• hakkında yapılan özel şirketlerin borcunu en olmadı devlet üstlenir kriz yaşamayız yorumları oldukça ürkütücü olan krizdir.

    burada büyük oranda devletin borcunun muadil ülkelere göre oldukça düşük gsmh oranı üzerinden bu yorumda bulunulmuş fakat oranın paydası olan gsmh’nin dolar bazında olması gerektiği ve ciddi düşüş yaşayabileceği dikkate alınmamış gibi geliyor bana.

    öncelikle devletin şu anki borcunun kahir ekseriyeti tl cinsinden ve bu durum devlete bu parayı ödeme, veya maliye politikası ile enflasyon yaratarak ödememe/kısmen azaltma hakkı/seçeneği veriyor. tek kalemde bütün özel sektör borcunu üstlenecek değil elbette devlet ama ben borcu üstleniyorum tl olarak ödeyeceğim deme hakkı yok zira alacaklı için tl’nin bir hükmü yok.

    dolayısıyla, böyle bir üstlenme devletin borç dağılımında ağırlığı tl’den alıp dolara verir. bu durumda olası bir dalgalı kur devalüasyonu, evet tcmb sağ olsun literatüre böyle bir kavram sokmayı başardı, durumu tamamen aleyhine işler.

    çok konuşulmadı ama rekor büyüme oranı yakaladığımız 2017’de gsmh dolar bazında düştü. ileride, maliye politikası bu döviz borçlarını üstlenmesi durumunda, bu kadar büyüme sağlayacak kadar gevşekleştirilemez bu aşikar.

    bu noktada da şu soruyu sormak istiyorum. özel sektör döviz borcunu devlete verdik, kamu borcu/gsmh sabit gsmh için bile bir anda %60’a fırladı belki de daha fazla zira doların yönü yukarı ve dolar bazlı gsmh’nin yönü maalesef aşağı hangi makroekonomik koşullarda bunun yapılacağı çok önemli, e artık genişlemeci maliye politikası izleyecek marjın da kalmadı ha illa izleyeceğim dersen de kuru zıplatır maliyet enflasyonu yaratır döviz borcunu da artırırsın, reel olarak büyüse bile dolar bazında küçülecek bir gsmh beklentisi ile beraber, ki 2017’de bile bu olmuşsa sıkı maliye politikasının izlenmesi gereken yıllarda kesin olur.

    yani maliye politikasının büyümeye katkı verme ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırdıktan sonra, borcun ödeneceği 3-4 yıl belki de daha uzun süreler boyunca ekonomi reelde yüzde kaç büyüyebilir ve bu durumun stagflasyona yol açmayacağının garantisini hangi ekonomist verebilir?

    ben şahsen ülkem adına ekonomik krizi stagflasyona yüzbin kere tercih ederim/ederdim. krizden çıkmamız 1 yıl sürmez, bakınız 2008-9 global krizi, stagflasyondan ise öyle kolay kolay çıkamayız. bu ülke 4-5 sene üst üste %2-3 aralığında büyürse işsizliğin ve bunun yaratacağı sosyal tansiyonların hakkında herhangi bir ekonomistin fikri olabilir mi?

    bir not da kısaca genel borçluluk oranları için eklemek istiyorum. gelişmekte olan ülkelerle, gelişmiş olan ülkeler için bu oranların farklı ele alınması giderek elzem hale geliyor. gelişmiş bir ülkede devlet %3’ün üzerinde bile bütçe açığı verse eğer özel sektörü cari fazla verecek kadar iyi durumdaysa bu genel makroekonomik verilere sadece talep enflasyonu olarak yansır o da eğer devletin ekonomi üzerindeki ağırlığı yüksekse.

    hani hep karşılaştırma yapılır ya, türkiye’de toplam borç/gsmh oranı atıyorum almanya’dan, fransa’dan çok çok daha iyidir denir. aynı oranı türkiye’de yakalasanız ağır ekonomik kriz yaşanır çünkü katma değerli üretim yokluğundaki devasa bütçe açığı paranın dolaşım hızını artırarak cari açığı patlatırdı. bu gibi gelişmiş ülkelerde zaten dış ticaret fazlası, devlet bütçe açığının krize yol açma eşiğini çok yükseltir.

    bu durum da, devlet bütçe açığı/gsmh ve/veya kamu borcu/gsmh oranları gelişmekte olan ülkelere oranla çok yüksek olsa bile ne devalüasyona yol açabilir, zira dış ticaret fazlası bunun önüne geçer, ne maliyet enflasyonu yaratabilir, zira devalüasyon yokluğunda maliyet enflasyonu olmaz, ne de ciddi bir talep enflasyonu yaratabilir zira güçlü dış ticaret fazlasının bütçe açığının çok üstünde olduğu bir durumda yaratılacak olan talep enflasyonu güçlü üretim ağıyla baskılanabilir.

    tabii ki hiç sorun yaratmaz demiyorum ama sorun yaratma eşiği bizim gibi gelişmekte olan ülkelere nazaran çok yüksektir diyorum. bunun da nedenlerini iyice açıklayabildiğimi düşünüyorum.

    bu bağlamda kusura bakmayın ama özel sektörün döviz borcunun kahir ekseriyetini devletin üstlenmek zorunda kalması demek, döviz bazlı kamu borcu/gsmh oranının bir anda yükselmesi, aynı zamanda genişlemeci maliye politikası yapılamayacak olması nedeniyle 3-4 yıl boyunca reel bazda ortalama %2-3 arası bir büyüme, globalde değer kazanan dolar nedeniyle ekonomi reelde büyüse dahi kısmî enflasyon geçişkenliği nedeniyle döviz bazlı gsmh’nin küçülme riskinin yüksek olması, ki rekor kgf teşvikli 2017 yılında dahi dolar bazlı gsmh küçüldü, bu nedenle devletin borcu ödemesine rağmen döviz bazlı kamu borcu/gsmh oranının beklenenden daha yavaş düşme ihtimali nedeniyle 3-4 yıllığına stagflasyona merhaba demektir.

    size yalvarırım, özel sektörün borcunu devlet üstlenir kamu finansman durumu çok iyi bir şey olmaz gibi bir fikirden vazgeçin. son noktada borcun devlette ya da şirkette olması gördüğünüz gibi borç ödenemediği durumda bir şey değiştirmiyor. genel düzeyde kamu yerine özel sektör borçlanmasının avantajı, seçilmişler tarafından yönetilen devlet bütçesinin kendi parasını yöneten özel sektöre nazaran daha iyi olamayacağı varsayımına dayanıyordu. eğer özel sektör borcunu yönetemez hale gelirse bunu devletin üstlenmesi stagflasyondan başka bir sonuç getiremez.

    bu ülkenin ekonomik yapısının bir an önce borçlanmadan veya verimli borçlanarak büyüyecek şekilde revize edilmesi şart hale geliyor. önemli olan global düzeyde faizlerden ziyade faizlerin ivmesidir. faizler düşüş trendindeyken her sene daha fazla da borçlansanız, döviz bazlı borç/gsmh oranı iyileşir ama faizler artmaya başlarsa, aldığınız borç katma değersiz üretim yapam ekonomi yapısıyla ancak ve ancak borç/gsmh oranını döviz bazında artırmaya yarar. göstergeleriniz de hızla bozulduğunda daha yüksek faizle borçlanabilir hale gelirsiniz bu da günün sonunda ekonomik yapı değişmezse bir kısır döngü yaratarak oranınızı daha çok yükseltir.

    edit: imlâ
  • mevcut durum ile ilgili bir çok entryde durum kansere benzetilerek açıklanmaya çalışmış. gerçektende bu metafor mevcut duruma cuk oturmaktadır.

    lafı çok uzatmadan sadece küçük bir şey eklemek istiyorum. kanser ile ilgili en bilinen şey erken teşhisin hayat kurtaracağı ilkesidir. bir yandan da doktorlar genelde kanser teşhisi koyduklarında bunu ve tedavi sürecinde yapılacakları önce hastanın yakınları ile payaşırlar, genelde hasta ile en son aşamada tedaviye başlanırken paylaşılır.
    bizim ekonominin durumu da buna benziyor. teşhis konmuş durumda ama tuik muik vasıtası ile halkla paylaşılmıyor, şu an halk tarafından dile getirilen şikayetler genelde semptomlarla alakalı. malum artık ameliyat tarihi de belli, büyük bir çoğunluk ameliyat sonrasında uygulanacak acı tedaviye başlandığında farkına varacak bazı şeylerin ama geç olacak.
  • ülkedeki eğitim seviyesinin git gide düşmesiyle birlikte, insanların zaman içinde tepkisiz kalmasına neden olan ekonomik kriz.

    2001'deki ekonomik krize verilen tepki ile bugünün ekonomik krizine verilen tepki arasındaki farkı, tıpkı kurbağa deneyindeki gibi yavaş yavaş milletin eğitim seviyesinin düşürülmesine neden olduğunu gösterir. doğru haber alamayan insan, üretemeyen insan, korkuyla sindirilen insan, adalete güvenmeyen insan, kutuplaştırılan insan. bunlar geçmiş ile bugünün insanı arasındaki farklar. demokrasinin bütün bileşenlerini yok edince ortaya bugünün türkiyesi çıkıyor.

    (bkz: eğitim şart)

    edit: düzeltme
  • dolara yatırdım çıkınca seviniyorum evet ama bu ülkenin durumuna sevinmek değil lan, bu ülke batarken bir nebze olsun kendi birikimimi kurtarmış olmamın sevinci. herkes parayı akp den kazanmıyor, di mi? götümüz çıkıyo o parayı kazanana kadar.

    ayrıca ekonomik veriler bir sonuçtur. sonuç aga sonuç. neyin sonucu ülkenin sıçtığının sonucu. sıçırtanlar utansın. bunca zaman akp ye oy verenler utansın. ülkesinin durumunu magazin kanallarından izleyenler utansın! abisin arkadasının sözünü dinleyip kendi beynini hiç yormayanlar utansın. kendini geliştirmek yerine parayı eylenceye yatıranlar utansın! dinin maşa olmasına izin verenler utansın! osmanlı hayranları utansın! gezi olaylarında sokağa çıkmayanlar utansın! sahte darbe girişimlerine inanlar utansın! ya yaz yaz bitmez.
  • önceleri kafeye gittiğimizde menüyü 2 saat inceleyip sonunda "bize 3 çay" derdik. artık menüyü bile istemeden direkt "3 çay" istiyoruz. çay 5 tl. 2 yudumluk kahve 10 tl. çay dışında bir şey içemiyoruz artık dışarıda arkadaşlarla buluştuğumuzda. artık dışarıda oturup kahve içmek bile lüks oldu memlekette.

    sanırım bunun bir tık ötesi: arkadaşlar hiç kafeye falan gitmeyelim. bim'den 1 lt le'cola ve plastik bardak alalım, banklara oturup çekirdek çitleyelim, daha ekonomik olur.

    iki tık ötesi: telefonla buluşmaya çağıran arkadaşa işim var diye yalan söylenir ve buluşmaya gidilmez. evde oturulur ve para harcanmamış olur.

    an itibariyle:
    1$=4,71 tl
    1 bulgar levası=2,80 tl
    1 arabistan riyali:1,25 tl

    edit: 10 dk içerisinde dolar 4,71'den 4,78'e yükseldi.
  • devletlerin,şirketlerin,bireylerin itibarı vardır.
    bu itibar çevrede kredi oluşturur. destek oluşturur.
    eğer bu itibar sarsılırsa,duyulan güven azalırsa çökersiniz.
    itibar sizin doğruları yapmanızla alakalıdır.
    peki bizim ülkede doğru giden doğru yapılan ne var.
    eğitim sistemi doğru mu.
    halkımızın tüketim alışkanlığı doğru mu.
    ahlakımız var mı.
    spor,sanat vs. doğru mu.
    siyaseti bırakın bir kenara vicdanen bakın.
    hepsi yanlış ve eksik.
    10000 dolar kişi başı geliri olan
    niteliksiz eleman üreten
    saldırgan şoven bir toplumuz.
    sağa sola atarlanmaya bayılıyoruz.
    uzattık.
    hepimiz son 10 yılda arsa ve inşaat rantıyla kolay para kazandık.
    lüx harcamalara girdik.
    sonuç normal ve kaçınılmaz.
    yedik içtik gezdik.
    hesabı getirdiler.
    ağlamaya gerek yok.
    hesabı ödeyemeyince bulaşık yıkatmıyorlar.
    adamı bir güzel dövüp,
    götündeki donu alıyorlar.

    bir ülke düşünün en akıllısından en salağına tek fikri
    emlak edinip,
    kirasıyla geçinmek olsun.
    ulan kim çalışıp, iş yapıp o kiraları ödeyecek diyen yok.
    evet yine uzattık.
    biz krizi hak ettik.
    itibarımız bitti.
    tok kapı sesi sevdamızda filmin sonuna geldik.
    kimse siyasilere kızmasın.
    hepimiz bu yolla kazanırken ses etmedik.
    yalandan muhalefet ettik.
    game over.
    oyunu yeniden başlatacak jetonumuz yok.
  • endüstriyel bir ürün üretip, dünya çapında ihracat yapan bir firmada proje çiziyorum.
    elbette dolar üzerinden fiyat veriyoruz. genellikle avrupa'ya gidiyor ürünler.

    uzun yıllardan sonra bugün, hindistan şubemizden ürün siparişi gelmeye başladı. yani mesela kendi ülkesinde 300 bin dolara mal edeceği ürünü, 200 bin dolar verip bizden alıyor şube. vaziyet bu. hindistan la hindistan diyorum. başka sözüm yok. svihs.
  • sağlıkla ilgili de kötü haberler ardarda geliyor.

    malesef bir çok ilaç piyasadan çekildi.

    aile hekimlerinin yazabildiği bir çok ilaca limit geldi.

    doğruluğundan emin olmadığım için ismini veremeyeceğim bir ilaç firmasının 800'e yakın işten çıkarma yaptığı söyleniyor.

    kısacası sağlık elden gidiyeah.
  • 300 baz puanlık faiz artışı sonrası kurların yükselmeye devam etmesi nedeniyle, psikolojik eşiğin aşıldığı krizdir. şu noktadan sonra kura müdahale etme şansı kalmadı tcmb'nin.

    ekonomi bilgisi zayıf olanlar için özet geçeyim; bundan sonraki aşama imf stand-by anlaşması ve yüksek enflasyon olacak. ardından da kuvvetle muhtemel varlık fonuna devredilen varlıkların satışı gelecek. sonrası reel sektör krizi, işten çıkarmalar, %20'yi aşan işsizlik, emlak sektörü krizi olacak. hatta emlak sektörünü başa yazabiliriz.

    kötü yönetilen, popülizme ve ranta teslim edilmiş, üretimden uzak ekonomilerin sonu maalesef budur. 2008 yılından bu yana tamamen seçmenin gazını almaya yönelik politikalar, baştan aşağı verimsiz yatırımlara yöneltilmiş sermaye ve yeni-yandaş sermayedar yaratmaya yönelik para dağıtımı ülkece batmamıza neden oldu.

    emeği geçenlerin ve bunları destekleyenlerin ellerine sağlık..
hesabın var mı? giriş yap