• yapilacak degisiklikleri kendi bakis acimdan ozetliyorum:

    - bir erkegin birden fazla kadinla evlenmesini "kadinlarimiz bekar, ac bilac sefil mi olsun?" gerekcesiyle anayasal esitlik ilkesinden siyirmanin kapisini araliyoruz. ("bu konuda alinacak tedbirler esitlik ilkesine aykiri kabul edilemez" --paradox generator v1.0)

    - bilgi edinme hakki kanunu'nun 4. maddesini anayasaya'da koyuyoruz ki biri olur da ustune murekkep dokulurse oburunu okuyabilelim. yedekleme amacli.

    - yine 5395 sayili cocuk koruma kanunu'ndan metinleri alip anayasa degisiklik metnine koyuyoruz. hem bu sayede "cocuklarimizi korumaya evet!" diyebiliyoruz.

    - zaten 2009 yilinda 5918 sayili kanunla yururluge girmis olan askerlerin sivil mahkemelerde yargilanabilmesiyle ilgili yasal duzenlemeleri bir de anayasa'ya koyuyoruz ki referandumumuzu tanitirken "darbecileri yargilamaya evet!" diyebilelim.

    - disk ve kesk'in uzlasmaz, terbiyesiz tavirlarina karsi uzlastirma kurulu'na itirazi engelliyoruz, kurulun sozu son soz oluyor. uzlasma sorun olmaktan cikiyor.

    - tbmm baskanlik divani suresi 3 yil yerine 5 yila (yasama donemi) cikartiliyor. bunun ne sikime yaradigini bilmiyorum ama yine de "5 yillik baskanlik divanina evet!" diyorum.

    - yuksek askeri sura'nin "ilisik kesme" kararlarini yargi denetimine sokuyoruz. boylece "bu adam fethullahci beyler" deyip subay ilisigi kesmelerin onune geciyoruz.

    - bakanlar kurulu, uzlastirma kurulu gibi devlet kurumlarinin kararlarinin danistay tarafindan uygunlugunun (bkz: yerindelik) denetlenmesini tamamen engelliyoruz.

    - hakim sorusturmalarinin sadece daha kidemli hakimlere delege edilebilecegi sartini anayasa'dan cikartiyoruz. es kidemli ya da daha az kidemli hakimlerin denetim imkanlarina kapi araliyoruz.

    - anayasa mahkemesi populasyonu dagilimini

    yargi: %53, cumhurbaskani: %27, asker: %14, yök: %6

    yerine

    cumhurbaskani: %37, yargi: %27, tbmm (hosgeldin): %16, yök: %15, asker: %5.

    yapiyoruz. yani gunumuzdeki "mecliste cogunluk teskil etmis ve kendi bunyesinden cumhurbaskani atamis" vaziyetinde durum suna donuyor (edit: yok'un de agirlilli cumhurbaskani + hukumet tarafindan atandigini atlamisim toplama ekliyorum):

    cumhurbaskanli-sahane-iktidar: %68, yargi: %27, asker: %5

    (anayasa degisikligindeki en uzun maddelerden biri bu oldugundan ozeti de uzun oldu).

    - kanun yollarini tuketenlere anayasa mahkemesine gitme imkani yaratiyoruz. boylece bizzat avrupa insan haklari mahkemesi'ne basvurmayi daha da zorlastiriyoruz. zira tum kanun yollarini tuketmek zorundasiniz aihm'e gitmek icin, o yolu da tek bir alelade davanin 2 yil surdugunu dusunerek ne kadar uzattigimizi siz dusunun. torunlariniz aihm'e gider artik.

    - yuce divan kararlarina itiraz imkani getiriyoruz.

    - kenan evren'e 104 yasinda hapse girme imkani taniyoruz. ama kenan evren'i cok yasli diye affedebiliriz de zira hatirlarsaniz en basta "(yaslilara, kadinlara ozel) alinacak onlemler esitlik ilkesine ayri sayilamaz" demistik.

