• bu yazının tam başlığı felsefe ve edebiyat öğretmeni annem mesude kongar’ın
    çok kullandığı bir özdeyiştir: “ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” derdi rahmetli.

    ***
    ölüm cezası iyi ki türkiye’de kaldırıldı...
    böylece pek çok yargıç ve savcı, ölüm cezası istemek ve bu cezaya hükmetmek gibi inanılmaz bir sorumluluktan kurtuldu.

    ***
    benim en büyük kusurlarımdan biri empati yeteneğimin/duygumun gereğinden fazla gelişmiş olmasıdır:
    bu yüzden hiçbir zaman iyi pazarlık yapamam, iyi bir müzakereci olamam; çünkü kendimi hep karşımdakinin yerine koyar, satışı, anlaşmazlığı onun gözünden görmeye çalışırım.
    ama yine de bu duyarlılığımdan çok şikâyetçi değilim:
    çünkü empati yeteneğimin/duygumun fazla gelişmiş olması, akademik kariyerimde bana engel olmadı; tam tersine, hocalarımla ve öğrencilerimle ilişkimi geliştirmeme yardım etti.
    köşe yazarlığı konusunda ise daima dikkatli olmayı, toplumsal çıkarlarla ilgili olarak eleştirdiğim olayları ve konuları kişisel düzeyde almamaya dikkat etmemi sağladı.
    fakat bu özelliğim, bir konuda, iki yönlü olarak beni çok ama çok rahatsız ediyor:
    rahatsızlığımın bir yönü, istedikleri cezanın veya verdikleri kararın evrensel hukuka, insan haklarına ve hatta anayasa’ya ve yürürlükte olan yasalara dahi aykırı olduğunu bile bile insanları hapse yollayan savcı ve yargıçlar...
    öteki yönü de, bu açık ve belirgin haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerle hapse atılan ve özellikle de, haklarında iddianame bile hazırlanmadan orada unutulan kişiler.
    kendimi bunları yapan savcıların ve yargıçların yerlerine koyduğum zaman, bilinçlerinin ve vicdanlarının nasıl git gide nasır bağladığını, nasıl militanlaştıklarını fark ediyorum ve çok korkuyorum:
    bu haksızlık, adaletsizlik ve hukuksuzlukları, ister korkudan, isterse menfaat için yapsınlar, kendilerince, vatan, millet, din, mezhep, tarikat, parti, aile gibi daha “yüce değerler” adına yaptıklarını iddia ederek rahatlıyorlardır herhalde!
    kendimi haksız, hukuksuz ve adaletsiz kararlarla hapiste yatanların yerine koyduğum zaman ise, yediğim yemekten, okuduğum kitaptan, seyrettiğim filmden, sevdiklerimle birlikte yaşamaktan, hatta sokaklarda dolaşmaktan bile utanıyorum; hayatım zehir oluyor!

    ***
    ey politikacılar:
    haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere dayalı bir rejim kurmayın, böyle bir düzene alet olmayın.
    unutmayın ki, böyle bir düzen, sonunda döner, size de aynı haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlikleri yapar!
    ey savcılar ve yargıçlar:
    politikacıların emrine girmeyin, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere alet olmayın.
    unutmayın ki, politikacılar, politikalar değişir, siz de aynı yanlışların kurbanları olursunuz!
    diren hukuk devleti...
    diren adalet...
    diren demokrasi!
  • bugün de iyi köşe yazısı yaptı be.
hesabın var mı? giriş yap