• internet kafede bira içip fıstık yiyordum. internet kafe dediğime bakmayın. hepi topu üç tane bilgisayar vardı içeride. kafenin sahibi itü'de eğitim görevlisiydi ve genelde kendi arkadaşlarıyla eğlenmek için açmıştı. rastgele girip bir kaç soru soracağım derken adamın yazılımdan anladığını farkedince gün aşırı gidip muhabbet eder olmuştum. bütün derdim bir site açmak ve çizimlerimi burada paylaşmak iken sayesinde action script ve java kodlamayı öğrenmiştim. sayesinde milenyuma mutlu bir ergen olarak girmiştim. o gece de bana siteye koyabilmem için çeşitli scriptler öğretiyordu. bir türlü kabullenemesem de inceden geek bir ruhum varmış.

    alakası yok ama macromedia flash kullanmayı da erdil yaşaroğlu'na mail atarak öğrenmiştim. sanırım o zamanlar insanlar bildiklerini paylaşacak birilerini görünce mutlu oluyorlardı. ayrıca internet bu kadar vahşi değildi. adama altı üstü; abi bu animasyonları nasıl yapıyorsun? şeklinde bir mail attım. koca karikatürist üşenmeden macromedia flash ve öğrenim seti disklerini kopyalayıp postayla adresime göndermişti.
  • babamin ericsson a1018 cep telefonundan 31-12-99'un 01-01-00'a dönüşünü izlemekti benim icin.
  • milenyum rengi diye gümüş rengi oje surmuştum o gün. akşam televizyonda cem yılmaz'ın gosterisi vardı. hani şu karısı erkek jinekologa giden adamın doktora "yeter ben bile o kadar kurcalamadım" diye espri yaptığı gösteri. aklımda sadece bu ikisi kalmış.
  • coca cola içiyordum.

    fizik öğretmenimiz 99'un son aylarında tüm sınıfı 'çok cola (tüm asitli içecekler dahil) içiyorsunuz, bu size ne kadar zararlı biliyor musunuz? içmeyeceksiniz yeter ulennn' diye haşlamıştı. 'en azından yılbaşına kadar kendinizi deneyeceksiniz, bir yudum bile içmeyeceksiniz. sonra isterseniz yine içersiniz ama bu kadar iradeyi bir gösterin bakalım. yoksa yapamaz mısınız haa? siz iradesiz misiniz yoksa haa? çocuk musunuz hala haa?' diye de fena gaza getirmişti.

    tamam ya dedik, cola orucuna girdik tüm sınıf. sadece bir arkadaş 'ben yapamam, açık açık söyleyeyim şimdiden' dedi ve hoca tarafından yerin dibine sokulduktan sonra ona da sınıfta içme yasağı konuldu *. asıl irade ondaymış tabi, çünkü gerçekten fizik hocasına hayır demek imkansız gibi bir şeydi o zamanlar...

    neyse işte gerçekten de sıktık dişimizi içmedik yeni yıla kadar ama 2000 yılbaşı gecesi saat 12'yi 1 litre coca colayla beklediğimi hatırlıyorum.

    *sonrasında kahvaltılarda da cola içmeye devam ettim. mutsuz son.
  • kıbrıs gazimagosa’da kaleiçinde teoman ve grup gündoğarken konserindeydim. güzel bir kalabalık, üniversite ahalisi,sevgili dostlarım, o vakitler sevdiğim sevgilim eşlik ediyordu bana. dondurma dolaplarında bekleyen biraların peşine düşmüştük. dağlar mı yollar mı denizler mi engel şarkısı ile ilk kale içinde tanıştım ben. zorlu geçen doksanlı yıllarımın şahane bir rövanşıydı milenyum yılbaşı, hakkını vereyim yani, takibinde gelenlere baktığımda en en mutlu anlarım arasında işte...
  • zamanın boğaziçi köprüsü yeni türkiyenin 15 temmuz köprüsü üzerinde trafikte durup inip manzaraya bakmıştım. sonra 2 japon arkadaşın fotoğrafını çekmiştim 12 sularında, nereye gidiyordum hatırlamıyorum, bir de modjo'nun lady parçası milenyumun şarkısı seçilmişti onu çalmıştı metro fm ya da power fm, sonra bindik arabalara devam ettik gideceğimiz yere.
  • gökyüzüne bakmıştım uçan araba görebilmek ümidi ile.

    milenyumdu hani?
  • yurtdışındaydım o sene, öğrenci değişimi olayı. yurttan arkadaşlarla beraber yemek yemiş, sonra semt parkındaki konseri izlemeye gitmiştik.
  • internete bağlı bile olmayan bilgisayarın fişini çekip bir kaç gün bekleme. evet. öyle korkuyorduk y2k nanesinden.
  • scrabble oynarken hırslanıp kuzeni ağlatmak, akabinde babadan azar işitmek. kuzenin zırıl zırıl ağlayıp "zaten annemler de yok tek başımayım, yeni binyılda yalnız mı kalacağım hep" diye kafa sikmesi.
hesabın var mı? giriş yap