2000'li yıllara damgasını vuran 505 şarkı
-
kıyamet mi kopacak, uzaylılar mı gelecek diye diye girdiğimiz milenyumda, 21. yüzyılın ilk decade’i de geride kaldı. müzik adına neler geldi geçti diye düşünmeye başlamışken, bu on yılın (2000-2010) kendimce en iyi şarkılarından oluşan 100 şarkılık bir liste yapmaya karar verdim. beğendiğim şarkıları art arda ekledikçe baktım 100 yetmeyecek, arttırıp 250 dedim. baktım o da kesmiyor, oldu olacak 500 olsun diye şişirdim. tam listeyi yapıyordum ki pitchfork’un 2000’lere dair 500 şarkılık bir liste yaptığını fark ettim. onun kopyası gibi durmasın diye de listeyi 505 şarkıya çıkardım. bu haliyle dergilere filan vermek de mümkün olmadığı için (kimi raikkonen 6 yıllık muhteşem yazısını kabul ettirememiş ben nasıl ettireyim) sözlüğe yazıvereyim dedim. bu, o kadar uzun boylu bir emeğin sonucu değil. akşamları üçer beşer ekleyerek 505'e ulaştım bi iki ayda.
2000’li yıllarda kulağımıza çalınan iyi parçalardan 505 şarkılık bir liste. ama ‘en iyi 505 şarkı’ iddiasında değil. müzikte nesnel bir şekilde en iyi demek imkansıza yakın olduğu için öznel olarak da diretmenin manası yok. elimizde 2000’lerde dinlemekten çok keyif aldığım, bu yıllardan bahsederken aklıma gelecek 505 şarkılık bir seçki. yine de bir sıralama mevcut, ama takılması zorunlu değil. neticede 412. şarkı ile 236. şarkı arasında çok büyük farklar olduğunu iddia etmek güç.
bu, tek kişi tarafından hazırlanmış bir liste ve elbette 2000’lerde çok sevdiğiniz bazı şarkılar içinde yer almıyor olabilir. bunun yazarın şarkıyı henüz dinlememiş olmasından, binlerce şarkı arasından hatırlayamamış olmasına kadar pek çok nedeni vardır. sonuçta insanız. listenin, içinde x şarkı olmadığı için tamamıyla çöpe attığınız listelerden biri olmasını istemem (çok güzel şarkılar vardır, ben ıska geçmişimdir ya da aynı derecede mühim bulmamışımdır, normal). bu listede olmayan bi şarkının olanların hepsinden kötü olduğunu varsaydığımı sanmak ise pek mantıklı değil. unutmayalım ki bu liste 1 yıl sonra yapılsa dahi tamamen değişik bir halde olabilecek.
gelelim bu listenin amacına. müzikal açıdan hiçbir ‘en iyi 100’ listesinin amacının şarkıları birbirleriyle yarıştırmak olduğunu düşünmüyorum. müzik zevkinin büyü kısmı küçük yaşta gördüğü bir ‘tüm zamanların en iyi 100 şarkısı’ listesiyle şekillenmiş biri olarak bu listelerin yeni şarkılar/gruplar tanıma ve hali hazırda beğendiklerinizle ilgili fikir desteği olma açısından çok gerekli ve önemli olduklarını düşünüyorum. yani bu 505 şarkılık liste, ileride dinleyicisi olacağınız isimlerden birisini bile tanımanızı sağlayacaksa, gani gani işe yaramış olacak bir bağlamda.
içlerinde bazı yorumlar kolpanın kolpası olmuş olabilir, bir yerlere gönderme yapmaya çalışmışken şu an ben bile anlamıyorum ne demek istediğimi. neyse mühim olan şarkılar diyip geçiştireyim o kısmı da.
lafı fazla uzatmadan, karşımızda liste:
505. less than jake - look what happened
ska müziği her zaman melodiktir. ama hem melodik, hem dokunaklı hem de ska olmak pek az şarkıya nasip oluyor.
504. ben folds - the luckiest
ben folds 2000 yılında “five”ını bıraksa da piyanoyla olan haşır neşirliğini bırakmadı, bu da bizim şansımız olsa gerek.
503. stina nordenstam - sharon & hope
stina abla müthiş kuzeyli sesine enfes de bir melodi ekleniyor bu parçada. 2001 yılından.
502. badly drawn boy - something to talk about
kötü boğulan güzel bir adamın en nezih işlerinden biri.
501. weezer - o girlfriend
bildiğimiz weezer melodisi, 90larda daha çok vardı ellerinde, biraz ağlak olsa da vazgeçilmez.
500. flunk - six seven times
sakin, genç ama kesinlikle “farksız” değil. six seven times bu norveçli grubun şimdiye kadarki en iyi parçalarından biri.
499. skin – faithfulness
skunk anansie sonrası yoluna tek devam eden skin, aklımıza kazanan melodileriyle.
498. grizzly bear – ready, able
on yılın son yazını kışa çeviren gruptan dinlemeye doyulamayan bir eser.
497. maximo park - apply some pressure
her daim bir yere koşuşturur gibi şarkı söyleyen maximo park, bu şarkıda oynak bi şeyler çalmayı da başarmış.
496. télépopmusik - last train to wherever
unutulmayacak bir ritim, trende dinlemesi ayrı keyifli bi şarkı
495. delinquent habits - return of the tres
delinquent habits’e bu yorum için teşekkürler. ama esas saygı nefis sample'ın sahipleri sol lake, herb alpert ve tijuana brass’a.
494. guster - the new underground
guster’ın üç ayrı şarkı gibi algılanabilecek parçası her haliyle keyifli.
493. the awkward stage - heaven is for easy girls
kızlardan bahseden bir indie pop şarkısı listede? onlar da bu kadar güzel yapmasaydı arkadaşım!
492. amy macdonald - a wish for something more
içi kan ağlayan neşeli bir şarkıyı ilk kez dinlemiyoruz. ama amy hanımın bu şarkısı o kadar güzel ki daha fazlasını ummaya da gerek yok zaten.
491. vega - bu sabahların bir anlamı olmalı
evet, nakaratı yunus'a benziyor. ama benzemeseydi de böyle harika bir şarkı hiç olmasa mıydı? bence bu benzerliğin de bir anlamı olmalı.
490. patrice – soulstorm
almanyalıların reggae cilası konusunda uzman olduğunu gentleman ile birlikte kanıtlıyordu patrice. soulstorm ise cilanın da cilası.
489. urban trad – sanomi
“hiçbir dilde anlamı olmayan bir şarkıyla 12 puan aldılar, inanılmaz, bu şarkının sözlerinin hiçbir dilde anlamı yok.” 2003 eurovision’da bolca duymuştuk bundan. iyi ama müzik yeterince bir ‘dil’ değil mi zaten?
488. hello saferide - 2006
yapılmış tüm şarkılar böyle olsa müzik çekilmez bir hal alır. ama böyle şarkılar hiç yapılmasa müzik daha da çekilmez bir hal alır.
487. kesmeşeker - tek kişiyim ben hala
kesmeşeker gördüğü ilgi değerinin yanında devede kulak kalıyor. en güzel şarkılarından biriyle hatırlamamak olmaz.
486. sugababes - overload
pop müzikte prodüksiyon dersleri kitabında bir chapter adı olmalıdır overload. dünya çapında daha büyük bir hit olması için başka unsurlar gerekliydi herhalde.
485. of montreal - heimdalsgate like a promethean curse
bu adamları her dinlediğimde “umarım ne yaptıklarını biliyorlardır” diyorum. böylesi salt müzikal çılgınlık pek görülmüş şey değil zira. acaba kimyasallardan mı?
484. dizzee rascal - bonkers
armand van helden ve dizzee rascal. ilk 10 saniye kulaklarınızı tıkayabilirsiniz, ama sonra açın.
483. natalie portman's shaved head - iceage babeland
şarkı elektronik müziğin seyrini değiştiren cinsten filan değil. ama grubun ismi yetiyor açıkçası.
482. m83 - safe
2000’lerin müziğe hediyelerinden m83’ün bu şarkısı dosta güven düşmana korku veren cinsten.
481. duran duran - finest hour
duran duran artık sürekli düşüşte olan bir grup değil. bir rio daha gelmeyecek tamam ama en azından güzel şarkılar yapıyorlar işte.
480. green day - boulevard of broken dreams
green day bu şarkısında aynı isimli al dubin şarkısına bariz gönderme yapar. tam 70 yıl önceki bir şarkıyı referans alan bir punk rock grubu var karşımızda.
479. jay-z - izzo (h.o.v.a.)
bu şarkı için prodüktör kanye west’in i want you back'ten aldığı kısımlar, kendisinin bugüne dek kullandığı sampleların içinde en ince görülmüşü olsa gerek.
478. bon jovi - it's my life
şarkı 2000 yılında yayınlanmış ama bana sorsan çocukluğum bu şarkıyla geçti. bu işte bir iş var.
477. the servant – orchestra
the servant çok uğraştı ama “ismi zor hatırlanan grup” olmaktan kurtulamadı sanırım. ama yine de dinleyin bu müziği, güzel müzik.
476. jimmy eat world - the middle
ya sev ya “bu ne lan” de grubu olan jimmy eat world, bu parçayla ‘orta yolu’ buluyor resmen. ayrıca biz severiz seni jimmy. yedin yine doymadın mı?
475. alphawezen - speed of light
alman topluluk şarkının başından beri aradığı o güzel nakaratı 3. dakikanın sonlarında buluyor ve şarkı bitene kadar da bırakmıyordu.
474. modern institute - international rustic
parça laurie anderson’un o superman'i gibi başlıyor, autechre’in tilapia'sı gibi bitiyor. ama aradaki şarkı ikisine de hiç benzemiyor.
473. the shebrews - leave all your old loves
the softies en güzel şarkılarını 90'larda yapıp dağılınca birinin bu bayrağı devralması gerekiyordu.
472. thomas fersen - deux pieds
fersen klibiyle de ünlenen bu şarkıda yer yer iki ayağı da yerden kesiyor.
471. glen hansard - fallen from the sky
once filmini herkes falling slowly ile hatırlarken filmin içinde pat diye bu karşımıza çıkıyor ve düşüş dediğin böyle olur diyordu.
470. craig david - walking away
bu güzel şarkı craig david’in craig david olduğu dönemlerden. pek uzun sürmese de güzel bir dönem olduğu söylenebilir.
469. serhado - xewna jiyan
serhado’nun “hayatın rüyası” anlamına gelen parçası yerel ezgilerle rap tarzını sentezleme konusunda örnek olacak nitelikte.
468. air - playground love
playground love huzurlu bir şarkı mı, seksi bir şarkı mı, yoksa ikisi birden mi? karar vermek yerine “iyi ki yapmışlar” diyelim gitsin
467. art brut - emily kane
art brut bu şarkıyla “ben de varım” diyordu. şimdilerde ise “bir varmış bir yokmuş” olmamak için çalışıyorlar.
466. damien rice - rootless tree
damien rice’ın tüm şarkılarını dinlettiği yaşlı başlı bir akıl hocası olsam diğer şarkılarında hafifçe burun kıvırır, bunu dinlediğimde ise okkalı bir şekilde “aferin oğlum” derdim sanırım.
465. the lodger - simply left behind
bir ‘tempo asansörü’ şarkı da the lodger’dan. nakarata kayıtsız kalmak zor.
464. joanna newsom - peach, plum, pear
joanna newsom için “bu kadın bu sesi nasıl çıkarıyor?” dönemi kısa sürdü, bundan gayrısı “bu kadın bu şarkıları nasıl yazıyor?” devri.
463. jay jay johanson - keep it a secret
jay jay’in ülkemizdeki popülaritesi kendisine listemizin de yolunu açıyor. ama bu şarkının güzelliği de gayet iki kişinin bildiği şey .
462 dido - mary's in india
dido’nun life for rent albümü birbirinden nefis şarkılarla dolu, bir gıdım öne çıkan varsa da bu içten pazarlıklı nefis şarkı işte. asıl biz teşekkür ederiz didocum.
461. the rosebuds - hold hands & fight
rosebuds ikinci albümünü gerçekten çok hesaplı bir şarkıyla açmış. güftedeki ali rıza binboğa etkisi ise bariz.
460. mor ve ötesi - bir derdim var
mustafa hakkında herşey filminde duyduğumuz şarkı, bize mvö’nün kalitesi hakkında çok şey anlatıyordu şüphesiz
459. caesars - jerk it out
tamam, caesars bu şarkıyı castaways’in liar liar'ından aparmış olabilir ama ortaya da hiç fena bir şey çıkmamış hani. caesars’ın hakkı caesars’a.
458. elbow - grounds for divorce
her geçen albüm kendilerini aşan ingiliz grup 2008’de bu görkemli şarkıyı yapıyor ve merakla beşinci albümü bekletiyordu.
457. the honeydrips - i wouldn't know what to do
honeydrips’ten modası geçmiş bir masum aşk şarkısı. bize müzikte moda denen bir şeyin olamayacağını gösteriyor.
456. özlem tekin - kara sevda
fuat saka’nın melodileri özlem tekin’in şaşırtan duruluktaki yorumuyla can buluyor. özlem tekin bir de gelevera deresi'ni söylese.
455. the futureheads - skip to the end
futureheads vokalde kolektif olmanın önemini anlamış bir grup. şarkı hiç de sonuna atlanacak bir iş olmamış haliyle.
454. graham coxon - freaking out
coxon blur’dan ayrılınca biraz daha açıldı sanki. ama yine de blur bir arada olsa ve graham hep you’re so great gibi şarkılar söylese daha iyi.
453. school - i want you back
school’un vokalisti (aynı zamanda klavyecisi) bu şarkıda o kadar şirin ki şarkının muhatabı sevgilinin geri dönmemesine imkan yok.
452. pet shop boys - home and dry
pet shop boys belki de 80’lerde hiç olmadığı kadar dingin, ama yine de harika.
451. jamie lidell - multiply
jamie lidell bizzat 60’lara gitmiş ve eski soulcuların “ruhunu” çağırmış resmen.
450. they might be giants - experimental film
gençler bu kez türküden fırlamış bir melodi bulmuşlar ama yine de eğlendiriyor adamı. “underrated” doğru kelime değil, ama ilk akla geleni.
449. baha men - who let the dogs out
baha men’in şarkısı şimdiden bir pop klasiği olmuş durumda. aradan geçen 10 yıla rağmen hala köpekleri kimin saldığını bilmiyor oluşumuz ise ayrıca trajik.
448. the pains of being pure at heart - a teenager in love
sadece isminin “a teenager in love” olması, yani dion and the belmonts’un 1959 tarihli efsane şarkısına gönderme yapması bile insanı bu şarkıya kilitleyebiliyor.
447. the decemberists - the rake's song
the hazards of love gibi öncüllerinden çok farklı bir albümün fark yaratan şarkılarından.
446. brazzaville - jesse james
bir tarafta kongo’nun başkenti, diğer tarafta sırtından vurulmasıyla ünlü jesse james. ilginç bir bileşim.
445. simian mobile disco - i believe
dans müziği dediğin ana ritmini bir an bile olsa kaybetmeyecek.
--- spoiler ---
bu şarkı da kaybetmiyor.
--- spoiler ---
444. bonde do role - solta o frango
çığlıklarla süslü nakarat, aksak bir davul ve kuzeyde pek de bulamayacağımız türden bir şarkı.
443. macahela – raşorara
önce şarkıyı dinleyin, sonra canlı performanslarını izleyin, sonra da gelip bu grubun yaş ortalamasının 60’ın üzerinde olduğuna inanın.
442. josé gonzales – heartbeats
the knife hazırlıyor, jose gonzales harika bir şekilde damıtıyor. sek alınız.
441. fleetwood mac - peacekeeper
bir zamanlar “kendi yoluna git” diyen bu güzel adamlar formundan pek bir şey kaybetmemişler.
440. mylène farmer - c'est une belle journée
mylene farmer’ın bu güzelliğinin “olmuş” bir pop şarkısı olduğunu anlamak için introsunu duymak bile yetiyor.
439. the new pornographers - letter from an occupant
grubun açık ara en güzel bağırdığı şarkı bu olsa gerek.
438. kaiser chiefs - i predict a riot
kaiser chiefs’in ilk albümünde verse kısmı nakaratından güzel iki şarkısından biri.
437. the little ones - face the facts
üflemeli introsuyla daha 10 saniye geçmeden kalp kazanan tempo dostu bir şarkı.
436. cem adrian – karil maestro di violino`'nun unutulmaz melodisi cem adrian’ın tanımsız sesiyle birleşirse.
435. new order – crystal
new order’ın güzel alışkanlıkları kaybolmamış, üstüne bir de bol gitar leziz olmuş.
434. röyksopp - circuit breaker
elektrik sigortasını bir şarkıya isim olarak seçen adamlar, ancak böyle sigortası atmış bir şarkı yapabilirlerdi.
433. el guincho - cuando maravilla fui
ispanyol pablo díaz-reixa bir gün os mutantes dinler ve hayatı değişir. onlar gibi hasta şarkılar yapmaya başlar.
432. blu cantrell - hit 'em up style
muhteşem bir çıkış, aynı şekilde devam etmeyen bir kariyer. yine de bu şarkı blu cantrell’i hatırlamak için yeter.
431. louise attaque - tu dis rien
kemancı rockçılardan yine soluksuz bırakan bir atak.
430. kardeş türküler - leyla
cahit berkay ve atilla özdemiroğlu gibi ustaların bulunduğu dönemden sonra yapılmış en iyi yerli film müziklerinden birisi. yerel bir esere daha ne kadar yerel tat katabilirsiniz ki?
429. electric six - danger high voltage
electric six’in bu çılgınlığı özellikle sonunda adeta delirme yarışına giren enstrümanlarıyla hatırlanacak.
428. bob sinclar - love generation
yeni jamaika şarkıları böyle mi olacak acaba? içinde bundaki gibi bir ıslık olsun da.
427. architecture in helsinki - wishbone
indie müziğin “çokdüze” çocukları, bu parçada neşeli taraflarından kalkmışlar.
426. the cure - bloodflowers
bildiğimiz “iyi cure şarkısı”nın 2000ler versiyonu.
425. deerhunter - nothing ever happened
şaşırtmayıcı bir rock parçası şeklinde başlıyor, ve hiçbir şeysizliğe bir ağıt olarak devam ediyor. harikulade.
424. tori amos feat. damien rice - the power of orange knickers
kimine tori amos, kimine damien rice yeter hüzünlenmek için, neyse ki birleşimleri aşırı doz değil, bilakis rahatlatıcı olmuş.
423. margot & the nuclear so and so's - hello vagina
monty python’dan bir esinlenme olmuş mu bilmem ama kesinlikle isminin akla getirdiği şarkı değil bu.
422. jens lekman - a sweet summer's night on hammer hill
(love is like a ) heatwave’in güzel introsu bu hasta parçaya nasıl dönüşmüş? jens lekman sorgulanmayı hak ediyor.
421. esbjorn svensson trio - pavane : thoughts of a septuagenarian
2000’lerin müzik adına en üzücü olaylarından biriydi, bize böyle parçalar armağan eden büyük bir ustayı kaybetmemiz.
420. kazim koyuncu - tsira
koyuncu’nun bu eserde adeta megrelce ağlıyor. şarkıyı dünyadaki herkesin bilmemesi ise nedense ayrı bir sevinç.
419. parov stelar – coco
müzikte sofistike deneyselliklerin adı parov stelar, bitiriciliğini de konuşturuyor artık.
418. madonna - hung up
madonna gimme gimme gimme’yi öyle güzel boyamış ki hem abba’nın hem şarkının hastası olmak hiç zor değil.
417. ladytron - the last one standing
ladytron kışkırtıcı olmayı bildiği kadar karizmatik olmayı da biliyor.
416. richard hawley - born under a bad sign
aslında genel olarak coles corner albümü övülmeli. albümdeki herhangi bir şarkıyı bunun yerine listeye alabilirsiniz.
415. ian carey - keep on rising
ian carey gitmiş, bu tip müzikler çalan gece kulüplerini “şımartmak” için şarkı yapmış resmen.
414. ringside - tired of being sorry
elden ele, “bu şarkı kimin” diye diye yükselen bir pop nefaseti.
413. hayko cepkin - son kez
hayko cepkin artık “türkiye’ye trip-hop’ı getiren adamlardan” olmuş olabilir. seste de peltek karizması var.
412. travis – my eyes
fran healy bu şarkıyı oğlu için yapmış. gözlerinden öpelim biz de o zaman.
411. creed - with arms wide open
creed belki de sadece döneminin grubuydu ama bu şarkı dönemaşıcı cinsten.
410. rosalia de souza - fica mal com deus
rosalia de souza’nın müthiş ilk albümünden ürpertici bir bossa nova.
409. beck - gamma ray
her zamanki beck cool’luğu, bu sefer melodisi de bol kaçmış.
408. santogold - l.e.s. artistes
santi white o ilginç sesiyle artistliğini yapıyor yine. liste onsuz eksik kalacaktı.
407. opeth – closure
opeth’in listedeki tek şarkısı. şimdi bu bizi damnation opeth’çisi mi yapar?
406. soft eject - message from caucasus
gürcü grup soft eject’in kafkaslar’dan gelen muhteşem mesajı. hemen aldık.
405. autechre - gantz graf
autechre’in tek kelimeyle “benzersiz” şarkısı kimileri için müziğin geldiğin son nokta, kimileri için ise “bu ne abiiii??!!!”
404. marcy playground - blood in alphabet soup
sakinliğin adamları olarak biliyoruz kendilerini, biraz kızınca en iyi parçalarından birini yapmışlar. ilginç.
403. mika - rain
nefret ettiği günler üzerine bu kadar keyifli şarkı yazan adamlar müzik tarihinde hep sevinçle hatırlanacak
402. sakin - denek hayatım
sakin, kesinlikle 2000’li yılların unutulmayanlarından olacak. hem ismiyle müsemma sound’u, hem de bu gibi şarkılarıyla.
401. the raconteurs - broken boy soldier
jack white’in bir kez daha delirdiği bu şarkı albümde öyle bir yere sahip ki albümün gerisine sadece bir “s” kalmış. o da ileride.
400. mos def - supermagic
aşık mahsuni şerif – selda bağcan – haramiler – mary poppins - mos def. şarkının çılgınlığını anlatan bir sıralama. mos def’in the ecstatic albümü muhakkak bereketli olacak. maşallah.
399. delays - nearer than heaven
işte uzatmadan nakaratla mevzuya giren o enfes şarkılardan.
398. sunrise avenue - fairytale gone bad
bir grubun sürekli aynı şarkıyla hatırlanması hoş olmasa gerek. ama olsun bunu bulamayanlar da var.
397. noir désir - le vent nous portera
evet meşhur le vent. şarkı aklımızdan çıksa o depresif klibi çıkmıyor.
396. pelle carlberg - fly me to the moon
bir klasiğin adını alacaksan, en azından ona yakışır bir şeyler yapman lazım. pelle de ıslıklarla çıkıyor fezaya.
395. pedram - modjoon
müthiş bir tat, duyulması gereken bir şarkı. girişi ise fevkalbeşer.
394. moby - in this world
uzaylılara en minimal açıdan bakan klibiyle klasik moby.
393. gnarls barkley - crazy
çıktığı yılın en çok çalınan şarkılarından. barkley reboundu kimselere bırakmadı.
392. lcd soundsystem - someone great
lcd’nin müziği her damağa göre değil. ama bu şarkı bildiğin türk lokumu.
391. vampire weekend - cape cod kwassa kwassa
paul simon’dan sonra böylesi güzel afrika yolculuğu yaptıran amerikalılar. çok anormal hissettiriyor. peter gabriel da coverladı.
