• ilkokulda matematikte ilk öğrendiğim işlemin sonucu * öğretmen(o zamanlar hocalara öğretmen denirdi) 6+6 kaç eder diye sorsa da en hızlı ben cevaplasam diye bakıp dururdum. insan o yıllarda biraz salak oluyor.
  • maci satin almis bir futbol takiminin hakemle beraber oyuncu sayisi
  • bir konseyin, kutsal bir grubun üyeleri veya kabile sayısı olarak:
    1 - atlantis ve mudaki konsey kişi sayısı
    2 - agarta nın konsey kişi sayısı
    3 - hititler in yeraltı tanrı sayısı
    4 - greklerin olimpos taki tanrı sayısı
    5 - isa peygamberin havarilerinin sayısı
    6 - kral arthur yuvarlak masa şövalyeleri sayısı
    7 - lamaizm in 12 li konseyi
    8 - oniki imam
    9 - grek mitolojisinde gaia nın 12 titan ı
    10 - galatın 12 kabilesi
    11 - ibranilerin 12 kabilesi
    12 - üçoklar ve bozoklar ın 12 kabilesi
  • nikita mikhalkov'un sibirya berberi*'nden yaklaşık on yıl sonraki projesi. sibirya berberi üst düzey bir epikti, 12'yi ise kesinlikle sevmedim ve mikhalkov'a laflar hazırladım. şimdi google translate çıktı ya okuyordur burayı kesin, ama filmi izlemediyse buradan sonrasını okumasın.

    malum, film 12 angry men'in yeniden çevrimi, rusya uyarlaması. filhakika bir rusya filmi, herkesin kendi hikayesinin olduğu bir rusya alegorisi ortaya koyuyor mikhalkov. bu arada o hikayelerin çokluğu filmin süresini iki buçuk saate kadar uzatıyor. görsellik kesinlikle abisinin yanına bile yaklaşamıyor. nerede dar alanda kısa paslaşan, terleten mükemmel lumet sinematografisi, nerede koskoca salonda kaydırma, geniş açı, güdük mikhalkov görselliği. oyunculuk baştan sona overactingten geçilmiyor ama bunu filmin tiyatral yapsına bağlayıp hoş görebiliriz. filmin en arızalı tarafıysa sembolizmi bana kalırsa. sıkışan basket topu, ışıkların açılıp kapanması, olay aydınlandıkça odanın da aydınlanması, uçan kuş gibi metaforlar bu sefer utomlyonnye solntsem'deki sembolizmin işlevseliğinin yanından bile geçmiyor; ancak film asıl meramını bağladığı yerde rahatsız ediyor. o da gerçi filmin nasıl okunduğuyla alakalı, benimkini anlatayım dilimin döndüğünce.

    inönü stadını bilenler bilir*, nikita mikhalkov gelenekçidir. bu tavrı da bu filminin her anından okunuyor. (sonda rus subaylardan bahsederken gözlerinin dolması güneş yanığına bir gönderme olabilir mi?) mikhalkov herkese hikayesini anlattırıyor, araya koyduğu flashbacklerle hepsinden önce çeçen çocuğa empati yapıyor. ancak çizdiği en sevimsiz karakter ne başından biri muhalefet olan ne de kız öğrencinin iç çamaşırıyla mastürbasyon yapan amca; mikhalkov'a göre en sevimsiz, sümsük karakter harvard'a gitmiş olan züppe, dejenere olmuş rus. güvenilmez, zayıf biri olarak gösteriliyor bu adam.

    onun ötesinde film zaten başından beri adalet eleştirisinden ziyade bir birlik çağrısı, hepimiz kardeşiz diskuruyla giderek önyargıyı eleştiriyor ki filmin en iyi tarafı da bu iyi niyeti sanırım. mikhalkov kendisini yine yöneten koltuğuna oturtuyor ve "halkının" gerçeği görmesini sağlıyor. burada çocuğun suçsuzluğunu ortaya ilk atan adamla yapılmış dini referanslar da var. filmin sonunda da vurgulandığı üzere bu adam ilk başta tek başına doğruyu söylüyor ve yavaş yavaş herkesi etrafına toplamayı başarıyor, sonunda da mesajı alıyoruz. sonlara doğru sanatçılara yapılmış bir eleştiri bir çuvaldız batırma olayı da var, konuşulanların ardından kimsenin harekete geçmemesiyle filmi izledikten sonra bu olaylarla empati yapanların akabinde olağan hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi dönmelerine atıfta bulunuyor yönetmen. ancak bu tavır da filmin bakış açısıyla çelişiyor. zira sonda ütopik bir şekilde bağlanan hikaye mikhalkov'un çeçen çocuğu yanına almasıyla kapanıyor. yani rusya çeçenistan'ı yanına almalı, kardeşini korumalı, barış içinde yaşamalı, biraz zorlama gözükse de bu okuma bence hiç mantık dışı değil; hele söz konusu nm olunca. sonuçta çeçen suçsuz, onu tuzağa düşüren patronlar (kapitalistler?) suçlu, onların tehlikesi geçene kadar da çeçen'i hapse atmanın mikhalkov için hiç bir sakıncası yok. olaya çeçenistan üzerinden bakmasak bile sonda önerilen çözüm, harekete geçmeliyiz eleştirisi ne kadar sağlıklı olabilir, sanki haksızlığa uğrayan bir tane çeçen var. yani olayı o noktaya neyin getirdiğini sorgulamaktan ziyade olayın geldiği noktayla ilgili böyle bir dram yapması bahsettiğim çelişkinin somutu. misal önyargı, gerçeklikten edilen şüphe üzerine benzer sembolizm ve tiyatrallikle kotarılmış bir doubt var bu filmden çok daha iyi ama "amerikan" olduğu için burun kıvrılan.

    sondaki yojimbo göndermesi de aslında bahsettiklerime paralel bir sahne. zira bana kalırsa yojimbo da kurosawa'nın eskiye özleminin ve yeniyle bozulan geleneğin eleştirisi mahiyetinde bir film. hem sahne o savaş ortamındaki insalık dışı gariplikleri çok iyi vurguluyor hem de mikhalkov kendisine yakın gördüğü kurosawa'nın yojimbo'suna selam çakıyor. ama işte maalesef o işler müzikle, kardeşlik mesajlarıyla yapılmış dramatizasyonla olmuyor, olsa zaten aynısını türkiye'de mahsun da yapıyor.
  • tam bir rus filmi olmuş 12. açıkçası şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, o çok meşhur 12 angry men'i izlememişseniz şayet bu filme bayılabilirsiniz. "klasikleşmiş amerikan filmlerine mesafeli yaklaşma" gibi fantastik prensipleri olan bir insan olduğumdan mütevellit; bu film bittikten sonra kendime dedim ki: "yürü be triancula, yürü be olm!" niye dedim ben bunu? çünkü: tam bir rus filmi (rusların her bi' şeyi ilgi alanıma dahildir), tam bir hukukçu filmi (evet; genç, hevesli, siyah gözlüklü hukukçu heveslisiyim!), tam bir tiyatroya rahatlıkla uyarlanılası tek mekan filmi (birçok en bi' sevdiğim filmin tek mekanda geçmesi pek tabii ki tesadüf değil) ve tam bir karakter filmi (12 adamın her biri içinize işliyor, sokakta görseniz size nasıl davranacağını kestirebiliyor olursunuz filmin bitiminde: kısaca karakterler -olması gerektiği gibi- bir hayli ön planda). 12 angry men'i daha önce izleseydim şayet, bu kadar beğenmeme gibi bir durumum olabilirdi. çeçen-rus-kafkas olaylarını, rus kültürünü inanılmaz başarılı bir şekilde gözler önüne serdiği için, bir hayli başarılı bir uyarlama olduğunu rahatlıkla ekleyebilirim; henüz orjinalini izlememiş olsam da. (orjinalinde latin amerikalı-amerikalı olayıymış bu durum.)

