• olay olup biteli tam dört gün olmuş..ne oldu bitti, neler yaşadık bu zaman diliminde diye hala düşünüyorum ve anlayabilmek için ssg nin açıklama yazısını tekrar tekrar okuyorum. fakat anlayabildiğim sadece şu. eğer yamuluyorsam düzeltin..
    önce ortada 11 aralıktan beri devam eden bir moderasyondan serzeniş olayı var. ssg bu olayı görüyor ve birden değişime acaip bir açlık hissediyor. çünkü sözlük kendi kuyruğunu kovalamaya başlamış. bir de vazo var ortada, suyu değişmemiş ve dibine tortu çökmüş. ssg " lan naapsak da sözlüğe devinim kazandırsak " diye düşünürken arkadaşlarından biri " buldum, piyes yapalım" diyor. ssg vazodaki suyu yataklarında uyuyan yazarların üzerine döküyor. ama bu sırada dışarısı soğuk, yataklar sıcak. su dökülünce yazarlar " niaarrgghh, nooluyo yaaa" diye bağırınca ssg nin arkadaşlarından biri " darbe olduuuu" diye bağırıyor. ssg ve arkadaşları iki grup oluyor, birinci grupla beraber ssg sözlükten gitmiş gibi yapıyor,ikinci grup sözlüğü ele geçirmiş gibi yapıyor.
    sonra efendim ssg geri dönmüş gibi yapıyor darbeciler gitmiş gibi yapıyor. daha sonra darbeciler de geri dönüyor ve hep birlikte sözlüğe butonlar ekliyorlar.
    peki yazarlar ne oluyor?
    oh onların hiç bir önemi yok. zaten hiç biri iyi de yazamıyor, sözlük kuralları onlara iyi yazdırıyor.
    ssg ve arkadaşları çok eğlenip çok gülüyorlar zaten..
  • malesef bu bir şaka bile değildir.

    daha önce silinen ve beni bir süre çaylak yaptıktan sonra canlandırmama izin verilen entryimde de söylediğim gibi, bu bir reklam pazarlama stratejisidir. tytz'ciler ve sözlük ileri gelenleri kafa patlatıp böyle bir fikir üretmişler besbelli. "o gün öyle bir hit alacağız ki..."

    tebrikler, aldınız gerçekten. peki bundan sonraki hitlerinizin oranını hangi soytarılıkla yükselteceksiniz?
    bu yapılan eylem, altın yumurtlayan tavuğu kesmekten farksızdır.

    sözlük, hiç birimiz için sadece bir eğlence aracı değildi. ne dönem ödevleri, ne projeler beslendi sözlükle. yeni bir alış veriş merkezinden, bir markadan tutun da, televizyon dizilerinin çektiği ilgiye kadar pek çok konuda hedef kitlenin sesi olduk. reklamcılar severler ekşi sözlüğü.

    kutsal bilgi kaynağımız, bugün itibariyle bütün kutsallığını yitirdi.

    başta reklam alması bile uzun süre tartışıldı ama yükünü kaldırabilecek paraya ihtiyacı vardı, anladık. sonra türkiye içinde internette reklam verilmesi en pahalı site haline geldi, "zenginin malı züğürdün çenesini yorar" dedik, "onların da o kadar emeği geçiyor buraya, bize bok yemek düşer" dedik, karışmadık. ama bu yapılan iki kuruş para için hepimizin iyi niyetini satmaktır. bunu hazmedemiyorum ben.

    bu yaptığınız sadece ayıptır. tytz size bu kaybın bedelini de ödeyebilecek mi bakalım...
  • şimdi bi bakalım nasıl değerlendirildi bu olay.. farklı farklı yazarlar var efendim :

    herşeye atlayan yazar
    "çok yerinde bir hareket olmuştur. boka saran sözlüğün kurtulmasını sağlayacaktır. sonuna kadar destekliyorum! helal lan."

    şüpheyle yaklaşan yazar
    "tam olarak inanmakta zorluk çektiğim hadisedir. gerçek olabilir hımm. ama bir şaka da olabilir. olmayabilir de. yeniden seve de bilirim.."

    muhafazakâr yazar
    "eski köye yeni adetler getirtiliyor bu tür işlerle. bu sözlük tek bir kişiyle can buldu ve tek bir kişinin hukmuyle ancak idare edilebilir. o da benim ulan!. oy verin.."

    umursamaz yazar
    hayatı sözlük olmuş yazarların pek bir keyfini kaçırmış darbedir bu. sözlüğü bu kadar ciddiye almayın. çok kötü butonu mafyası vardı. ne oldu ona?"

    sevimli afacan yazar
    "biricik sözlüğümüzün minnacıcık darbesidir. heyoo heyoo."

    olayların farkında olmayan forumcu yazar
    "biri bana burada neler olduğunu anlatabilir mi? demek istediğim olaydır."

    yanar döner yazar
    "aslan yürekli aethewulf ve kurtarıcı süvarilerinin tam gerçekleştirip kurtuluş ve refah getirmek üzereyken muhteşem ssg'nin hızır gibi yetişerek bizi bir kez daha kurtardığı tarihi olaydır. her ikisi de ne harika şeyler değil mi?"

