• (bkz: 21 subat krizi)
    (bkz: ukte)
  • kitabi, romanı, bir filmi ya da bir dizisi bile olmamasi ne kadar acayip bir durum olan kriz.
  • asgari ücretin yarısına 12 saat çalışıyordum. yemek ve sigorta yoktu ama bu işi bulduğuma çok sevinmiştim. (internet cafe)

    bu kriz toplumun devlete ve tüm kurumlarına olan güvenini temelden sarsmış, intihar, suç ve boşanmalar çok büyük artış kaydetmişti.

    sonra hapisten yeni çıkan erdoğan önderliğinde bir prti kurulacağı söylentileri yayıldı. öyle gazete ve dergilerde duymadık, artık toplumun büyük kesimi haberdar olunca basında yeralmaya başladılar. 1 sene gibi rekor bir zamanda örgütlenip seçime yetiştiler ve bugünlere geldik. (elhamdülillah)

    bu krizin en büyük özelliği akp'ye iktidarı getirmiş olmasıdır.
  • bu krizin en büyük özelliği iktidar değişimine vesile olmasının yanında, memlekette kamu maliyesinin artık çan falan çalmadığı bildiğin battığının iflas ettiğinin ilanı olmasıdır.. ekonomiye aşina olmayan yazarlar için hatırlatalım o zamanlar krizler devletin elinde bulunan ve işletmekle yükümlü olduğu kit'lerden, ucu bucağı olmayan kamu harcamalarından, devletin idare edemediği ve artık her biri torpil yuvası haline gelmiş zarar üstüne zarar yazan işletmelerinden kaynaklanıyordu.. akp öyle bir ortamda iktidara geldi ki, durum o kadar kötüydü ki, dibe vurmuş bir ekonomide ne yapsanız daha kötüsünü yapamazsınız zaten, nitekim çok doğru bir kararla kemal derviş öncülüğünde ekonomi politikasına kesilen reçeteyi direk uygulayarak ekonomiyi büyük bir buhrandan kurtardılar, ardından başlayan global likidite bolluğu sayesinde rüzgarı arkalarına aldılar ve iktidarın ilk yıllarında tek parti olmanın verdiği rahatlıkla türkiye'de tıkanan damarları açtılar, iş dünyasını yeniden iş yapabilir hale getirdiler, sanayiciyi yatırıma cesaretlendirdiler. işte akp'nin büyük başarısının sırrı temel olarak burada yatmaktadır, geri kalan tüm uygulamaları belki oy getirmiştir ama iktidarı getiren ve koruyan ekonomi politikalarıdır.
  • varını yoğunu satan ailelerin varlığı da yokluğu da görmüş evlatlarını yaratan krizdir.
    varlıktan yokluğa düşmek acıdır. birgün çocukluğunuzun geçtiği hacizli evinizin odasında ağlarken bulursunuz kendinizi, birgün haciz memurlarından ütü, elektirkli süpürge kaçırmaya çalışan anneniz kalır aklınızda.
    ve bugün hala yaşamak için köpek gibi çalışırken düşük maaşlara kriz dendiğinde 2001 dendiğinde bu günler gelir aklıma.
  • lisedeki kantin televizyonları sayesinde bizim bile haberimiz olmuştu olan bitenlerden. babam uzun bir süre bu kriz yüzünden üniversiteye girdiğim ilk sene "özel sektöre geçme, akademide kal" diye başımın etini yemiştir.

    bu da böyle bir anımdır.
  • türkiye 2000 kasım ayında dövize yönelen yoğun spekülatif saldırıyı, çok yüksek faiz ile önemli döviz rezervi kayıplarıyla, 3- 7.5 milyar dolar büyüklüğündeki ek ımf kredisi ile geri püskürtebilmiş ve döviz kuru çizelgesini yüksek bir maliyetle savunabilmişti. ancak daha sonra olabilecek benzer bir saldırıya karşı savunma gücü büyük ölçüde azalmıştı.
    kasım krizi aşıldıktan üç ay sonra 19 şubat 2001’de başbakan ile cumhurbaşkanı arasındaki bir tartışma ikinci bir spekülatif saldırıyı başlattı ve bu kez döviz krizi başladı. bu durum da krizi kaçınılmaz kıldı.
    şubat krizi bir döviz kriziydi. faizin neredeyse göklere çıkması dövize olan talebi engelleyemedi. enflasyon yükseldi. merkez bankası rezervlerini eritmesine rağmen piyasayı dengede tutamadı. türk lirası değer kaybetmeye başladı.
    o yıllarda üniversitede okumam sebebi ile fazla hissetmediğim kriz,lakin şu dönemde serbest meslek sahibi bir esnaf olarak doların aşırı yükselmesi karşısında oldukça etkilendiğimi belirtmeliyim .
  • ecevit ve türkiye'nin büyümesinden korkan dış mihrakların ülkemize oynadığı bir oyundur. bazı içimizdeki vatan hainleri bu durumu fırsat bilip ecevit'i bitirdiler sonra da öldürdüler. biz büyük resmi görenler böyle diyoruz o zaman bu böyledir.
  • herşeye iyimser yaklaşan babam bu kriz bu ülkeyi bitirir demişti. haklıymış vesselam. öylesine bir krizdi bu milletçe kurtuluş ümidi ile bir yılana sarıldık. o yılan öyle bir dolandı ki etrafımıza artık kurtulmak mümkün değil. 1929 krizinin almanya'da sebep oldukları yüz yıl sonra bizim başımıza geldi. umarım sonumuz aynı olmaz.
  • kurtulalım diye öylesine bir belaya bulaştık ki...

    (bkz: ölümü gösterip sıtmaya razı etmek)
hesabın var mı? giriş yap