    ben bu filmi pek tabii ki de altyazı olayından dolayı geç izledim, yoksa ilk fırsatta izlenilesi bir film. şahane alt metinlerle dolu bir cevher olduğunu düşünüyorum: 157 dakikalık devasa süresi sizi korkutmamalı.
  • 12 mart belgeseli için fahir atakoğlu'nca bestelenmişti. atakoğlu'nun ilk albümünün açılışını yapar. 1:12 dakikalık kısa versiyonunun adı oniki mart'tır. çok daha vurucudur, ritimleri sebebiyle.
  • çok sevdiğim sayıdır.

    aşağıda kaynağı da verilmiş olan bir kısmını editlediğim alıntıda anlatılanların haricinde dikkatimi çeken bir başka noktası ingilizce ya da almanca (başka dillerde de olabilir) rakamlar dizisinin ancak 12 sayısından sonra telaffuz tekrarına uğramasıdır:

    one, two, three, ......., eleven, twelve, thirteen,....

    three - thirteen

    eins, zwei, drei, ......., elf, zwölf, dreizehn,....

    drei - dreizehn

    --- alıntı ---

    12 sayısı, aslında hemen her gün karşımıza çıkmakta; yani, en azından her saate baktığımızda 12 rakamdan birini görmekteyiz. kâinata baktığımızda insanoğlunun kendi düşünceleriyle ürettiği bir çok olayda da 12 rakamını görürüz. peki nedir bu 12 rakamının sırrı? isterseniz ilk önce 12 rakamıyla ilişkili belli başlı bilinen tanımlamaları bir sıralayalım;

    1) 12 sayısının gizemi, gökyüzündeki on iki yıldız grubundan (burcundan) geliyor; ama bu sayının asıl özelliği; 2, 3, 4, ve 6 rakamları ile bölünebilmesi ve eski çağlarda en çok kullanılan sayı birimi olmasıdır. 12 sayısı, bugün bile düzine adıyla sayı birimi olarak kullanılırken; katları olan 24, 60 ve 360 da zaman ve açı birimleri olarak kullanılıyorlar.

    2) bir çok mitolojide 12 tanrıya rastlamaktayız klasik yunan mitolojisinde olympos dağında 12 büyük tanrı vardır bunlar;

    zeus,
    hera,
    athena,
    apollon,
    artemis,
    hermes,
    hephaistos,
    hestia,
    ares,
    aphrodite,
    demeter,
    poseidon

    3) hz isa'nın 12 havarisi vardır;

    petros,
    zebedin'in oğlu yakup,
    yuhanna,
    bartolomeus,
    andreas,
    filipus,
    tomas,
    alfeus'un oğlu yakup,
    yehuda (taday)
    yehuda (iskariyot)
    matta
    ve simun.

    4) şia da 12 imam vardır;

    hz. ali,
    hz. hasan,
    hz. hüseyin,
    zeynel abidin,
    muhammed el-bakır bin ali zeynelabidin,
    cafer es-sadık bin muhammed,
    musa el-kazım bin cafer,
    ali er-rıza bin musa,
    muhammed et-taki bin ali,
    ali en-nâkî bin muhammed,
    hasan el-askeri bin ali en-nâkî,
    muhammed el-mehdi bin hasan el-askeri.

    5) güneş ve ay'ı sayarsak 12 gezegen özellikle sümer medeniyetinden beri biliniyor;

    güneş
    ay
    merkür,
    venüs,
    mars,
    dünya,
    jüpiter,
    satürn,
    uranüs,
    neptün,
    plüton,
    nibiru ya da marduk.

    6) nostradamus'un son olarak 2012 için kehanette bulunması.