    şeklinde yankılar bulmuştur.
  • hatırlarsınız, sözlüğümüzde geçen sene bu zamanlar bruker fırtınası esmekteydi. esti o fıtrına; esti, esti, bütün sözlüğü galeyana getirdi ve sourlines havayollarının armağanı bir uçuş biletiyle sona erdi.
    belki şunu da hatırlarsınız, aydika nick'li yazarın, bruker fenomeni hakkında "aslında o sizin aynanızdı, siz tepki göstermek, linç etmek istiyordunuz, o da size bu imkanı tanıdı" anafikirli bir entrysi vardı. hatta bu entry, guru tarafından "sözlük'te gördüğün en iyi entry'lerden" şeklinde bir feedback de almış idi. mevzubahis entry, yazarı tarafında uzun bir süre önce silindi, o sebeple tam olarak tasvir edememiş olabilirim, neyse.
    bu örneği vermiş olmamın sebebi, geride bıraktığımız 21 aralık gününde ayna olayının aynen yaşanmış olmasıdır sevgili dostlar.

    - nasıl yani?

    kısaca şöyle:
    yıllarca içimizi döktüğümüz, boş zamanımızı değerlendirdiğimiz bu kutsal bilgi kaynağı, son zamanlarda biraz fazla ciddiye alındı farkındaysanız. hayal mahsulü bir dünyada, sanal kimlikler neredeyse gerçek kimliklerle bir oldu. sanal kimliklere insan muamelesi yapanlar, aynı kimliklerin demokrasiyi falan da hak ettiğini ileri sürmeye başladı. oysaki sözlük dediğimiz meta, ta en başta pena'nın anlamını açıklayarak dünyaya gelen bir basit bir "sözlük" değil miydi a dostlar? birbirini hayatında görmemiş tanımamış, klavyelerinin arkasındaki binlerce insana, demokrasi ayrıcalığını tanımak mümkün, mantıklı birşey midir? kanlı canlı insanların demokrasiyi suistimal ettiği günümüz türkiye'sinde, evinde bilgisayarının başında her türlü dokunulmazlık hakkına sahip insana özgürlük tanımak akıl karı mıdır? herkes hakettiği gibi yönetilir, meclis de toplumun aynasıdır. anarşi, kaos... işte kendinizi resminizi çizdiniz 21 aralik 2006 eksi sozluk darbesi'nde.

    bu olayı ciddiye alanlar, asıl komiğime gidenlerdir benim. tamam, bu olayın gerçekliğine inandın, sözlüğe kod yazma yetkisine sahip olması yanında, sourtimes entertainment'in da sahibi, tabiri caizse, topun sahibi ssg'nin elinden oyuncağını alınır gibi, sözlüğünün alındığına nasıl inandın be arkadaş?
    tek günlük bu galeyanda, işini gücünü bırakıp, kurduğu sanal partilerle eğlenmeye çalışan, abi benim adımı da hede hödölö başkanlığı'na yaz da nickim görünsün hevesiyle mesaj kutusuna sarılan, tüm gününü bilgisayar karşısında heba eden tonla adam da cabası.
    bitti işte, 1 gün geçti. sona ermiş bir şakadır 21 aralik 2006 eksi sözlük darbesi.

    (bkz: #10390545)
  • ne yapacağımı şaşırdığım darbe olmuştur. eski yönetim faşizan değildi bence ama gelenler de demokratik olduğunu iddia etse de netice de yönetime darbe ile el koymuş bulunuyorlar.
    tüm muhalefet kanallarım açık lakin ne tarafta yer alacağımı bilemenin şaşkınlığı içerisindeyim.
    tupac amarularla zapatistalar arasında kaldım.
    rrr' nin önerisi "yoldaşlarla kağıtlara entryler yazıp sokakta dağıtalım, teslim olmayalım cuntaya karşı direnelim" şeklinde;
    bense cuntayı tahlil edip, gerçek bir cunta mı yoksa devrim için yola çıkmış ve bunca zamanını yeraltında örgütlenerek geçiren bir gerilla birliği mi ondan emin olmaya çalışıyorum.
    bu bir kamusallaştırma hareketi mi yoksa?
    kafam karışık; direne direne teslim edeceğiz sözlüğü gibi absürt sloganlar geçiyor aklımdan.
    oportunizme kaydım kayacam, çok tehlikeli sulardayım.
    ilk etapta entryleri yedekleyeyim, eski yönetime ilişkin entrylerimi sobada yakayım. soğuk suyla duş yapıp balkona çıkayım bakayım direncim yerinde mi?
    çocukları dedelerine emanet edeyim.
    onlara bir oda verin baba...
  • üzerinde durduğu zemin kaypak hadisenin.

