• kıyamet mi kopacak, uzaylılar mı gelecek diye diye girdiğimiz milenyumda, 21. yüzyılın ilk decade’i de geride kaldı. müzik adına neler geldi geçti diye düşünmeye başlamışken, bu on yılın (2000-2010) kendimce en iyi şarkılarından oluşan 100 şarkılık bir liste yapmaya karar verdim. beğendiğim şarkıları art arda ekledikçe baktım 100 yetmeyecek, arttırıp 250 dedim. baktım o da kesmiyor, oldu olacak 500 olsun diye şişirdim. tam listeyi yapıyordum ki pitchfork’un 2000’lere dair 500 şarkılık bir liste yaptığını fark ettim. onun kopyası gibi durmasın diye de listeyi 505 şarkıya çıkardım. bu haliyle dergilere filan vermek de mümkün olmadığı için (kimi raikkonen 6 yıllık muhteşem yazısını kabul ettirememiş ben nasıl ettireyim) sözlüğe yazıvereyim dedim. bu, o kadar uzun boylu bir emeğin sonucu değil. akşamları üçer beşer ekleyerek 505'e ulaştım bi iki ayda.

    2000’li yıllarda kulağımıza çalınan iyi parçalardan 505 şarkılık bir liste. ama ‘en iyi 505 şarkı’ iddiasında değil. müzikte nesnel bir şekilde en iyi demek imkansıza yakın olduğu için öznel olarak da diretmenin manası yok. elimizde 2000’lerde dinlemekten çok keyif aldığım, bu yıllardan bahsederken aklıma gelecek 505 şarkılık bir seçki. yine de bir sıralama mevcut, ama takılması zorunlu değil. neticede 412. şarkı ile 236. şarkı arasında çok büyük farklar olduğunu iddia etmek güç.

    bu, tek kişi tarafından hazırlanmış bir liste ve elbette 2000’lerde çok sevdiğiniz bazı şarkılar içinde yer almıyor olabilir. bunun yazarın şarkıyı henüz dinlememiş olmasından, binlerce şarkı arasından hatırlayamamış olmasına kadar pek çok nedeni vardır. sonuçta insanız. listenin, içinde x şarkı olmadığı için tamamıyla çöpe attığınız listelerden biri olmasını istemem (çok güzel şarkılar vardır, ben ıska geçmişimdir ya da aynı derecede mühim bulmamışımdır, normal). bu listede olmayan bi şarkının olanların hepsinden kötü olduğunu varsaydığımı sanmak ise pek mantıklı değil. unutmayalım ki bu liste 1 yıl sonra yapılsa dahi tamamen değişik bir halde olabilecek.

    gelelim bu listenin amacına. müzikal açıdan hiçbir ‘en iyi 100’ listesinin amacının şarkıları birbirleriyle yarıştırmak olduğunu düşünmüyorum. müzik zevkinin büyü kısmı küçük yaşta gördüğü bir ‘tüm zamanların en iyi 100 şarkısı’ listesiyle şekillenmiş biri olarak bu listelerin yeni şarkılar/gruplar tanıma ve hali hazırda beğendiklerinizle ilgili fikir desteği olma açısından çok gerekli ve önemli olduklarını düşünüyorum. yani bu 505 şarkılık liste, ileride dinleyicisi olacağınız isimlerden birisini bile tanımanızı sağlayacaksa, gani gani işe yaramış olacak bir bağlamda.

    içlerinde bazı yorumlar kolpanın kolpası olmuş olabilir, bir yerlere gönderme yapmaya çalışmışken şu an ben bile anlamıyorum ne demek istediğimi. neyse mühim olan şarkılar diyip geçiştireyim o kısmı da.

    lafı fazla uzatmadan, karşımızda liste:

    505. less than jake - look what happened

    ska müziği her zaman melodiktir. ama hem melodik, hem dokunaklı hem de ska olmak pek az şarkıya nasip oluyor.

    504. ben folds - the luckiest

    ben folds 2000 yılında “five”ını bıraksa da piyanoyla olan haşır neşirliğini bırakmadı, bu da bizim şansımız olsa gerek.

    503. stina nordenstam - sharon & hope

    stina abla müthiş kuzeyli sesine enfes de bir melodi ekleniyor bu parçada. 2001 yılından.

    502. badly drawn boy - something to talk about

    kötü boğulan güzel bir adamın en nezih işlerinden biri.

    501. weezer - o girlfriend

    bildiğimiz weezer melodisi, 90larda daha çok vardı ellerinde, biraz ağlak olsa da vazgeçilmez.

    500. flunk - six seven times

    sakin, genç ama kesinlikle “farksız” değil. six seven times bu norveçli grubun şimdiye kadarki en iyi parçalarından biri.

    499. skinfaithfulness

    skunk anansie sonrası yoluna tek devam eden skin, aklımıza kazanan melodileriyle.

    498. grizzly bearready, able

    on yılın son yazını kışa çeviren gruptan dinlemeye doyulamayan bir eser.

    497. maximo park - apply some pressure

    her daim bir yere koşuşturur gibi şarkı söyleyen maximo park, bu şarkıda oynak bi şeyler çalmayı da başarmış.

    496. télépopmusik - last train to wherever

    unutulmayacak bir ritim, trende dinlemesi ayrı keyifli bi şarkı

    495. delinquent habits - return of the tres

    delinquent habits’e bu yorum için teşekkürler. ama esas saygı nefis sample'ın sahipleri sol lake, herb alpert ve tijuana brass’a.

    494. guster - the new underground

    guster’ın üç ayrı şarkı gibi algılanabilecek parçası her haliyle keyifli.

    493. the awkward stage - heaven is for easy girls

    kızlardan bahseden bir indie pop şarkısı listede? onlar da bu kadar güzel yapmasaydı arkadaşım!

    492. amy macdonald - a wish for something more

    içi kan ağlayan neşeli bir şarkıyı ilk kez dinlemiyoruz. ama amy hanımın bu şarkısı o kadar güzel ki daha fazlasını ummaya da gerek yok zaten.

    491. vega - bu sabahların bir anlamı olmalı

    evet, nakaratı yunus'a benziyor. ama benzemeseydi de böyle harika bir şarkı hiç olmasa mıydı? bence bu benzerliğin de bir anlamı olmalı.

    490. patricesoulstorm

    almanyalıların reggae cilası konusunda uzman olduğunu gentleman ile birlikte kanıtlıyordu patrice. soulstorm ise cilanın da cilası.

    489. urban tradsanomi

    “hiçbir dilde anlamı olmayan bir şarkıyla 12 puan aldılar, inanılmaz, bu şarkının sözlerinin hiçbir dilde anlamı yok.” 2003 eurovision’da bolca duymuştuk bundan. iyi ama müzik yeterince bir ‘dil’ değil mi zaten?

    488. hello saferide - 2006

    yapılmış tüm şarkılar böyle olsa müzik çekilmez bir hal alır. ama böyle şarkılar hiç yapılmasa müzik daha da çekilmez bir hal alır.

    487. kesmeşeker - tek kişiyim ben hala

    kesmeşeker gördüğü ilgi değerinin yanında devede kulak kalıyor. en güzel şarkılarından biriyle hatırlamamak olmaz.

    486. sugababes - overload

    pop müzikte prodüksiyon dersleri kitabında bir chapter adı olmalıdır overload. dünya çapında daha büyük bir hit olması için başka unsurlar gerekliydi herhalde.

    485. of montreal - heimdalsgate like a promethean curse

    bu adamları her dinlediğimde “umarım ne yaptıklarını biliyorlardır” diyorum. böylesi salt müzikal çılgınlık pek görülmüş şey değil zira. acaba kimyasallardan mı?

    484. dizzee rascal - bonkers

    armand van helden ve dizzee rascal. ilk 10 saniye kulaklarınızı tıkayabilirsiniz, ama sonra açın.

    483. natalie portman's shaved head - iceage babeland

    şarkı elektronik müziğin seyrini değiştiren cinsten filan değil. ama grubun ismi yetiyor açıkçası.

    482. m83 - safe

    2000’lerin müziğe hediyelerinden m83’ün bu şarkısı dosta güven düşmana korku veren cinsten.

    481. duran duran - finest hour

    duran duran artık sürekli düşüşte olan bir grup değil. bir rio daha gelmeyecek tamam ama en azından güzel şarkılar yapıyorlar işte.

    480. green day - boulevard of broken dreams

    green day bu şarkısında aynı isimli al dubin şarkısına bariz gönderme yapar. tam 70 yıl önceki bir şarkıyı referans alan bir punk rock grubu var karşımızda.

    479. jay-z - izzo (h.o.v.a.)

    bu şarkı için prodüktör kanye west’in i want you back'ten aldığı kısımlar, kendisinin bugüne dek kullandığı sampleların içinde en ince görülmüşü olsa gerek.

    478. bon jovi - it's my life

    şarkı 2000 yılında yayınlanmış ama bana sorsan çocukluğum bu şarkıyla geçti. bu işte bir iş var.

    477. the servantorchestra

    the servant çok uğraştı ama “ismi zor hatırlanan grup” olmaktan kurtulamadı sanırım. ama yine de dinleyin bu müziği, güzel müzik.

    476. jimmy eat world - the middle

    ya sev ya “bu ne lan” de grubu olan jimmy eat world, bu parçayla ‘orta yolu’ buluyor resmen. ayrıca biz severiz seni jimmy. yedin yine doymadın mı?

    475. alphawezen - speed of light

    alman topluluk şarkının başından beri aradığı o güzel nakaratı 3. dakikanın sonlarında buluyor ve şarkı bitene kadar da bırakmıyordu.

    474. modern institute - international rustic

    parça laurie anderson’un o superman'i gibi başlıyor, autechre’in tilapia'sı gibi bitiyor. ama aradaki şarkı ikisine de hiç benzemiyor.

    473. the shebrews - leave all your old loves

    the softies en güzel şarkılarını 90'larda yapıp dağılınca birinin bu bayrağı devralması gerekiyordu.

    472. thomas fersen - deux pieds

    fersen klibiyle de ünlenen bu şarkıda yer yer iki ayağı da yerden kesiyor.

    471. glen hansard - fallen from the sky

    once filmini herkes falling slowly ile hatırlarken filmin içinde pat diye bu karşımıza çıkıyor ve düşüş dediğin böyle olur diyordu.

    470. craig david - walking away

    bu güzel şarkı craig david’in craig david olduğu dönemlerden. pek uzun sürmese de güzel bir dönem olduğu söylenebilir.

    469. serhado - xewna jiyan

    serhado’nun “hayatın rüyası” anlamına gelen parçası yerel ezgilerle rap tarzını sentezleme konusunda örnek olacak nitelikte.

    468. air - playground love

    playground love huzurlu bir şarkı mı, seksi bir şarkı mı, yoksa ikisi birden mi? karar vermek yerine “iyi ki yapmışlar” diyelim gitsin

    467. art brut - emily kane

    art brut bu şarkıyla “ben de varım” diyordu. şimdilerde ise “bir varmış bir yokmuş” olmamak için çalışıyorlar.

    466. damien rice - rootless tree

    damien rice’ın tüm şarkılarını dinlettiği yaşlı başlı bir akıl hocası olsam diğer şarkılarında hafifçe burun kıvırır, bunu dinlediğimde ise okkalı bir şekilde “aferin oğlum” derdim sanırım.

    465. the lodger - simply left behind

    bir ‘tempo asansörü’ şarkı da the lodger’dan. nakarata kayıtsız kalmak zor.

    464. joanna newsom - peach, plum, pear

    joanna newsom için “bu kadın bu sesi nasıl çıkarıyor?” dönemi kısa sürdü, bundan gayrısı “bu kadın bu şarkıları nasıl yazıyor?” devri.

    463. jay jay johanson - keep it a secret

    jay jay’in ülkemizdeki popülaritesi kendisine listemizin de yolunu açıyor. ama bu şarkının güzelliği de gayet iki kişinin bildiği şey .

    462 dido - mary's in india

    dido’nun life for rent albümü birbirinden nefis şarkılarla dolu, bir gıdım öne çıkan varsa da bu içten pazarlıklı nefis şarkı işte. asıl biz teşekkür ederiz didocum.

    461. the rosebuds - hold hands & fight

    rosebuds ikinci albümünü gerçekten çok hesaplı bir şarkıyla açmış. güftedeki ali rıza binboğa etkisi ise bariz.

    460. mor ve ötesi - bir derdim var

    mustafa hakkında herşey filminde duyduğumuz şarkı, bize mvö’nün kalitesi hakkında çok şey anlatıyordu şüphesiz

    459. caesars - jerk it out

    tamam, caesars bu şarkıyı castaways’in liar liar'ından aparmış olabilir ama ortaya da hiç fena bir şey çıkmamış hani. caesars’ın hakkı caesars’a.

    458. elbow - grounds for divorce

    her geçen albüm kendilerini aşan ingiliz grup 2008’de bu görkemli şarkıyı yapıyor ve merakla beşinci albümü bekletiyordu.

    457. the honeydrips - i wouldn't know what to do

    honeydrips’ten modası geçmiş bir masum aşk şarkısı. bize müzikte moda denen bir şeyin olamayacağını gösteriyor.

    456. özlem tekin - kara sevda

    fuat saka’nın melodileri özlem tekin’in şaşırtan duruluktaki yorumuyla can buluyor. özlem tekin bir de gelevera deresi'ni söylese.

    455. the futureheads - skip to the end

    futureheads vokalde kolektif olmanın önemini anlamış bir grup. şarkı hiç de sonuna atlanacak bir iş olmamış haliyle.

    454. graham coxon - freaking out

    coxon blur’dan ayrılınca biraz daha açıldı sanki. ama yine de blur bir arada olsa ve graham hep you’re so great gibi şarkılar söylese daha iyi.

    453. school - i want you back

    school’un vokalisti (aynı zamanda klavyecisi) bu şarkıda o kadar şirin ki şarkının muhatabı sevgilinin geri dönmemesine imkan yok.

    452. pet shop boys - home and dry

    pet shop boys belki de 80’lerde hiç olmadığı kadar dingin, ama yine de harika.

    451. jamie lidell - multiply

    jamie lidell bizzat 60’lara gitmiş ve eski soulcuların “ruhunu” çağırmış resmen.

    450. they might be giants - experimental film

    gençler bu kez türküden fırlamış bir melodi bulmuşlar ama yine de eğlendiriyor adamı. “underrated” doğru kelime değil, ama ilk akla geleni.

    449. baha men - who let the dogs out

    baha men’in şarkısı şimdiden bir pop klasiği olmuş durumda. aradan geçen 10 yıla rağmen hala köpekleri kimin saldığını bilmiyor oluşumuz ise ayrıca trajik.

    448. the pains of being pure at heart - a teenager in love

    sadece isminin “a teenager in love” olması, yani dion and the belmonts’un 1959 tarihli efsane şarkısına gönderme yapması bile insanı bu şarkıya kilitleyebiliyor.

    447. the decemberists - the rake's song

    the hazards of love gibi öncüllerinden çok farklı bir albümün fark yaratan şarkılarından.

    446. brazzaville - jesse james

    bir tarafta kongo’nun başkenti, diğer tarafta sırtından vurulmasıyla ünlü jesse james. ilginç bir bileşim.

    445. simian mobile disco - i believe

    dans müziği dediğin ana ritmini bir an bile olsa kaybetmeyecek.

    --- spoiler ---

    bu şarkı da kaybetmiyor.

    --- spoiler ---

    444. bonde do role - solta o frango

    çığlıklarla süslü nakarat, aksak bir davul ve kuzeyde pek de bulamayacağımız türden bir şarkı.

    443. macahelaraşorara

    önce şarkıyı dinleyin, sonra canlı performanslarını izleyin, sonra da gelip bu grubun yaş ortalamasının 60’ın üzerinde olduğuna inanın.

    442. josé gonzalesheartbeats

    the knife hazırlıyor, jose gonzales harika bir şekilde damıtıyor. sek alınız.

    441. fleetwood mac - peacekeeper

    bir zamanlar “kendi yoluna git” diyen bu güzel adamlar formundan pek bir şey kaybetmemişler.

    440. mylène farmer - c'est une belle journée

    mylene farmer’ın bu güzelliğinin “olmuş” bir pop şarkısı olduğunu anlamak için introsunu duymak bile yetiyor.

    439. the new pornographers - letter from an occupant

    grubun açık ara en güzel bağırdığı şarkı bu olsa gerek.

    438. kaiser chiefs - i predict a riot

    kaiser chiefs’in ilk albümünde verse kısmı nakaratından güzel iki şarkısından biri.

    437. the little ones - face the facts

    üflemeli introsuyla daha 10 saniye geçmeden kalp kazanan tempo dostu bir şarkı.

    436. cem adriankaril maestro di violino`'nun unutulmaz melodisi cem adrian’ın tanımsız sesiyle birleşirse.

    435. new ordercrystal

    new order’ın güzel alışkanlıkları kaybolmamış, üstüne bir de bol gitar leziz olmuş.

    434. röyksopp - circuit breaker

    elektrik sigortasını bir şarkıya isim olarak seçen adamlar, ancak böyle sigortası atmış bir şarkı yapabilirlerdi.

    433. el guincho - cuando maravilla fui

    ispanyol pablo díaz-reixa bir gün os mutantes dinler ve hayatı değişir. onlar gibi hasta şarkılar yapmaya başlar.

    432. blu cantrell - hit 'em up style

    muhteşem bir çıkış, aynı şekilde devam etmeyen bir kariyer. yine de bu şarkı blu cantrell’i hatırlamak için yeter.

    431. louise attaque - tu dis rien

    kemancı rockçılardan yine soluksuz bırakan bir atak.

    430. kardeş türküler - leyla

    cahit berkay ve atilla özdemiroğlu gibi ustaların bulunduğu dönemden sonra yapılmış en iyi yerli film müziklerinden birisi. yerel bir esere daha ne kadar yerel tat katabilirsiniz ki?

    429. electric six - danger high voltage

    electric six’in bu çılgınlığı özellikle sonunda adeta delirme yarışına giren enstrümanlarıyla hatırlanacak.

    428. bob sinclar - love generation

    yeni jamaika şarkıları böyle mi olacak acaba? içinde bundaki gibi bir ıslık olsun da.

    427. architecture in helsinki - wishbone

    indie müziğin “çokdüze” çocukları, bu parçada neşeli taraflarından kalkmışlar.

    426. the cure - bloodflowers

    bildiğimiz “iyi cure şarkısı”nın 2000ler versiyonu.

    425. deerhunter - nothing ever happened

    şaşırtmayıcı bir rock parçası şeklinde başlıyor, ve hiçbir şeysizliğe bir ağıt olarak devam ediyor. harikulade.

    424. tori amos feat. damien rice - the power of orange knickers

    kimine tori amos, kimine damien rice yeter hüzünlenmek için, neyse ki birleşimleri aşırı doz değil, bilakis rahatlatıcı olmuş.

    423. margot & the nuclear so and so's - hello vagina

    monty python’dan bir esinlenme olmuş mu bilmem ama kesinlikle isminin akla getirdiği şarkı değil bu.

    422. jens lekman - a sweet summer's night on hammer hill

    (love is like a ) heatwave’in güzel introsu bu hasta parçaya nasıl dönüşmüş? jens lekman sorgulanmayı hak ediyor.

    421. esbjorn svensson trio - pavane : thoughts of a septuagenarian

    2000’lerin müzik adına en üzücü olaylarından biriydi, bize böyle parçalar armağan eden büyük bir ustayı kaybetmemiz.

    420. kazim koyuncu - tsira

    koyuncu’nun bu eserde adeta megrelce ağlıyor. şarkıyı dünyadaki herkesin bilmemesi ise nedense ayrı bir sevinç.

    419. parov stelarcoco

    müzikte sofistike deneyselliklerin adı parov stelar, bitiriciliğini de konuşturuyor artık.

    418. madonna - hung up

    madonna gimme gimme gimme’yi öyle güzel boyamış ki hem abba’nın hem şarkının hastası olmak hiç zor değil.

    417. ladytron - the last one standing

    ladytron kışkırtıcı olmayı bildiği kadar karizmatik olmayı da biliyor.

    416. richard hawley - born under a bad sign

    aslında genel olarak coles corner albümü övülmeli. albümdeki herhangi bir şarkıyı bunun yerine listeye alabilirsiniz.

    415. ian carey - keep on rising

    ian carey gitmiş, bu tip müzikler çalan gece kulüplerini “şımartmak” için şarkı yapmış resmen.

    414. ringside - tired of being sorry

    elden ele, “bu şarkı kimin” diye diye yükselen bir pop nefaseti.

    413. hayko cepkin - son kez

    hayko cepkin artık “türkiye’ye trip-hop’ı getiren adamlardan” olmuş olabilir. seste de peltek karizması var.

    412. travismy eyes

    fran healy bu şarkıyı oğlu için yapmış. gözlerinden öpelim biz de o zaman.

    411. creed - with arms wide open

    creed belki de sadece döneminin grubuydu ama bu şarkı dönemaşıcı cinsten.

    410. rosalia de souza - fica mal com deus

    rosalia de souza’nın müthiş ilk albümünden ürpertici bir bossa nova.

    409. beck - gamma ray

    her zamanki beck cool’luğu, bu sefer melodisi de bol kaçmış.

    408. santogold - l.e.s. artistes

    santi white o ilginç sesiyle artistliğini yapıyor yine. liste onsuz eksik kalacaktı.

    407. opethclosure

    opeth’in listedeki tek şarkısı. şimdi bu bizi damnation opeth’çisi mi yapar?

    406. soft eject - message from caucasus

    gürcü grup soft eject’in kafkaslar’dan gelen muhteşem mesajı. hemen aldık.

    405. autechre - gantz graf

    autechre’in tek kelimeyle “benzersiz” şarkısı kimileri için müziğin geldiğin son nokta, kimileri için ise “bu ne abiiii??!!!”

    404. marcy playground - blood in alphabet soup

    sakinliğin adamları olarak biliyoruz kendilerini, biraz kızınca en iyi parçalarından birini yapmışlar. ilginç.

    403. mika - rain

    nefret ettiği günler üzerine bu kadar keyifli şarkı yazan adamlar müzik tarihinde hep sevinçle hatırlanacak

    402. sakin - denek hayatım

    sakin, kesinlikle 2000’li yılların unutulmayanlarından olacak. hem ismiyle müsemma sound’u, hem de bu gibi şarkılarıyla.

    401. the raconteurs - broken boy soldier

    jack white’in bir kez daha delirdiği bu şarkı albümde öyle bir yere sahip ki albümün gerisine sadece bir “s” kalmış. o da ileride.

    400. mos def - supermagic

    aşık mahsuni şerifselda bağcanharamilermary poppins - mos def. şarkının çılgınlığını anlatan bir sıralama. mos def’in the ecstatic albümü muhakkak bereketli olacak. maşallah.

    399. delays - nearer than heaven

    işte uzatmadan nakaratla mevzuya giren o enfes şarkılardan.

    398. sunrise avenue - fairytale gone bad

    bir grubun sürekli aynı şarkıyla hatırlanması hoş olmasa gerek. ama olsun bunu bulamayanlar da var.

    397. noir désir - le vent nous portera

    evet meşhur le vent. şarkı aklımızdan çıksa o depresif klibi çıkmıyor.

    396. pelle carlberg - fly me to the moon

    bir klasiğin adını alacaksan, en azından ona yakışır bir şeyler yapman lazım. pelle de ıslıklarla çıkıyor fezaya.

    395. pedram - modjoon

    müthiş bir tat, duyulması gereken bir şarkı. girişi ise fevkalbeşer.

    394. moby - in this world

    uzaylılara en minimal açıdan bakan klibiyle klasik moby.

    393. gnarls barkley - crazy

    çıktığı yılın en çok çalınan şarkılarından. barkley reboundu kimselere bırakmadı.

    392. lcd soundsystem - someone great

    lcd’nin müziği her damağa göre değil. ama bu şarkı bildiğin türk lokumu.

    391. vampire weekend - cape cod kwassa kwassa

    paul simon’dan sonra böylesi güzel afrika yolculuğu yaptıran amerikalılar. çok anormal hissettiriyor. peter gabriel da coverladı.

    390. st. vincent - the strangers

    the strangers harika tamam ama, siz st.vincent’ı bir de 10 yıl sonrasının listesinde görün.

