• ben intihar hakkında çok düşündüm. intihar etmeyi denemedim ama bir insanı ne ölüme iter diye düşündüm. intihar eden arkadaşım da oldu, deneyip ölemeyen de, çok boktan bir hayat yaşadığı halde asla kafasından ölüm fikrini geçirmeyen de.
    sonuç aynı noktaya çıkıyor. tutunacak bir şey lazım. çünkü çizginin diğer tarafı acayip yakın ve ulaşılması çok kolay.
    her insanın hayatında acılar vardır. kendi tarafından baktığın zaman bazen gülersin o acılara bazen çok üzülürsün. hep kendinle kıyaslarsın çünkü. oysa herkesin yarası kendine derin.

    bizim ailenin de bir yarası vardır. annemin kuzeni. biz ona dayı deriz, öyle öğretildi çünkü. dayım üniversite yıllarındayken sizin anlayacağınız tabirle anarşist olduğu için 80 döneminde hapse giriyor. ama böyle bulunamayacak cinsten bir girme bu. insanın aklının alamayacağı işkenceler görüyor. yıllarca içerde kalıyor. isim verse kurtulacak, vermiyor. o dönemler öyleymiş, bir dava adamı olma durumu varmış. şimdi tabi böyle bir şey kimseye bişey ifade etmez.

    sanırım ben lisedeyken falan, dayımın işkececilerinden biri, aşırı vicdan azabı sebebiyle yaptığı işkenceleri nokta dergisine verdiği bir röportajda anlatmıştı. ben ikinci paragrafta bıraktım okumayı. öyle böyle değil. bir insan ne ruhen ne bedenen bunlara nasıl dayanır aklım almıyor. ama dayandı. dayım hapisten çıktıktan sonra bir süre tedavi gördü. 40 yaşında evlendi ve baba oldu. şimdi küçük bir çiftlikte yaşıyor. tavukları var. kızıyla domates ekiyor.
    o, bu acıları çekerken neye tutundu hep merak etmişimdir. 23 yaşındayım o zamanlar, dayımla içmeye gittik. çok ağır adamdır. girdiği ortamların hepsinde acayip bir saygı görür. ben de tabi deli doluyum. dayı dedim, sen nasıl ölmedin? gülümseyerek baktı, yüzümü iki avucunun içine aldı. "kuzum, senin gözlerin ne kadar güzel, ölseydim bunları göremeyecektim"

    herkese tutunacak bir çift kuzu gözü dilerim.
  • gecenin bu vakti canım sigara çekti yatağımdan kalktım. sigaramı yaktım telefonu elime aldım bi ekşiye bakınayım dedim ve bu başlık dikkatimi çekti.

    okudum. belli ki bu genç çok büyük zorluklara katlanmaya çalışıyor. kimsenin hayatı mükemmel değil. en zengin insanların bile içini kemiren sıkıntıları vardır.

    bir sözümle veda edeceğim.

    düşüşün sonu yoksa uçuyorsun demektir. eğer bir gün sert zemine çarparsan yükselebilmek için o sert zeminden kuvvet alacaksın.
  • eckhart tolle yaşadığı derin zorlu depresyonlardan sonra intihar etmeyi düşünmüştü ve "artık kendimle yaşamak istemiyorum" diye kendi kendisine söyleyerek intihara yaklaştığında içindeki bilinç irade veya ruh ismine ne dersen de ona yeni bir düşünce getirdi "peki kendimle yaşamak istemeyen ben de kimim? görünüşe göre ortada iki kişi var" bunun üzerine hayatı farklı bir aydınlanma yoluna girerek daha derin ve herşeyı kapsayan bir anlama kavuştu. fark eden, karar veren, izleyen, gozlemleyen kendimle yaşamak isteyen ya da istemeyen benden öte benden ziyade olan bu bilinç kim, aslında ben kimim?
  • burada yazanlar, türkiye'de büyüyen her çocuğun yaşadığı yaşayacağı şeylerdir. azınlık dışında türkiye'de pedagoji ve sosyolojik durum maalesef yerlerde, yerin de altında. yazar arkadaşımızın durumu da, elbet yardımı hak ediyor. herkes yeni bir yaşamı, daha iyi şartları hak eder. aylan bebek gibi. ama ne yazık ki herkes kendi mücadelesiyle yalnızdır, elimde olsa da yardım etsem, dediğim durumdur. ülkemden hiç umudum yok amk. maalesef insanımızın genel olarak profili budur.
  • tarih 4 aralık 2009, annem kolon kanseri acilde yatıyor, kapıda bekliyorum.babam beyin kanaması geçirdi başka bir hastanede yatıyor.telefonum çaldı, bir kadın konuşuyor ama anlamıyorum, duymuyorum.kötü bişey oldu dedim.aradan 2-3 dakika geçti.babamın ölüm haberini aldım.

