açılırsa iplememek de bir götürüsü olabilir, "hahah sen de..." diye..
  • efendim hikaye sudur ki, gregoryan takvimi'nin yururluge girmesiyle yilbasi 1 nisan'dan 1 ocak'a alinir. yilbasini eski aliskanlikla 1 nisan'da kutlayanlarla dalga gecilmesi (kendilerine "april fools" denilerek), bu kisilere esek sakasi yapilmasi adeti buradan cikmistir. amma, degisik kulturlerde de degisik vesilelerle saka yapma gunleri bulunmaktadir. hepsini de bilemem...
hesabın var mı? giriş yap