    389. the presets - my people

    gümbür gümbür, dolu dolu. halka sesleniş böyle olmalı.

    388. apocalyptica - beyond time

    metallica coverlamak iyi güzel iş tabi, ama bizde çok daha fazlası var.”

    387. coldplay - shiver

    sözsüz nakaratlar her zaman cazibelidir. bir de “ilk albüm coldplay’i” ekleyelim buna.

    386. fun lovin' criminals - loco

    loco gibi “kafalı” yazlık şarkısı azdır. adamlar idamlık oldu haliyle.

    385. phoenix - lisztomania

    phoenix’in konserleri de liszt’inki gibi çılgın geçiyor mudur bilmem ama kendileri “listemania”mızdaki yerini çoktan aldı.

    384. zero 7the pageant of the bizarre

    zero 7 yanına sia’yı da alıp dönme dolaba biniyor. 0.7 uçtan sonra arkadaştan zero 7 albümü de ister olduk.

    383. korn - y all want a single

    korn üyeleri ne kadar zengindir, kaç evleri vardır bilmem. bildiğim tek şey, kendilerinden illa ki single isteyen yapım şirketine verdikleri bu cevabın tebriği gani gani hak ettiğidir.

    382. the fray - how to save a life

    scrubs sağ olsun. hayatı olmasa da çokça günü kurtaran bir şarkı.

    381. cut copy - hearts on fire

    biraz basite kaçalım ve hearts on fire, cut copy’nin “yapıştırdığı” şarkı diyelim.

    380. pato fu - eu

    portekizli bir rock grubu. iki harfli, azgın bir şarkı. dileyen looplayabiliyor.

    379. songs ohia - coxcomb red

    songs ohia her modun grubu değil belli ki. iyi ama her modu songs ohia’lık olanlar için sorun değil bu.

    378. the maccabees - toothpaste kisses

    çok çakırkeyif bir eser. baştaki 30 saniyelik dahiyane kibrit numarası için bile dinlenir.

    377. mgmt - time to pretend

    baştaki düdüksel sesler bize mgmt’nin üfürükten bir grup olmadığını gösteriyor. tuhaf.

    376. yeah yeah yeahs - cheated hearts

    yaşından kamil gösteren bir şarkı. büyümüş de küçülmüş.

    375. maroon 5 - this love

    artık eminiz ki “bu aşk beni del eyledi” demenin pek çok farklı yolu var.

    374. emiliana torrini - jungle drum

    torrini bu şarkıyı canlı söylediğinde alanda düşüp bayılanlar görebilirsiniz. bu kadar tatlı olunmaz.

    373. milow - ayo technology

    madem teknolojiden yoruldunuz, bu şarkıya tek bir gitar yeter. çok mantıklı.

    372. the cardigans - couldn't care less

    daha ismiyle bile oksimoron. the cardigans bu şarkıdakinden daha duyarlı olamaz. olabilir mi?

    371. pink martiniclémentine

    ne ‘güzel niyetli’ bir şarkısın sen clementine.

    370. robbie williams - advertising space

    robbie williams güzel şarkılar yapardı zaten ama bu kez ‘referans’tan vuruyor hedefi.

    369. the offspring - when you're in prison

    bir punk-rock grubu 30’larvari taş plak tadında bir şarkı okuyor ve gerçek anlamda mest ediyor. 2012’ye 9 yıl varken üstelik.

    368. estrella morentevolver

    sinema-müzik buluşması. başrolde penelope cruz görünümlü estrella morente. işte bunu seviyorum.

    367. enya - only time

    enya’nın duru sesinden, zamana direnen bir şarkı.

    366. tori amos - a sorta fairytale

    tori amos’un en iyi şarkılarından. ama bazen akla bile gelmiyor iyileri sayarken. büyük sanatçı tipiği.

    365. the shinsaustralia

    açık ara shins’in en enerjik işi olsa gerek.

    364. the cranberries - every morning

    albümünün en güzel şarkısı olmakla kalmıyor, ismiyle de, tonuyla da albümün adına fena yakışıyor.

    363. nigel kennedy and kroke - lullaby for kamila

    doğuyla doğunun buluştuğu yerde, nigel kennedy ve kroke bizi üç dakikalık “müziğe saygı duruşu”na davet ediyor.

    362. moby - slipping away

    moby şahane bir melodi bulup bundan sapasağlam bir zincir yapıyor.

    361. the pipettes - i love you

    60’lardaki girl-band’leri canlandırma projesinden yüz ağartıcı bir sonuç. sadece 97 saniyede.

    360. jon brion - knock yourself out

    bir film için yazılmış jon brion şarkısı. filmi bile aştığını söyleyenler var.

    359. the chemical brothers - star guitar

    alacalı bulacalı bir şarkı. insanı trenden düşmüşe çeviren hastalıklı bir klip.

    358. gravenhurst - the diver

    melankolisiyle ünlü grubun tam anlamıyla tavan yaptığı şarkı. yoksa dip yaptığı mı demeliydik?

    357. radioheadoptimistic

    ismine uymayan bir şarkı daha. radiohead ile daha çok karşılaşacağız.

    356. placebo - commercial for levi

    en iyi placebo slowlarından. lütfen bitme dedirtecek cinsten bir şarkı.

    355. paul mccartney - mister bellamy

    65 yaşında yapıyor bu şarkıyı paul. hala şarkılarıyla bizi besliyor, hala ona ihtiyacımız var.

    354. wir sind helden - müssen nur wollen

    bize o kadar dediler ki “almanca kaba bir dil” diye, bu tatlı insanları neredeyse fark edemeyecektik.

    353. the mummerswonderland

    yine on yılın son demlerinden. şimdiden böyle harikalarsa, geleceğe umutla bakıyoruz.

    352. kasabianempire

    kimileri için fazla kaba olsa da herkese yetecek kadar enerji taşıyan bir kasabian şarkısı.

    351. frida hyvönenbirds

    isveç’in havasında müzik elementi var sanırım. kuşlar, böcekler, hepsi güzel şarkıya dönüşebiliyor.

    350. rufus wainwright - little sister

    rufus wainwright’in bacısına yazdığı bu parça insana keman aşılıyor.

    349. oasis - the hindu times

    oasis bombayı ortalığa bıraktı. hayranları duyar duymaz “yıllarca bunu beklemişiz” diyordu.

    348. the thermals - now we can see

    sadece bağırarak güzel şarkı yapılabilir mi bilmiyorum ama güzel nakarat yapılabiliyor o kesin.

    347. bee gees - this is where i came in

    1958 yılında kurulan bir grup, en cool şarkısını yapmak için 43 yıl bekliyor. enteresan.

    346. linkin park - a place for my head

    muhtemelen linkin park’ın en kafa işi. gruba sorsak “you try to take the best of me, go away” diyecek kesin.

    345. einsturzende neubauten – musentango

    yapıları yıkan adamlar belli ki keyif alarak şarkı yapıyorlar. hem de kaşığa kuvvet.

    344. mirah - words cannot describe

    yanlış dönemin şarkısı. 1930’lara gidip bu şarkı adına film yapmak gerek.

    343. david byrne - everyone's in love with you

    kıskançlık bu kadar keyifli olabilir mi? “herkesin aşık olduğu kadın elinde, daha ne sızlanıyorsun” derler adama.

    342. travis - side

    gitar eşliğinde ulvi sözler. travis country yanından kalkmış olmalı.

    341. a-ha - you wanted more

    a-ha lifelines ile formundan bir şey kaybetmediğini bildirdi.

    340. tinariwen - cler achel

    tuareg insanlarını temsilen mali’de kuruluyor, libya ve cezayir’de sürgündeyken müziğe eğiliyorlar. binbir dert içinde böylesi harika müzik. gel de isyan etme.

    339. guided by voices - everywhere with helicopter

    robert pollard hocamın bitmek bilmez uçuklukları, şarkının adına zerre şaşırmamamızı sağlıyor.

    338. albert hammond jr. - back to the 101

    strokes kesmedi, süper şarkılara soloda devam. babanı da severdim zaten.

    337. the shins - new slang

    kimilerine göre “hayat değiştiren” bir şarkı, yol playlistlerinin ise değişilmezi. sallanan koltuk siparişlerini direkt arttırır.

    336. the divine comedy - perfect lovesong

    “ilahi the beatles bass yürüyüşü ve eski muazzam beach boys sound’u.” parçanın tarifi bu işte. kusursuz.

    335. akonlonely

    akon bobby vinton’un askerlik psikolojisiyle yanan şarkısını alıp şekere banmış. yalnızlık güzel bir şey de olabilir.

    334. david fonsecasuperstars

    akışkan melodi, kalın ses, ince ıslıklar. david fonseca işi bilen bir portekizli.

    333. regina spektor - us

    bu kadının eline piyano verilmesi yasaklanmalı. çok tehlikeli şeyler yapıyor. müzik dinlerken terliyoruz.

    332. johnny cashhurt

    cash, nine inch nails’in unutulmaz şarkısını adeta süzerek yorumluyor ve ölmeden kısa bir süre önce bile ne kadar orijinal bir müzik adamı olduğunu bize gösteriyordu.

    331. juanes - la camisa negra

    ispanyol juanes’in harekete teşvik eden bombası. gereksiz bilgi; şarkı karalar bağlayan bir adamı anlatıyor.

    330. pinhani - haftanın sonu

    pinhani’den harika bir hafta yorumu. tabi asıl keyfi pazar sabahı çıkıyor.

    329. the white stripes - the hardest button to button

    her şey bir davulla başladı, sonra bitmek bilmedi. michel gondry’nin klibi en az şarkı kadar manyak.

    328. flor-de-lis - todas as ruas do amor

    bakmayın portekizlilerin bu parçayla 15. olduğuna. ileride eurovision 2009 denince akla gelen ilk şarkı olabilir.

    327. nikkfurie - the a la menthe

    çalması zor, ıslıklaması ölüm. anlaşılamayan aksiyonların arka plan müziği.

    326. chumbawamba - pass it along

    internet gençliği hususunda gruba yakışır şıklıkta bir ironi. “dünyayı kurtar, evden çıkma.”

    325. starsailor - poor misguided fool

    starsailor’un ritmi ile hüznü çakışan şarkısı. belki de hayatınızın şarkılarından.

    324. the dandy warhols - bohemian like you

    dandy warhols’un en fena koştuğu şarkı bu, ama bohemlik böyle bir şey değil gençler.

    323. pj harvey - this is love

    pj harvey bu kadar güzel şekilde söyledikçe itiraz etmesi imkansız bir önerme.

    322. rilo kiley - more adventurous

    rilo kiley dünyasının en güzel yanı. ki o dünya da dünyalar güzeli zaten.

    321. sinéad o'connor - the lamb's book of life

    o’conner’ın 2000lere muhteşem girişi. irlanda’ya tek kişilik bilet lütfen. gidiş.

    320. south - the pain

    tonuna kurban olduğumuz bu şahane şarkı south’a yaramadı, grup bir süre müzik yapmayacak.

    319. umay umay & kazım koyuncu - kalbim acıdı

    sadece şarkının son sözlerini alıp buraya yazsak da olur. kazım koyuncu adeta paralize ediyor.

    318. the piercessecret

    pierces şarkıyı lunaparkta bestelemiş. tam da balerinin eteğinde salınırken

    317. kasabianl.s.f. (lost souls forever)

    kasabian müziğin en güzel dönemine selam çakıyor. hem ismiyle, hem cismiyle.

    316. the cranberries - pretty eyes

    insana melankolik bir uyuşukluk verse de vazgeçemeyeceğimiz bir şarkı.

    315. the rumble stripsclouds

    dexy’s midnight runners’ın come on eileen’den sonra en güzel şarkısı. kartonetinde başka grubun ismi yazıyor ama orasını anlamadım.

    314. kanye west - hey mama

    donal leace’i duymuş muydunuz? hınzır rapçi kanye duymuş, yetmemiş tarihteki en güzel samplelardan birini almış, duyurmuş.

    313. u2vertigo

    nakaratına benzeyen 10 ayrı şarkı bulunabilir. ama bu “hola hola” çekmenize engel değil.

    312. red hot chili pepperscabron

    tam peppers işi değil, lakin olmuş bir şarkı. sana “yazlık” demeyeceğim, ama yazlıksın cabron.

    311. yeah yeah yeahsmaps

    şarkı, genç indie gruplarına, en azından davul kullanımı açısından harita olmalı.

    310. mägo de oz - fiesta pagana

    ismine bak, şarkıyı al. madrid – celtic maç yapsın, fonda bu çalsın.

    309. jem24

    jem’e bakıp sıradan bir popçu sanabilirsiniz. aman diyorum.

    308. fugazicashout

    fugazi iyi açtığı diskografiyi, 2001 yılında böyle kapattı. sonra da biraz yeter dinlenelim dediler.

    307. radioheadreckoner

    albüme gelen dek 8 yıl boyunca dinlenmiş bir şarkı. artık bir sekiz yıl da loopta dinlenir.

    306. ocean colour scene - i told you so

    ingiliz rockçılar yanık bir türkü söylerse...

    305. estelle feat. kanye west - american boy

    estelle’nin kısımları çok güzel. kanye ‘nin girdiği yerler ise bunu 5’e filan katlıyor.

    304. dungen - sa blev det bestamt

    dungen’in parçası hoşça bir progressive şarkı olarak başlıyor. 1:54’teki efsanevi değişim ise müzik tarihine geçecek cinsten. progressive asıl budur dedirtiyor.

    303. aereogrammebarriers

    şarkının başlarında nefes aldınız aldınız, yoksa 3 dakikalık nefessiz kısımla derde giriftar olmanız an meselesi.

    302. missy elliott - get ur freak on

    hint müziğinin delirtici etkisini çözmüş bir sample, akılcı bir hip-hop çalışması.

    301. manu chao - j'ai besoin de la lune

    manu chao bu nefisliğinde “aya ihtiyacım var” diyor. karanlık yüzü değil tabi.

    300. patrick cassidy & hans zimmer - vide cor meum

    2001 tarihli hannibal filminin en iyi yanı. film biraz geriyorsa bu parça sayesindedir. parçanın son saniyelerini korkuttuğu için kesenler var.

    299. the killers - smile like you mean it

    the killers’ın hazine sandığı olan ilk albümünden, biraz elektronik bir mücevher.

    298. razorlight - golden touch

    golden touch’ın sözleri değil, müziği tekerleme gibi. insanı harekete geçiren de bu oluyor zaten.

    297. phoenix - everything is everything

    on yılın en şahsiyetli gruplarından phoenix, tipik bir “isimle tavlayan şarkı” hikayesinde başrolde.

    296. no doubtbathwater

    buna itirazım var, sevgilinin banyosuyla ilgili yazılmış bir şarkının bu kadar iyi olmaması gerekiyor

    295. bloc party - trojan horse

    vıcır vıcır akan, rahatsız edici olabilecek bir gürültünün içine truva atı gibi kontrpuan sokuyor adamlar. savaşı kazandıracak bir hamle.

    294. regina spektorfidelity

    melodinin ağızla icra edildiği şarkıları sevmemek çok zor. hele bir de en iyilerindense.

    293. jeanne cherhal - les photos de mariage

    cherhal’i pahalı bir stüdyoya sokup “hadi kızım zaman kalmadı çabuk” demiş olabilirler. ama bu hızlılık şarkıya çok şey katmış.

    292. sufjan stevenschicago

    sırf şarkı isimlerini yazsan kitap olabilecek bir albümün en kısa adlı şarkısı. ama o kadar kısa boylu değil.

    291. snow patrol - set the fire to the third bar

    karşı cinslerin armoni vokali. niye daha sık yapmazlar ki bunu?

    290. i monster - daydream in blue

    wallace collection’dan nasiplenen bir diğer şarkı. karaoke masasında adam öldürür bu.

    289. adele - chasing pavements

    “neymiş bakalım” diye açıp kilitlenerek bitirdiğimiz bir şarkı. şaşırarak sevinmek böyle bir şey.

    288. kite in the airbuilder

    nefis bir “flow”, iki kelimeden ibaret bir nakarat. ah bu elektronik şarkıların dili olsa da konuşsa.

    287. moby - extreme ways

    moby gibi bir “uç yollar” adamının en iyi şarkılarından biri. ama şarkının ayakları yerde.

    286. the vegastones - drag queen eyes

    radyo eksen’in hak ettiği ilgiyi gösterdiği the vegastones, müthiş underground şarkılarıyla listede.

    285. radiohead - knives out

    yine radiohead, yine tribe sokan bir şarkı. klibi de izleyince trip çıkışsız oluyor.

    284. poney express - le bruit du dehors

    “ben, fransız son dönem popunun barok, melodik ve böyle şirin olanını severim.”

    283. belle and sebastian - i'm waking up to us

    iskoçlar yine formda. “biz bir felaketiz” şeklinde sözleri olan tatlı mı tatlı bir şarkı.

    282. depeche mode - damaged people

    martin gore şarkıyla birlikte damage e damage eklemekle kalmıyor, albümü de direkt şahlandırıyor.

    281. the kooks - time awaits

    the kooks dakikalar içinde 3 ayrı türde gezinti yapıyor. sıradan bir gruba sınıf atlatacak türden bir hamle.

    280. le peuple de l'herbemission

    bunlar da bir deli ot toplumu. mission ise “küp”üne sığmayan bir şarkı

    279. echo & the bunnymen - in the margins

    echo’dan eski model bir gece şarkısı. eskimeyen model demek daha doğru sanırım.

    278. bjork - pagan poetry

    işte sesiyle kamyon çekebilecek kadın. bjork’ü seviyoruz.

    277. jet - look what you've done

    the beatles’a yapılan en hoş göndermelerinden. hoşluğu, aleni olmamasından kaynaklanıyor.

    276. the sleepy jackson - you needed more

    sleepy jackson’un bu işinde bir bob dylan coverı görkemi var.

    275. mahala raï bandakibori

    balkanlardan gelen durdurulamaz bir füze. aynı zamanda ilk sourvision şampiyonu.

    274. ladytron - i'm not scared

    ladytron’un daha karanlık şarkılara başlaması kötü bir haber değil, bir müjdeymiş.

    273. metallica - the day that never comes

    çok tartıştık onları, ve sonunda geri geldiler. ileride bir daha “bozmak” için, iyi müzikler yapmaya başladılar.

    272. morrissey - i have forgiven jesus

    morrissey’in isa’yı affettiği şarkı. daha ne söylenebilir ki bu adama?

    271. coldplay - hardest part

    çok güzel bir şarkı, ama coldplay hep aynı mı? işte en zor kısım bu soruyu cevaplamak.

    270. bright eyes - haligh, haligh, a lie, haligh

    gizemi hala çözülmemiş bir vokal, ve o vokale bugüne dek en çok yakışan melodi

    269. ashcandy

    the walker brothers’tan alınan şahane ötesi samplelarla, ash için adeta bir rap denemesi.

    268. death cab for cutie - soul meets body

    iki yarısı birbirinden farklı, ikinci yarısı daha güzel. resmen bir “sürpriz finalli şarkı”.

    267. amy winehouse - back to black

    bu şarkılara rağmen müziğinden çok kişiliği konuşulan bir kadın. kendi haline dair bir şarkı olabilir.

    266. antony & the johnsonsspiralling

    antony’den saf hüzün. fazlası zarar bir şarkı.

    265. radiohead - we suck young blood

    alkışla eşlik etmesi en keyifli parça. deneysel müzik, ya da müziksel deney.

    264. feistmushaboom

    sadece mırıldanılsa bile lezzetli olabilecek bir melodiden ufak dokunuşlarla ziyafet çıkartmış feist.

    263. mercury rev - tides of the moon

    3 yıl önceki holes’un kardeşi. tıpkı abisi de olsa çok yakışıklı bir şarkı.

    262. jens lekman - a postcard to nina

    sevdiği bir arkadaşı için sır tutan jens lekman. bu güzel şarkı, sözleriyle tüm sırrı açığa çıkarması açısından ise hayli enteresan.

    261. morrissey - first of the gang to die

    morrissey, şaşırtıcı bir şekilde, bir üçüncü tekil şahısın hikayesini anlatıyor.

    260. calogero - danser encore

    calogero’nun yıkımı çağrıştıran şarkısı teoman sayesinde ülkemizce de tanınır olmuştu.

    259. brainstorm - lonely feeling (to be lonely)

    haritada göstermekte zorluk çekeceğimiz bir ülkeden, buradaki yalnızlığımıza ortak bir şarkı.

    258. tunngbullets

    araya atılan taramalı tüfek sesleriyle dakika başı kendini yenileyen akıl dolu bir tunng işi.

    257. the beta bandassessment

    beta band’in böylesi gürül gürül bir şarkıyla tepe yapacağını çoğumuz tahmin etmezdik.

    256. ocean colour scene - you'll never find me

    ocs bam teli arama çalışmalarına devam ediyor ve bir kez daha buluyor.

    255. roots manuva - witness (one hope)

    işitsel efektlerin gırla gittiği teknolojik bir manuva şarkısı.

    254. the gentle waves - falling from grace

    isobel ne büyük bir cevhermiş. bu, belle and sebastian’ın en güzel şarkıları kadar güzel.

    253. stephen malkmus - baby c'mon

    ne kadar gururlansak az. baby c’mon’u bu kadar güzel yapan şey, özdemir erdoğan’ın çöpçüler kralı filmine fon olan gurbet'inden başkası değil.

    252. the white stripes - little acorns

    bir aksaklık gösterisi. sanırım white kardeşlerin olgun işlerinden biri oluyor bu?

    251. the clientele - losing haringey

    müthiş bir fon müziği üzerine laflama. insanın laf edesini getiriyor.

    250. the presets - are you the one?

    bu isimde çok şarkı var. ama bu kadar vahşisi yok.

    249. the white stripes - fell in love with a girl

    bu da olgun olmayan white stripes. bilmeyenler için söyleyelim; bir aşk şarkısı.

    248. teenage fanclub - it's all in my mind

    teenage fanclub’ın 40’ına gelmiş solistinin şarkısı. yaş olayı da zihinde bitiyor.

    247. mogwai - dial revenge

    galler dilinde dial, revenge (intikam) demekmiş aynı zamanda. peki bu acımasız şarkıyla mogwai ve gruff rhys kimden intikam almaya çalışıyor, orasını bilemiyoruz.

    246. radiohead - everything in its right place

    her şey yerli yerinde. yazar burada şarkının altyapısına sesleniyor.

    245. supergrassgrace

    2:30 dakikaya sığmış enerji. ingiliz işi. tasarrufa da teşvik ediyor üstelik.

    244. the strokes - you only live once

    strokes’tan yapıbozumunu tekrardan bozan bir isimlendirme. çok “normal” bir şarkı aslında.

    243. musestarlight

    dışı hışırtılı muse, içi tam bir aile şarkısı. albümünün mihenk taşı.

    242. mando diao - motown blood

    damarımda motown kanı var diyor adamlar, şarkıyı dinleyip itiraz edene rastlamadım.

    241. clyde federal - cleared a little space

    yine motown referansı, yine harika bir şarkı. 100 yıl sonra bile dönülür.

    240. starsailor - way to fall

    bu gruptan bu kadar sağlam bir minörlük beklemezdim. iyi ki yanılmışım.

    239. the gathering - you learn about it

    the gathering vokali anneke’yi çaktırmadan balkanlardan ödünç almış olmalı. hollanda bu kadar yaralı bir ülke değil.

    238. spoon - the two sides of monsieur valentine

    spoon’un 2000’lerin en güzel sounduna sahip olduğunu iddia eden biri, sözlerine bu şarkıyla başlayabilir.

    237. modest mouse - spitting venom

    akılları alan bir hardcore. ilk 3 dakika o kadar etkili ki o gazı almak için şarkı 5 dakika daha uzuyor.

    236. mercury rev - a drop in time

    bir yıl, zamanda sadece bir damla. neyse ki şarkı bir yılda unutulacak cinsten değil.

    235. manic street preachers - ocean spray

    james dean bu şarkıyı sevgilisine mi yoksa annesine mi yazdı? açıkçası stüdyonun gece bekçisine yazmış olsa bile bu bir başyapıt.

    234. jens lekman - pocketful of money

    jens lekman’a dair bildiğimiz en önemli şey: adam “beni baştan yarat” programını tek başına müzikal olarak yapabilir.