390. st. vincent - the strangers
the strangers harika tamam ama, siz st.vincent’ı bir de 10 yıl sonrasının listesinde görün.
389. the presets - my people
gümbür gümbür, dolu dolu. halka sesleniş böyle olmalı.
388. apocalyptica - beyond time
“metallica coverlamak iyi güzel iş tabi, ama bizde çok daha fazlası var.”
387. coldplay - shiver
sözsüz nakaratlar her zaman cazibelidir. bir de “ilk albüm coldplay’i” ekleyelim buna.
386. fun lovin' criminals - loco
loco gibi “kafalı” yazlık şarkısı azdır. adamlar idamlık oldu haliyle.
385. phoenix - lisztomania
phoenix’in konserleri de liszt’inki gibi çılgın geçiyor mudur bilmem ama kendileri “listemania”mızdaki yerini çoktan aldı.
384. zero 7 – the pageant of the bizarre
zero 7 yanına sia’yı da alıp dönme dolaba biniyor. 0.7 uçtan sonra arkadaştan zero 7 albümü de ister olduk.
383. korn - y all want a single
korn üyeleri ne kadar zengindir, kaç evleri vardır bilmem. bildiğim tek şey, kendilerinden illa ki single isteyen yapım şirketine verdikleri bu cevabın tebriği gani gani hak ettiğidir.
382. the fray - how to save a life
scrubs sağ olsun. hayatı olmasa da çokça günü kurtaran bir şarkı.
381. cut copy - hearts on fire
biraz basite kaçalım ve hearts on fire, cut copy’nin “yapıştırdığı” şarkı diyelim.
380. pato fu - eu
portekizli bir rock grubu. iki harfli, azgın bir şarkı. dileyen looplayabiliyor.
379. songs ohia - coxcomb red
songs ohia her modun grubu değil belli ki. iyi ama her modu songs ohia’lık olanlar için sorun değil bu.
378. the maccabees - toothpaste kisses
çok çakırkeyif bir eser. baştaki 30 saniyelik dahiyane kibrit numarası için bile dinlenir.
377. mgmt - time to pretend
baştaki düdüksel sesler bize mgmt’nin üfürükten bir grup olmadığını gösteriyor. tuhaf.
376. yeah yeah yeahs - cheated hearts
yaşından kamil gösteren bir şarkı. büyümüş de küçülmüş.
375. maroon 5 - this love
artık eminiz ki “bu aşk beni del eyledi” demenin pek çok farklı yolu var.
374. emiliana torrini - jungle drum
torrini bu şarkıyı canlı söylediğinde alanda düşüp bayılanlar görebilirsiniz. bu kadar tatlı olunmaz.
373. milow - ayo technology
madem teknolojiden yoruldunuz, bu şarkıya tek bir gitar yeter. çok mantıklı.
372. the cardigans - couldn't care less
daha ismiyle bile oksimoron. the cardigans bu şarkıdakinden daha duyarlı olamaz. olabilir mi?
371. pink martini – clémentine
ne ‘güzel niyetli’ bir şarkısın sen clementine.
370. robbie williams - advertising space
robbie williams güzel şarkılar yapardı zaten ama bu kez ‘referans’tan vuruyor hedefi.
369. the offspring - when you're in prison
bir punk-rock grubu 30’larvari taş plak tadında bir şarkı okuyor ve gerçek anlamda mest ediyor. 2012’ye 9 yıl varken üstelik.
368. estrella morente – volver
sinema-müzik buluşması. başrolde penelope cruz görünümlü estrella morente. işte bunu seviyorum.
367. enya - only time
enya’nın duru sesinden, zamana direnen bir şarkı.
366. tori amos - a sorta fairytale
tori amos’un en iyi şarkılarından. ama bazen akla bile gelmiyor iyileri sayarken. büyük sanatçı tipiği.
365. the shins – australia
açık ara shins’in en enerjik işi olsa gerek.
364. the cranberries - every morning
albümünün en güzel şarkısı olmakla kalmıyor, ismiyle de, tonuyla da albümün adına fena yakışıyor.
363. nigel kennedy and kroke - lullaby for kamila
doğuyla doğunun buluştuğu yerde, nigel kennedy ve kroke bizi üç dakikalık “müziğe saygı duruşu”na davet ediyor.
362. moby - slipping away
moby şahane bir melodi bulup bundan sapasağlam bir zincir yapıyor.
361. the pipettes - i love you
60’lardaki girl-band’leri canlandırma projesinden yüz ağartıcı bir sonuç. sadece 97 saniyede.
360. jon brion - knock yourself out
bir film için yazılmış jon brion şarkısı. filmi bile aştığını söyleyenler var.
359. the chemical brothers - star guitar
alacalı bulacalı bir şarkı. insanı trenden düşmüşe çeviren hastalıklı bir klip.
358. gravenhurst - the diver
melankolisiyle ünlü grubun tam anlamıyla tavan yaptığı şarkı. yoksa dip yaptığı mı demeliydik?
357. radiohead – optimistic
ismine uymayan bir şarkı daha. radiohead ile daha çok karşılaşacağız.
356. placebo - commercial for levi
en iyi placebo slowlarından. lütfen bitme dedirtecek cinsten bir şarkı.
355. paul mccartney - mister bellamy
65 yaşında yapıyor bu şarkıyı paul. hala şarkılarıyla bizi besliyor, hala ona ihtiyacımız var.
354. wir sind helden - müssen nur wollen
bize o kadar dediler ki “almanca kaba bir dil” diye, bu tatlı insanları neredeyse fark edemeyecektik.
353. the mummers – wonderland
yine on yılın son demlerinden. şimdiden böyle harikalarsa, geleceğe umutla bakıyoruz.
352. kasabian – empire
kimileri için fazla kaba olsa da herkese yetecek kadar enerji taşıyan bir kasabian şarkısı.
351. frida hyvönen – birds
isveç’in havasında müzik elementi var sanırım. kuşlar, böcekler, hepsi güzel şarkıya dönüşebiliyor.
350. rufus wainwright - little sister
rufus wainwright’in bacısına yazdığı bu parça insana keman aşılıyor.
349. oasis - the hindu times
oasis bombayı ortalığa bıraktı. hayranları duyar duymaz “yıllarca bunu beklemişiz” diyordu.
348. the thermals - now we can see
sadece bağırarak güzel şarkı yapılabilir mi bilmiyorum ama güzel nakarat yapılabiliyor o kesin.
347. bee gees - this is where i came in
1958 yılında kurulan bir grup, en cool şarkısını yapmak için 43 yıl bekliyor. enteresan.
346. linkin park - a place for my head
muhtemelen linkin park’ın en kafa işi. gruba sorsak “you try to take the best of me, go away” diyecek kesin.
345. einsturzende neubauten – musentango
yapıları yıkan adamlar belli ki keyif alarak şarkı yapıyorlar. hem de kaşığa kuvvet.
344. mirah - words cannot describe
yanlış dönemin şarkısı. 1930’lara gidip bu şarkı adına film yapmak gerek.
343. david byrne - everyone's in love with you
kıskançlık bu kadar keyifli olabilir mi? “herkesin aşık olduğu kadın elinde, daha ne sızlanıyorsun” derler adama.
342. travis - side
gitar eşliğinde ulvi sözler. travis country yanından kalkmış olmalı.
341. a-ha - you wanted more
a-ha lifelines ile formundan bir şey kaybetmediğini bildirdi.
340. tinariwen - cler achel
tuareg insanlarını temsilen mali’de kuruluyor, libya ve cezayir’de sürgündeyken müziğe eğiliyorlar. binbir dert içinde böylesi harika müzik. gel de isyan etme.
339. guided by voices - everywhere with helicopter
robert pollard hocamın bitmek bilmez uçuklukları, şarkının adına zerre şaşırmamamızı sağlıyor.
338. albert hammond jr. - back to the 101
strokes kesmedi, süper şarkılara soloda devam. babanı da severdim zaten.
337. the shins - new slang
kimilerine göre “hayat değiştiren” bir şarkı, yol playlistlerinin ise değişilmezi. sallanan koltuk siparişlerini direkt arttırır.
336. the divine comedy - perfect lovesong
“ilahi the beatles bass yürüyüşü ve eski muazzam beach boys sound’u.” parçanın tarifi bu işte. kusursuz.
335. akon – lonely
akon bobby vinton’un askerlik psikolojisiyle yanan şarkısını alıp şekere banmış. yalnızlık güzel bir şey de olabilir.
334. david fonseca – superstars
akışkan melodi, kalın ses, ince ıslıklar. david fonseca işi bilen bir portekizli.
333. regina spektor - us
bu kadının eline piyano verilmesi yasaklanmalı. çok tehlikeli şeyler yapıyor. müzik dinlerken terliyoruz.
332. johnny cash – hurt
cash, nine inch nails’in unutulmaz şarkısını adeta süzerek yorumluyor ve ölmeden kısa bir süre önce bile ne kadar orijinal bir müzik adamı olduğunu bize gösteriyordu.
331. juanes - la camisa negra
ispanyol juanes’in harekete teşvik eden bombası. gereksiz bilgi; şarkı karalar bağlayan bir adamı anlatıyor.
330. pinhani - haftanın sonu
pinhani’den harika bir hafta yorumu. tabi asıl keyfi pazar sabahı çıkıyor.
329. the white stripes - the hardest button to button
her şey bir davulla başladı, sonra bitmek bilmedi. michel gondry’nin klibi en az şarkı kadar manyak.
328. flor-de-lis - todas as ruas do amor
bakmayın portekizlilerin bu parçayla 15. olduğuna. ileride eurovision 2009 denince akla gelen ilk şarkı olabilir.
327. nikkfurie - the a la menthe
çalması zor, ıslıklaması ölüm. anlaşılamayan aksiyonların arka plan müziği.
326. chumbawamba - pass it along
internet gençliği hususunda gruba yakışır şıklıkta bir ironi. “dünyayı kurtar, evden çıkma.”
325. starsailor - poor misguided fool
starsailor’un ritmi ile hüznü çakışan şarkısı. belki de hayatınızın şarkılarından.
324. the dandy warhols - bohemian like you
dandy warhols’un en fena koştuğu şarkı bu, ama bohemlik böyle bir şey değil gençler.
323. pj harvey - this is love
pj harvey bu kadar güzel şekilde söyledikçe itiraz etmesi imkansız bir önerme.
322. rilo kiley - more adventurous
rilo kiley dünyasının en güzel yanı. ki o dünya da dünyalar güzeli zaten.
321. sinéad o'connor - the lamb's book of life
o’conner’ın 2000lere muhteşem girişi. irlanda’ya tek kişilik bilet lütfen. gidiş.
320. south - the pain
tonuna kurban olduğumuz bu şahane şarkı south’a yaramadı, grup bir süre müzik yapmayacak.
319. umay umay & kazım koyuncu - kalbim acıdı
sadece şarkının son sözlerini alıp buraya yazsak da olur. kazım koyuncu adeta paralize ediyor.
318. the pierces – secret
pierces şarkıyı lunaparkta bestelemiş. tam da balerinin eteğinde salınırken
317. kasabian – l.s.f. (lost souls forever)
kasabian müziğin en güzel dönemine selam çakıyor. hem ismiyle, hem cismiyle.
316. the cranberries - pretty eyes
insana melankolik bir uyuşukluk verse de vazgeçemeyeceğimiz bir şarkı.
315. the rumble strips – clouds
dexy’s midnight runners’ın come on eileen’den sonra en güzel şarkısı. kartonetinde başka grubun ismi yazıyor ama orasını anlamadım.
314. kanye west - hey mama
donal leace’i duymuş muydunuz? hınzır rapçi kanye duymuş, yetmemiş tarihteki en güzel samplelardan birini almış, duyurmuş.
313. u2 – vertigo
nakaratına benzeyen 10 ayrı şarkı bulunabilir. ama bu “hola hola” çekmenize engel değil.
312. red hot chili peppers – cabron
tam peppers işi değil, lakin olmuş bir şarkı. sana “yazlık” demeyeceğim, ama yazlıksın cabron.
311. yeah yeah yeahs – maps
şarkı, genç indie gruplarına, en azından davul kullanımı açısından harita olmalı.
310. mägo de oz - fiesta pagana
ismine bak, şarkıyı al. madrid – celtic maç yapsın, fonda bu çalsın.
309. jem – 24
jem’e bakıp sıradan bir popçu sanabilirsiniz. aman diyorum.
308. fugazi – cashout
fugazi iyi açtığı diskografiyi, 2001 yılında böyle kapattı. sonra da biraz yeter dinlenelim dediler.
307. radiohead – reckoner
albüme gelen dek 8 yıl boyunca dinlenmiş bir şarkı. artık bir sekiz yıl da loopta dinlenir.
306. ocean colour scene - i told you so
ingiliz rockçılar yanık bir türkü söylerse...
305. estelle feat. kanye west - american boy
estelle’nin kısımları çok güzel. kanye ‘nin girdiği yerler ise bunu 5’e filan katlıyor.
304. dungen - sa blev det bestamt
dungen’in parçası hoşça bir progressive şarkı olarak başlıyor. 1:54’teki efsanevi değişim ise müzik tarihine geçecek cinsten. progressive asıl budur dedirtiyor.
303. aereogramme – barriers
şarkının başlarında nefes aldınız aldınız, yoksa 3 dakikalık nefessiz kısımla derde giriftar olmanız an meselesi.
302. missy elliott - get ur freak on
hint müziğinin delirtici etkisini çözmüş bir sample, akılcı bir hip-hop çalışması.
301. manu chao - j'ai besoin de la lune
manu chao bu nefisliğinde “aya ihtiyacım var” diyor. karanlık yüzü değil tabi.
300. patrick cassidy & hans zimmer - vide cor meum
2001 tarihli hannibal filminin en iyi yanı. film biraz geriyorsa bu parça sayesindedir. parçanın son saniyelerini korkuttuğu için kesenler var.
299. the killers - smile like you mean it
the killers’ın hazine sandığı olan ilk albümünden, biraz elektronik bir mücevher.
298. razorlight - golden touch
golden touch’ın sözleri değil, müziği tekerleme gibi. insanı harekete geçiren de bu oluyor zaten.
297. phoenix - everything is everything
on yılın en şahsiyetli gruplarından phoenix, tipik bir “isimle tavlayan şarkı” hikayesinde başrolde.
296. no doubt – bathwater
buna itirazım var, sevgilinin banyosuyla ilgili yazılmış bir şarkının bu kadar iyi olmaması gerekiyor
295. bloc party - trojan horse
vıcır vıcır akan, rahatsız edici olabilecek bir gürültünün içine truva atı gibi kontrpuan sokuyor adamlar. savaşı kazandıracak bir hamle.
294. regina spektor – fidelity
melodinin ağızla icra edildiği şarkıları sevmemek çok zor. hele bir de en iyilerindense.
293. jeanne cherhal - les photos de mariage
cherhal’i pahalı bir stüdyoya sokup “hadi kızım zaman kalmadı çabuk” demiş olabilirler. ama bu hızlılık şarkıya çok şey katmış.
292. sufjan stevens – chicago
sırf şarkı isimlerini yazsan kitap olabilecek bir albümün en kısa adlı şarkısı. ama o kadar kısa boylu değil.
291. snow patrol - set the fire to the third bar
karşı cinslerin armoni vokali. niye daha sık yapmazlar ki bunu?
290. i monster - daydream in blue
wallace collection’dan nasiplenen bir diğer şarkı. karaoke masasında adam öldürür bu.
289. adele - chasing pavements
“neymiş bakalım” diye açıp kilitlenerek bitirdiğimiz bir şarkı. şaşırarak sevinmek böyle bir şey.
288. kite in the air – builder
nefis bir “flow”, iki kelimeden ibaret bir nakarat. ah bu elektronik şarkıların dili olsa da konuşsa.
287. moby - extreme ways
moby gibi bir “uç yollar” adamının en iyi şarkılarından biri. ama şarkının ayakları yerde.
286. the vegastones - drag queen eyes
radyo eksen’in hak ettiği ilgiyi gösterdiği the vegastones, müthiş underground şarkılarıyla listede.
285. radiohead - knives out
yine radiohead, yine tribe sokan bir şarkı. klibi de izleyince trip çıkışsız oluyor.
284. poney express - le bruit du dehors
“ben, fransız son dönem popunun barok, melodik ve böyle şirin olanını severim.”
283. belle and sebastian - i'm waking up to us
iskoçlar yine formda. “biz bir felaketiz” şeklinde sözleri olan tatlı mı tatlı bir şarkı.
282. depeche mode - damaged people
martin gore şarkıyla birlikte damage e damage eklemekle kalmıyor, albümü de direkt şahlandırıyor.
281. the kooks - time awaits
the kooks dakikalar içinde 3 ayrı türde gezinti yapıyor. sıradan bir gruba sınıf atlatacak türden bir hamle.
280. le peuple de l'herbe – mission
bunlar da bir deli ot toplumu. mission ise “küp”üne sığmayan bir şarkı
279. echo & the bunnymen - in the margins
echo’dan eski model bir gece şarkısı. eskimeyen model demek daha doğru sanırım.
278. bjork - pagan poetry
işte sesiyle kamyon çekebilecek kadın. bjork’ü seviyoruz.
277. jet - look what you've done
the beatles’a yapılan en hoş göndermelerinden. hoşluğu, aleni olmamasından kaynaklanıyor.
276. the sleepy jackson - you needed more
sleepy jackson’un bu işinde bir bob dylan coverı görkemi var.
275. mahala raï banda – kibori
balkanlardan gelen durdurulamaz bir füze. aynı zamanda ilk sourvision şampiyonu.
274. ladytron - i'm not scared
ladytron’un daha karanlık şarkılara başlaması kötü bir haber değil, bir müjdeymiş.
273. metallica - the day that never comes
çok tartıştık onları, ve sonunda geri geldiler. ileride bir daha “bozmak” için, iyi müzikler yapmaya başladılar.
272. morrissey - i have forgiven jesus
morrissey’in isa’yı affettiği şarkı. daha ne söylenebilir ki bu adama?
271. coldplay - hardest part
çok güzel bir şarkı, ama coldplay hep aynı mı? işte en zor kısım bu soruyu cevaplamak.
270. bright eyes - haligh, haligh, a lie, haligh
gizemi hala çözülmemiş bir vokal, ve o vokale bugüne dek en çok yakışan melodi
269. ash – candy
the walker brothers’tan alınan şahane ötesi samplelarla, ash için adeta bir rap denemesi.
268. death cab for cutie - soul meets body
iki yarısı birbirinden farklı, ikinci yarısı daha güzel. resmen bir “sürpriz finalli şarkı”.
267. amy winehouse - back to black
bu şarkılara rağmen müziğinden çok kişiliği konuşulan bir kadın. kendi haline dair bir şarkı olabilir.
266. antony & the johnsons – spiralling
antony’den saf hüzün. fazlası zarar bir şarkı.
265. radiohead - we suck young blood
alkışla eşlik etmesi en keyifli parça. deneysel müzik, ya da müziksel deney.
264. feist – mushaboom
sadece mırıldanılsa bile lezzetli olabilecek bir melodiden ufak dokunuşlarla ziyafet çıkartmış feist.
263. mercury rev - tides of the moon
3 yıl önceki holes’un kardeşi. tıpkı abisi de olsa çok yakışıklı bir şarkı.
262. jens lekman - a postcard to nina
sevdiği bir arkadaşı için sır tutan jens lekman. bu güzel şarkı, sözleriyle tüm sırrı açığa çıkarması açısından ise hayli enteresan.
261. morrissey - first of the gang to die
morrissey, şaşırtıcı bir şekilde, bir üçüncü tekil şahısın hikayesini anlatıyor.
260. calogero - danser encore
calogero’nun yıkımı çağrıştıran şarkısı teoman sayesinde ülkemizce de tanınır olmuştu.
259. brainstorm - lonely feeling (to be lonely)
haritada göstermekte zorluk çekeceğimiz bir ülkeden, buradaki yalnızlığımıza ortak bir şarkı.
258. tunng – bullets
araya atılan taramalı tüfek sesleriyle dakika başı kendini yenileyen akıl dolu bir tunng işi.
257. the beta band – assessment
beta band’in böylesi gürül gürül bir şarkıyla tepe yapacağını çoğumuz tahmin etmezdik.
256. ocean colour scene - you'll never find me
ocs bam teli arama çalışmalarına devam ediyor ve bir kez daha buluyor.
255. roots manuva - witness (one hope)
işitsel efektlerin gırla gittiği teknolojik bir manuva şarkısı.
254. the gentle waves - falling from grace
isobel ne büyük bir cevhermiş. bu, belle and sebastian’ın en güzel şarkıları kadar güzel.
253. stephen malkmus - baby c'mon
ne kadar gururlansak az. baby c’mon’u bu kadar güzel yapan şey, özdemir erdoğan’ın çöpçüler kralı filmine fon olan gurbet'inden başkası değil.
252. the white stripes - little acorns
bir aksaklık gösterisi. sanırım white kardeşlerin olgun işlerinden biri oluyor bu?
251. the clientele - losing haringey
müthiş bir fon müziği üzerine laflama. insanın laf edesini getiriyor.
250. the presets - are you the one?
bu isimde çok şarkı var. ama bu kadar vahşisi yok.
249. the white stripes - fell in love with a girl
bu da olgun olmayan white stripes. bilmeyenler için söyleyelim; bir aşk şarkısı.
248. teenage fanclub - it's all in my mind
teenage fanclub’ın 40’ına gelmiş solistinin şarkısı. yaş olayı da zihinde bitiyor.
247. mogwai - dial revenge
galler dilinde dial, revenge (intikam) demekmiş aynı zamanda. peki bu acımasız şarkıyla mogwai ve gruff rhys kimden intikam almaya çalışıyor, orasını bilemiyoruz.
246. radiohead - everything in its right place
her şey yerli yerinde. yazar burada şarkının altyapısına sesleniyor.
245. supergrass – grace
2:30 dakikaya sığmış enerji. ingiliz işi. tasarrufa da teşvik ediyor üstelik.
244. the strokes - you only live once
strokes’tan yapıbozumunu tekrardan bozan bir isimlendirme. çok “normal” bir şarkı aslında.
243. muse – starlight
dışı hışırtılı muse, içi tam bir aile şarkısı. albümünün mihenk taşı.
242. mando diao - motown blood
damarımda motown kanı var diyor adamlar, şarkıyı dinleyip itiraz edene rastlamadım.
241. clyde federal - cleared a little space
yine motown referansı, yine harika bir şarkı. 100 yıl sonra bile dönülür.
240. starsailor - way to fall
bu gruptan bu kadar sağlam bir minörlük beklemezdim. iyi ki yanılmışım.
239. the gathering - you learn about it
the gathering vokali anneke’yi çaktırmadan balkanlardan ödünç almış olmalı. hollanda bu kadar yaralı bir ülke değil.
238. spoon - the two sides of monsieur valentine
spoon’un 2000’lerin en güzel sounduna sahip olduğunu iddia eden biri, sözlerine bu şarkıyla başlayabilir.
237. modest mouse - spitting venom
akılları alan bir hardcore. ilk 3 dakika o kadar etkili ki o gazı almak için şarkı 5 dakika daha uzuyor.
236. mercury rev - a drop in time
bir yıl, zamanda sadece bir damla. neyse ki şarkı bir yılda unutulacak cinsten değil.
235. manic street preachers - ocean spray
james dean bu şarkıyı sevgilisine mi yoksa annesine mi yazdı? açıkçası stüdyonun gece bekçisine yazmış olsa bile bu bir başyapıt.
234. jens lekman - pocketful of money
jens lekman’a dair bildiğimiz en önemli şey: adam “beni baştan yarat” programını tek başına müzikal olarak yapabilir.
