• 120 çok iyi bir film değildir, evet; diyaloglar zayıftır, konu iyi işlenmemiştir, izleyici vuracak detayların üzerinde durulmamıştır. babam ve oğlum kadar çok ağlatamaz belki sizi, ya da bir sweeney todd the demon barber of fleet street filminden çıktığınızda hissettiğiniz, sizi üzerine entryler yazmaya iten görsel ve işitsel zenginlikleri sunamaz. bunlara zıt olarak, filmi izlerken bilirsiniz ki bu sizin tarihinizdir. bugün yaşadığınız, bastığınız vatanı korumak için 1914 yılında van'ın o dondurucu soğuğunda yaşları 12 ile 17 arasında değişen 120 çocuk gönüllü olarak cepheye cephane taşımışlardır. bu milletin anaları öyle evlatlar doğurmuştur ki; kendilerine "gönüllü olanlarınız bir adım öne çıksın" dendiğinde sağındaki ahmet, mehmet ya da hüseyin de acaba öne çıkacak mı diye bir an düşünmeden kararlılıkla kendilerini öne atmışlardır.

    120 tane çocuk... en küçüğü 12, en büyüğü 17'sini doldurmuş. bugün en küçüğü ilköğretim 7, en büyüğü lise son öğrencisi. elde yok, avuçta yok. "çocukları iyi giydirmeye gayret ettik" diyor filmdeki ses. o dondurucu soğukta günler boyu kar üzerinde yürümeye hangi ayakkabı, hangi mont dayanır? kaldı ki o zamanın ayakkabıları ne kadar korumuştur o çocukların küçük ayaklarını?

    ben bu filmi izlerken zerre kadar pişmanlık hissetmedim. çekilmeseydi kaçımız bilecekti o kahramanların hikayesini? emeği geçen herkesin ellerine sağlık.
  • filmi sinemada izlemek kısmet olmadı. geçenlerde dvd de izledim. film başladıktan bir süre sonra, elimde çay fincanıyla rahat koltuğumda oturuyor olduğumu farkettim; o 120 çiçeğin soğuktan ellerinin ayaklarının donduğu sahneleri izlerken..

    bir süre sonra hava soğumaya başladı.
    ortalık kapkaranlık oldu.
    odama birden kar yağmaya başladı.
    üşüdüm..
    utandım...
    gözlerim doldu
    gurur duydum..

    evet sayın lise müdürüm.. siz o kelimeleri sarfederken, bende içimden aynı şeyleri mırıldandım.

    helal olsun size... helal olsun..

    120 kar tanesi..
  • ne teknik yeterlilği, ne altyapısı, ne (malzemesi çok geniş olan) konuyu işleyişi, ne senaryosu... sinematografi aramaya gerek bırakmayan filmdir, zira bu bir film değildir; bir coğrafyanın, bir milletin en gerçek gerçeğidir ve belki de yönetmen de bunu söylemek istemiştir...
  • evet çanakkale savaşı bir destandır; sayı hakkında çeşitli rivayetler olsa da 300.000 kişinin şehadeti/ölümü ile sonuçlanan bir destandır. kefere ingiliz geçememiştir çanakkaleyi.

    hemen hepimizin hafızasına kazınmıştır gelibolu, kilitbahir, yahya çavuş ya da nusret mayın gemisi.

    ancak öyle bir cephe vardır ki birinci dünya savaşı sırasında ülkemizde, neredeyse unutulmuştur. kafkas cephesindeki sarıkamış savaşı sanki hiç yaşanmamıştır.

    sanki çanakkaledeki kayıplarımız şehittirler de sarıkamış'da çoğu soğuktan donarak ölen 90.000 kişi zayiattır. enver paşa'yı da anmak gerek bu arada!

    nedense hakkı bir türlü verilmeyen işte böylesi büyük bir olayın perde arkasındaki yaşanmış bir olaydan hareketle çekilmiş bir filmdir 120.

    işin tekniğini, bakış açısını, sinema dilini, yeterliliğini veya yetersizliğini, ermeni olayına bakışını ayrıca tartışabilirsiniz; ancak ele aldığı konu muhteşemdir.

    teşekkürler özhan eren.

    seyrediniz, seyrettiriniz.
  • moraliniz bozuksa izlemeyi bir süre erteleyin, çünkü gerçekten insanı dağıtan bir film. müzikler çok iyi seçilmiş, oyuncular ise zaten kaliteleri belli isimler. mutlaka izlenmesi gereken bir film bence.

    bu kısımdan sonrası film hakkındaki saçma sapan eleştirilerle ilgili ve tam olmasa da küçük spoilerlar içerebilir.

    film için, sadece türkler savaşmış gibi gösterilmiş, hatalı türk bayrakları var, ve hatta acitasyonun dibine vurulmuş gibi entryler girilmiş` :oha`. millet sırf eleştirmek için saçmalıyor arkadaş. hadi o zamanlarda da kullanılan ay yıldızlı bayrağı bilmiyorsun da, bugünki şekliyle arasındaki farkı da mı görmüyorsun` :insan bir düşünür`. filmde üstüne basılarak her ermeni'nin savaş yanlısı olmadığı, barış isteyenlerin çeteciler tarafından zorla van'dan sürüldüğü de gösteriliyor. savaşa gidenlerin sadece türk olduğuna dair bir ibare de yok. doğal olarak kullanılan bayrak o zamanki osmanlı devleti bayrağı. (heralde türk olmayan çocukların kollarına özel bantlar takılcak değil). acitasyon diyenlere diyecek pek bişey bulamıyorum. cepheye cephane taşırken şehit olan 12 - 17 yaş arası çocukların gerçek hikayesi nasıl bir acitasyon olabilir merak ediyorum.*
  • yönetmeni özhan eren'in ilk ve de muhtemelen son filmi.