    233. déportivo - sur le moment

    92 saniyeliğine fransa’dayız. sonra bir 92 saniye daha. bıkana kadar.

    232. sonny j - handsfree (if you hold my hand)

    36 yıllık bir restorasyon. 70’lerin şarkılarını orijinalinden iyi coverlamak çok zordur. sanırım en iyi yolu orijinali üzerinden bunu yapmak.

    231. beck - e-pro

    beck’e her ruh halinin yakıştığının kanıtı. bir dur, bir eğlen.

    230. blonde redhead - this is not

    hareketli rüyalarda arka planda çalacak şarkı. insana uyanma hüznü veriyor.

    229. clinic - the second line

    cidden klinik çağrışımlı bir şarkı. sanki yaşam destek ünitesinden alınan seslerle yapılmış.

    228. citizen cope - son's gonna rise

    cowboy sesli bir vokalden çıkabilecek en güzel nağmelerden.

    227. elliott smith - pretty ugly before

    iç ezen bir şarkı. her daim güzel kalacak adamdan.

    226. amadou & mariam - sabali

    mali’liler. gözleri görmüyor. ama ne kadar iyi müzik yaptıklarını artık bütün dünya görüyor. elektronik dokunuş içermeyenleri de dinlemeli.

    225. british sea power - be gone

    iyi bir indie şarkısı yapmak için çok sayıda enstrüman şart diye bir şey yok. böyle güçlü olsun yeter.

    224. the flaming lips - do you realize??

    uzay yolculuğu sırasında yanınızdan eksik etmemeniz gereken bir şarkı. henüz yapmadıysanız da bir gün mutlaka olur, aklınızda bulunsun.

    223. hard fi - tied up too tight

    nakaratına yürek dayanmaz, evde konser deneyimi. yaylıları mundar etmişler o ayrı

    222. röyksopp - happy up here

    listeyi bir 10 yıl sonra yapsam zirvede bile olabilir. insan dinlemeye kıyamıyor ki değerlendirsin.

    221. grandaddy - so you'll aim toward the sky

    90 dakikalık filmlerin yaşatamadığı deneyimi bu 5 dakikalık şarkı yaşatıyor. boşuna demiyorlar bütün sanatlar müziğin bulunduğu konumu arzular diye.

    220. the strokes - ask me anything

    parçalayan gitarların grubuna gidip uslu mu uslu bir şarkı yaptırmışlar. adam söyleyecek söz bulamıyor haliyle.

    219. kanye westjesus walks

    eski şarkılar kesmedi artık kilise korosu bile kanye’nin rapiyle buluşuyor. artık tüm dünya kendisinin kim olduğunu biliyor.

    218. a perfect circle - the noose

    bu da bir başka türkü. keenan herkesten yanık okumuş ama, kenan’a bağlamış.

    217. camera obscura - eighties fan

    be my baby’den intro ödünç alan şarkıların en sofistikesi.

    216. shaggyangel

    angel of the morning bilyon kez coverlandı evet, ama başka kim bu şarkıyla gelene geçene dans ettirebildi?

    215. the dresden dolls - shores of california

    rahatlık, hınzırlık, aksaklık. melodiyi zerre ihmal etmeden üstelik.

    214. helloween - if i could fly

    helloween şu tipik “sürekli çok iyi olduğu için fazla bahsedilmeyen” gruplardan. ah bu liste bir de 90’larda olacaktı ki.

    213. the zutonsconfusion

    güzel şarkı yazmak zor. çok sade ve çok güzel şarkı yazmak? en zoru.

    212. red hot chili peppersdosed

    red hot slow üretim merkezinin son çalışması. ürün kalitesi sabit.

    211. metallica - the judas kiss

    sabırlı metallicacıların rüyaları gerçek oldu. hep böyle şarkı yapsalar. “eat my liver” desek anlamaz gider üzerine şarkı yazarlar.

    210. the organ - steven smith

    grubun ismi boşuna organ değil. güzel bir klavye, klavyeyi de ezen bir vokal.

    209. bumboks - ta chto

    bir başka olur ukrayna’nın hip-hop’ı. üstelik bumboks’un tek numarası bu değil.

    208. norah jonessunrise

    şarkı da solisti gibi. kusursuz. çok güzel. ama belki de “kusur”un güzelliği yok içinde.

    207. godspeed you! black emperor - lift yr. skinny fists like antennas to heaven

    post-rock her zaman çılgın olur ama, bu aynı zamanda inanılmaz neşeli, resmen saklayamamışlar neşeyi.

    206. kanye west feat. chris martin - homecoming

    martin sadece vokale değil, şarkı yazımına da el atıyor. muhtemelen bu yüzden de şarkı bu kadar yumuşak olabiliyor.

    205. voxtrot - the start of something

    çok zor yakalanan bir şey olmuş, ve şarkı utangaç bir çocuk masumiyetiyle söylenmiş.

    204. phoenix - if i ever feel better

    daha ilk albümde böylesi bir fenomen. allah’tan phoenix bunun altında ezilmedi.

    203. echo and the bunnymen - it's alright

    ve echo and the bunnymen’in dağıttığı an. 60’larda bunu yapsalardı bugün 20 ayrı filmde duymuştuk.

    202. fischerspooner - never win

    çok ‘kalabalık’ bir şarkı. yalnızken dinlenmiyor bile.

    201. the dresden dolls - dirty business

    dresden dolls tarzının geldiği en keskin nokta. bunu da aşarlarsa ben değil tarih yazar kendilerini.

    200. belle and sebastian - piazza, new york catcher

    en popüler b&s işlerinden. insanın yüzüne aydınlık çarpıyor.

    199. coldplay - the scientist

    “imagine esintileriyle başlayan hiçbir şarkı kötü olamaz”ın bir diğer kanıtı.

    198. the tellers - second category

    belçika’dan çıkan en haşarı müzik olabilir. akustik gitarla daha ne yapılabilir ki?

    197. keane - somewhere only we know

    olağanüstü bir davet. şimdiden çağımızın klasiklerinden biri.

    196. jens lekman - friday night at the drive-in bingo

    yine jens, yine eğlence. chordettes’in lollipop’unu bile andırıyor.

    195. jay-z - roc boys (and the winner is)

    menahan street band’den sample, kanye west, beyonce gibi isimlerden back vokal. arkan sağlamsa oluyor demek ki.

    194. regina spektor - 20 years of snow

    regina spektor’un asli öldürücü hamlesi. bu kadına piyano vermeyin demiştik di mi?

    193. a perfect circlepassive

    kaosu tarif eden bir müzik eşliğinde ‘ney’ zarifliğinde bir vokal. bir bileşim örneği.

    192. sufjan stevens - the man of metropolis steals our hearts

    sufjan stevens’in olgun müziğine gençlik aşısı. ağırbaşlı “la la la” lar.

    191. cake - no phone

    artık "arayan soran yok, rahat yaşıyorum" diyen rafet el roman'ı daha iyi anlıyoruz.

    190. the raconteurs - steady as she goes

    her notası rock klasiği olması için tasarlanmış. raconteurs’in çıkışında büyü katkısı var.

    189. benjamin biolay - dans la merco benz

    kısık sesle söylenen bir pop şarkısı. fransızların uzmanlık alanı.

    188. dizzee rascal - i luv u

    gücünü hemen anlıyoruz. güzelliğini anlamak ise epey vakit alabilir.

    187. robbie williamsfeel

    şüphesiz en oturmuş williams şarkısı. notalar birbirine ahbap olmuş adeta.

    186. the shins - girl inform me

    yıkıcı etkisi ilk 5 saniyede en güçlü halinde.

    185. the clientele - when you and i were young

    eskiye göndermesiz müzik olmaz tabi ama böylesi “tozlu” bir şarkı yapabilmek de insanüstü bir gayret ister.

    184. tegan and sara - walking with a ghost

    ikizler yazıp söylüyor, 5 kişilik grup çalıyor. yazın üstü açık araba yolculuğu gibi şarkı. çok kıskandım.

    183. keane - bend and break

    taş gibi keane. kırılmaz, bükülmez. bereket timsali bir ilk albüm bunlarınkisi.

    182. caesars - it's not the fall that hurts

    sevindiren şarkının güzel olması değil. bu şarkı sayesinde caesars’ı tanımak.

    181. chumbawamba - on ebay

    savaş eşyalarını ebay’de satmak? chumbawamba bu adamları elinde akordeon ile paklar.

    180. ladytron - destroy everything you touch

    yıkıcı etkisi müthiş isminde bile mevcut. aman siz şarkıyı dinleyin, dediğini dinlemeyin.

    179. the fiery furnaces - here comes the summer

    hoşça sayılabilecek bir şarkının efektlerle nefis hale gelmesi. demek ki efekt deyip geçmemek lazım.

    178. the white stripes - icky thump

    bazı şarkıları yapmak için çok uğraşmak, bazılarını yapmak için ise hissetmek gerekir. bunu yapmak için jack white olmaktan başka çare yok.

    177. spoon - chicago at night

    spoon daha bir dakika geçmeden masayı kuruyor, ışıkları loşlaştırıyor, gözleri kısıyor. tek bir şarkıyla.

    176. tapes 'n tapesinsistor

    resmi at yarışı şarkısı. atlardan bile daha hızlı.

    175. r.e.m. - imitation of life

    r.e.m. in hala söyleyecek çok sözü var. kimse sizi kötü albüm yaparken göremeyecek.

    174. peter bjorn & john - young folks

    islıklar güzel, tamtamlar şahane. peki ya aralarda giren o dünyalar güzeli ses?

    173. helldorado - a drinking song

    bu dehşetlinin kıymetini bir biz bildik sanırım. dünyanın geri kalan ülkeleri utansın.

    172. coldplay - viva la vida

    değişen coldplay’in en zarif hamlesi. viva la coldplay demeye gerek yok ama.

    171. chromeo - mercury tears

    vocoder çok büyüdü. haliyle artık dalga geçmiyor, yaptıklarını takdirle karşılıyoruz.

    170. no doubt - hella good

    işte bu gayet iyi. şüphesiz ki “pop”un çok ötesinde. pharrell williams’ın katkısı bir efsane yaratmış.

    169. kings of leonmilk

    sille tokat şarkıların arasında bir şirinlik gösterisi.

    168. alanis morrisetteutopia

    alanis’in en nezih olduğu an. e haliyle ütopik bir şarkı.

    167. dj shadow - six days

    colonel bagshot’ın “altı gün savaşı” ile ilgili en içli ağıt olan şarkısını dj shadow daha da içlemeye çalışırsa.

    166. u2 - beautiful day

    grammy’ler yılın en iyi şarkısı seçti bunu. ben sadece güzel günlerde dinlenecek şarkı seçiyorum.

    165. red hot chili peppers - snow (hey oh)

    şarkı karın sadece beyazlığını almış, soğukluğunu tamamen bırakmış.

    164. k's choicesomewhere

    k’s choice’un bu neredeyse mutlu şarkısı 1200 metrelik bir kaydıraktan aşağı kayarken kulakta olabilir.

    163. michael jackson - you rock my world

    efsanen 2000’lerde müzikle eskisi kadar uğraşamadı maalesef. ama uğraştığında ortalığı inletmemesi için sebep yoktu.

    162. kings of convenience - know-how

    grubun sıkıcı olamayacak tek şarkısı belki de. know-how’ı da feist’de saklı.

    161. brainstorm - a day before tomorrow

    tam olarak bugün evet. letonya’nın melodiyle iştigalinin yıldönümü.

    160. jazzamor - before too long

    jazzamor gergin başlayıp, yumuşatıp, akıtıp, çok uzun olmadan da bitiriyor. ideal.

    159. gorillaz - feel good inc.

    şirket kurmanıza gerek yok. bunlardan daha fazla yapın yeter.

    158. roots manuva - ital visions

    dubstepi bilen adam rap yapsın da biz hasta olmayalım. mümkün değil.

    157. dionysos - la métamorphose de mister chat

    incelen sesler, geren yaylılar ve sonra patlayan çığlıklar. kabus gibi şarkı. iyi anlamda kullanıyorum.

    156. manic street preachers - empty souls

    pek aşk şarkısı yazmıyorlar diye ruhsuz da değiller ya!

    155. she wants revenge - tear you apart

    interpol benzerleri yaftası yememek için kendini diğerlerinden ayırıyor she wants revenge. tam da bu şarkıyla.

    154. the fratellis - whistle for the choir

    biraderler punk tarzlarına biraz mola verip bu karşı koyulamaz parçayı yapıyorlar.

    153. weezer - island in the sun

    ağır gitarları bırakıp sayfiye bölgesine yerleşen weezer, melodileri bavula atmayı da ihmal etmiyor.

    152. ashram - il mostro

    bir piyano, bir keman. ashram ömürlük bir iş yapmış.

    151. youmi kimura - itsumo nando demo

    uğruna en güzel animasyonlardan biri yapıldı. şarkıyı daha iyi anlatabileceğimi sanmam.

    150. the last shadow puppets - meeting place

    yaşlarından büyük şarkılar yapan adamların buluştuğu gruptan.

    149. joan as police womanchristobel

    bakmayın kadın olduğuna, yeri gelince en sağlam cezayı kesebiliyor joan.

    148. citizen cope - bullet and a target

    eskiler ne düşünür bilmem ama folk müziğin geldiği son hal beni heyecanlandırıyor.

    147. anathema - are you there?

    dinleyicisini depresyona sokmadan rahat edemeyen gruplardan anathema’nın, en rahat bozucu şarkısı.

    146. radiohead - 2 + 2 = 5

    radiohead denemekten sıkılmıyor ve bir kez daha müziğin matematiğiyle oynuyor.

    145. crystal castles - alice practice

    crystal castles’ın “mario müziği” denilip geçilme riskini minimize eden parçası. kulağı tırmalamıyor, biraz kaşıyor.

    144. panda beari’m not

    bu müthiş ses ve gürültü ahenginin içinde kendinizi bir an için karadeniz’de sanabiliyorsunuz.

    143. devotchka - til the end of time

    olabilecek en iyi açılışlardan biri. bir an “sonsuza kadar dinlerim bunu” diyorsun.

    142. kaiser chiefs - everyday i love you less and less

    bariz yalan söylüyorlar. ama sevmemek mümkün değil.

    141. panjabi mc - mundian to bach ke

    hep amerikanlar mı hindistan’dan sample alacak? buyrun knight rider samplelarıyla çılgın atan panjabi mc.

    140. iron maidenpaschendale

    metal müzikte epik denince şahlanışını görebildiğimiz iron maiden’dan yine evladiyelik bir savaş öyküsü.

    139. thom yorke - the eraser

    yorke’un elektronik aşkının meyvelerinden. üzerine rap yapsan da lezzet aynı.

    138. beirut - rhineland (heartland)

    kimisi böyle bir şarkı yapmak için yıllarca acı çeker. zach condon 20’sinde yapıyor.

    137. james - getting away with it (all messed up)

    90’ların has adamları 2000’lere nefis girip durmuştu. 2008’e kadar bununla idare ettik.

    136. elliott smith - let's get lost

    smith’in son şaheserlerinden. kaybolmadan önceki.

    135. radiohead - in limbo

    uzaydan gelen yaratıkların dans parçası filandır bu. ince işçilik eseri.

    134. bitter sweet - dirty laundry

    tertemiz bir sample, gönüllerdeki pop. aznavour gurur duyuyor olmalı.

    133. the futureheads - hounds of love

    en iyi şarkısı bir cover olan gruptan korkacaksın demişler. yine de şükür, hiç iyi şarkıları da olmayabilirdi.

    132. porcupine treetrains

    değil sadece grubun, porcupine tree’nin içinde bulunduğu müzik türünün de en iyi şarkılarından.

    131. vampire weekend - a-punk

    biz, bir punk’ın bu kadar zarif olabileceğini bilmeyenler, öğrendik.

    130. a silver mt. zion - `13 angels standing guard 'round the side of your bed`

    müzik değil. bir ağıt, bir ayin, bir inilti, üşümenin sesli hali. ama müzik değil.

    129. travis - happy to hang around

    fran healy damarı müthiş yakalıyor ve bir anda milyonlarca platoniği tarafına çekiyor.

    128. remedios silva pisa - naci en alamo

    işi gücü gezmek ve güzel müzikleri bir sinema paketinde sunmak olan adamın bugüne dek en güzel hediyesi.

    127. depeche mode - free love

    karizmanın zirvesinden bir “serbest aşk” daveti. çok da inandırıcı değil aslında.

    126. junior senior - move your feet

    ayağını oynatmayan bizden değil. kontrollü biçimde kontrolü kaybeden bir şarkı.

    125. christian basso - the movement

    basso’nun hareketsiz bırakan hareketi. bir nevi ölüm vuruşu.

    124. iron maiden - ghost of the navigator

    35 yıllık iron maiden’ın en iyi şarkılarından birini çıktığı anda dinleyebilen genç nesil kendini şanslı saymalı.

    123. the good, the bad and the queen - history song

    büyüleyici. the clash gibi bir topluluğu bile reggae’ye bulayan harika bir adamı grubuna alırsan olacağı budur.

    122. oi va voirefugee

    oi va voi’nin şarkısında çok güzel bir ‘eskilik’ var. 100 yıl önce yazılıp unutulmuş gibi.

    121. fleet foxes - white winter hymnal

    kışın da dinlensin diye sıcak şarkı yapmak? akıllıca.

    120. rihannaumbrella

    5 kez dinleyip diline dolamayan adama soğukkanlılık madalyası veriyorlarmış. bence dişlik (gum shield) vermeliler.

    119. antony & the johnsons - hope there's someone

    antony’nin sesiyle yaptığı şey inanılmaz. smiths sonrası en” uyutmayan” şarkı. yine de iki dakika sürseydi daha iyi olurdu.

    118. kate nashdickhead

    genç kadının haklı isyanı. sinkaf ilk kez bu kadar klas oluyordur belki.

    117. anathemacloser

    anathema’nın başkalaştığı parça. kendi içinde bile deviniyor.

    116. bruno coulais - le retour des grues

    coulais’in yakaladığı sesler kuş seslerinden bile daha iyi. arada karşılaştırma imkanı da tanınıyor.

    115. the libertines - what a waster

    punk grubum olsa bu şarkıyı duyduğum an kapatırdım. bu renkliliği aşmak çok zor.

    114. beirut - a sunday smile

    şarkıları iki üç kelimeyle anlatmak zor. keşke her şarkıcı bunu şarkının ismiyle halledip bizi rahatlatsa.

    113. mendetzfuturesex

    ispanyol gençler bu uçarı şarkıyla 1979 sounduna seksi bir selam gönderiyor.

    112. interpol - slow hands

    2000’lerin indie rock müziğini tek başına temsil edebilecek ağırlıkta.

    111. chris isaak - life will go on

    usta bu şarkıda kendisiyle çelişiyor. sözler insanı mutluluğa teşvik ederken müzik ve vokal arkadan vuruyor.

    110. the killers - andy, you're a star

    dikkat çeken sözleri ve albümün en ağırbaşlı çalışmasıyla halis muhlis the killers.

    109. cake - commissioning a symphony in c

    böyle ‘rüzgar eşliğinde uçan’ şarkılardan müzik tarihinde çok az var. 90larda divine comedy yaptı bir tane, 2000’lerde de bu var.

    108. bumcello & taraf de haidoukscuculetsu

    türler farklı, delilik sabit. parça ise harika bir bileşimin ürünü.

    107. doves - there goes the fear

    rock klasiği olmak için doğmuş. 100 metreden ben ingiliz’im diyor ayrıca.

    106. daft punktechnologic

    masamızda otururken sık sık başvurduğumuz kelimelerden destan çıkmış ortaya. bilgisayar başında oturan insanlar sıkıcı derler bi de.

    105. the dandy warhols - you were the last high

    dandy’lerin pek tutulmayan albümlerinden ruhani bir kayıt. grubun en yükseğe çıktığı anlardan.

    104. a-havelvet

    a-ha ilk kez bu kadar huzurlu ve dingin. kadifeden battaniye yapmış adamlar.

    103. spoon - lines in the suit

    2001 yılında spoon’un ayak sesleri duyuluyor. o meşhur katmanlı spoon şarkılarının ilki.

    102. the killersread my mind

    bana göre en iyi killers şarkılarından, yazanına göre ise en iyisi. her halükarda parıldıyor.

    101. cocorosie - good friday

    grup muhtemelen stüdyoya birkaç çocuk getirip ‘siz arkada bir şeylerle uğraşın” demiş, aralarında uyuyanlar varsa diye de sessiz konuşmuşlar. sonuç nefis olmuş.

    100. redd - vicdani redd

    redd kendini aşıyor ve piyano-gitar-davul üçlüsüyle tek kelime etmeden vicdanları kilitte bırakıyor. türk rock müzik tarihinin en iyi enstrümantal çalışması olabilir.

    99. talib kweli - get by

    nina simone’un sinnerman’inden alınma bel kıran bir piyano melodisi, gürültü değil huzur veren bir kalabalık. mutfakta ise yine dahi prodüktör kanye west.

    98. the thrills - i came all this way

    thrills’in en az tutulan albümünden yolluk bir şarkı. hatta tüm yolu çıkartacak kapasitede.

    97. travis - re-offender

    travis bir öneki albümünde hem hüzünlü (dear diary), hem neşeli (side) hem de orta karar (sing) güzel şarkılar yapmıştı. artık tek ihtiyaçları kusursuzca akan bir şarkıydı, o da oldu. bir daha yapın demek lazım.

    96. royce da 5 9 - boom (remix)

    albümdeki “boom” groove’u yaylılarla harmanlayan nefis bir çalışma. ama siz bir de onu temponun şaha kalktığı, yaylıların patladığı, nefes nefese remixiyle dinleyin.

    95. röyksoppeple

    akla oyunlar oynayan melodileri ile görüntülerden matruşka yapan klibi birleştiğinde insanı sonsuzluğa sürükleyen olağanüstü bir eser.

    94. outkast - hey ya

    outkast, hayranı olduğumuz bir grup ama böyle bir şarkı yapıp bir neslin gazını alacağını tahmin etmek yine de zordu sanırım

    93. lily allenldn

    herkese bir şeyler hatırlatan, çok özel bir şarkı. lily allen eski bisikletine atlamış da yazmış sanki.

    92. a-ha - summer moved on

    yazı törenle bitiren şarkı. sonbahar karşılama marşı olma yolunda ilerliyor. nakaratındaki atak pop müziğin en güzel saniyelerindendir.

    91. kanye west - love lockdown

    kanye west değişti. artık rap yapmayı bırakıp hep böyle şarkılar mı sergileyecek bilmiyorum ama, kendisi alemdeki sayılı prodüktörlerden oldukça ne yapsa hakkını verecektir.

    90. spoon - don't you evah

    the natural history’nin kıyıda kalmış şarkısından bir başyapıt çıkartma. spoon tuttuğunu altın ediyor.

    89. the strokes - take it or leave it

    işte bizim şarkılar diye gururla göstereceklerimizden. i can’t explain kadar güzel. onun gibi çığır açıcı olmasa da.

    88. glasvegas - daddy's gone

    dönemin sonunda farklı tarzları ve tırtıklı vokaliyle arz-ı endam ettiler. büyük bir sürpriz, yüksek beklentiler...

    87. the libertines - music when the lights go out

    insanın rüyalarına girecek cinsten bir şarkı. libertines’in iki hali arasındaki dengeyi sağlıyor.

    86. radiohead - where i end and you begin

    thom yorke bir kez daha gökyüzünde, kaotik atmosfer inatçı davullarla süsleniyor. sanırım şarkı aşktan bahsediyor.

    85. spoon - you got yr. cherry bomb

    en iyi güne başlama şarkılarından. tabiri caizse bomba gibi yapıyor.

    84. franz ferdinand - eleanor put your boots on

    patırtı dolu ilk albümün ardından oluşan beklentiye verilebilecek en iyi cevap. albümün geri kalanı bu şarkıya ayak uydurabilseydi çok çok daha iyi olacaktı.

    83. animal collectivegrass

    grubun tarzına tam oturmuyor. başka bir yerden mi aldınız diyecek oluyoruz ama böyle bir şarkıyı yapabilecek başka bir grup da yok. benzersiz bir iş.

    82. system of a downroulette

    kimileri için soad’ın tuttuğu tek fare. en iyi şarkıları olduğuna tüm paramı basarım.

    81. the dears - 22 the death of all the romance

    the dears’tan romantizme kurşunlar. on yılın en şık düetlerinden. şarkının ismindeki 22 de neredeyse 42 gibi bir gizem oluverdi.

    80. morrissey - let me kiss you

    her insan hayatının bir günü kendini bir smiths şarkısının içinde bulmuştur derler. bu şarkı hiçbir smiths şarkısının olmadığı kadar çok kişiyi kapsadı.

    79. cineramalollobrigida

    sanki solist şarkı esnasında ağlamamak için cümleleri kısa tutmuş. ünlü bir isme ithafen yazılmış en güzel şarkılardan.

    78. the organ - love, love, love

    erken dağılan bir grup. yegane bir albüm ve içinde bir avuç güzel şarkı. love, love, love bunların içinde insana en dokunanı.

    77. amy winehouse - tears dry on their own

    60’lar soul’una en yakın seslerden biri marvin gaye şarkısı üzerine inşaya başlarsa. bu müthiş şarkıyı dinledikçe “hala yeni nina simone olma şansı var mı acaba?” diye sayıklamak mümkün.

    76. q–tipwon’t trade

    q-tip albüm yayınlayamadığı 9 yılın acısını çıkartıyor ve 2008’in en iyi birkaç rap şarkısından birini yapıyor.

    75. blur - out of time

    damon alborn’da hamle bitmez. ama devreye ud ve kanunu sokması inanılmaz. zamanın ötesinde mi gerisinde mi bilinemiyor.

    74. arctic monkeys - from the ritz to the rubble

    müzik adına herkese tek bir meleke dağıtılıyor olsaydı, bu şarkıdaki ritim duygusunu isterdim sanıyorum.

    73. ian brown - time is my everything

    stone roses’ı geride bırakan ve güllerden nefret etmeyen ian brown, dördüncü solo albümünde zaman üzerine nihayet başyapıtını patlatıyor.

    72. keane - this is the last time

    “bu son” diyen ama özür dilemeyen bir şarkı. haliyle kederli. ve keane o olağanüstü albümünden, ölümcül virüsü çıkartıyor.

    71. amy macdonald - this is the life

    amy bugüne kadar dinleyip bayıldığımız tüm sakin grupları özümsemiş sanki. hem geçmişe hem geleceğe gülümseyerek bakma nedenlerinden biri.

    70. the hives - die, all right!

    the hives sanırım punk’ın gelebileceği en sert ve en melodik noktaya geldi. umarım “öl, tamam” sözünü tür için sarf etmiyordu.

    69. the long blondes - weekend without makeup

    erol alkan’a binlerce kez teşekkürler. klasikleşecek pop yapmak için şarkıların yavaş olmasına gerek yok.

    68. noir désir - des armes

    kısa, ama bitiriciliği çok yüksek. sesiyle duvarları yıkan bertrand cantat, şimdi kendi haline de ağıt yaksın.

    67. burialarchangel

    dubstep’in markalaşmış ismi burial, 4 dakikalığına ayrı bir evrende misafir ediyor bizi. sözlerini çözmek, anlamaya yetmiyor.

    66. the chemical brothersgalvanize

    faslı najat aâtabou’dan alınan kıvrak samplelar müslüman rapper q-tip’in enfes sesiyle buluşuyor. allah chemical brothers’tan razı olsun.

    65. the decemberists - we both go down together

    1963 tarihli hey paula’dan sonra en güzel “mahay love” diyen şarkı. on yılın losing my religion’ı.

    64. placebo - protect me from what i want

    “beni istediğim şeyden koru!” placebo tüylerimizi tavana nişanlıyor.

    63. yann tiersen - le jour d'avant

    insanın aklına girip, orada çoğalan bir şarkı. film müzikleriyle sevdiğimiz yann tiersen’den, komple bir film. üstelik mutlu sonla bitiyor.

    62. arctic monkeys - mardy bum

    son yılların en tutulan gitar tonlarından biri ve ilk albümün en umut verici şarkısı.

    61. vampire weekend - mansard roof

    vampire weekend ortalığa deli cesaretiyle giriyor. ellerine gitar almadan müthiş bir rock şarkısı yapmaya kalkıyorlar.

    60. the go! team - grip like a vice

    arka planda uğultular duyuluyor, kahkahalar yükseliyor, sirenler çalıyor. the go! team kaos dolu bir dans müziği müjdeliyor. buna hazır olun.

    59. hot chip - over and over

    hot chip sadece o nefis vızır vızır introyla bile tam notu alıyor. sonrasında daha da aşmalarına o kadar gerek yoktu yani.

    58. fischerspooner - the 15th

    wire gibi özgün bir grubun şarkısını hakkıyla coverlamak yürek ister. neredeyse orijinalinden bile iyi bir cover için ise katıksız bir müzik dehası gerekiyor.

    57. fleet foxesmykonos

    yol şarkılarına alışmıştık. fleet foxes ise olayı bir kademe ileriye götürüyor ve “deniz yolu” şarkısı yapıyor.

    56. manu chao - rumba de barcelona

    fransa’da doğdu, dünya vatandaşı oldu. milyarların beğeneceği düzeyde şarkılar yaptı. helal olsun sana manu chao.

    55. faithless - crazy english summer

    duygudan yoksun olmayan techno şarkılarla kitleleri coşturmak konusunda usta olan faithless’ın uykusuzluklarının sebebini anlamamıza yarayan nefaset dolu bir şarkı.

    54. therionlemuria

    korkunç kurbağa deneyi gibi. therion görkemi bir anda değil de alıştıra alıştıra verdiğinde en etkili sonuca ulaşmış oluyor. unutulmayacak bir eser.

    53. röyksopp - you don't have a clue

    röyksopp’un elektronik sound’u, bize eple ve sparks gibi şarkılar hediye ettiyse de insanı ağlatacak kıvama getirecek bir patlamayı çok da beklemiyorduk. açıkçası, hiçbir şey bilmiyormuşuz.

    52. franz ferdinand - take me out

    ve franz ferdinand. alışılagelmemiş klibi ve öldüren temposuyla farklı tatlar arayan milyonları kalbinden vuruyor. uğruna savaş çıkarılacak şarkı.

    51. kasabian - processed beats

    empire ve l.s.f. gibi şarkılara rağmen kasabian’a “hoş ve boş bir grup” diyenlere resmi bir “bu da mı gol değil” çığlığı. hakim ben olsam elimi masaya vurup “gol” derdim.

    50. oasis - fuckin' in the bushes

    evet, wonderwall’u milyarlar dinledi, live forever’ı tüm zamanların en iyisi seçenler oldu, ama kimileri için oasis’in olayı aşılamaz şekilde bitirdiği şarkı budur. çok da haksız sayılmazlar.

    49. mylo - drop the pressure

    mylo inanılmazı başarıyor. dünyanın en ilginç dans şarkılarından biri, en az bir 100 yıl sonra anlayabileceğimiz sözleriyle...

    48. si connelly - baby i’m tired

    tanınırlığı çok az olan, gizemli bir kişiden, ilk dinleyişte vuran harika bir sürpriz. istikrarlı melodisiyle unutulmayan bir şarkı.

    47. air - cherry blossom girl

    air’in en havaya girmiş şarkısı budur. kalbimize fazlasıyla sahip oluyorlar.

    46. vampire weekend - m79

    klavsen ile kemanlar, bir indie rock şarkısının içinde buluşuyor. vampire weekend, günümüzün en iyi soundunu bulma yolunda canla başla ilerliyor.

    45. coldplayclocks

    piyanoya sekizer kes basmayla yaratılan şaheser. en klasik tabirlerden biriyle, coldplay’î coldplay yapan şarkı.

    44. blonde redhead - falling man

    neredeyse her albüm bir öncekinden iyi. yükselen çıtayla altıncı albümde bunun geleceğini tahmin etmeliydik. adamlar hala düşmeyi öğrenemedi.

    43. blurcaravan

    ritm neredeyse fındık kırarak yakalanıyor. trimm trabb’den sonra en hastalıklı blur şarkısı. bi de neşeli şarkıymış gibi ‘la la’ çekiyorlar.

    42. radiohead - a wolf at the door

    thom yorke adeta “ayışığı sonatı”nın üzerine rap yapıyor. beethoven bunu duymalıydı.

    41. kanye weststronger

    alametifarikası eskilerden aldığı samplelar sandığımız kanye west, 2001 yılından aldığı sample la en güçlü şarkısını yapıyor. sample için bence kanye west daft punk’a değil, daft punk kanye west’e teşekkür etmeli.

    40. the strokesreptilia

    biraz yavaşlayıp tekrar hızlanan lunapark trenleri gibi. odaları yakacak kapasitede.

    39. passion pitsleepyhead

    passion pit’in bu algı çekici deneyini sevmek çok kolay değil, ama vazgeçmek çok zor. zamanın ötesinde bir şarkı bile olabilir.

    38. portishead - the rip

    portishead’in altını. zamansız yakaladığını huzur içinde yatıracak potansiyele sahip. tek başına 11 yıllık bekleyişe değiyor.

    37. the postal service - such great heights

    mesafe tanımaksızın vuran aşkların şarkısı sanırım. hatta bazen, doğru zamanda doğru kişilere sorduğunda, dünyanın en güzel şarkısı.

    36. the killers - when you were young

    “katil”lerden kütür kütür realizm. beatles gibi bir şeye benzemiyor, ama bir tribün marşı gibi akıyor, tıpkı gençken hayal ettiğimiz gibi.

    35. m.i.a. - paper planes

    yılın en sansasyonel filminde, hiç de altta kalmayan bir şarkı. en büyük tehlikesi, nakarata beatlerle eşlik etmek isteyen insanların meydanları doldurma riski.

    34. the arcade fire - neighborhood (1 tunnels)

    cenaze albümünün müthiş dörtlemesinde arcade fire, söylemeye çalıştığımız altın şarkıyı söylüyor. komşuluk ölmemiş.

    33. mogwai - hunted by a freak

    kelimelerle anlatmak çok zor, sanki birisi müziğe kepçe atmış karıştırıyor. en iyisi şarkıyı dinleyip yorum olarak kabul etmek.

    32. cake - comfort eagle

    cake bir din kuruyor, sınırlı sürüm. bundan daha ironik oldukları vardı, ama daha önce hiç bu kadar ciddi ve bu kadar harika olmadılar. the distance hariç.

    31. modest mouse - float on

    süzüle süzüle akan bir gitar melodisi, isaac brock’un hırıldayan vokali olabileceği en neşeli halinde. bütünüyle unutulmaz.

    30. justin timberlake feat. t.i. - my love

    işte bu inanılmaz. müzik denince genelde ilk akla gelen kişilerden olmayan justin timberlake, timbaland ve t.i. ile birlikte son yılların en feci pop hadiselerinden birinin mimarı oluyor. öyle bir şarkı ki flowlar öldürüyor, geçişler süründürüyor. nakaratından beş ayrı güzel şarkı çıkar. parçaya daha dinlemeden justin’in olduğu için burun kıvıranlara ise nakarattaki kahkahaları hediye etmek lazım.

    29. the white stripes - seven nation army

    bir şarkı yapıyorsun, hayranların söylüyor, barlarda müzik yapanlar söylüyor, yolda yürüyenler söylüyor, ofiste çalışanlar söylüyor, tribünde maç izleyenler söylüyor. ileride çocuklar duyar duymaz tanıyacaklar bu melodiyi. jack white gurur duymalı, iyi ki yanlış anlamış salvation army’yi.

    28. the last shadow puppets - my mistakes were made for you

    1968 yılında bestelenmiş, rafine edilmiş ve en lezzetli olabileceği şekilde 40 yıl sonra piyasaya sunulmuş. ilk dinlediğimiz anda 40 yıllık klasikmiş gibi sevmemizi başka türlü açıklamak kesmiyor.

    27. my chemical romance - welcome to the black parade

    2 dakikalık bir marş, ardından tatlı niyetine iki dakika punk, sonra da 1 dakika boyunca bir ihtişam bir nümayiş. ve ziyafet tamamlanıyor. punk dünyasının bohemian rhapsody’si demek kolay ama doğru. etiketlerinde “emo-pop punk” yazan bir grubun 2006 yılında bile sapasağlam bir başyapıt verebileceğinin kanıtı. müzikte tür ırkçılığı yasaklanabilir artık.

    26. eminem - lose yourself

    bizim için büyük şanslardan biri, 2002 yılı sonlarında herhangi bir film için sinemaya gitmek, film öncesi çıkan fragmanlara bakmak ve 8 mile fragmanında bir anda tüm dehşetiyle karşımıza çıkan lose yourself’i dinleyip hayran olmak. oscar ödülünü kazanan ilk hip-hop şarkısı aynı zamanda lose yourself. akademi ödülleri tarihinde pek çok hata vardır ama bu kararlarıyla rahatlıkla gurur duyabilirler.

    25. mika - grace kelly

    her şey olabilen bir şarkı. hüzünlü olabiliyor. neşeli olabiliyor. vahşi olabiliyor. naif olabiliyor. mika, katman katman açılması gereken şarkısıyla popu tepelere çekiyor.

    24. radiohead - jigsaw falling into place

    in rainbows’un nefes vermeyen şarkısı. yine nakarat tanımıyor, yine harika. radiohead bir albümde de şu meşhur “bozma” hakkını kullansın yahu.

    23. jens lekman - your arms around me

    müzik dünyasına gelmiş en naif adamlardan biri, avokado dilimlerken başına gelenleri olabilecek en zarif şekilde anlatıyor. hemen her şarkısı samplelar üzerine kurulan, ama parası yetişmediği için hak sahiplerine haklarını teslim edemeyen jens, hadi söyle bu parçadaki olağanüstü yaylıları hangi şarkıdan buldun?

    22. sigur rósfestival

    sigur rós da her efsane post rock grubu gibi hayranları tarafından aşırı derecede övülen, akıl almaz betimlemelerle tanımlanmaya çalışan şarkılara imza atmakta. şarkıların aldığı tepkiler yer yer fazlasıyla abartı gibi durmaktaysa da bazı anlar, bazı şarkılar bu abartılara dahi hak verdiriyor insana. bir an için tüm övgüleri görmek ve arttırmak istiyorsunuz. işte sigur rós ve 2008 tarihli festival, bu anları tam dokuz buçuk dakikaya taşıyor.

    21. the killers - all these things that i've done

    “i got sol, but i’m not a solcu” diyerek politik görüşünü ortaya koyan brandon flowers, şarkının çoktan efsaneleşen kısmında işin içine “soulcuları” da katıyor ve bize give peace a chance’i hatırlatıyor. rock dediğin böyle olur.

    20. paul mccartney - jenny wren

    1965 yılında da onu dinliyorduk, 2005 yılında da dinliyoruz. ve hala 1965’te yapılmış gibi tanıdık ama 1965’te yaptıkları kadar da orijinal. müzik adına en çok “ilk”e imza atan adam yorulmuyor ve bu müthiş şarkıda, pop müzik tarihinde ilk defa “düdük” kullanarak bir kez daha tarihe geçiyor. şaka filan yapmıyorum.

    19. the pages - creatures of the earth

    şarkıdaki kalabalık inanılmaz. müzik tarihinde “back vokal”in en çok değer kattığı şarkılardan. the pages üyeleri bu dünyanın yaratıkları olmayabilir.

    18. spoon - i summon you

    en güzel akustik gitarlı şarkılardan. enstrüman zengini grubun bu şarkıda kendini aklıyor, bas arada yürüyüp çıkıyor, gitar ve davul ise nefes almıyor. bir kere dinlemek asla yetmez.

    17. r.e.m. - i'll take the rain

    dinledikten sonra insanların sıkıntılı, kurumuş ve verimsiz hissetmesi boşuna değil. adam, yağmuru alıyor. aynı anda kimilerinin de yağmuru başlıyor tabi.

    16. muse - butterflies and hurricanes

    muse’un kaos güzellemesi yapılmış milyonlarca şeyden iyi. gruba kayıtsız şartsız istihza ile yaklaşanların tek başına çarpılma sebebi. “şimdi bunlar şarkılarının arasına basit rap dörtlükleri de atıyordur” diyenlere inat adamlar araya rachmaninoff atıyor. vokal en güçlü halinde, fonda ise sandığımızdan çok daha kalabalık bir orkestra. “en iyisi. sen en iyisi olmalısın.”

    15. radioheadidioteque

    insanların neden bu kadar övdüğünü anlamadığım bir şarkı. modern müziğin kilometre taşlarından. grup, elektronik müziğin temeline inip şarkıyı yapıyor ve gücünü geçmişten alıp geleceğe de referans oluyor. öncesi ve sonrasında müzik adına her şey aynı değil. yine de insanlar neden bu kadar övüyor anlamıyorum. çünkü ben neden bu kadar övüyorum onu da anlamıyorum.

    14. tindersticks - until the morning comes

    günün en karanlık saatinde yazılmış. bir yandan “eğer şimdi seni öldürsem, onlar asla bilmeyecek” öte yandan “her şey düzelecek” diyor. ama tüm sözlerinden öte, müziğiyle insanın koynuna 250 kilo ağırlık bırakıyor. fena.

    13. arctic monkeys - fluorescent adolescent

    orta yaşlı bir kadının dramına vakanüvis edasıyla yaklaşıyor arctic monkeys. ritmine, vokallerine, melodilerine ve ara sıra yaptıkları “olgun” şarkılarına hasta olduğumuz grup, bu kez göz göre göre kombo yapmayı deniyor.

    12. radiohead - pyramid song

    radiohead’in bu ürpertici parçasından, içindeki kemanların bile korktuğu söylenebilir. galiba karma police albümündeydi ve albümün ok computer ile birlikte en iyi şarkısıydı, orasını hatırlamıyorum.

    11. outkast - b.o.b.

    outkast bombaları yağdırıyor. taş gibi altyapısıyla, güçlü vokalleri ve yardımcı back vokalleriyle, suya sabuna dibine kadar batan politik sözleriyle muhteşem bir rap çalışması. tıpkı eski günlerdeki gibi.

    10. bjork - where is the line

    bu şarkının insan sesinden ibaret olduğuna inanmak çok zor. bjork’e başta efsane mike patton olmak üzere bir avuç dolusu çılgın vokal eşlik ediyor. bjork’ün bizi en çok heyecanlandırdığı an, heyecanla yarattığı albüm medulla’dan.

    9. the coral - dreaming of you

    içinde rüya geçen şarkıların kötü olması zordur. bu şarkının en iyi rüya şarkılarından olmasını varın siz düşünün. the coral’ın hayal gücüne yüklenen şarkısında klavye, gitarlar ve akıl almaz vokallerin tamamı göğe yükselmek için. müziğin en naif döneminde çıkmış en tatlı şarkıyla yarışacak düzeyde.

    8. the avalanches - frontier psychiatrist

    şarkının içinde bulunduğu since i left you albümü tamamen samplelardan oluşuyor. albümde çeşitli filmler ve şarkılardan kesilmiş tamı tamına 3500 sample yer alıyor ve albümde parça başına yaklaşık 200 sample düşüyor. şarkıda filmlerden kesitler, alakasız metinlerden oluşturulmuş diyaloglar, ansızın coşan viyolonlar, scratch yapan kuş sesleri ve sonunda konuştuğu iddia edilen 1951 yapımı bir şarkı introsu yer alıyor. kendilerinden hiçbir şey eklemeden bu olağanüstü parçayı tamamlıyorlar. evet, bu çocukların terapiye ihtiyacı var.

    7. spoon - the underdog

    the underdog’un müzikal zenginliğini daha iyi anlamak için, şarkının tek planda çekilmiş klibini izlemek lazım. kamera stüdyoda gezerken görüyoruz ki, şarkıda sesler durmuyor, her saniye stüdyoda birileri çer çöp bile olsa bir şeyler çalıyor. bu, müziği aşık adamlar topluluğu tarafından icra edilmiş her saniyesi dolu bir şarkı. bu, cidden şarkı.

    6. pain of salvationundertow

    sanırım depresif bir grubun en seveceği şarkı isimlerinden. p:o.s. ise bu ismi yanına alıyor, ve müzik tarihinde çok ender rastlanan türden, yavaş başlayıp araya nakarat almadan sürekli hızlanan bir şarkıya imza atıyor. saymaya çalışsak running scared’den başlayıp parmak hesabı yapacağız. pain of salvation bu şarkıyla milyonları kahretmesi bir yana, müzik manyaklarına büyük bir gülümseme hediye ediyor.

    5. glasvegas - fuck you, it's over

    glasvegas christmas’ı nasıl çaldı. iskoç topluluk 2008 yılının sonlarındaki daha ismiyle afallatan parçasıyla en haşin ve aynı zamanda en acılı işini ortaya çıkartıyordu. yıkıcı gitar tonuna eşlik eden gürleyen vokal ile her şey sorunsuz. peki bu vahim şarkıyı christmas için hazırlanan ep’ye alanlara ne demeli.

    4. the last shadow puppets - standing next to me

    işte ileride zamanı en çok karıştırılan şarkılardan olacak bir eser. 1986 doğumlu iki genç, 1964 yılından kalma klipleriyle tüm zamanlara ait müziği yapıyorlar. şarkı sonsuzlukta bir nokta bile olmayabilir, ama artık bu ikilinin müzikal kredisi sonsuza değiyor.

    3. interpolevil

    interpol, gizemli kişi rosemary’ye taktığı şarkısında müzik tarihinde bilinen ve hemen hepsi sakinliğiyle ünlü olan tüm diğer rosemary şarkılarına inat içindeki şeytanı ortaya döküyor. 2.27’den itibaren başlayan kısmı indie rock tarihinde bir daha ulaşılması çok güç bir noktayı temsil ediyor. büyüleyici.

    2. augie march - one crowded hour

    ismiyle hemşehrileri crowded house’a gönderme var mı bilinmez. insanı yıkan ve mahveden bir kalabalık saati anlatıyor şarkı. ama sadece 5 kalabalık dakikaya sığdırmaya başarıyor kendisi. yazarı önceden aslanlarla dolu bir kafese girmiş olmalı. bu “aslanca” yazılan şarkı için başka bir açıklama yapmak güç. geçtiğimiz yıllarda bir internet sitesinde, avustralya kıtasında icra edilmiş en iyi şarkılar listelenmiş ve don’t dream it’s over’ın ikinci olduğu listede the fourmyula’nın nature adlı parçası birinci olmuştu. her iki şarkıyı da çok severim. ama bu seçkiyi hazırlayanlara mutlaka söylemek lazım: listeyi bir kez daha gözden geçirin bence.

    1. radiohead - there there

    şarkıyı anlamaya çalışıyoruz. introdan başlıyoruz. son yıllarda duyduklarımız içinde en iyilerden bir davul tonu. başlıyor, yaklaşık 7 saniye tek başına. sonra nefis gitar ekleniyor yavaş yavaş. bir 7 saniye de o eşlik ediyor. derken bir boru sesi geliyor, o da 15 saniye kadar eklenip susuyor. sonra bir 15 saniye gitar ve davulu dinliyoruz. vokal giriyor, thom yorke ilk cümleyi söylüyor. tam olarak 15 saniye sonra ikinci vokal giriyor. dengesizlikleriyle ünlü radiohead’in bu ekonomik girişi puzzle’ı andıran yapısıyla tek başına defaatle dinlenebilecek bir hal sunuyor, ama ileride neyle karşılaşacağımıza dair bilgi vermekten uzak. olabilecek en klas introlardan biriyle başlıyor şarkı. there there, keşke yalnız bunun için dinleseydik seni...

    not 1: listedeki parçaların ilk 100 sırasındakileri 9 mart 2010 tarihinden itibaren her salı parçalı kurgu programında 100'den 1'e doğru çalıyor olacağım.

    not 2: şarkıları gizli bakınız haline getirmek listenin tamamını hazırlamaktan daha uzun sürdü neredeyse. bir bileği bıraktım bu uğurda. feda olsun.
  • harika olmuştur ama arctic monkeys - 505'in atlandığı listedir.
    hem de özellikle 505 şarkılık bir listede.
  • 434 numaradan giriş yaptığım liste. playlist açtım 1'den başladım tek tek dinliyorum. hem bir sonraki şarkı hemen gelsin diyorum ama sonra da kıyamayıp bitmesini bekliyorum. günler sürecek sanırım dinlemem...

    ama şukela olmuş!
  • (bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat)

    allahtan sözlüğe girince random entry getiriyor, yoksa ekşi sözlük sanki sadece maç ve dizi entrysi. sözükte gizli kalmış o kadar güzel entry var ki hala, silinip gidenlere rağmen. sözlüğün okunabilirlik, vakit geçiriliebilirlik üzerine çok düşünmesi lazım bence.
  • ulan insan araya bir tane müslüm gürses sıkıştırır lavuk..
    listeyi güncelleyim bari...

