• bu tarihteki eylem aslında üçlü bir saldırı olarak planlanmıştır. ancak hâlâ bilinmeyen bir nedenle çatak'ta düzenlenecek saldırı gerçekleşmemiştir. bu eylem eruh şemdinli baskınları olarak da anılır.

    bir de, ince eleyip sık dokumak gerekirse, pkk'nın ilk silahlı eylemi değildir eruh şemdinli baskınları; örgütün militanları daha önce de silahlı çatışmalara girmişlerdir. ancak 1984'te örgüt silahlı kanadını ayrı bir yapıda örgütlemiştir, bu silahlı kanadın adı da hezen rızgariye kurdistan'dır (kürdistan kurtuluş birlikleri). bu saldırılar hrk'nin kuruluşunu ilan etmek için düzenlenen saldırılardır, aynı zamanda türk devleti'ne karşı resmî savaş ilanı olarak kabul edilirler. [hrk 1986'da yerini argk'ye bırakmıştır]
  • türkiye'nin son 20 yılına damgasını vuran bir ihanet senaryosunun ilk perdesi; ihanetin resmi miladı. (bkz: #7531135)
  • (bkz: süleyman aydın)

    sabah gazetesi yazarı yılmaz özdil'in22.07.2005 tarihli yazısı....

    koçum...

    yıllardan 84.
    günlerden ağustos'un 15'i...
    saat 21.30 suları...
    kavurucu sıcaklık, ayaza dönmüş... gecenin karanlığı örtmeye başlamış ortalığı, usul usul...
    tok vuruşlar yırtıyor geceyi aniden, peş peşe...
    kalleş "kaleş" sesi duyuyor memleket, tarihinde ilk kez.
    eruh basılıyor...

    bölücü örgütün ilk silahlı saldırısıdır bu.
    milat...
    "kim yaptı?" desek, herkes pkk der...
    peki, "o saldırıyı kim yönetti?" desek, pek bilen çıkmaz.

    soruyu şöyle soralım o halde:
    "mahsun korkmaz kim?"
    bildiniz değil mi...
    bilirsiniz...
    üzerinde "mahsun korkmaz akademisi" yazan terör yuvasının fotoğrafı o kadar çok yer almıştır ki basınımızda, hemen herkes bilir...
    15 ağustos 84'te pkk'nın yaptığı ilk silahlı saldırının elebaşıdır o...
    örgüt tarafından "onore" edilmiş; türk basını tarafından da maalesef "reklamı" yapılmıştır defalarca...
    bu nedenle bilirsiniz...
    peki, "süleyman aydın kim?" diye sorsak, kaç kişi cevap verebilir?
    hiç mi? hiç...
    süleyman aydın, mahsun korkmaz'ın yaptığı ilk pkk baskınında şehit düşen evladımızın ismidir.
    var mı onun adına bir akademi? yok...

    sen örgüt celladının zırt pırt reklamının yapılmasına izin veriyor, kendi şehidinin unutulup gitmesine göz yumuyorsan eğer... ne hakla bağırıyorsun ki, "şehitler ölmez" diye...

    dün izliyorum, gümüşhane'den gelen görüntüleri atv haber'deki arkadaşlarımla birlikte...
    hepsi yılların gazetecisi.
    neler gördü gözleri...
    doktorlar ölüme acıya alışır ya mecburen zamanla, onun gibi...
    ama bu gördüğümüz, yüreği nasır tutmuş gazeteciler için bile katlanması çok zor bir tablo...
    kimi dudağını ısırıyor çaresizce, kimi ağlıyor gizlemeden yüreklice...
    gencecik nihal öğretmen, sadece 1.5 ay önce evlendiği dünya yakışıklısı teğmen eşi tuna'nın ay yıldızlı cenazesini kucaklamaya çalışıyor görüntülerde...
    damatlıkla göndermiş, kefenle geri gelmiş.
    sol kolunda yara bandı var; belli ki, sakinleştirici verilmiş talihsiz geline...
    ama ne çare.
    bir yumrukluyor tabutu sesini duyar belki diye, bir sürüyor ellerini, saçını okşar gibi...
    ve hep aynı kelimeyi haykırıyor tekrar tekrar:
    "koçum... koçum..."

    gitti nihal'in koçu...
    o ömrü boyunca unutmayacak.
    peki ya biz?
    "unutmamalı, sevgiyle anmalı" cümlesi, sadece tarkan'ı hatırlatıyorsa bir millete.
    elden ne gelir ki...
  • türkiye cumhuriyeti toprakları üzerinde hainliğin tarihinin kurşunla yazılmaya başladığı gündür.

    bugün pkk terörünün fiili olarak başlamasının, yani eruh şemdinli baskınları'nın 25'inci yıldönümüdür.
    on binlerce insanımızın canına malolan bu kaypaklık bugün kendisine bir zafer ilan etmek üzere. bütün ağızlar açılmış, imralıda güya hapis hayatı süren terör örgütü liderinin açıklayacağı "yol haritasını" bekliyor. üstelik bu harita, dalga geçer gibi eyleme başladıkları bu gün ve eyleme başladıkları yer olan eruh'ta açıklanacak. midesi ne kadar dayanıklı bir ulus olduk. artık evladını pkk ile mücadelede kaybetmiş ailelere bakacak yüzümüz yok. utanması gereken bizler değiliz ama utanması gerekenler böylesine bir pişkinlik içindeyken başka da bir şey gelmiyor elden.

    türk milleti olarak en büyük özelliğimiz askeri başarılarımızı maşa başında kazanıma dönüştürememek.
    2000 yılı civarında neredeyse tamamen bitirilen pkk illeti, özellikle 2002'de akp'nin iktidara gelmesiyle birlikte yeniden hortladı. işi gücü din, türban, özelleştirme ve yandaşlarını zengin etme olan akp, kadrolarının da yetersizliği nedeniyle işi sürekli olarak askere havale etti.
    asker zaten elinden geleni her zaman yapıyordu da, bir türlü bu işin askeri önlemlerle değil, sağlam bir uluslararası duruş ile çözülebileceğini kimse anlatamıyordu hükümete.

    pkk terörünün ikinci büyük dalgası, her ne kadar asla 1990-1994 yılları arasındaki aşırı şiddetli ve can alan düzeye ulaşamamış olsa da, toplumda tsk'nın bir başarısızlığı gibi gösterildi. bunda basın, hükümet ve ellerine sınırın güneyindeki paşa babaları abd tarafından verilmiş senaryoyu gayet düzgün bir şekilde oynayan dtp'nin de payı çok büyük.

    bugün, bölücübaşı abdullah öcalan, hükümetin ağzı açık bir şekilde beklediği yol haritasını avukatları marifetiyle açıklayacak. şu bile hükümetin içinde bulunduğu acziyeti açıklamaya yeterli. on binlerce insanını katletmiş bir hain, tıktığın hapisaneden bile örgütünü yönetebiliyor, seni de avucuna almış oynatabiliyor. sanmıyorum ki hafız esad zamanında şam'da iken bu kadar iyi korunuyor, bu kadar rahat hareket edebiliyor olsun.

    türk milleti büyüktür. biraz geç açılır, aklı başına biraz geç gelir ama nihayetinde büyük bir millettir. neler yapabilecek bir cevher olduğunu tarihte pek çok kez ispatlamıştır. bugün yarın elbet tekrar ispatlayacak, kasırga, fırtına olacaktır. işte o fırtına çıktığı vakit bütün hainler neyle karşı karşıya olduklarını anlayacaklar ama onlar için çok geç olacak.
  • aklı başında müslüman kürtlerinde lanetle anacağı tarih.
hesabın var mı? giriş yap