233. déportivo - sur le moment
92 saniyeliğine fransa’dayız. sonra bir 92 saniye daha. bıkana kadar.
232. sonny j - handsfree (if you hold my hand)
36 yıllık bir restorasyon. 70’lerin şarkılarını orijinalinden iyi coverlamak çok zordur. sanırım en iyi yolu orijinali üzerinden bunu yapmak.
231. beck - e-pro
beck’e her ruh halinin yakıştığının kanıtı. bir dur, bir eğlen.
230. blonde redhead - this is not
hareketli rüyalarda arka planda çalacak şarkı. insana uyanma hüznü veriyor.
229. clinic - the second line
cidden klinik çağrışımlı bir şarkı. sanki yaşam destek ünitesinden alınan seslerle yapılmış.
228. citizen cope - son's gonna rise
cowboy sesli bir vokalden çıkabilecek en güzel nağmelerden.
227. elliott smith - pretty ugly before
iç ezen bir şarkı. her daim güzel kalacak adamdan.
226. amadou & mariam - sabali
mali’liler. gözleri görmüyor. ama ne kadar iyi müzik yaptıklarını artık bütün dünya görüyor. elektronik dokunuş içermeyenleri de dinlemeli.
225. british sea power - be gone
iyi bir indie şarkısı yapmak için çok sayıda enstrüman şart diye bir şey yok. böyle güçlü olsun yeter.
224. the flaming lips - do you realize??
uzay yolculuğu sırasında yanınızdan eksik etmemeniz gereken bir şarkı. henüz yapmadıysanız da bir gün mutlaka olur, aklınızda bulunsun.
223. hard fi - tied up too tight
nakaratına yürek dayanmaz, evde konser deneyimi. yaylıları mundar etmişler o ayrı
222. röyksopp - happy up here
listeyi bir 10 yıl sonra yapsam zirvede bile olabilir. insan dinlemeye kıyamıyor ki değerlendirsin.
221. grandaddy - so you'll aim toward the sky
90 dakikalık filmlerin yaşatamadığı deneyimi bu 5 dakikalık şarkı yaşatıyor. boşuna demiyorlar bütün sanatlar müziğin bulunduğu konumu arzular diye.
220. the strokes - ask me anything
parçalayan gitarların grubuna gidip uslu mu uslu bir şarkı yaptırmışlar. adam söyleyecek söz bulamıyor haliyle.
219. kanye west – jesus walks
eski şarkılar kesmedi artık kilise korosu bile kanye’nin rapiyle buluşuyor. artık tüm dünya kendisinin kim olduğunu biliyor.
218. a perfect circle - the noose
bu da bir başka türkü. keenan herkesten yanık okumuş ama, kenan’a bağlamış.
217. camera obscura - eighties fan
be my baby’den intro ödünç alan şarkıların en sofistikesi.
216. shaggy – angel
angel of the morning bilyon kez coverlandı evet, ama başka kim bu şarkıyla gelene geçene dans ettirebildi?
215. the dresden dolls - shores of california
rahatlık, hınzırlık, aksaklık. melodiyi zerre ihmal etmeden üstelik.
214. helloween - if i could fly
helloween şu tipik “sürekli çok iyi olduğu için fazla bahsedilmeyen” gruplardan. ah bu liste bir de 90’larda olacaktı ki.
213. the zutons – confusion
güzel şarkı yazmak zor. çok sade ve çok güzel şarkı yazmak? en zoru.
212. red hot chili peppers – dosed
red hot slow üretim merkezinin son çalışması. ürün kalitesi sabit.
211. metallica - the judas kiss
sabırlı metallicacıların rüyaları gerçek oldu. hep böyle şarkı yapsalar. “eat my liver” desek anlamaz gider üzerine şarkı yazarlar.
210. the organ - steven smith
grubun ismi boşuna organ değil. güzel bir klavye, klavyeyi de ezen bir vokal.
209. bumboks - ta chto
bir başka olur ukrayna’nın hip-hop’ı. üstelik bumboks’un tek numarası bu değil.
208. norah jones – sunrise
şarkı da solisti gibi. kusursuz. çok güzel. ama belki de “kusur”un güzelliği yok içinde.
207. godspeed you! black emperor - lift yr. skinny fists like antennas to heaven
post-rock her zaman çılgın olur ama, bu aynı zamanda inanılmaz neşeli, resmen saklayamamışlar neşeyi.
206. kanye west feat. chris martin - homecoming
martin sadece vokale değil, şarkı yazımına da el atıyor. muhtemelen bu yüzden de şarkı bu kadar yumuşak olabiliyor.
205. voxtrot - the start of something
çok zor yakalanan bir şey olmuş, ve şarkı utangaç bir çocuk masumiyetiyle söylenmiş.
204. phoenix - if i ever feel better
daha ilk albümde böylesi bir fenomen. allah’tan phoenix bunun altında ezilmedi.
203. echo and the bunnymen - it's alright
ve echo and the bunnymen’in dağıttığı an. 60’larda bunu yapsalardı bugün 20 ayrı filmde duymuştuk.
202. fischerspooner - never win
çok ‘kalabalık’ bir şarkı. yalnızken dinlenmiyor bile.
201. the dresden dolls - dirty business
dresden dolls tarzının geldiği en keskin nokta. bunu da aşarlarsa ben değil tarih yazar kendilerini.
200. belle and sebastian - piazza, new york catcher
en popüler b&s işlerinden. insanın yüzüne aydınlık çarpıyor.
199. coldplay - the scientist
“imagine esintileriyle başlayan hiçbir şarkı kötü olamaz”ın bir diğer kanıtı.
198. the tellers - second category
belçika’dan çıkan en haşarı müzik olabilir. akustik gitarla daha ne yapılabilir ki?
197. keane - somewhere only we know
olağanüstü bir davet. şimdiden çağımızın klasiklerinden biri.
196. jens lekman - friday night at the drive-in bingo
yine jens, yine eğlence. chordettes’in lollipop’unu bile andırıyor.
195. jay-z - roc boys (and the winner is)
menahan street band’den sample, kanye west, beyonce gibi isimlerden back vokal. arkan sağlamsa oluyor demek ki.
194. regina spektor - 20 years of snow
regina spektor’un asli öldürücü hamlesi. bu kadına piyano vermeyin demiştik di mi?
193. a perfect circle – passive
kaosu tarif eden bir müzik eşliğinde ‘ney’ zarifliğinde bir vokal. bir bileşim örneği.
192. sufjan stevens - the man of metropolis steals our hearts
sufjan stevens’in olgun müziğine gençlik aşısı. ağırbaşlı “la la la” lar.
191. cake - no phone
artık "arayan soran yok, rahat yaşıyorum" diyen rafet el roman'ı daha iyi anlıyoruz.
190. the raconteurs - steady as she goes
her notası rock klasiği olması için tasarlanmış. raconteurs’in çıkışında büyü katkısı var.
189. benjamin biolay - dans la merco benz
kısık sesle söylenen bir pop şarkısı. fransızların uzmanlık alanı.
188. dizzee rascal - i luv u
gücünü hemen anlıyoruz. güzelliğini anlamak ise epey vakit alabilir.
187. robbie williams – feel
şüphesiz en oturmuş williams şarkısı. notalar birbirine ahbap olmuş adeta.
186. the shins - girl inform me
yıkıcı etkisi ilk 5 saniyede en güçlü halinde.
185. the clientele - when you and i were young
eskiye göndermesiz müzik olmaz tabi ama böylesi “tozlu” bir şarkı yapabilmek de insanüstü bir gayret ister.
184. tegan and sara - walking with a ghost
ikizler yazıp söylüyor, 5 kişilik grup çalıyor. yazın üstü açık araba yolculuğu gibi şarkı. çok kıskandım.
183. keane - bend and break
taş gibi keane. kırılmaz, bükülmez. bereket timsali bir ilk albüm bunlarınkisi.
182. caesars - it's not the fall that hurts
sevindiren şarkının güzel olması değil. bu şarkı sayesinde caesars’ı tanımak.
181. chumbawamba - on ebay
savaş eşyalarını ebay’de satmak? chumbawamba bu adamları elinde akordeon ile paklar.
180. ladytron - destroy everything you touch
yıkıcı etkisi müthiş isminde bile mevcut. aman siz şarkıyı dinleyin, dediğini dinlemeyin.
179. the fiery furnaces - here comes the summer
hoşça sayılabilecek bir şarkının efektlerle nefis hale gelmesi. demek ki efekt deyip geçmemek lazım.
178. the white stripes - icky thump
bazı şarkıları yapmak için çok uğraşmak, bazılarını yapmak için ise hissetmek gerekir. bunu yapmak için jack white olmaktan başka çare yok.
177. spoon - chicago at night
spoon daha bir dakika geçmeden masayı kuruyor, ışıkları loşlaştırıyor, gözleri kısıyor. tek bir şarkıyla.
176. tapes 'n tapes – insistor
resmi at yarışı şarkısı. atlardan bile daha hızlı.
175. r.e.m. - imitation of life
r.e.m. in hala söyleyecek çok sözü var. kimse sizi kötü albüm yaparken göremeyecek.
174. peter bjorn & john - young folks
islıklar güzel, tamtamlar şahane. peki ya aralarda giren o dünyalar güzeli ses?
173. helldorado - a drinking song
bu dehşetlinin kıymetini bir biz bildik sanırım. dünyanın geri kalan ülkeleri utansın.
172. coldplay - viva la vida
değişen coldplay’in en zarif hamlesi. viva la coldplay demeye gerek yok ama.
171. chromeo - mercury tears
vocoder çok büyüdü. haliyle artık dalga geçmiyor, yaptıklarını takdirle karşılıyoruz.
170. no doubt - hella good
işte bu gayet iyi. şüphesiz ki “pop”un çok ötesinde. pharrell williams’ın katkısı bir efsane yaratmış.
169. kings of leon – milk
sille tokat şarkıların arasında bir şirinlik gösterisi.
168. alanis morrisette – utopia
alanis’in en nezih olduğu an. e haliyle ütopik bir şarkı.
167. dj shadow - six days
colonel bagshot’ın “altı gün savaşı” ile ilgili en içli ağıt olan şarkısını dj shadow daha da içlemeye çalışırsa.
166. u2 - beautiful day
grammy’ler yılın en iyi şarkısı seçti bunu. ben sadece güzel günlerde dinlenecek şarkı seçiyorum.
165. red hot chili peppers - snow (hey oh)
şarkı karın sadece beyazlığını almış, soğukluğunu tamamen bırakmış.
164. k's choice – somewhere
k’s choice’un bu neredeyse mutlu şarkısı 1200 metrelik bir kaydıraktan aşağı kayarken kulakta olabilir.
163. michael jackson - you rock my world
efsanen 2000’lerde müzikle eskisi kadar uğraşamadı maalesef. ama uğraştığında ortalığı inletmemesi için sebep yoktu.
162. kings of convenience - know-how
grubun sıkıcı olamayacak tek şarkısı belki de. know-how’ı da feist’de saklı.
161. brainstorm - a day before tomorrow
tam olarak bugün evet. letonya’nın melodiyle iştigalinin yıldönümü.
160. jazzamor - before too long
jazzamor gergin başlayıp, yumuşatıp, akıtıp, çok uzun olmadan da bitiriyor. ideal.
159. gorillaz - feel good inc.
şirket kurmanıza gerek yok. bunlardan daha fazla yapın yeter.
158. roots manuva - ital visions
dubstepi bilen adam rap yapsın da biz hasta olmayalım. mümkün değil.
157. dionysos - la métamorphose de mister chat
incelen sesler, geren yaylılar ve sonra patlayan çığlıklar. kabus gibi şarkı. iyi anlamda kullanıyorum.
156. manic street preachers - empty souls
pek aşk şarkısı yazmıyorlar diye ruhsuz da değiller ya!
155. she wants revenge - tear you apart
interpol benzerleri yaftası yememek için kendini diğerlerinden ayırıyor she wants revenge. tam da bu şarkıyla.
154. the fratellis - whistle for the choir
biraderler punk tarzlarına biraz mola verip bu karşı koyulamaz parçayı yapıyorlar.
153. weezer - island in the sun
ağır gitarları bırakıp sayfiye bölgesine yerleşen weezer, melodileri bavula atmayı da ihmal etmiyor.
152. ashram - il mostro
bir piyano, bir keman. ashram ömürlük bir iş yapmış.
151. youmi kimura - itsumo nando demo
uğruna en güzel animasyonlardan biri yapıldı. şarkıyı daha iyi anlatabileceğimi sanmam.
150. the last shadow puppets - meeting place
yaşlarından büyük şarkılar yapan adamların buluştuğu gruptan.
149. joan as police woman – christobel
bakmayın kadın olduğuna, yeri gelince en sağlam cezayı kesebiliyor joan.
148. citizen cope - bullet and a target
eskiler ne düşünür bilmem ama folk müziğin geldiği son hal beni heyecanlandırıyor.
147. anathema - are you there?
dinleyicisini depresyona sokmadan rahat edemeyen gruplardan anathema’nın, en rahat bozucu şarkısı.
146. radiohead - 2 + 2 = 5
radiohead denemekten sıkılmıyor ve bir kez daha müziğin matematiğiyle oynuyor.
145. crystal castles - alice practice
crystal castles’ın “mario müziği” denilip geçilme riskini minimize eden parçası. kulağı tırmalamıyor, biraz kaşıyor.
144. panda bear – i’m not
bu müthiş ses ve gürültü ahenginin içinde kendinizi bir an için karadeniz’de sanabiliyorsunuz.
143. devotchka - til the end of time
olabilecek en iyi açılışlardan biri. bir an “sonsuza kadar dinlerim bunu” diyorsun.
142. kaiser chiefs - everyday i love you less and less
bariz yalan söylüyorlar. ama sevmemek mümkün değil.
141. panjabi mc - mundian to bach ke
hep amerikanlar mı hindistan’dan sample alacak? buyrun knight rider samplelarıyla çılgın atan panjabi mc.
140. iron maiden – paschendale
metal müzikte epik denince şahlanışını görebildiğimiz iron maiden’dan yine evladiyelik bir savaş öyküsü.
139. thom yorke - the eraser
yorke’un elektronik aşkının meyvelerinden. üzerine rap yapsan da lezzet aynı.
138. beirut - rhineland (heartland)
kimisi böyle bir şarkı yapmak için yıllarca acı çeker. zach condon 20’sinde yapıyor.
137. james - getting away with it (all messed up)
90’ların has adamları 2000’lere nefis girip durmuştu. 2008’e kadar bununla idare ettik.
136. elliott smith - let's get lost
smith’in son şaheserlerinden. kaybolmadan önceki.
135. radiohead - in limbo
uzaydan gelen yaratıkların dans parçası filandır bu. ince işçilik eseri.
134. bitter sweet - dirty laundry
tertemiz bir sample, gönüllerdeki pop. aznavour gurur duyuyor olmalı.
133. the futureheads - hounds of love
en iyi şarkısı bir cover olan gruptan korkacaksın demişler. yine de şükür, hiç iyi şarkıları da olmayabilirdi.
132. porcupine tree – trains
değil sadece grubun, porcupine tree’nin içinde bulunduğu müzik türünün de en iyi şarkılarından.
131. vampire weekend - a-punk
biz, bir punk’ın bu kadar zarif olabileceğini bilmeyenler, öğrendik.
130. a silver mt. zion - `13 angels standing guard 'round the side of your bed`
müzik değil. bir ağıt, bir ayin, bir inilti, üşümenin sesli hali. ama müzik değil.
129. travis - happy to hang around
fran healy damarı müthiş yakalıyor ve bir anda milyonlarca platoniği tarafına çekiyor.
128. remedios silva pisa - naci en alamo
işi gücü gezmek ve güzel müzikleri bir sinema paketinde sunmak olan adamın bugüne dek en güzel hediyesi.
127. depeche mode - free love
karizmanın zirvesinden bir “serbest aşk” daveti. çok da inandırıcı değil aslında.
126. junior senior - move your feet
ayağını oynatmayan bizden değil. kontrollü biçimde kontrolü kaybeden bir şarkı.
125. christian basso - the movement
basso’nun hareketsiz bırakan hareketi. bir nevi ölüm vuruşu.
124. iron maiden - ghost of the navigator
35 yıllık iron maiden’ın en iyi şarkılarından birini çıktığı anda dinleyebilen genç nesil kendini şanslı saymalı.
123. the good, the bad and the queen - history song
büyüleyici. the clash gibi bir topluluğu bile reggae’ye bulayan harika bir adamı grubuna alırsan olacağı budur.
122. oi va voi – refugee
oi va voi’nin şarkısında çok güzel bir ‘eskilik’ var. 100 yıl önce yazılıp unutulmuş gibi.
121. fleet foxes - white winter hymnal
kışın da dinlensin diye sıcak şarkı yapmak? akıllıca.
120. rihanna – umbrella
5 kez dinleyip diline dolamayan adama soğukkanlılık madalyası veriyorlarmış. bence dişlik (gum shield) vermeliler.
119. antony & the johnsons - hope there's someone
antony’nin sesiyle yaptığı şey inanılmaz. smiths sonrası en” uyutmayan” şarkı. yine de iki dakika sürseydi daha iyi olurdu.
118. kate nash – dickhead
genç kadının haklı isyanı. sinkaf ilk kez bu kadar klas oluyordur belki.
117. anathema – closer
anathema’nın başkalaştığı parça. kendi içinde bile deviniyor.
116. bruno coulais - le retour des grues
coulais’in yakaladığı sesler kuş seslerinden bile daha iyi. arada karşılaştırma imkanı da tanınıyor.
115. the libertines - what a waster
punk grubum olsa bu şarkıyı duyduğum an kapatırdım. bu renkliliği aşmak çok zor.
114. beirut - a sunday smile
şarkıları iki üç kelimeyle anlatmak zor. keşke her şarkıcı bunu şarkının ismiyle halledip bizi rahatlatsa.
113. mendetz – futuresex
ispanyol gençler bu uçarı şarkıyla 1979 sounduna seksi bir selam gönderiyor.
112. interpol - slow hands
2000’lerin indie rock müziğini tek başına temsil edebilecek ağırlıkta.
111. chris isaak - life will go on
usta bu şarkıda kendisiyle çelişiyor. sözler insanı mutluluğa teşvik ederken müzik ve vokal arkadan vuruyor.
110. the killers - andy, you're a star
dikkat çeken sözleri ve albümün en ağırbaşlı çalışmasıyla halis muhlis the killers.
109. cake - commissioning a symphony in c
böyle ‘rüzgar eşliğinde uçan’ şarkılardan müzik tarihinde çok az var. 90larda divine comedy yaptı bir tane, 2000’lerde de bu var.
108. bumcello & taraf de haidouks – cuculetsu
türler farklı, delilik sabit. parça ise harika bir bileşimin ürünü.
107. doves - there goes the fear
rock klasiği olmak için doğmuş. 100 metreden ben ingiliz’im diyor ayrıca.
106. daft punk – technologic
masamızda otururken sık sık başvurduğumuz kelimelerden destan çıkmış ortaya. bilgisayar başında oturan insanlar sıkıcı derler bi de.
105. the dandy warhols - you were the last high
dandy’lerin pek tutulmayan albümlerinden ruhani bir kayıt. grubun en yükseğe çıktığı anlardan.
104. a-ha – velvet
a-ha ilk kez bu kadar huzurlu ve dingin. kadifeden battaniye yapmış adamlar.
103. spoon - lines in the suit
2001 yılında spoon’un ayak sesleri duyuluyor. o meşhur katmanlı spoon şarkılarının ilki.
102. the killers – read my mind
bana göre en iyi killers şarkılarından, yazanına göre ise en iyisi. her halükarda parıldıyor.
101. cocorosie - good friday
grup muhtemelen stüdyoya birkaç çocuk getirip ‘siz arkada bir şeylerle uğraşın” demiş, aralarında uyuyanlar varsa diye de sessiz konuşmuşlar. sonuç nefis olmuş.
100. redd - vicdani redd
redd kendini aşıyor ve piyano-gitar-davul üçlüsüyle tek kelime etmeden vicdanları kilitte bırakıyor. türk rock müzik tarihinin en iyi enstrümantal çalışması olabilir.
99. talib kweli - get by
nina simone’un sinnerman’inden alınma bel kıran bir piyano melodisi, gürültü değil huzur veren bir kalabalık. mutfakta ise yine dahi prodüktör kanye west.
98. the thrills - i came all this way
thrills’in en az tutulan albümünden yolluk bir şarkı. hatta tüm yolu çıkartacak kapasitede.
97. travis - re-offender
travis bir öneki albümünde hem hüzünlü (dear diary), hem neşeli (side) hem de orta karar (sing) güzel şarkılar yapmıştı. artık tek ihtiyaçları kusursuzca akan bir şarkıydı, o da oldu. bir daha yapın demek lazım.
96. royce da 5 9 - boom (remix)
albümdeki “boom” groove’u yaylılarla harmanlayan nefis bir çalışma. ama siz bir de onu temponun şaha kalktığı, yaylıların patladığı, nefes nefese remixiyle dinleyin.
95. röyksopp – eple
akla oyunlar oynayan melodileri ile görüntülerden matruşka yapan klibi birleştiğinde insanı sonsuzluğa sürükleyen olağanüstü bir eser.
94. outkast - hey ya
outkast, hayranı olduğumuz bir grup ama böyle bir şarkı yapıp bir neslin gazını alacağını tahmin etmek yine de zordu sanırım
93. lily allen – ldn
herkese bir şeyler hatırlatan, çok özel bir şarkı. lily allen eski bisikletine atlamış da yazmış sanki.
92. a-ha - summer moved on
yazı törenle bitiren şarkı. sonbahar karşılama marşı olma yolunda ilerliyor. nakaratındaki atak pop müziğin en güzel saniyelerindendir.
91. kanye west - love lockdown
kanye west değişti. artık rap yapmayı bırakıp hep böyle şarkılar mı sergileyecek bilmiyorum ama, kendisi alemdeki sayılı prodüktörlerden oldukça ne yapsa hakkını verecektir.
90. spoon - don't you evah
the natural history’nin kıyıda kalmış şarkısından bir başyapıt çıkartma. spoon tuttuğunu altın ediyor.
89. the strokes - take it or leave it
işte bizim şarkılar diye gururla göstereceklerimizden. i can’t explain kadar güzel. onun gibi çığır açıcı olmasa da.
88. glasvegas - daddy's gone
dönemin sonunda farklı tarzları ve tırtıklı vokaliyle arz-ı endam ettiler. büyük bir sürpriz, yüksek beklentiler...
87. the libertines - music when the lights go out
insanın rüyalarına girecek cinsten bir şarkı. libertines’in iki hali arasındaki dengeyi sağlıyor.
86. radiohead - where i end and you begin
thom yorke bir kez daha gökyüzünde, kaotik atmosfer inatçı davullarla süsleniyor. sanırım şarkı aşktan bahsediyor.
85. spoon - you got yr. cherry bomb
en iyi güne başlama şarkılarından. tabiri caizse bomba gibi yapıyor.
84. franz ferdinand - eleanor put your boots on
patırtı dolu ilk albümün ardından oluşan beklentiye verilebilecek en iyi cevap. albümün geri kalanı bu şarkıya ayak uydurabilseydi çok çok daha iyi olacaktı.
83. animal collective – grass
grubun tarzına tam oturmuyor. başka bir yerden mi aldınız diyecek oluyoruz ama böyle bir şarkıyı yapabilecek başka bir grup da yok. benzersiz bir iş.
82. system of a down – roulette
kimileri için soad’ın tuttuğu tek fare. en iyi şarkıları olduğuna tüm paramı basarım.
81. the dears - 22 the death of all the romance
the dears’tan romantizme kurşunlar. on yılın en şık düetlerinden. şarkının ismindeki 22 de neredeyse 42 gibi bir gizem oluverdi.
80. morrissey - let me kiss you
her insan hayatının bir günü kendini bir smiths şarkısının içinde bulmuştur derler. bu şarkı hiçbir smiths şarkısının olmadığı kadar çok kişiyi kapsadı.
79. cinerama – lollobrigida
sanki solist şarkı esnasında ağlamamak için cümleleri kısa tutmuş. ünlü bir isme ithafen yazılmış en güzel şarkılardan.
78. the organ - love, love, love
erken dağılan bir grup. yegane bir albüm ve içinde bir avuç güzel şarkı. love, love, love bunların içinde insana en dokunanı.
77. amy winehouse - tears dry on their own
60’lar soul’una en yakın seslerden biri marvin gaye şarkısı üzerine inşaya başlarsa. bu müthiş şarkıyı dinledikçe “hala yeni nina simone olma şansı var mı acaba?” diye sayıklamak mümkün.
76. q–tip – won’t trade
q-tip albüm yayınlayamadığı 9 yılın acısını çıkartıyor ve 2008’in en iyi birkaç rap şarkısından birini yapıyor.
75. blur - out of time
damon alborn’da hamle bitmez. ama devreye ud ve kanunu sokması inanılmaz. zamanın ötesinde mi gerisinde mi bilinemiyor.
74. arctic monkeys - from the ritz to the rubble
müzik adına herkese tek bir meleke dağıtılıyor olsaydı, bu şarkıdaki ritim duygusunu isterdim sanıyorum.
73. ian brown - time is my everything
stone roses’ı geride bırakan ve güllerden nefret etmeyen ian brown, dördüncü solo albümünde zaman üzerine nihayet başyapıtını patlatıyor.
72. keane - this is the last time
“bu son” diyen ama özür dilemeyen bir şarkı. haliyle kederli. ve keane o olağanüstü albümünden, ölümcül virüsü çıkartıyor.
71. amy macdonald - this is the life
amy bugüne kadar dinleyip bayıldığımız tüm sakin grupları özümsemiş sanki. hem geçmişe hem geleceğe gülümseyerek bakma nedenlerinden biri.
70. the hives - die, all right!
the hives sanırım punk’ın gelebileceği en sert ve en melodik noktaya geldi. umarım “öl, tamam” sözünü tür için sarf etmiyordu.
69. the long blondes - weekend without makeup
erol alkan’a binlerce kez teşekkürler. klasikleşecek pop yapmak için şarkıların yavaş olmasına gerek yok.
68. noir désir - des armes
kısa, ama bitiriciliği çok yüksek. sesiyle duvarları yıkan bertrand cantat, şimdi kendi haline de ağıt yaksın.
67. burial – archangel
dubstep’in markalaşmış ismi burial, 4 dakikalığına ayrı bir evrende misafir ediyor bizi. sözlerini çözmek, anlamaya yetmiyor.
66. the chemical brothers – galvanize
faslı najat aâtabou’dan alınan kıvrak samplelar müslüman rapper q-tip’in enfes sesiyle buluşuyor. allah chemical brothers’tan razı olsun.
65. the decemberists - we both go down together
1963 tarihli hey paula’dan sonra en güzel “mahay love” diyen şarkı. on yılın losing my religion’ı.
64. placebo - protect me from what i want
“beni istediğim şeyden koru!” placebo tüylerimizi tavana nişanlıyor.
63. yann tiersen - le jour d'avant
insanın aklına girip, orada çoğalan bir şarkı. film müzikleriyle sevdiğimiz yann tiersen’den, komple bir film. üstelik mutlu sonla bitiyor.
62. arctic monkeys - mardy bum
son yılların en tutulan gitar tonlarından biri ve ilk albümün en umut verici şarkısı.
61. vampire weekend - mansard roof
vampire weekend ortalığa deli cesaretiyle giriyor. ellerine gitar almadan müthiş bir rock şarkısı yapmaya kalkıyorlar.
60. the go! team - grip like a vice
arka planda uğultular duyuluyor, kahkahalar yükseliyor, sirenler çalıyor. the go! team kaos dolu bir dans müziği müjdeliyor. buna hazır olun.
59. hot chip - over and over
hot chip sadece o nefis vızır vızır introyla bile tam notu alıyor. sonrasında daha da aşmalarına o kadar gerek yoktu yani.
58. fischerspooner - the 15th
wire gibi özgün bir grubun şarkısını hakkıyla coverlamak yürek ister. neredeyse orijinalinden bile iyi bir cover için ise katıksız bir müzik dehası gerekiyor.
57. fleet foxes – mykonos
yol şarkılarına alışmıştık. fleet foxes ise olayı bir kademe ileriye götürüyor ve “deniz yolu” şarkısı yapıyor.
56. manu chao - rumba de barcelona
fransa’da doğdu, dünya vatandaşı oldu. milyarların beğeneceği düzeyde şarkılar yaptı. helal olsun sana manu chao.
55. faithless - crazy english summer
duygudan yoksun olmayan techno şarkılarla kitleleri coşturmak konusunda usta olan faithless’ın uykusuzluklarının sebebini anlamamıza yarayan nefaset dolu bir şarkı.
54. therion – lemuria
korkunç kurbağa deneyi gibi. therion görkemi bir anda değil de alıştıra alıştıra verdiğinde en etkili sonuca ulaşmış oluyor. unutulmayacak bir eser.
53. röyksopp - you don't have a clue
röyksopp’un elektronik sound’u, bize eple ve sparks gibi şarkılar hediye ettiyse de insanı ağlatacak kıvama getirecek bir patlamayı çok da beklemiyorduk. açıkçası, hiçbir şey bilmiyormuşuz.
52. franz ferdinand - take me out
ve franz ferdinand. alışılagelmemiş klibi ve öldüren temposuyla farklı tatlar arayan milyonları kalbinden vuruyor. uğruna savaş çıkarılacak şarkı.
51. kasabian - processed beats
empire ve l.s.f. gibi şarkılara rağmen kasabian’a “hoş ve boş bir grup” diyenlere resmi bir “bu da mı gol değil” çığlığı. hakim ben olsam elimi masaya vurup “gol” derdim.
50. oasis - fuckin' in the bushes
evet, wonderwall’u milyarlar dinledi, live forever’ı tüm zamanların en iyisi seçenler oldu, ama kimileri için oasis’in olayı aşılamaz şekilde bitirdiği şarkı budur. çok da haksız sayılmazlar.
49. mylo - drop the pressure
mylo inanılmazı başarıyor. dünyanın en ilginç dans şarkılarından biri, en az bir 100 yıl sonra anlayabileceğimiz sözleriyle...
48. si connelly - baby i’m tired
tanınırlığı çok az olan, gizemli bir kişiden, ilk dinleyişte vuran harika bir sürpriz. istikrarlı melodisiyle unutulmayan bir şarkı.
47. air - cherry blossom girl
air’in en havaya girmiş şarkısı budur. kalbimize fazlasıyla sahip oluyorlar.
46. vampire weekend - m79
klavsen ile kemanlar, bir indie rock şarkısının içinde buluşuyor. vampire weekend, günümüzün en iyi soundunu bulma yolunda canla başla ilerliyor.
45. coldplay – clocks
piyanoya sekizer kes basmayla yaratılan şaheser. en klasik tabirlerden biriyle, coldplay’î coldplay yapan şarkı.
44. blonde redhead - falling man
neredeyse her albüm bir öncekinden iyi. yükselen çıtayla altıncı albümde bunun geleceğini tahmin etmeliydik. adamlar hala düşmeyi öğrenemedi.
43. blur – caravan
ritm neredeyse fındık kırarak yakalanıyor. trimm trabb’den sonra en hastalıklı blur şarkısı. bi de neşeli şarkıymış gibi ‘la la’ çekiyorlar.
42. radiohead - a wolf at the door
thom yorke adeta “ayışığı sonatı”nın üzerine rap yapıyor. beethoven bunu duymalıydı.
41. kanye west – stronger
alametifarikası eskilerden aldığı samplelar sandığımız kanye west, 2001 yılından aldığı sample la en güçlü şarkısını yapıyor. sample için bence kanye west daft punk’a değil, daft punk kanye west’e teşekkür etmeli.
40. the strokes – reptilia
biraz yavaşlayıp tekrar hızlanan lunapark trenleri gibi. odaları yakacak kapasitede.
39. passion pit – sleepyhead
passion pit’in bu algı çekici deneyini sevmek çok kolay değil, ama vazgeçmek çok zor. zamanın ötesinde bir şarkı bile olabilir.
38. portishead - the rip
portishead’in altını. zamansız yakaladığını huzur içinde yatıracak potansiyele sahip. tek başına 11 yıllık bekleyişe değiyor.
37. the postal service - such great heights
mesafe tanımaksızın vuran aşkların şarkısı sanırım. hatta bazen, doğru zamanda doğru kişilere sorduğunda, dünyanın en güzel şarkısı.
36. the killers - when you were young
“katil”lerden kütür kütür realizm. beatles gibi bir şeye benzemiyor, ama bir tribün marşı gibi akıyor, tıpkı gençken hayal ettiğimiz gibi.
35. m.i.a. - paper planes
yılın en sansasyonel filminde, hiç de altta kalmayan bir şarkı. en büyük tehlikesi, nakarata beatlerle eşlik etmek isteyen insanların meydanları doldurma riski.
34. the arcade fire - neighborhood (1 tunnels)
cenaze albümünün müthiş dörtlemesinde arcade fire, söylemeye çalıştığımız altın şarkıyı söylüyor. komşuluk ölmemiş.
33. mogwai - hunted by a freak
kelimelerle anlatmak çok zor, sanki birisi müziğe kepçe atmış karıştırıyor. en iyisi şarkıyı dinleyip yorum olarak kabul etmek.
32. cake - comfort eagle
cake bir din kuruyor, sınırlı sürüm. bundan daha ironik oldukları vardı, ama daha önce hiç bu kadar ciddi ve bu kadar harika olmadılar. the distance hariç.
31. modest mouse - float on
süzüle süzüle akan bir gitar melodisi, isaac brock’un hırıldayan vokali olabileceği en neşeli halinde. bütünüyle unutulmaz.
30. justin timberlake feat. t.i. - my love
işte bu inanılmaz. müzik denince genelde ilk akla gelen kişilerden olmayan justin timberlake, timbaland ve t.i. ile birlikte son yılların en feci pop hadiselerinden birinin mimarı oluyor. öyle bir şarkı ki flowlar öldürüyor, geçişler süründürüyor. nakaratından beş ayrı güzel şarkı çıkar. parçaya daha dinlemeden justin’in olduğu için burun kıvıranlara ise nakarattaki kahkahaları hediye etmek lazım.
29. the white stripes - seven nation army
bir şarkı yapıyorsun, hayranların söylüyor, barlarda müzik yapanlar söylüyor, yolda yürüyenler söylüyor, ofiste çalışanlar söylüyor, tribünde maç izleyenler söylüyor. ileride çocuklar duyar duymaz tanıyacaklar bu melodiyi. jack white gurur duymalı, iyi ki yanlış anlamış salvation army’yi.
28. the last shadow puppets - my mistakes were made for you
1968 yılında bestelenmiş, rafine edilmiş ve en lezzetli olabileceği şekilde 40 yıl sonra piyasaya sunulmuş. ilk dinlediğimiz anda 40 yıllık klasikmiş gibi sevmemizi başka türlü açıklamak kesmiyor.
27. my chemical romance - welcome to the black parade
2 dakikalık bir marş, ardından tatlı niyetine iki dakika punk, sonra da 1 dakika boyunca bir ihtişam bir nümayiş. ve ziyafet tamamlanıyor. punk dünyasının bohemian rhapsody’si demek kolay ama doğru. etiketlerinde “emo-pop punk” yazan bir grubun 2006 yılında bile sapasağlam bir başyapıt verebileceğinin kanıtı. müzikte tür ırkçılığı yasaklanabilir artık.
26. eminem - lose yourself
bizim için büyük şanslardan biri, 2002 yılı sonlarında herhangi bir film için sinemaya gitmek, film öncesi çıkan fragmanlara bakmak ve 8 mile fragmanında bir anda tüm dehşetiyle karşımıza çıkan lose yourself’i dinleyip hayran olmak. oscar ödülünü kazanan ilk hip-hop şarkısı aynı zamanda lose yourself. akademi ödülleri tarihinde pek çok hata vardır ama bu kararlarıyla rahatlıkla gurur duyabilirler.
25. mika - grace kelly
her şey olabilen bir şarkı. hüzünlü olabiliyor. neşeli olabiliyor. vahşi olabiliyor. naif olabiliyor. mika, katman katman açılması gereken şarkısıyla popu tepelere çekiyor.
24. radiohead - jigsaw falling into place
in rainbows’un nefes vermeyen şarkısı. yine nakarat tanımıyor, yine harika. radiohead bir albümde de şu meşhur “bozma” hakkını kullansın yahu.
23. jens lekman - your arms around me
müzik dünyasına gelmiş en naif adamlardan biri, avokado dilimlerken başına gelenleri olabilecek en zarif şekilde anlatıyor. hemen her şarkısı samplelar üzerine kurulan, ama parası yetişmediği için hak sahiplerine haklarını teslim edemeyen jens, hadi söyle bu parçadaki olağanüstü yaylıları hangi şarkıdan buldun?
22. sigur rós – festival
sigur rós da her efsane post rock grubu gibi hayranları tarafından aşırı derecede övülen, akıl almaz betimlemelerle tanımlanmaya çalışan şarkılara imza atmakta. şarkıların aldığı tepkiler yer yer fazlasıyla abartı gibi durmaktaysa da bazı anlar, bazı şarkılar bu abartılara dahi hak verdiriyor insana. bir an için tüm övgüleri görmek ve arttırmak istiyorsunuz. işte sigur rós ve 2008 tarihli festival, bu anları tam dokuz buçuk dakikaya taşıyor.
21. the killers - all these things that i've done
“i got sol, but i’m not a solcu” diyerek politik görüşünü ortaya koyan brandon flowers, şarkının çoktan efsaneleşen kısmında işin içine “soulcuları” da katıyor ve bize give peace a chance’i hatırlatıyor. rock dediğin böyle olur.
20. paul mccartney - jenny wren
1965 yılında da onu dinliyorduk, 2005 yılında da dinliyoruz. ve hala 1965’te yapılmış gibi tanıdık ama 1965’te yaptıkları kadar da orijinal. müzik adına en çok “ilk”e imza atan adam yorulmuyor ve bu müthiş şarkıda, pop müzik tarihinde ilk defa “düdük” kullanarak bir kez daha tarihe geçiyor. şaka filan yapmıyorum.
19. the pages - creatures of the earth
şarkıdaki kalabalık inanılmaz. müzik tarihinde “back vokal”in en çok değer kattığı şarkılardan. the pages üyeleri bu dünyanın yaratıkları olmayabilir.
18. spoon - i summon you
en güzel akustik gitarlı şarkılardan. enstrüman zengini grubun bu şarkıda kendini aklıyor, bas arada yürüyüp çıkıyor, gitar ve davul ise nefes almıyor. bir kere dinlemek asla yetmez.
17. r.e.m. - i'll take the rain
dinledikten sonra insanların sıkıntılı, kurumuş ve verimsiz hissetmesi boşuna değil. adam, yağmuru alıyor. aynı anda kimilerinin de yağmuru başlıyor tabi.
16. muse - butterflies and hurricanes
muse’un kaos güzellemesi yapılmış milyonlarca şeyden iyi. gruba kayıtsız şartsız istihza ile yaklaşanların tek başına çarpılma sebebi. “şimdi bunlar şarkılarının arasına basit rap dörtlükleri de atıyordur” diyenlere inat adamlar araya rachmaninoff atıyor. vokal en güçlü halinde, fonda ise sandığımızdan çok daha kalabalık bir orkestra. “en iyisi. sen en iyisi olmalısın.”
15. radiohead – idioteque
insanların neden bu kadar övdüğünü anlamadığım bir şarkı. modern müziğin kilometre taşlarından. grup, elektronik müziğin temeline inip şarkıyı yapıyor ve gücünü geçmişten alıp geleceğe de referans oluyor. öncesi ve sonrasında müzik adına her şey aynı değil. yine de insanlar neden bu kadar övüyor anlamıyorum. çünkü ben neden bu kadar övüyorum onu da anlamıyorum.
14. tindersticks - until the morning comes
günün en karanlık saatinde yazılmış. bir yandan “eğer şimdi seni öldürsem, onlar asla bilmeyecek” öte yandan “her şey düzelecek” diyor. ama tüm sözlerinden öte, müziğiyle insanın koynuna 250 kilo ağırlık bırakıyor. fena.
13. arctic monkeys - fluorescent adolescent
orta yaşlı bir kadının dramına vakanüvis edasıyla yaklaşıyor arctic monkeys. ritmine, vokallerine, melodilerine ve ara sıra yaptıkları “olgun” şarkılarına hasta olduğumuz grup, bu kez göz göre göre kombo yapmayı deniyor.
12. radiohead - pyramid song
radiohead’in bu ürpertici parçasından, içindeki kemanların bile korktuğu söylenebilir. galiba karma police albümündeydi ve albümün ok computer ile birlikte en iyi şarkısıydı, orasını hatırlamıyorum.
11. outkast - b.o.b.
outkast bombaları yağdırıyor. taş gibi altyapısıyla, güçlü vokalleri ve yardımcı back vokalleriyle, suya sabuna dibine kadar batan politik sözleriyle muhteşem bir rap çalışması. tıpkı eski günlerdeki gibi.
10. bjork - where is the line
bu şarkının insan sesinden ibaret olduğuna inanmak çok zor. bjork’e başta efsane mike patton olmak üzere bir avuç dolusu çılgın vokal eşlik ediyor. bjork’ün bizi en çok heyecanlandırdığı an, heyecanla yarattığı albüm medulla’dan.
9. the coral - dreaming of you
içinde rüya geçen şarkıların kötü olması zordur. bu şarkının en iyi rüya şarkılarından olmasını varın siz düşünün. the coral’ın hayal gücüne yüklenen şarkısında klavye, gitarlar ve akıl almaz vokallerin tamamı göğe yükselmek için. müziğin en naif döneminde çıkmış en tatlı şarkıyla yarışacak düzeyde.
8. the avalanches - frontier psychiatrist
şarkının içinde bulunduğu since i left you albümü tamamen samplelardan oluşuyor. albümde çeşitli filmler ve şarkılardan kesilmiş tamı tamına 3500 sample yer alıyor ve albümde parça başına yaklaşık 200 sample düşüyor. şarkıda filmlerden kesitler, alakasız metinlerden oluşturulmuş diyaloglar, ansızın coşan viyolonlar, scratch yapan kuş sesleri ve sonunda konuştuğu iddia edilen 1951 yapımı bir şarkı introsu yer alıyor. kendilerinden hiçbir şey eklemeden bu olağanüstü parçayı tamamlıyorlar. evet, bu çocukların terapiye ihtiyacı var.
7. spoon - the underdog
the underdog’un müzikal zenginliğini daha iyi anlamak için, şarkının tek planda çekilmiş klibini izlemek lazım. kamera stüdyoda gezerken görüyoruz ki, şarkıda sesler durmuyor, her saniye stüdyoda birileri çer çöp bile olsa bir şeyler çalıyor. bu, müziği aşık adamlar topluluğu tarafından icra edilmiş her saniyesi dolu bir şarkı. bu, cidden şarkı.
6. pain of salvation – undertow
sanırım depresif bir grubun en seveceği şarkı isimlerinden. p:o.s. ise bu ismi yanına alıyor, ve müzik tarihinde çok ender rastlanan türden, yavaş başlayıp araya nakarat almadan sürekli hızlanan bir şarkıya imza atıyor. saymaya çalışsak running scared’den başlayıp parmak hesabı yapacağız. pain of salvation bu şarkıyla milyonları kahretmesi bir yana, müzik manyaklarına büyük bir gülümseme hediye ediyor.
5. glasvegas - fuck you, it's over
glasvegas christmas’ı nasıl çaldı. iskoç topluluk 2008 yılının sonlarındaki daha ismiyle afallatan parçasıyla en haşin ve aynı zamanda en acılı işini ortaya çıkartıyordu. yıkıcı gitar tonuna eşlik eden gürleyen vokal ile her şey sorunsuz. peki bu vahim şarkıyı christmas için hazırlanan ep’ye alanlara ne demeli.
4. the last shadow puppets - standing next to me
işte ileride zamanı en çok karıştırılan şarkılardan olacak bir eser. 1986 doğumlu iki genç, 1964 yılından kalma klipleriyle tüm zamanlara ait müziği yapıyorlar. şarkı sonsuzlukta bir nokta bile olmayabilir, ama artık bu ikilinin müzikal kredisi sonsuza değiyor.
3. interpol – evil
interpol, gizemli kişi rosemary’ye taktığı şarkısında müzik tarihinde bilinen ve hemen hepsi sakinliğiyle ünlü olan tüm diğer rosemary şarkılarına inat içindeki şeytanı ortaya döküyor. 2.27’den itibaren başlayan kısmı indie rock tarihinde bir daha ulaşılması çok güç bir noktayı temsil ediyor. büyüleyici.
2. augie march - one crowded hour
ismiyle hemşehrileri crowded house’a gönderme var mı bilinmez. insanı yıkan ve mahveden bir kalabalık saati anlatıyor şarkı. ama sadece 5 kalabalık dakikaya sığdırmaya başarıyor kendisi. yazarı önceden aslanlarla dolu bir kafese girmiş olmalı. bu “aslanca” yazılan şarkı için başka bir açıklama yapmak güç. geçtiğimiz yıllarda bir internet sitesinde, avustralya kıtasında icra edilmiş en iyi şarkılar listelenmiş ve don’t dream it’s over’ın ikinci olduğu listede the fourmyula’nın nature adlı parçası birinci olmuştu. her iki şarkıyı da çok severim. ama bu seçkiyi hazırlayanlara mutlaka söylemek lazım: listeyi bir kez daha gözden geçirin bence.
1. radiohead - there there
şarkıyı anlamaya çalışıyoruz. introdan başlıyoruz. son yıllarda duyduklarımız içinde en iyilerden bir davul tonu. başlıyor, yaklaşık 7 saniye tek başına. sonra nefis gitar ekleniyor yavaş yavaş. bir 7 saniye de o eşlik ediyor. derken bir boru sesi geliyor, o da 15 saniye kadar eklenip susuyor. sonra bir 15 saniye gitar ve davulu dinliyoruz. vokal giriyor, thom yorke ilk cümleyi söylüyor. tam olarak 15 saniye sonra ikinci vokal giriyor. dengesizlikleriyle ünlü radiohead’in bu ekonomik girişi puzzle’ı andıran yapısıyla tek başına defaatle dinlenebilecek bir hal sunuyor, ama ileride neyle karşılaşacağımıza dair bilgi vermekten uzak. olabilecek en klas introlardan biriyle başlıyor şarkı. there there, keşke yalnız bunun için dinleseydik seni...
not 1: listedeki parçaların ilk 100 sırasındakileri 9 mart 2010 tarihinden itibaren her salı parçalı kurgu programında 100'den 1'e doğru çalıyor olacağım.
not 2: şarkıları gizli bakınız haline getirmek listenin tamamını hazırlamaktan daha uzun sürdü neredeyse. bir bileği bıraktım bu uğurda. feda olsun. -
-
harika olmuştur ama arctic monkeys - 505'in atlandığı listedir.
hem de özellikle 505 şarkılık bir listede. -
434 numaradan giriş yaptığım liste. playlist açtım 1'den başladım tek tek dinliyorum. hem bir sonraki şarkı hemen gelsin diyorum ama sonra da kıyamayıp bitmesini bekliyorum. günler sürecek sanırım dinlemem...
ama şukela olmuş! -
(bkz: vay anam vay neler dönmüş serhat)
allahtan sözlüğe girince random entry getiriyor, yoksa ekşi sözlük sanki sadece maç ve dizi entrysi. sözükte gizli kalmış o kadar güzel entry var ki hala, silinip gidenlere rağmen. sözlüğün okunabilirlik, vakit geçiriliebilirlik üzerine çok düşünmesi lazım bence. -
ulan insan araya bir tane müslüm gürses sıkıştırır lavuk..
listeyi güncelleyim bari...
