• sokakta hiç araç veya insan yoktu. annem kapüşonumu çekmiş sıkı sıkı atkımı bağlamıştı. tek başıma dışardaydım. dizlerime kadar karın içendeydim. karın biriktiği yerlere sırtüsü atlayıp gülüyordum. 1987'ydi istanbul bahçelievlerde, kocasinan semtinde, sultan selim sokaktaydım...
  • istanbul'da yaşayan her ilk ve orta dereceli okul* öğrencisinin hayallerindeki tatil idolüdür.
    45 gün kadar sürmüş bir efsanedir o. (bkz: urban legends)
    ve kar yüzünden kimse evinden çıkamadığından, doğumgünümü sadece bir sokak arkada oturan kuzenimle kutlamama neden olmuştur.
    aynı tarihlerde maçka parkında poşetler vasıtasıyla kızak eğlencesini doyasıya yaşayan çocuklardan biri olmak da anılarıma kazınmıştır.
  • 1985 versiyonunu daha efsane olmakla birlikte (şahsi fikrime göre), 87 kışı da kesinlikle yabana atılmayacak derecede çılgın atan bir doğa olayıydı.

    evden dışarı çıkamadığımız için bütün gün evde oturup, betamax videomuzda duran duran ve michael jackson klipleri seyrettiğimi ve annemi çıldırttığımı hatırlıyorum.

    bir daha da asla ne 85 ne de 87 gibi olamadı istanbul kışları...

    (bkz: hey gidi günler hey)
  • hey gidi hey. ne guzel bir kistin sen 87 kisi. o tatil benim hafizama trt yayin saatlerinin uzamasi ile kazinmistir. donemin trt genel muduru her kimse ellerinden opuyorum. kendisi "bu cocuklar okula gitmiyorlar, bari ben de oglen vaktinde baslatayim yayini da cocuklar karda oynamaktan yorulduklarinda evde baymasinlar" deme yurekliligini, delikanliligini gostermis guzel bir abimizdir. cocukluk donemimin en hos filmlerinden bir kacini bu tatil sirasinda izlemistim.
  • istanbul'da, 85tekine fark atacak ve sabah kalkildiginde arabanin kar yüzünden bulunamadigi, mart ayinda gerçeklesen ve balkona yagan kardan iki tane kardanadam yaptigimiz dönemin bugünkü adi.
  • okula gitmiştim ben bunun ilk günü. sabah 8 de başlıyor mektep, karaköy'de. önce kadıköy'e otobüsle, oradan da vapurla karaköy'e geçtik. vapurun üst katında kartopu oynadık, ebemiz sikildi soğuktan, ama çocuğuz işte. donmuş halde okula vardık, kapı duvar. bir görevli çıktı, okullar tatil gidin evinize dediler. hayatımda duyduğum en güzel cümledir bu.

    hemen okulun köşedeki (kerhane yokuşu) üst geçide çıktık. kartoplarını arabalara atmaya başladık. kesmedi. kardan adamın alt bölümü kadar büyük bir kartopu yaptık, zar zor üst geçidin duvarına koyduk. alttan belediye otobüsü geçerken üstüne attık. hayvan gibi ses çıktı. şoför indi, ebemizi zikecekti, kaçtık.

    ama sanki 1985 kar tatili daha uzundu. sömestr tatiline iki hafta eklenmişti diye hatırlıyorum.
  • o zamanlar bağdat caddesi bugün olduğundan çok farklıydı. hatta o gün caddede olan ve bugün hala var olan dükkan sayısı 2-3 filandır. (bir barış büfeden eminim). mesela erenköy tarafındaki garanti bankasının olduğu yerde opera pastanesi vardı. onun önünde buluşulurdu. (marks & spencer yok, cep telefonu yok, yine de buluşmayı başarabiliyorduk).
    o sene öyle manyak bir kar yağmıştı ki, caddenin seviyesi 1 metre filan (yeminle) yükselmişti.

    opera pastanesinin üstünde de bir bar vardı. canlı müzik filan olurdu. kardan malum okul mokul hak getire. hepsi kapalı. hem de günlerce. ertesi gün okul yok. vesait yok, (bak kaç yaşındayım sen anla, vesait diom) gidebileceğin yerler kısıtlı. sadece bulunduğun mahallede takılabiliyosun. işte biz de dedik ki opera pastanesinin üstündeki bara gidelim. kar son 6 gündür 1 sn ara vermediği gibi yine yağmaya devam ediyor. biz de düşe kalka yürüyoruz. önümüzde ayağında kayak, elinde batonla gidenler var. (wallaha bak, atmıyom). neyse benim yüzüme bir para çarptı. tedavüle yeni çıkmış 20.000 lira mı ne. gıpgıcır. rüzgar savurdu, getirdi yüzüme çarptı. bekledim, oraya buraya baktım. paranın peşinden koşan yok. o parayı 2 gün yedik işte. piyango çıksa bu kadar sevinmezdim.
  • o vakitler inönü stadı bakımda olduğu için beşiktaş maçlarını ali sami yen'de oynuyordu. o karda bata çıka mecidiyeköy'e gittik. maçın erteleneceğini tahmin ediyorduk tabii ama "ya ertelenmezse" diyerekten yola çıkmaktan geri durmamıştık. neyse o çetin koşullarda mecidiyeköy'e ulaştık ve tabii maç ertelendi. geri döndük. maç sonra izmir'e alındı, dinamo kiev beşiktaş'a 5 tane salladı. sevmem ben o kar tatilini.
  • yakinlardaki bakkallarda bulamadigim icin, basket dergisini alabilmek amaciyla dikilitas'tan zincirlikuyu'ya yurumustum. zincirlikuyu'da bir allahin kulu yoktu. ama -halen de eski yerinde durmakta olan- gazete bayii acikti. dergiyi bulmus ve ayni yoldan yuruyerek evime donmustum.
    yollarin kenarlarina atilmis karlardan olusan tepeleri iyi animsiyorum. barbaros bulvarindan da cok seyrek araba geciyordu. zaman zaman bulvarın ortasından yurumustum yanlis animsamiyorsam.
  • ilk aşkımın katili olan tatildir.

    lise1 e gidiyorum ve ortaokullardan mine diye şahane bir kızla çıkmaya başlamıştım. (bkz: bahçelievler lisesi) yemyeşil gözlü sarı saçlı, süper güzel bir yüzü olan kızdı. sonra bu kar tatili başladı ve kızla hiç görüşememiştik(tabi cep telefonu diye bişey yok o sıralar) kar bitti okula gittim, mine'yi göreceğim diye fakat sınıf arkadaşları kızın taşındığını söylediler. pek tabi ki nereye taşındı, o karda kışta nasıl taşındılar falan filan hiç öğrenemedim. sanırım o kar tanelerinden biriydi ve kar bitince eridi gitti (süper romantik entri girmiş oldum böylece)
hesabın var mı? giriş yap