2017 yılında 409 kadının öldürülmesi
-
karısının evlilik dışı ilişki yaşadığı adamı kaçırıp tecavüz eden, sonra da iç çamaşırı giydirip fotoğraflarını çeken ve internette yayınlayan adama methiyeler düzülen bir platformda, sadece kadına yönelik şiddetin olumlu bir toplumsal karşılığı olduğu yanılgısıyla en esaslı mesele haline getirilmesi istenilen ama esasında esas meselenin esaslılığını gölgede bırakmaktan başka numarası da olmayan meselelerden biridir.
-
kadın cinayetleri konusu açıldığında "siz kaç erkek öldürüldü biliyo musunoooz :("
kıyasına girip acı yarıştıran iq'suzların avrupa'da patlama olduğunda "müslümanlar ölünce kimse üzülmüyor" tribine girenlerden hiçbir farkları yok iki grup da beyinsiz ve beş para etmez.
kadın cinayetleri bir sosyal sorun. neden sosyal sorun? çünkü motivasyonunu ya kadını kitleyen namus kavramından ya da erkeğin kadını malı sanması kültüründen alıyor. yoksa şehir içinde 200 km ile giden bir maganda karşıdan karşıya geçmeye çalışan teyzeyi ezince o kadın cinayeti sınıfına girmiyor. erkek cinayeti diye sikten mağduriyet üretmeye çalıştığınız durumlar genellikle örnekteki suçlara benziyor. suç tüm insanlığın sorunu. her toplumda birilerinin üzerinde çalıştığı farklı bir konu. suyu bulandırmak amacıyla araç olarak kullanınca kötü niyetli görünüyorsunuz.
mesela vatan şaşmaz örneği verilmiş. evet bir ilişki sonrası işlenmiş bir cinayet olması yüzünden kadın cinayeti statüsündeki durumlara benziyor ancak orada da vatan şaşmaz kadından ciddi miktarda para almış ve ödememiş. üstelik kadın mafyöz tuhaf bir tip. bu tarz bir hayat yaşamış bir erkeğin de milyonlarını alsan seni çeker vurur. yani iyi bir örnek mi tartışılır. ha illa karısı tarafından zulüm görmüş, öldürülmüş erkekler de vardır ancak sayı kadınlara oranlandığında çok düşüktür, bu da kadın cinayetleri gibi ciddi bir problem olarak görülmemesi için yeterli bir sebep. sayı artarsa o zaman erkek cinayetleri adıyla bu da sosyal bir sorun olur ama sayı artmasın, sorun olmasın.
kimsenin içinde erkekler var diye kötü bir durumu önemsemediği yok. terör de sorun, zorunlu askerlik de sorun, iş güvenliği de sorun... dünyanın her yerinde bunlarla ilgili de konuşan kadınlar/erkekler var. ama o başka bu başka. bunu anlamadınız çünkü sizin mizojiniden idrak yollarınız tıkanmış. -
yazılan birkaç şeye cevap vermek istiyorum.
1- biz hiçbir şekilde kadın cinayetlerini aklamıyor ve savunmuyoruz. kadın cinayetlerini görmezden gelmiyoruz. cinayet kurbanı kim olursa olsun cinayet korkunç bir şeydir. bir insanın hayatını sonlandırmaktan bahsediyoruz, bunu nasıl aklayabiliriz? bizim karşı olduğumuz şey sizin sanki sadece kadınlar öldürülüyormuş gibi davranmanız, diğer hiçbir cinayeti umursamamanız. karşı olduğumuz şey sizin ikiyüzlülüğünüz.
2- kimse kadın olduğu için öldürülmez. dediğiniz sebepler eve geç geldi, aldattı, boşandı vb şeyler kadın olduğu için öldürüldü demek değildir. aldattığı için öldürülmektir örneğin. aldattığı için öldürüldü dolayısıyla kadın olduğu için öldürüldü demek çok saçma bir mantık hatasıdır. aldatıldığı için öldürülen erkekler de mevcut, o zaman onlar da erkek olduğu için öldürülürdü mü diyeceğiz? örnek 1 örnek 2burada aldatıldı o zaman katli meşrudur demiyorum bunu da farklı organlarınızla okumayın.
3- kadınlar şunun gibi basit sebeplerle öldürülmüyor. veya böyle basit sebeplerle. bu şekilde ölenlerin hepsi erkek. o zaman biz de bunları erkek cinayeti adı altında konuşmaya başlayabiliriz sizin mantığınıza göre. ama bunun adı erkek cinayeti değil cinayettir. sebebi aldatmak da olsa tuvalet parası da olsa alacak meselesi de olsa maktul kadın da erkek de olsa önüne geçilmelidir. bizim dediğimiz her cinayete eşit yaklaşılmalı, katil ve maktul kim olursa olsun engellenmeli ve cezalandırılmalıdır.
4- en gerçek dışı olan da şu düşünceniz: erkekler ağır işlerde çalıştığı için iş kazasında ölme oranları daha yüksek (buraya kadar doğru), ilerde kadınlar o işlerde çalışınca kadınların iş kazasında ölme oranı da artacak. yahu güldürmeyin bizi. kadınlar o işlerde çalışır mı? hanginiz madenci olmak istiyorsunuz? hanginiz tersanelerde işçi olmak istiyorsunuz? ya da mecbur kaldınız? hepiniz elinde starbucks kahveyle gezen beyaz yaka olma peşindesiniz. bu bir. ikincisi zaten sizin ağır işlerde çalışmamanız için yasalar var bu ülkede. iş kanununun 72. maddesi şunu diyor:"maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su altında çalışılacak işlerde onsekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki kadınların çalıştırılması yasaktır." ayrıca başka bir kanun da hangi işlerin ağır sayılacağı ve kadınların bu ağır sayılan işlerde çalıştırılamayacağıyla ilgili düzenlemeler içeriyor.
neyse efendim. tekrar ediyorum. cinayet cinayettir. engellenmeli, engellenemezse en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. bunun kadını erkeği olmaz.
edit: imla -
feminist bir ifadedir. kadınların kadın oldukları için öldürüldüklerini ihsas eden, dolaylı olarak erkekleri ve toplumu suçlayan bir tümcedir. tek başına ifade edildiği için amacın kadınların yaşamına değer verilmediğini vurgulamak olduğu söylenebilir. yanlış anlaşılmaması için bu sayının öldürülen erkeklerin sayısı ile birlikte belirtilmesi gerekir. ama o zaman istenilen feminist sonuca varılması imkansiz bir ifadedir.
-
inkar edilerek ve genelleştirilerek değil, kalıcı çözümler ve toplum algısı geliştirilerek çözülmesi gereken sorundur.
bir eylemler bütünü, motivasyonu bakımından önemli ortak noktalar taşıyorsa ayrı ele alınmalı, ayrı çözüm politikaları geliştirilmelidir. toplumsal şiddetin artması ayrı konu, motivasyonu kadını ikinci sınıf insan gören zihniyetin neden olduğu kadına şiddet, ayrı konudur. ikisi için de çözüm ve önlem politikaları geliştirilmelidir. ama bir diğerini yadsıyarak, olayı sidik yarışına çevirerek değil.
edit:çocuğa şiddet de motivasyonu bakımından kadına şiddete benzer. çocuğun birey olarak algılanmaması ve karşılık verecek güce sahip olmaması yatar temelinde. dolayısıyla eşinden şiddet görüp çocuğuna yönlendiren kadın da bu noktada suçludur. mesele kadın, erkek meselesi değil. sadece şiddete yönlendiren motivasyonun ortaklığı bakımından ayrı ele alınmasının, sınıflandırılmasının, çözümü daha kolay getirmesi meselesidir. -
ne kadar erkek öldürülmüş diye bakayım dedim, hep kadın öldürülme sayıları verilmiş. erkekler insan değil herhalde. sanırım yanında erkek öldürülme sayısı verilirse etkileyiciliği azalır endişesiyle bahsedilmiyor. sonra ararken şöyle bir şeye denk geldim. 2015 yılında yapılan bir haberden.
-
son entrylerimin büyük kısmına bu şekilde giriş yaptığım için gerçekten utanıyorum ama yıllar içinde ekşi sözlükteki cehalet oranının ne kadar arttığını gösteren istatistik.
ne zekisiniz lan siz öyle ? ''erkekler de öldürülüyor,'' ''öldürülen erkeklerin sayısına niye bakmıyoruz ?'', ''öldürülen erkeklerin sayısı daha fazladır'' demek. vaaay bee hiç düşünülmemişti sizin bu fikirleriniz, nasıl aklınıza geldi ''kaç erkek öldürülmüş bir de ona bakalım ?'' demek...
ilk olarak öğrenmeniz gereken şey şu ki, ''kadın cinayeti'' denilirken kastedilen kavram, bir kadının öldürülmesi değil tek başına. en basit şekilde anlatmak gerekirse, ''kadın cinayeti'' dendiğinde ilk aklınıza gelmesi gereken durum, kadın olduğu için öldürülen kadınlar.
''kadın oldukları için öldürülen kadınlar'' ne demektir peki ? eve niye geç geldin, o çocukla niye gezdin, o eteği niye giydin, niye erkek çocuk doğurmadın vb. sebeplerle öldürülen kadınlar demektir. yani ''erkek cinayetleri vs kadın cinayetleri'' karşılaştırması yapmak istiyorsanız, öldürülen erkeklerle öldürülen kadınları değil, ''o kızla niye konuştun'' diye sevgilisi tarafından öldürülen, ''eve niye geç geldin'', ''el alemin kızıyla niye gezip tozuyorsun'' diye babası tarafından öldürülen erkekler ve benzer sebeplerden öldürülen kadınları karşılaştırın. sonuçlara ulaşınca niye ''erkek cinayeti'' diye bir kavram yokken ''kadın cinayeti'' diye bir kavram olduğunu görürsünüz.
ayrıca ''erkek cinayetleri de çok fazla'' diye sunduğunuz argümanın geçerliliğini kaybettiği bir nokta daha var. eğer ''kadın cinayeti'' kavramının boş, abartılmış olduğunu düşünüyorsanız yapmanız gereken şey, öldürülen erkeklerden çok, öldüren kadınları bulup, öldüren erkeklerle karşılaştırmanız. yoktur demiyorum kesinlikle vardır fakat madem bu kadar istatistik üzerinden gitmekten yanasınız, geçen yıl erkekler tarafından öldürülmüş erkekler ile kadınlar tarafından öldürülmüş erkeklerin de bir istatiğini çıkarın bakalım. o zaman dersiniz ki ''kadınlar da, sadece erkeklikleriyle bağlantılı sebeplerden ötürü şu kadar erkek öldürmüş, bu yüzden ''kadın cinayeti'' kavramı boştur''. fakat bunu da yapma imkanınız pek bulunmuyor. çünkü öldürülen erkeklerin çoğu da erkekler tarafından öldürülmüş. hatta büyük çoğunluğu olmasa bir kısmı da yine kadınlarla bağlantılı sebepler yüzünden işlenmiştir. kızının sevgilisini vuran baba, eski eşinin yeni eşini vuran eski koca, sevgilisini kıskandığı erkeği vuran sevgili vs. cinayetleri geçen sene ne kadar işlendi bilmemekle birlikte, genel olarak aşina olduğumuz ve her yıl haberlerde duyduğumuz cinayetler. yani erkekler, kadınları öldürdükleri sebeplerden pek çok erkeği de öldürüyor.
kısacası bu durumlar ortadayken, lütfen kendinizi rezil etmeyin, inanılmaz bir argüman sunuyormuşsunuz gibi ''abi ona bakarsan erkekler de öldürülüyor'' demeyin. sadece konu hakkında bilgisizliğinizi ortaya koyuyorsunuz bunu yaparak. -
olaya sizden şu kadar, bizden bu kadar öldü şeklinde değil, daha bütüncül bakmak gerekiyor kanaatimce.
toplumsal bir fenomen olarak kadın cinayeti denen bir şey var mı? var. doğru. lakin burda 90'larda üçüncü dalga ile birlikte gelişmeye başlayan bir "söylem" de var. o da şu: "cinayeti işleyen erkektir." dolayısıyla tüm suç "erkek şiddeti" olarak görülüyor ki bu çok çok hatalı bir saptama. mesela 2.dalgada simon de beauvoir'lerde falan böyle bir söylemin üretilmesi imkansızdı. çünkü o söylemin üzerine oturacağı bir zemin yoktu. neoliberalizm ile o zemin kurulmuş oldu ve son 20 senede böyle bir söylem oluştu. yani çok yeni bir söylem aslında.
şunu düşünün. adamın biri sizin evinize kargo ile bomba gönderiyor ve ölüyorsunuz. burda bombacıyı mı suçlarsınız, yoksa size kargoyu getiren adamı mı? bugünkü hakim söylem kargocuyu suçluyor ve problemin altında yatan derin noktaları görmezden geliyor.
dikkatli incelendiğinde şu görülecektir zaten. ölen kadınların ortak paydası alt gelir grubundan olmalarıdır. yani öfke birikir birikir ve en altta patlar. bu patriyarkal olduğu kadar ekonomik bir sorundur da. ki her iki durumda da erkeğe indirgenemez. indirgediğiniz vakit asıl nedenler toz bulutu gibi gözden kaybolup gider.
üçüncü dalgacılar burda riyakar davranıyor. niyetleri de şu aslında: şiddetin erkeğe ait bir şey olduğunu topluma kabul ettirmek(ki 20 senede ettirdiler) ve her alanda erkeği güçsüzleştirmek. şiddeti üreten erkektir dersen, e bunun çözümü ne peki? hitler gibi tüm erkekleri öldürmen ya da hapse atman gerekir. ki ciddi ciddi bunu savunan üçüncü dalgacılar olmasına rağmen pratikte mümkün değil. fakat kadın cinayeti olarak ayırmayıp toplumun bu kesiminde birikmiş bir şiddet sorunu vardır dersen, o zaman işin toplumsal ve ekonomik boyutunu incelemeye başlarsın. fakat liberal-kapital değerleri benimsemiş üçüncü dalgacılar elbette bunu istemiyor.
olan şu aslında, a noktasını gösterip; b noktasını gözden kaçırmaya çalışıyorlar. içinde yaşadığımız geç kapitalizm çağında, erkek şiddeti söyleminin üretilmesi mecburidir. aksi takdirde insanlar olaya uyanıp, ne oluyor lan burda demeye başlarlardı.
şiddet mümkün olduğunca atomize ediliyor. erkek şiddeti, hayvana şiddet, öğrenciye şiddet vs..
fakat burada orul orul bir şiddet sorunu var. ve biz o kadar atomize edildik ki artık bunu göremiyoruz.
edit: aşağılarda bir arkadaş literatürde erkek cinayeti diye bir şey karşıma çıkmadı demiş. cevabı vereyim. erkek öldüğünde onun adı bok yoluna gitti oluyor.
bkz
edit2: şiddetin cinsiyetlere indirgenmesi toplumda nefretin yayılmasına ve dolayısıyla daha fazla şiddete neden oluyor. alt gelir grubundan kadınların ölümü öne sürülerek plazadaki burcu'nun, ofisteki ayşe'nin erkeğe olan güvensizliği ve öfkesi diri tutuluyor. amaç bir bakıma kadınların erkeğe olan nefretini konsolide etmek. halen şiddeti cinsiyetlere göre ayırmalıyız diyorsanız da eğer, bari adını doğru koyalım: gariban kadınların öldürülmesi.
edit3: "biz şiddeti erkekler değil ataerki üretir diyoruz." şöyle bir şey demiş aşağıda bir arkadaş. hegemonik söylem ne yazık ki 60'ların ikinci dalgasında kalmıştır. işçilerle birlikte protesto yapan da yine kadınla erkeğin ortak bir zeminde buluşabileceğini söyleyen marxist feminizm'dir. üçüncü dalga altını çize çize, üstüne basa basa şiddeti üreten erkektir demektedir. postyapısalcılıktan beslenen bu dalga, kadınla erkeğin hiçbir ortak zemini olmadığını söylemekte olup bireyselcidir. kapitalizmle sorunu yoktur, keza neoliberalizmden beslenir.
edit4: tarihte kadın ya da erkek yoktur. çocuk ya da yetişkin yoktur. müslüman ya da hristiyan yoktur. insan ya da hayvan yoktur. ezen ve ezilen vardır. bu bir iktidar ve tahakküm ilişkisidir. kim ki gücü eline geçirir, diğerine baskı uygulamaya başlar. ne demişler; power corrupts, absolute power corrupts absolutely.
edit5: bu tahakküm ilişkisinde ezilen edilgen konumda değildir. aksine efendisinin ahlakını kabul edip egemen söylemi yeniden ve yeniden üretir. bu ilişki, ortaklaşa bir kabul üzerine ilerler. "erkek dediğin" ile başlayan cümleler kuran kadınlar, bu cümleler nasıl devam ederse etsin, bilinçsizce patriyarkayı yeniden inşa ederler.
örn: erkek dediğin cafede şal mı alırmış
örn: erkek koruyucu olmalı kadınını sahiplenmeli
örn: erkek kadından uzun olmalı
örn: mıymıy erkek ne o öyle duygusallık falan
örn: erkek tv izlerken sofrayı hazırlayan kadın
örn: dayak yemesine rağmen kocamdır yapan diyen geleneksel kadın
örn: dayak yemesine rağmen kocasıyla barışan eğitimli kadın
örnekler çoğaltılabilir lakin demek istediğim anlaşılmıştır diye düşünüyorum; ideoloji topluma dayatılmış statik bir mefhum değildir, aksine toplumsal ilişkiler içinde hayat bulur ve yeniden üretilir. iş böyle bir durumda, suç tek bir cinsin üzerine indirgenemez; zira efendi köle diyalektiği karşılıklı bir anlaşmadan türer. ideolojinin en temel tanımını marx kapital'de şu cümleyle yapar;
"sie wissen das nicht, aber sie tun es". yani "bilmiyorlar, ama yapıyorlar." ideoloji gündelik pratiğin içine öylesine içkinleşmiştir ki, ortalama insanın neyin ideolojik neyin değil olduğunu anlaması çok zordur. buna karşılık peter sloterdjik ise şöyle yaklaşır ideolojiye; "ne yaptıklarını gayet iyi biliyorlar, ama yine de yapıyorlar." dolayısıyla özne, alacağı faydaları hesaba katarak, ideolojiyi bilinçaltı bir süreç olarak kabul etmiştir. zarar gördüğü kısımları ise bilinci dahilinde reddeder, fakat bunu yaptığında kendisiyle çelişir ve sonsuz bir paradoksun içine düşer. temel sıkıntı da buradadır işte. bir yanlış bilinç* utilitarian* bir ahlakla yaklaşılarak asla yok edilemez.
sonuç: üçüncü dalgacıların şiddeti toplumsal ilişkilerden asimile ederek ve "erkek şiddeti" şeklinde tek bir cinsin sırtına atarak bu sorunu çözmeleri imkansızdır. zira erkeğin tamamen pasifize edildiğini varsaysak bile, kadın kendine yeni bir öteki inşa ederek şiddete devam edecektir. buradaki mesele cinsiyetlerden de öte bir iktidar ve güç ilişkisidir. tahakküm başlı başına reddedilmediği takdirde, şiddet engellenemez. kadına yönelik şiddet de, toplumsal ilişkilerin içinde devinen tüm psikolojik unsurların ekonomik hayatın baskılayıcılığı altında infilak eden bir parçasıdır. bütüne yönelik bir savaş verilmediği takdirde, hakim söylem alaşağı edilemez. -
genel olarak insanlarımız üzerinde çok baskı var . çok çalışıyorlar . türkiye dünyada çalışma saatleri en uzun ülke ve buna rağmen verimsiz. biz insanlarımıza eğitim vermediğimiz gibi mutlu olmasınıda öğretemiyoruz. insanların ülkede bir hobisi yok. maddi sebepler vs. insanların kendini rehabilite edicekleri bir alan yok. dar bir alanda kısır bir döngüde yaşıyorlar. ülkede alkol ve sigara fiyatlarına gelen zam ile aile içi cinayet vakaları arasında doğru orantı var. eskiden istanbul'da sote yerler olurdu burda efendice alkol alan kendi halinde orta yaşlı adamlar olurdu. hafif ticari veya kuş serisinde demlenirdiler.istisnasız olurdu her mahallede her semtte şimdi hiç bir yerde ne sote alan nede bu bahsettiğim insanlardan kaldı. bu adamlar maddi sebeplerden veya serbest bir alan olmadığından artık evlerinde depresyona dönük oturuyorlar.
-
korkunç bir sayı. kadın cinayetlerini aklamaya çalışan ''erkek''ler savunmaya geçmişler iğrenç ve anlayamadığım bir şekilde. kadın cinayetleri hastalıklı bir zihniyetin ürünüdür ve politiktir. işçi cinayetleri de ayrı bir sistem sorunudur ve bunun için yıllardır mücadele veriliyor. insanlar işçi cinayetleri ile ilgili eylemler yapıyorlar, hani şu polislerin döverek gözaltına aldığı ve zaten bunlar terörist denilen. eğer bu konuda duyarlıysanız mücadeleye katılabilirsiniz. ama sizin böyle bir amacınız yok. sadece kadın cinayetlerini aklamaya çalışırken kullandığınız bir argüman bu, fazlası değil. işçi cinayetlerine karşı mücadele edenler olduğu gibi kadın cinayetlerine karşı da mücadele veren kitleler var. peki burada kimler var? kadın cinayetlerine karşı mücadele eden insanlara, kadınlara karşı nefret kusan hastalıklı zihinler. buradalar hemen yakınımızda. bunu yaparken de kendilerini meşrulaştırmak için işçi cinayetlerini öne sürüyorlar. buyur arkadaşım git mücadele et. alanlarda sesini duyurabilirsin. erkek cinayetlerini öne sürerek kadın cinayetlerini değersiz göstermeye çalışanlarda var tabi. birbirlerini öldüren erkelerde hastalıklı bir zihniyetin ürünü. peki bunları öne sürerek neyi kanıtlamaya çalışıyorsunuz? bu çıkarımları yaparak kadın cinayetlerini engellemeye çalışan kadınlara nasıl laf söyleyebilirsiniz ulan? erkekler ölüyor kadınlar da ölsün demek nasıl bir kafa yapısı? hem zihniyetten kaynaklı kadın cinayetlerini hem de iş cinayetlerinde ölen erkek cinayetlerini önlemeye çalışsak olmuyor mu yani? erkekler ölüyor diye erkeklerin kadınları öldürmesini normal mi bulmalı? nasıl hastalıklı kafa yapısına sahipsiniz lan siz. ne katledilen kadınlar ne de patronların hırsı yüzünden öldürülen erkekler sizlerin umurunda değil. belli bir gruba nefret kusmaktan başka bir gayeniz olduğunu sanmıyorum.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap