• bir asra dayanan geçmişiyle türkiye ayakkabı sektörünün en büyük oyuncularından inci deri kapanmanın eşiğinde.

    şirketin genel merkez binası, onlarca mağazası ve internet sitesi kapandı. şirket hakkında geçen yıl açılan iflas davası ise sürüyor.

    hotiç, beta, eser, yeşil kundura gibi ünlü ayakkabı firmalarının konkordato davaları sürerken, inci deri de hacizler ve iflas davalarıyla gündemde. bir dönem, 80’e yakın mağazası bulunan inci deri’nin mağazalarının tamamına yakını kapandı.

    haziran 2019’da yüzlerce tedarikçisi bulunan inci deri a.ş.’ye güngören’de ayakkabı imalatı yapan mass ayakkabı san. ve tic. limited şti’nin ortağı servet sorkuncuk iflas davası açmıştı.

    şirketten alacaklı bir firmanın haczi için gidilen şirketin eyüp’teki merkez binasının kapalı olduğu belirlendi. şirketin internet sitesine girildiğinde ise “sizin için yenileniyoruz. yarın görüşmek üzere” deniyor. ancak, aynı mesajın günlerdir sitede duruyor.

    ülkenin geldiği duruma bak ulan. oysaki rahibi serbest bırakmamış mıydık!
  • nefes aldırmayacak cinsten
  • suan savaşa destek verenlerin sene sonunda aynı devletin farklı kurumlarına sövecekler gerçeği. (bkz: koskoca ülkeyi borsa ile savaşa sokmak)
  • ekonomi yönetimi tüm gücüyle abd'den gelebilecek yaptırımlar kaynaklı yeni bir kur şokunu baskılamaya çalışıyor, başaramazlarsa kriz fazlasıyla derinleşecek.
  • (bkz: mızrak çuvala sığmıyor)

    1-2 hafta gündemden düşecek yine ama sonra ne olacak?

    rahmetli süleyman demirel zamanında türkiye'nin durumunu özetleyerek güzel bir cümle kurmuş. (bkz: boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur)

    bari pkk, ypg, dhkpc, bilmem ne, ışid, fetö hangi terör örgütü varsa artık, en azından bu süreç içerisinde bu piçlerden neyi temizleyebiliyosa temizlesin bari.

    malum parti iktidarı kaybetmemek için elinden geleni yapıyor. neyse durduk yerde milliyetçiliğimizi sorgulamasın şimdi aktroller ve onlara kanan ılımlı solcular. gerçek gündem tekrar dönüp dolaşıp buraya gelecek. millet aç aç. ne kadar kandırabilirsiniz ki? karnı doymadığı zaman, açlığını hatırladığı zaman yeryüzündeki en tehlikeli canlı sonuçta.
  • 1.5 aydir turkiyede olan biri olarak soyluyorum. insanlar afrika seviyesinde ucretler kazanip avrupa seviyesinde harcama yapiyorlar. dublinde 1.5 euroya aldigim 250 gram mozarella icin 31 lira odedim, kilosu 4 euroya aldigim tavuk gogusune 25 lira odedim.
    1 euroya saksiyla aldigim feslegen 7 lira. tam anlamiyla boku cikmis

    edit: dublinde saat ücretim 16euroydu. ona göre hesap edin
  • bir bakıma insanların kafalarının karıştığı, yeni bir operasyonla, kriz için somurtan vatandaşların susturulduğu kriz.

    ancak bu tanımdan, "yav kriz yüzünden suriye'ye girdiler öyle mi" anlamı çıkmasın. tam tersine bir zorunluluk olan operasyon, daha önce olması gereken operasyon, bu aylar için planlandı. bu planda çoklu amaç güdüldü. askeri kanadın çok düşünceli, kaynakları verimli kullanma isteği, birçok etkenin hesaplanması apayrı bir olay ama bağımsız değil. siyasi etkenlerde, seçim konusunda ki oy kazanma isteği ise, suriye'ye girmede epey alt sıralarda yer alıyor. ancak ekonomi konuşulmasını bıçak gibi kestiği gerçeği ve ekonomik sorunları, vergi artışları, enflasyon ( yani fiyat artışını ) çok rahat bir şekilde vatandaşların düşüncelerinde durduruyor. fikirsel tampon görevini görüyor.

    yani tanımda ki kasıt tampon görevini böyle bir zamanlama ile kullanmak, hükumetin ne kadar iyi siyasetçilerine sahip olduğunu görmeniz açısından, fazla örnekten sadece bir tanesi.

    ancak bu iyi siyaset, sözlük anlamı ile iyi düşünülmesin. bu iyi siyasetten kasıt ise çıkar, rant, önüne gelen şansları değerlendirme ve kendi varlığı için şansı yaratma siyasetidir. bu siyasette iyi bir siyaset olarak adlandırmak yanlış olmaz.

    ekonomik verilerde bu ay içerisinde tek haneli enflasyonu gördük. 1.5 yıl önce ön gördüğüm, benimle beraber yazılarını, videolarını paylaşan bu alanda ihtisas yapmış ya da kendini geliştirmiş herkes, birçok şeyi eksiksiz tahmin etti. ancak enflasyon oranlarında yanıldık. * açıklanan enflasyon oranı "9,26%" oldu. bu oran birçoğunuzda, "hadi oradan, yalancılar, hileciler " gibi tepkilere neden oldu veya olmuştur.

    burada teknik olarak bazılarınızın gördüğü, bu bazılarınızdan hariç olan bazılarının * "baz etkisi" nedir öğrenin dediği olay haricinde ekstrem bir durumdu. teknik duruma göre, hazırlanan teknik enflasyon tablolarına ve buna uydurulan alışveriş noktalarına, fiyat ölçümlerine ek, baz etkisiyle enflasyon düştü. bu düşüşte rol oynayan, bu ülkenin vatandaşlarının bir türlü vakıf olamadığı, yararlanamadığı enflasyon ölçümü için seçilen inanılmaz ucuz noktalar yurt geneline yayılmadı.

    acaba neden ? bu noktaların yayılması çabasında bulunulmamasının sebepleri açıkça bellidir. çünkü, ülkedeki enflasyon resmi olarak 9,26% olsada, sepet içindeki ürünlerin özgül oranları fazla olduğu gibi özenle seçilen ve yurtiçinde 80 milyondan belki de 1 milyonu geçmeyecek insanın yararlanabildiği noktalar var. 1 milyon insan hesabından 4 kişilik aile oranına baktığımızda 250.000 aile demek. yani 20 milyon aileden 250.000 aile bu enflasyon oranınından faydalanabiliyor. tabi bu oranlar kaba etimden atılmış olsa bile aklınızda bir fikir oluşması açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

    örneğin yeni bir ayakkabı aldığınızda o ayakkabının fiyatının bir önceki aya göre artmış olması enflasyon olduğuna delil değildir. ayakkabının cinsinden tutunda giyilebilecek ortamına ve sürekli fiyat artışının olup olmadığı ile alakalı bir süreçten geçmesi gerekir.

    lakin, ekmeğe, benzine, elektriğe, suya, toplu taşıma ücretlerine, basit kırtasiye malzemelerine, sebzelere, meyvelere sürekli gelen zamlar, enflasyonu belirler.

    burada altı çizilmesi gereken "sürekli gelen"dir.