    505. less than jake - look what happened

    ska müziği her zaman melodiktir. ama hem melodik, hem dokunaklı hem de ska olmak pek az şarkıya nasip oluyor.

    504. ben folds - the luckiest

    ben folds 2000 yılında “five”ını bıraksa da piyanoyla olan haşır neşirliğini bırakmadı, bu da bizim şansımız olsa gerek.

    503. stina nordenstam - sharon & hope

    stina abla müthiş kuzeyli sesine enfes de bir melodi ekleniyor bu parçada. 2001 yılından.

    502. badly drawn boy - something to talk about

    kötü boğulan güzel bir adamın en nezih işlerinden biri.

    501. weezer - o girlfriend

    bildiğimiz weezer melodisi, 90larda daha çok vardı ellerinde, biraz ağlak olsa da vazgeçilmez.

    500. flunk - six seven times

    sakin, genç ama kesinlikle “farksız” değil. six seven times bu norveçli grubun şimdiye kadarki en iyi parçalarından biri.

    499. skin – faithfulness

    skunk anansie sonrası yoluna tek devam eden skin, aklımıza kazanan melodileriyle.

    498. grizzly bear – ready, able

    on yılın son yazını kışa çeviren gruptan dinlemeye doyulamayan bir eser.

    497. maximo park - apply some pressure

    her daim bir yere koşuşturur gibi şarkı söyleyen maximo park, bu şarkıda oynak bi şeyler çalmayı da başarmış.

    496. télépopmusik - last train to wherever

    unutulmayacak bir ritim, trende dinlemesi ayrı keyifli bi şarkı

    495. delinquent habits - return of the tres

    delinquent habits’e bu yorum için teşekkürler. ama esas saygı nefis sample'ın sahipleri sol lake, herb alpert ve tijuana brass’a.

    494. guster - the new underground

    guster’ın üç ayrı şarkı gibi algılanabilecek parçası her haliyle keyifli.

    493. the awkward stage - heaven is for easy girls

    kızlardan bahseden bir indie pop şarkısı listede? onlar da bu kadar güzel yapmasaydı arkadaşım!

    492. amy macdonald - a wish for something more

    içi kan ağlayan neşeli bir şarkıyı ilk kez dinlemiyoruz. ama amy hanımın bu şarkısı o kadar güzel ki daha fazlasını ummaya da gerek yok zaten.

    491. vega - bu sabahların bir anlamı olmalı

    evet, nakaratı yunus'a benziyor. ama benzemeseydi de böyle harika bir şarkı hiç olmasa mıydı? bence bu benzerliğin de bir anlamı olmalı.

    490. patrice – soulstorm

    almanyalıların reggae cilası konusunda uzman olduğunu gentleman ile birlikte kanıtlıyordu patrice. soulstorm ise cilanın da cilası.

    489. urban trad – sanomi

    “hiçbir dilde anlamı olmayan bir şarkıyla 12 puan aldılar, inanılmaz, bu şarkının sözlerinin hiçbir dilde anlamı yok.” 2003 eurovision’da bolca duymuştuk bundan. iyi ama müzik yeterince bir ‘dil’ değil mi zaten?

    488. hello saferide - 2006

    yapılmış tüm şarkılar böyle olsa müzik çekilmez bir hal alır. ama böyle şarkılar hiç yapılmasa müzik daha da çekilmez bir hal alır.

    487. kesmeşeker - tek kişiyim ben hala

    kesmeşeker gördüğü ilgi değerinin yanında devede kulak kalıyor. en güzel şarkılarından biriyle hatırlamamak olmaz.

    486. sugababes - overload

    pop müzikte prodüksiyon dersleri kitabında bir chapter adı olmalıdır overload. dünya çapında daha büyük bir hit olması için başka unsurlar gerekliydi herhalde.

    485. of montreal - heimdalsgate like a promethean curse

    bu adamları her dinlediğimde “umarım ne yaptıklarını biliyorlardır” diyorum. böylesi salt müzikal çılgınlık pek görülmüş şey değil zira. acaba kimyasallardan mı?

    484. dizzee rascal - bonkers

    armand van helden ve dizzee rascal. ilk 10 saniye kulaklarınızı tıkayabilirsiniz, ama sonra açın.

    483. natalie portman's shaved head - iceage babeland

    şarkı elektronik müziğin seyrini değiştiren cinsten filan değil. ama grubun ismi yetiyor açıkçası.

    482. m83 - safe

    2000’lerin müziğe hediyelerinden m83’ün bu şarkısı dosta güven düşmana korku veren cinsten.

    481. duran duran - finest hour

    duran duran artık sürekli düşüşte olan bir grup değil. bir rio daha gelmeyecek tamam ama en azından güzel şarkılar yapıyorlar işte.

    480. green day - boulevard of broken dreams

    green day bu şarkısında aynı isimli al dubin şarkısına bariz gönderme yapar. tam 70 yıl önceki bir şarkıyı referans alan bir punk rock grubu var karşımızda.

    479. jay-z - izzo (h.o.v.a.)

    bu şarkı için prodüktör kanye west’in i want you back'ten aldığı kısımlar, kendisinin bugüne dek kullandığı sampleların içinde en ince görülmüşü olsa gerek.

    478. bon jovi - it's my life

    şarkı 2000 yılında yayınlanmış ama bana sorsan çocukluğum bu şarkıyla geçti. bu işte bir iş var.

    477. the servant – orchestra

    the servant çok uğraştı ama “ismi zor hatırlanan grup” olmaktan kurtulamadı sanırım. ama yine de dinleyin bu müziği, güzel müzik.

    476. jimmy eat world - the middle

    ya sev ya “bu ne lan” de grubu olan jimmy eat world, bu parçayla ‘orta yolu’ buluyor resmen. ayrıca biz severiz seni jimmy. yedin yine doymadın mı?

    475. alphawezen - speed of light

    alman topluluk şarkının başından beri aradığı o güzel nakaratı 3. dakikanın sonlarında buluyor ve şarkı bitene kadar da bırakmıyordu.

    474. modern institute - international rustic

    parça laurie anderson’un o superman'i gibi başlıyor, autechre’in tilapia'sı gibi bitiyor. ama aradaki şarkı ikisine de hiç benzemiyor.

    473. the shebrews - leave all your old loves

    the softies en güzel şarkılarını 90'larda yapıp dağılınca birinin bu bayrağı devralması gerekiyordu.

    472. thomas fersen - deux pieds

    fersen klibiyle de ünlenen bu şarkıda yer yer iki ayağı da yerden kesiyor.

    471. glen hansard - fallen from the sky

    once filmini herkes falling slowly ile hatırlarken filmin içinde pat diye bu karşımıza çıkıyor ve düşüş dediğin böyle olur diyordu.

    470. craig david - walking away

    bu güzel şarkı craig david’in craig david olduğu dönemlerden. pek uzun sürmese de güzel bir dönem olduğu söylenebilir.

    469. serhado - xewna jiyan

    serhado’nun “hayatın rüyası” anlamına gelen parçası yerel ezgilerle rap tarzını sentezleme konusunda örnek olacak nitelikte.

    468. air - playground love

    playground love huzurlu bir şarkı mı, seksi bir şarkı mı, yoksa ikisi birden mi? karar vermek yerine “iyi ki yapmışlar” diyelim gitsin

    467. art brut - emily kane

    art brut bu şarkıyla “ben de varım” diyordu. şimdilerde ise “bir varmış bir yokmuş” olmamak için çalışıyorlar.

    466. damien rice - rootless tree

    damien rice’ın tüm şarkılarını dinlettiği yaşlı başlı bir akıl hocası olsam diğer şarkılarında hafifçe burun kıvırır, bunu dinlediğimde ise okkalı bir şekilde “aferin oğlum” derdim sanırım.

    465. the lodger - simply left behind

    bir ‘tempo asansörü’ şarkı da the lodger’dan. nakarata kayıtsız kalmak zor.

    464. joanna newsom - peach, plum, pear

    joanna newsom için “bu kadın bu sesi nasıl çıkarıyor?” dönemi kısa sürdü, bundan gayrısı “bu kadın bu şarkıları nasıl yazıyor?” devri.

    463. jay jay johanson - keep it a secret

    jay jay’in ülkemizdeki popülaritesi kendisine listemizin de yolunu açıyor. ama bu şarkının güzelliği de gayet iki kişinin bildiği şey .

    462 dido - mary's in india

    dido’nun life for rent albümü birbirinden nefis şarkılarla dolu, bir gıdım öne çıkan varsa da bu içten pazarlıklı nefis şarkı işte. asıl biz teşekkür ederiz didocum.

    461. the rosebuds - hold hands & fight

    rosebuds ikinci albümünü gerçekten çok hesaplı bir şarkıyla açmış. güftedeki ali rıza binboğa etkisi ise bariz.

    460. mor ve ötesi - bir derdim var

    mustafa hakkında herşey filminde duyduğumuz şarkı, bize mvö’nün kalitesi hakkında çok şey anlatıyordu şüphesiz

    459. caesars - jerk it out

    tamam, caesars bu şarkıyı castaways’in liar liar'ından aparmış olabilir ama ortaya da hiç fena bir şey çıkmamış hani. caesars’ın hakkı caesars’a.

    458. elbow - grounds for divorce

    her geçen albüm kendilerini aşan ingiliz grup 2008’de bu görkemli şarkıyı yapıyor ve merakla beşinci albümü bekletiyordu.

    457. the honeydrips - i wouldn't know what to do

    honeydrips’ten modası geçmiş bir masum aşk şarkısı. bize müzikte moda denen bir şeyin olamayacağını gösteriyor.

    456. özlem tekin - kara sevda

    fuat saka’nın melodileri özlem tekin’in şaşırtan duruluktaki yorumuyla can buluyor. özlem tekin bir de gelevera deresi'ni söylese.

    455. the futureheads - skip to the end

    futureheads vokalde kolektif olmanın önemini anlamış bir grup. şarkı hiç de sonuna atlanacak bir iş olmamış haliyle.

    454. graham coxon - freaking out

    coxon blur’dan ayrılınca biraz daha açıldı sanki. ama yine de blur bir arada olsa ve graham hep you’re so great gibi şarkılar söylese daha iyi.

    453. school - i want you back

    school’un vokalisti (aynı zamanda klavyecisi) bu şarkıda o kadar şirin ki şarkının muhatabı sevgilinin geri dönmemesine imkan yok.

    452. pet shop boys - home and dry

    pet shop boys belki de 80’lerde hiç olmadığı kadar dingin, ama yine de harika.

    451. jamie lidell - multiply

    jamie lidell bizzat 60’lara gitmiş ve eski soulcuların “ruhunu” çağırmış resmen.

    450. they might be giants - experimental film

    gençler bu kez türküden fırlamış bir melodi bulmuşlar ama yine de eğlendiriyor adamı. “underrated” doğru kelime değil, ama ilk akla geleni.

    449. baha men - who let the dogs out

    baha men’in şarkısı şimdiden bir pop klasiği olmuş durumda. aradan geçen 10 yıla rağmen hala köpekleri kimin saldığını bilmiyor oluşumuz ise ayrıca trajik.

    448. the pains of being pure at heart - a teenager in love

    sadece isminin “a teenager in love” olması, yani dion and the belmonts’un 1959 tarihli efsane şarkısına gönderme yapması bile insanı bu şarkıya kilitleyebiliyor.

    447. the decemberists - the rake's song

    the hazards of love gibi öncüllerinden çok farklı bir albümün fark yaratan şarkılarından.

    446. brazzaville - jesse james

    bir tarafta kongo’nun başkenti, diğer tarafta sırtından vurulmasıyla ünlü jesse james. ilginç bir bileşim.

    445. simian mobile disco - i believe

    dans müziği dediğin ana ritmini bir an bile olsa kaybetmeyecek.

    --- spoiler ---

    bu şarkı da kaybetmiyor.

    --- spoiler ---

    444. bonde do role - solta o frango

    çığlıklarla süslü nakarat, aksak bir davul ve kuzeyde pek de bulamayacağımız türden bir şarkı.

    443. macahela – raşorara

    önce şarkıyı dinleyin, sonra canlı performanslarını izleyin, sonra da gelip bu grubun yaş ortalamasının 60’ın üzerinde olduğuna inanın.

    442. josé gonzales – heartbeats

    the knife hazırlıyor, jose gonzales harika bir şekilde damıtıyor. sek alınız.

    441. fleetwood mac - peacekeeper

    bir zamanlar “kendi yoluna git” diyen bu güzel adamlar formundan pek bir şey kaybetmemişler.

    440. mylène farmer - c'est une belle journée

    mylene farmer’ın bu güzelliğinin “olmuş” bir pop şarkısı olduğunu anlamak için introsunu duymak bile yetiyor.

    439. the new pornographers - letter from an occupant

    grubun açık ara en güzel bağırdığı şarkı bu olsa gerek.

    438. kaiser chiefs - i predict a riot

    kaiser chiefs’in ilk albümünde verse kısmı nakaratından güzel iki şarkısından biri.

    437. the little ones - face the facts

    üflemeli introsuyla daha 10 saniye geçmeden kalp kazanan tempo dostu bir şarkı.

    436. cem adrian – `kar

    il maestro di violino'nun unutulmaz melodisi cem adrian’ın tanımsız sesiyle birleşirse.

    435. new order – crystal

    new order’ın güzel alışkanlıkları kaybolmamış, üstüne bir de bol gitar leziz olmuş.

    434. röyksopp - circuit breaker

    elektrik sigortasını bir şarkıya isim olarak seçen adamlar, ancak böyle sigortası atmış bir şarkı yapabilirlerdi.

    433. el guincho - cuando maravilla fui

    ispanyol pablo díaz-reixa bir gün os mutantes dinler ve hayatı değişir. onlar gibi hasta şarkılar yapmaya başlar.

    432. blu cantrell - hit 'em up style

    muhteşem bir çıkış, aynı şekilde devam etmeyen bir kariyer. yine de bu şarkı blu cantrell’i hatırlamak için yeter.

    431. louise attaque - tu dis rien

    kemancı rockçılardan yine soluksuz bırakan bir atak.

    430. kardeş türküler - leyla

    cahit berkay ve atilla özdemiroğlu gibi ustaların bulunduğu dönemden sonra yapılmış en iyi yerli film müziklerinden birisi. yerel bir esere daha ne kadar yerel tat katabilirsiniz ki?

    429. electric six - danger high voltage

    electric six’in bu çılgınlığı özellikle sonunda adeta delirme yarışına giren enstrümanlarıyla hatırlanacak.

    428. bob sinclar - love generation

    yeni jamaika şarkıları böyle mi olacak acaba? içinde bundaki gibi bir ıslık olsun da.

    427. architecture in helsinki - wishbone

    indie müziğin “çokdüze” çocukları, bu parçada neşeli taraflarından kalkmışlar.

    426. the cure - bloodflowers

    bildiğimiz “iyi cure şarkısı”nın 2000ler versiyonu.

    425. deerhunter - nothing ever happened

    şaşırtmayıcı bir rock parçası şeklinde başlıyor, ve hiçbir şeysizliğe bir ağıt olarak devam ediyor. harikulade.

    424. tori amos feat. damien rice - the power of orange knickers

    kimine tori amos, kimine damien rice yeter hüzünlenmek için, neyse ki birleşimleri aşırı doz değil, bilakis rahatlatıcı olmuş.

    423. margot & the nuclear so and so's - hello vagina

    monty python’dan bir esinlenme olmuş mu bilmem ama kesinlikle isminin akla getirdiği şarkı değil bu.

    422. jens lekman - a sweet summer's night on hammer hill

    (love is like a ) heatwave’in güzel introsu bu hasta parçaya nasıl dönüşmüş? jens lekman sorgulanmayı hak ediyor.

    421. esbjorn svensson trio - pavane : thoughts of a septuagenarian

    2000’lerin müzik adına en üzücü olaylarından biriydi, bize böyle parçalar armağan eden büyük bir ustayı kaybetmemiz.

    420. kazim koyuncu - tsira

    koyuncu’nun bu eserde adeta megrelce ağlıyor. şarkıyı dünyadaki herkesin bilmemesi ise nedense ayrı bir sevinç.

    419. parov stelar – coco

    müzikte sofistike deneyselliklerin adı parov stelar, bitiriciliğini de konuşturuyor artık.

    418. madonna - hung up

    madonna gimme gimme gimme’yi öyle güzel boyamış ki hem abba’nın hem şarkının hastası olmak hiç zor değil.

    417. ladytron - the last one standing

    ladytron kışkırtıcı olmayı bildiği kadar karizmatik olmayı da biliyor.

    416. richard hawley - born under a bad sign

    aslında genel olarak coles corner albümü övülmeli. albümdeki herhangi bir şarkıyı bunun yerine listeye alabilirsiniz.

    415. ian carey - keep on rising

    ian carey gitmiş, bu tip müzikler çalan gece kulüplerini “şımartmak” için şarkı yapmış resmen.

    414. ringside - tired of being sorry

    elden ele, “bu şarkı kimin” diye diye yükselen bir pop nefaseti.

    413. hayko cepkin - son kez

    hayko cepkin artık “türkiye’ye trip-hop’ı getiren adamlardan” olmuş olabilir. seste de peltek karizması var.

    412. travis – my eyes

    fran healy bu şarkıyı oğlu için yapmış. gözlerinden öpelim biz de o zaman.

    411. creed - with arms wide open

    creed belki de sadece döneminin grubuydu ama bu şarkı dönemaşıcı cinsten.

    410. rosalia de souza - fica mal com deus

    rosalia de souza’nın müthiş ilk albümünden ürpertici bir bossa nova.

    409. beck - gamma ray

    her zamanki beck cool’luğu, bu sefer melodisi de bol kaçmış.

    408. santogold - l.e.s. artistes

    santi white o ilginç sesiyle artistliğini yapıyor yine. liste onsuz eksik kalacaktı.

    407. opeth – closure

    opeth’in listedeki tek şarkısı. şimdi bu bizi damnation opeth’çisi mi yapar?

    406. soft eject - message from caucasus

    gürcü grup soft eject’in kafkaslar’dan gelen muhteşem mesajı. hemen aldık.

    405. autechre - gantz graf

    autechre’in tek kelimeyle “benzersiz” şarkısı kimileri için müziğin geldiğin son nokta, kimileri için ise “bu ne abiiii??!!!”

    404. marcy playground - blood in alphabet soup

    sakinliğin adamları olarak biliyoruz kendilerini, biraz kızınca en iyi parçalarından birini yapmışlar. ilginç.

    403. mika - rain

    nefret ettiği günler üzerine bu kadar keyifli şarkı yazan adamlar müzik tarihinde hep sevinçle hatırlanacak

    402. sakin - denek hayatım

    sakin, kesinlikle 2000’li yılların unutulmayanlarından olacak. hem ismiyle müsemma sound’u, hem de bu gibi şarkılarıyla.

    401. the raconteurs - broken boy soldier

    jack white’in bir kez daha delirdiği bu şarkı albümde öyle bir yere sahip ki albümün gerisine sadece bir “s” kalmış. o da ileride.

    400. mos def - supermagic

    aşık mahsuni şerif – selda bağcan – haramiler – mary poppins - mos def. şarkının çılgınlığını anlatan bir sıralama. mos def’in the ecstatic albümü muhakkak bereketli olacak. maşallah.

    399. delays - nearer than heaven

    işte uzatmadan nakaratla mevzuya giren o enfes şarkılardan.

    398. sunrise avenue - fairytale gone bad

    bir grubun sürekli aynı şarkıyla hatırlanması hoş olmasa gerek. ama olsun bunu bulamayanlar da var.

    397. noir désir - le vent nous portera

    evet meşhur le vent. şarkı aklımızdan çıksa o depresif klibi çıkmıyor.

    396. pelle carlberg - fly me to the moon

    bir klasiğin adını alacaksan, en azından ona yakışır bir şeyler yapman lazım. pelle de ıslıklarla çıkıyor fezaya.

    395. pedram - modjoon

    müthiş bir tat, duyulması gereken bir şarkı. girişi ise fevkalbeşer.

    394. moby - in this world

    uzaylılara en minimal açıdan bakan klibiyle klasik moby.

    393. gnarls barkley - crazy

    çıktığı yılın en çok çalınan şarkılarından. barkley reboundu kimselere bırakmadı.

    392. lcd soundsystem - someone great

    lcd’nin müziği her damağa göre değil. ama bu şarkı bildiğin türk lokumu.

    391. vampire weekend - cape cod kwassa kwassa

    paul simon’dan sonra böylesi güzel afrika yolculuğu yaptıran amerikalılar. çok anormal hissettiriyor. peter gabriel da coverladı.

    390. st. vincent - the strangers

    the strangers harika tamam ama, siz st.vincent’ı bir de 10 yıl sonrasının listesinde görün.

    389. the presets - my people

    gümbür gümbür, dolu dolu. halka sesleniş böyle olmalı.

    388. apocalyptica - beyond time

    “metallica coverlamak iyi güzel iş tabi, ama bizde çok daha fazlası var.”

    387. coldplay - shiver

    sözsüz nakaratlar her zaman cazibelidir. bir de “ilk albüm coldplay’i” ekleyelim buna.

    386. fun lovin' criminals - loco

    loco gibi “kafalı” yazlık şarkısı azdır. adamlar idamlık oldu haliyle.

    385. phoenix - lisztomania

    phoenix’in konserleri de liszt’inki gibi çılgın geçiyor mudur bilmem ama kendileri “listemania”mızdaki yerini çoktan aldı.

    384. zero 7 – the pageant of the bizarre

    zero 7 yanına sia’yı da alıp dönme dolaba biniyor. 0.7 uçtan sonra arkadaştan zero 7 albümü de ister olduk.

    383. korn - y all want a single

    korn üyeleri ne kadar zengindir, kaç evleri vardır bilmem. bildiğim tek şey, kendilerinden illa ki single isteyen yapım şirketine verdikleri bu cevabın tebriği gani gani hak ettiğidir.

    382. the fray - how to save a life

    scrubs sağ olsun. hayatı olmasa da çokça günü kurtaran bir şarkı.

    381. cut copy - hearts on fire

    biraz basite kaçalım ve hearts on fire, cut copy’nin “yapıştırdığı” şarkı diyelim.

    380. pato fu - eu

    portekizli bir rock grubu. iki harfli, azgın bir şarkı. dileyen looplayabiliyor.

    379. songs ohia - coxcomb red

    songs ohia her modun grubu değil belli ki. iyi ama her modu songs ohia’lık olanlar için sorun değil bu.

    378. the maccabees - toothpaste kisses

    çok çakırkeyif bir eser. baştaki 30 saniyelik dahiyane kibrit numarası için bile dinlenir.

    377. mgmt - time to pretend

    baştaki düdüksel sesler bize mgmt’nin üfürükten bir grup olmadığını gösteriyor. tuhaf.

    376. yeah yeah yeahs - cheated hearts

    yaşından kamil gösteren bir şarkı. büyümüş de küçülmüş.

    375. maroon 5 - this love

    artık eminiz ki “bu aşk beni del eyledi” demenin pek çok farklı yolu var.

    374. emiliana torrini - jungle drum

    torrini bu şarkıyı canlı söylediğinde alanda düşüp bayılanlar görebilirsiniz. bu kadar tatlı olunmaz.

    373. milow - ayo technology

    madem teknolojiden yoruldunuz, bu şarkıya tek bir gitar yeter. çok mantıklı.

    372. the cardigans - couldn't care less

    daha ismiyle bile oksimoron. the cardigans bu şarkıdakinden daha duyarlı olamaz. olabilir mi?

    371. pink martini – clémentine

    ne ‘güzel niyetli’ bir şarkısın sen clementine.