505. less than jake - look what happened
ska müziği her zaman melodiktir. ama hem melodik, hem dokunaklı hem de ska olmak pek az şarkıya nasip oluyor.
504. ben folds - the luckiest
ben folds 2000 yılında “five”ını bıraksa da piyanoyla olan haşır neşirliğini bırakmadı, bu da bizim şansımız olsa gerek.
503. stina nordenstam - sharon & hope
stina abla müthiş kuzeyli sesine enfes de bir melodi ekleniyor bu parçada. 2001 yılından.
502. badly drawn boy - something to talk about
kötü boğulan güzel bir adamın en nezih işlerinden biri.
501. weezer - o girlfriend
bildiğimiz weezer melodisi, 90larda daha çok vardı ellerinde, biraz ağlak olsa da vazgeçilmez.
500. flunk - six seven times
sakin, genç ama kesinlikle “farksız” değil. six seven times bu norveçli grubun şimdiye kadarki en iyi parçalarından biri.
499. skin – faithfulness
skunk anansie sonrası yoluna tek devam eden skin, aklımıza kazanan melodileriyle.
498. grizzly bear – ready, able
on yılın son yazını kışa çeviren gruptan dinlemeye doyulamayan bir eser.
497. maximo park - apply some pressure
her daim bir yere koşuşturur gibi şarkı söyleyen maximo park, bu şarkıda oynak bi şeyler çalmayı da başarmış.
496. télépopmusik - last train to wherever
unutulmayacak bir ritim, trende dinlemesi ayrı keyifli bi şarkı
495. delinquent habits - return of the tres
delinquent habits’e bu yorum için teşekkürler. ama esas saygı nefis sample'ın sahipleri sol lake, herb alpert ve tijuana brass’a.
494. guster - the new underground
guster’ın üç ayrı şarkı gibi algılanabilecek parçası her haliyle keyifli.
493. the awkward stage - heaven is for easy girls
kızlardan bahseden bir indie pop şarkısı listede? onlar da bu kadar güzel yapmasaydı arkadaşım!
492. amy macdonald - a wish for something more
içi kan ağlayan neşeli bir şarkıyı ilk kez dinlemiyoruz. ama amy hanımın bu şarkısı o kadar güzel ki daha fazlasını ummaya da gerek yok zaten.
491. vega - bu sabahların bir anlamı olmalı
evet, nakaratı yunus'a benziyor. ama benzemeseydi de böyle harika bir şarkı hiç olmasa mıydı? bence bu benzerliğin de bir anlamı olmalı.
490. patrice – soulstorm
almanyalıların reggae cilası konusunda uzman olduğunu gentleman ile birlikte kanıtlıyordu patrice. soulstorm ise cilanın da cilası.
489. urban trad – sanomi
“hiçbir dilde anlamı olmayan bir şarkıyla 12 puan aldılar, inanılmaz, bu şarkının sözlerinin hiçbir dilde anlamı yok.” 2003 eurovision’da bolca duymuştuk bundan. iyi ama müzik yeterince bir ‘dil’ değil mi zaten?
488. hello saferide - 2006
yapılmış tüm şarkılar böyle olsa müzik çekilmez bir hal alır. ama böyle şarkılar hiç yapılmasa müzik daha da çekilmez bir hal alır.
487. kesmeşeker - tek kişiyim ben hala
kesmeşeker gördüğü ilgi değerinin yanında devede kulak kalıyor. en güzel şarkılarından biriyle hatırlamamak olmaz.
486. sugababes - overload
pop müzikte prodüksiyon dersleri kitabında bir chapter adı olmalıdır overload. dünya çapında daha büyük bir hit olması için başka unsurlar gerekliydi herhalde.
485. of montreal - heimdalsgate like a promethean curse
bu adamları her dinlediğimde “umarım ne yaptıklarını biliyorlardır” diyorum. böylesi salt müzikal çılgınlık pek görülmüş şey değil zira. acaba kimyasallardan mı?
484. dizzee rascal - bonkers
armand van helden ve dizzee rascal. ilk 10 saniye kulaklarınızı tıkayabilirsiniz, ama sonra açın.
483. natalie portman's shaved head - iceage babeland
şarkı elektronik müziğin seyrini değiştiren cinsten filan değil. ama grubun ismi yetiyor açıkçası.
482. m83 - safe
2000’lerin müziğe hediyelerinden m83’ün bu şarkısı dosta güven düşmana korku veren cinsten.
481. duran duran - finest hour
duran duran artık sürekli düşüşte olan bir grup değil. bir rio daha gelmeyecek tamam ama en azından güzel şarkılar yapıyorlar işte.
480. green day - boulevard of broken dreams
green day bu şarkısında aynı isimli al dubin şarkısına bariz gönderme yapar. tam 70 yıl önceki bir şarkıyı referans alan bir punk rock grubu var karşımızda.
479. jay-z - izzo (h.o.v.a.)
bu şarkı için prodüktör kanye west’in i want you back'ten aldığı kısımlar, kendisinin bugüne dek kullandığı sampleların içinde en ince görülmüşü olsa gerek.
478. bon jovi - it's my life
şarkı 2000 yılında yayınlanmış ama bana sorsan çocukluğum bu şarkıyla geçti. bu işte bir iş var.
477. the servant – orchestra
the servant çok uğraştı ama “ismi zor hatırlanan grup” olmaktan kurtulamadı sanırım. ama yine de dinleyin bu müziği, güzel müzik.
476. jimmy eat world - the middle
ya sev ya “bu ne lan” de grubu olan jimmy eat world, bu parçayla ‘orta yolu’ buluyor resmen. ayrıca biz severiz seni jimmy. yedin yine doymadın mı?
475. alphawezen - speed of light
alman topluluk şarkının başından beri aradığı o güzel nakaratı 3. dakikanın sonlarında buluyor ve şarkı bitene kadar da bırakmıyordu.
474. modern institute - international rustic
parça laurie anderson’un o superman'i gibi başlıyor, autechre’in tilapia'sı gibi bitiyor. ama aradaki şarkı ikisine de hiç benzemiyor.
473. the shebrews - leave all your old loves
the softies en güzel şarkılarını 90'larda yapıp dağılınca birinin bu bayrağı devralması gerekiyordu.
472. thomas fersen - deux pieds
fersen klibiyle de ünlenen bu şarkıda yer yer iki ayağı da yerden kesiyor.
471. glen hansard - fallen from the sky
once filmini herkes falling slowly ile hatırlarken filmin içinde pat diye bu karşımıza çıkıyor ve düşüş dediğin böyle olur diyordu.
470. craig david - walking away
bu güzel şarkı craig david’in craig david olduğu dönemlerden. pek uzun sürmese de güzel bir dönem olduğu söylenebilir.
469. serhado - xewna jiyan
serhado’nun “hayatın rüyası” anlamına gelen parçası yerel ezgilerle rap tarzını sentezleme konusunda örnek olacak nitelikte.
468. air - playground love
playground love huzurlu bir şarkı mı, seksi bir şarkı mı, yoksa ikisi birden mi? karar vermek yerine “iyi ki yapmışlar” diyelim gitsin
467. art brut - emily kane
art brut bu şarkıyla “ben de varım” diyordu. şimdilerde ise “bir varmış bir yokmuş” olmamak için çalışıyorlar.
466. damien rice - rootless tree
damien rice’ın tüm şarkılarını dinlettiği yaşlı başlı bir akıl hocası olsam diğer şarkılarında hafifçe burun kıvırır, bunu dinlediğimde ise okkalı bir şekilde “aferin oğlum” derdim sanırım.
465. the lodger - simply left behind
bir ‘tempo asansörü’ şarkı da the lodger’dan. nakarata kayıtsız kalmak zor.
464. joanna newsom - peach, plum, pear
joanna newsom için “bu kadın bu sesi nasıl çıkarıyor?” dönemi kısa sürdü, bundan gayrısı “bu kadın bu şarkıları nasıl yazıyor?” devri.
463. jay jay johanson - keep it a secret
jay jay’in ülkemizdeki popülaritesi kendisine listemizin de yolunu açıyor. ama bu şarkının güzelliği de gayet iki kişinin bildiği şey .
462 dido - mary's in india
dido’nun life for rent albümü birbirinden nefis şarkılarla dolu, bir gıdım öne çıkan varsa da bu içten pazarlıklı nefis şarkı işte. asıl biz teşekkür ederiz didocum.
461. the rosebuds - hold hands & fight
rosebuds ikinci albümünü gerçekten çok hesaplı bir şarkıyla açmış. güftedeki ali rıza binboğa etkisi ise bariz.
460. mor ve ötesi - bir derdim var
mustafa hakkında herşey filminde duyduğumuz şarkı, bize mvö’nün kalitesi hakkında çok şey anlatıyordu şüphesiz
459. caesars - jerk it out
tamam, caesars bu şarkıyı castaways’in liar liar'ından aparmış olabilir ama ortaya da hiç fena bir şey çıkmamış hani. caesars’ın hakkı caesars’a.
458. elbow - grounds for divorce
her geçen albüm kendilerini aşan ingiliz grup 2008’de bu görkemli şarkıyı yapıyor ve merakla beşinci albümü bekletiyordu.
457. the honeydrips - i wouldn't know what to do
honeydrips’ten modası geçmiş bir masum aşk şarkısı. bize müzikte moda denen bir şeyin olamayacağını gösteriyor.
456. özlem tekin - kara sevda
fuat saka’nın melodileri özlem tekin’in şaşırtan duruluktaki yorumuyla can buluyor. özlem tekin bir de gelevera deresi'ni söylese.
455. the futureheads - skip to the end
futureheads vokalde kolektif olmanın önemini anlamış bir grup. şarkı hiç de sonuna atlanacak bir iş olmamış haliyle.
454. graham coxon - freaking out
coxon blur’dan ayrılınca biraz daha açıldı sanki. ama yine de blur bir arada olsa ve graham hep you’re so great gibi şarkılar söylese daha iyi.
453. school - i want you back
school’un vokalisti (aynı zamanda klavyecisi) bu şarkıda o kadar şirin ki şarkının muhatabı sevgilinin geri dönmemesine imkan yok.
452. pet shop boys - home and dry
pet shop boys belki de 80’lerde hiç olmadığı kadar dingin, ama yine de harika.
451. jamie lidell - multiply
jamie lidell bizzat 60’lara gitmiş ve eski soulcuların “ruhunu” çağırmış resmen.
450. they might be giants - experimental film
gençler bu kez türküden fırlamış bir melodi bulmuşlar ama yine de eğlendiriyor adamı. “underrated” doğru kelime değil, ama ilk akla geleni.
449. baha men - who let the dogs out
baha men’in şarkısı şimdiden bir pop klasiği olmuş durumda. aradan geçen 10 yıla rağmen hala köpekleri kimin saldığını bilmiyor oluşumuz ise ayrıca trajik.
448. the pains of being pure at heart - a teenager in love
sadece isminin “a teenager in love” olması, yani dion and the belmonts’un 1959 tarihli efsane şarkısına gönderme yapması bile insanı bu şarkıya kilitleyebiliyor.
447. the decemberists - the rake's song
the hazards of love gibi öncüllerinden çok farklı bir albümün fark yaratan şarkılarından.
446. brazzaville - jesse james
bir tarafta kongo’nun başkenti, diğer tarafta sırtından vurulmasıyla ünlü jesse james. ilginç bir bileşim.
445. simian mobile disco - i believe
dans müziği dediğin ana ritmini bir an bile olsa kaybetmeyecek.
--- spoiler ---
bu şarkı da kaybetmiyor.
--- spoiler ---
444. bonde do role - solta o frango
çığlıklarla süslü nakarat, aksak bir davul ve kuzeyde pek de bulamayacağımız türden bir şarkı.
443. macahela – raşorara
önce şarkıyı dinleyin, sonra canlı performanslarını izleyin, sonra da gelip bu grubun yaş ortalamasının 60’ın üzerinde olduğuna inanın.
442. josé gonzales – heartbeats
the knife hazırlıyor, jose gonzales harika bir şekilde damıtıyor. sek alınız.
441. fleetwood mac - peacekeeper
bir zamanlar “kendi yoluna git” diyen bu güzel adamlar formundan pek bir şey kaybetmemişler.
440. mylène farmer - c'est une belle journée
mylene farmer’ın bu güzelliğinin “olmuş” bir pop şarkısı olduğunu anlamak için introsunu duymak bile yetiyor.
439. the new pornographers - letter from an occupant
grubun açık ara en güzel bağırdığı şarkı bu olsa gerek.
438. kaiser chiefs - i predict a riot
kaiser chiefs’in ilk albümünde verse kısmı nakaratından güzel iki şarkısından biri.
437. the little ones - face the facts
üflemeli introsuyla daha 10 saniye geçmeden kalp kazanan tempo dostu bir şarkı.
436. cem adrian – `kar
il maestro di violino'nun unutulmaz melodisi cem adrian’ın tanımsız sesiyle birleşirse.
435. new order – crystal
new order’ın güzel alışkanlıkları kaybolmamış, üstüne bir de bol gitar leziz olmuş.
434. röyksopp - circuit breaker
elektrik sigortasını bir şarkıya isim olarak seçen adamlar, ancak böyle sigortası atmış bir şarkı yapabilirlerdi.
433. el guincho - cuando maravilla fui
ispanyol pablo díaz-reixa bir gün os mutantes dinler ve hayatı değişir. onlar gibi hasta şarkılar yapmaya başlar.
432. blu cantrell - hit 'em up style
muhteşem bir çıkış, aynı şekilde devam etmeyen bir kariyer. yine de bu şarkı blu cantrell’i hatırlamak için yeter.
431. louise attaque - tu dis rien
kemancı rockçılardan yine soluksuz bırakan bir atak.
430. kardeş türküler - leyla
cahit berkay ve atilla özdemiroğlu gibi ustaların bulunduğu dönemden sonra yapılmış en iyi yerli film müziklerinden birisi. yerel bir esere daha ne kadar yerel tat katabilirsiniz ki?
429. electric six - danger high voltage
electric six’in bu çılgınlığı özellikle sonunda adeta delirme yarışına giren enstrümanlarıyla hatırlanacak.
428. bob sinclar - love generation
yeni jamaika şarkıları böyle mi olacak acaba? içinde bundaki gibi bir ıslık olsun da.
427. architecture in helsinki - wishbone
indie müziğin “çokdüze” çocukları, bu parçada neşeli taraflarından kalkmışlar.
426. the cure - bloodflowers
bildiğimiz “iyi cure şarkısı”nın 2000ler versiyonu.
425. deerhunter - nothing ever happened
şaşırtmayıcı bir rock parçası şeklinde başlıyor, ve hiçbir şeysizliğe bir ağıt olarak devam ediyor. harikulade.
424. tori amos feat. damien rice - the power of orange knickers
kimine tori amos, kimine damien rice yeter hüzünlenmek için, neyse ki birleşimleri aşırı doz değil, bilakis rahatlatıcı olmuş.
423. margot & the nuclear so and so's - hello vagina
monty python’dan bir esinlenme olmuş mu bilmem ama kesinlikle isminin akla getirdiği şarkı değil bu.
422. jens lekman - a sweet summer's night on hammer hill
(love is like a ) heatwave’in güzel introsu bu hasta parçaya nasıl dönüşmüş? jens lekman sorgulanmayı hak ediyor.
421. esbjorn svensson trio - pavane : thoughts of a septuagenarian
2000’lerin müzik adına en üzücü olaylarından biriydi, bize böyle parçalar armağan eden büyük bir ustayı kaybetmemiz.
420. kazim koyuncu - tsira
koyuncu’nun bu eserde adeta megrelce ağlıyor. şarkıyı dünyadaki herkesin bilmemesi ise nedense ayrı bir sevinç.
419. parov stelar – coco
müzikte sofistike deneyselliklerin adı parov stelar, bitiriciliğini de konuşturuyor artık.
418. madonna - hung up
madonna gimme gimme gimme’yi öyle güzel boyamış ki hem abba’nın hem şarkının hastası olmak hiç zor değil.
417. ladytron - the last one standing
ladytron kışkırtıcı olmayı bildiği kadar karizmatik olmayı da biliyor.
416. richard hawley - born under a bad sign
aslında genel olarak coles corner albümü övülmeli. albümdeki herhangi bir şarkıyı bunun yerine listeye alabilirsiniz.
415. ian carey - keep on rising
ian carey gitmiş, bu tip müzikler çalan gece kulüplerini “şımartmak” için şarkı yapmış resmen.
414. ringside - tired of being sorry
elden ele, “bu şarkı kimin” diye diye yükselen bir pop nefaseti.
413. hayko cepkin - son kez
hayko cepkin artık “türkiye’ye trip-hop’ı getiren adamlardan” olmuş olabilir. seste de peltek karizması var.
412. travis – my eyes
fran healy bu şarkıyı oğlu için yapmış. gözlerinden öpelim biz de o zaman.
411. creed - with arms wide open
creed belki de sadece döneminin grubuydu ama bu şarkı dönemaşıcı cinsten.
410. rosalia de souza - fica mal com deus
rosalia de souza’nın müthiş ilk albümünden ürpertici bir bossa nova.
409. beck - gamma ray
her zamanki beck cool’luğu, bu sefer melodisi de bol kaçmış.
408. santogold - l.e.s. artistes
santi white o ilginç sesiyle artistliğini yapıyor yine. liste onsuz eksik kalacaktı.
407. opeth – closure
opeth’in listedeki tek şarkısı. şimdi bu bizi damnation opeth’çisi mi yapar?
406. soft eject - message from caucasus
gürcü grup soft eject’in kafkaslar’dan gelen muhteşem mesajı. hemen aldık.
405. autechre - gantz graf
autechre’in tek kelimeyle “benzersiz” şarkısı kimileri için müziğin geldiğin son nokta, kimileri için ise “bu ne abiiii??!!!”
404. marcy playground - blood in alphabet soup
sakinliğin adamları olarak biliyoruz kendilerini, biraz kızınca en iyi parçalarından birini yapmışlar. ilginç.
403. mika - rain
nefret ettiği günler üzerine bu kadar keyifli şarkı yazan adamlar müzik tarihinde hep sevinçle hatırlanacak
402. sakin - denek hayatım
sakin, kesinlikle 2000’li yılların unutulmayanlarından olacak. hem ismiyle müsemma sound’u, hem de bu gibi şarkılarıyla.
401. the raconteurs - broken boy soldier
jack white’in bir kez daha delirdiği bu şarkı albümde öyle bir yere sahip ki albümün gerisine sadece bir “s” kalmış. o da ileride.
400. mos def - supermagic
aşık mahsuni şerif – selda bağcan – haramiler – mary poppins - mos def. şarkının çılgınlığını anlatan bir sıralama. mos def’in the ecstatic albümü muhakkak bereketli olacak. maşallah.
399. delays - nearer than heaven
işte uzatmadan nakaratla mevzuya giren o enfes şarkılardan.
398. sunrise avenue - fairytale gone bad
bir grubun sürekli aynı şarkıyla hatırlanması hoş olmasa gerek. ama olsun bunu bulamayanlar da var.
397. noir désir - le vent nous portera
evet meşhur le vent. şarkı aklımızdan çıksa o depresif klibi çıkmıyor.
396. pelle carlberg - fly me to the moon
bir klasiğin adını alacaksan, en azından ona yakışır bir şeyler yapman lazım. pelle de ıslıklarla çıkıyor fezaya.
395. pedram - modjoon
müthiş bir tat, duyulması gereken bir şarkı. girişi ise fevkalbeşer.
394. moby - in this world
uzaylılara en minimal açıdan bakan klibiyle klasik moby.
393. gnarls barkley - crazy
çıktığı yılın en çok çalınan şarkılarından. barkley reboundu kimselere bırakmadı.
392. lcd soundsystem - someone great
lcd’nin müziği her damağa göre değil. ama bu şarkı bildiğin türk lokumu.
391. vampire weekend - cape cod kwassa kwassa
paul simon’dan sonra böylesi güzel afrika yolculuğu yaptıran amerikalılar. çok anormal hissettiriyor. peter gabriel da coverladı.
390. st. vincent - the strangers
the strangers harika tamam ama, siz st.vincent’ı bir de 10 yıl sonrasının listesinde görün.
389. the presets - my people
gümbür gümbür, dolu dolu. halka sesleniş böyle olmalı.
388. apocalyptica - beyond time
“metallica coverlamak iyi güzel iş tabi, ama bizde çok daha fazlası var.”
387. coldplay - shiver
sözsüz nakaratlar her zaman cazibelidir. bir de “ilk albüm coldplay’i” ekleyelim buna.
386. fun lovin' criminals - loco
loco gibi “kafalı” yazlık şarkısı azdır. adamlar idamlık oldu haliyle.
385. phoenix - lisztomania
phoenix’in konserleri de liszt’inki gibi çılgın geçiyor mudur bilmem ama kendileri “listemania”mızdaki yerini çoktan aldı.
384. zero 7 – the pageant of the bizarre
zero 7 yanına sia’yı da alıp dönme dolaba biniyor. 0.7 uçtan sonra arkadaştan zero 7 albümü de ister olduk.
383. korn - y all want a single
korn üyeleri ne kadar zengindir, kaç evleri vardır bilmem. bildiğim tek şey, kendilerinden illa ki single isteyen yapım şirketine verdikleri bu cevabın tebriği gani gani hak ettiğidir.
382. the fray - how to save a life
scrubs sağ olsun. hayatı olmasa da çokça günü kurtaran bir şarkı.
381. cut copy - hearts on fire
biraz basite kaçalım ve hearts on fire, cut copy’nin “yapıştırdığı” şarkı diyelim.
380. pato fu - eu
portekizli bir rock grubu. iki harfli, azgın bir şarkı. dileyen looplayabiliyor.
379. songs ohia - coxcomb red
songs ohia her modun grubu değil belli ki. iyi ama her modu songs ohia’lık olanlar için sorun değil bu.
378. the maccabees - toothpaste kisses
çok çakırkeyif bir eser. baştaki 30 saniyelik dahiyane kibrit numarası için bile dinlenir.
377. mgmt - time to pretend
baştaki düdüksel sesler bize mgmt’nin üfürükten bir grup olmadığını gösteriyor. tuhaf.
376. yeah yeah yeahs - cheated hearts
yaşından kamil gösteren bir şarkı. büyümüş de küçülmüş.
375. maroon 5 - this love
artık eminiz ki “bu aşk beni del eyledi” demenin pek çok farklı yolu var.
374. emiliana torrini - jungle drum
torrini bu şarkıyı canlı söylediğinde alanda düşüp bayılanlar görebilirsiniz. bu kadar tatlı olunmaz.
373. milow - ayo technology
madem teknolojiden yoruldunuz, bu şarkıya tek bir gitar yeter. çok mantıklı.
372. the cardigans - couldn't care less
daha ismiyle bile oksimoron. the cardigans bu şarkıdakinden daha duyarlı olamaz. olabilir mi?
371. pink martini – clémentine
ne ‘güzel niyetli’ bir şarkısın sen clementine.
370. robbie williams - advertising space
robbie williams güzel şarkılar yapardı zaten ama bu kez ‘referans’tan vuruyor hedefi.
369. the offspring - when you're in prison
bir punk-rock grubu 30’larvari taş plak tadında bir şarkı okuyor ve gerçek anlamda mest ediyor. 2012’ye 9 yıl varken üstelik.
368. estrella morente – volver
sinema-müzik buluşması. başrolde penelope cruz görünümlü estrella morente. işte bunu seviyorum.
367. enya - only time
enya’nın duru sesinden, zamana direnen bir şarkı.
366. tori amos - a sorta fairytale
tori amos’un en iyi şarkılarından. ama bazen akla bile gelmiyor iyileri sayarken. büyük sanatçı tipiği.
365. the shins – australia
açık ara shins’in en enerjik işi olsa gerek.
364. the cranberries - every morning
albümünün en güzel şarkısı olmakla kalmıyor, ismiyle de, tonuyla da albümün adına fena yakışıyor.
363. nigel kennedy and kroke - lullaby for kamila
doğuyla doğunun buluştuğu yerde, nigel kennedy ve kroke bizi üç dakikalık “müziğe saygı duruşu”na davet ediyor.
362. moby - slipping away
moby şahane bir melodi bulup bundan sapasağlam bir zincir yapıyor.
361. the pipettes - i love you
60’lardaki girl-band’leri canlandırma projesinden yüz ağartıcı bir sonuç. sadece 97 saniyede.
360. jon brion - knock yourself out
bir film için yazılmış jon brion şarkısı. filmi bile aştığını söyleyenler var.
359. the chemical brothers - star guitar
alacalı bulacalı bir şarkı. insanı trenden düşmüşe çeviren hastalıklı bir klip.
358. gravenhurst - the diver
melankolisiyle ünlü grubun tam anlamıyla tavan yaptığı şarkı. yoksa dip yaptığı mı demeliydik?
357. radiohead – optimistic
ismine uymayan bir şarkı daha. radiohead ile daha çok karşılaşacağız.
356. placebo - commercial for levi
en iyi placebo slowlarından. lütfen bitme dedirtecek cinsten bir şarkı.
355. paul mccartney - mister bellamy
65 yaşında yapıyor bu şarkıyı paul. hala şarkılarıyla bizi besliyor, hala ona ihtiyacımız var.
354. wir sind helden - müssen nur wollen
bize o kadar dediler ki “almanca kaba bir dil” diye, bu tatlı insanları neredeyse fark edemeyecektik.
353. the mummers – wonderland
yine on yılın son demlerinden. şimdiden böyle harikalarsa, geleceğe umutla bakıyoruz.
352. kasabian – empire
kimileri için fazla kaba olsa da herkese yetecek kadar enerji taşıyan bir kasabian şarkısı.
351. frida hyvönen – birds
isveç’in havasında müzik elementi var sanırım. kuşlar, böcekler, hepsi güzel şarkıya dönüşebiliyor.
350. rufus wainwright - little sister
rufus wainwright’in bacısına yazdığı bu parça insana keman aşılıyor.
349. oasis - the hindu times
oasis bombayı ortalığa bıraktı. hayranları duyar duymaz “yıllarca bunu beklemişiz” diyordu.
348. the thermals - now we can see
sadece bağırarak güzel şarkı yapılabilir mi bilmiyorum ama güzel nakarat yapılabiliyor o kesin.
347. bee gees - this is where i came in
1958 yılında kurulan bir grup, en cool şarkısını yapmak için 43 yıl bekliyor. enteresan.
346. linkin park - a place for my head
muhtemelen linkin park’ın en kafa işi. gruba sorsak “you try to take the best of me, go away” diyecek kesin.
345. einsturzende neubauten – musentango
yapıları yıkan adamlar belli ki keyif alarak şarkı yapıyorlar. hem de kaşığa kuvvet.
344. mirah - words cannot describe
yanlış dönemin şarkısı. 1930’lara gidip bu şarkı adına film yapmak gerek.
343. david byrne - everyone's in love with you
kıskançlık bu kadar keyifli olabilir mi? “herkesin aşık olduğu kadın elinde, daha ne sızlanıyorsun” derler adama.
342. travis - side
gitar eşliğinde ulvi sözler. travis country yanından kalkmış olmalı.
341. a-ha - you wanted more
a-ha lifelines ile formundan bir şey kaybetmediğini bildirdi.
340. tinariwen - cler achel
tuareg insanlarını temsilen mali’de kuruluyor, libya ve cezayir’de sürgündeyken müziğe eğiliyorlar. binbir dert içinde böylesi harika müzik. gel de isyan etme.
339. guided by voices - everywhere with helicopter
robert pollard hocamın bitmek bilmez uçuklukları, şarkının adına zerre şaşırmamamızı sağlıyor.
338. albert hammond jr. - back to the 101
strokes kesmedi, süper şarkılara soloda devam. babanı da severdim zaten.
337. the shins - new slang
kimilerine göre “hayat değiştiren” bir şarkı, yol playlistlerinin ise değişilmezi. sallanan koltuk siparişlerini direkt arttırır.
336. the divine comedy - perfect lovesong
“ilahi the beatles bass yürüyüşü ve eski muazzam beach boys sound’u.” parçanın tarifi bu işte. kusursuz.
335. akon – lonely
akon bobby vinton’un askerlik psikolojisiyle yanan şarkısını alıp şekere banmış. yalnızlık güzel bir şey de olabilir.
334. david fonseca – superstars
akışkan melodi, kalın ses, ince ıslıklar. david fonseca işi bilen bir portekizli.
333. regina spektor - us
bu kadının eline piyano verilmesi yasaklanmalı. çok tehlikeli şeyler yapıyor. müzik dinlerken terliyoruz.
332. johnny cash – hurt
cash, nine inch nails’in unutulmaz şarkısını adeta süzerek yorumluyor ve ölmeden kısa bir süre önce bile ne kadar orijinal bir müzik adamı olduğunu bize gösteriyordu.
331. juanes - la camisa negra
ispanyol juanes’in harekete teşvik eden bombası. gereksiz bilgi; şarkı karalar bağlayan bir adamı anlatıyor.
330. pinhani - haftanın sonu
pinhani’den harika bir hafta yorumu. tabi asıl keyfi pazar sabahı çıkıyor.
329. the white stripes - the hardest button to button
her şey bir davulla başladı, sonra bitmek bilmedi. michel gondry’nin klibi en az şarkı kadar manyak.
328. flor-de-lis - todas as ruas do amor
bakmayın portekizlilerin bu parçayla 15. olduğuna. ileride eurovision 2009 denince akla gelen ilk şarkı olabilir.
327. nikkfurie - the a la menthe
çalması zor, ıslıklaması ölüm. anlaşılamayan aksiyonların arka plan müziği.
326. chumbawamba - pass it along
internet gençliği hususunda gruba yakışır şıklıkta bir ironi. “dünyayı kurtar, evden çıkma.”
325. starsailor - poor misguided fool
starsailor’un ritmi ile hüznü çakışan şarkısı. belki de hayatınızın şarkılarından.
324. the dandy warhols - bohemian like you
dandy warhols’un en fena koştuğu şarkı bu, ama bohemlik böyle bir şey değil gençler.
323. pj harvey - this is love
pj harvey bu kadar güzel şekilde söyledikçe itiraz etmesi imkansız bir önerme.
322. rilo kiley - more adventurous
rilo kiley dünyasının en güzel yanı. ki o dünya da dünyalar güzeli zaten.
321. sinéad o'connor - the lamb's book of life
o’conner’ın 2000lere muhteşem girişi. irlanda’ya tek kişilik bilet lütfen. gidiş.
320. south - the pain
tonuna kurban olduğumuz bu şahane şarkı south’a yaramadı, grup bir süre müzik yapmayacak.
319. umay umay & kazım koyuncu - kalbim acıdı
sadece şarkının son sözlerini alıp buraya yazsak da olur. kazım koyuncu adeta paralize ediyor.
318. the pierces – secret
pierces şarkıyı lunaparkta bestelemiş. tam da balerinin eteğinde salınırken
317. kasabian – l.s.f. (lost souls forever)
kasabian müziğin en güzel dönemine selam çakıyor. hem ismiyle, hem cismiyle.
316. the cranberries - pretty eyes
insana melankolik bir uyuşukluk verse de vazgeçemeyeceğimiz bir şarkı.
315. the rumble strips – clouds
dexy’s midnight runners’ın come on eileen’den sonra en güzel şarkısı. kartonetinde başka grubun ismi yazıyor ama orasını anlamadım.
314. kanye west - hey mama
donal leace’i duymuş muydunuz? hınzır rapçi kanye duymuş, yetmemiş tarihteki en güzel samplelardan birini almış, duyurmuş.
313. u2 – vertigo
nakaratına benzeyen 10 ayrı şarkı bulunabilir. ama bu “hola hola” çekmenize engel değil.
312. red hot chili peppers – cabron
tam peppers işi değil, lakin olmuş bir şarkı. sana “yazlık” demeyeceğim, ama yazlıksın cabron.
311. yeah yeah yeahs – maps
şarkı, genç indie gruplarına, en azından davul kullanımı açısından harita olmalı.
310. mägo de oz - fiesta pagana
ismine bak, şarkıyı al. madrid – celtic maç yapsın, fonda bu çalsın.
309. jem – 24
jem’e bakıp sıradan bir popçu sanabilirsiniz. aman diyorum.
308. fugazi – cashout
fugazi iyi açtığı diskografiyi, 2001 yılında böyle kapattı. sonra da biraz yeter dinlenelim dediler.
307. radiohead – reckoner
albüme gelen dek 8 yıl boyunca dinlenmiş bir şarkı. artık bir sekiz yıl da loopta dinlenir.
306. ocean colour scene - i told you so
ingiliz rockçılar yanık bir türkü söylerse...
305. estelle feat. kanye west - american boy
estelle’nin kısımları çok güzel. kanye ‘nin girdiği yerler ise bunu 5’e filan katlıyor.
304. dungen - sa blev det bestamt
dungen’in parçası hoşça bir progressive şarkı olarak başlıyor. 1:54’teki efsanevi değişim ise müzik tarihine geçecek cinsten. progressive asıl budur dedirtiyor.
303. aereogramme – barriers
şarkının başlarında nefes aldınız aldınız, yoksa 3 dakikalık nefessiz kısımla derde giriftar olmanız an meselesi.
302. missy elliott - get ur freak on
hint müziğinin delirtici etkisini çözmüş bir sample, akılcı bir hip-hop çalışması.
301. manu chao - j'ai besoin de la lune
manu chao bu nefisliğinde “aya ihtiyacım var” diyor. karanlık yüzü değil tabi.
300. patrick cassidy & hans zimmer - vide cor meum
2001 tarihli hannibal filminin en iyi yanı. film biraz geriyorsa bu parça sayesindedir. parçanın son saniyelerini korkuttuğu için kesenler var.
299. the killers - smile like you mean it
the killers’ın hazine sandığı olan ilk albümünden, biraz elektronik bir mücevher.
298. razorlight - golden touch
golden touch’ın sözleri değil, müziği tekerleme gibi. insanı harekete geçiren de bu oluyor zaten.
297. phoenix - everything is everything
on yılın en şahsiyetli gruplarından phoenix, tipik bir “isimle tavlayan şarkı” hikayesinde başrolde.
296. no doubt – bathwater
buna itirazım var, sevgilinin banyosuyla ilgili yazılmış bir şarkının bu kadar iyi olmaması gerekiyor
295. bloc party - trojan horse
vıcır vıcır akan, rahatsız edici olabilecek bir gürültünün içine truva atı gibi kontrpuan sokuyor adamlar. savaşı kazandıracak bir hamle.
294. regina spektor – fidelity
melodinin ağızla icra edildiği şarkıları sevmemek çok zor. hele bir de en iyilerindense.
293. jeanne cherhal - les photos de mariage
cherhal’i pahalı bir stüdyoya sokup “hadi kızım zaman kalmadı çabuk” demiş olabilirler. ama bu hızlılık şarkıya çok şey katmış.
292. sufjan stevens – chicago
sırf şarkı isimlerini yazsan kitap olabilecek bir albümün en kısa adlı şarkısı. ama o kadar kısa boylu değil.
291. snow patrol - set the fire to the third bar
karşı cinslerin armoni vokali. niye daha sık yapmazlar ki bunu?
290. i monster - daydream in blue
wallace collection’dan nasiplenen bir diğer şarkı. karaoke masasında adam öldürür bu.
289. adele - chasing pavements
“neymiş bakalım” diye açıp kilitlenerek bitirdiğimiz bir şarkı. şaşırarak sevinmek böyle bir şey.
288. kite in the air – builder
nefis bir “flow”, iki kelimeden ibaret bir nakarat. ah bu elektronik şarkıların dili olsa da konuşsa.
287. moby - extreme ways
moby gibi bir “uç yollar” adamının en iyi şarkılarından biri. ama şarkının ayakları yerde.
286. the vegastones - drag queen eyes
radyo eksen’in hak ettiği ilgiyi gösterdiği the vegastones, müthiş underground şarkılarıyla listede.
285. radiohead - knives out
yine radiohead, yine tribe sokan bir şarkı. klibi de izleyince trip çıkışsız oluyor.
284. poney express - le bruit du dehors
“ben, fransız son dönem popunun barok, melodik ve böyle şirin olanını severim.”
283. belle and sebastian - i'm waking up to us
iskoçlar yine formda. “biz bir felaketiz” şeklinde sözleri olan tatlı mı tatlı bir şarkı.
282. depeche mode - damaged people
martin gore şarkıyla birlikte damage e damage eklemekle kalmıyor, albümü de direkt şahlandırıyor.
281. the kooks - time awaits
the kooks dakikalar içinde 3 ayrı türde gezinti yapıyor. sıradan bir gruba sınıf atlatacak türden bir hamle.
280. le peuple de l'herbe – mission
bunlar da bir deli ot toplumu. mission ise “küp”üne sığmayan bir şarkı
279. echo & the bunnymen - in the margins
echo’dan eski model bir gece şarkısı. eskimeyen model demek daha doğru sanırım.
278. bjork - pagan poetry
işte sesiyle kamyon çekebilecek kadın. bjork’ü seviyoruz.
277. jet - look what you've done
the beatles’a yapılan en hoş göndermelerinden. hoşluğu, aleni olmamasından kaynaklanıyor.
276. the sleepy jackson - you needed more
sleepy jackson’un bu işinde bir bob dylan coverı görkemi var.
275. mahala raï banda – kibori
balkanlardan gelen durdurulamaz bir füze. aynı zamanda ilk sourvision şampiyonu.
274. ladytron - i'm not scared
ladytron’un daha karanlık şarkılara başlaması kötü bir haber değil, bir müjdeymiş.
273. metallica - the day that never comes
çok tartıştık onları, ve sonunda geri geldiler. ileride bir daha “bozmak” için, iyi müzikler yapmaya başladılar.
272. morrissey - i have forgiven jesus
morrissey’in isa’yı affettiği şarkı. daha ne söylenebilir ki bu adama?
271. coldplay - hardest part
çok güzel bir şarkı, ama coldplay hep aynı mı? işte en zor kısım bu soruyu cevaplamak.
270. bright eyes - haligh, haligh, a lie, haligh
gizemi hala çözülmemiş bir vokal, ve o vokale bugüne dek en çok yakışan melodi
269. ash – candy
the walker brothers’tan alınan şahane ötesi samplelarla, ash için adeta bir rap denemesi.
268. death cab for cutie - soul meets body
iki yarısı birbirinden farklı, ikinci yarısı daha güzel. resmen bir “sürpriz finalli şarkı”.
267. amy winehouse - back to black
bu şarkılara rağmen müziğinden çok kişiliği konuşulan bir kadın. kendi haline dair bir şarkı olabilir.
266. antony & the johnsons – spiralling
antony’den saf hüzün. fazlası zarar bir şarkı.
265. radiohead - we suck young blood
alkışla eşlik etmesi en keyifli parça. deneysel müzik, ya da müziksel deney.
264. feist – mushaboom
sadece mırıldanılsa bile lezzetli olabilecek bir melodiden ufak dokunuşlarla ziyafet çıkartmış feist.
263. mercury rev - tides of the moon
3 yıl önceki holes’un kardeşi. tıpkı abisi de olsa çok yakışıklı bir şarkı.
262. jens lekman - a postcard to nina
sevdiği bir arkadaşı için sır tutan jens lekman. bu güzel şarkı, sözleriyle tüm sırrı açığa çıkarması açısından ise hayli enteresan.
261. morrissey - first of the gang to die
morrissey, şaşırtıcı bir şekilde, bir üçüncü tekil şahısın hikayesini anlatıyor.
260. calogero - danser encore
calogero’nun yıkımı çağrıştıran şarkısı teoman sayesinde ülkemizce de tanınır olmuştu.
259. brainstorm - lonely feeling (to be lonely)
haritada göstermekte zorluk çekeceğimiz bir ülkeden, buradaki yalnızlığımıza ortak bir şarkı.
258. tunng – bullets
araya atılan taramalı tüfek sesleriyle dakika başı kendini yenileyen akıl dolu bir tunng işi.
257. the beta band – assessment
beta band’in böylesi gürül gürül bir şarkıyla tepe yapacağını çoğumuz tahmin etmezdik.
256. ocean colour scene - you'll never find me
ocs bam teli arama çalışmalarına devam ediyor ve bir kez daha buluyor.
255. roots manuva - witness (one hope)
işitsel efektlerin gırla gittiği teknolojik bir manuva şarkısı.
254. the gentle waves - falling from grace
isobel ne büyük bir cevhermiş. bu, belle and sebastian’ın en güzel şarkıları kadar güzel.
253. stephen malkmus - baby c'mon
ne kadar gururlansak az. baby c’mon’u bu kadar güzel yapan şey, özdemir erdoğan’ın çöpçüler kralı filmine fon olan gurbet'inden başkası değil.
252. the white stripes - little acorns
bir aksaklık gösterisi. sanırım white kardeşlerin olgun işlerinden biri oluyor bu?
251. the clientele - losing haringey
müthiş bir fon müziği üzerine laflama. insanın laf edesini getiriyor.
250. the presets - are you the one?
bu isimde çok şarkı var. ama bu kadar vahşisi yok.
249. the white stripes - fell in love with a girl
bu da olgun olmayan white stripes. bilmeyenler için söyleyelim; bir aşk şarkısı.
248. teenage fanclub - it's all in my mind
teenage fanclub’ın 40’ına gelmiş solistinin şarkısı. yaş olayı da zihinde bitiyor.
247. mogwai - dial revenge
galler dilinde dial, revenge (intikam) demekmiş aynı zamanda. peki bu acımasız şarkıyla mogwai ve gruff rhys kimden intikam almaya çalışıyor, orasını bilemiyoruz.
246. radiohead - everything in its right place
her şey yerli yerinde. yazar burada şarkının altyapısına sesleniyor.
245. supergrass – grace
2:30 dakikaya sığmış enerji. ingiliz işi. tasarrufa da teşvik ediyor üstelik.
244. the strokes - you only live once
strokes’tan yapıbozumunu tekrardan bozan bir isimlendirme. çok “normal” bir şarkı aslında.
243. muse – starlight
dışı hışırtılı muse, içi tam bir aile şarkısı. albümünün mihenk taşı.
242. mando diao - motown blood
damarımda motown kanı var diyor adamlar, şarkıyı dinleyip itiraz edene rastlamadım.
241. clyde federal - cleared a little space
yine motown referansı, yine harika bir şarkı. 100 yıl sonra bile dönülür.
240. starsailor - way to fall
bu gruptan bu kadar sağlam bir minörlük beklemezdim. iyi ki yanılmışım.
239. the gathering - you learn about it
the gathering vokali anneke’yi çaktırmadan balkanlardan ödünç almış olmalı. hollanda bu kadar yaralı bir ülke değil.
238. spoon - the two sides of monsieur valentine
spoon’un 2000’lerin en güzel sounduna sahip olduğunu iddia eden biri, sözlerine bu şarkıyla başlayabilir.
237. modest mouse - spitting venom
akılları alan bir hardcore. ilk 3 dakika o kadar etkili ki o gazı almak için şarkı 5 dakika daha uzuyor.
236. mercury rev - a drop in time
bir yıl, zamanda sadece bir damla. neyse ki şarkı bir yılda unutulacak cinsten değil.
235. manic street preachers - ocean spray
james dean bu şarkıyı sevgilisine mi yoksa annesine mi yazdı? açıkçası stüdyonun gece bekçisine yazmış olsa bile bu bir başyapıt.
234. jens lekman - pocketful of money
jens lekman’a dair bildiğimiz en önemli şey: adam “beni baştan yarat” programını tek başına müzikal olarak yapabilir.
233. déportivo - sur le moment
92 saniyeliğine fransa’dayız. sonra bir 92 saniye daha. bıkana kadar.
232. sonny j - handsfree (if you hold my hand)
36 yıllık bir restorasyon. 70’lerin şarkılarını orijinalinden iyi coverlamak çok zordur. sanırım en iyi yolu orijinali üzerinden bunu yapmak.
231. beck - e-pro
beck’e her ruh halinin yakıştığının kanıtı. bir dur, bir eğlen.
230. blonde redhead - this is not
hareketli rüyalarda arka planda çalacak şarkı. insana uyanma hüznü veriyor.
229. clinic - the second line
cidden klinik çağrışımlı bir şarkı. sanki yaşam destek ünitesinden alınan seslerle yapılmış.
228. citizen cope - son's gonna rise
cowboy sesli bir vokalden çıkabilecek en güzel nağmelerden.
227. elliott smith - pretty ugly before
iç ezen bir şarkı. her daim güzel kalacak adamdan.
226. amadou & mariam - sabali
mali’liler. gözleri görmüyor. ama ne kadar iyi müzik yaptıklarını artık bütün dünya görüyor. elektronik dokunuş içermeyenleri de dinlemeli.
225. british sea power - be gone
iyi bir indie şarkısı yapmak için çok sayıda enstrüman şart diye bir şey yok. böyle güçlü olsun yeter.
224. the flaming lips - do you realize??
uzay yolculuğu sırasında yanınızdan eksik etmemeniz gereken bir şarkı. henüz yapmadıysanız da bir gün mutlaka olur, aklınızda bulunsun.
223. hard fi - tied up too tight
nakaratına yürek dayanmaz, evde konser deneyimi. yaylıları mundar etmişler o ayrı
222. röyksopp - happy up here
listeyi bir 10 yıl sonra yapsam zirvede bile olabilir. insan dinlemeye kıyamıyor ki değerlendirsin.
221. grandaddy - so you'll aim toward the sky
90 dakikalık filmlerin yaşatamadığı deneyimi bu 5 dakikalık şarkı yaşatıyor. boşuna demiyorlar bütün sanatlar müziğin bulunduğu konumu arzular diye.
220. the strokes - ask me anything
parçalayan gitarların grubuna gidip uslu mu uslu bir şarkı yaptırmışlar. adam söyleyecek söz bulamıyor haliyle.
219. kanye west – jesus walks
eski şarkılar kesmedi artık kilise korosu bile kanye’nin rapiyle buluşuyor. artık tüm dünya kendisinin kim olduğunu biliyor.
218. a perfect circle - the noose
bu da bir başka türkü. keenan herkesten yanık okumuş ama, kenan’a bağlamış.
217. camera obscura - eighties fan
be my baby’den intro ödünç alan şarkıların en sofistikesi.
216. shaggy – angel
angel of the morning bilyon kez coverlandı evet, ama başka kim bu şarkıyla gelene geçene dans ettirebildi?
215. the dresden dolls - shores of california
rahatlık, hınzırlık, aksaklık. melodiyi zerre ihmal etmeden üstelik.