    - hsyk uye sayisi 31'e cikartiliyor. ama iki tane asil uyenin nasil atanacagi belirtilmiyor. o yuzden 29 uye uzerinden yaptigim oranlamada

    yargi: %100 olan uyelerin dagilimi:

    yargi: %69, cumhurbaskani: %21, anayasa mahkemesi: %10, bildiginiz uzere anayasa mahkemesinin onerilen anayasada %68'i cumhurbaskanli yekpare iktidar tarafindan seciliyor. ve cumhurbaskanli iktidar formatimizda oranlama:

    yargi: %72, cumhurbaskanli-sahane-iktidar: %28 oluyor. iktidar hsyk'ya da nufuzunu bu sekilde yerlestiriyor.

    - hsyk'nin kadro dagitma yetkisini kaldiriyoruz ve meslekten cikarma kararlarina da yargi yolunu aciyoruz. ya hatta biraz daha ugrasip hsyk yetkilerini hukumete versek daha rahat olacakmis. ver sen o yetkiyi.

    edit: parti kapatmayla ilgili maddeler oylamadan gecmedigi icin oneriden kaldirilmis. onlarla ilgili ozeti cikardim.
  • bu pakete evet oyu vermemek için kör olmak gerek diyen hükümet üyelerine tarihi cevap körler derneği'nden gelmiş; "madem körüz hayır diyoruz."

    (bkz: hayırlı olsun)
  • hsyk ve aym'nin bağımsızlaştırılmak yerine daha fazla yürütmeye bağlanmasını içerdiği için hayır denmesi gerekir. aksi halde bu haliyle yargı, kim iktidardaysa onun malı haline gelecektir. bu da kuvvetler ayrılığı ilkesini şimdikinden daha kötüye götürecektir. uzun vadede faşizme yol açabilecek değişiklikleri anlayabilmek için tarafsız ve maddelerin eski yeni hallerini karşılaştırmalı inceleyen tartışma ve makaleleri okumanızı tavsiye ederim. hsyk ve aym ile ilgili olanlar hariç olumsuz bir yanı yok gibidir ama zaten bütün bu paket de bu iki maddeye ilişkin göz boyama ve propaganda aracı olması açısından icat edilmiştir. faşist bir hükümetin yargı kontrolü olmaksızın istediği her şeyi yapabileceği bir düzen fikri çekici geliyorsa evet diyebilirsiniz ama çıkıp da bunun propagandasını askeri vesayet veya darbecilerle hesaplaşma iddiaları ile, yani gözümüzün içine baka baka yalan söyleyerek yapmayın. bir de ne oldugundan habersiz romantik salaklar var, onlara diyecek söz bulamıyorum. yetmez ama evetmiş. yahu adam yargıyı yürütmeye daha bağlı hale getiriyor, sana yetmeyen ne?

    (bkz: #19675075)
  • liseye gidiyorum, sene 1991. okul çıkışında da kumaş pantolonla gezen, hatta kumaş pantolonla doğmuş olduğunu düşündüğüm ve yatılı yurtlarda ikamet edip, dünyanın bilmem kaç ülkesinde okullarımız var diye övünüp, şu an pennsylvaniada ikamet eden malum şahsın adını sıkça zikreden tipler vardı. aklım başımdaydı, aileden bilinçliydim de oyunlarına gelmedim. toplantılar, etütler, zengin sofralar, üniversite sınavında yüksek yüzdeli başarı vaadeden malum dershane... derken üniversite için gittiğim kentte yine peydah oldular, yine benden umduklarını bulamadılar...

    zaman içerisinde yayılmayı sürdürdüler, şu an nerelerde nasıl kadrolaştıklarını bilmeyen yahut umursamayanlar haliç'te yaşayan simonlar dün devlet bugün cemaat adlı kitaptan okuyup öğrenebilirler...

    bu referandum öylesine bir referandum değildir. devletin tüm makamları aynı parti yanlısı iken, bu inanılmaz, akıl almaz antidemokratik tablonun tek dengeleyici gücünü oluşturan üyelerin ezici çoğunluğunu yandaş cumhurbaşkanı belirleyecek... varın siz düşünün... tuzağa düşüp de bunların istediği sonucu çıkarırsanız, freni patlamış kamyon gibi geliyorlar... olay sadece şeriat korkusu vs değil, tarihin en acımasız faşist kapitalist rejimine pupayelken gidiliyor... zira geçmişte faşist yakıştırması alan liderler bile bu "padişah" karşısında çizgi film kahramanı gibi kalıyor... aklı başa almakta fayda var...
  • ne değişiyor ne değişmiyor oturup okudum, inceledim. beyin bedava diye de çok fazla yüklenmedim, zaten o kadar üzerinde durulacak bir konu da değil. bir kere o kadar değişikliğin tek paket halinde halka oylatılması insanın kafasını karıştırmıyor değil. bunun bir sebebi olmalı değil mi? baktım değişiklilere gerçekten de tek tek oylanıyor olsa hatta tek tek değil çifter çifter bile oylansa %99.9 * evet denilecek türden. kanun önünde eşitlik, özel hayatın gizliliği gibi herkesin anlayacağı ee iyi bu değişiklikler ne güzel işte kanun önünde eşitlik diyor diyeceği türden değişiklikler. evet evet daha önce kanun önünde tam olarak eşit değildik, şimdi daha eşit olacakmışız. dediğim gibi bunlar çerezlik , hiç halka bile oylatılmadan tbmm'de halledilecek türden değişiklikler. akp gayet zekice davranıp toplumun her kesimine yönelik çerez bir değişiklik koymayı ihmal etmemiş. memurlara grevsiz toplu sözleşme hakkı ki buna götümle gülüyorum, işçilere birden fazla sendikaya üye olma hakkı gibi paketi iyimser gösterebilecek türden değişikliklerle donatılmış bir paket var.
    aa tabi bir de unutmadan geçiçi 15. maddenin kaldırılması var ki 12 eylül'ün ürünü bir partinin 12 eylül'le yüzleşmek istemesi çok anlamlı gerçekten. şimdi bu ve bunun gibi maddeler gördüğüm kadarıyla yetmez ama evetçileri gayet memnun etmiş.

    bu değişikliklerin yanında bir de değişikliklerin neden ısrarlı bir şekilde tek paket halinde oylatılmak istendiğini açığa çıkaran maddeler var, evet evet işte o çok konuşulan yargı ile ilgili değişiklikler. şahsımın türk yargısına zerre kadar güveni yoktur, fakat bunun yanında akp'nin getireceği demokrasiye veya akp etkisindeki bir yargıya da güveni yoktur.

    (bkz: adalet bakanlığı/#16984616)
    zaten demokrasi gibi sikko bir yönetim sistemine sahip bir ülkeden de çok fazla bir beklentim yok açıkçası. her bir kurumu kafasına göre çalışan bir sistem mi yoksa her bir kurumu akp'nin veya herhangi bir partinin, daha doğrusu tbmm'nin açık bir şekilde etksinde ve kontrolünde olan bir sistem mi sorusunu soruyorum kendime. bu noktada yine hiç sevmediğim ve sevemeyeceğim demokrasinin kuvvetler ayrılığı ilkesi geliyor aklıma. fakat adalet bakanlığı denilen ki bir yapı varken hangi yargı bağımsızlığından, kuvvetlerin hangi ayrılığından söz edildiğini bir türlü anlayamıyorum. zaten tayyip amca'nın ve hükümetinin, hsyk ve danıştay hakkındaki fikirlerini biliyoruz. hukuku dolanan yusuf amcayı hangimiz unuttu ki zaten. haliyle şu durumda akp'nin yargı için istediği bağımsızlık, kendilerine karşı çıkmayacak bir yargıdan öteye gidemez zaten.

