• 21 kasım 2016, pazartesi günü, donald trump, abd'nin başlıca televizyon kanalı yöneticilerini ve önde gelen haber sunucularını özel, kapalı bir toplantıya davet ediyor. davetliler bu toplantıyı trump'ın gergin geçen bir seçim kampanyası sürecinden sonra buzları eritme ve temiz bir sayfa açma niyetinin göstergesi olarak planladığını sanıyor. ama yanıldıkları ancak toplantı başlayınca kafalarına dank ediyor.

    abd'nin tanınmış ekran yüzlerinden lester holt, charlie rose, george stephanopoulos ve wolf blitzer gibi isimler, habercilik kaygısı güdülmeyen bir off-the-record toplantı için new york'taki trump tower'ın yolunu tutuyorlar.

    otuz kırk kadar medyacı, büyükçe bir toplantı odasında trump ile bir araya geliyorlar. kapı kapatılınca trump açıyor ağzını yumuyor gözünü.

    televizyon kanallarını dürüst olmamakla ve kazandığı seçim zaferini göremeyecek kadar kör olmakla suçlayarak sözlerine başlıyor. odadaki bazı kişileri isim vererek eleştiriyor. bunlar arasında cnn'in başkanı jeff zucker de yer alıyor. daha pek çok hakaretle karışık eleştirileri de peş peşe saydırıyor. ama amerikalı medyacılar siz deyin gizliliğe riayet etiği yüzünden ben diyeyim tırstıkları için konuşulan konular hakkında çok da detay vermiyor, veremiyorlar.

    off-the-record toplantılar hiç görülmemiş bir şey değil. ülkelerin başkanları, başbakanları veya farklı alanlarda ve sektörlerdeki tepe yöneticiler yine kendi seviyelerine eşdeğer gördükleri medya yöneticileriyle zaman zaman bir araya geliyorlar. ne konuşulursa dört duvar arasında kalır ilkesiyle hareket edilen bu tür toplantıların amacı, hem karşılıklı olarak yakınlaşmak hem de hedefler ve uygulamalar hakkında derinlemesine bilgi paylaşmak ki misal, zıpçıktı bir muhabir olayların arka planını bilmeden kafasına göre haber yapmaya kasmasın.

    trump'ın bu toplantısında omerta yasasına tam olarak uyulmuyor. new york post gazetesi, olan biteni sayfalarında ifşa ediyor. bu gazeteye göre bu toplantı, trump'a yakın medya kuruluşlarına sözünü esirgemeyen cesur bir halef-başkanın bir gövde gösterisi olarak sunma fırsatı olsun diye düzenlenmiş.

    nitekim, trump'a yakın medya organları (yani iki hafta öncesine kadar paçavra muamelesi gören ama seçim sonrasında bir anda itibar kazanan kuruluşlar. tanıdık geldi mi?) o yönde başlıklar atıyor. örneğin, drudge report, "trump medya elitlerini yüz yüze geldiği toplantıda tokatladı" (trump slams media elite, face to face) diyor. sahibi, trump'ın beyaz saray başdanışmanı olarak atanacağına kesin gözüyle bakılan breitbart news, "trump basını yedi bitirdi" (trump eats press) diye başlık atıyor.

    trump'ın seçim başarısında belki de en önemli paya sahip isim olan kellyanne conway, dışarıdaki basın mensuplarının soruları üzerine toplantıyı ılımlı sözlerle yorumluyor: "çok samimi, üretken, kafaların uyuştuğu bir toplantı oldu. aynı zamanda dobra ve dürüst bir toplantıydı. benim açımdan, reset düğmesine basılması çok yararlı oldu."

    yine de trump ile medyanın bu karşılaşması, kazandığı zaferle özgüven patlaması yaşayan trump'ın geçmişteki bütün başkanların geleneksel olarak sürdürdüğü ve acı tatlı çekişmelere rağmen karşılıklı hep bir müşterek itimat ilişkisi sayesinde meyve veren başkan-gazeteci ilişkisini sürdürüp sürdürmeyeceği konusunda endişeleri tetiklemiş oluyor. (tanıdık geldi mi?)

    toplantıda olan bitenin dışarıya sızması üzerine bir kısım münekkitler sazı eline alıyor. misal, washington post'tan erik wemple, paylaştığı bir tweet'te "trump'ın peşinden koşup haber yaptıkları 18 ay boyunca hiçbir şey öğrenmemişler." diyor. wemple, burada, kampanya dönemi boyunca trump'a ekranda yüzlerce saat bedavadan görünme fırsatı veren televizyon kanallarının yöneticilerinin bu toplantıdan sonra sessiz kalma mutabakatının esbabı mucibesini sorguluyor. yani bir bakıma, borçlu konumda olan medyacı olarak sizler değil, trump'tır. o halde fırça yemeyi niye kabullendiniz diye soruyor televiziyacılara.

    televizyon endüstrisi, sabah haberlerini hiç kaçırmayan trump'ın özel ilgi alanına giriyor. isminin olumsuz referanslarla geçtiği haber ve yorumları kafaya takıyor ve mümkün olduğunca eleştirileri cevapsız bırakmıyor. çünkü geçmişinden gelen bir rating hamdicilik, bir imaj dekorunu ayakta tutma kaygısı var damarlarında. mesela, saturday night live adlı meşhur komedi programında kendisiyle dalga geçilmesinden duyduğu rahatsızlığa bir tweet atarak tepki veriyor. (tanıdık geldi mi?)

    seçim öncesinde trump'la ilgili haberler yapmanın televizyon kanallarına rating kazandırdığı biliniyor. seçim yarışının erken aşamalarında trump'a gereğinden fazla bedava ekran fırsatı verildiği de zaten medya yöneticileri tarafından uzun süredir dile getiriliyor. ayrıca, seçime uzanan sürecin son düzlüğünde trump'ın belirli kanallara ve belirli televizyon habercilerine karşı düşmanca yaklaştığı da bir sır değil. örneğin, trump'ın düzenlediği mitinglerde taraftarlarını cnn ve trump-karşıtı benzer yayıncılar aleyhinde sloganlar atmaları için kışkırtmışlığı da var. (tanıdık geldi mi?)

    toplantıya katılanlardan ikisi, trump'ın bütün televizyon kanallarındaki anlık rating hareketliliğine son derece duyarlı olduğunu ve kendi varlığının ve söyleminin ratinglere ne ölçüde katkıda bulunduğunu çok iyi bildiğinin toplantıdaki sözlerinden anlaşıldığını ve bu konuyu gündeme getirmekten çekinmediğini belirtiyor. (tanıdık geldi mi?)

    trump, 21 kasım haftası boyunca bazı basın kuruluşlarıyla toplantılar dizisine devam edecek imiş. bunlar arasında, trump aleyhtarlığının en önde koşan bayraktarı olan new york times'ın editörleri, muhabirleri, köşe yazarları ve patronları ile 22 kasım, salı günü (bugün) yapacağı bir toplantı da yer alıyor.

    toplantıda trump'a, kurmay danışmanı reince priebus, kızı ivanka trump (ve belki damadı jared kushner?) ve kampanya sorumlusu kellyanne conway'in de eşlik etmesi bekleniyor. trump ekibinin talebiyle düzenlenecek olan toplantı hakkında gazetenin sözcüsü görüşmenin bir bölümünün off-the-record olarak planlandığını belirtiyor. trump ekibinden hope hicks ise bu toplantının "geçmişte ve gelecekteki haberleştirme süreçleri ve kapsamını ele alma fırsatı" olacağını söylüyor. (yani geliyor beş kardeş diyor.)

    new york times, adaylık süreci boyunca trump'ın en sevdiği saldırı hedefleri arasındaydı. trump bu gazetenin adını anarken başına "başarısız" sıfatını eklememezlik etmiyordu. ayrıca, yıllar önce bedenlerine uygunsuzca ellediği için trump'ı suçlayan iki kadını haberlerine taşıdığı için bu gazeteyi iftira davası açmakla da tehdit etmişti.

    .

    yukarıdakiler new york times gazetesinin haberinden serbest çeviriydi.

    .

    esas kıyamet ise new york post sayfalarında kopuyor: tıkla

    bu gazete sözlerini new york times kadar dizginlememiş:

    “trump started with [cnn chief] jeff zucker and said ‘i hate your network, everyone at cnn is a liar and you should be ashamed’ ”

    türkçe meali, "trump haşlamaya cnn'ın başındaki jeff zucker ile başladı ve 'kanalınızdan nefret ediyorum. cnn'deki herkes yalancı ve utanç duymalı' dedi."

    .

    “trump kept saying, ‘we’re in a room of liars, the deceitful dishonest media who got it all wrong.’ he addressed everyone in the room calling the media dishonest, deceitful liars."

    türkçe meali, "trump şöyle deyip durdu: "bir oda dolusu yalancıyla ve her şeyi yanlış anlamış, dürüstlükten uzak kandırıkçı medya ile beraberiz."

    .

    falan filan inter milan.

    .

    bütün bunlar size tanıdık geliyor mu?