    bir söyleşide dediğine göre bu filmi, kendini bu filmi çekmek zorunda hissettiği için çekmiş. bundan sonra film çekmeyi düşünmüyormuş.

    tarihimizi bilmediğimizden, bilenlerin anlatmadığından dem vuruyor ve diyor ki:
    ''türkiye'de kimsenin gülmeye hakkı yok.''

    filmi çekerken epey zorluklar yaşamış:

    filmdeki bir mekanda, kar yok diye çaldıran dağı'ndan kamyon kamyon kar taşınmış.

    cansel elçin'in dizi ekibiyle sorunlar yaşanmış.

    film hakkındaki en çok eleştiri filmde van'a dair bir şeyin geçmemesi olmuş. kendisine''filmde van'ı anlatan birşey neden yok?''sorusunu yönelten birine şu cevabı verdi eren:

    -çünkü van'da bir şey yok.
    en tarihi bina 1950 yılında yapılmış...

    dönemin dilinin kullanılmaması sorusunu da şu şekilde cevaplıyor:
    - o zamanın dili kullanılsaydı kimse anlamazdı ki. ayrıca o zaman kullanılan dili kim biliyor ki?
    ben o zamanlar van'ın nasıl aydınlatıldığını öğrenmek için bir sürü kaynak araştırdım. en nihayetinde sivas'ın nasıl aydınlatıldığını okudum bir yerde, herhalde van da böyle anlatılıyordu dedim. kaynaklar bu kadar sınırlıyken...

    ayrıca bir de dipnot: özhan eren, kara tren türküsünü yapan kişiymiş. ben o türküyü anonim sanıyordum. meğer anonim, özhan erenmiş.
  • bir sinema eleştirmeni edasıyla teknik ya da senaryoyu eleştirmeye kalkmazsam,
    etkileyici bir film olduğunu söyleyebilirim.

    kahretsin ki, bir kitabı sevmem için duru anlamları olan birkaç cümlenin yetmesi gibi,
    bir filmi sevmem için de bu cümlelere benzer sahnelerin bulunması yetiyormuş.

    misal, küçük mustafa'nın yağmurdan kaçıp bahçe kapısından içeriye girdiğinde, kapının arkasından sokağa doğru attığı son bakış; o anda çakan şimşekle ürkmesi müthiş leziz bir sahneydi.
    belki bu sebeple, mustafa'nın ani ölümünden sonra günlerce sürecek ilave bir yas havasına hiç gerek duymadım. olmadı da.

    yahut da hoca'nın "hakkım size helal olsun!" dediği sahne.

    ve yahut da, süleyman'ın boynundan akan kanı, çarçabuk münire'nin verdiği mendile bulaştırması.

    ***filmin konusu hakkında ise, şu kurduğum cümle bile yersiz.***
  • insanın gözlerini yaşartan bir film. özellikle bir sahnede kullanılan "düşman uykuda olsa bile, yiğide kuşku gerektir" sözleri aklımda kaldı. filmin sonlarındaki sahneler çok etkileyici, o çaresizlik duygusunu derinden hissediyorsunuz. yarı ölü geri dönen çocukların tedavisine başlanıyor ve iyileşme durumları ailelerine öyle bir bildiriliyor k,i insan kendi çocuğu da orada gibi sarsılıyor.

    -hasan oğlu ömer, iyileşmekte

    -ethem oğlu rıza, değişiklik yok

    (isimler aklımda yanlış kalmış olabilir. ama kurulan cümleler böyle)

    hikayedeki bazı şeyler üstünkörü geçilmiş, daha detaylı anlatılabilirdi evet, ama yine de "keşke gitmeseydim" demeyeceğiniz bir film.
  • teknik olarak değerlendirilmemesi gereken çünkü amacı işlenen konuyu ön plana çıkarmak olan etkileyici filmdir. hayatımda ilk defa bitsin artık film diye yalvardım. yani artık içime işledi o yaşanan dram. ağlamamak için zor tutum kendimi. açık söyleyeyim, benim böyle bir kahramanlıktan bugüne kadar haberim yoktu. filmde uzun zamandır arşivimde duruyordu fakat çok çekici gelmiyordu. izledikten sonra, bu kadar geç izlemekle kaybettiğim zamana yanıyorum.

    --- spoiler ---

    sabah içtiması sırasında birden kar topu oynamaya başlamaları ''askerlerimizin'' ne kadar saf ve çocuk olduklarını gösterirken, hemen arkasından çatışmaya girilmesi ise hayatın ne kadar acımasız olduğunu göstermiştir. süleyman ve musa çavuş'un karşılaştıkları an da inanılmaz etkileyiciydi.

    --- spoiler ---

    tabiki eleştirilecek yanları vardır ama vermek istediği mesaj nedeni ile görmezden geliyor ve 10 üzerinden 7.5 veriyoruz.
  • türk sinema tarihinde ve benim hafızamda önemli bir yere sahip olacak olan, tarihte böyle bir kahramalık olduğunu sade görsel efektler ve insanı etkileyen sıcak bir dille anlatan film. son zamanlarda izlediğim hiç bir film beni bu kadar etkilememişti ve duygulandırmamıştı. sinemada izlemeyip filmi yapanlara küçükte olsa bir katkım olmadığına üzüldüm .
hesabın var mı? giriş yap