    "11 üyesi olan anayasa mahkemesinin üye sayısı 17'ye çıkacak ve bu üyelerin 14'ünü cumhurbaşkan'ı seçerken 3'ünü tbmm seçecek",

    hatırlatayım anayasa mahkemesi dediğimiz kurum bir yargı organı, peki üyelerini kimler seçiyormuş? cumhurbaşkanı'nın akp'li olduğundan filan dem vurmayacağım, zira zaten o kuvvetler ayrılığını tamamen ortadan kaldıran bir durum olsa da teknik olarak yargı organına etkisi bir sorun değil.

    burda değinmek istediğim nokta üyelerin 3'ünü tbmm'nin seçecek olması. bu değişiklik için şöyle bir cümle kurabiliriz,

    "tbmm bir yasama organıdır, anayasa mahkemesi bir yargı organıdır ve anayasa mahkemesinin 3 üyesini tbmm * seçer."

    kuvvetler ayrılığının amına koymak bu olsa gerek.

    ilginç olan nokta da anayasa mahkemesi'nin bile bunu uygun bulması, demek ki anayasa da bile kuvvetler ayrılığını destekleyen türden bir madde yok ki anayasa mahkemesi de bunu uygun bulmuş. bir de hsyk ile ilgili mevzular var ki hiç girmek istemiyorum. zira hem akp'nin hsyk'ya karşı cephe aldığını herkes biliyor onu geçtim hsyk'nın da referandum mevzularına karışması bile gereksiz. bir yandan yargı bağımsızlığı isterken yasamaya karışmak yersiz oluyor.

    sokakta çıkıp önünüze çıkan herhangi birine bu madde değişikliği hakkında ne düşündüğünü sorsanız , zaten sorduğunuz kişi ne anayasa mahkemesi'nin ne iş yaptığından ne de daha önceden anayasa mahkemesinin üye sayısından, üyeleri kimin seçtiğinden haberi olmadığından size muhtemelen hükümet ile ilgili olumsuz veya olumlu bir yorumunu söyleyecektir. oy verdiği bir partiyi kapatan kurum hakkında ne düşünüyorsa ona göre bir yorum yapacaktır, oğlunun kızının üniversiteye girmesini zorlaştıracak türden karar alan bir kuruma sadece ve sadece aldıkları bu karar nedeniyle düşman olacaktır. halk dediğin de budur zaten. gayet normal olarak kızının oğlunun geleceğeni, kendi düşüncelerini önemseyecektir. şu durumda referandumda kullanacağı oy yine mantıklı bir şekilde körü körüne desteklediği partinin dediğiyle aynı olacaktır. fakat akp işini garantiye almak için bunun bir parti kararı olmadığını, o yüzden de chp'li, mhp'li ve bdp'lilerden akp'ye destek vermeseler de bu referanduma evet demelerini istiyor. bunun için de daha önce de belirttiğim gibi her bir bireyin mutlaka kabul edeceği türden çerez değişiklikleri halka anlatıyor. o yüzdendir ki pakette o kadar değişiklik olmasına rağmen geçici 15. maddenin üzerinden değişiklik halka sunuluyor. öldükleri zaman zerre üzülmeyenler şimdilerde 12 eylül'de idam edilenlerin üzerinden sırf oy alabilmek için ağlıyorlar. 12 eylül mağdurlarının özellikle kürtlerin oylarını bu şekilde alabileceğini sanıyorlar ki şimdiye kadar görülen o ki haklılar da. halkın nefreti o kadar fazla ki kenan evren'in yargılanabileceği düşüncesi bile diğer maddelerin önüne geçiyor. oysaki çok mu zordu şimdiye kadar geçici 15. maddenin kaldırılması, halka bile getirilmesine gerek yok, mecliste bile halledilebilecek bir şey. halkın oyuna tek başına sunulsa %99.9'la kabul edilecek türden bir değişiklik. fakat eğer onu istiyorsan bu hakkı da bana vereceksin dercesine paket halinde oylamaya sunuluyor.
  • bu referandumla ilgili hatırladığım tek şey anayasa mahkemesinde çoğunluğun ak partili olmasının sağlanmasıydı. 2010'da 21 yaşındaydım ve hayır'ı bastım geçtim.