214. helloween - if i could fly
helloween şu tipik “sürekli çok iyi olduğu için fazla bahsedilmeyen” gruplardan. ah bu liste bir de 90’larda olacaktı ki.
213. the zutons – confusion
güzel şarkı yazmak zor. çok sade ve çok güzel şarkı yazmak? en zoru.
212. red hot chili peppers – dosed
red hot slow üretim merkezinin son çalışması. ürün kalitesi sabit.
211. metallica - the judas kiss
sabırlı metallicacıların rüyaları gerçek oldu. hep böyle şarkı yapsalar. “eat my liver” desek anlamaz gider üzerine şarkı yazarlar.
210. the organ - steven smith
grubun ismi boşuna organ değil. güzel bir klavye, klavyeyi de ezen bir vokal.
209. bumboks - ta chto
bir başka olur ukrayna’nın hip-hop’ı. üstelik bumboks’un tek numarası bu değil.
208. norah jones – sunrise
şarkı da solisti gibi. kusursuz. çok güzel. ama belki de “kusur”un güzelliği yok içinde.
207. godspeed you! black emperor - lift yr. skinny fists like antennas to heaven
post-rock her zaman çılgın olur ama, bu aynı zamanda inanılmaz neşeli, resmen saklayamamışlar neşeyi.
206. kanye west feat. chris martin - homecoming
martin sadece vokale değil, şarkı yazımına da el atıyor. muhtemelen bu yüzden de şarkı bu kadar yumuşak olabiliyor.
205. voxtrot - the start of something
çok zor yakalanan bir şey olmuş, ve şarkı utangaç bir çocuk masumiyetiyle söylenmiş.
204. phoenix - if i ever feel better
daha ilk albümde böylesi bir fenomen. allah’tan phoenix bunun altında ezilmedi.
203. echo and the bunnymen - it's alright
ve echo and the bunnymen’in dağıttığı an. 60’larda bunu yapsalardı bugün 20 ayrı filmde duymuştuk.
202. fischerspooner - never win
çok ‘kalabalık’ bir şarkı. yalnızken dinlenmiyor bile.
201. the dresden dolls - dirty business
dresden dolls tarzının geldiği en keskin nokta. bunu da aşarlarsa ben değil tarih yazar kendilerini.
200. belle and sebastian - piazza, new york catcher
en popüler b&s işlerinden. insanın yüzüne aydınlık çarpıyor.
199. coldplay - the scientist
“imagine esintileriyle başlayan hiçbir şarkı kötü olamaz”ın bir diğer kanıtı.
198. the tellers - second category
belçika’dan çıkan en haşarı müzik olabilir. akustik gitarla daha ne yapılabilir ki?
197. keane - somewhere only we know
olağanüstü bir davet. şimdiden çağımızın klasiklerinden biri.
196. jens lekman - friday night at the drive-in bingo
yine jens, yine eğlence. chordettes’in lollipop’unu bile andırıyor.
195. jay-z - roc boys (and the winner is)
menahan street band’den sample, kanye west, beyonce gibi isimlerden back vokal. arkan sağlamsa oluyor demek ki.
194. regina spektor - 20 years of snow
regina spektor’un asli öldürücü hamlesi. bu kadına piyano vermeyin demiştik di mi?
193. a perfect circle – passive
kaosu tarif eden bir müzik eşliğinde ‘ney’ zarifliğinde bir vokal. bir bileşim örneği.
192. sufjan stevens - the man of metropolis steals our hearts
sufjan stevens’in olgun müziğine gençlik aşısı. ağırbaşlı “la la la” lar.
191. cake - no phone
artık "arayan soran yok, rahat yaşıyorum" diyen rafet el roman'ı daha iyi anlıyoruz.
190. the raconteurs - steady as she goes
her notası rock klasiği olması için tasarlanmış. raconteurs’in çıkışında büyü katkısı var.
189. benjamin biolay - dans la merco benz
kısık sesle söylenen bir pop şarkısı. fransızların uzmanlık alanı.
188. dizzee rascal - i luv u
gücünü hemen anlıyoruz. güzelliğini anlamak ise epey vakit alabilir.
187. robbie williams – feel
şüphesiz en oturmuş williams şarkısı. notalar birbirine ahbap olmuş adeta.
186. the shins - girl inform me
yıkıcı etkisi ilk 5 saniyede en güçlü halinde.
185. the clientele - when you and i were young
eskiye göndermesiz müzik olmaz tabi ama böylesi “tozlu” bir şarkı yapabilmek de insanüstü bir gayret ister.
184. tegan and sara - walking with a ghost
ikizler yazıp söylüyor, 5 kişilik grup çalıyor. yazın üstü açık araba yolculuğu gibi şarkı. çok kıskandım.
183. keane - bend and break
taş gibi keane. kırılmaz, bükülmez. bereket timsali bir ilk albüm bunlarınkisi.
182. caesars - it's not the fall that hurts
sevindiren şarkının güzel olması değil. bu şarkı sayesinde caesars’ı tanımak.
181. chumbawamba - on ebay
savaş eşyalarını ebay’de satmak? chumbawamba bu adamları elinde akordeon ile paklar.
180. ladytron - destroy everything you touch
yıkıcı etkisi müthiş isminde bile mevcut. aman siz şarkıyı dinleyin, dediğini dinlemeyin.
179. the fiery furnaces - here comes the summer
hoşça sayılabilecek bir şarkının efektlerle nefis hale gelmesi. demek ki efekt deyip geçmemek lazım.
178. the white stripes - icky thump
bazı şarkıları yapmak için çok uğraşmak, bazılarını yapmak için ise hissetmek gerekir. bunu yapmak için jack white olmaktan başka çare yok.
177. spoon - chicago at night
spoon daha bir dakika geçmeden masayı kuruyor, ışıkları loşlaştırıyor, gözleri kısıyor. tek bir şarkıyla.
176. tapes 'n tapes – insistor
resmi at yarışı şarkısı. atlardan bile daha hızlı.
175. r.e.m. - imitation of life
r.e.m. in hala söyleyecek çok sözü var. kimse sizi kötü albüm yaparken göremeyecek.
174. peter bjorn & john - young folks
islıklar güzel, tamtamlar şahane. peki ya aralarda giren o dünyalar güzeli ses?
173. helldorado - a drinking song
bu dehşetlinin kıymetini bir biz bildik sanırım. dünyanın geri kalan ülkeleri utansın.
172. coldplay - viva la vida
değişen coldplay’in en zarif hamlesi. viva la coldplay demeye gerek yok ama.
171. chromeo - mercury tears
vocoder çok büyüdü. haliyle artık dalga geçmiyor, yaptıklarını takdirle karşılıyoruz.
170. no doubt - hella good
işte bu gayet iyi. şüphesiz ki “pop”un çok ötesinde. pharrell williams’ın katkısı bir efsane yaratmış.
169. kings of leon – milk
sille tokat şarkıların arasında bir şirinlik gösterisi.
168. alanis morrisette – utopia
alanis’in en nezih olduğu an. e haliyle ütopik bir şarkı.
167. dj shadow - six days
colonel bagshot’ın “altı gün savaşı” ile ilgili en içli ağıt olan şarkısını dj shadow daha da içlemeye çalışırsa.
166. u2 - beautiful day
grammy’ler yılın en iyi şarkısı seçti bunu. ben sadece güzel günlerde dinlenecek şarkı seçiyorum.
165. red hot chili peppers - snow (hey oh)
şarkı karın sadece beyazlığını almış, soğukluğunu tamamen bırakmış.
164. k's choice – somewhere
k’s choice’un bu neredeyse mutlu şarkısı 1200 metrelik bir kaydıraktan aşağı kayarken kulakta olabilir.
163. michael jackson - you rock my world
efsanen 2000’lerde müzikle eskisi kadar uğraşamadı maalesef. ama uğraştığında ortalığı inletmemesi için sebep yoktu.
162. kings of convenience - know-how
grubun sıkıcı olamayacak tek şarkısı belki de. know-how’ı da feist’de saklı.
161. brainstorm - a day before tomorrow
tam olarak bugün evet. letonya’nın melodiyle iştigalinin yıldönümü.
160. jazzamor - before too long
jazzamor gergin başlayıp, yumuşatıp, akıtıp, çok uzun olmadan da bitiriyor. ideal.
159. gorillaz - feel good inc.
şirket kurmanıza gerek yok. bunlardan daha fazla yapın yeter.
158. roots manuva - ital visions
dubstepi bilen adam rap yapsın da biz hasta olmayalım. mümkün değil.
157. dionysos - la métamorphose de mister chat
incelen sesler, geren yaylılar ve sonra patlayan çığlıklar. kabus gibi şarkı. iyi anlamda kullanıyorum.
156. manic street preachers - empty souls
pek aşk şarkısı yazmıyorlar diye ruhsuz da değiller ya!
155. she wants revenge - tear you apart
interpol benzerleri yaftası yememek için kendini diğerlerinden ayırıyor she wants revenge. tam da bu şarkıyla.
154. the fratellis - whistle for the choir
biraderler punk tarzlarına biraz mola verip bu karşı koyulamaz parçayı yapıyorlar.
153. weezer - island in the sun
ağır gitarları bırakıp sayfiye bölgesine yerleşen weezer, melodileri bavula atmayı da ihmal etmiyor.
152. ashram - il mostro
bir piyano, bir keman. ashram ömürlük bir iş yapmış.
151. youmi kimura - itsumo nando demo
uğruna en güzel animasyonlardan biri yapıldı. şarkıyı daha iyi anlatabileceğimi sanmam.
150. the last shadow puppets - meeting place
yaşlarından büyük şarkılar yapan adamların buluştuğu gruptan.
149. joan as police woman – christobel
bakmayın kadın olduğuna, yeri gelince en sağlam cezayı kesebiliyor joan.
148. citizen cope - bullet and a target
eskiler ne düşünür bilmem ama folk müziğin geldiği son hal beni heyecanlandırıyor.
147. anathema - are you there?
dinleyicisini depresyona sokmadan rahat edemeyen gruplardan anathema’nın, en rahat bozucu şarkısı.
146. radiohead - 2 + 2 = 5
radiohead denemekten sıkılmıyor ve bir kez daha müziğin matematiğiyle oynuyor.
145. crystal castles - alice practice
crystal castles’ın “mario müziği” denilip geçilme riskini minimize eden parçası. kulağı tırmalamıyor, biraz kaşıyor.
144. panda bear – i’m not
bu müthiş ses ve gürültü ahenginin içinde kendinizi bir an için karadeniz’de sanabiliyorsunuz.
143. devotchka - til the end of time
olabilecek en iyi açılışlardan biri. bir an “sonsuza kadar dinlerim bunu” diyorsun.
142. kaiser chiefs - everyday i love you less and less
bariz yalan söylüyorlar. ama sevmemek mümkün değil.
141. panjabi mc - mundian to bach ke
hep amerikanlar mı hindistan’dan sample alacak? buyrun knight rider samplelarıyla çılgın atan panjabi mc.
140. iron maiden – paschendale
metal müzikte epik denince şahlanışını görebildiğimiz iron maiden’dan yine evladiyelik bir savaş öyküsü.
139. thom yorke - the eraser
yorke’un elektronik aşkının meyvelerinden. üzerine rap yapsan da lezzet aynı.
138. beirut - rhineland (heartland)
kimisi böyle bir şarkı yapmak için yıllarca acı çeker. zach condon 20’sinde yapıyor.
137. james - getting away with it (all messed up)
90’ların has adamları 2000’lere nefis girip durmuştu. 2008’e kadar bununla idare ettik.
136. elliott smith - let's get lost
smith’in son şaheserlerinden. kaybolmadan önceki.
135. radiohead - in limbo
uzaydan gelen yaratıkların dans parçası filandır bu. ince işçilik eseri.
134. bitter sweet - dirty laundry
tertemiz bir sample, gönüllerdeki pop. aznavour gurur duyuyor olmalı.
133. the futureheads - hounds of love
en iyi şarkısı bir cover olan gruptan korkacaksın demişler. yine de şükür, hiç iyi şarkıları da olmayabilirdi.
132. porcupine tree – trains
değil sadece grubun, porcupine tree’nin içinde bulunduğu müzik türünün de en iyi şarkılarından.
131. vampire weekend - a-punk
biz, bir punk’ın bu kadar zarif olabileceğini bilmeyenler, öğrendik.
130. a silver mt. zion - `13 angels standing guard 'round the side of your bed`
müzik değil. bir ağıt, bir ayin, bir inilti, üşümenin sesli hali. ama müzik değil.
129. travis - happy to hang around
fran healy damarı müthiş yakalıyor ve bir anda milyonlarca platoniği tarafına çekiyor.
128. remedios silva pisa - naci en alamo
işi gücü gezmek ve güzel müzikleri bir sinema paketinde sunmak olan adamın bugüne dek en güzel hediyesi.
127. depeche mode - free love
karizmanın zirvesinden bir “serbest aşk” daveti. çok da inandırıcı değil aslında.
126. junior senior - move your feet
ayağını oynatmayan bizden değil. kontrollü biçimde kontrolü kaybeden bir şarkı.
125. christian basso - the movement
basso’nun hareketsiz bırakan hareketi. bir nevi ölüm vuruşu.
124. iron maiden - ghost of the navigator
35 yıllık iron maiden’ın en iyi şarkılarından birini çıktığı anda dinleyebilen genç nesil kendini şanslı saymalı.
123. the good, the bad and the queen - history song
büyüleyici. the clash gibi bir topluluğu bile reggae’ye bulayan harika bir adamı grubuna alırsan olacağı budur.
122. oi va voi – refugee
oi va voi’nin şarkısında çok güzel bir ‘eskilik’ var. 100 yıl önce yazılıp unutulmuş gibi.
121. fleet foxes - white winter hymnal
kışın da dinlensin diye sıcak şarkı yapmak? akıllıca.
120. rihanna – umbrella
5 kez dinleyip diline dolamayan adama soğukkanlılık madalyası veriyorlarmış. bence dişlik (gum shield) vermeliler.
119. antony & the johnsons - hope there's someone
antony’nin sesiyle yaptığı şey inanılmaz. smiths sonrası en” uyutmayan” şarkı. yine de iki dakika sürseydi daha iyi olurdu.
118. kate nash – dickhead
genç kadının haklı isyanı. sinkaf ilk kez bu kadar klas oluyordur belki.
117. anathema – closer
anathema’nın başkalaştığı parça. kendi içinde bile deviniyor.
116. bruno coulais - le retour des grues
coulais’in yakaladığı sesler kuş seslerinden bile daha iyi. arada karşılaştırma imkanı da tanınıyor.
115. the libertines - what a waster
punk grubum olsa bu şarkıyı duyduğum an kapatırdım. bu renkliliği aşmak çok zor.
114. beirut - a sunday smile
şarkıları iki üç kelimeyle anlatmak zor. keşke her şarkıcı bunu şarkının ismiyle halledip bizi rahatlatsa.
113. mendetz – futuresex
ispanyol gençler bu uçarı şarkıyla 1979 sounduna seksi bir selam gönderiyor.
112. interpol - slow hands
2000’lerin indie rock müziğini tek başına temsil edebilecek ağırlıkta.
111. chris isaak - life will go on
usta bu şarkıda kendisiyle çelişiyor. sözler insanı mutluluğa teşvik ederken müzik ve vokal arkadan vuruyor.
110. the killers - andy, you're a star
dikkat çeken sözleri ve albümün en ağırbaşlı çalışmasıyla halis muhlis the killers.
109. cake - commissioning a symphony in c
böyle ‘rüzgar eşliğinde uçan’ şarkılardan müzik tarihinde çok az var. 90larda divine comedy yaptı bir tane, 2000’lerde de bu var.
108. bumcello & taraf de haidouks – cuculetsu
türler farklı, delilik sabit. parça ise harika bir bileşimin ürünü.
107. doves - there goes the fear
rock klasiği olmak için doğmuş. 100 metreden ben ingiliz’im diyor ayrıca.
106. daft punk – technologic
masamızda otururken sık sık başvurduğumuz kelimelerden destan çıkmış ortaya. bilgisayar başında oturan insanlar sıkıcı derler bi de.
105. the dandy warhols - you were the last high
dandy’lerin pek tutulmayan albümlerinden ruhani bir kayıt. grubun en yükseğe çıktığı anlardan.
104. a-ha – velvet
a-ha ilk kez bu kadar huzurlu ve dingin. kadifeden battaniye yapmış adamlar.
103. spoon - lines in the suit
2001 yılında spoon’un ayak sesleri duyuluyor. o meşhur katmanlı spoon şarkılarının ilki.
102. the killers – read my mind
bana göre en iyi killers şarkılarından, yazanına göre ise en iyisi. her halükarda parıldıyor.
101. cocorosie - good friday
grup muhtemelen stüdyoya birkaç çocuk getirip ‘siz arkada bir şeylerle uğraşın” demiş, aralarında uyuyanlar varsa diye de sessiz konuşmuşlar. sonuç nefis olmuş.
100. redd - vicdani redd
redd kendini aşıyor ve piyano-gitar-davul üçlüsüyle tek kelime etmeden vicdanları kilitte bırakıyor. türk rock müzik tarihinin en iyi enstrümantal çalışması olabilir.
99. talib kweli - get by
nina simone’un sinnerman’inden alınma bel kıran bir piyano melodisi, gürültü değil huzur veren bir kalabalık. mutfakta ise yine dahi prodüktör kanye west.
98. the thrills - i came all this way
thrills’in en az tutulan albümünden yolluk bir şarkı. hatta tüm yolu çıkartacak kapasitede.
97. travis - re-offender
travis bir öneki albümünde hem hüzünlü (dear diary), hem neşeli (side) hem de orta karar (sing) güzel şarkılar yapmıştı. artık tek ihtiyaçları kusursuzca akan bir şarkıydı, o da oldu. bir daha yapın demek lazım.
96. royce da 5 9 - boom (remix)
albümdeki “boom” groove’u yaylılarla harmanlayan nefis bir çalışma. ama siz bir de onu temponun şaha kalktığı, yaylıların patladığı, nefes nefese remixiyle dinleyin.
95. röyksopp – eple
akla oyunlar oynayan melodileri ile görüntülerden matruşka yapan klibi birleştiğinde insanı sonsuzluğa sürükleyen olağanüstü bir eser.
94. outkast - hey ya
outkast, hayranı olduğumuz bir grup ama böyle bir şarkı yapıp bir neslin gazını alacağını tahmin etmek yine de zordu sanırım
93. lily allen – ldn
herkese bir şeyler hatırlatan, çok özel bir şarkı. lily allen eski bisikletine atlamış da yazmış sanki.
92. a-ha - summer moved on
yazı törenle bitiren şarkı. sonbahar karşılama marşı olma yolunda ilerliyor. nakaratındaki atak pop müziğin en güzel saniyelerindendir.
91. kanye west - love lockdown
kanye west değişti. artık rap yapmayı bırakıp hep böyle şarkılar mı sergileyecek bilmiyorum ama, kendisi alemdeki sayılı prodüktörlerden oldukça ne yapsa hakkını verecektir.
90. spoon - don't you evah
the natural history’nin kıyıda kalmış şarkısından bir başyapıt çıkartma. spoon tuttuğunu altın ediyor.
89. the strokes - take it or leave it
işte bizim şarkılar diye gururla göstereceklerimizden. i can’t explain kadar güzel. onun gibi çığır açıcı olmasa da.
88. glasvegas - daddy's gone
dönemin sonunda farklı tarzları ve tırtıklı vokaliyle arz-ı endam ettiler. büyük bir sürpriz, yüksek beklentiler...
87. the libertines - music when the lights go out
insanın rüyalarına girecek cinsten bir şarkı. libertines’in iki hali arasındaki dengeyi sağlıyor.
86. radiohead - where i end and you begin
thom yorke bir kez daha gökyüzünde, kaotik atmosfer inatçı davullarla süsleniyor. sanırım şarkı aşktan bahsediyor.
85. spoon - you got yr. cherry bomb
en iyi güne başlama şarkılarından. tabiri caizse bomba gibi yapıyor.
84. franz ferdinand - eleanor put your boots on
patırtı dolu ilk albümün ardından oluşan beklentiye verilebilecek en iyi cevap. albümün geri kalanı bu şarkıya ayak uydurabilseydi çok çok daha iyi olacaktı.
83. animal collective – grass
grubun tarzına tam oturmuyor. başka bir yerden mi aldınız diyecek oluyoruz ama böyle bir şarkıyı yapabilecek başka bir grup da yok. benzersiz bir iş.
82. system of a down – roulette
kimileri için soad’ın tuttuğu tek fare. en iyi şarkıları olduğuna tüm paramı basarım.
81. the dears - 22 the death of all the romance
the dears’tan romantizme kurşunlar. on yılın en şık düetlerinden. şarkının ismindeki 22 de neredeyse 42 gibi bir gizem oluverdi.
80. morrissey - let me kiss you
her insan hayatının bir günü kendini bir smiths şarkısının içinde bulmuştur derler. bu şarkı hiçbir smiths şarkısının olmadığı kadar çok kişiyi kapsadı.
79. cinerama – lollobrigida
sanki solist şarkı esnasında ağlamamak için cümleleri kısa tutmuş. ünlü bir isme ithafen yazılmış en güzel şarkılardan.
78. the organ - love, love, love
erken dağılan bir grup. yegane bir albüm ve içinde bir avuç güzel şarkı. love, love, love bunların içinde insana en dokunanı.
77. amy winehouse - tears dry on their own
60’lar soul’una en yakın seslerden biri marvin gaye şarkısı üzerine inşaya başlarsa. bu müthiş şarkıyı dinledikçe “hala yeni nina simone olma şansı var mı acaba?” diye sayıklamak mümkün.
76. q–tip – won’t trade
q-tip albüm yayınlayamadığı 9 yılın acısını çıkartıyor ve 2008’in en iyi birkaç rap şarkısından birini yapıyor.
75. blur - out of time
damon alborn’da hamle bitmez. ama devreye ud ve kanunu sokması inanılmaz. zamanın ötesinde mi gerisinde mi bilinemiyor.
74. arctic monkeys - from the ritz to the rubble
müzik adına herkese tek bir meleke dağıtılıyor olsaydı, bu şarkıdaki ritim duygusunu isterdim sanıyorum.
73. ian brown - time is my everything
stone roses’ı geride bırakan ve güllerden nefret etmeyen ian brown, dördüncü solo albümünde zaman üzerine nihayet başyapıtını patlatıyor.
72. keane - this is the last time
“bu son” diyen ama özür dilemeyen bir şarkı. haliyle kederli. ve keane o olağanüstü albümünden, ölümcül virüsü çıkartıyor.
71. amy macdonald - this is the life
amy bugüne kadar dinleyip bayıldığımız tüm sakin grupları özümsemiş sanki. hem geçmişe hem geleceğe gülümseyerek bakma nedenlerinden biri.
70. the hives - die, all right!
the hives sanırım punk’ın gelebileceği en sert ve en melodik noktaya geldi. umarım “öl, tamam” sözünü tür için sarf etmiyordu.
69. the long blondes - weekend without makeup
erol alkan’a binlerce kez teşekkürler. klasikleşecek pop yapmak için şarkıların yavaş olmasına gerek yok.
68. noir désir - des armes
kısa, ama bitiriciliği çok yüksek. sesiyle duvarları yıkan bertrand cantat, şimdi kendi haline de ağıt yaksın.
67. burial – archangel
dubstep’in markalaşmış ismi burial, 4 dakikalığına ayrı bir evrende misafir ediyor bizi. sözlerini çözmek, anlamaya yetmiyor.