    370. robbie williams - advertising space

    robbie williams güzel şarkılar yapardı zaten ama bu kez ‘referans’tan vuruyor hedefi.

    369. the offspring - when you're in prison

    bir punk-rock grubu 30’larvari taş plak tadında bir şarkı okuyor ve gerçek anlamda mest ediyor. 2012’ye 9 yıl varken üstelik.

    368. estrella morente – volver

    sinema-müzik buluşması. başrolde penelope cruz görünümlü estrella morente. işte bunu seviyorum.

    367. enya - only time

    enya’nın duru sesinden, zamana direnen bir şarkı.

    366. tori amos - a sorta fairytale

    tori amos’un en iyi şarkılarından. ama bazen akla bile gelmiyor iyileri sayarken. büyük sanatçı tipiği.

    365. the shins – australia

    açık ara shins’in en enerjik işi olsa gerek.

    364. the cranberries - every morning

    albümünün en güzel şarkısı olmakla kalmıyor, ismiyle de, tonuyla da albümün adına fena yakışıyor.

    363. nigel kennedy and kroke - lullaby for kamila

    doğuyla doğunun buluştuğu yerde, nigel kennedy ve kroke bizi üç dakikalık “müziğe saygı duruşu”na davet ediyor.

    362. moby - slipping away

    moby şahane bir melodi bulup bundan sapasağlam bir zincir yapıyor.

    361. the pipettes - i love you

    60’lardaki girl-band’leri canlandırma projesinden yüz ağartıcı bir sonuç. sadece 97 saniyede.

    360. jon brion - knock yourself out

    bir film için yazılmış jon brion şarkısı. filmi bile aştığını söyleyenler var.

    359. the chemical brothers - star guitar

    alacalı bulacalı bir şarkı. insanı trenden düşmüşe çeviren hastalıklı bir klip.

    358. gravenhurst - the diver

    melankolisiyle ünlü grubun tam anlamıyla tavan yaptığı şarkı. yoksa dip yaptığı mı demeliydik?

    357. radiohead – optimistic

    ismine uymayan bir şarkı daha. radiohead ile daha çok karşılaşacağız.

    356. placebo - commercial for levi

    en iyi placebo slowlarından. lütfen bitme dedirtecek cinsten bir şarkı.

    355. paul mccartney - mister bellamy

    65 yaşında yapıyor bu şarkıyı paul. hala şarkılarıyla bizi besliyor, hala ona ihtiyacımız var.

    354. wir sind helden - müssen nur wollen

    bize o kadar dediler ki “almanca kaba bir dil” diye, bu tatlı insanları neredeyse fark edemeyecektik.

    353. the mummers – wonderland

    yine on yılın son demlerinden. şimdiden böyle harikalarsa, geleceğe umutla bakıyoruz.

    352. kasabian – empire

    kimileri için fazla kaba olsa da herkese yetecek kadar enerji taşıyan bir kasabian şarkısı.

    351. frida hyvönen – birds

    isveç’in havasında müzik elementi var sanırım. kuşlar, böcekler, hepsi güzel şarkıya dönüşebiliyor.

    350. rufus wainwright - little sister

    rufus wainwright’in bacısına yazdığı bu parça insana keman aşılıyor.

    349. oasis - the hindu times

    oasis bombayı ortalığa bıraktı. hayranları duyar duymaz “yıllarca bunu beklemişiz” diyordu.

    348. the thermals - now we can see

    sadece bağırarak güzel şarkı yapılabilir mi bilmiyorum ama güzel nakarat yapılabiliyor o kesin.

    347. bee gees - this is where i came in

    1958 yılında kurulan bir grup, en cool şarkısını yapmak için 43 yıl bekliyor. enteresan.

    346. linkin park - a place for my head

    muhtemelen linkin park’ın en kafa işi. gruba sorsak “you try to take the best of me, go away” diyecek kesin.

    345. einsturzende neubauten – musentango

    yapıları yıkan adamlar belli ki keyif alarak şarkı yapıyorlar. hem de kaşığa kuvvet.

    344. mirah - words cannot describe

    yanlış dönemin şarkısı. 1930’lara gidip bu şarkı adına film yapmak gerek.

    343. david byrne - everyone's in love with you

    kıskançlık bu kadar keyifli olabilir mi? “herkesin aşık olduğu kadın elinde, daha ne sızlanıyorsun” derler adama.

    342. travis - side

    gitar eşliğinde ulvi sözler. travis country yanından kalkmış olmalı.

    341. a-ha - you wanted more

    a-ha lifelines ile formundan bir şey kaybetmediğini bildirdi.

    340. tinariwen - cler achel

    tuareg insanlarını temsilen mali’de kuruluyor, libya ve cezayir’de sürgündeyken müziğe eğiliyorlar. binbir dert içinde böylesi harika müzik. gel de isyan etme.

    339. guided by voices - everywhere with helicopter

    robert pollard hocamın bitmek bilmez uçuklukları, şarkının adına zerre şaşırmamamızı sağlıyor.

    338. albert hammond jr. - back to the 101

    strokes kesmedi, süper şarkılara soloda devam. babanı da severdim zaten.

    337. the shins - new slang

    kimilerine göre “hayat değiştiren” bir şarkı, yol playlistlerinin ise değişilmezi. sallanan koltuk siparişlerini direkt arttırır.

    336. the divine comedy - perfect lovesong

    “ilahi the beatles bass yürüyüşü ve eski muazzam beach boys sound’u.” parçanın tarifi bu işte. kusursuz.

    335. akon – lonely

    akon bobby vinton’un askerlik psikolojisiyle yanan şarkısını alıp şekere banmış. yalnızlık güzel bir şey de olabilir.

    334. david fonseca – superstars

    akışkan melodi, kalın ses, ince ıslıklar. david fonseca işi bilen bir portekizli.

    333. regina spektor - us

    bu kadının eline piyano verilmesi yasaklanmalı. çok tehlikeli şeyler yapıyor. müzik dinlerken terliyoruz.

    332. johnny cash – hurt

    cash, nine inch nails’in unutulmaz şarkısını adeta süzerek yorumluyor ve ölmeden kısa bir süre önce bile ne kadar orijinal bir müzik adamı olduğunu bize gösteriyordu.

    331. juanes - la camisa negra

    ispanyol juanes’in harekete teşvik eden bombası. gereksiz bilgi; şarkı karalar bağlayan bir adamı anlatıyor.

    330. pinhani - haftanın sonu

    pinhani’den harika bir hafta yorumu. tabi asıl keyfi pazar sabahı çıkıyor.

    329. the white stripes - the hardest button to button

    her şey bir davulla başladı, sonra bitmek bilmedi. michel gondry’nin klibi en az şarkı kadar manyak.

    328. flor-de-lis - todas as ruas do amor

    bakmayın portekizlilerin bu parçayla 15. olduğuna. ileride eurovision 2009 denince akla gelen ilk şarkı olabilir.

    327. nikkfurie - the a la menthe

    çalması zor, ıslıklaması ölüm. anlaşılamayan aksiyonların arka plan müziği.

    326. chumbawamba - pass it along

    internet gençliği hususunda gruba yakışır şıklıkta bir ironi. “dünyayı kurtar, evden çıkma.”

    325. starsailor - poor misguided fool

    starsailor’un ritmi ile hüznü çakışan şarkısı. belki de hayatınızın şarkılarından.

    324. the dandy warhols - bohemian like you

    dandy warhols’un en fena koştuğu şarkı bu, ama bohemlik böyle bir şey değil gençler.

    323. pj harvey - this is love

    pj harvey bu kadar güzel şekilde söyledikçe itiraz etmesi imkansız bir önerme.

    322. rilo kiley - more adventurous

    rilo kiley dünyasının en güzel yanı. ki o dünya da dünyalar güzeli zaten.

    321. sinéad o'connor - the lamb's book of life

    o’conner’ın 2000lere muhteşem girişi. irlanda’ya tek kişilik bilet lütfen. gidiş.

    320. south - the pain

    tonuna kurban olduğumuz bu şahane şarkı south’a yaramadı, grup bir süre müzik yapmayacak.

    319. umay umay & kazım koyuncu - kalbim acıdı

    sadece şarkının son sözlerini alıp buraya yazsak da olur. kazım koyuncu adeta paralize ediyor.

    318. the pierces – secret

    pierces şarkıyı lunaparkta bestelemiş. tam da balerinin eteğinde salınırken

    317. kasabian – l.s.f. (lost souls forever)

    kasabian müziğin en güzel dönemine selam çakıyor. hem ismiyle, hem cismiyle.

    316. the cranberries - pretty eyes

    insana melankolik bir uyuşukluk verse de vazgeçemeyeceğimiz bir şarkı.

    315. the rumble strips – clouds

    dexy’s midnight runners’ın come on eileen’den sonra en güzel şarkısı. kartonetinde başka grubun ismi yazıyor ama orasını anlamadım.

    314. kanye west - hey mama

    donal leace’i duymuş muydunuz? hınzır rapçi kanye duymuş, yetmemiş tarihteki en güzel samplelardan birini almış, duyurmuş.

    313. u2 – vertigo

    nakaratına benzeyen 10 ayrı şarkı bulunabilir. ama bu “hola hola” çekmenize engel değil.

    312. red hot chili peppers – cabron

    tam peppers işi değil, lakin olmuş bir şarkı. sana “yazlık” demeyeceğim, ama yazlıksın cabron.

    311. yeah yeah yeahs – maps

    şarkı, genç indie gruplarına, en azından davul kullanımı açısından harita olmalı.

    310. mägo de oz - fiesta pagana

    ismine bak, şarkıyı al. madrid – celtic maç yapsın, fonda bu çalsın.

    309. jem – 24

    jem’e bakıp sıradan bir popçu sanabilirsiniz. aman diyorum.

    308. fugazi – cashout

    fugazi iyi açtığı diskografiyi, 2001 yılında böyle kapattı. sonra da biraz yeter dinlenelim dediler.

    307. radiohead – reckoner

    albüme gelen dek 8 yıl boyunca dinlenmiş bir şarkı. artık bir sekiz yıl da loopta dinlenir.

    306. ocean colour scene - i told you so

    ingiliz rockçılar yanık bir türkü söylerse...

    305. estelle feat. kanye west - american boy

    estelle’nin kısımları çok güzel. kanye ‘nin girdiği yerler ise bunu 5’e filan katlıyor.

    304. dungen - sa blev det bestamt

    dungen’in parçası hoşça bir progressive şarkı olarak başlıyor. 1:54’teki efsanevi değişim ise müzik tarihine geçecek cinsten. progressive asıl budur dedirtiyor.

    303. aereogramme – barriers

    şarkının başlarında nefes aldınız aldınız, yoksa 3 dakikalık nefessiz kısımla derde giriftar olmanız an meselesi.

    302. missy elliott - get ur freak on

    hint müziğinin delirtici etkisini çözmüş bir sample, akılcı bir hip-hop çalışması.

    301. manu chao - j'ai besoin de la lune

    manu chao bu nefisliğinde “aya ihtiyacım var” diyor. karanlık yüzü değil tabi.

    300. patrick cassidy & hans zimmer - vide cor meum

    2001 tarihli hannibal filminin en iyi yanı. film biraz geriyorsa bu parça sayesindedir. parçanın son saniyelerini korkuttuğu için kesenler var.

    299. the killers - smile like you mean it

    the killers’ın hazine sandığı olan ilk albümünden, biraz elektronik bir mücevher.

    298. razorlight - golden touch

    golden touch’ın sözleri değil, müziği tekerleme gibi. insanı harekete geçiren de bu oluyor zaten.

    297. phoenix - everything is everything

    on yılın en şahsiyetli gruplarından phoenix, tipik bir “isimle tavlayan şarkı” hikayesinde başrolde.

    296. no doubt – bathwater

    buna itirazım var, sevgilinin banyosuyla ilgili yazılmış bir şarkının bu kadar iyi olmaması gerekiyor

    295. bloc party - trojan horse

    vıcır vıcır akan, rahatsız edici olabilecek bir gürültünün içine truva atı gibi kontrpuan sokuyor adamlar. savaşı kazandıracak bir hamle.

    294. regina spektor – fidelity

    melodinin ağızla icra edildiği şarkıları sevmemek çok zor. hele bir de en iyilerindense.

    293. jeanne cherhal - les photos de mariage

    cherhal’i pahalı bir stüdyoya sokup “hadi kızım zaman kalmadı çabuk” demiş olabilirler. ama bu hızlılık şarkıya çok şey katmış.

    292. sufjan stevens – chicago

    sırf şarkı isimlerini yazsan kitap olabilecek bir albümün en kısa adlı şarkısı. ama o kadar kısa boylu değil.

    291. snow patrol - set the fire to the third bar

    karşı cinslerin armoni vokali. niye daha sık yapmazlar ki bunu?

    290. i monster - daydream in blue

    wallace collection’dan nasiplenen bir diğer şarkı. karaoke masasında adam öldürür bu.

    289. adele - chasing pavements

    “neymiş bakalım” diye açıp kilitlenerek bitirdiğimiz bir şarkı. şaşırarak sevinmek böyle bir şey.

    288. kite in the air – builder

    nefis bir “flow”, iki kelimeden ibaret bir nakarat. ah bu elektronik şarkıların dili olsa da konuşsa.

    287. moby - extreme ways

    moby gibi bir “uç yollar” adamının en iyi şarkılarından biri. ama şarkının ayakları yerde.

    286. the vegastones - drag queen eyes

    radyo eksen’in hak ettiği ilgiyi gösterdiği the vegastones, müthiş underground şarkılarıyla listede.

    285. radiohead - knives out

    yine radiohead, yine tribe sokan bir şarkı. klibi de izleyince trip çıkışsız oluyor.

    284. poney express - le bruit du dehors

    “ben, fransız son dönem popunun barok, melodik ve böyle şirin olanını severim.”

    283. belle and sebastian - i'm waking up to us

    iskoçlar yine formda. “biz bir felaketiz” şeklinde sözleri olan tatlı mı tatlı bir şarkı.

    282. depeche mode - damaged people

    martin gore şarkıyla birlikte damage e damage eklemekle kalmıyor, albümü de direkt şahlandırıyor.

    281. the kooks - time awaits

    the kooks dakikalar içinde 3 ayrı türde gezinti yapıyor. sıradan bir gruba sınıf atlatacak türden bir hamle.

    280. le peuple de l'herbe – mission

    bunlar da bir deli ot toplumu. mission ise “küp”üne sığmayan bir şarkı

    279. echo & the bunnymen - in the margins

    echo’dan eski model bir gece şarkısı. eskimeyen model demek daha doğru sanırım.

    278. bjork - pagan poetry

    işte sesiyle kamyon çekebilecek kadın. bjork’ü seviyoruz.

    277. jet - look what you've done

    the beatles’a yapılan en hoş göndermelerinden. hoşluğu, aleni olmamasından kaynaklanıyor.

    276. the sleepy jackson - you needed more

    sleepy jackson’un bu işinde bir bob dylan coverı görkemi var.

    275. mahala raï banda – kibori

    balkanlardan gelen durdurulamaz bir füze. aynı zamanda ilk sourvision şampiyonu.

    274. ladytron - i'm not scared

    ladytron’un daha karanlık şarkılara başlaması kötü bir haber değil, bir müjdeymiş.

    273. metallica - the day that never comes

    çok tartıştık onları, ve sonunda geri geldiler. ileride bir daha “bozmak” için, iyi müzikler yapmaya başladılar.

    272. morrissey - i have forgiven jesus

    morrissey’in isa’yı affettiği şarkı. daha ne söylenebilir ki bu adama?

    271. coldplay - hardest part

    çok güzel bir şarkı, ama coldplay hep aynı mı? işte en zor kısım bu soruyu cevaplamak.

    270. bright eyes - haligh, haligh, a lie, haligh

    gizemi hala çözülmemiş bir vokal, ve o vokale bugüne dek en çok yakışan melodi

    269. ash – candy

    the walker brothers’tan alınan şahane ötesi samplelarla, ash için adeta bir rap denemesi.

    268. death cab for cutie - soul meets body

    iki yarısı birbirinden farklı, ikinci yarısı daha güzel. resmen bir “sürpriz finalli şarkı”.

    267. amy winehouse - back to black

    bu şarkılara rağmen müziğinden çok kişiliği konuşulan bir kadın. kendi haline dair bir şarkı olabilir.

    266. antony & the johnsons – spiralling

    antony’den saf hüzün. fazlası zarar bir şarkı.

    265. radiohead - we suck young blood

    alkışla eşlik etmesi en keyifli parça. deneysel müzik, ya da müziksel deney.

    264. feist – mushaboom

    sadece mırıldanılsa bile lezzetli olabilecek bir melodiden ufak dokunuşlarla ziyafet çıkartmış feist.

    263. mercury rev - tides of the moon

    3 yıl önceki holes’un kardeşi. tıpkı abisi de olsa çok yakışıklı bir şarkı.

    262. jens lekman - a postcard to nina

    sevdiği bir arkadaşı için sır tutan jens lekman. bu güzel şarkı, sözleriyle tüm sırrı açığa çıkarması açısından ise hayli enteresan.

    261. morrissey - first of the gang to die

    morrissey, şaşırtıcı bir şekilde, bir üçüncü tekil şahısın hikayesini anlatıyor.

    260. calogero - danser encore

    calogero’nun yıkımı çağrıştıran şarkısı teoman sayesinde ülkemizce de tanınır olmuştu.

    259. brainstorm - lonely feeling (to be lonely)

    haritada göstermekte zorluk çekeceğimiz bir ülkeden, buradaki yalnızlığımıza ortak bir şarkı.

    258. tunng – bullets

    araya atılan taramalı tüfek sesleriyle dakika başı kendini yenileyen akıl dolu bir tunng işi.

    257. the beta band – assessment

    beta band’in böylesi gürül gürül bir şarkıyla tepe yapacağını çoğumuz tahmin etmezdik.

    256. ocean colour scene - you'll never find me

    ocs bam teli arama çalışmalarına devam ediyor ve bir kez daha buluyor.

    255. roots manuva - witness (one hope)

    işitsel efektlerin gırla gittiği teknolojik bir manuva şarkısı.

    254. the gentle waves - falling from grace

    isobel ne büyük bir cevhermiş. bu, belle and sebastian’ın en güzel şarkıları kadar güzel.

    253. stephen malkmus - baby c'mon

    ne kadar gururlansak az. baby c’mon’u bu kadar güzel yapan şey, özdemir erdoğan’ın çöpçüler kralı filmine fon olan gurbet'inden başkası değil.

    252. the white stripes - little acorns

    bir aksaklık gösterisi. sanırım white kardeşlerin olgun işlerinden biri oluyor bu?

    251. the clientele - losing haringey

    müthiş bir fon müziği üzerine laflama. insanın laf edesini getiriyor.

    250. the presets - are you the one?

    bu isimde çok şarkı var. ama bu kadar vahşisi yok.

    249. the white stripes - fell in love with a girl

    bu da olgun olmayan white stripes. bilmeyenler için söyleyelim; bir aşk şarkısı.

    248. teenage fanclub - it's all in my mind

    teenage fanclub’ın 40’ına gelmiş solistinin şarkısı. yaş olayı da zihinde bitiyor.

    247. mogwai - dial revenge

    galler dilinde dial, revenge (intikam) demekmiş aynı zamanda. peki bu acımasız şarkıyla mogwai ve gruff rhys kimden intikam almaya çalışıyor, orasını bilemiyoruz.

    246. radiohead - everything in its right place

    her şey yerli yerinde. yazar burada şarkının altyapısına sesleniyor.

    245. supergrass – grace

    2:30 dakikaya sığmış enerji. ingiliz işi. tasarrufa da teşvik ediyor üstelik.

    244. the strokes - you only live once

    strokes’tan yapıbozumunu tekrardan bozan bir isimlendirme. çok “normal” bir şarkı aslında.

    243. muse – starlight

    dışı hışırtılı muse, içi tam bir aile şarkısı. albümünün mihenk taşı.

    242. mando diao - motown blood

    damarımda motown kanı var diyor adamlar, şarkıyı dinleyip itiraz edene rastlamadım.

    241. clyde federal - cleared a little space

    yine motown referansı, yine harika bir şarkı. 100 yıl sonra bile dönülür.

    240. starsailor - way to fall

    bu gruptan bu kadar sağlam bir minörlük beklemezdim. iyi ki yanılmışım.

    239. the gathering - you learn about it

    the gathering vokali anneke’yi çaktırmadan balkanlardan ödünç almış olmalı. hollanda bu kadar yaralı bir ülke değil.

    238. spoon - the two sides of monsieur valentine

    spoon’un 2000’lerin en güzel sounduna sahip olduğunu iddia eden biri, sözlerine bu şarkıyla başlayabilir.

    237. modest mouse - spitting venom

    akılları alan bir hardcore. ilk 3 dakika o kadar etkili ki o gazı almak için şarkı 5 dakika daha uzuyor.

    236. mercury rev - a drop in time

    bir yıl, zamanda sadece bir damla. neyse ki şarkı bir yılda unutulacak cinsten değil.

    235. manic street preachers - ocean spray

    james dean bu şarkıyı sevgilisine mi yoksa annesine mi yazdı? açıkçası stüdyonun gece bekçisine yazmış olsa bile bu bir başyapıt.

    234. jens lekman - pocketful of money

    jens lekman’a dair bildiğimiz en önemli şey: adam “beni baştan yarat” programını tek başına müzikal olarak yapabilir.

    233. déportivo - sur le moment

    92 saniyeliğine fransa’dayız. sonra bir 92 saniye daha. bıkana kadar.

    232. sonny j - handsfree (if you hold my hand)

    36 yıllık bir restorasyon. 70’lerin şarkılarını orijinalinden iyi coverlamak çok zordur. sanırım en iyi yolu orijinali üzerinden bunu yapmak.

    231. beck - e-pro

    beck’e her ruh halinin yakıştığının kanıtı. bir dur, bir eğlen.

    230. blonde redhead - this is not

    hareketli rüyalarda arka planda çalacak şarkı. insana uyanma hüznü veriyor.

    229. clinic - the second line

    cidden klinik çağrışımlı bir şarkı. sanki yaşam destek ünitesinden alınan seslerle yapılmış.

    228. citizen cope - son's gonna rise

    cowboy sesli bir vokalden çıkabilecek en güzel nağmelerden.

    227. elliott smith - pretty ugly before

    iç ezen bir şarkı. her daim güzel kalacak adamdan.

    226. amadou & mariam - sabali

    mali’liler. gözleri görmüyor. ama ne kadar iyi müzik yaptıklarını artık bütün dünya görüyor. elektronik dokunuş içermeyenleri de dinlemeli.

    225. british sea power - be gone

    iyi bir indie şarkısı yapmak için çok sayıda enstrüman şart diye bir şey yok. böyle güçlü olsun yeter.

    224. the flaming lips - do you realize??

    uzay yolculuğu sırasında yanınızdan eksik etmemeniz gereken bir şarkı. henüz yapmadıysanız da bir gün mutlaka olur, aklınızda bulunsun.

    223. hard fi - tied up too tight

    nakaratına yürek dayanmaz, evde konser deneyimi. yaylıları mundar etmişler o ayrı

    222. röyksopp - happy up here

    listeyi bir 10 yıl sonra yapsam zirvede bile olabilir. insan dinlemeye kıyamıyor ki değerlendirsin.

    221. grandaddy - so you'll aim toward the sky

    90 dakikalık filmlerin yaşatamadığı deneyimi bu 5 dakikalık şarkı yaşatıyor. boşuna demiyorlar bütün sanatlar müziğin bulunduğu konumu arzular diye.

    220. the strokes - ask me anything

    parçalayan gitarların grubuna gidip uslu mu uslu bir şarkı yaptırmışlar. adam söyleyecek söz bulamıyor haliyle.

    219. kanye west – jesus walks

    eski şarkılar kesmedi artık kilise korosu bile kanye’nin rapiyle buluşuyor. artık tüm dünya kendisinin kim olduğunu biliyor.

    218. a perfect circle - the noose

    bu da bir başka türkü. keenan herkesten yanık okumuş ama, kenan’a bağlamış.

    217. camera obscura - eighties fan

    be my baby’den intro ödünç alan şarkıların en sofistikesi.

    216. shaggy – angel

    angel of the morning bilyon kez coverlandı evet, ama başka kim bu şarkıyla gelene geçene dans ettirebildi?