    7) çin takvimi 12 hayvanlıdır;

    fare yılları. 1936 1948 1960 1972 1984 1996 2008
    boğa yılları. 1937 1949 1961 1973 1985 1997 2009
    kaplan yılları... 1938 1950 1962 1974 1986 1998 2010
    tavşan yılları... 1939 1951 1963 1975 1987 1999 2011
    ejderha yılları.. 1940 1952 1964 1976 1988 2000 2012
    yılan yılları. 1941 1953 1965 1977 1989 2001 2013
    at yılları. 1942 1954 1966 1978 1990 2002 2014
    koç yılları. 1943 1955 1967 1979 1991 2003 2015
    maymun yılları... 1944 1956 1968 1980 1992 2004 2016
    horoz yılları. 1945 1957 1969 1981 1993 2005 2017
    köpek yılları. 1946 1958 1970 1982 1994 2006 2018
    domuz yılları. 1947 1959 1971 1982 1995 2007 2019

    8) musevilik'te hz. yakup'un 12 oğlu (ve israil'in 12 kabilesi).

    9) bir yılda 12 ay vardır.

    10) astrolojide 12 burç vardır.

    11) 12 sayısı, kurân-ı kerîm'de 4 defa geçiyor;

    «(yine) hatırlayın; musa kavmi için su aramıştı, o zaman biz ona: "asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı, böylece herkes içeceği yeri bilmişti. allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.» (bakara suresi, 60)

    «biz onları (israiloğulları'nı) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. kavmi kendisinden su istediğinde musa'ya: "asan'la taşa vur" diye vahyettik. ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu.» (araf suresi, 160)

    «andolsun, allah israiloğulları'ndan kesin söz (misak) almıştı. onlardan 12 güvenilir-gözetleyici göndermiştik. ve allah onlara: "gerçekten ben sizinle birlikteyim. eğer namazı kılar, zekatı verir, elçilerime inanır, onları savunup-desteklerseniz ve allah'a güzel bir borç verirseniz, şüphesiz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi gerçekten, altından ırmaklar akan cennetlere sokarım. bundan sonra sizden kim inkar ederse, cidden dümdüz bir yoldan sapmıştır.» (maide suresi, 12)

    «gerçek şu ki, allah katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri allah'ın kitabında on ikidir. bunlardan dördü haram aylardır. işte dosdoğru olan hesap (din) budur. öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. ve bilin ki allah, takva sahipleriyle beraberdir.»(tevbe suresi, 36)

    12) tapınak şövalyeleri, 12 kişiydi.

    13) ab bayrağı, 12 yıldızdan oluşur.

    14) incil'de meryem ana'nın başında 12 yıldızlı bir taç olduğundan bahsedilir (vahiy12-1)

    15) hinduizm'de de buda'nın da 12 öğrencisi olduğu söylenir.

    ve daha bilemediğimiz ne çok 12 rakamlı olay vardır. aslında bu 12 sayısına ebced hesabıyla baktığımızda, karşımıza insan çıkar. her ne kadar hemen hemen her sayı içinde bu kadar örnek bulabiliyor olsak da özellikle insana çıkıyor olması, 12 rakamını daha bir önemli hale getiriyor. bir de 2012 kehanetleri, marduk olayları ve dünyanın yok olacağı kaos teorilerini de katarsak, işin içinden çıkılmaz hale geliyor.

    --- alıntı ---

    kaynak: http://gizliler.blogcu.com/12-sayisi/8834804
  • 12 angry men filmini daha önce izleyen biri olarak, çok da heyecan verici bulmadım filmi. ama izlerken de sıkılmadım. yok olmamış demicem zaten birebir aynı uyarlama da değildi.

