• üniversite sınavını kazanmam
  • büyük ihtimalle portakalda vitamindim ama tabaktaki portakalda...
  • hayatımın ilk 4 aylık dönemini geçirdiğim yaz.

    büyük ihtimalle amerikan bezine allah ne verdiyse bırakıyor, anamın gecesini gündüzüne katıyordum. fakir bir ailenin fakir çocuğu olacağım o günlerden belliymiş.
  • eylül ayını da yaza dahil edersek, çeşitli dans figürleriyle televizyonlarda boy gösteren ve tüm türkiye'nin diline dolanan yonca evcimik ve abone albümü ile video klibi.
  • çok net hatırlıyorum, ilkokulu bitirmiştim ve 2 ay boyunca ayvalık'ta kalmıştım. o kadar ince detaylar aklımda ki o dönemle ilgili, hoş bir nostalji yaşattı bana başlık:)
  • 91 yazı benim için önemlidir. her şeyi çok iyi hatırlıyorum. genç, uyumsuz bir adamdım. diğerlerinin ve başat anlayışın tabiri ile bir baltaya sap olamamıştım. ocak ayında ananem öldü, evin boşaltılmasına yardım ettim. eşyaları sattım. aldığım parayla, ondan bir yıl önce genç bir yaşta ölmüş sayılacak dayımın borçlarını kapattım. böylelikle ailemden hiç kimse kalmamış oldu. artık istanbul'da benim için bitmişti. pılımı pırtımı, birkaç kitabımı alıp bodrum yollarına düştüm. kader o ki, bodrum derken datça'da bir restoranda iş buldum ve yeni hayatıma başlamış oldum. süleyman demirel ve dyp iktidardaydı. daha susurluk olaylarına ve tansu çiller'e beş yıl var. radikal gazetesinin çıkmasına liberal, dönek söylemlerin gündemi ele geçirmeye başlamasına da o kadar var. yine de adalet partisinin kötü bir evrimleşmesi sayılacak dyp liberallerin ya da bu söylemi kullananların omuzunu o zamanlardan okşamaya başlamıştı. oysa ki gerçek kokuşma her zaman liberallerle başlar. türkiye'de de öyle olmuştur. bu dejenere evrim öyle çarpıktır ki bu sürecin bir yerlerinde zaman bir entel gazetesine dönüşmüş, elif şafak gibi sosyal omurgası tanımlanamaz yaratıklar zaman'da yazmaya filan başlamışlardı. 91 aslında türkiye için sonun başlangıcıdır. arada ahmet necdet sezer gibi bir cumhurbaşkanı olmasaydı, bu yozlaşma çok daha önce ele geçirirdi türkiye'yi.
  • sezen aksu'nun gülümse albümü eşliğinde annem, babam bir de ben o zaman 87 model renault spring arabamızla önce fethiye'ye gitmiştik orada çalışta bir motelde kalmıştık. babam yüzünden gece kimse uyuyamamıştı inanılmaz horladığı için millet kapımıza dayanmıştı...sonra oradan kalkan'a geçmiştik orada da bir pansiyonda kalmıştık pansiyonun sahibinin eşi ingilizdi. oradan kaş'a geçip tekne turu yapmıştık batık şehir filan... o zamanlar kaş minnacık bir kasabaydı şimdiki gibi meşhur değildi. kaşı ilk o tatilde görüp vurulmuştum. sonrasında defalarca gittim...hala da bu hayatta yaşamak istediğim yer kaştır.
  • dedem öldü
    okula başladım siyah önlüğüm oldu.
  • - yaş 9
    - bisikletten feci şekilde düşmüşüm, dizimde kocaman yara
    - o yara iyileşmeden annemin bir arkadaşının alanya'daki yazlığına gidişimiz, benim dayanamayıp denize girmem, yaranın bir türlü iyileşmeyip hala taşıdığım bir ize dönüşmesi
    - yazlığına gittiğimiz ailenin oğluyla normalde çok iyi anlaşıyorken orada bana ızdırap olması, tatili burnumdan getirmesi
    - sonra hep beraber bu sefer bizim memlekete gidişimiz, memlekette kuzenleri de arkama almamla şımarık bebeye gününü göstermem, muma çevirmem
    - sonra yaşadığımız şehre dönüş, yaklaşan son bahar. çok ama çok sarı bir yaz olması. bütün hatıralarımın fon rengi sarı.
    - zirve yapmış terör, siyasi çalkantılar
    - babamın 0 km. lada samara'ya yazılması, gelecek olan arabayı heyecanla bekleyişim
    - yarış atı modunda anadolu lisesine hazırlık döneminden önceki son güzel zamanlar
    - bisikletimin fatal error vermesiyle gerçek anlamda sonlanan yaz...
  • çamdibi, kemalpaşa, parsa pazarında tezgahta domates ?? satmam gelir aklıma. ne deniz ne kum ne tatil. hasılat iyi ise, patronun yarım ekmek kokoreç, buz gibi turşu suyu söylemesi.

    akşam olunca gözünün içine bakardık.

    yerli domatesler yerli.
hesabın var mı? giriş yap