• "-tebrik ederim, başvekilinizi seçtiniz mi?
    -tavsiyeniz var mı?
    -cumhuriyetimize yakışır birini seçeceğinizden şüphem yok. allah'a ısmarladık.
    -selametle paşam, selametle.."

    15 mayıs 1950, çankaya köşkü.

    bu konuşma hayatları boyunca yıldızları barışmamış iki ihtiyar arasında geçiyordu; ismet inönü ve celal bayar. bir gün önce yapılan seçimle 27 yıllık cumhuriyet halk partisi iktidarı sona eriyor, o dönemin seçim sistemi sebebiyle demokrat parti mecliste inanılmaz çoğunluğa erişerek daha sonra beyaz ihtilal diye anılacak büyük değişimi gerçekleştiriyordu.

    stalin ile eisenhower arasında sıkışmış türkiye'nin yönetimi dünya açısından da önem teşkil ediyordu. böylesine önemli bir zamanda iktidarı ismet paşanın kendi eliyle rakibi celal bayar'a devretmesi akıllardan bile geçmiyordu; fakat ismet paşa atatürk'ün getirmek istediği çok partili demokrasiyi kendi eliyle getirmiş ve bu da iktidarının düşmesine mal olmuştu. daha sonra oğluna da söyleyeceği üzere; chp, milletlerin yegane özelliği olan değişim arzusuna yenilmişti.

    14 mayıs akşamı, chp çevrelerinde olduğu kadar dp'de de şaşkınlık hakimdi. zira kullanılan 7,8 milyon seçmenini oy kullandığı seçimde chp ile dp arasındaki 1,2 milyonluk farka rağmen meclisteki durum fevkaladeydi; 416'ya 69. yemen'de ve balkanlarda çarpışan, milletin makus talihinin yenildiği inönü savaşlarını yöneten, adolf hitler'le churchill'i ikinci dünya savaşı yıllarında oyalayan ismet paşa artık ana muhalefet lideri olacaktı. bu şaşkınlığın etkisiyle seçim akşamı ı. ordu komutanı org. asım tınaztepe dolaylı yoldan çankaya köşküne mesajını ulaştırmıştı; paşanın uygun görmesi halinde seçimi iptal etmeyi teklif ediyordu. bereket versin ki ismet paşa bu fanatik teklife riayet etmedi. daha sonra böyle bir şeyin olmadığı da iddia edilmiştir.

    kısacası bu seçimle türkiye'de nazik üslubun hakim olduğu bir demokrasi tesis edilebilirdi. peki ne oldu da olmadı?

    14 mayıs 1950 dp'si ile 26 mayıs 1960 dp'si arasında çok fark görülebilir. 14 mayıs dp'si, büyük seçim zaferini vakur bir edayla karşılayan ve rakiplerine saygıyla davranan bir dp idi. ayrıca dp'ye osmanlı'nın kudretli ailesi köprülü ailesinden gelen fuat köprülü hakimdi. laiklik, dış politikada güdülen denge siyaseti, köy enstitüleri, toprak reformu chp kadar dp tarafında da önemle ele alınmaktaydı. ancak bütün işleri değiştiren, celal bayar'ın adımı oldu; herkesin beklediğinin aksine fuat köprülü'yü safdışı bırakarak aydın'lı toprak ağası adnan menderes'i seçti. bu kararın arkasındaki sebepleri bilemeyiz, ancak uzun yıllar kendisine yoldaşlık yapan fuat köprülü'yü böylesine şaşırtması celal bayar'ın saygınlığına pek de olumlu etki yapmamış olsa gerek..

    adnan menderes, gençlik yıllarında atatürk'ün övgüsünü almış eğitimli bir insandı. ancak objektif bakış açısıyla ele alındığında, 10 yıllık iktidarı döneminde memleket meselelerine kendi duygularını fazlasıyla bulaştırmıştır. dp ile muhalefet arasındaki ilk çatışma ezan meselesinde olmuştur, açıkça ifade ediyorum ki daha iktidarının ilk haftalarında bu çatışmayı yaratan isim adnan menderes'tir. ismet paşa tarafından müthiş bir demokratik olgunluk fırsatı verilmişken, adnan menderes daha başbakanlığının üçüncü haftasında chp icraatlerini tasfiye hareketine girişmiş ve siyasi çevreler arası hoşgörü ortamı bir daha gelmemek üzere türkiye'yi terketmiştir...

    zafer sarhoşluğu mu, duygusallık mı yoksa fanatiklik mi? bilinemez ancak böylesine hassas bir dönemde siyasette hoşgörü ve nezaket olgusunu görevinin daha ilk ayında adnan menderes'in yok etmesi benim nazarımda pek de hafife alınacak bir hareket değildir. milletvekili sayılarındaki uçurum, menderes'in eline güç vermiş ve o da bunu kullanmasını bilmişti. bu noktada abraham lincoln'ün sözünü hatırlayalım; "bir adamın karakterini denemek istiyorsan, ona güç ver."

    ne yazıkki türkçe ezan tartışmalarıyla parlayan siyasi tartışmalar daha da alevlenecekti. başlangıcı 1948'e dayanan marshall yardımları ile dış politikada dengeyi bırakıp abd'ye yanaşan menderes, demiryolu girişimlerini durdurdu ve karayolu projelerine başladı. tahmin edebileceğiniz üzere petrole yani dışarıya bağımlı bir türkiye oluverdik. bununla da bitmedi, bulvarlar geniş caddeler hülyasıyla büyük şehirlerde devasa çalışmalar başlatıldı; istanbul'da ve izmir'de birçok tarihi cami, çeşme ve kilise yıkıldı. meşhur vatan caddesi bu dönemde yapıldı.

    günümüzde bir takım kişilerin çarpıttığı meseleye değinme ihtiyacı duyuyorum; ismet paşanın yapılan yollara ve vatan caddesi'ne karşı çıktığını söylemektedirler. evet doğru, ancak onun tepkisi hizmet yapılmasına değil demiryolu politikalarının terkedilerek petrole bağımlı karayollarının yapılmasınaydı. kısacası ismet paşa, türkiye'nin adım adım dışarıya bağlı hale getirilmesini eleştiriyordu.

    ikinci husus, toprak reformlarının unutulmasıydı. türkiye, 1950'de gerek tarım gerek sanayi açısından çok geri kalmış bir ülkedir. zira tarımda ilaçlama ve makineleşme istenilen boyuta erişememiş, sanayi ise emekleme aşamasına yeni geçmiştir. toprak reformu, türkiye'nin hemen hemen bütün bölgelerinde görülen toprak ağalığı sorununa çözüm getirmek ve tarımda verimi arttırmak için tek çözümdü. kendisini abd yardımlarına, karayollarına, ezana ve nato'ya vermiş türkiye'nin bu reformu unutması çok sürmedi. toprak reformu, cumhuriyet tarihinde hemen hemen her seçim döneminde dile getirilip hiçbir zaman gerçekleştirilemeyen projelerin başında gelmektedir.

    üçüncü ve bana göre en önemli husus, köy enstitüleri. hasan ali yücel'in uzun yıllar uğraşıp yarattığı bu kurum, avrupalı gözlemcilerin gelip incelediği ve kendi ülkelerinde tavsiye ettikleri bir kurumdu. hasan ali yücel, istanbul teknik üniversitesini ve devlet konservatuvarını kurmuş, dünya klasiklerini türkçe'ye çevirmiş bir entelektüeldi. ancak başarılı bakanlık döneminde altın çağını köy enstitülerinin temelini atmasıyla yaşamıştı, bu enstitüleri kısaca tanıtmak gerekirse kırsal çevrenin fakir çocukları yatılı okullara götürülüyor, öğrencilik hayatlarında okula bağlı tarlalarda ve ahırlarda çalışarak kendi hazırladıkları organik besinleri birlikte yiyorlardı, doğdukları köyde birkaç yıl öğretmenlik yapma şartıyla mezun oluyorlardı. bir köy enstitüsü mezunu en az bir enstrüman çalabilen, zirai makineleri kolayca kullanabilen, birçok dünya klasiğini okumuş ve temel bilimlerde yeterli eğitim almış kişidir. dünya'da çok az ülkenin başarabildiği bir şey olan pratik eğitim hayata geçirilmişti.

    fakat köy enstitülerinin komünist yaşamı çağrıştırması suçlamalarıyla bu enstitüler kapatılmıştır. türkiye, bir daha hiçbir zaman böylesine pratik-teorik eğitim okullarına kavuşamamıştır. takdir edersiniz ki günümüz eğitim sisteminde milyonlarca genç test odaklı eğitim görmekte, bilgileri ve kültürleri beş şık arasına sığdırılmış vaziyettedir. 1940'ların türkiye'sinin aksine günümüz türkiye'sinde eğitim sisteminin sığlığı sebebiyle vakit bulamayan liseli gençler kitap okumuyor. dahası, günümüz gençlerinin el becerileri gelişmemiştir, zira okullarda sadece teorik eğitim verilmektedir; öğrencilerin sıklıkla dile getirdiği bir sözü burada sizlere hatırlatalım, peki bu bilgi gerçek hayatta ne işimize yarayacak.

    laikliği, dış politikada güdülen denge siyasetini, köy enstitülerini ve toprak reformunu 14 mayıs 1950 akşamı namusu gibi gördüğü düşünülen demokrat parti, adnan menderes'in de etkisiyle hepsini yok etmişti. 26 mayıs 1960 gecesine gelindiğinde ortada ne denge siyaseti, ne köy enstitüleri ne de toprak reformu vardı. laiklik ise, daha tabana yayılma fırsatı bulamadan siyasette de yok edilmiş ve hemen hemen her seçim döneminde başımızı ağrıtan din tartışmaları gündeme gelir olmuştu. buraya kadar okuyarak hafızamda tuttuğum gerekli gereksiz bilgileri paylaşma nezaketini gösteren sabırtaşı yazarlara teşekkürü bir borç bilirim.
  • 1946 yılındaki seçimden sonra chp uzun vadede demokrat parti'nin yükselişini gördüğünden bu seçimlerde her şehir için "ya hepsi ya hiçbiri" tercihini yapmıştır. bedelini 1950, 1954 ve 1957 yıllarındaki seçimlerle ağır ödemişlerdir. öyle ki chp toparlanma dönemine girdiği halde meclisteki sandalye oranı hep düşük kalmıştır.

    şunu not etmekte fayda var; chp %1 farkla bile kazanabileceğine inandığından dp'nin mecliste fazla söz sahibi olmasını istememiştir. halbuki dp'yi süpürmeyi değil de dinlemeyi tercih etselerdi hem 1954 seçimlerinde hem de 1957 seçimlerinde temsil oranları çok daha fazla olacaktı, dp mecliste istediği gibi at koşturamayacak ve 1960 darbesi de yapılmamış olacaktı. chp'nin o dönemki liderleri - ismet inönü ve diğerleri - biraz kibirlerini kırpmayı başarsalar ve dp'nin potansiyeline hak verselerdi, bugün ne cumhuriyet kazanımlarından bu kadar uzaklaşmış olurduk ne de askeri veya sivil darbelerle uğraşırdık.

    buradan ne öğreniyoruz? sırf kendi ideolojimizin galip gelmesini istemek diğer ideolojik yaklaşımları kökünden kazımak anlamına gelmez. keskin sirke küpüne zarardır. damlaya damlaya göl olur. sakla samanı dağdan kestim kereste.
  • bernard lewis, türk tarih kurumu yayınlarından çıkan modern türkiye'nin doğuşu kitabında mayıs 1950'deki seçimin sonuçlarını şöyle anlatıyor;

    - alıntı -
    seçimden hemen sonra atmosfer adeta bir muamma idi. ankara'da tacuddin camiinde bir vaiz cuma namazında, türkiye'yi allahsız halk partisinin idaresinden kurtardığı için allaha şükretti. bursa yakınında bazı köylüler büyük mülkleri bölmeğe başladılar ve ne yaptıkları sorulduğunda "şimdi demokrasi var!" karşılığını verdiler. ıstanbul taksi şoförleri polislere burun kıvırdılar ve emirlere uymayı reddettiler. ve polislerin kendileri bile, ellerinde hala ne gibi yetki kaldığı konusunda biraz şüpheye düşmüş göründüler. bir zamanlar inönü'nün portresinin bulunduğu sayısız duvarlar üzerinde parçalanmış ve lekelenmiş kağıt parçaları görünüyordu; seyyar satıcılar sokakta "demokrat limonata" satıyorlardı ve tanınmış bir türk tarihçisi seçimler hakkında "türk tarihinin en büyük devrimi kansız.... ve, ilerlemeye başka bir engel bırakmaksızın gerçekleşti" diye yazıyordu.

    serbest bir seçimle iiktidarın devri, 1876,1908 ve 1923 devrimleriyle oluş şekli bakımından karşılaştırıldığında şüphesiz kansız bir devrimdi. fakat çok geçmeden anlaşıldı ki, bu devrim de yine bin yıllık mutluluk devri değildi. köylüler, taksi şoförleri ve demokrasiyi yorumlamalarinda fazla gayretkeslik gösteren başkaları siyasi ilimlerde esaslı bir ders aldılar. polis tekrar canlandı ve copunu eskisi gibi şevkle salladı. tarihçi de, türkiye'nin ilerleme ve hürriyet yolu üzerinde nihayet hala bir kaç engel kaldığını yavaş yavaş anladı
    - alıntı -

    o dönemin üzerinden 69 yıl geçmiş olmasına rağmen engeller hala yerinde duruyor. ne yazık!
  • 14-15 mayıs gecesi sandıklar açılıp chp hezimete uğradıktan sonra ordudan bazı komutanlar ismet inönü'ye "seçimlere komünistler hile karıştırdı" diyerek demokrat parti idaresini engelleyebileceklerini iletmişler. inönü reddetmiş.
  • ismet paşa bu seçimlerden sonra "bu yenilgi en büyük zaferimdir" demiştir.
  • tek parti dönemini bitiren tarihtir.

    tarihte neredeyse hiçbir devletin mutlak gücü elinde tutan iktidarı kendi kanaati ile demokrasiye geçmemiştir. cumhurbaşkanının tek parti döneminin kapanması olarak sembolikleştirdiği tarih aslında chp için muhteşem bir demokratlık argümanı olmalıdır. zira akp'ye kalsa bir daha seçim yapmamıza gerek olacağını sanmıyorum. fakat chp kendi eliyle demokrasi için mutlak güçten vazgeçmiştir.

    (bkz: ismet inönü)
  • türkiye'nin 70 yılına mal olmuş seçimdir. 28 mayıs 2023 seçimi de önümüzdeki en az 50 yılın belirleyicisi olacaktır.
  • ismet paşa iki yerden aday olduğu bu seçimlerde, ankara'dan seçilememesine rağmen malatya'dan meclise girmiştir.
  • chp'nin sadece doğu anadolu ve karadeniz illerinde,
    bingöl, bitlis, erzincan, hakkari, hatay, kars, malatya, sinop, trabzon ve van'da birinci olduğu seçimler.

    tunceli'de ise,
    demokrat parti 13.089,
    chp 9.209 oy almış.

    kaynak
  • bu seçimde chp'nin birinci parti çıktığı illere baktığın zaman çok ilginç birşeyle karşılaşıyorsun;

    "bingöl, bitlis, erzincan, hakkari, hatay, kars, malatya, sinop, trabzon, van"

    en batıdaki iller sinop ve hatay, yani chp'nin şu an oy aldığı yerlerin tam tersi bir durum söz konusu. chp aynı anda trabzon'da ve bingöl'de birinci parti. ama batıda esamesi yok. şu an seçim haritası denince gözümüzde canlanan chp bölgelerinin tam tersi bir tablo var o zaman.
    https://upload.wikimedia.org/…0_genel_seçimleri.png
hesabın var mı? giriş yap