    --- spoiler ---
    filmin sonunda, rus emekli subayının genç çeçeni himaye altına alması da ayrı bir ironi ortaya koymuş. alttan alttan yavru vatana ince bir mesaj gibi geldi bana.
    --- spoiler ---
  • filmi izlemeden önce sözlükten bi yorumlara bakayım dedim, ama tek arkadaşın yaptığı yorumdan başka bir eleştiri bulamamış olmak beni çok üzdü.
    benim bildiğim sözlük kritik yapar, bilgilendiricidir, kutsal bilgi kaynağı olma sıfatını boşuna hak etmemiştir...
    ama bu filmden bir haber olanları gördükçe bunu bir kez daha düşünmeye başladım.

    film imdb'den 8.0 küsür almış, ama orda da izleyenler belli, o oyların çoğu ruslardan gelmiştir,
    nasıl bizim türk filmlerimizin 8.0- 9.0 almalarına karşın "en iyi filmler" listesine giremeyip de sadece bölgesel ve yöresel kalmışsa,
    ne yazık ki bu filmin başına da bu gelmiş! hem de hiç hak etmediği halde!!!

    filmin gösterime girmesi üzerinden 1.5 sene geçmiş, ama ne yazık ki,
    ne sözlükte ne başka bi yerde kendisinden doğru düzgün bahsedilmediğini gördüğümde, saçma sapan,
    klişe manyağı olmuş hollywood filmlerine olan hayranlığımızın ve bağlılığımızın (hadi alışkanlık olsun) ne ölçüde olduğunu bir kere daha idrak etmemi sağladı...

    filmimiz 2.5 saat sürüyor, ama bu süre içinde yapılan sorgulamalar, ön yargılar, espriler, öz eleştiriler, valla ne diyeyim,
    uzun zamandır bir filmde bu kadar bolluk ve bereket görmedim.

    konusu çok basit, üvey babasını öldürmekle suçlanan bir gencin jürinin elinde olan kaderi ve jürinin film boyunca gencin lehinde ve aleyhinde ürettiği argümanları ve karasızlıkları.

    senaryo belki başka bir filmden esinlenmiş olsa da, asıl o senaryonun işlenişi ve kurgusundaki pürüzsüzlük filme aşık olmadı sağladı.
    bu şaheseri izledikten sonra bir kez daha insan oğlunun aslında ne kadar yanarlı dönerli, kaypak ve çıkarcı olduğunu,
    iyilik, merhamet, vicdan gibi kavramları da kendi çıkarlarıyla çelişmediği ana kadar acınası bi halde koruduklarına şahit oldum ve insan olduğumdan utandım.

    vicdan, doğrudan yana olma ve çıkar çatışması daha iyi nasıl anlatılabilirdi diye düşünmekteyim,
    hele filmin bir sahnesinde herkesin "ya, vicdanlı olmak erdemdir, bu duyguyu taşımaktan onur duyarım, ama benimde bir hayatım var" diyerek,
    o pis ve aslında insani hiçbir temeli olmayan savunma mekanizmalarının birden bire parlayı vermesi tüylerimi ürpertti,
    o da yetmedi, kafamı deve kuşları gibi toprağa gömme isteği uyandırdı.

    yüzümüzdeki maskeler sıkıştığımız zamanlarda nasılda istemsizce düşebiliyor, nasıl bu kadar aşağılık olabiliriz,
    hani insanı diğer canlılardan ayıran bir vasfımız vardı;(erdem) nerde…

    o masa etrafındaki 12 kişinin, her defasında bir tokat yiyerek nasıl sersemlediklerini,
    aslında sahiplenmiş oldukları düşünceleri iyice etüt etmeden kabul etmiş olduklarını ve doğrulukları hayatın özünde aramak yerine,
    gündelik hayatın sıradan detaylarının ardında aramalarının ne kadarda boş ve geçersiz olduğunu göstererek beni olduğum yere çiviledi bu sanat eseri…
  • filmdeki en belirgin iki elestiriden biri;
    ınsanlarin baskalarinin hayatlarini etkileyebilecek ancak kendilerine bir etkisi olmayacak konularda cok ozensiz karar vermesi.

    digeri;
    ınsanlar her konuda rahatca elestiri ve yargilama yapar ancak sorumluluk alma ve elini tasin altina koyma konularinda her zaman tembel olurlar.
hesabın var mı? giriş yap