    araya bindik babamı almaya gidiyoruz. o an arabadan atlayıp ölmeyi istedim.yapamadım.çünkü annem ne olacaktı? aradan 8 ay 19 gün geçti.annemi kaybettim.o süre boyunca tek başıma, kimseden destek görmeden anneme bakmaya çalıştım.kemoterapi , ilaçlar.annem gözlerimin önünde eriyor.o süre boyunca psikolojimi düşün.

    annemi kaybettikten 2 hafta sonra okula başladım. ( anneme bakabilmek için kaydımı dondurmuştum.)hayata tutunmaya çalıştım.neyse kendimi toplamaya çalışırken alevi olmam yüzünden kız arkadaşım terketti.yani hayat vurmaya devam etti.intihar etmek mi? çok düşündüm ama sadece düşüncede kaldı.hala da öyle.bunları niye mi anlattım.bilmiyorum.
  • senin için dua ediyorum güzel insan.
  • sakın yapma. samimi olarak söylüyorum. mücadele et yılma. inan kazananlar hiç yılmadı. daha çok yolumuz var. omuz ver beraber yürüyelim.
  • canına tak eden bir yazarın öngörüsü. hiç birşeyi çözmeyeceğini kendisine garanti ederim. okuduğum kadarıyla çocuklarının hayatını ve psikolojisini siken bir baba mevcut. allah fitil fitil getirsin. şu an sanırım tek yapabileceğim beddua etmek bu adama.
  • sevgili arkadaşım tamamen benzer olmasa da aşağı yukarı aynı şeyleri ben de yaşadım çocukluğumdan beri. yalnız da değilsin senin yaşadıklarını yaşayan binlerce belki de milyonlarca kişi vardır.

    ben nasıl atlattım onu anlatayım. hep "5 yıl sonra şimdiki halimi, düşüncelerimi aklıma getirdiğimde gülüp geçeceğim" diye düşündüm, telkin ettim kendime.

    şimdi kendi işimi yapıyorum, kimseye muhtaç değilim yalnız yaşıyorum, çok güzel bir hayatım var. gerçekten de çocukluğumu, gençlik yıllarımı düşündüğümde gülüp geçiyorum.

    sen de aynı şekilde düşünür ve gelecekte mutlu olacağını bilerek bugünden çalışmaya başlarsan önünde kimse duramayacaktır. 5 yıl sonra şu girdiğin entry'e bakıp bakıp gülmezsen gel beni bul.
  • uzun uzadıya kendi hikayemi yazmak yerine, seninle aynı psikolojik sorunları yaşamış, el kadar çocukken o yatağın içinde sinir krizleri geçirmiş, sessiz sessiz ağlayıp daha fazla dayak yememek için dişlerimi sıkarak(kaldı ki arka dişlerimi bastırıp, dişime zarar vermeden eve ekstra bir problem getirmemeyi de bir yandan akıl eden) geçirdiğim o kötü zamanları unutmam, bu üniversiteye gidince bitmedi, çünkü kendi ayaklarım üzerinde durup, para kazanıp, iş tecrübesi kazanarak okulu bitirme hayallerim de vardı, tabi bu okul haliyle uzayınca onun da ayrı bir travmasını göz ardı edemem.

    fakat ben bu psikolojik cebelleşmeden hep "10 yıl sonrasını düşünerek" kurtulurdum. bu zamanları acı ama atlatmanın verdiği övünçle anacaktım. kaldı ki öyle de oldu, şu anda türkiye'de hatrı sayılır bir firmanın mühendisiyim, anneme bakabiliyorum, kardeşlerimi elimden geldiğince doğru yönlendirip, onların da yaşadıkları bu zorlu dönemeçlerden sonra daha refah yaşamaları için elimden geldiğince yönlendirmeye çalışıyorum.

    bitti mi peki? hayır bitmedi, sıkıntılar hiç kimse için bitmeyecek, biz her sorun için çözüm üretmek için kafa patlatmaya devam edeceğiz. ama atlatılan sıkıntılara dönüp baktığımda o günkü kadar kalbimi acıtmıyor.

    cefası olmayanın sefası olmuyor,
hesabın var mı? giriş yap