    215. the dresden dolls - shores of california

    rahatlık, hınzırlık, aksaklık. melodiyi zerre ihmal etmeden üstelik.

    214. helloween - if i could fly

    helloween şu tipik “sürekli çok iyi olduğu için fazla bahsedilmeyen” gruplardan. ah bu liste bir de 90’larda olacaktı ki.

    213. the zutons – confusion

    güzel şarkı yazmak zor. çok sade ve çok güzel şarkı yazmak? en zoru.

    212. red hot chili peppers – dosed

    red hot slow üretim merkezinin son çalışması. ürün kalitesi sabit.

    211. metallica - the judas kiss

    sabırlı metallicacıların rüyaları gerçek oldu. hep böyle şarkı yapsalar. “eat my liver” desek anlamaz gider üzerine şarkı yazarlar.

    210. the organ - steven smith

    grubun ismi boşuna organ değil. güzel bir klavye, klavyeyi de ezen bir vokal.

    209. bumboks - ta chto

    bir başka olur ukrayna’nın hip-hop’ı. üstelik bumboks’un tek numarası bu değil.

    208. norah jones – sunrise

    şarkı da solisti gibi. kusursuz. çok güzel. ama belki de “kusur”un güzelliği yok içinde.

    207. godspeed you! black emperor - lift yr. skinny fists like antennas to heaven

    post-rock her zaman çılgın olur ama, bu aynı zamanda inanılmaz neşeli, resmen saklayamamışlar neşeyi.

    206. kanye west feat. chris martin - homecoming

    martin sadece vokale değil, şarkı yazımına da el atıyor. muhtemelen bu yüzden de şarkı bu kadar yumuşak olabiliyor.

    205. voxtrot - the start of something

    çok zor yakalanan bir şey olmuş, ve şarkı utangaç bir çocuk masumiyetiyle söylenmiş.

    204. phoenix - if i ever feel better

    daha ilk albümde böylesi bir fenomen. allah’tan phoenix bunun altında ezilmedi.

    203. echo and the bunnymen - it's alright

    ve echo and the bunnymen’in dağıttığı an. 60’larda bunu yapsalardı bugün 20 ayrı filmde duymuştuk.

    202. fischerspooner - never win

    çok ‘kalabalık’ bir şarkı. yalnızken dinlenmiyor bile.

    201. the dresden dolls - dirty business

    dresden dolls tarzının geldiği en keskin nokta. bunu da aşarlarsa ben değil tarih yazar kendilerini.

    200. belle and sebastian - piazza, new york catcher

    en popüler b&s işlerinden. insanın yüzüne aydınlık çarpıyor.

    199. coldplay - the scientist

    “imagine esintileriyle başlayan hiçbir şarkı kötü olamaz”ın bir diğer kanıtı.

    198. the tellers - second category

    belçika’dan çıkan en haşarı müzik olabilir. akustik gitarla daha ne yapılabilir ki?

    197. keane - somewhere only we know

    olağanüstü bir davet. şimdiden çağımızın klasiklerinden biri.

    196. jens lekman - friday night at the drive-in bingo

    yine jens, yine eğlence. chordettes’in lollipop’unu bile andırıyor.

    195. jay-z - roc boys (and the winner is)

    menahan street band’den sample, kanye west, beyonce gibi isimlerden back vokal. arkan sağlamsa oluyor demek ki.

    194. regina spektor - 20 years of snow

    regina spektor’un asli öldürücü hamlesi. bu kadına piyano vermeyin demiştik di mi?

    193. a perfect circle – passive

    kaosu tarif eden bir müzik eşliğinde ‘ney’ zarifliğinde bir vokal. bir bileşim örneği.

    192. sufjan stevens - the man of metropolis steals our hearts

    sufjan stevens’in olgun müziğine gençlik aşısı. ağırbaşlı “la la la” lar.

    191. cake - no phone

    artık "arayan soran yok, rahat yaşıyorum" diyen rafet el roman'ı daha iyi anlıyoruz.

    190. the raconteurs - steady as she goes

    her notası rock klasiği olması için tasarlanmış. raconteurs’in çıkışında büyü katkısı var.

    189. benjamin biolay - dans la merco benz

    kısık sesle söylenen bir pop şarkısı. fransızların uzmanlık alanı.

    188. dizzee rascal - i luv u

    gücünü hemen anlıyoruz. güzelliğini anlamak ise epey vakit alabilir.

    187. robbie williams – feel

    şüphesiz en oturmuş williams şarkısı. notalar birbirine ahbap olmuş adeta.

    186. the shins - girl inform me

    yıkıcı etkisi ilk 5 saniyede en güçlü halinde.

    185. the clientele - when you and i were young

    eskiye göndermesiz müzik olmaz tabi ama böylesi “tozlu” bir şarkı yapabilmek de insanüstü bir gayret ister.

    184. tegan and sara - walking with a ghost

    ikizler yazıp söylüyor, 5 kişilik grup çalıyor. yazın üstü açık araba yolculuğu gibi şarkı. çok kıskandım.

    183. keane - bend and break

    taş gibi keane. kırılmaz, bükülmez. bereket timsali bir ilk albüm bunlarınkisi.

    182. caesars - it's not the fall that hurts

    sevindiren şarkının güzel olması değil. bu şarkı sayesinde caesars’ı tanımak.

    181. chumbawamba - on ebay

    savaş eşyalarını ebay’de satmak? chumbawamba bu adamları elinde akordeon ile paklar.

    180. ladytron - destroy everything you touch

    yıkıcı etkisi müthiş isminde bile mevcut. aman siz şarkıyı dinleyin, dediğini dinlemeyin.

    179. the fiery furnaces - here comes the summer

    hoşça sayılabilecek bir şarkının efektlerle nefis hale gelmesi. demek ki efekt deyip geçmemek lazım.

    178. the white stripes - icky thump

    bazı şarkıları yapmak için çok uğraşmak, bazılarını yapmak için ise hissetmek gerekir. bunu yapmak için jack white olmaktan başka çare yok.

    177. spoon - chicago at night

    spoon daha bir dakika geçmeden masayı kuruyor, ışıkları loşlaştırıyor, gözleri kısıyor. tek bir şarkıyla.

    176. tapes 'n tapes – insistor

    resmi at yarışı şarkısı. atlardan bile daha hızlı.

    175. r.e.m. - imitation of life

    r.e.m. in hala söyleyecek çok sözü var. kimse sizi kötü albüm yaparken göremeyecek.

    174. peter bjorn & john - young folks

    islıklar güzel, tamtamlar şahane. peki ya aralarda giren o dünyalar güzeli ses?

    173. helldorado - a drinking song

    bu dehşetlinin kıymetini bir biz bildik sanırım. dünyanın geri kalan ülkeleri utansın.

    172. coldplay - viva la vida

    değişen coldplay’in en zarif hamlesi. viva la coldplay demeye gerek yok ama.

    171. chromeo - mercury tears

    vocoder çok büyüdü. haliyle artık dalga geçmiyor, yaptıklarını takdirle karşılıyoruz.

    170. no doubt - hella good

    işte bu gayet iyi. şüphesiz ki “pop”un çok ötesinde. pharrell williams’ın katkısı bir efsane yaratmış.

    169. kings of leon – milk

    sille tokat şarkıların arasında bir şirinlik gösterisi.

    168. alanis morrisette – utopia

    alanis’in en nezih olduğu an. e haliyle ütopik bir şarkı.

    167. dj shadow - six days

    colonel bagshot’ın “altı gün savaşı” ile ilgili en içli ağıt olan şarkısını dj shadow daha da içlemeye çalışırsa.

    166. u2 - beautiful day

    grammy’ler yılın en iyi şarkısı seçti bunu. ben sadece güzel günlerde dinlenecek şarkı seçiyorum.

    165. red hot chili peppers - snow (hey oh)

    şarkı karın sadece beyazlığını almış, soğukluğunu tamamen bırakmış.

    164. k's choice – somewhere

    k’s choice’un bu neredeyse mutlu şarkısı 1200 metrelik bir kaydıraktan aşağı kayarken kulakta olabilir.

    163. michael jackson - you rock my world

    efsanen 2000’lerde müzikle eskisi kadar uğraşamadı maalesef. ama uğraştığında ortalığı inletmemesi için sebep yoktu.

    162. kings of convenience - know-how

    grubun sıkıcı olamayacak tek şarkısı belki de. know-how’ı da feist’de saklı.

    161. brainstorm - a day before tomorrow

    tam olarak bugün evet. letonya’nın melodiyle iştigalinin yıldönümü.

    160. jazzamor - before too long

    jazzamor gergin başlayıp, yumuşatıp, akıtıp, çok uzun olmadan da bitiriyor. ideal.

    159. gorillaz - feel good inc.

    şirket kurmanıza gerek yok. bunlardan daha fazla yapın yeter.

    158. roots manuva - ital visions

    dubstepi bilen adam rap yapsın da biz hasta olmayalım. mümkün değil.

    157. dionysos - la métamorphose de mister chat

    incelen sesler, geren yaylılar ve sonra patlayan çığlıklar. kabus gibi şarkı. iyi anlamda kullanıyorum.

    156. manic street preachers - empty souls

    pek aşk şarkısı yazmıyorlar diye ruhsuz da değiller ya!

    155. she wants revenge - tear you apart

    interpol benzerleri yaftası yememek için kendini diğerlerinden ayırıyor she wants revenge. tam da bu şarkıyla.

    154. the fratellis - whistle for the choir

    biraderler punk tarzlarına biraz mola verip bu karşı koyulamaz parçayı yapıyorlar.

    153. weezer - island in the sun

    ağır gitarları bırakıp sayfiye bölgesine yerleşen weezer, melodileri bavula atmayı da ihmal etmiyor.

    152. ashram - il mostro

    bir piyano, bir keman. ashram ömürlük bir iş yapmış.

    151. youmi kimura - itsumo nando demo

    uğruna en güzel animasyonlardan biri yapıldı. şarkıyı daha iyi anlatabileceğimi sanmam.

    150. the last shadow puppets - meeting place

    yaşlarından büyük şarkılar yapan adamların buluştuğu gruptan.

    149. joan as police woman – christobel

    bakmayın kadın olduğuna, yeri gelince en sağlam cezayı kesebiliyor joan.

    148. citizen cope - bullet and a target

    eskiler ne düşünür bilmem ama folk müziğin geldiği son hal beni heyecanlandırıyor.

    147. anathema - are you there?

    dinleyicisini depresyona sokmadan rahat edemeyen gruplardan anathema’nın, en rahat bozucu şarkısı.

    146. radiohead - 2 + 2 = 5

    radiohead denemekten sıkılmıyor ve bir kez daha müziğin matematiğiyle oynuyor.

    145. crystal castles - alice practice

    crystal castles’ın “mario müziği” denilip geçilme riskini minimize eden parçası. kulağı tırmalamıyor, biraz kaşıyor.

    144. panda bear – i’m not

    bu müthiş ses ve gürültü ahenginin içinde kendinizi bir an için karadeniz’de sanabiliyorsunuz.

    143. devotchka - til the end of time

    olabilecek en iyi açılışlardan biri. bir an “sonsuza kadar dinlerim bunu” diyorsun.

    142. kaiser chiefs - everyday i love you less and less

    bariz yalan söylüyorlar. ama sevmemek mümkün değil.

    141. panjabi mc - mundian to bach ke

    hep amerikanlar mı hindistan’dan sample alacak? buyrun knight rider samplelarıyla çılgın atan panjabi mc.

    140. iron maiden – paschendale

    metal müzikte epik denince şahlanışını görebildiğimiz iron maiden’dan yine evladiyelik bir savaş öyküsü.

    139. thom yorke - the eraser

    yorke’un elektronik aşkının meyvelerinden. üzerine rap yapsan da lezzet aynı.

    138. beirut - rhineland (heartland)

    kimisi böyle bir şarkı yapmak için yıllarca acı çeker. zach condon 20’sinde yapıyor.

    137. james - getting away with it (all messed up)

    90’ların has adamları 2000’lere nefis girip durmuştu. 2008’e kadar bununla idare ettik.

    136. elliott smith - let's get lost

    smith’in son şaheserlerinden. kaybolmadan önceki.

    135. radiohead - in limbo

    uzaydan gelen yaratıkların dans parçası filandır bu. ince işçilik eseri.

    134. bitter sweet - dirty laundry

    tertemiz bir sample, gönüllerdeki pop. aznavour gurur duyuyor olmalı.

    133. the futureheads - hounds of love

    en iyi şarkısı bir cover olan gruptan korkacaksın demişler. yine de şükür, hiç iyi şarkıları da olmayabilirdi.

    132. porcupine tree – trains

    değil sadece grubun, porcupine tree’nin içinde bulunduğu müzik türünün de en iyi şarkılarından.

    131. vampire weekend - a-punk

    biz, bir punk’ın bu kadar zarif olabileceğini bilmeyenler, öğrendik.

    130. a silver mt. zion - `13 angels standing guard 'round the side of your bed`

    müzik değil. bir ağıt, bir ayin, bir inilti, üşümenin sesli hali. ama müzik değil.

    129. travis - happy to hang around

    fran healy damarı müthiş yakalıyor ve bir anda milyonlarca platoniği tarafına çekiyor.

    128. remedios silva pisa - naci en alamo

    işi gücü gezmek ve güzel müzikleri bir sinema paketinde sunmak olan adamın bugüne dek en güzel hediyesi.

    127. depeche mode - free love

    karizmanın zirvesinden bir “serbest aşk” daveti. çok da inandırıcı değil aslında.

    126. junior senior - move your feet

    ayağını oynatmayan bizden değil. kontrollü biçimde kontrolü kaybeden bir şarkı.

    125. christian basso - the movement

    basso’nun hareketsiz bırakan hareketi. bir nevi ölüm vuruşu.

    124. iron maiden - ghost of the navigator

    35 yıllık iron maiden’ın en iyi şarkılarından birini çıktığı anda dinleyebilen genç nesil kendini şanslı saymalı.

    123. the good, the bad and the queen - history song

    büyüleyici. the clash gibi bir topluluğu bile reggae’ye bulayan harika bir adamı grubuna alırsan olacağı budur.

    122. oi va voi – refugee

    oi va voi’nin şarkısında çok güzel bir ‘eskilik’ var. 100 yıl önce yazılıp unutulmuş gibi.

    121. fleet foxes - white winter hymnal

    kışın da dinlensin diye sıcak şarkı yapmak? akıllıca.

    120. rihanna – umbrella

    5 kez dinleyip diline dolamayan adama soğukkanlılık madalyası veriyorlarmış. bence dişlik (gum shield) vermeliler.

    119. antony & the johnsons - hope there's someone

    antony’nin sesiyle yaptığı şey inanılmaz. smiths sonrası en” uyutmayan” şarkı. yine de iki dakika sürseydi daha iyi olurdu.

    118. kate nash – dickhead

    genç kadının haklı isyanı. sinkaf ilk kez bu kadar klas oluyordur belki.

    117. anathema – closer

    anathema’nın başkalaştığı parça. kendi içinde bile deviniyor.

    116. bruno coulais - le retour des grues

    coulais’in yakaladığı sesler kuş seslerinden bile daha iyi. arada karşılaştırma imkanı da tanınıyor.

    115. the libertines - what a waster

    punk grubum olsa bu şarkıyı duyduğum an kapatırdım. bu renkliliği aşmak çok zor.

    114. beirut - a sunday smile

    şarkıları iki üç kelimeyle anlatmak zor. keşke her şarkıcı bunu şarkının ismiyle halledip bizi rahatlatsa.

    113. mendetz – futuresex

    ispanyol gençler bu uçarı şarkıyla 1979 sounduna seksi bir selam gönderiyor.

    112. interpol - slow hands

    2000’lerin indie rock müziğini tek başına temsil edebilecek ağırlıkta.

    111. chris isaak - life will go on

    usta bu şarkıda kendisiyle çelişiyor. sözler insanı mutluluğa teşvik ederken müzik ve vokal arkadan vuruyor.

    110. the killers - andy, you're a star

    dikkat çeken sözleri ve albümün en ağırbaşlı çalışmasıyla halis muhlis the killers.

    109. cake - commissioning a symphony in c

    böyle ‘rüzgar eşliğinde uçan’ şarkılardan müzik tarihinde çok az var. 90larda divine comedy yaptı bir tane, 2000’lerde de bu var.

    108. bumcello & taraf de haidouks – cuculetsu

    türler farklı, delilik sabit. parça ise harika bir bileşimin ürünü.

    107. doves - there goes the fear

    rock klasiği olmak için doğmuş. 100 metreden ben ingiliz’im diyor ayrıca.

    106. daft punk – technologic

    masamızda otururken sık sık başvurduğumuz kelimelerden destan çıkmış ortaya. bilgisayar başında oturan insanlar sıkıcı derler bi de.

    105. the dandy warhols - you were the last high

    dandy’lerin pek tutulmayan albümlerinden ruhani bir kayıt. grubun en yükseğe çıktığı anlardan.

    104. a-ha – velvet

    a-ha ilk kez bu kadar huzurlu ve dingin. kadifeden battaniye yapmış adamlar.

    103. spoon - lines in the suit

    2001 yılında spoon’un ayak sesleri duyuluyor. o meşhur katmanlı spoon şarkılarının ilki.

    102. the killers – read my mind

    bana göre en iyi killers şarkılarından, yazanına göre ise en iyisi. her halükarda parıldıyor.

    101. cocorosie - good friday

    grup muhtemelen stüdyoya birkaç çocuk getirip ‘siz arkada bir şeylerle uğraşın” demiş, aralarında uyuyanlar varsa diye de sessiz konuşmuşlar. sonuç nefis olmuş.

    100. redd - vicdani redd

    redd kendini aşıyor ve piyano-gitar-davul üçlüsüyle tek kelime etmeden vicdanları kilitte bırakıyor. türk rock müzik tarihinin en iyi enstrümantal çalışması olabilir.

    99. talib kweli - get by

    nina simone’un sinnerman’inden alınma bel kıran bir piyano melodisi, gürültü değil huzur veren bir kalabalık. mutfakta ise yine dahi prodüktör kanye west.

    98. the thrills - i came all this way

    thrills’in en az tutulan albümünden yolluk bir şarkı. hatta tüm yolu çıkartacak kapasitede.

    97. travis - re-offender

    travis bir öneki albümünde hem hüzünlü (dear diary), hem neşeli (side) hem de orta karar (sing) güzel şarkılar yapmıştı. artık tek ihtiyaçları kusursuzca akan bir şarkıydı, o da oldu. bir daha yapın demek lazım.

    96. royce da 5 9 - boom (remix)

    albümdeki “boom” groove’u yaylılarla harmanlayan nefis bir çalışma. ama siz bir de onu temponun şaha kalktığı, yaylıların patladığı, nefes nefese remixiyle dinleyin.

    95. röyksopp – eple

    akla oyunlar oynayan melodileri ile görüntülerden matruşka yapan klibi birleştiğinde insanı sonsuzluğa sürükleyen olağanüstü bir eser.

    94. outkast - hey ya

    outkast, hayranı olduğumuz bir grup ama böyle bir şarkı yapıp bir neslin gazını alacağını tahmin etmek yine de zordu sanırım

    93. lily allen – ldn

    herkese bir şeyler hatırlatan, çok özel bir şarkı. lily allen eski bisikletine atlamış da yazmış sanki.

    92. a-ha - summer moved on

    yazı törenle bitiren şarkı. sonbahar karşılama marşı olma yolunda ilerliyor. nakaratındaki atak pop müziğin en güzel saniyelerindendir.

    91. kanye west - love lockdown

    kanye west değişti. artık rap yapmayı bırakıp hep böyle şarkılar mı sergileyecek bilmiyorum ama, kendisi alemdeki sayılı prodüktörlerden oldukça ne yapsa hakkını verecektir.

    90. spoon - don't you evah

    the natural history’nin kıyıda kalmış şarkısından bir başyapıt çıkartma. spoon tuttuğunu altın ediyor.

    89. the strokes - take it or leave it

    işte bizim şarkılar diye gururla göstereceklerimizden. i can’t explain kadar güzel. onun gibi çığır açıcı olmasa da.

    88. glasvegas - daddy's gone

    dönemin sonunda farklı tarzları ve tırtıklı vokaliyle arz-ı endam ettiler. büyük bir sürpriz, yüksek beklentiler...

    87. the libertines - music when the lights go out

    insanın rüyalarına girecek cinsten bir şarkı. libertines’in iki hali arasındaki dengeyi sağlıyor.

    86. radiohead - where i end and you begin

    thom yorke bir kez daha gökyüzünde, kaotik atmosfer inatçı davullarla süsleniyor. sanırım şarkı aşktan bahsediyor.

    85. spoon - you got yr. cherry bomb

    en iyi güne başlama şarkılarından. tabiri caizse bomba gibi yapıyor.

    84. franz ferdinand - eleanor put your boots on

    patırtı dolu ilk albümün ardından oluşan beklentiye verilebilecek en iyi cevap. albümün geri kalanı bu şarkıya ayak uydurabilseydi çok çok daha iyi olacaktı.

    83. animal collective – grass

    grubun tarzına tam oturmuyor. başka bir yerden mi aldınız diyecek oluyoruz ama böyle bir şarkıyı yapabilecek başka bir grup da yok. benzersiz bir iş.

    82. system of a down – roulette

    kimileri için soad’ın tuttuğu tek fare. en iyi şarkıları olduğuna tüm paramı basarım.

    81. the dears - 22 the death of all the romance

    the dears’tan romantizme kurşunlar. on yılın en şık düetlerinden. şarkının ismindeki 22 de neredeyse 42 gibi bir gizem oluverdi.

    80. morrissey - let me kiss you

    her insan hayatının bir günü kendini bir smiths şarkısının içinde bulmuştur derler. bu şarkı hiçbir smiths şarkısının olmadığı kadar çok kişiyi kapsadı.

    79. cinerama – lollobrigida

    sanki solist şarkı esnasında ağlamamak için cümleleri kısa tutmuş. ünlü bir isme ithafen yazılmış en güzel şarkılardan.

    78. the organ - love, love, love

    erken dağılan bir grup. yegane bir albüm ve içinde bir avuç güzel şarkı. love, love, love bunların içinde insana en dokunanı.

    77. amy winehouse - tears dry on their own

    60’lar soul’una en yakın seslerden biri marvin gaye şarkısı üzerine inşaya başlarsa. bu müthiş şarkıyı dinledikçe “hala yeni nina simone olma şansı var mı acaba?” diye sayıklamak mümkün.

    76. q–tip – won’t trade

    q-tip albüm yayınlayamadığı 9 yılın acısını çıkartıyor ve 2008’in en iyi birkaç rap şarkısından birini yapıyor.

    75. blur - out of time

    damon alborn’da hamle bitmez. ama devreye ud ve kanunu sokması inanılmaz. zamanın ötesinde mi gerisinde mi bilinemiyor.

    74. arctic monkeys - from the ritz to the rubble

    müzik adına herkese tek bir meleke dağıtılıyor olsaydı, bu şarkıdaki ritim duygusunu isterdim sanıyorum.

    73. ian brown - time is my everything

    stone roses’ı geride bırakan ve güllerden nefret etmeyen ian brown, dördüncü solo albümünde zaman üzerine nihayet başyapıtını patlatıyor.

    72. keane - this is the last time

    “bu son” diyen ama özür dilemeyen bir şarkı. haliyle kederli. ve keane o olağanüstü albümünden, ölümcül virüsü çıkartıyor.

    71. amy macdonald - this is the life

    amy bugüne kadar dinleyip bayıldığımız tüm sakin grupları özümsemiş sanki. hem geçmişe hem geleceğe gülümseyerek bakma nedenlerinden biri.

    70. the hives - die, all right!

    the hives sanırım punk’ın gelebileceği en sert ve en melodik noktaya geldi. umarım “öl, tamam” sözünü tür için sarf etmiyordu.

    69. the long blondes - weekend without makeup

    erol alkan’a binlerce kez teşekkürler. klasikleşecek pop yapmak için şarkıların yavaş olmasına gerek yok.

    68. noir désir - des armes

    kısa, ama bitiriciliği çok yüksek. sesiyle duvarları yıkan bertrand cantat, şimdi kendi haline de ağıt yaksın.