    bundan 3 yıl öncesine göre pazarda, manavda, market zincirlerinde satılan, her eve giren sebzeler ve meyvelerin fiyatlarının 2 katından fazla oluşu, resmi olarak açıklanan enflasyona uymamaktadır. bu enflasyon içindeki özgül ağırlıklarını dahi karşılamamaktadır. örneğin tepe noktası olarak gördüğümüz %25 yıllık enflasyon oranı, domates, patates, soğan, salatalık, sarımsak gibi yiyeceklerin kalıcı olarak 8-10 -15 tl civarına yerleşmesi enflasyon oranlarında sorun olduğunu gösterir. ancak tek başlarına, ayrı ayrı değerlendirildiğinde yeterli gelmez. çünkü tarımda, hayvancılıkta kesin üretim sonucunu üretmeden, ekmeden, biçmeden, büyütüp beslemeden veremezsiniz. veren varsa bu işi bilmiyordur. burada bir istisna vardır. örneğin, kümes hayvanı olarak 10 tavuktan günlük 12 yumurta alıyorsanız bu maksimum verimlilikse, bunun satışı için günlük 12 yumurta kesin diyemezsiniz. yumurtaların kırılma olasılığı, tavukların hastalanması, ölmesi vb durumlar vardır. üretici bütün bu riskleri hesaplar ve günlük en az 7 der. fazlası olursa üretici için ek kazanç olur, buna rağmen azı olursa bu işlerin iyiye gitmediği ve gitmeyeceği anlamına gelir. buna alınacak önlem, ilk etapta daha fazla tavuk almak olur. ardından üretimde sorun çıkaran tavukların bakımı akla gelir. bakımı, yeni tavuk almaktan daha pahalı olursa tavuk kesilir. etinden, tüyünden maksimum faydalanılır. peki bunun enflasyon ile alakası nedir ?

    üretimde sorun yaşayan bir üretici, sorunlu üretim yapan ana ürününü ( tavuk) değiştiremiyorsa, yerine yenisini ve daha fazlasını koyamıyorsa bu tüketiciye enflasyon olarak yansır. sürekli açıklanan ama gelişimi konusunda herhangi bir bilgilendirme yapılmayan ekonomik programlarda, şu kadar baş hayvan, bu kadar dekar ekim alanı ıslah edilecek açıklamasının yapılması da bu farkındalığın sonucudur. tabi bu farkındalık gerçek bir farkındalık olacağı gibi olmayabilir. sadece piyasaları rahatlatma, oy sorununu ortadan kaldırma, vatandaşları rahatlama açıklaması da olabilir. bu kısım şimdilik bizi ilgilendirmiyor. ( şimdilik )

    bir vatandaş olarak 3 yıl önce evimde ne varsa, şimdide aynıları olmasına rağmen ödediğim elektrik faturası 2 katından fazla olduysa, toplu taşıma kullanırken gidiş - geliş ücreti 2 katına yaklaştıysa ( % 90 civarı ), temel gıdalardan ekmeğe zam %50 artış yaşandıysa, doğalgaz fiyatı %70 arttıysa, harcadğım su, ton başına %50'den fazla arttıysa, ekonomik bilgim olmasa beni kim gelse, kriz olmadığına, enflasyonun 9,26% olduğuna inandıramaz. ekonomi bilgisi akademik düzeyde olanları dahi güldüğü orana, pratikte yaşayıp gören vatandaşı nasıl inandıracaksın ki ?

    işsizlik oranı tavan yapmış, günlük olarak her vatandaşın tükettiği genel ürünlerde en az %50 fiyat artışına gitmişken, %15'lerden 9,26%'a düşen enflasyon elbette herkesi rahatsız edecektir. etmesin de ne yapsın ?

    bir de gss sorununa değinmek istiyorum. böyle bir sistemin garabet oluşunu şu şekilde açıklamak gerekiyor. ancak bundan önce bu sistemin, bir şimdiki siyasilere bir gelir kapısı olduğunu eklemek isterim. bununla beraber bu sistem aslında, ücretli sağlık sisteminin ilk basamağını oluşturuyordu. deneme sürecinde bunun henüz, ülke içerisinde uygulanamayacağı anlaşıldı rafa kaldırıldı. fakat rafa kalkmayan şey, gss sisteminin halk tarafından kanıksanan kısmı oldu.

