• orjinal adı the great horse manure crisis of 1894' dir. az önce silicon valley dizisinde jared' ın anlattığı, ingiltere' de yaşanan krizdir. 1890' larda sanayi devriminde milyonlarca insan şehirlere göç etmiş. daha çok insanın gelmesiyle birlikte şehirlerde bulunan at miktarı çok fazla artmış dolayısıyla da sokaklarda devasa miktarlarda gübre oluşmuştu. silicon valley

    o yıllardaki tahminlere göre, gidişat böyle devam ederse bir sonraki yüzyılın ortalarında takriben 1950'ler falan, sokaklarda 3 metre gübre olacaktı. ama kimse bu endişeleri yok edecek yeni bir teknolojiyi tahmin edemedi. araba! evet arabanın icat edilmesiyle bir gecede gübre sorunu ortadan kalktı. great horse manure crisis of 1894

    bugün bitcoine sallayıp, bilip bilmeden konuşanlara sesleniyorum. bitcoin evet sıfır değerinde olabilir belki, bitcoin para birimi olarak hiç birşey ifade etmeyebilir. ama altında yatan blockchain teknolojisi geleceğin para birimini yada birimlerini oluşturacaktır. hatta borsa sistemlerini ortadan kaldıracaktır. visa, master gibi global şirketlerin iflasına neden olacak ve alışverişlerimiz daha ucuza gelecektir. banka, kredi kartı gibi aracı şirketlere komisyon verme zorunluluğu kalınmayacaktır. bugün paranıza el konma, şirketlere çökme sorunları blockchain teknolojisiyle birlikte gelecekte tarih olacaktır. süper bir startup fikriniz var ve yatırım mı bulmanız gerekiyor, zengin godomanların peşinde koşmanız gerekmeyecektir. azcık aklı olan kişi bunları görür ve gelecek planlarını o yönde yapar.
  • gübrenin plastik gibi doğada çözünmeyip öylece kalan, azot döngüsüne katılmayan atık olduğunu zanneden bir cahilin yaptığı yanlış tespitle, kripto para arasında kurmaya çalıştığı alakasız analojiye konu olmuş, olmayan kriz.
  • kriz değil berekettir bence.
  • boktan bir krizdir.
  • fotograf makinelerindeki pozlar icinde soylenebilir bu konu. kodak gibi markalarin cikardiklari poz alip satma tamamen olu bir sektor haline gelmistir akilli telefonlar sayesinde.
  • 1800'lerin sonunda dünyanın dört bir yanındaki büyük şehirler “at gübresinde boğuluyordu”. insanlar, bu şehirleri işleyebilir kılmak için hem insanların hem de eşyaların taşınması amacıyla binlerce ata bağımlıydılar.

    1900 yılında yalnızca londra sokaklarında 11.000'den fazla fayton vardı. ayrıca her biri günde 12 ata ihtiyaç duyan birkaç bin de atlı otobüs bulunurdu. tüm bunlar şehrin içerisinde faaliyette olan 50.000'den fazla at demekti.

    atlı otobüs (1911)

    o zamanlar dünyanın en büyük şehri olan londra'daki at nüfusu bununla da kalmıyordu. şehrin çevresinden şehre mal taşıyan at arabaları da bulunmaktaydı.

    bu kadar büyük bir at popülasyonu büyük sorunlar yarattı. en büyük problem atların sokaklara bıraktığı gübreydi. (bildiğiniz at boku) bir at günde ortalama 7 ila 15 kilogram dışkılar. şehrin içerisinde 50.000'den fazla at bulunduğunu düşünürsek bu, her gün 750.000 kilogram at dışkısı demektir. bu dışkı aynı zamanda sayısız sineğin şehri istila etmesine ve tifo gibi hastalıkların yayılmasına sebep olmuştur.

    her at dışkının yanında günde yaklaşık 8-9 litre kadar da idrar yapmaktadır. 50.000 at üzerinden hesapladığınızda 450.000 litreden fazla idrarın sokaklara aktığını söyleyebiliriz.

    tüm bunlar yetmiyormuş gibi o zamanlar çalıştırılan bir atın yaşam beklentisi sadece 3 yıldı. çalışırken ölen atların leşlerinin de sokaklardan kaldırılması gerekiyordu. ancak, cesetlerin kaldırılması zor olduğu için genelde çürümeye bırakılıp, çürüdükten sonra kolayca parçalanıp o şekilde şehir dışına taşınıyordu.

    londra sokakları insanlarını zehirlemeye başlamıştı.

    ancak bu sorunlar sadece ingilizlerin başını ağrıtmıyordu. new york'un günde yaklaşık 1.500.000 kilogram dışkı ve 900.000 litre idrar üreten 100.000'lik bir at nüfusu vardı.

    the times gazetesi 1894'te "50 yıl içinde londra'daki her sokak dokuz metrelik gübrenin altına gömülecek" tahmininde bulunduğunda sorun doruk noktasına ulaşmıştı.

    bu süreç "1894 büyük at gübresi krizi" olarak tanımlandı ve 1898'de new york'ta düzenlenen dünyanın ilk uluslararası şehir planlama konferansında tartışıldı. ancak bir çözüm de bulunamadı. kent uygarlığı mahvolmuş gibiydi.

    ancak platon'un da dediği gibi "ihtiyaç inovasyonun temelidir" (our need will be the real creator) ve bu sorunun çözülmesi için gerçekleşen buluş motorlu taşıtlardır.

    henry ford'un uygun fiyatlarla motorlu taşıtlar üretme sürecini keşfetmesi ile sokaklarda atlı otobüslerin yerini elektrikli tramvaylar ve motorlu otobüsler aldı. 1912 yılına gelindiğinde, önceden aşılması imkansız gibi gözüken sorun çözülmüştü. dünyanın her yerindeki şehirlerde atların yerini motorlu taşıtlar almış, ana ulaşım ve taşıma kaynağı haline gelmişti.

    kaynak: historic uk
hesabın var mı? giriş yap