    biz ssg'ye, bize ait olan bir işletmeyi, mesela bi lokantayı/lokali

    -al kardeşim işlet burayı, ama bak en ufak bi yanlışını da görmeyeyim

    gibi bi koşulla vermiş değiliz. adamın kendi kendisi için hazırladığı, tefriş edip düzenlediği, kapılarını açık bıraktığı lokantasına/lokaline girip, bu kadar adam, yayılmış durumdayız.

    demokrasi/şeffaflık, (ya da ismi her neyse istenenin), bunu isteme hakkımız, ancak bizim seçtiklerimiz için mevcut. biz hem adamın lokantasının mutfağına girip, hem de

    -böyle yemek pişirilmez, bi süre bu mutfakta hiç bi şeye dokunmayacaksın, çık pencereden bak, seyret, öğrenince eminim sen de bizim yöntemimizi beğeneceksin, onaylayacaksın

    diyemeyiz.

    demokrasi, her şeyden önce, halkın "kendi seçtikleri tarafından" yönetilmesidir. ben buraya geldiğimde burada ssg vardı, sistemi kurmuştu, kendi evinin kendi düzenini işletiyordu. kurulmuş sistemi kabul etmiyorsam yapabileceğim tek şey çekip gitmekti böyle bi durumda. beğendim, kaldım, bana tanınan hakları kullandım,

    kendi tercihim.

    benim seçimim.

    peki sonradan gelip de

    -burada işler yolunda değil, yönetim yanlış, biz sizin adınıza yönetimi ele alıyoruz, sizin için en doğruyu biliyoruz, bekleyin görün!!!

    diyenler kim? onlara beni temsil etme hakkını kim verdi? ben vermedim ki? kim onlar? demokrasi bu mu şimdi?

    kimse benim evime gelip, ben senin evini senden iyi yönetirim, çekil kenara, bak seyret şimdi diyemez, ha, mahalleyse sözkonusu olan, o zaman seçimle gelene sorarım, benim adıma sen bi yönetiver diye. bu insanların hiç birisine sormadım. sormam da.

    dediğim gibi, şakaydı, gerçekti, hiç umrumda değil, şaka da olsa, ateş olmayan yerden duman çıkmaz, çıkan duman öksürttü dün hepimizi. bu kadar insanın kafasını karıştırıp canını sıkan şey, şaka da olsa şakalıktan çıkar artık.

    hayatımızın bi kısmına renk getiren, hoş bi oluşum var ortada, şekle şemale sokacaz diye rezillik çıkartmayın derim en sonunda. efendi olun.

    edit: şaka değilmiş, gerçek de değilmiş. temsili düşman işgali gibi piyesmiş. temsili düşman işgali hadisesinde, yunan askerini canlandıranlara karşı içimde hep tuhaf, karmaşık duygular canlanır. hem üzülürüm, türk askeri olmak varken kötü adam olduklarından, hem derim ki lan onlar da insan, onlar da asker, onlar da kendilerince kendi vatanlarını koruyor, hem vurulsunlar isterim, olması gereken odur, hem canlarına acırım, hem oynamak zorunda kaldıkları rolden dolayı onlara. savaşın bi şekilde temsil edilmesi gerektiğine üzülürüm, şaşırırım da. ama bi yandan da bi amacı olduğunu düşünürüm. bunda da öyle oldu şimdi. zor işler bunlar.
  • bu işi kim yaptıysa çok yanlış yapmıştır.

    fikrin kimden çıktığı çok da önemli değil; ismi geçen bu kadar kişi içinden birinin bile akl-ı selim doğrultusunda bir uyarı yapmamış olması ayrıca şaşırtıcı ve üzücü.

    darbe vodviline imza atanların hatalarını kabul etmeye niyetli olmadıkları da yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. mesela, ssg'nin süleyman demirel usulü açıklaması:

    "darbe olmuşsa niye olmuştur, olmamışşa niye olmamıştır, olduysa fena mı olmuştur, sözlüğe hareket gelmiştir, hareket geldiyse bereket de gelmiştir, ya da gelmemiştir." keşke tam demirel gibi yapıp "verdimse ben verdim" gibisinden kestirip atsaydı. bence daha samimice olurdu.

    üstelik sözlük yönetimini yaptıkları iş eleştirildikçe gitgide saldırganlaşıyor. yeni eklenen akıllara zarar "had bildir", "şakaysa" ve "??" butonları da bunun net bir göstergesi. nerede bir süre eklenen "op" butonunun komikliği, nerede bunlar. öyle görünüyor ki daha çok buton eklemek zorunda kalacaklar.

    neyse, emek verdiğim, kafa yorduğum, ciddiye aldığım sözlükte yaşanan bu kötü "piyes"i protesto etmek için bir süreliğine sözlük hesabımı askıya alma kararı aldım. "fare dağa küsmüş dağın haberi olmamış" diyeceklere "fare sensin dağ da sana girsin" demeyi şimdiden bir borç bilirim.
  • yıllardır diyorum sol frame demeyin şuna, sol frame aşağı sol frame yukarı. al sana darbe işte.
hesabın var mı? giriş yap