    ülkedeki işsiz erkeklere, yanlış bilmiyorsam da babası ya da başka birisinin korumasında olmayan kadınlara zorla ödettirilen gss, ekonomik krizin çıkışın kullanılan bir başka fonlama yöntemi oldu.

    bunu geçenlerde rastladığım bir olayla detaylandırmak istiyorum. kyk kredi borcunu ödeyemeyen ve işsizlik nedeniyle erteleyebilme şansına sahip olan bireylerin, gss borcunu işsiz olmasına rağmen ödeme zorunluluğu ile karşılaşmasıydı.

    öyle bir garabet sistem yaratmışlar ki, işsizsen kredi borcunu erteleyebilirken, aynı durumda işsizsen gss borcunu ödemek zorunda bırakılıyorsun. bu da yetmediği gibi anayasada ki eşitlik ilkesinden yola çıkarak, aynı ailede ki kız çocuğu gss sorununa takılmazken, aynı ailedeki erkek çocuk işsiz kalınca gss ödemek zorunda bırakılıyor.

    hani kadın, erkek eşitliği ? * hani anayasal eşitlik ?

    daldan dala atlarken, bir başka ekonomik etmenden söz etmek istiyorum. enflasyon 9,26%'a düşmüşken, türk lirasının değeri hala yüksek, hatta suriye sınır operasyonu açıklanmadan önce de yüksekti. olması gereken nokta, geçtiğimiz yıllara bakarsak 1 dolar 4tl civarında olmalıydı. buradan ve diğer etmenleri içine katarsak, daha öncede söylediğim gibi, ülke içinde düşük enflasyon, yüksek kur isteniyordu. ancak düşük enflasyonu, zorlama ve çok iyi gizlenmiş alışveriş noktaları ile başarırlarken, vatandaş bunu hissedemedi. yüksek kur konusunda da başarılı olunmuş gibi görülüyor.

    geçmiş dönemlerdeki yaşananlar bize gösteriyor ki, operasyon sonrası, başarılı olup olmayacağı fark etmeksizin bir erken seçimin belirme olasılığı daha da yükseldi. şimdi kimse konuşmuyor ya da konuşmak istemiyor olabilir. ancak önümüzde böyle bir gerçek mevcut. şöyle teknik grafiklere göz attığımda, çok belirgin bir şekilde tam 1 yıllık süre içinde / sonunda döviz kurlarında bir kırılma noktası görüyorum. benim için şu anda bu kırılma noktası bir erken seçim gibi gözüküyor olsada çok başka nedenler bu kırılma noktasını tetikleyebilir.

    şöyle bir tavsiye vermek, şu an için faydalı olacaktır. birikmişiniz, nakit paranız varsa 1 yıl daha bekleyin. yurtdışına iş yapın. dövizli iş yapın veya piyasası gerçekten değerli alanlara yönelin. bak kayınçom şu işe girmiş paraya para demiyor diye işe atılmayın.

    bu iş alanları, daha garantici restoran tarzıda olabilir, küçük büfe de olabilir. yazılım geliştirme ya da bu işle uğraşanlara yatırım da olabilir. küçük, büyükbaş hayvan üretimi de olabilir. yeter ki araştırmanızı, lojistiğinizi iyi yapın.

    özellikle istanbul ve çevresinden inşaat ve emlak sektörüyle alakalı iş yapmamanızı, yatırımlarınızı farklı şehirlere kaydırmanızı tavsiye ederim.
  • olacaklari soyleyeyim: ekonomide cok daha buyuk sikis olacak ve yine an gelince troll'leriyle birlikte dis guclere baglanacak. tabii o troll'lere verilecek para kalirsa...

    ama bu sefer milletin gozu tam olarak da boyanamayacak...
  • milletin anasını ağlatan krizdir. pardon kriz değil , buhran , yoksullaşma ...
  • gemi batıyor
    filika ayarlamam lazım
hesabın var mı? giriş yap