• birkaç gün sonra 4. yılı dolacak. dün gibi gözümde canlanan, uzun yıllar unutmayacağım gündür 10 ekim. türkiyedeki hemen herşey gibi birkaç zaman konuşuldu ve unutuldu... 10 ekimde yüzden fazla insan öldü lan başkentte. bütün hayalleriyle birlikte toprak oldu o insanlar... sonrasında bir başka kansiz terör örgütü yüzünden bir o kadar daha can eklendi buna. bu lanet günde sınıfımdan çok sevdiğim bir çocuğu kaybettiğim için sanırım bendeki yeri hep başka olacak. taban tabana zıt dünya görüşlerimiz, ortabahçede nerdeyse kavgaya varacak tartışmalarımız dahi unutturamayacak o çocuğu. ve de elbette 10 ekimi...

    bu allahın belası örgütlerin ekim sonrasındaki iki saldırısinda da sevdiklerim kıl payı kurtuldu. ne denir ki? sebep olanlar gün yüzü görmesin... bu millete böyle günler yaşatanlara da lanet olsun...
  • sayfalarca yazsam boş. "üzüldüm tabi,
    ama onlar...... pkk. .... beyni yikananlar......." diyenler karşısında "barış" demek, "veysel" demek "cocuk" demek ve sanki ortada savunulması gereken bir şey varmış gibi gar katliamı kurbanlarını savunmaya çalışmak nasıl da anlamsız! bu fikirsizlere, vicdansızlara açıklama yapmak zul... savaşı ayakta alkışlayanlara, barış talebi nasıl açıklanır ki zaten?!
    göz göre göre olan, engellenmeyen patlama! polisin yaralıları ve onları kurtarmaya çalışanları gaza boğduğu patlama! sorumlularının yargı karşısına çıkarılmadığı patlama! kopkoyu bir kötülüğün ıslık sesleriyle kendisini göstermesine vesile olan patlama! tazminat verip yaraları sarılmak şöyle dursun mağdurlarından, devleti savunan avukatların parasının talep edildiği patlama!
    sadece "patlama" mı ?!!
  • yıl dönümünde rojava'ya savaş başlatıldı. barış mitinginde katliam yapanlar savaşa "barış" adını koydu. çok utanıyorum, bugünden sonra daha bile çok sanki mümkünmüş gibi.
    ışık ergüden'in sessizliğin anarşisi'nde yazdığı gibi bir tek öfkemiz olabilir bizi ayakta tutan:

    "hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmaması için auschwitz'ten bu yana bunca emare birikmişken hala felsefe yapıyor, şiir yazıyor olmak bir yana, yaşıyor olmak bile bir karabasan gibi kuşaktan kuşağa aktarılıyorsa ve hala yaşıyorsak; direndiğimiz her yerde iktidarların kadir-i mutlaklığını dengelediğimizi, geri çekildiğimiz her yerde oyunu iktidarlara terk ettiğimizi fark ediyorsak; çıkışsız, ümitsiz, kısır döngüler içinde, giderek daha kötüye gidişi her an hissederek hala yaşıyorsak; intihar etmiyor ve yaşıyorsak; hayatlarımızı iyi ve kötü, doğru ve yanlış gibi estetik, etik kategorilerle değil, kötünün kötüsü, yanlışın yanlışı gibi "alt" kategorilerle ifade ediyorsak; ve yaşadıklarımız ancak bir öfke yığını olarak içimizde birikirken, üstüne üstlük ayakta kalmamızı sevgilerimizden çok öfkelerimize borçlu olduğumuzu da fark ediyorsak.. belki de tüm bu farkındalığımızdır yıkıcılığımıza etik ve estetik bir değer katabilen.. "
  • 9 ekim 2019 "barış pınarı" harekatıyla, kuzeydoğu suriye'deki ışidli esirler artık türkiye'nin sorumluluğunda olacakmış. kendi vatandaşıyla kavgalı bir yönetimin eline, her türlü manyaklığa teşne binlerce militan geçecek.

    belki alakalıdır. allah sonumuzu hayretsin.
  • ...ey aklımın tarihi ey su geçirmez gücüm
    unutmadın unutmadın silah tutan elleri

    diyen turgut uyar'la birlikte,

    o gün de bugün de yarın da silah tutan ellerin bir ve aynı el olduğunu biliyorum, o el halkların geleceğine yönelen bir eldir dün de yarın da:l

    kapılarda bıraktılar her şeyleri her şeyleri
    ey üzünç yalnız bir seni mi aldılar içeri...*
  • az önce twitterda açılmış taglarda gezindim. kendimi kan çukurunun içine düşmüş, ellerim ayaklarım kanla dolmuş gibi kirli hissettim. insanoğlunun nefreti midemi bulandırdı. ben böyleyken bu kan çukurunu nefretleriyle dolduranlar... onlar... siz... nasıl temiz kalabiliyorsunuz...? ölümü ne sanıyorsunuz..? filmlerde gösterilen, iki gün sonra unutulan bir şey midir ölüm, sevdiğini kaybetmek anahtarlarını kaybetmek gibi bir şey midir, yoksa yuvasız kalmak mı...? sahi, siz ölüm hakkında ne biliyorsunuz..? ne biliyorsunuz ki sadece parmaklarınızı oynatarak, oturduğunuz yerlerden savaş tellallığı yapıyorsunuz, ne biliyorsunuz ki daha çok kan, daha çok ölüm istiyorsunuz..?

    gençler öldü, onun, senin, benim fark etmez hepimizin gençleri hayatlarının baharında kopup gittiler yaşamdan. ne kaldı onlardan geriye bize, ne öğrendik ki daha çok kan ister olduk. ölüm neyi çözdü ki daha çok ölüm ister olduk...?

    yazık ettik kendimize, çok yazık, iki nefeslik yaşamımızı nefretin tam ortasına yazdık.
  • 8 yaşındaki çocuk öldü bu patlamada namus fukaralari hala terör sempatizanlari falan sizin ruhunuzu sikeyim karşıma çıkmazsınız ki sokakta.
  • çocuklar ölmesin demek yasak
    savaşa hayır demek yasak
    10 ekim'de ölen insanlar mı?? onları unuttuk bile...
  • edit: bahsettiğim miting suruç mitingiymiş, karıştırmışım. bu mitingde "bu meydan kanlı meydan" halayları çekiliyordu. iki patlamaya da üzüldüm açıkçası. değer mi? ne uğruna kimin ya da hangi siyaset uğruna? yaşayıp gideceğiz, zamanımız az ve uğraştığımız işlere bak. türk, kürt, şu bu... hikaye, tek gerçek var o da ölüm.

    bu miting de "arinden sibele yürüyoruz zafere" sloganlarıyla halay çekiliyordu. arin ve sibel pkk canlı bombacısıydı, mitingde de bir canlı bomba kendini patlattı. ironi değil gerçek. unutmadık lan, unutmayız bu olayı. canlı bombayı överken canlı bomba kurbanı olmak, biraz düşün bence.
hesabın var mı? giriş yap