• olaya bak sen;

    adamlar bunu 2 mart 2004'te fırlattığında;

    *daha marc zuckerberg ve ekibi facebook'u, üniversite kampüsündeki odalarında yeni yeni kuruyorlardı.

    *twitter kelimesi, daha kurucularının aklında bile değildi.

    *iphone'un kendisini bırak, fikri bile yoktu steve jobs'un kafasında.

    *tablet dendiğinde akla orhun yazıtları geliyordu.

    *işim gereği fotoğraflamam gereken kareleri 24 veya 36'lık pozlu fotoğraf makineleriyle fotoğraflıyordum.

    *yılan oyunlu bir nokia kullanıyordum ve sony ericsson k750 almama daha 1 yıl vardı.

    *xhamster kurulmamıştı.

    * lebron james henüz çaylaktı ve o yıl nba'da yılın çaylağı seçilecekti. efsane michael jordan ise basketbolu yeni bırakmıştı.

    * hakan şükür galatasaray'da golcüydü, alex de suoza'nın fenerbahçe'de ilk sezonuydu, beşiktaş'ın başında vicente del bosque vardı.

    *bülent ecevit yaşıyordu.

    * ekşi sözlükte antik sözlüğün kullanıldığı yıllardı ve sedet yönetimi'nin adı sedat yönetimiydi.

    falan filan..

    ve bugün o fırlatılan uydu kuyruklu yıldıza iniş yapıyor.
    muhtemelen teknolojik olarak bugünden çok fazlasıyla geride bir uydu ama yine yapıyorlar üstadım.
    o insanlarla aramızda çok fazla fark var.

    bir de bize bak;
    -kendine saray yaptıran liderlerle,
    -zeytin ağaçlarını hunharca katletmeye çalışan insanlarla,
    -düşünce özgürlüğünün geriletilmesiyle,
    -medyanın medya olmaktan çıktığı,
    -öğrencilerin bile kız - erkek diye ayrı okutulmaya çalışıldığı
    ülkede yaşıyoruz.

    gündemimize bak hele,
    yok kadının biri kafanıza sıkarız demiş,
    çarşaflı olan kadın ayağa kalkmış mı 09:05'te,
    whatsapp'a mavi tik gelmiş
    bilmem ne..

    vallahi de billahi de kıskanıyorum elalemi.
    çünkü bizden bi sik olmaz,
    bu uydu sayesinde bunu bir kez daha anladım.

    edit: birkaç edit.
  • bu başarının gerçekten bilimsel olarak ne anlama geldiğini, neden kuyrukluyıldız seçildiğini ve dünya ile bunun ne ilgisi olduğunu merak eden arkadaşlar var hala. ortalıkta geyik yapan sayısı azalınca fırsat bulup birkaç soruyu yanıtlamak istedim.

    öncelikle rosetta ve philae'nin görevlerinin biraz bağımsız, biraz da birlikte olduğunu belirtelim. insanlar philae'nin inmesine normal olarak hayvan gibi heyecan duyuyorlar ama rosetta şimdiden manyak bir iş başardı ve philae inmeseydi bile, şu anda adamların 90 tane bilimsel makalesi hazırdı, önümüzdeki aylarda da rosetta önemli gözlemler yapmaya devam edeceğinden bu sayı (philae olmadan) artacaktı.

    neden kuyruklıyıldız?

    kuyruklıyıldızlar (ve küçük gezegenler - asteroidler) güneş sisteminin "değişmeden duran" en ihtiyar üyeleri. güneş ikinci nesil bir yıldız, yani öncesinde bir yıldız varmış, patlamış, saçılan artıklarından (nebula) güneşimiz, gezegenler ve kuyrukluyıldızlar oluşmuş. ancak öbek halinde duran büyük kütleler (gezegenler) üzerine bir sürü madde çektiğinden, yüzeyleri çok sıcak olduğundan, çok güçlü manyetik alanlara sahip olduklarından kimyasal değişim veya çeşitlilik gösterme ihtimallerini yükseltiyorlar. ay'ın bile dünya'dan koptuğu düşünülüyor, gerisini siz düşünün. ama kuyrukluyıldızlar öyle değil, onlar 4.6 milyar yıl kadar önce uzaya saçılmışlar ve güneş sisteminde takılıyorlar. çok soğuk taş parçaları, ve güneş'e arada bir yaklaştıklarında yüzeyleri yanıyor, ama içi taa milyar yıl önceki haliyle aynı kalıyor. e o zaman ben bunun için incelersem, 4.6 milyar yıl önce neler olup bitmiş görebilirim?

    farkındaysanız az önce içini incelememiz lazım dedim, çünkü yüzey güneş'e yaklaştıkça ısınıyor, parçalar kopuyor vs. bir cismin kimyasal kompozisyonunu incelemek için (en kaba tabiriyle) "arkasından" ışık gelip geçmeli. örneğin gündüz perdenizin arkadasından gelen ışık sayesinde perdenizin kırmızı olduğunu görebiliyorsunuz, bu şekilde "hmmm kırmızı hariç güneşin tüm renklerini yutmuş perdem, demek içinde maviyi-sarıyı-yeşili soğuran şu elementler var" diyoruz (bu çok çok kaba bir anlatım). güneş sistemimizde güneş'ten başka ışık kaynağı olmadığı için, ve güneş ışığının kimyasal bileşimini çok çok iyi bildiğimiz için, başka yüzeylerden yansıyınca yüzeyde neler olduğunu kestirebiliyoruz. örneğin kuyrukluyıldızın yüzeyine güneş ışığı çarpıp yansıyor, soğurulan elementlerden biraz fikir edinebiliyoruz yüzeydeki kimya ile ilgili, ama bu uzaktan pek hassas olmuyor, ve sadece yüzey için geçerli. benzer durum ay'da da böyle, mars'ta da. hele venüs gibi kalın atmosferi olan gezegenler için hiçbir şey göremiyoruz, neredeyse "ikinci bir güneş" gibi davranıyor meret.

    o zaman yüzeyini daha hassas incelemek bir yana, yüzeyin altında ne olduğunu anlamak için iki şansımız var: a) yüzeye inip toprağı eşelemek. b) kuyrukluyıldızı parçalayıp içindekileri açığa çıkarmak.

    b- seçeneğini daha önce nasa yaptı. deep impact ile bir kuyrukluyıldızı (tempel 1) patlattı. patlamadan önce yüzeyinin sandığımız kadar buzul olmadığını, tozlu olduğunu öğrendik. patlamadan çekirdek hakkında beklediğimiz kadar bilgi alamadık çünkü beklenenden o kadar tozluydu ki, ortalık toza dumana boğuldu, ama ilginç biçimde beklenenden çok ışık çıktı ortaya. şunu hatırlatalım, bu tozluluk o zamana kadar pek bilinmiyordu, deep impact uydusu 2005'te fırlatıldı. 2004'te rosetta'nın gönderildiği, ve philae tasarlanırken "yüzey tozlu olabilir yumuşak inelim" diye ayaklarının buna göre tasarlandığı düşünülürse, biz üçüncü dünya proleterlerinin morali bozulabilir.

    2005'te büyük başarı olarak görülen "vay lan adamlar kuyruklu yıldızı vurdu" dediğimiz görevden 1 yıl önce fırlatılan rosetta, gitti a- seçeneğini başardı, yüzeyden ve içeriden örnekler aldı. artık içerinin kimyası hakkında fikir sahibi olacağız!

    iyi de içeride ne bulmayı umuyoruz? en popüler kısmı su ve organik bileşikler.
    organik kimya kısmı biraz karışık oluğundan, su kısmını anlatacağım. aranan nitelikleri su ile birlikte anlarsanız organik bileşiklerde de nasıl yöntemler arandığınız hissedebilirsiniz.

    su konusunda:

    "su" bildiğiniz üzere hidrojen ve oksijenden oluşuyor, ancak hidrojenin çeşitli izotopları var, örneğin bunlardan birisi döteryum. dünya'daki su moleküllerine baktığınızda, çoğunlukla hidrojen ve oksijenden oluştuğunu, yer yer hidrojen yerine izotoplarının (döteryum gibi) yer aldığını görürsünüz. buna dünyadaki suyun hidrojen/döteryum oranı denilebilir.

    suyu oluşturma şartlarınızı (laboratuvar koşullarını) değiştirirseniz, hidrojen/döteryum oranınızı değiştirebilirsiniz. kısacası diyelim uzayda başka bir yerde su bulduk, dünya'daki suyun buradan gelip gelmediğini anlamanın en temel yolu, bu orana bakmak.

    daha önce esa'nın herschel uydusu hartley-2 kuyrukluyıldızında, dünya'dakine çok benzer bir oran buldu, bu da yıllar öncesinden düşündüğümüz "suyun dünya'ya kuyruklu yıldızlardan taşındığı" fikrini destekliyor.

    organik bileşiklerde de buna benzer sayılabilecek yöntemlerle nükleik asitlerin olası ataları veya bileşimine destek sağlayacak izotoplar aranıyor (daha önce kuyrukluyıldızların yanından geçen uydularla da bu bileşenlere rastlandı).

    bu arada philae ve rosetta'nın "ortak" çalıştığı konularla da kuydukluyıldızın hassas biçimde radar/sonar teknolojileriyle haritası çıkarıldı. cismin elektriksel iletkenliğinden akustik yapısına çok detaylı analizler yapıldı. normalde cisimlerin içinin ne kadar boş olduğunu sadece kütle/hacim gibi oranlarından ilkel biçimde anlayabiliyorduk (örneğin "rubble pile asteroidler" bu konuda popüler problemlerdir) ancak bildiğiniz tomografisini çeker gibi her haltını inceledik cismin. bunu da çoğunlukla "rosettanın gönderdiği dalagaları philaenin dinlemesi" yoluyla yaptılar. philae'nin üzerindeki bazı dedektörler, "67p'nin yüzeyine düşen toz parçalarıklarının" da analizini yapıyor.

    bu arada rubble pile asteroid demişken, rosetta aynı zamanda bazı asteroidlere de yakın geçiş yaptı, 2008'de gözlenen bir asteroid beklenmedik biçimde rubble pile çıkınca asteroidler konusundaki vizyonumuz da değişti (rubble pile asteroid demek: içinde boşluklar bulunan asteroid demek. yani ufak tefek parçacıklar uzayda saçma sapan birleşmişler ve bir taş gibi görünüyorlar, bu yüzden içeride boşluklar var).

    rosetta, mars ve dünya yakın geçişlerinde de dedektörlerini çalıştırdı, mars'ın manyetosferi ve atmosferi incelendi.

    philae hiçbir şey yapmayacak olsa bile, rosetta kuyruklıyıldızlar ve güneş sisteminin bebekliği hakkında bildiklerimizi manyak derece artırdı. önümüzdeki aylarda da kuyrukluyıldızın güneş'e yaklaşmasıyla birlikte kuyruk(lar) detaylıca incelenecek. örneğin yüzeyden edindiğimiz bilgi ile kuyruktan edindiğimiz bilgiler hakkında ilişki kurabilirsek, bir çok kuyruklıyıldızın doğrudan yerden yapılan gözlemleriyle yüzeyi hakkında bilgi edinebiliriz? (burada daha önce yapılan stardust görevinden edinilen bilgi de değer kazanıyor)

    philae'nin enerjisi bitiyor diye "bu kadar mıydı lan?" diyebilirsiniz. rosetta'nın zaten bir çok şeyi başardığını bir kenara bırakırsak, philae'nın yapması istenilen bilimsel testlerin %80'i ilk aşamada yapılacaktı. ilk aşama, güneş panellerini kullanmadan (üzerindeki pillerle) gerçekleştirilecekti ve şu anda bu aşama tamamlandı. yani philae işinin %80'ini tamamladı, "n'olur uyan" diye yapılan bekleyiş kalan %20lik kısmı için.

    türkiye'de bilim yaptığını sanan dangalaklara da selam çakalım: alınan tüm veriler 6 ay sonra esa arşivlerinden public olacak. siz hala laboratuvarınızda yaptığınız uyduruk deney/gözlemleri sır gibi saklayın sikkocanlar.

    not: bu entry 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi süresince katalanca olarak sunulmuştur. (bkz: bütün entry'lerini katalancaya çevirmek) bundan çok daha kaliteli yüzbinlerce entry bu süreçte yok olmuştur. bir zamanlar devletin milletini ebleh yerine koyması yasaktı, bazı yasaklar özlenebiliyormuş.
  • nat geo'nun facebook'ta canlı yayınıyla ilgili paylaşımına şöyle bir yorum atılmış;

    "at what cost ? what possible use can we get from this ? millions around the world are starving. children are dying. why not spend the money doing good ? a cure for cancer ? a cure for ebola?"

    kabaca; "amaç ne? bu bize ne yarar sağlayacak? dünyada milyonlarca insan açlık sınırında, çocuklar ölüyor. neden işe yarar bir şeyler için bu para harcanmıyor? mesela kanser için? ebola virüsünün tedavisi için?"

    çok tanıdık geldi değil mi. daha üzücü olanı ise sokağa çıkıp soracak olsak pek çok insan da bu görüşe ortak olacaktır.

    oysaki aynı insanlar ne askeri harcamaları ne siyasi rantları ne de futbol sektöründe harcanan trilyonların hesabını sorgulama ihtiyacı hissetmez. kendi lükslerinden kısma gibi bir girişime ihtiyaç dahi duymaz.
  • fena halde heyecanlanmama sebep olmuş durumda. özellikle işin mühendisliği çok heyecan verici; 10 sene önce bir robot yapıp bunu dünya dışına gönderdik, yolda güneş sistemindeki gezegenlerin yanından geçti, fotoğraflar çekti. bi ara uykuya daldı ve tam anlaştığımız tarihte ve saatte uykusundan uyanıp tarihten daha eski bir gök cismine yaklaşmaya başladı, yaklaştıkça gök cisminin sandığımız gibi patates şekilli bir şey olmadığı anlaşıldı. şimdi de minyatür robot 20 kilometre mesafeden bu gök cismine doğru fırlatılacak ve her şey yolunda giderse yumuşak iniş yapıp kenetlenecek ve 3 gün boyunca veri toplayacak. pili 3 gün gidiyor bu minik robotun ama güneş panelleri var ve bu güneş panelleri tozla kaplanmazsa daha uzun süre bu gök cisminde çalışacak.

    bu arada bunların hiç biri gerçek zamanlı olmuyor, yani yerden bir operatör anlık olarak kontrol edemiyor bu robotu çünkü o kadar uzakta ki ışık hızında giden radyo dalgalarının oradan buraya ulaşması yarım saat sürüyor. dolayısıyla bu robot aldığı görevi önemli ölçüde tek başına tamamlayacak ve bize bulduklarını anlatacak. bulduğu şeyler de biz kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz sorularına ışık tutacak.

    belki de 100 milyon yıl sonra dünya üzerinde hiç kimse kalmadığında başka akıllı varlıklar tarafından bulunacak ve gelişmiş bir medeniyetin bir zamanlar buralarda yaşamış olduğunu öğrenecekler.
  • eğer bu olay türkiye'de olsaydı şu an rte, içişleri bakanı, gençlik ve spor bakanı, istanbul valisi, istanbul büyükşehir belediye başkanı, istanbul il özel idaresi müdürü sırayla konuşma yapmak için kürsüye çıkardı.
  • şu sözü bana öğreten insanlık tarihinin önemli anlarından biridir.

    ''başarının en kötü yanı çok kolay görünmesidir. özellikle de hiçbir şey yapmayanlar için.''
  • philae'da şu anki durum:

    1. iniş başarılı bir şekilde gerçekleşti. philae doğru yere indi.
    2. philae'ın enerjisi var ve radyo sinyalleri ile iletişim kurabiliyor. yani çalışıyor.
    3. bilimsel aletler çalışıyor ve geri mesaj yolluyor. bilim insanları bu veriler üzerinde çalışacak.
    4. philae'yi yüzeye tutunduracak olan zıpkınlar çalışmadı. yani philae yüzeye tutunmuş durumda değil ama ne olduğu tam anlaşılmış da değil. yumuşak bir yüzeye iniş yapılmış olabilir.
    5. philae'dan gelen radyo sinyallerindeki dalgalanmalar philae'nin yüzeyden sekip geri döndüğü şeklinde yorumlanıyor. yani philae "yüzeye bir değil aslında iki kere indi" demek daha doğru olabilir.
    6. kuyrukluyıldız ve uzay aracının göreli konumları nedeniyle esa philae'dan bir süre sinyal alamayacak. bir sonraki güncelleme yarın öğlen saatlerinde gelecek...

    muhteşem bir iş başarıldı. başarılan işin büyüklüğünü anlatacak kelime bulmak dahi zor. mutlaka bir analoji istiyorsanız: londra'daki big ben'e koyacağınız 1 tl'lik madeni para, ankara'nın merkezinden atılan 6 nanometrelik bir taşla, üstelik de dünya'nın etrafında bir tur attırıldıktan sonra tam istenilen yerinden (ornegin ay ve yıldızın tam ortasından!) vuruldu.

    not: bu bilgiler ankara üniversitesi astronomi ve uzay bilimleri bölümünden yrd. doç. dr. özgür baştürk'ten alıntılanmıştır.
  • yanlış anlamadıysam;
    rosetta uydusu (ya da ne deniyorsa) şu anda dünyadan 500 milyon km uzaktaki 67p kuyrukluyıldızına yarın philae adlı robotu (ya da herneyse) indirecekmiş.
    inişin sorunsuz gerçekleşme ihtimali %70miş.
    aletin 65 saatlik pil ömrü varmış. fakat kendini şarj ederek 3 ay kadar çalışabilecekmiş.
    verilerini dünyaya yarım saatte, fotoğrafları da 1 saatten biraz daha fazla bir sürede ulaştıracakmış.
    67p güneşe çok yaklaşacağı için philae zaten çalışamaz hale gelecekmiş. miş de miş. biz de burda malak gibi yaşayıp gidiyoruz.
    vay emenike...
  • 10 yılda tamamlanan iniş; 3 kere dünya, 1 kere de mars kütleçekimini kullanarak ivmelenerek hedefine varan bir uzay aracı; böyle bir karmaşık yörüngeyi, bütün bu kütleçekim etkilerini ve onların vereceği ivmeyi hesaplayarak 10 yıllık bir yörünge çizen bilim insanları var dünyada. bir de türkiye'de son 10 yılda olanlara bak.
  • ulan bu gavur milleti ne kadar saygısız ve vurdumduymaz arkadaş. 10 dakika sonra mekik ana gemiden ayrılıp inişe başlayacak. canlı yayında izliyoruz sadece 3- 5 tane zibidi koltuklara yayılmış olayı izliyorlar. ne bir tören var, ne reisi cumhur, başvekil, bakanlar, mebuslar, askeri erkan, mülki erkan hiç birisi oraya çağırılmamış ya da gelmemiş. oysa bizde öyle mi be, kalorifer peteği açılışına bile en azından bir bakan katılır, çocuklar bakana çiçek verir, folklörcüler kaşık havası oynar, zevat-ı kiram kürsüye çıkar, konuşur babam konuşur, korumalar terör estirir. bir aksiyon mutlaka yaşanır yani. bunlar manda bokunun yayıldığı gibi yayılmışlar koltuklara, senin benim gibi izliyorlar. bu gavurlar adam olmayacak gardaşım, görgüsüz dallamalar. zaten bunların kralı bile zamanında bokunu yola döküyordu, fazla bir şey beklememek lazım.
hesabın var mı? giriş yap