66. the chemical brothers – galvanize
faslı najat aâtabou’dan alınan kıvrak samplelar müslüman rapper q-tip’in enfes sesiyle buluşuyor. allah chemical brothers’tan razı olsun.
65. the decemberists - we both go down together
1963 tarihli hey paula’dan sonra en güzel “mahay love” diyen şarkı. on yılın losing my religion’ı.
64. placebo - protect me from what i want
“beni istediğim şeyden koru!” placebo tüylerimizi tavana nişanlıyor.
63. yann tiersen - le jour d'avant
insanın aklına girip, orada çoğalan bir şarkı. film müzikleriyle sevdiğimiz yann tiersen’den, komple bir film. üstelik mutlu sonla bitiyor.
62. arctic monkeys - mardy bum
son yılların en tutulan gitar tonlarından biri ve ilk albümün en umut verici şarkısı.
61. vampire weekend - mansard roof
vampire weekend ortalığa deli cesaretiyle giriyor. ellerine gitar almadan müthiş bir rock şarkısı yapmaya kalkıyorlar.
60. the go! team - grip like a vice
arka planda uğultular duyuluyor, kahkahalar yükseliyor, sirenler çalıyor. the go! team kaos dolu bir dans müziği müjdeliyor. buna hazır olun.
59. hot chip - over and over
hot chip sadece o nefis vızır vızır introyla bile tam notu alıyor. sonrasında daha da aşmalarına o kadar gerek yoktu yani.
58. fischerspooner - the 15th
wire gibi özgün bir grubun şarkısını hakkıyla coverlamak yürek ister. neredeyse orijinalinden bile iyi bir cover için ise katıksız bir müzik dehası gerekiyor.
57. fleet foxes – mykonos
yol şarkılarına alışmıştık. fleet foxes ise olayı bir kademe ileriye götürüyor ve “deniz yolu” şarkısı yapıyor.
56. manu chao - rumba de barcelona
fransa’da doğdu, dünya vatandaşı oldu. milyarların beğeneceği düzeyde şarkılar yaptı. helal olsun sana manu chao.
55. faithless - crazy english summer
duygudan yoksun olmayan techno şarkılarla kitleleri coşturmak konusunda usta olan faithless’ın uykusuzluklarının sebebini anlamamıza yarayan nefaset dolu bir şarkı.
54. therion – lemuria
korkunç kurbağa deneyi gibi. therion görkemi bir anda değil de alıştıra alıştıra verdiğinde en etkili sonuca ulaşmış oluyor. unutulmayacak bir eser.
53. röyksopp - you don't have a clue
röyksopp’un elektronik sound’u, bize eple ve sparks gibi şarkılar hediye ettiyse de insanı ağlatacak kıvama getirecek bir patlamayı çok da beklemiyorduk. açıkçası, hiçbir şey bilmiyormuşuz.
52. franz ferdinand - take me out
ve franz ferdinand. alışılagelmemiş klibi ve öldüren temposuyla farklı tatlar arayan milyonları kalbinden vuruyor. uğruna savaş çıkarılacak şarkı.
51. kasabian - processed beats
empire ve l.s.f. gibi şarkılara rağmen kasabian’a “hoş ve boş bir grup” diyenlere resmi bir “bu da mı gol değil” çığlığı. hakim ben olsam elimi masaya vurup “gol” derdim.
50. oasis - fuckin' in the bushes
evet, wonderwall’u milyarlar dinledi, live forever’ı tüm zamanların en iyisi seçenler oldu, ama kimileri için oasis’in olayı aşılamaz şekilde bitirdiği şarkı budur. çok da haksız sayılmazlar.
49. mylo - drop the pressure
mylo inanılmazı başarıyor. dünyanın en ilginç dans şarkılarından biri, en az bir 100 yıl sonra anlayabileceğimiz sözleriyle...
48. si connelly - baby i’m tired
tanınırlığı çok az olan, gizemli bir kişiden, ilk dinleyişte vuran harika bir sürpriz. istikrarlı melodisiyle unutulmayan bir şarkı.
47. air - cherry blossom girl
air’in en havaya girmiş şarkısı budur. kalbimize fazlasıyla sahip oluyorlar.
46. vampire weekend - m79
klavsen ile kemanlar, bir indie rock şarkısının içinde buluşuyor. vampire weekend, günümüzün en iyi soundunu bulma yolunda canla başla ilerliyor.
45. coldplay – clocks
piyanoya sekizer kes basmayla yaratılan şaheser. en klasik tabirlerden biriyle, coldplay’î coldplay yapan şarkı.
44. blonde redhead - falling man
neredeyse her albüm bir öncekinden iyi. yükselen çıtayla altıncı albümde bunun geleceğini tahmin etmeliydik. adamlar hala düşmeyi öğrenemedi.
43. blur – caravan
ritm neredeyse fındık kırarak yakalanıyor. trimm trabb’den sonra en hastalıklı blur şarkısı. bi de neşeli şarkıymış gibi ‘la la’ çekiyorlar.
42. radiohead - a wolf at the door
thom yorke adeta “ayışığı sonatı”nın üzerine rap yapıyor. beethoven bunu duymalıydı.
41. kanye west – stronger
alametifarikası eskilerden aldığı samplelar sandığımız kanye west, 2001 yılından aldığı sample la en güçlü şarkısını yapıyor. sample için bence kanye west daft punk’a değil, daft punk kanye west’e teşekkür etmeli.
40. the strokes – reptilia
biraz yavaşlayıp tekrar hızlanan lunapark trenleri gibi. odaları yakacak kapasitede.
39. passion pit – sleepyhead
passion pit’in bu algı çekici deneyini sevmek çok kolay değil, ama vazgeçmek çok zor. zamanın ötesinde bir şarkı bile olabilir.
38. portishead - the rip
portishead’in altını. zamansız yakaladığını huzur içinde yatıracak potansiyele sahip. tek başına 11 yıllık bekleyişe değiyor.
37. the postal service - such great heights
mesafe tanımaksızın vuran aşkların şarkısı sanırım. hatta bazen, doğru zamanda doğru kişilere sorduğunda, dünyanın en güzel şarkısı.
36. the killers - when you were young
“katil”lerden kütür kütür realizm. beatles gibi bir şeye benzemiyor, ama bir tribün marşı gibi akıyor, tıpkı gençken hayal ettiğimiz gibi.
35. m.i.a. - paper planes
yılın en sansasyonel filminde, hiç de altta kalmayan bir şarkı. en büyük tehlikesi, nakarata beatlerle eşlik etmek isteyen insanların meydanları doldurma riski.
34. the arcade fire - neighborhood (1 tunnels)
cenaze albümünün müthiş dörtlemesinde arcade fire, söylemeye çalıştığımız altın şarkıyı söylüyor. komşuluk ölmemiş.
33. mogwai - hunted by a freak
kelimelerle anlatmak çok zor, sanki birisi müziğe kepçe atmış karıştırıyor. en iyisi şarkıyı dinleyip yorum olarak kabul etmek.
32. cake - comfort eagle
cake bir din kuruyor, sınırlı sürüm. bundan daha ironik oldukları vardı, ama daha önce hiç bu kadar ciddi ve bu kadar harika olmadılar. the distance hariç.
31. modest mouse - float on
süzüle süzüle akan bir gitar melodisi, isaac brock’un hırıldayan vokali olabileceği en neşeli halinde. bütünüyle unutulmaz.
30. justin timberlake feat. t.i. - my love
işte bu inanılmaz. müzik denince genelde ilk akla gelen kişilerden olmayan justin timberlake, timbaland ve t.i. ile birlikte son yılların en feci pop hadiselerinden birinin mimarı oluyor. öyle bir şarkı ki flowlar öldürüyor, geçişler süründürüyor. nakaratından beş ayrı güzel şarkı çıkar. parçaya daha dinlemeden justin’in olduğu için burun kıvıranlara ise nakarattaki kahkahaları hediye etmek lazım.
29. the white stripes - seven nation army
bir şarkı yapıyorsun, hayranların söylüyor, barlarda müzik yapanlar söylüyor, yolda yürüyenler söylüyor, ofiste çalışanlar söylüyor, tribünde maç izleyenler söylüyor. ileride çocuklar duyar duymaz tanıyacaklar bu melodiyi. jack white gurur duymalı, iyi ki yanlış anlamış salvation army’yi.
28. the last shadow puppets - my mistakes were made for you
1968 yılında bestelenmiş, rafine edilmiş ve en lezzetli olabileceği şekilde 40 yıl sonra piyasaya sunulmuş. ilk dinlediğimiz anda 40 yıllık klasikmiş gibi sevmemizi başka türlü açıklamak kesmiyor.
27. my chemical romance - welcome to the black parade
2 dakikalık bir marş, ardından tatlı niyetine iki dakika punk, sonra da 1 dakika boyunca bir ihtişam bir nümayiş. ve ziyafet tamamlanıyor. punk dünyasının bohemian rhapsody’si demek kolay ama doğru. etiketlerinde “emo-pop punk” yazan bir grubun 2006 yılında bile sapasağlam bir başyapıt verebileceğinin kanıtı. müzikte tür ırkçılığı yasaklanabilir artık.
26. eminem - lose yourself
bizim için büyük şanslardan biri, 2002 yılı sonlarında herhangi bir film için sinemaya gitmek, film öncesi çıkan fragmanlara bakmak ve 8 mile fragmanında bir anda tüm dehşetiyle karşımıza çıkan lose yourself’i dinleyip hayran olmak. oscar ödülünü kazanan ilk hip-hop şarkısı aynı zamanda lose yourself. akademi ödülleri tarihinde pek çok hata vardır ama bu kararlarıyla rahatlıkla gurur duyabilirler.
25. mika - grace kelly
her şey olabilen bir şarkı. hüzünlü olabiliyor. neşeli olabiliyor. vahşi olabiliyor. naif olabiliyor. mika, katman katman açılması gereken şarkısıyla popu tepelere çekiyor.
24. radiohead - jigsaw falling into place
in rainbows’un nefes vermeyen şarkısı. yine nakarat tanımıyor, yine harika. radiohead bir albümde de şu meşhur “bozma” hakkını kullansın yahu.
23. jens lekman - your arms around me
müzik dünyasına gelmiş en naif adamlardan biri, avokado dilimlerken başına gelenleri olabilecek en zarif şekilde anlatıyor. hemen her şarkısı samplelar üzerine kurulan, ama parası yetişmediği için hak sahiplerine haklarını teslim edemeyen jens, hadi söyle bu parçadaki olağanüstü yaylıları hangi şarkıdan buldun?
22. sigur rós – festival
sigur rós da her efsane post rock grubu gibi hayranları tarafından aşırı derecede övülen, akıl almaz betimlemelerle tanımlanmaya çalışan şarkılara imza atmakta. şarkıların aldığı tepkiler yer yer fazlasıyla abartı gibi durmaktaysa da bazı anlar, bazı şarkılar bu abartılara dahi hak verdiriyor insana. bir an için tüm övgüleri görmek ve arttırmak istiyorsunuz. işte sigur rós ve 2008 tarihli festival, bu anları tam dokuz buçuk dakikaya taşıyor.
21. the killers - all these things that i've done
“i got sol, but i’m not a solcu” diyerek politik görüşünü ortaya koyan brandon flowers, şarkının çoktan efsaneleşen kısmında işin içine “soulcuları” da katıyor ve bize give peace a chance’i hatırlatıyor. rock dediğin böyle olur.
20. paul mccartney - jenny wren
1965 yılında da onu dinliyorduk, 2005 yılında da dinliyoruz. ve hala 1965’te yapılmış gibi tanıdık ama 1965’te yaptıkları kadar da orijinal. müzik adına en çok “ilk”e imza atan adam yorulmuyor ve bu müthiş şarkıda, pop müzik tarihinde ilk defa “düdük” kullanarak bir kez daha tarihe geçiyor. şaka filan yapmıyorum.
19. the pages - creatures of the earth
şarkıdaki kalabalık inanılmaz. müzik tarihinde “back vokal”in en çok değer kattığı şarkılardan. the pages üyeleri bu dünyanın yaratıkları olmayabilir.
18. spoon - i summon you
en güzel akustik gitarlı şarkılardan. enstrüman zengini grubun bu şarkıda kendini aklıyor, bas arada yürüyüp çıkıyor, gitar ve davul ise nefes almıyor. bir kere dinlemek asla yetmez.
17. r.e.m. - i'll take the rain
dinledikten sonra insanların sıkıntılı, kurumuş ve verimsiz hissetmesi boşuna değil. adam, yağmuru alıyor. aynı anda kimilerinin de yağmuru başlıyor tabi.
16. muse - butterflies and hurricanes
muse’un kaos güzellemesi yapılmış milyonlarca şeyden iyi. gruba kayıtsız şartsız istihza ile yaklaşanların tek başına çarpılma sebebi. “şimdi bunlar şarkılarının arasına basit rap dörtlükleri de atıyordur” diyenlere inat adamlar araya rachmaninoff atıyor. vokal en güçlü halinde, fonda ise sandığımızdan çok daha kalabalık bir orkestra. “en iyisi. sen en iyisi olmalısın.”
15. radiohead – idioteque
insanların neden bu kadar övdüğünü anlamadığım bir şarkı. modern müziğin kilometre taşlarından. grup, elektronik müziğin temeline inip şarkıyı yapıyor ve gücünü geçmişten alıp geleceğe de referans oluyor. öncesi ve sonrasında müzik adına her şey aynı değil. yine de insanlar neden bu kadar övüyor anlamıyorum. çünkü ben neden bu kadar övüyorum onu da anlamıyorum.
14. tindersticks - until the morning comes
günün en karanlık saatinde yazılmış. bir yandan “eğer şimdi seni öldürsem, onlar asla bilmeyecek” öte yandan “her şey düzelecek” diyor. ama tüm sözlerinden öte, müziğiyle insanın koynuna 250 kilo ağırlık bırakıyor. fena.
13. arctic monkeys - fluorescent adolescent
orta yaşlı bir kadının dramına vakanüvis edasıyla yaklaşıyor arctic monkeys. ritmine, vokallerine, melodilerine ve ara sıra yaptıkları “olgun” şarkılarına hasta olduğumuz grup, bu kez göz göre göre kombo yapmayı deniyor.
12. radiohead - pyramid song
radiohead’in bu ürpertici parçasından, içindeki kemanların bile korktuğu söylenebilir. galiba karma police albümündeydi ve albümün ok computer ile birlikte en iyi şarkısıydı, orasını hatırlamıyorum.
11. outkast - b.o.b.
outkast bombaları yağdırıyor. taş gibi altyapısıyla, güçlü vokalleri ve yardımcı back vokalleriyle, suya sabuna dibine kadar batan politik sözleriyle muhteşem bir rap çalışması. tıpkı eski günlerdeki gibi.
10. bjork - where is the line
bu şarkının insan sesinden ibaret olduğuna inanmak çok zor. bjork’e başta efsane mike patton olmak üzere bir avuç dolusu çılgın vokal eşlik ediyor. bjork’ün bizi en çok heyecanlandırdığı an, heyecanla yarattığı albüm medulla’dan.
9. the coral - dreaming of you
içinde rüya geçen şarkıların kötü olması zordur. bu şarkının en iyi rüya şarkılarından olmasını varın siz düşünün. the coral’ın hayal gücüne yüklenen şarkısında klavye, gitarlar ve akıl almaz vokallerin tamamı göğe yükselmek için. müziğin en naif döneminde çıkmış en tatlı şarkıyla yarışacak düzeyde.
8. the avalanches - frontier psychiatrist
şarkının içinde bulunduğu since i left you albümü tamamen samplelardan oluşuyor. albümde çeşitli filmler ve şarkılardan kesilmiş tamı tamına 3500 sample yer alıyor ve albümde parça başına yaklaşık 200 sample düşüyor. şarkıda filmlerden kesitler, alakasız metinlerden oluşturulmuş diyaloglar, ansızın coşan viyolonlar, scratch yapan kuş sesleri ve sonunda konuştuğu iddia edilen 1951 yapımı bir şarkı introsu yer alıyor. kendilerinden hiçbir şey eklemeden bu olağanüstü parçayı tamamlıyorlar. evet, bu çocukların terapiye ihtiyacı var.
7. spoon - the underdog
the underdog’un müzikal zenginliğini daha iyi anlamak için, şarkının tek planda çekilmiş klibini izlemek lazım. kamera stüdyoda gezerken görüyoruz ki, şarkıda sesler durmuyor, her saniye stüdyoda birileri çer çöp bile olsa bir şeyler çalıyor. bu, müziği aşık adamlar topluluğu tarafından icra edilmiş her saniyesi dolu bir şarkı. bu, cidden şarkı.
6. pain of salvation – undertow
sanırım depresif bir grubun en seveceği şarkı isimlerinden. p:o.s. ise bu ismi yanına alıyor, ve müzik tarihinde çok ender rastlanan türden, yavaş başlayıp araya nakarat almadan sürekli hızlanan bir şarkıya imza atıyor. saymaya çalışsak running scared’den başlayıp parmak hesabı yapacağız. pain of salvation bu şarkıyla milyonları kahretmesi bir yana, müzik manyaklarına büyük bir gülümseme hediye ediyor.
5. glasvegas - fuck you, it's over
glasvegas christmas’ı nasıl çaldı. iskoç topluluk 2008 yılının sonlarındaki daha ismiyle afallatan parçasıyla en haşin ve aynı zamanda en acılı işini ortaya çıkartıyordu. yıkıcı gitar tonuna eşlik eden gürleyen vokal ile her şey sorunsuz. peki bu vahim şarkıyı christmas için hazırlanan ep’ye alanlara ne demeli.
4. the last shadow puppets - standing next to me
işte ileride zamanı en çok karıştırılan şarkılardan olacak bir eser. 1986 doğumlu iki genç, 1964 yılından kalma klipleriyle tüm zamanlara ait müziği yapıyorlar. şarkı sonsuzlukta bir nokta bile olmayabilir, ama artık bu ikilinin müzikal kredisi sonsuza değiyor.
3. interpol – evil
interpol, gizemli kişi rosemary’ye taktığı şarkısında müzik tarihinde bilinen ve hemen hepsi sakinliğiyle ünlü olan tüm diğer rosemary şarkılarına inat içindeki şeytanı ortaya döküyor. 2.27’den itibaren başlayan kısmı indie rock tarihinde bir daha ulaşılması çok güç bir noktayı temsil ediyor. büyüleyici.
2. augie march - one crowded hour
ismiyle hemşehrileri crowded house’a gönderme var mı bilinmez. insanı yıkan ve mahveden bir kalabalık saati anlatıyor şarkı. ama sadece 5 kalabalık dakikaya sığdırmaya başarıyor kendisi. yazarı önceden aslanlarla dolu bir kafese girmiş olmalı. bu “aslanca” yazılan şarkı için başka bir açıklama yapmak güç. geçtiğimiz yıllarda bir internet sitesinde, avustralya kıtasında icra edilmiş en iyi şarkılar listelenmiş ve don’t dream it’s over’ın ikinci olduğu listede the fourmyula’nın nature adlı parçası birinci olmuştu. her iki şarkıyı da çok severim. ama bu seçkiyi hazırlayanlara mutlaka söylemek lazım: listeyi bir kez daha gözden geçirin bence.
1. müslüm gürses - affet
baba stüdyoya giriyor, derin bir sessizlik oluşuyor.. bir melek "oku" diyor, baba da okuyor. -
yıllar sonra yeniden aklıma gelen süper liste. yazarına da mesaj atarak teşşekkür etmek istiyordum, bir senedir yazmıyormuş, o nedenle buradan teşekkür etmek istedim.
sayende (yıllar önce) 12 senedir arayıp bulamadığım şarkıyı buldum.
2000 ve 2001 yazlarında, evde pentium 133 bilgisayarımda bir yandan jazz jackrabbit 2ve age of kingsoynarken, bir yandan da arçelik çift kasetçalarlı müzik setinden radyo eksen* dinliyordum. o zamanlar metal çok revaçta olduğu için, biz de metallica, megadeth, manowarfalan dinliyoruz hep. metal radyosu olmadığı için de, en azından rock olsun diye sürekli radyo eksen açık. placebo, travis, oasis, colplay vb. grupların en revaçta olduğu zamanlar. müzik zevkimde radyo eksenin payı büyüktür. ilk gittiğim konser olan 3 temmuz 2001 megadeth istanbul konseri'nin de reklamları çıkıyordu. hatta, o sene çıkan the world needs a hero albümünden şu şarkıyı seçmişlerdi çalmak için. neyse.
o yaz sürekli radyo eksen dinlediğim için artık bütün şarkıları ezberlemişim. beğendiklerimden anladığım sözleri internetten arayıp bulup bi kenara yazıyorum, kazaa'dan indiririm diye. çok beğendiğim ama sözlerini bir türlü çıkarıp bulamadığım bir şarkı var. 'tranquilized' gibi bir şey duyuyorum, ismi çıkan tüm şarkıların sözlerine bakıyorum, hiçbiri benim şarkıya benzemiyor. zamanla şarkıyı da çalmamaya başlıyorlar. ama şarkı ara sıra aklıma geliyor. teknoloji geliştikçe aramalarımı daha da sofistike hale getiriyorum, hala sonuç yok. youtube'da aratıyorum yok, sözlerini farklı farklı şekillerde aratıyorum yok. hatta şarkıyı hatırladığımca shazam'a bile mırıldanmışlığım var. sonlarda d 'bunlar kesin biliyodur' dediğim insanlara mırıldanıyorum. onlarda bilmiyor.
durum 2013'e kadar böyle sürüyor. sonra bir gene yine sabahlamışken, ekşi sözlük'te gezinirken bu başlığa denk geliyorum. listete bilmediğim şarkıları en tepeden dinlemeye başladım. bir şarkı, iki şarkı... duyduğum her şarkıyı acayip beğeniyorum. bazen diyorum nasıl duymamışım bunları. arkada şarkılar dinlerken, bir yandan da listeye göz gezdiriyorum. sonra drag queen eyes diye bir şarkı görüyorum. normalde, tranquilized -> drag queen eyes bağlantısını kurmam imkansız ama charles h duell bir de yanına açıklama yazmış: radyo eksen’in hak ettiği ilgiyi gösterdiği the vegastones, müthiş underground şarkılarıyla listede.
anında kafamda şimşekler çakıyor. 'tamam', diyorum 'kesin bu şarkı'. heyecanla youtubedan arıyorum ve karşıma şu video çıkıyor. 1200 izlenmesi falan var. fakat şarkı başlar başlamaz tanıyorum. yaşadığım mutluluğu anlatamam. ne yapacağımı şaşırdım. sabah kalkana kadar tekrar tekrar dinledim.
o yüzden önce bir teşekkür edeyim.
listede the gathering var, regina spektor var, belle and sebastian var, bright eyes bile var. bir insan herhangi bir şeyle nasıl bu kadar ilgilenebilir, oturup böyle bir şey oluşturmak için nasıl bir içsel motivasyon gerekir bilmiyorum ama sayende muhteşem şarkılar öğrendim. teşekkür ederim.
ben de (belki) senin bilmediği süper bir şarkı yazayım, belki ödeşiriz.
honeyhoney - angel of death -
charles h duell üşenmemiş 505 şarkıdan oluşan bir entry yazmış. ben de üşenmedim bu güzide seçkinin spotify listesini yaptım. buyursunlar efendim.
-
sözlük formatını morfatını bi kenara bırakıyorum mükemmel olmuş bir liste, şarkılar, damgalar ... kafama göre seçip dinliyorum, bu cırt, bu eh işte, bunu biliyodum gibi tepkiler veriyorum. (bkz: emeğine sağlık)
-
emeği geçen kardeşimizin (çarls) her programında dinleyerek hak verdiğimiz şarkılardır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap