• türkiye'nin utançlarından müstesna bir gece.
    ahmet kaya'nın linç girişimine uğradığı, akabinde türkiye'yi terketmek zorunda kaldığı sürecin fitilini ateşleyen o gecede türkiye o kadar kalabalık bir elititi bir daha bir arada görmeyecekti!

    magazin gazetecileri derneği ödül gecesiydi.
    ahmet kaya yılın en iyi protest müzik sanatçısı seçilmiş ve ödülünü almak üzere sahneye çıkmıştı.
    ödülünü aldı ve 13.5 yılla yargılanmasına sebep olacak şu sözleri söyledi;

    "bildiğiniz gibi yeni bir kaset çıkarıyorum, kürt kökenli olduğum için kürtçe bir parça da okudum. buna bir de klip çekeceğim, ve türkiye'de bu klibi yayınlayacak cesur insanların olduğunu da biliyorum. yayınlamazlarsa türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını da biliyorum"

    bu söz üzerine salonda bulunan insan görünümlü bir kitle ahmet kaya'ya taarruza geçmiş, üzerine çatal bıçak fırlatmaya başlamışlardı.
    türkiye'de sanatçı geçinmenin onursuz yüzüydü sergilenen.
    ahmet kaya masasında, (sırtı duvarda) yanında eşi gülten kaya, müzisyen dostu olduğu hâlde üzerlerine küfür-hakaret eşliğinde çatal-bıçak yağmaya devam ediyordu.
    onların soluna mehmet aslantuğ sağına da savaş ay geçmişti. ellerinde tuttukları çatalla olası bir saldırıya karşı gönüllü koruma olmuşlardı.
    önlerinde ise gecede görev yapan garsonlar bedenlerini ahmet kaya için siper etmişlerdi.
    garsonların koruduğu adamdı o.

    bunlar olurken sahneye atlayan fırsatçı bir zevat çook meşhur şarkısının sözlerini değiştirerek "bu ülke bizim, ellerin değil" diye okuyor, ve o sırada ahmet kaya'nın masasını işaret ediyordu. salyalı kalabalık ise kudurdukça kuduruyordu.
    ardından aynı kalabalık, aynı fırsatçı zevat eşliğinde salyalarını saça saça 10. yıl marşı'nı okumaya başlıyor, ve linç gecesinin eksik olan meşruiyeti de böylece tamamlanmış oluyordu.
    "şerefsiz"
    "bölücü"
    "vatan haini"
    "sünnetsiz pezevenk"

    kadir inanir: o gece uslu kadir'di. hatta kedicik kadir.
    ibrahim tatlıses: o gece aslını inkar eden haramzâdeydi.
    mahsun kırmızıgül: 10. yıl marşı'na eşlik ederken pek ezik ve toydu. sonraları kendini vaftiz etmek için kardeşlik türküleri yazdı, filmler çekti. hâlâ ezik, hâlâ toy.
    serdar ortaç: gecenin çakkalı. parsayı anında topladı. daha sonra o gece hakkında ağzından tek kelime çıkmadı. (vatankurtaranaslan'ı oynadığı gece, aynı zamanda asker kaçağıydı)
    ayna grubu: gecenin serdar ortaç artçıları, ki bu tavır akbabalara denk düşüyor.
    şenay düdek: gecenin en çirkinlerindendi, tabii ki ruhen. çatal-bıçağı ilk fırlatanlardan.
    ebru gündeş: o gece şenay ablasından daha çirkindi. hâlâ çirkin.
    erdal acar: kem-küm edecek oldu, ahmet kaya kulağına hayatının ayarını fısıldadı; "bu işler zamparalığa benzemez koçum". (o da serdar ortaç kankası gibi asker kaçağıydı).

    mehmet aslantuğ: ideolojisini bilmem, zerre mühim değil zaten. o gece "insan ne ile yaşar" sorusunun cevabını "onur" olarak verenlerdendi.
    savaş ay: bazen sevimsiz olabilen ekran yüzünün ardında kendisine uygun görülen "savaş abi" sözünün kendisine ne kadar yakıştığını kanıtlamıştır.
    garsonlar: ahmet abi'lerinin yanında, onu korumak için etrafındaydılar.

    hürriyet gazetesi: o geceden sonra ahmet kaya için yaptığı haberlerle kukla medya rolünü sonsuz sadakatle ifa etmiş, kendilerine binlerce yıl yetecek onursuzluğu o günlerde stoklamışlardı.
    "ayıp ettin gözüm"
    "vay şerefsiz"
    tarih ayıbedenleri de, şerefsizleri de gösterdi bize.

    hasılı; ahmet kaya gitti. gitmek zorunda kaldı.
    türkiye'de söylediği son şarkı, o gece sahnede söylediği "giderim"di.

    "sinsice olmaz gidişim, kapıyı çarpar giderim"

    öyle de yaptı.
  • o gece muhabir olarak görev yaptığım etkinlik. o dönem star gazetesi'nde çalışıyordum. gazete henüz çıkmamıştı ama müdürüm arşive fotoğraf lazım diye beni oraya gönderdi. ahmet kaya o meşhur konuşmasını yaparken sahneye çok yakındım. mikrofona çok yakın konuştuğu için sesi çok boğuk çıkıyordu. aslında ne dediğini salonun çoğu anlamadı. bir tane hanım ayağa kalkıp bağırmaya başladı arkasından tunca yönder... o zaman salondakiler kesin kötü bir şey söyledi bu diye bağırmaya, çatal falan fırlatmaya başladı. ahmet kaya eşi ve plakçısıyla bir masaya oturdu. nurettin soydan, arslan güven, sinan tosun gibi mgd üyeleri ve yöneticileriyle basın danışmanı murat kocaman ve bazı garsonlar ona koruma kalkanı oluşturdu. masadayken mikrofon tuttu bazı tv muhabirleri ona. rahmetli "ben kötü bir şey demedim ki" diye açıklama yaptı. ama salon azmıştı bir kere. ahmet kaya ve yanındakiler daha fazla gerginlik olmasın diye kalkıp gittiler. ne olur ne olmaz diye salonun ana kapısı kullanılmadı. mutfaktan falan geçtik hep beraber. ben de şak şak fotoğraf çekiyorum o an. personel asansörüne bindik yoğun bir kalabalıkla. o an asansörün içinde ben de vardım. hiç konuşmadı rahmetli. terini silip durdu. aşağıya inince taksiye bindirildi. gecenin ilerleyen saatlerinde haber geldi gayrettepe'deki emniyet'e çağrılmış diye. gittim önünde bekledim. en son orada gördüm rahmetliyi. acır hala yüreğim...
  • ssg'nin tv'de seyrettikten sonra a$ka gelip "neden herkesin karde$lik icinde yazacagi bir internet sitesi acmayayim" dedigi, 3 gun sonra da bu plani nihaile$tirerek ek$i sozlugu yazmasina sebebiyet vermi$ gece. yanindaydim ordan biliyorum.
    *
  • 2009 türkiyesinde ibrahim tatlıses canlı yayınlarda şemmame'yi seslendirirken ve serdar ortaç kürtçe şarkılarla oynarken hatırlanan gecedir.
  • ahmet kaya'nın, paris'te sürgünken, olayla ilgili yaptığı basın açıklamasından bir bölüm:

    "bir gün birileri nasılsa kürt asıllı olduğu için kürtçe bir tek şarkı söylemek isteyen bir adamın hiç bir ülkeyi bölmediğinin öyküsünü yazacak ve bu öyküyü okuyanlar şarkı söyleyen insanlardan ve şarkılardan korkulmaması gerektiğini anlayacaklardır.

    ben klasik bir kadere teslim olmak istemiyor ve öldükten sonra değil şimdi anlaşılmak istiyorum. beni doğru anlama yolundaki en küçük bir çabayı, bir sağduyu ve bir hoşgörüyü çok özlediğimi ve bunu içinde taşıyan herkesi içtenlikle selamladığımı söylemek istiyorum."

    arabamı şerefsizlerin ülkesinde bıraktım manşetiyle servis edilen haber hakkında ise şu açıklamayı yapmış:

    "birer örneğini yazılı olarak sizlere vereceğim bu açıklamamın ekinde göreceğiniz bazı gazete kupürlerini dikkatle okumanızı istiyorum. sözünü ettiğim ödül gecesine değinerek, "kendime bir araba almıştım. 42 yıldır bu ülkede yaşadığım ve ürettiğim halde, bir açıklamamdan dolayı o ödül töreninde beni bir gecede vatan haini ve bölücü olarak nitelendiren birkaç şerefsizin yüzünden o arabayı kullanamadım bile" biçimindeki sözlerimi, "ülkesindeki 64 milyon insana şerefsiz dedi'' başlığı ile veren gazete bunu hiçbir kanıta ya da belgeye dayandırmadan, sonuçlarını hesap etmeden ve büyük bir sorumsuzlukla sekiz sütuna manşet yazma sorumsuzluğu gösterirken, ben aynı gazete ve aynı sütunlarda yer alan "ben bölünmeyi savunmuyorum ama kürt realitesini kabul etmek lazım. bu gözyaşının bu acının bitmesi lazım. biz bu ülkeyi böldürtmeyeceğiz" biçimindeki cümlelerimin gazete başlığına taşınmasını isterdim."
  • ümit kıvanç'in deyimiyle şuursuzlukla şerefsizligin bir araya geldigi gece.
  • o gece "yok mu yürekli gazeteci beyler" diyerek ortama gazın büyüğünü veren kişi nezihe kazancı'dır. kayıtlara geçsin.
  • videolarını defalarca izlediğim olaylı gece. kepazeliğin ve onurlu duruşun keskin çizgilerle ayrıldığı bir gece. o gün ahmet kaya'ya yapılan iğrenç linç girişiminin bayrak sallayıcıları olan o bi tarafımın sanatçılarının, gazetecilerinin, insanlarının bugün nasıl yaşadığını, suyun akışına göre karakterlerinin nasıl yön değiştirdiğini gördükçe midem bulanıyor. keşke kendisi de bugün yaşasaydı ve bizzat suratlarına tükürebilseydi. mehmet aslantuğ ve savaş ay'ın kalbimde her zaman yerlerinin farklı olmasını sağlayan ve her hatırladığımda neden bu ülkeye dair umudumun hiç olmadığını bana hatırlatan bir gecedir. ara sıra aklıma gelir bu geceyle ilgili videoları izleyip o gün orada ağzından salyalar saçarak onuncu yıl marşını söyleyen varlıkların bugünkü duruşlarına bakar kendime, riyakarlığın nasıl bir şey olduğunu hatırlatırım. yıllar sonra çıkıp her fırsatta özür dileyen yaşam formlarının samimiyetsizliğine bakıp onlar adına tekrar utanırım.
  • az önce yine bir görüntüsünü izlediğim gece. durduk yere izleyince yine sinirlerimi hoplattı. yine serdar ortaçtan nefret ettirdi. he tek serdar ortaç mı ordakilerin hangisi farklı ne yaptı ki . ah mehmet aslantuğ o ne masum ve ne acı dolu bi bakıştır. baktıkça hissedilen his sadece "kıyamamak" olan bi gecedir.
hesabın var mı? giriş yap