• tanım: demokrasi sözünün çıkarlar uğruna kullanılan bir dekor olduğunu anlatan yazı.

    --- spoiler ---

    o bir afrikalıydı...
    kongolu bir pigme.
    boyu sadece 1.49'du.
    46 kiloydu.
    23 yaşında, evli, bir çocukluydu.
    güler yüzlü, hayat dolu bir insandı.
    adı ota benga'ydı.
    kendi dilinde "dost" demekti.
    ***
    bir gün kasai nehrinde balık avlarken yakaladılar onu.
    yakalayan amerikalı din adamı samuel p. verner'di.
    boynundan ve ayaklarından zincire vuruldu.
    yük taşısın diye sadece ellerini özgür bıraktılar.
    ***
    kırbaçlar altında saatlerce yol yürüttüler.
    sonra onlarca soydaşıyla birlikte bir geminin makina bölümüne konuldu.
    zifiri karanlıkta, haftalar süren bir yolculuk sonrası new york'ta gün ışığıyla buluştu.
    soydaşlarından ayırıp bir kafese koydular kendisini.
    bir depoya hapsettiler.
    günlerce orada tutuldu.
    her gün önüne bir kuru somun attılar.
    tarih 9 eylül 1906'ydı.
    ***
    ota benga amerika'ya götürülmüştü. "insan" dedikleri bu mahlûkun bu kadar gaddar, bu kadar acımasız, bu kadar zalim olduğunu bilmiyordu.
    onun vatanında aslanlar, aç timsahlar ve yırtıcı hayvanlar bile bu derece vahşi değildi!
    ***
    new york bronx hayvanat bahçesi'nde o gün görülmemiş bir kalabalık vardı..
    hayvanat bahçesi hasılat rekoru kırıyordu.
    ***
    sebebi new york times gazetesinde çıkan bir haberdi.
    şöyle yazıyordu.
    "vahşi adam bronx da maymunlarla aynı kafesi paylaşıyor... insanın ilk ataları ile bir arada…
    bakıcısı bazen serbest bırakıyor. eylül ayı boyunca akşamüstleri ziyaret edilebilir."
    gazete haberine bir de not eklemişti:
    "bazı kesimler bu olaya tepki gösterse de, bilim adamları benga'nın insan olarak değerlendirilemeyeceği kanaatindedir."
    ***
    ota benga'yı önce hortumla yıkadılar.
    sonra hayvanat bahçesinde içinde ağaçlar olan geniş bir kafesin içine koydular.
    kucağına dohong adlı yavru orangutanı verdiler.
    gazeteciler fotoğraflarını çekerken, binlerce insan merakla kendisini seyretti.
    ota benga da onları.
    yüzünde garip bir ifade vardı.
    hüzün ve kin.
    yavru orangutan korkudan sımsıkı ona sarılmıştı.
    ***
    her gün saatlerce poz verdiler.
    bir hafta içinde ziyaret edenlerin sayısı 250 bini geçti.
    bazıları kafese kemik atıyordu.
    ota benga sinirlenip, sivri dişlerini gösterince, "cannibal!... cannibal!" (yamyam yamyam) diye tempo tutuyorlardı.
    gazeteler "benga bir yamyamdır." diye yazıyordu.
    ***
    putperest olan ota benga'ya yapılan bu zulme, çoğu hıristiyan olan new york halkından kimse ses çıkarmadı.
    ne politikacılar, ne ilim adamları, ne gazeteciler, ne aydınlar...
    yüreklerin kulakları sağırdı.
    ***
    herkes bu vahşeti doğal karşılamıştı.
    bir kişi hariç.
    rahip james h. gordon.
    zulme isyan etti.
    gazete gazete dolaştı.
    imzalar topladı.
    uyuyan insanlığı uyandırmak için çalmadık kapı bırakmadı.
    kilisede sürekli aynı şeyleri söyledi.
    "insan ırkından olan birinin maymunlarla sergilenmesi en büyük günahtır!"
    ***
    sonunda bronx hayvanat bahçesi ota benga'yı serbest bıraktı.
    pantalon, ceket giydirdiler.
    ayak işlerinde çalıştırdılar.
    tarih 20 mart 1916 idi.
    ***
    eşinden, çocuğundan, soydaşlarından binlerce kilometre uzakla olan ota benga, çaldığı bir silâhla kendisini kalbinden vurarak intihar etti.
    çünkü ölüm onun özgürlüğüydü.
    öldüğünde henüz 32 yaşındaydı.
    ***
    bronx hayvanat bahçesi zamanla ota benga ile ilgili tüm kayıtları sildi.
    ancak gazete haberleri ve fotoğraflar gerçeği gizleyemiyordu.
    hayvanat bahçesi yetkilileri, tepkiler artınca "dünyanın her yerinde yapılıyor, biz niye yapmayalım?" dediler.
    söyledikleri doğruydu.
    o yıllarda uygar denilen avrupa'nın birçok yerinde aynı vahşet sergileniyordu, londra, paris, berlin, brüksel, stuttgard, barcelona, milan, hamburg gibi metropollerde kafes içinde insanlar, diğer insanların eğlencesiydi.
    ***
    bu vahşet öylesine bir gelir kapısı olmuştu ki, "hayvanat bahçeleri"nin yerini, "insan bahçeleri" almıştı.
    1960'lara kadar binlerce insan kafeslerde hayvanlar gibi sergilendi.
    çığlıkları yeri, göğü inletti.
    ama modern insanlar(!) kör ve sağırdı.
    ***
    ota benga'nın vatanında şöyle bir atasözü var; "jaa se behn-indeh bun-wehnin!..."
    (dekor gerçeğe uyum göstermez, gerçeğin de dekora ihtiyacı yoktur.) sosyal medyada dolanan bu hikâyeye bakınca bugün uygar denilen amerika'nın, ingiltere'nin ve avrupa'nın "barış, özgürlük ve demokrasi" sözünün suriye'de ırak'ta, mısır ve libya'da nasıl bir dekor olduğu çok rahat görülüyor değil mi? bununla beraber şunu unutmamak gerek.türkiye bugün bir ırak, suriye, libya, suudi arabistan veya körfez ülkeleri gibi değilse, bunu atatürk'e borçludur.
    --- spoiler ---

    kaynak: habertürk

    gönderen : thunder34

    edit: link düzeltildi.
  • amerikalılar bünün filmini yapıp yine para kazanır.
  • okuyun, okutun.
hesabın var mı? giriş yap