    67. burial – archangel

    dubstep’in markalaşmış ismi burial, 4 dakikalığına ayrı bir evrende misafir ediyor bizi. sözlerini çözmek, anlamaya yetmiyor.

    66. the chemical brothers – galvanize

    faslı najat aâtabou’dan alınan kıvrak samplelar müslüman rapper q-tip’in enfes sesiyle buluşuyor. allah chemical brothers’tan razı olsun.

    65. the decemberists - we both go down together

    1963 tarihli hey paula’dan sonra en güzel “mahay love” diyen şarkı. on yılın losing my religion’ı.

    64. placebo - protect me from what i want

    “beni istediğim şeyden koru!” placebo tüylerimizi tavana nişanlıyor.

    63. yann tiersen - le jour d'avant

    insanın aklına girip, orada çoğalan bir şarkı. film müzikleriyle sevdiğimiz yann tiersen’den, komple bir film. üstelik mutlu sonla bitiyor.

    62. arctic monkeys - mardy bum

    son yılların en tutulan gitar tonlarından biri ve ilk albümün en umut verici şarkısı.

    61. vampire weekend - mansard roof

    vampire weekend ortalığa deli cesaretiyle giriyor. ellerine gitar almadan müthiş bir rock şarkısı yapmaya kalkıyorlar.

    60. the go! team - grip like a vice

    arka planda uğultular duyuluyor, kahkahalar yükseliyor, sirenler çalıyor. the go! team kaos dolu bir dans müziği müjdeliyor. buna hazır olun.

    59. hot chip - over and over

    hot chip sadece o nefis vızır vızır introyla bile tam notu alıyor. sonrasında daha da aşmalarına o kadar gerek yoktu yani.

    58. fischerspooner - the 15th

    wire gibi özgün bir grubun şarkısını hakkıyla coverlamak yürek ister. neredeyse orijinalinden bile iyi bir cover için ise katıksız bir müzik dehası gerekiyor.

    57. fleet foxes – mykonos

    yol şarkılarına alışmıştık. fleet foxes ise olayı bir kademe ileriye götürüyor ve “deniz yolu” şarkısı yapıyor.

    56. manu chao - rumba de barcelona

    fransa’da doğdu, dünya vatandaşı oldu. milyarların beğeneceği düzeyde şarkılar yaptı. helal olsun sana manu chao.

    55. faithless - crazy english summer

    duygudan yoksun olmayan techno şarkılarla kitleleri coşturmak konusunda usta olan faithless’ın uykusuzluklarının sebebini anlamamıza yarayan nefaset dolu bir şarkı.

    54. therion – lemuria

    korkunç kurbağa deneyi gibi. therion görkemi bir anda değil de alıştıra alıştıra verdiğinde en etkili sonuca ulaşmış oluyor. unutulmayacak bir eser.

    53. röyksopp - you don't have a clue

    röyksopp’un elektronik sound’u, bize eple ve sparks gibi şarkılar hediye ettiyse de insanı ağlatacak kıvama getirecek bir patlamayı çok da beklemiyorduk. açıkçası, hiçbir şey bilmiyormuşuz.

    52. franz ferdinand - take me out

    ve franz ferdinand. alışılagelmemiş klibi ve öldüren temposuyla farklı tatlar arayan milyonları kalbinden vuruyor. uğruna savaş çıkarılacak şarkı.

    51. kasabian - processed beats

    empire ve l.s.f. gibi şarkılara rağmen kasabian’a “hoş ve boş bir grup” diyenlere resmi bir “bu da mı gol değil” çığlığı. hakim ben olsam elimi masaya vurup “gol” derdim.

    50. oasis - fuckin' in the bushes

    evet, wonderwall’u milyarlar dinledi, live forever’ı tüm zamanların en iyisi seçenler oldu, ama kimileri için oasis’in olayı aşılamaz şekilde bitirdiği şarkı budur. çok da haksız sayılmazlar.

    49. mylo - drop the pressure

    mylo inanılmazı başarıyor. dünyanın en ilginç dans şarkılarından biri, en az bir 100 yıl sonra anlayabileceğimiz sözleriyle...

    48. si connelly - baby i’m tired

    tanınırlığı çok az olan, gizemli bir kişiden, ilk dinleyişte vuran harika bir sürpriz. istikrarlı melodisiyle unutulmayan bir şarkı.

    47. air - cherry blossom girl

    air’in en havaya girmiş şarkısı budur. kalbimize fazlasıyla sahip oluyorlar.

    46. vampire weekend - m79

    klavsen ile kemanlar, bir indie rock şarkısının içinde buluşuyor. vampire weekend, günümüzün en iyi soundunu bulma yolunda canla başla ilerliyor.

    45. coldplay – clocks

    piyanoya sekizer kes basmayla yaratılan şaheser. en klasik tabirlerden biriyle, coldplay’î coldplay yapan şarkı.

    44. blonde redhead - falling man

    neredeyse her albüm bir öncekinden iyi. yükselen çıtayla altıncı albümde bunun geleceğini tahmin etmeliydik. adamlar hala düşmeyi öğrenemedi.

    43. blur – caravan

    ritm neredeyse fındık kırarak yakalanıyor. trimm trabb’den sonra en hastalıklı blur şarkısı. bi de neşeli şarkıymış gibi ‘la la’ çekiyorlar.

    42. radiohead - a wolf at the door

    thom yorke adeta “ayışığı sonatı”nın üzerine rap yapıyor. beethoven bunu duymalıydı.

    41. kanye west – stronger

    alametifarikası eskilerden aldığı samplelar sandığımız kanye west, 2001 yılından aldığı sample la en güçlü şarkısını yapıyor. sample için bence kanye west daft punk’a değil, daft punk kanye west’e teşekkür etmeli.

    40. the strokes – reptilia

    biraz yavaşlayıp tekrar hızlanan lunapark trenleri gibi. odaları yakacak kapasitede.

    39. passion pit – sleepyhead

    passion pit’in bu algı çekici deneyini sevmek çok kolay değil, ama vazgeçmek çok zor. zamanın ötesinde bir şarkı bile olabilir.

    38. portishead - the rip

    portishead’in altını. zamansız yakaladığını huzur içinde yatıracak potansiyele sahip. tek başına 11 yıllık bekleyişe değiyor.

    37. the postal service - such great heights

    mesafe tanımaksızın vuran aşkların şarkısı sanırım. hatta bazen, doğru zamanda doğru kişilere sorduğunda, dünyanın en güzel şarkısı.

    36. the killers - when you were young

    “katil”lerden kütür kütür realizm. beatles gibi bir şeye benzemiyor, ama bir tribün marşı gibi akıyor, tıpkı gençken hayal ettiğimiz gibi.

    35. m.i.a. - paper planes

    yılın en sansasyonel filminde, hiç de altta kalmayan bir şarkı. en büyük tehlikesi, nakarata beatlerle eşlik etmek isteyen insanların meydanları doldurma riski.

    34. the arcade fire - neighborhood (1 tunnels)

    cenaze albümünün müthiş dörtlemesinde arcade fire, söylemeye çalıştığımız altın şarkıyı söylüyor. komşuluk ölmemiş.

    33. mogwai - hunted by a freak

    kelimelerle anlatmak çok zor, sanki birisi müziğe kepçe atmış karıştırıyor. en iyisi şarkıyı dinleyip yorum olarak kabul etmek.

    32. cake - comfort eagle

    cake bir din kuruyor, sınırlı sürüm. bundan daha ironik oldukları vardı, ama daha önce hiç bu kadar ciddi ve bu kadar harika olmadılar. the distance hariç.

    31. modest mouse - float on

    süzüle süzüle akan bir gitar melodisi, isaac brock’un hırıldayan vokali olabileceği en neşeli halinde. bütünüyle unutulmaz.

    30. justin timberlake feat. t.i. - my love

    işte bu inanılmaz. müzik denince genelde ilk akla gelen kişilerden olmayan justin timberlake, timbaland ve t.i. ile birlikte son yılların en feci pop hadiselerinden birinin mimarı oluyor. öyle bir şarkı ki flowlar öldürüyor, geçişler süründürüyor. nakaratından beş ayrı güzel şarkı çıkar. parçaya daha dinlemeden justin’in olduğu için burun kıvıranlara ise nakarattaki kahkahaları hediye etmek lazım.

    29. the white stripes - seven nation army

    bir şarkı yapıyorsun, hayranların söylüyor, barlarda müzik yapanlar söylüyor, yolda yürüyenler söylüyor, ofiste çalışanlar söylüyor, tribünde maç izleyenler söylüyor. ileride çocuklar duyar duymaz tanıyacaklar bu melodiyi. jack white gurur duymalı, iyi ki yanlış anlamış salvation army’yi.

    28. the last shadow puppets - my mistakes were made for you

    1968 yılında bestelenmiş, rafine edilmiş ve en lezzetli olabileceği şekilde 40 yıl sonra piyasaya sunulmuş. ilk dinlediğimiz anda 40 yıllık klasikmiş gibi sevmemizi başka türlü açıklamak kesmiyor.

    27. my chemical romance - welcome to the black parade

    2 dakikalık bir marş, ardından tatlı niyetine iki dakika punk, sonra da 1 dakika boyunca bir ihtişam bir nümayiş. ve ziyafet tamamlanıyor. punk dünyasının bohemian rhapsody’si demek kolay ama doğru. etiketlerinde “emo-pop punk” yazan bir grubun 2006 yılında bile sapasağlam bir başyapıt verebileceğinin kanıtı. müzikte tür ırkçılığı yasaklanabilir artık.

    26. eminem - lose yourself

    bizim için büyük şanslardan biri, 2002 yılı sonlarında herhangi bir film için sinemaya gitmek, film öncesi çıkan fragmanlara bakmak ve 8 mile fragmanında bir anda tüm dehşetiyle karşımıza çıkan lose yourself’i dinleyip hayran olmak. oscar ödülünü kazanan ilk hip-hop şarkısı aynı zamanda lose yourself. akademi ödülleri tarihinde pek çok hata vardır ama bu kararlarıyla rahatlıkla gurur duyabilirler.

    25. mika - grace kelly

    her şey olabilen bir şarkı. hüzünlü olabiliyor. neşeli olabiliyor. vahşi olabiliyor. naif olabiliyor. mika, katman katman açılması gereken şarkısıyla popu tepelere çekiyor.

    24. radiohead - jigsaw falling into place

    in rainbows’un nefes vermeyen şarkısı. yine nakarat tanımıyor, yine harika. radiohead bir albümde de şu meşhur “bozma” hakkını kullansın yahu.

    23. jens lekman - your arms around me

    müzik dünyasına gelmiş en naif adamlardan biri, avokado dilimlerken başına gelenleri olabilecek en zarif şekilde anlatıyor. hemen her şarkısı samplelar üzerine kurulan, ama parası yetişmediği için hak sahiplerine haklarını teslim edemeyen jens, hadi söyle bu parçadaki olağanüstü yaylıları hangi şarkıdan buldun?

    22. sigur rós – festival

    sigur rós da her efsane post rock grubu gibi hayranları tarafından aşırı derecede övülen, akıl almaz betimlemelerle tanımlanmaya çalışan şarkılara imza atmakta. şarkıların aldığı tepkiler yer yer fazlasıyla abartı gibi durmaktaysa da bazı anlar, bazı şarkılar bu abartılara dahi hak verdiriyor insana. bir an için tüm övgüleri görmek ve arttırmak istiyorsunuz. işte sigur rós ve 2008 tarihli festival, bu anları tam dokuz buçuk dakikaya taşıyor.

    21. the killers - all these things that i've done

    “i got sol, but i’m not a solcu” diyerek politik görüşünü ortaya koyan brandon flowers, şarkının çoktan efsaneleşen kısmında işin içine “soulcuları” da katıyor ve bize give peace a chance’i hatırlatıyor. rock dediğin böyle olur.

    20. paul mccartney - jenny wren

    1965 yılında da onu dinliyorduk, 2005 yılında da dinliyoruz. ve hala 1965’te yapılmış gibi tanıdık ama 1965’te yaptıkları kadar da orijinal. müzik adına en çok “ilk”e imza atan adam yorulmuyor ve bu müthiş şarkıda, pop müzik tarihinde ilk defa “düdük” kullanarak bir kez daha tarihe geçiyor. şaka filan yapmıyorum.

    19. the pages - creatures of the earth

    şarkıdaki kalabalık inanılmaz. müzik tarihinde “back vokal”in en çok değer kattığı şarkılardan. the pages üyeleri bu dünyanın yaratıkları olmayabilir.

    18. spoon - i summon you

    en güzel akustik gitarlı şarkılardan. enstrüman zengini grubun bu şarkıda kendini aklıyor, bas arada yürüyüp çıkıyor, gitar ve davul ise nefes almıyor. bir kere dinlemek asla yetmez.

    17. r.e.m. - i'll take the rain

    dinledikten sonra insanların sıkıntılı, kurumuş ve verimsiz hissetmesi boşuna değil. adam, yağmuru alıyor. aynı anda kimilerinin de yağmuru başlıyor tabi.

    16. muse - butterflies and hurricanes

    muse’un kaos güzellemesi yapılmış milyonlarca şeyden iyi. gruba kayıtsız şartsız istihza ile yaklaşanların tek başına çarpılma sebebi. “şimdi bunlar şarkılarının arasına basit rap dörtlükleri de atıyordur” diyenlere inat adamlar araya rachmaninoff atıyor. vokal en güçlü halinde, fonda ise sandığımızdan çok daha kalabalık bir orkestra. “en iyisi. sen en iyisi olmalısın.”

    15. radiohead – idioteque

    insanların neden bu kadar övdüğünü anlamadığım bir şarkı. modern müziğin kilometre taşlarından. grup, elektronik müziğin temeline inip şarkıyı yapıyor ve gücünü geçmişten alıp geleceğe de referans oluyor. öncesi ve sonrasında müzik adına her şey aynı değil. yine de insanlar neden bu kadar övüyor anlamıyorum. çünkü ben neden bu kadar övüyorum onu da anlamıyorum.

    14. tindersticks - until the morning comes

    günün en karanlık saatinde yazılmış. bir yandan “eğer şimdi seni öldürsem, onlar asla bilmeyecek” öte yandan “her şey düzelecek” diyor. ama tüm sözlerinden öte, müziğiyle insanın koynuna 250 kilo ağırlık bırakıyor. fena.

    13. arctic monkeys - fluorescent adolescent

    orta yaşlı bir kadının dramına vakanüvis edasıyla yaklaşıyor arctic monkeys. ritmine, vokallerine, melodilerine ve ara sıra yaptıkları “olgun” şarkılarına hasta olduğumuz grup, bu kez göz göre göre kombo yapmayı deniyor.

    12. radiohead - pyramid song

    radiohead’in bu ürpertici parçasından, içindeki kemanların bile korktuğu söylenebilir. galiba karma police albümündeydi ve albümün ok computer ile birlikte en iyi şarkısıydı, orasını hatırlamıyorum.

    11. outkast - b.o.b.

    outkast bombaları yağdırıyor. taş gibi altyapısıyla, güçlü vokalleri ve yardımcı back vokalleriyle, suya sabuna dibine kadar batan politik sözleriyle muhteşem bir rap çalışması. tıpkı eski günlerdeki gibi.

    10. bjork - where is the line

    bu şarkının insan sesinden ibaret olduğuna inanmak çok zor. bjork’e başta efsane mike patton olmak üzere bir avuç dolusu çılgın vokal eşlik ediyor. bjork’ün bizi en çok heyecanlandırdığı an, heyecanla yarattığı albüm medulla’dan.

    9. the coral - dreaming of you

    içinde rüya geçen şarkıların kötü olması zordur. bu şarkının en iyi rüya şarkılarından olmasını varın siz düşünün. the coral’ın hayal gücüne yüklenen şarkısında klavye, gitarlar ve akıl almaz vokallerin tamamı göğe yükselmek için. müziğin en naif döneminde çıkmış en tatlı şarkıyla yarışacak düzeyde.

    8. the avalanches - frontier psychiatrist

    şarkının içinde bulunduğu since i left you albümü tamamen samplelardan oluşuyor. albümde çeşitli filmler ve şarkılardan kesilmiş tamı tamına 3500 sample yer alıyor ve albümde parça başına yaklaşık 200 sample düşüyor. şarkıda filmlerden kesitler, alakasız metinlerden oluşturulmuş diyaloglar, ansızın coşan viyolonlar, scratch yapan kuş sesleri ve sonunda konuştuğu iddia edilen 1951 yapımı bir şarkı introsu yer alıyor. kendilerinden hiçbir şey eklemeden bu olağanüstü parçayı tamamlıyorlar. evet, bu çocukların terapiye ihtiyacı var.

    7. spoon - the underdog

    the underdog’un müzikal zenginliğini daha iyi anlamak için, şarkının tek planda çekilmiş klibini izlemek lazım. kamera stüdyoda gezerken görüyoruz ki, şarkıda sesler durmuyor, her saniye stüdyoda birileri çer çöp bile olsa bir şeyler çalıyor. bu, müziği aşık adamlar topluluğu tarafından icra edilmiş her saniyesi dolu bir şarkı. bu, cidden şarkı.

    6. pain of salvation – undertow

    sanırım depresif bir grubun en seveceği şarkı isimlerinden. p:o.s. ise bu ismi yanına alıyor, ve müzik tarihinde çok ender rastlanan türden, yavaş başlayıp araya nakarat almadan sürekli hızlanan bir şarkıya imza atıyor. saymaya çalışsak running scared’den başlayıp parmak hesabı yapacağız. pain of salvation bu şarkıyla milyonları kahretmesi bir yana, müzik manyaklarına büyük bir gülümseme hediye ediyor.

    5. glasvegas - fuck you, it's over

    glasvegas christmas’ı nasıl çaldı. iskoç topluluk 2008 yılının sonlarındaki daha ismiyle afallatan parçasıyla en haşin ve aynı zamanda en acılı işini ortaya çıkartıyordu. yıkıcı gitar tonuna eşlik eden gürleyen vokal ile her şey sorunsuz. peki bu vahim şarkıyı christmas için hazırlanan ep’ye alanlara ne demeli.

    4. the last shadow puppets - standing next to me

    işte ileride zamanı en çok karıştırılan şarkılardan olacak bir eser. 1986 doğumlu iki genç, 1964 yılından kalma klipleriyle tüm zamanlara ait müziği yapıyorlar. şarkı sonsuzlukta bir nokta bile olmayabilir, ama artık bu ikilinin müzikal kredisi sonsuza değiyor.

    3. interpol – evil

    interpol, gizemli kişi rosemary’ye taktığı şarkısında müzik tarihinde bilinen ve hemen hepsi sakinliğiyle ünlü olan tüm diğer rosemary şarkılarına inat içindeki şeytanı ortaya döküyor. 2.27’den itibaren başlayan kısmı indie rock tarihinde bir daha ulaşılması çok güç bir noktayı temsil ediyor. büyüleyici.

    2. augie march - one crowded hour

    ismiyle hemşehrileri crowded house’a gönderme var mı bilinmez. insanı yıkan ve mahveden bir kalabalık saati anlatıyor şarkı. ama sadece 5 kalabalık dakikaya sığdırmaya başarıyor kendisi. yazarı önceden aslanlarla dolu bir kafese girmiş olmalı. bu “aslanca” yazılan şarkı için başka bir açıklama yapmak güç. geçtiğimiz yıllarda bir internet sitesinde, avustralya kıtasında icra edilmiş en iyi şarkılar listelenmiş ve don’t dream it’s over’ın ikinci olduğu listede the fourmyula’nın nature adlı parçası birinci olmuştu. her iki şarkıyı da çok severim. ama bu seçkiyi hazırlayanlara mutlaka söylemek lazım: listeyi bir kez daha gözden geçirin bence.

    1. müslüm gürses - affet

    baba stüdyoya giriyor, derin bir sessizlik oluşuyor.. bir melek "oku" diyor, baba da okuyor.
  • yıllar sonra yeniden aklıma gelen süper liste. yazarına da mesaj atarak teşşekkür etmek istiyordum, bir senedir yazmıyormuş, o nedenle buradan teşekkür etmek istedim.

    sayende (yıllar önce) 12 senedir arayıp bulamadığım şarkıyı buldum.

    2000 ve 2001 yazlarında, evde pentium 133 bilgisayarımda bir yandan jazz jackrabbit 2ve age of kingsoynarken, bir yandan da arçelik çift kasetçalarlı müzik setinden radyo eksen* dinliyordum. o zamanlar metal çok revaçta olduğu için, biz de metallica, megadeth, manowarfalan dinliyoruz hep. metal radyosu olmadığı için de, en azından rock olsun diye sürekli radyo eksen açık. placebo, travis, oasis, colplay vb. grupların en revaçta olduğu zamanlar. müzik zevkimde radyo eksenin payı büyüktür. ilk gittiğim konser olan 3 temmuz 2001 megadeth istanbul konseri'nin de reklamları çıkıyordu. hatta, o sene çıkan the world needs a hero albümünden şu şarkıyı seçmişlerdi çalmak için. neyse.

    o yaz sürekli radyo eksen dinlediğim için artık bütün şarkıları ezberlemişim. beğendiklerimden anladığım sözleri internetten arayıp bulup bi kenara yazıyorum, kazaa'dan indiririm diye. çok beğendiğim ama sözlerini bir türlü çıkarıp bulamadığım bir şarkı var. 'tranquilized' gibi bir şey duyuyorum, ismi çıkan tüm şarkıların sözlerine bakıyorum, hiçbiri benim şarkıya benzemiyor. zamanla şarkıyı da çalmamaya başlıyorlar. ama şarkı ara sıra aklıma geliyor. teknoloji geliştikçe aramalarımı daha da sofistike hale getiriyorum, hala sonuç yok. youtube'da aratıyorum yok, sözlerini farklı farklı şekillerde aratıyorum yok. hatta şarkıyı hatırladığımca shazam'a bile mırıldanmışlığım var. sonlarda d 'bunlar kesin biliyodur' dediğim insanlara mırıldanıyorum. onlarda bilmiyor.

    durum 2013'e kadar böyle sürüyor. sonra bir gene yine sabahlamışken, ekşi sözlük'te gezinirken bu başlığa denk geliyorum. listete bilmediğim şarkıları en tepeden dinlemeye başladım. bir şarkı, iki şarkı... duyduğum her şarkıyı acayip beğeniyorum. bazen diyorum nasıl duymamışım bunları. arkada şarkılar dinlerken, bir yandan da listeye göz gezdiriyorum. sonra drag queen eyes diye bir şarkı görüyorum. normalde, tranquilized -> drag queen eyes bağlantısını kurmam imkansız ama charles h duell bir de yanına açıklama yazmış: radyo eksen’in hak ettiği ilgiyi gösterdiği the vegastones, müthiş underground şarkılarıyla listede.

    anında kafamda şimşekler çakıyor. 'tamam', diyorum 'kesin bu şarkı'. heyecanla youtubedan arıyorum ve karşıma şu video çıkıyor. 1200 izlenmesi falan var. fakat şarkı başlar başlamaz tanıyorum. yaşadığım mutluluğu anlatamam. ne yapacağımı şaşırdım. sabah kalkana kadar tekrar tekrar dinledim.

    o yüzden önce bir teşekkür edeyim.

    listede the gathering var, regina spektor var, belle and sebastian var, bright eyes bile var. bir insan herhangi bir şeyle nasıl bu kadar ilgilenebilir, oturup böyle bir şey oluşturmak için nasıl bir içsel motivasyon gerekir bilmiyorum ama sayende muhteşem şarkılar öğrendim. teşekkür ederim.

    ben de (belki) senin bilmediği süper bir şarkı yazayım, belki ödeşiriz.

    honeyhoney - angel of death
  • charles h duell üşenmemiş 505 şarkıdan oluşan bir entry yazmış. ben de üşenmedim bu güzide seçkinin spotify listesini yaptım. buyursunlar efendim.
  • sözlük formatını morfatını bi kenara bırakıyorum mükemmel olmuş bir liste, şarkılar, damgalar ... kafama göre seçip dinliyorum, bu cırt, bu eh işte, bunu biliyodum gibi tepkiler veriyorum. (bkz: emeğine sağlık)
  • emeği geçen kardeşimizin (çarls) her programında dinleyerek hak verdiğimiz şarkılardır.
hesabın var mı? giriş yap