    .

    ek not / düt: bu bir kişilik yapısı, daha doğrusu kişilik bozukluğu. narsizm, benmerkezcilik, empati yoksunluğu, dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünmek, başkalarıyla eşit düzeyli iki yetişkin gibi değil, tepeden bakan hiyerarşik ilişkiler kurmak, sınırlarda gezmek, ahlakın ve hukukun ve izanın ve mantığın ve nezaketin izin verdiği limitleri daima zorlamak. yolun ortasından değil, hep sol şeritten gitmek, makas atmak. kendisi varacağı yere iki dakika erken gidecek diye trafikteki bütün araçları tehlikeye atmak, kısaca cüretkarlık. işte bu davranış kalıbı trump ve benzerlerini "normal" insanlardan ayıran şey. rahmetli şizofren yengem hakkında rahmetli dayım söylemişti: delilerin tuhaf bir cazibesi vardır, kendini kaptırırsın, demişti. hiç unutamam o sözünü.

    trump'ın bu tavrını olumlamak veya ussallaştırmak veya mazallah yüceltmek beyhudedir. misal, bir münazarada bu tavrın insana veya topluma fayda getireceğini savunan tarafın kazanması imkansızdır. bu tutum sadece felakete götürür. bu bir çıkmaz sokaktır, insanı fazla uzağa taşımaz, batmaya mahkum bir argümandır.

    tamam belki bazı üçüncü dünya figürleri böyle davranıyor olabilir çünkü onlar kitleleriyle bir simbiyotik umbilikal çocuk/ebeveyn ilişkisi kalıbını yerine oturtmuşlar, karşılıklı olarak ondan beslenmektedir. ama batı denen alemlerde bu tür duygusallıklara prim verilmez. sen hiç kimseye fırça atamazsın. hele hele basın mensuplarına hiç atamazsın. medyadan hoşlanmıyorsan bunun yöntemi bir odaya tıkıp fırçalamak değil. çünkü orası senin babanın çiftliği değil. batı aleminin içinde abd'nin bir istisna olduğu ve seçmen kitlesi ile yöneticiler arasındaki uçurumun varlığı ve vahameti bu seçimlerde bugün ortaya çıkmış oldu. trump amerika'yı gaflet uykusundan uyandırdı. trump denen adam sadece o yabancılaşma denen olguya ekmeğini bandıran bir oportünist, bir şovmen. çatlağı gördü ve arasına sızdı. onun dışında trump'ın bir marifeti yok.

    dün almanya gibi medeniyetin beşiklerinden birinde, bugün de demokrasi taklidi yapan başka üçüncü dünya ülkelerinde de kötü niyetli fırsatçıların bir daha terk etmemek üzere iktidar koltuğunu ele geçirmesi diye bir hayatın gerçeği var. kim söylemiş hatırlamıyorum ama `faşizm demokrasinin kriz anlarında gösterdiği suratıdır` demiş birisi. kriz demek normatif kanalların tıkanması demek. sistem arıza verdiğinde faşizm bir olağanüstü hal tamircisi gibi devreye girmeye aday oluyor kendiliğinden. ve kendisinden başka bütün adayları devre dışı bırakınca damla kendini tamamlayınca damlıyor, faşizm tekamül etmiş oluyor. ondan sonra yerinden sök sökebilirsen. ben şahsen trump'ın o koltuğa oturduktan ve oval ofisin tadını bir kez aldıktan sonra bir daha orayı terketmek istemeyeceğini düşünenlerdenim. böyle düşünmemin sebeplerinden biri suça eğilimli bir kişi olması. suç listesi kabardıkça yargıdan kaçabilmek için koltuğuna iyiden iyiye yapışma ihtiyacı hissedecek bence. ve onu koltuğundan etme çabalarını suni krizler çıkararak, hile hurdaya başvurarak, kah tatlı dille kah tehditler ve şantajlarla, yani "her ne gerekiyorsa yaparak" temin edecek. buna ülkeyi savaşa, terör batağına ve sair olağanüstü kriz sarmallarının içine gömmek dahil. fıtrat meselesi.

