• arabayla tozun, toprağın içinde zifiri karanlıkta, çığlıklar arasında, arkada kız kardeşim ve annem, önde ben ve babam çok çok yavaş şekilde harabeye dönmüş evlerin arasından geçerken, arabanın önüne atlayıp cama vuran bi adamın 'kızım göçük altında, sesi geliyo ama göremiyorum, feneriniz var mı?' diye sorması üzerine babamın 'yok ama istersen farları sök'. demesi.
    17 sene oldu ama hala anlatırken tüyler diken diken.
  • "sesimi duyan var mı? "
  • depremi yaşamadım ama depremle ilgili beni derinden etkileyen en önemli olay; hırsızlardı. depremzedelere yapılan yardımları çalmak için kamyon getirenler mi, ölmüş kadınların bileziklerini çalan mı, enkaz altındaki değerli eşyaları arayanlar mı dersiniz? bu aşağılık insanlar kaybettiğimiz canları sadece fırsat bilen yaratıklar, işte bunları unutmadım siz de unutmayın.

    ayrıca;
    (bkz: rabbim zina yuvalarını vurdu)

    edit: düzeltme
  • deprem anında bizim evde olan arkadaşımın evine gitmek için arabaya binmiştik. radyoda, "adapazarı ve izmit artık yok" diyen lavuğu hayatım boyunca unutmam.
  • yerle bir olmuş gri bir şehir, tüm şehri kaplayan "o" koku ve babamın yolun kenarına çöküp ağlaması.
  • depreme şans eseri bursa’da yakalanışımız. dışarı çıkıp etrafa bakan babamın kızım bir yer battı ama neresi bilmiyorum demesi, sırayla yakın şehirlerdeki akrabalarımızı aramamız. adapazarı’nın cevap vermemesi. babamın arabaya atlayıp beni de alarak adapazarı’na arabayı sürmesi. yol boyu 12 yaşındaki benden medet umarak yok bir şey çok şükür diye kendini telkin etmesi. adapazarı’nın ana caddesine kadar karanlıkta yıkık ev görmediğimiz için bir şey olmadı sanışımız. kuzenlerimin de yaşadığı çark caddesine arabayı sürdüğünde gördüğümüz o manzara. bana sarılıp ağlaması. zar zor çöken apartmanı buluşumuz, ellerimizle kırık tuğlaların arasında enkazdan kuzenlerimi kurtarışımız. sonra yardımımız dokunur diye enkaz çalışmalarına katılmamız. tanıdıklarımızı kurtarma çabamız. babamın yaşadığı şokla o ortamda beni bile unutması. şehirdeki ceset kokusu. anlatılan o korkunç şeylere bizzat şahit olmam. sevdiklerimi kaybedişim. 30 yaşına gelsem de hiçbirini unutamamam. meslek seçimim de dahil olmak üzere hayatımın bir çok alanında beni derinden yaralayan olaylar. işte ben o günden beridir iyi değilim.
  • binaların birbirine sürtünmesi sebebiyle ortaya çıkan büyük uğultu. sallanmaktan daha çok korkutan şey buydu benim için. başka hiçbir şeyden bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum.
  • (bkz: özel iletişim vergisi)

    üstelik yanımızda kalmaya da devam ediyor.
  • yıkılan evlerin, kanlar içinde feryat figan koşuşturan insanların, kulakları tırmalayan ağıtların arasında eniştemin yıkılma ihtimaline karşı eve çıkıp birkaç şey alma ısrarı.

    nihayet ablamı ikna edip 7. kata çıkan eniştem, elinde elektrik faturasıyla döndü.
  • ankara'ya gidiyorduk düğün vardı, otobüse toplu bilet almıştık. bizden 15 dakika önce giden otobüs kişibaşı 2 milyon lira pahalıydı; tasarruf için o geç gidene bindik. yolda nasıl olduysa artık,bizden 15 dakika geç giden otobüsü geçmişiz. bir viyadükten geçmiştik ve yol bildiğiniz beşik gibi sallanıyordu uyuyanlar uyandı. neyse geçtik gittik. sabah ilk iş ankara'da bir çorbacıya gidilmişti; haberlerde geçtiğimiz viyadüğün enkaz görüntüleri ve çöken viyadükle beraber aşağıya uçan o pahalı diye biletini almadığınız otobüs...

    not: bana bu olay için sallıyorsun mesajı gelmiş. insanlar ne garip, onca canın gittiği kara günle ilgili sırf popülizm uğruna sallanabileceğini de düşünebiliyorlar.
hesabın var mı? giriş yap