    o dönem evet basan pek çok kişi şu an ak parti'den döndü. ama geçen 11 yılda ülkenin anasını siktiler. daha da sikecekler öyle görünüyor.
  • 12 eylül faşizmini akp faşizmiyle değiştirme teşebbüsünün vücut bulacağı referandum olacaktır. unutmayın ki düşmanımın düşmanı dostum olacak diye bir kaide yok. halkın sağduyu gösterip akp'nin bu teşebbüsünü sonuçsuz bırakacağını umduğum referandumdur.

    edit: niye kötülendiğinin farkındayım. zira bu cümleler kimsenin hoşuna gitmiyor. ama birinin gerçekleri haykırması lazım. ey sevgili liberal solcular ve taraf gazetesi okurları, dikkatinizi çekerim ki akp, 12 eylül anayasasının sadece ucu kendisine dokunan taraflarını kendi işine gelecek hale getirme çabası içerisindedir. kalkıp da yargı sistemindeki onlarca sorun dururken, hsyk'nın yapısını değiştirmeye çalışmanın başka bir açıklaması bulunmamaktadır. evet, 1982 anayasası, bu ülkenin başına gelmiş en kötü şeylerden biridir, amma velakin adam gibi bir taslak hazırlayıp kamuoyunda tartışmaya açmak yerine (ki bir ara bunu denediler ancak kendi amaçlarına uygun duşmediğinden olacak, bu yöntemden vazgeçildi), ufak ufak modifikasyonlar yapma çabası, akp'nin demokrasi gibi bir derdinin olmadığına delalettir. "türkiye iran olmasın" diye çok klişe bir lafa sığınmak istemiyorum, fakat iran devrimi sürecinde yaşananlar ile türkiye'deki güncel konjonktürün benzerliği gerçekten beni korkutuyor. sağduyuya cidden ihtiyacımız var. lütfen.
  • "hayır" oyu vereceğim referandumdur. sebeplerini solculuğum çerçevesinde şöyle açıklamak isterim:

    1- danıştay'ın özelleştirmeler hakkında kamu yararını gözeterek yerindelik denetimi yapma yetkisi elinden alınıyor. bu yüzden, danıştay artık tekel işçilerini koruyamayacak, telekom ve tüpraş gibi özelleştirmeleri iptal edemeyecek. kamucu ve halkçı, solcu bir anlayış, anayasa'nın 125. maddesi'ndeki bu değişikliğe karşı çıkılmasını gerektirir.

    2- "evet" oyları çoğunlukta çıkarsa, türkiye büyük millet meclisi anayasa mahkemesi'ne üç tane üye seçecek. eğer bir mahkemeye yasama organı üye seçerse, yargının yasama güdümüne girmesi durumu ortaya çıkar. tbmm'de bir partinin çoğunluğu varsa, bu üyeler o partinin papağanlığını yapar. mahkemenin bu şekilde politize olması yanlış.

    3- hakimler ve savcılar yüksek kurulu'nun şu anki yapısının çok da mükemmel olmadığı muhakkak. adalet bakanını ve adalet bakanlığı müsteşarını kuruldan tamamen şutlamak lazım. hakimler ve savcılar yüksek kurulu'na bakanın ve müsteşarın girmesi demek, kurul üzerinde siyasi baskının ve vesayetin olması demek. yeni düzenleme ise kurul içinde bakanın ve müsteşarın konumlarına hiç dokunmuyor; aksine, bakanı kurulun resmi sözcüsü ve temsilcisi gibi taltif ediyor, ödüllendiriyor.

    4- kadınlara, çocuklara, yaşlılara, engellilere pozitif ayrımcılık maddesi tamamen yalandan ibaret. geçenlerde hani, kadın örgütlerinin toplantısı vardı da, recep tayyip erdoğan orda ne demişti? "kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum." bitti. adam kadın-erkek eşitliğine inanmıyorsa, anayasa'yı isterse kedi merdivenleriyle süslesin, o anayasa'dan bir cacık olmaz. ayrıca altı nokta körler derneği, "pozitif ayrımcılık değil eşit yurttaşlık istiyoruz" diye eylem yaptı. tabii ki, pozitif ayrımcılık yerine eşit yurttaşlık. çok daha mantıklı bir talep.