    .
  • şu videoyu izleyince adam haklı beyler dedirten toplantıdır. zira amerika'daki seçimlerde hillary'yi yağlayıp ballayan medya ters köşe olmuştur.

    olayın türkiye ile bu açıdan benzerliği bulunmamaktadır. zira burada medya kimi destekleyip pisliklerini gizliyorsa o kazanıyor. amerika'da medya sadece hillary'nin pisliklerini örtmeye çabalarken trump'ı olduğu gibi gösterdi. bu kadar desteğe rağmen hillary'nin kazanamaması sonucunda trump yerinde kim olsa aynı toplantıyı yapıp medya patronlarının ağzına sıçardı.

    not: yanlış anlaşılmasın trump'ı destekleyen biri değilim; iki aday da birbirinden kötüydü. yalnız trump'ın ne halt olduğu belli olup hillary'nin yönelimi tam belli değildi. taraflı basının yanı sıra, sırf şu açıklaması yüzünden seçimi kaybetmiş olması bence gayet güzel oldu:
    (bkz: we came we saw he died)

    edit: systemfailed14 sağolsun, video linki türkçe altyazılı olarak yenilenmiştir.
  • cumhuriyetçi parti milletvekili, hillary clinton hakkında konuşurken wikileaks'ten bahsettiği an yayını kesen, sonrasında da hay allah sinyal gitti diye tiyatro yapan bir adet spikere sahip olan cnn'e atılması gereken fırçadır. bu nedir lan 21. saniyeye dikiz, samanyolu haber spikerinin canlı yayında bayılması bile daha gerçekçiydi bundan. amerikada'ki medya patronlarının büyük çoğunluğu clinton'a "bağış" yaptılar ve sonuna kadar yayınları taraflıydı, sonra bu çok liberal olduğunu düşünen kesim de gidip bunların haberlerini okuyarak trump öcü falan diyor çok gülüyorum.
  • tanıdık geldi mi?
    tanıdık geldi mi?
    tanıdık geldi mi?
    evet geldi!

    işte yine dünya üzerinde, gelmişte ve geçmişte, gördüğü her otonom tavrı tayyip erdoğan'a bağlayan klasik bir ekşici.
    e zaten en az 20.000 tane var sözlükte senden; bırak da kurduğun bu sığ analoji de tanıdık gelsin birader.

    hep aynı analojiyi kasıyorlar ve tanrı parçacığını bulmuş gibi bir kibrin içine giriyorlar.

    nedir bu analojiler?
    trump - hitler
    trump - rte
    hitler - rte
    putin - trump
    putin - rte

    adamın fırçaladığı medya; abd seçim tarihinin en sinsi en yavşak ve en şerefsiz kampanyasını yürüttü.
    trump'ın tüm demeçlerini çarpıttı.
    mesleğin en ahlaksız yanlarını abd halkına gösterdi.
    ve trump da bu anglo-jew vatansız katil sürüsünü karşısına alıp, yapmış oldukları kara propagandaya boyun eğmeyeceğini göstermiş.

    buradan yola çıkıp siyasi liderlere dair dünyanın en klişe freudyen tespitlerini yaparak demokrat ve hümanist mi oluyoruz şimdi?
    kızlar yeşillendiriyor mu?

    bu söylemler artık çöp.
    kimse bunları yemiyor.
    ağzına sağlık trump'ın.

    http://es.memegenerator.net/instance/67259414
  • haber doğru mu yanlış mı bilmiyorum. ama doğruysa takdir ettiğim ve kabul ettiğim bir hareket yapmış trump.

    yukarda medya kuruluşları istediğini destekler denmiş. tabii ki isteyen istediğini destekleyebilir ama bu basiretsiz demokratların yaptığı şey destek değil, düpedüz yalan söylemek, soytarılık, çirkeflik. aynı bizim yandaşlar gibi.
  • ağzına sağlık reyiz dedirtendir. adamı başkan seçtirtmemek için resmen amigoluk yapanlara az bile yapmış. trump'ı sevdiğimden değil ama medyanın bir ülkenin başkanını belirleme gücü olmamalıdır. aday kim olursa olsun.
  • iki yüzlü yalancı soytarılara, iki yüzlü yalancı soytarılar olduğunu hatırlatmış olan birinin isminin trump olması neyi değiştirir ki?

    ...ve evet, hepsi tanıdık geldi.
  • debate sorularını hillary'ye önceden verecek, wikileaks'in sitesine girerseniz suç işlersiniz diye insanlara baskı kurmaya yeltenecek, kanıtsız, belgesiz şekilde 12 kadının trump bana tacizde bulundu açıklamalarını manşetine taşıyacak kadar alçalabilen anaakım medya maymunlarına hakettikleri muamelenin yapılmasıdır.
  • yanlış yapmıştır. toplantı medyacılarla değil muhtarlarla yapılır. bilmiyorsun bari aç telefon sor öğren.
  • az bile yapmış trump. adamların editöryası resmen clinton kampanya merkezindeydi.
hesabın var mı? giriş yap