    5- çalışanlara birden fazla sendikaya üye olma hakkı getiriliyormuş. açıkçası bu bana çok saçma geldi. bir iş koluna baktığımızda, o iş kolunda yetkili sendikaya sendikaların üye sayılarına göre karar vereceğiz. yürürlükteki mevzuat bu şekilde. birden fazla sendikaya üye olan bir işçi, o dengelerin değişmesine ve iktidar baskısı yüzünden işçilerin çok büyük çoğunluğunun mesela hem disk üyesi sendikalara, hem de hak-iş üyesi sendikalara üye olması gibi çok sakıncalı bir sonuç doğurur.

    6- grev, uzlaşma kurulu'ndan sonuç çıkmaması şartına bağlanıyor. bu ne demek? grev hakkının kısıtlanması. emek dünyasını ilgilendiren maddelerde bu kadar gerici değişiklikler kabul edilemez. maddenin şu anki hâli bile, getirilen yeni versiyondan çok daha ileri. uzlaşma kurulu'nun iktidar güdümüne girmesi çok basit. burası türkiye.

    özetle; ben bu referandumda solculuğumun gereği olarak "hayır" oyu veriyorum. bir gerekçem daha var.

    selma aliye kavaf isimli homofobik şahıs bakan koltuğunda oturduğu sürece, akp'nin herhangi bir yasa - anayasa değişikliğini tabii ki reddedeceğim.
  • hemen türkiye bayraklarını profillerimize koyarak, "bir torba kömür için vatanı sattınız!" diyerek, aziz nesin'i anıp salaklık iması yaparak, "size müstahaktır kör cahiller!" diye küçümseyerek, "herkes hak ettiği şekilde yönetilir koyun sürüleri!" diye ezerek vatan kurtardığımızı zannedelim.

    cahil, koyun, salak, kör, geri kafalı diye kendimizden uzaklaştırıp etiketlediğimiz kişiler en az bizim kadar insan. normalde umrumuzda mı? değil. ama işimize gelince suçu onlarda aramaya başlıyoruz. beğenmeyip bok atmak yerine, başkaları için de iyi şeyler isteyebilmeyi öğrenseydik belki de bu kadar "cahil" olmazdık. sadece kendimizi, arkadaşlarımızı, ailemizi, ortaklarımızı değil; diğer insanları da sevebilseydik böyle olmazdık.

    tuzumuz kuru, kafamız rahat yaşarken; kendi işlerimiz tıkırındayken insanların cahil bırakılmasına sesimiz çıkıyor muydu? hayır. “acaba ne yapabiliriz?” diye mi düşünüyorduk, yoksa “cahil işte boşver” mi diyorduk? yüzyıllarca köle gibi bir yaşam sürmek zorunda kalmış, itiraz edince kellesi giden, tarım yapmak ve savaşmak dışında pek bir “hak” sahibi olmayan, bankalardaki milyonlarınıza bir şey olmasın diye kafalarının çalışmasını istemediğiniz, karın tokluğuna ağır işleri yapan, bilerek cahil bırakılan insanları normalde ne kadar sahipleniyoruz da şimdi utanmadan küfrediyoruz? işimize gelince “alevidir”, “kürttür”, “doğuludur”, “lazdır”, “köylü, cahil”, “öküz işte” vs. diyerek; kendimiz gibi düşünmeyen herkesi düşman bellemek çok iyiydi değil mi? ama “alevilerin”, “kürtlerin”, “cahillerin”, “öküzlerin” oylarına ihtiyaç duyup, istediğimiz sonucu alamayınca “ne olacak işte bu koyunlara böylesi müstahak” diyoruz. sadece kendin için değil, başkaları için, herkes için eğitim olsun, barınak olsun, iş olsun, imkan olsun, fırsat olsun diye düşündün mü? “cahil” diye kendinden soyutladığın insanlar cahil kalmasın diye kalkıp iki kelam ettin mi? o beğenemediğin kişileri, insan oldukları için sahiplenmeye çalıştın mı? hayır, hep dışladın. hep dışladık. senin faydalandığın imkanlardan sadece sen değil, başkaları da faydalanabilsin diye paylaşmaya hazır oldun mu? olmadın. olmadık. senden, benden farkı olmayan insanları, kendimizi üstün görerek arkamızda bırakmak istedik. gözümüzü kapamak istedik. işimize geldi aziz nesin’e ateist diye, solcu diye küfrettik; hatta bazılarımız diri diri yakmak istedi*. bambaşka bir olayda da işimize geldi diye onu alıntılayarak kendimiz gibi düşünmeyenlere salak dedik.

    bizim o “kör cahil” dediğimiz “koyun sürüsü” kendi kendine cahilleşmedi koçum. kimse anasının karnından koyun olarak doğmadı. kimse hayatına cahil başlamadı. kimse isteyerek bir paket makarnaya muhtaç olmadı. kimse keyfinden okul yerine tarlayı, fabrikayı tercih etmedi. şimdi istediğimiz olmadı diye oturup küfür edeceğimize, yıllardır aynı olan ve kendine yer edinen kötülükleri yok edebilmek için bir bok yapsaydık. kendi insanımız makarnaya muhtaç olurken gözümüzü kapamasaydık. herkesin bir şansı olsun diye bir şeyler yapsaydık. yüzde yüz başarılı olamazdık belki. imkanımız, paramız yetmezdi belki. ama en azından bir şeyi düzeltmek için çabalamış olurduk. sadece kendimiz için değil, biraz da başkaları için uğraşmış olurduk. okul götürmeye, iş götürmeye, imkan götürmeye, eşitlik sağlamaya, herkesin en az bizim kadar insan olduğunu unutmamaya bir katkımız olurdu. önyargıları yok etmeye çalışmış olurduk.

    ama böylesi daha kolay. sokakta sana benzemeyen, senin giydiğini giymeyen, saçlarını senin beğendiğin şekilde yapmayan, “ter kokan” insanları görünce yüzünü ekşitip; facebook’ta bayrak paylaşarak vatansevercilik oynamak daha kolay. çünkü onlar “öküz” değil mi? onlar “cahil koyunlar sürüsü”.. bir sen biliyorsun. bir senin dediklerin doğru. karşındakini tek bir kelime bile konuşturmayıp, en ufak anlaşmazlıkta düşman bellemek daha doğru değil mi? kendin gibi düşünmeyen, kendin gibi olmayan herkesi sevmemek daha doğru değil mi? senden başka kimse insan değil çünkü. bir sen insansın, sana benzeyenler insan, senin dediklerini onaylayanlar demokrasiye inanıyor. gerisi cahil. ve "ülkeler layık oldukları şekilde yönetilirler" değil mi? sen en iyilerine layıksın, "senden" olmayanlar neye layık olurlarsa olsunlar değil mi? madem öyle, daha iyisine layık olabilmek için hep beraber çalışsaydık. küfür ederken, ayrımcılık yaparken çok daha iyilerine mi layık oluyoruz? hiçbir iş için elini taşın altına koyma, kimseyi beğenme, sonra da yıllarca dışladığın insanların oyları seninkine benzemiyor diye onlara biraz daha ateş püskür. oh ne ala memleket.

    ben de üzülüyorum evet çıkmasına. ben de hayır diyordum. profil resmimde şu anda bayrak durmasa bile en az sizin kadar vatanseverimdir, merak etmeyin. ben de bayılmıyorum kandırılmaya, sömürülmeye, satılmaya, saygı görmemeye. zaten sandıktan "hayır" çıksaydı bile çok süper bir sonuç olmayacaktı ama en azından beterin beterine hayır diyordum.

    ama eğer demokrasi dediğimiz şey, uzlaşıyla sorunları çözmek yerine beğenmediğimiz her şeye küfretmekse ben yanlış biliyorum. çabalamadan, kimseyi beğenmeden oturduğumuz yerden başkalarını küçük görmekse, ben yanlış biliyorum.
hesabın var mı? giriş yap